20 Eylül 1929 - Kestane ve şeftalisi suyu ile de meşhur olan a, bu müşterek meseleden kurtulmuş değildir. Su |çhriııde içecek su olmadığına bayret edilmez mi?. Vakıa Bursanın suyu yok değil, yar. Hem de - lâteşbih - İstanbu- 'nek tutu- larak yapılmış bir (Gökdere) si vardır. Fakat bu suyün - şehre İyetişmediğini anlatmak için şimdi bile, tevziatın nöbetle yapıldı | kaydetmek kâfidir. Son senelerdeki iki büyük yan- |gin üzerine belediye, sakalını av- cuna alarak su meselesile ciddi surette meşgul olmak jmecburiye- tinde kaldı” ve işi bir Alman şir- ketine ihale etti. — Bundan evelki heyet, bu muka- yeleyi bozarak, bir fransız şirke- tile yeni bir mukavele yaptı. Bu şirket, Bursa civarında çı- ikan (Gülpınar, Akpınar, Akçağ- layan, — Devrengeç, — Ümürbey, Müftü, Yeni Gümüş) sularımı top 19 Eylüi 1928 No: 10 AMERiİKALI Talçilerin Aşkı Nütere Konrall Borkavitstiy » (VANa) Ayni günün akşamı, Pakita, tKırlnı'lı behemehal konuşup bir Muharriri: 'neticeye gelmeğe karar verdi: — Buraya bak! - dedi - Mühle- 'tin bittiğinin farkında mısın? kaç güne kadar yağmurlar başlı- İyacak. Bu müddet zarfında ne yaptığını bana anlat bakalım! â_ Karlo: — Sade yüz pezos biril lm, - cevabını verdi. irebil- — Beni seviyor musun? — Evet, Pakita, — seviyorum. eni sevdiğim içindir, —bu k: ar üzülüyorum. Fakat, neyleyim İnşasına başlanan su deposu ve istihsal edilecek şelâle Memleketin umumi bir derdi Bursa her yerden evel su meselesini hallediyor Şirket inşaata bâşladı, büyük bir elektirik merkezi de yapılacaktır layarak, demir akıdılacaktır. İsale ameliyatı 248 bin liraya çıkacak ve belediye beş sene içinde — bu — parayı — şirkete ödeyecektir . — Şirket, — suların birleştiği yerde dört kilometro borularla — şehre boyunda bir sevk bendi yaptır- | maktadır. — Sular bu. bentten sonra dört yüz Mmetre irtifadan inerek, Teferrüç mevktnde yapıl- makta olan bin tonluk depoya toplanacak ve buradan 30 santim kutrundaki borularla şehre akı- dılacaktır. Şehre 21 kilo metre boru ferşe- dilecektir. Asıl mühim olan ve beton olarak yapılan kanal gü- Serçal di öi (eddaiyli. Şartnameye — göre, şırkıl isâle ameliyatını gelecek seneye bitire- cektir. Bundan başka Kaplıcaya şelâ- lesinden — istifade — edilerek bir beygirlik elektirik kuvveti istih- saline yarayan tertibat alınmakta- dır. Bu meyanda, Devrengeç denilen çok sıhhi ve nefis menba suyunun da - belediyeye — kadar getirilerek, kapalı şişelere doldu- rulması teşebbüsü de vardır.—R.R. ÇOCUK DUNYASI Sahifemizi okuyunuz ! ki, ağabeyim, benden daha iyi iş beceriyor. O, bu müddet zar- fında, benden bir kaç misli fazla para biriktirebildi. Pakita, kızgın bir halde: sevdiğin — Sen, sanki, beni için, onun gibi. yapmaz Tavur ve hareketini de; miydin? -diye sordu. boş yere heba ediyorsun. Parala- rımı sokak çocuklarına şeker ala- rak tüki — Pezoslar, Rodrigo'nun cebi- ne, sanki, kendi kendiliğinden giriyor. Halbuki, aymı pezoslar, benim - cebimden, sanki, kendi kendiliğinden çıkıp gidiyor. Yolda yürüdüğüm esnada, birşey, dikka- timi celbeder. Ben de, o mazarı dikkatimi celbeden şeyin peşine ta- kılarak, çarşıya gitmiyor; Cungul.- larda kalıyorum. — Maymunların, ağaçlar üzerinde nasıl oynaştık- | de öfkeliydi. _“İîlîâzıları Edirne A: J. 6. Diğer insanlarla olan muamelâ- | tında uysal ve hamarattır, fakat | irade ve mukavemeti noksandır. | Tesir altında kalır, kararını çabuk | veremez. iyle görünmezse de, hassastır. ve çabuk kırılır. Çok kıskanç ve icabında hicabı unu- tacak kadar haristir. Sahtelikleri ve hakikattan kasten uzaklaşma- darı çoktür. Mamafih haddi za- tında fena kalpli bir insan değil- dir, bu halleri çok yakini bir ve yya bir kaç insandan öğrenmi; Esasen her bususu bu. tesiri tındadır. Yaradılışında pratik ol- madığı halde epiyi pratik kabi- liyetler kazanmış olmasından, mes- lek hayatına atılmış oldugu anla- şılıyor. Sandöt bühstia gülndüği Brülker lojinin bu gibi kihanetlerle oğraş- madığını bu Satırlarda - mükerre- ren yazdık. A.C.R. şeyde büyüklük >arayan , lüklere tenezzül — etmiyen bir seciye. Cevval, çok müteşebl serbes, istiklâle ve emretmeğe alışmış, kayt altına girmez. Yeni hayalier ve plânlar bulmakta çok zengin. Fakat bunlar hep maddi- tealliktir. Hayli ihtiyatsız, kaygusuz ve dikkatsizdir. Mam: fikirlerinde vüzukh, renk ve ittirat vardır. İyi” kâlpli ve alicenap olmakla beraber kendini beğen- mişliği, bir az müstebitliği ve bir parça da atup tutması yok değil- | dir. Çok cömert, hatta müsriftir. Esnaf Henüz teşekkül etmemiş seciye, Kız gibi mahcup, cesaret- siz mütevazı bir. çocuk zekâsı çok seri olmamakla beraber an- layış ve muhakeme cihetinden iyidir. İradesi muntazamdır, fakat gayreti, enerjisi çok noksandır. Hissete bi bir istidadı vardır. Milletine faydalı bir adam olup olamıyacağı kendi çalışmasınaı ve seciyesinin nasıl inkişaf edeceğine tabidir. M. Leblebi Düzeltilmesi lâzım. gelen kusu- kararsızlığınız, ve - cesare sizliğinizdir. Gerçi insan tabiatını büsbütün — değiştiremez, — fakat gayretli ve bamarat olduğunuza nazeran iyi bir usul tahtında iradenizi - takviyeye — çalışırsanız, hayli muvaffak olursunuz. kanaa- tindeyiz. Büyük sukutu hayallere uğradığınız ve büsbüti n olduğunuz yazınızdan görülüyor. unutmağa - çalışınız. 'az daha ketum olunuz, heman her şeyinizi- söylemeyiniz, meşgale Bir herkese Kendinize — fikri — bir bulunuz, bu bususta kabi vardır. * larını seyrediyorum. Kuşların na- sıl ötüştüklerini dinliyorum. Beni öyle oyalıyorlar; öyle hoşuma gi- i diyorlar ki, onları yakalıyacak | ve pazara — götürecek yerde temaşalarına — dalıyorum. — Ah, Pakita, ahl Öyle fena huylarım var ki, bunları sana itiraf edemem. Utanırım. Meselâ, meselâ... Arada sırada ne güzel minimini kuşlar | yakalıyorum da, onları, götürüp satacak yerde, bürriyetlerine ka- vuşsunlar diye, koyveriyorum. Pakita, istihfafla haykırdı — Hele şuna