BİĞL" yıpranmış ize âmade olduğunu gördük. Avlanacağımız ormana, bu olo- büsle gidecektik. Sert, iğneli bir rüzgâr, burnumuzun ucunu, ku- laklarımızı ısirıyorduü. Kalın palto- larımıza rağmen, iliklerimize ka- dar ürperiyorduk. Otobüse hücum ettik. Dediğim gibi, boyaları düşmüş, döşemeleri yırtılmış, perişan bir arabaydı. Yere, ayaklarınızın a tına, biraz daha az üşüyelim diye #aman yaymışlardı. Avçılar, buna Pek memnun oldular — Âlâl dediler, bu iyi iştel Çiftelerle, çantalarla yerleşmek hayli müşkül oldu... Nihayet ha- reket ettik. Camlar zangırdıyor, tahtalar gıcırdıyordu. Avcılar tekrar ettiler: — Buraya saman yaymağı iyi akıl etmişler doğrusul İçimizden Liri, yanında oturan pala böydkk, yüvarlak — göbeldi arkadaşın: dürttü: Sen bu fikirde değil misin Salih? Şu saman hikâyesini anlat. Salih Lomurdandı. — Gene başlamıyalım! — Haydi haydi nazlanmal Bu bikâyeyi benden başka bilen yok. Ne vakit, yeni arkadaşlarla ava çıksak, mutlaka Salihe, bu saman, otobüs ve hizmetçi kız bikâyesini anlattırırdık. Bilhassa gün anlatması âzımı samanlı bir otobüse Otobüs, hafif bir si ye sıkzlaya, çünkü Böyle sisli, soğuk bir sa- bah, bulgar köylerinden birine gitmek üzere yola çıktım. Akşam çok geç vakit vardını. Karnulıkta, soğukta köye gelmek, pek keyifli bir şey değildir. Benim gitti; köyde bir tek otel vardı. Yani han demek istiyorum. — Kapıyı çaldım. Açtılar. Kendimi geniş bir yerde buldum. Etraf şaraj rakı, sigara ve ıslak köpek tüyü kokuyordu. Amma hiç olmazsa sıcaktı. Şişman bulgar karısiyle, etine dolgun hizmetçi başlarını sallayıp yüzüme baktılar: — Yatacak hiç bir yer yok. Her yalakta iki kişi yatıyor. Geç kaldınız.. — Bu gece ayak üstü uyumam yal. Kendi odanızı verin siyle degil mi ? — Başkasına verdim bile. Ben mutfağa yatacağım. — Vay canına! Bunun üzerine, hizmetçiye bak- tım. Güzel şeydi doğrusu. Derhal sordum : Para- kazın yatağı? Onu da mı ver. diniz ? — Evet, bu göce Nadejda da açıkta. Nadejda, bü- yük kötüklerin çatır çatır, alev alev — yandığı ocağın başın- daki geniş bir sedir gösterdi: — Ben bu gece nöbetçiyim. Burada pinekleyeceğim. — Siz'de bir isksmlede sabah- layın. gece nedir. ki.. Çabuk geçer. Kısa bir tereddütten ve düşür ceden sonra kabul etmek mec- buriyetinde kaldım. Kadın mut- fağa gitti. Nadejda sedire bi dü ben iskemleye kazıklandım. Dişarda rüzgâr hababam ha azıyordu. Ocaktaki aleve rağmen ortalık soğumağa başladı. Bir an hizmetçi kızı kıskandım. kâfirin dizlerinde - yırtık pırlık amma - hiç olmazsa gene bir örtu vardı. Ocaktan, muttarit fakat Şayri muntazar — zamanlarda — fırlayan ışıklarla, arada sırada aydınlanır olan, bu koca han odasında, ötü bir iskemle üstünde uyuye miyacağıma aklım kesti... Gem min — gıcıklandığını - hissettim ... Mülhus - şehrini istilâ etti yılanlar Alzasta Mülhus şehrinde geçen bir vaka her kesi dehşet içinde bırakmıştır.Mari Meyer isminde gen; bir kadın bir kî gece wırgyap odasında hafif islık çalındığını tmış, merak ederek - odasını aramış, bir şey bulamamıştır. Bir gece yatağına yatarken gene aslığı işitmiş fakat nereden geldiğini bulamadığı içi ehemmiyet vermiyerek yatmıştır . Bir iki saat sonra vücudna bir şeyin süründüğünü — hissedefek uyanmıştır. Derhal elektrik lan basını yakmış ve yatağında iki metro uzunluğunda,kuyruğu yerde iri bir yılanın bulunduğunu deh- şehtle görmüştür. Mari yataktan atlayarak odadan kaçabilmiş, ve yetişenler yılanı öldürebilmişlerdir. Bir iki gün sonra şehrin muh- telif semtlerinde ayni cesamette iki yılan daha öldürülmüştür. