28 yi 1929 —17 « Başım dönmeye, başladı. Galiba Lâkip bütün bağrışlarımız boşa gidiyor, feryatlarımıza cevap ve- ren olmıyordu. Saatlerce etrafı aradık taradık, yok, yok, yok... hmet — Arkadaşlardan birini daha kaybettik.. Dedi... Mahzun mahzun etraftan çalı çırpı topladık, bir. ateş Elbiselerimizi çıkararak etrafına / sıralandık ve giyecek şeylerimizi - kurutmağa başladık... Seslerimiz vahşi ormanın içinde | derin akisler uyandırıyor, kesif ağaçların arasından, —meçhul ve korkunç bir aksi seda: “Hilmil.,, cevap — veriyordu. - Zavallı Tükinikan ae yoktu. Otal dük. Yorgunluktan, geçirdi n Yelikelier, — aa zaçılmıyor, hiç konuşmıyorduk. El- biselerimiz vücudumüze yapışmış, üşüyorduk. Etraftan topladığımız kuru Gdunlarla büyük bir ateş yaktık. Cebimizde ıslanan kibrit ve çakmakları uzun müddet ku- ratmak lâzim geldi. Elbiseleri Bi çlardık, aleşin : karşınaa astık. Biraz da yaban çayı toplayarak — pişirdik . — Bereket versin sal biraz ötede taşlara, ağaç kütüklerine çarparak sahile takılıp kalmıştı. Karanlık b: için, saldaki eşyamızın hepsini taşımayı ertesi güne bıraktık, derin bir uykuya daldık. Uyan- dığımiz zaman sekiz saat bilâ fasıla uyuduğumuzu anladık. Nö- bette kalan İbrahim bile uykuya dalımıştı. Uykudan kalktığımız vakit, gü neşin epice yükselmiş olduğunu gördük. Bulunduğumuz yere pek yakın olan “Alinya,, ahalisi tara- fından farkedilmemek için, hemen oradan hareket ettik. Ormanın sık, ve tenha yerlerinde - ilerlemeğe başladık. Hiç bir tarafta iz, filân görmek kabil değildi. Bu uçsuz bucaksız orman içinde, ken- dimize, rastgele yol açmağa çalı- gayor; ekseriya da, buna muvaffak olamıyorduk. İlerliyebilmek elimizdeki bıçaklarla çah ve kenleri kesmeğe mecbür. kali- yorduk. O gün, bülün gayret ve faa- liyetimize rağmen, sahilden, cak, bir kilometre kadar uzakl ildik. Bilhassa, büyük bir ağa- üne çıkarak etrafı tetkik imiz zaman bunu anladım. ranlık ormanda bir ateş ya- yol, patika Polis Cemil efendinin hatıratı gözlerim kararmıya bayılıyordum.. » | neşe yoktu. Halbuki, sevinçli ol- mamiz lâzımdı. celi ve meyastuk. - Ahmette de, İbrahimde de aynı hal vardı. Bu vahşi || tabiat, bize, ister istemez karanlık || düşünceler ilham ediyordu. Susu- yorduk . — Başımda bir ağırlık duyuyurdum . Bu ağırlık, ihtimal ki, yorgunlaktan ileri geliyordu . Fakat, bana da ne olmuştu? Başım fena halde dönmiye baş- züm kararıyordu. İçime Cümlemiz | — öi dlye Böclüsülür Kendi sesim bana yabancı geldi. — Ne o, Cemil?.. Bayılacak gibi birşey oluyorum . Ahmedin sesi, başka bir âlem- den geliyor gibi idi DKt İbr: Cevap yok... Kurşun — gibi — ağırlaşan — göz kapaklarımın arasından baktım ki, İbrahimin hali fenalaşmış. Yerde, ateşin yanında upuzun - yatıyor. Başı, atey tarafına yakın. Nerdeyse saçlarından tutuşacak gibi ... Bil mem, gözlerimde