bak! Bir de, evlenmekten bahsediyor; aşktan bahsediyor. Gençkiz fena halde kızmıştı. Karlos'u, aşkının kuvvetile pratik- leştiremediği için, kendi kendine Çocuklarını — şarkı beslemeği düşünüyorsun? Her akşam w bir hikâye sene kalebentliğe mahküm edil — Vab zavallı Nafiz vah! — Hem de, mahkümiyetini mütaakip — bâkimlere — teşekkür etmiş. — Bu meseleden birşey anla- şılmuyor. Dostumuz Nafiz, dama- dını revolverle öldürsün?! — Üstelik, — pestenkerani — bir sebepden dolayı: Damat bey, ke- rime hanımı, başka bir kadınla aldatmışmış da... Erkeklerin bu gibi hiyanetlerine her gün rast gelinir, ayol!.. Şayet her kaynata, aynı tarzda hareket else, dünya yüzünde erkek kalmaz! — İnanamıyacağım geliyor: Na- fiz'i bir daha görememek?! Yukarıki muhavere, Kadıköy taraflarında, bir köşkün salonun da, 40 - 45 yaşındaki erkekler- den mürekkep bir mecliste geçi- yordu. O zamana kadar söze karışmamış bulunan Reşit Efendi, söze başladı — Nafiz, bizim için, maalesef ebediyen kaybolmuştur. - Biliyor- sunuz ki, ben, onun çocukluk ar> niçin izah mesele, — mahkemenin — hükmile kapandığı — ve gazeteciler son sözlerini söyledikleri için, ilşaalım- dan ona zarar gelmiyeceği mu- hakkaktır. ne derece sas bir adam olduğunu bilirsi b tumsun başından, çocukluğu es- nasında, bir aşk vakası geçmiştir. “On altı sıralarda, solgun tenli, düz saçlı ve inadına açık mavi gözlü bir amcazadesine âşık — oldu. Nışanlandılar. - Fakat , nişanlısı, bir yaz sabahı, denizhamamında - boğuldu. * Nafiz'in elemi, dindirilemiye- cek kadar müthiş oldu. Dervişler gibi, pelâsparesi sırtında, dolaş- mağa başladı: Aradığı, nışanlısına benziyen, solgun tenli, düz siyah saçlı, inadına açık mavi gözlü bir kadındı Bunu bulmak için, Allahın gür © mesire senin, bu mağaza beni dolaşıyordu. Nihayet, günün tipe rastladı. İki ay süren n sonra, meydana çıktı hayal, bir Yahudi kızı imiş. Hafifmeşrepçe.. Fakat, Nafiz'e varmakta dini mahzurlar gördü. Parasını tırtıklamak şartila, Nafi- z'in metresi olmağa riza gösterdi. Üç sene birlikte yaşadılar. Fakat Nafiz kıza düşkün; kız, Nafiz'e lâkayt, — saadet temin edileme- di. Oğlancağız, bir gün, evine döndü ki, meresi kaçmış. Soğuk ifadeli bir mektup bırakmış. “Bu hadise üzerine, çocuk, büs- bütün çileden çıktı. Akrabası da, allem edip, kallem edip gürültüye getirdiler; ve, Nafiz'i, sarı saçlı, pembe yanaklı, akça pakça, fındık kurdu gibi bir. kızcagızla evlen- dirdiler. tuğlalarını hikâyelerden mi ya- pacaksın ? - diye oğlanının sura- tına haykırdı. Ve, onu, olduğu vaziyette bıra- karak, hizlı hizli uzaklaştı. Karlos, gençkizim arkasından, uzun uzün baktı. Pakita, şimdiye- kadar, ona, bu güzellikte hiç görünmemişti. Hareketleri, sözleri daha hiç bu kudret ve kuvvette olmamıştı. Pakita'nın, kendisini ne şiddetle sevdiği, n O gece, teessüründen, uyuyamadı. Evde de yatamadı. Başını aldığı gibi, ormanlara daldı; ve congırl- ların o güne kadar daha hiç gi mediği