mi bir acaiplil hasıl olmuştu:. Alevleri bir tuhaf gördüm. Sanki, kırmızı değildiler de, yeşil yeşil yamıyorlardı. Tam o aralık, ateşe doğru uzanmış ayaklarına Ahmedin başı düştü. Benden başka herkes küskütük kesilmişti. ( Arkası yarın ) :_:'n MELEK Sineması POLA NEGRİ yi YAŞAYAN ÖLÜ| Hüsevin paşa zade Sabri bi kerimesi Adalet hanımla Alâi eşrafından sarı kadı zade merhum Ahmet Tevfik ef mahdumu' ve doktor Halis Tevfik beyin bira- 7 | deri Cemal Tevfik beyin velime $ cemiyeli bir çok zevatı âliye hu- zurunda - süleymaniyedeki hane- lerinde icra edilmiştir. Tarafeyne saadetler temenni ederiz. Bu gün: LİA DÖ PUTİ yi KIZIL KADIN filminde görmek üzere ELHAMRAya| gidiniz. Birinci matine saat 13 te 2 teşrinievvel çarşamba akşamı MELEK sinemasınna İlk defa icrayi ahenk edecek olan harikulâde orkestranm şefi AVDET — Matmazel Jorjet Paristen avdet ederek yakında göndereceği hususi davetnamelerle muhterem müşterilerini kabul ede- i ilân ve kesbi şeref eyler. 1öeddn sasamdkeşar. D | PODRA-ESANS KOLONYA SUYU LOSYON: Pompeya Fiorami Vivits Fetiş Revdor a —| Nihayet ANKARA Cazip ve sehhar - yıldız İrac SOKAK Saper finsi ddi an'atkâran 2 Teşrinievel çarşamba akşamı MELEK ve ELHAMRA sinemalarında filmini göreceksiniz KORİN GRİFFiT ASRİiIi S!NEMA DA olunan - cidden gnru.ıııege ververeni gerek gözelliği gerek mehsreti POSTASI dün akşam KADINI Evkaf umm müdürlüğünden: Emi ünde cedit Valde camiin minare şerifelerinin tamiri (4/9/929) tarihinden (5/10/929 ) tarihine kadar bir ay müddetle kapalı zari usulile mevkii münakasaya vazolunmuştur. Talip lanların her gün öğleden sonra İstanbul Evkaf müdüriyeti heyet fenniyesine müracaatla şartname ve mükaveleameyi almaları ve ihale olan 5 teşrini- evvel cumartesi günü saat 15 te İstanbul Evkaf müdüriyetinde idare encümenine müracaat eylemeleri ilân olunur. Sultan Ahmet sulh Bir deyai mahüm bihi tifası zımnında tahtı ndan : | temin is- Darülbedayi müdürlüğünden: Darülbedayi kış temsilleri Bi- karak, cümlemiz etrafma toplandık. acize alınıp | çinci Teşrinin birinci Sah an — Ve ların sesi Pa fürühtı ke lan bir çift aa Füler pırlanta küpenin teşrinievelin onuncu | (ST ’"ıı'mı' rriep ea £ C n ümü saat ayı kebirde | günü akşamları eskisi gibi yalnız Korkumç canavarlar etrafımızı ' Gi AA T . | yedinir giğdin W aa İN Menlem Gdi Pımmınn LOT. PİVER A Ş., İstanbul — Şubesi e ıâelımuuı—yıe üaü Gt vi Şakaik arasında müthiş bir ahenk. Şişli Ahmet Bey sokak No. 56 Tel. Beyoğlu 3044 l m:m'uerî;îı?:ı:" müracaslari | aai alhauz Do Bu akşam, neden biçbirimizde n " ilân olunur. ltenrilâtle biletler yapılmıştır. aKK 27 eylül 929 | lenmeğe Z bir lady (—ledi, yani hanım) | yorduk. — Si Ş Şarlok Holmes'e | — Ne pişkinlik 21 olduğu yüzünden akıyor. Üstat, bana: — Üstat! İniltiyi dinleyin! - de- ar “ ı] mas m — Ne küstahlık I? —| O akşam, Uçurum ötelide — — Ruhun bakası hakkında ne — dim - Ne oluyor? Acaba, zavallı — Hem suçlu, hem güçlü diye | herkes, erkenden yattı. Bir akşam | dersin? - diye sordu. - Hortlak, — Denis ailesini boğazlıyorlar mı? buna derler işte.. evelki hadise herkesi uykusuz | hakikaten mevcut olabilir. mi? Polis hafiyesi: l H H['l — Rezalet ! biraktığı için, yolcular, sekteye Cevap verdir —ALA! -diye hayrette kaldı- — Kepazelik ! uğrayan istirahatlerini telâfi niye- — Ne diyeceğim? Ruhun ba- | Somye gıcırtısı gibi birşey! 13 mumaralı odanın müşterisin- aldığı bu kat'i emir üzerine, eteki, daha fazla ısrar edemedi. Hesap pusulasını verdi. Yolcular da paraları sayarak çıktılar. , Çikarken — Bavullarımızı aldırmak üzere adam göndeririz ! - dediler. Bu sahne, herkesi okadar bü- | üledi, okadar hayrete düşürdü ki, kimse, ağzını açarak, küstah yolculara tek kelime söylemek cesaretini kendinde bulamadı. Fakat, onlar, dışarı çıkar çıl maz arkalarından başladılar söy- * Yavaş yayaş, Uçurum ateline sükün avdet etti. | Öyleden sonra, 13 numaralı odaya yeni yolcular taşındı: M ve | | M Denis isminde ihtiyar bü karıkoca, 50-55 yaşlarında... İl de, doğrusu, ize pek sem- patik göründü Şarlok Holmes'e: — Oh, hele yarabbi şükür | -dedim.- Bunlarla altımızda ya- tıyorlar madam, geceyi herhalde rahat geçiririz! Ustat tastik etti: | — Evet pek gentleman (—cı | imen) bir zatl Zevcesinin de iyi | komşu otelin gazinosaydu. Bir de | baktık ki, derme çatma bir şano yapmışlar. Hortlaklar isminde bir | tinde idiler. Yalnız Şarlok Holmes'le ben, erkenden horoz gibi yatmağı sev- mediğimiz için, civardaki gazino- ya şöyle bir uğrayalım da baka- hm ne var dedik. Bu gazino, tiyatro temsili veriyorlar. Gayet | mahirane tertip edilmiş olan bu eser, hafif bir şekerleme kestir- memize pek yardım etti, Mamafi, arada sırada uyanıyor; ve vakanın 'öldükten sonra ruhları yaşıyan,, insanlara ait olduğunu farkedi- kasına da, hortlağa da inanırım. Ad»mulvmkım görünen — herşiye Ş.ırlos Haolmes, başını salladı: —| — Ben de. | Şuna kaniim ki, kile cinayetleri keşfetmek devresi pek yakındır. Bu suretle konuşaraktan, Uçu- rum oteline döndük. Tam, odamızın bulunduğu ka- tın altındaki kata gelmiştik muhteris muhteris, şehevi şehevi bir ahlıyıp ohlama, bir inildeme duydük. Bu, 13 numaralı odadlan geliyor gibi idi. we Evet! Evet! İşitiyorum amma, “Amma bu ihtiyarlar...?, diye- cektim. Lâkin, birdebire sustum. Müuhteris, şehvetengiz bir kadın sesi düydüm: “Ah, sevgiliml Beni kucağına al, balkona götür ki, dünya âlem saadetimi görsün! . On saniye - kadar, olduğumuz yerde kakılıp kaldık. Sonra, in- sanların yapabilecekleri sadmelere hiç benzemiyen bir sadme, otel sanki temellerinden sarstı. Bir iki ) patlıyarak — kırildi. Ayn; cümlenin tekerrürünü duydul! (Mabadi