yerlerine — vardı. " Yalnız, yapyalnız , yapayalnız. kalmak ; âlemden uzak bulunmak istiyordu. Ne uyuyabildi; ne de birşey düşündü. Taze otların üstüne yü- zükoyun yatarak, öylece santlerle yattı. yaşında - bulunduğu | “Fakat, aklı fikri, hep, ideal sevgilisindeydi. Hattâ, hatırlıyo- Bir gün, Beyoğlunda, solgun saçlı ve açık mavi gözlü bir kızı, arabayla ge- zaman, Nafiz, az daha bayılıyordu. Balmumu *gibi sapsarı kesildi. Koluna girip onu evine götürdüm. u hadiseden tam dekuz ay on gün sonra, - amma tam do- kuz ay on gün sonra, - Nafiz'in sarı saçlı, pembe beyaz tenli, fındık kurdü. gibi karısı, bir kız çocuk doğurdu ki, hayret! Kız Nafiz'i andırmakla beraber asıl tipi bambaşka: Solgun tenli, düz siyah saçlı, açık mavi gi Bir harika meydana gelmi; fiz'in maneviyalı, madde üzerine galebe çaldı. İdeali, kızında tena- süh etti. *Çocuk büyüdüğü vakit, babası üzerinde müthiş surette müessir oluyordu. Namuslu bir insan olan Nafiz, su sızdırmıyordu amma, bulran — içindeydi. — Senelerce dişini sıktı; ne zihninden fena bir fikir. geçirdi; me de şüpheli bir jest yaptı. İdealinin gözleri de nümalanması; ona, birçok talipler zuhur etmesi, Nafiz için, cidden, dayamılmaz bir. işkence halini aldı. “Kızla evlenmek istiyenlerin hep- sine, birer sudan bahane ile ku- sur buluyor; ters cevap veriyordu. | Nihayet, bizzat, kızının ısrarlarına dayanamadı; kızı, verdi. “Fakat, daha düyün gününden itibaren, kalbinde, damadına kar- “şı, dindirilmez bir kin duymuştu: İdealinin, aymı dam altında, ya- bancı bir erkekle mesut olmasına tahammül — edemiyordu. — Bunu biçkimseye, — hattâ, kendiken- dine muterif “değildi; lâkin, bu, üyleydi. K Bir gün, kızı, ağlıyarak, baba- sına geldi; ve, onun göğsüne sığımp — hiçkırmağa — başladı Kocası sının, kendisini aldattığı- na dair bir bulmuş . Nafiz bu incir çekirdeği dol- durmaz. hadiseye karşı, * kudür- muşçasına hiddet gösterdi; ve, damadı, akşam üzeri, hediyelerle eve dönerek karısmın - gönlünü almak ; hiyanet vakasını - güler yüzle , şakayla hüsnü tevil etmek istediği zaman, onu, alnından vurup öldürdü. Gasıp addet bu adamı, böylece temizlemi * Şayet bu. hahikatin gazete sütuhlarına aksedeceğini haber alsa, Nafiz, zındanda, hicabından İşte, “Damadını öldüren adam. serlâvhasila gazelelerde mevzuu- bahs edilen vakanın iç yüzü budur. Nakili: (Hatice Süreyya) Şafak ve cungullar pembe bir renkle — örtüldükleri vakit, Karlos, otlarm arasından başını kaldırdı. Tam önündeki yabani muz en alt dalında, tavuk ünde, kıpkırmızı renkli ayakları siyah benekli bir kuş duruyordu . mründe, bu. cins' kuş Karlas, görmemişt Görmemişti amma kuşun ne kuş olduğunu anlayıyerdi: Kankırm Makao kuşu hakkında anlatılan hikâyeleri hatırladı. Bu kuş, o kadar enderünnevadir. şeydi ki, Karlos, onu, ismi var cismi yok zannederdi, Esasen, Makao, yalnız hattı üstüvada, güneş şualarının alev dilleri kadar sıcak olduğu memleketlerde yaşar. ( Mabadı var )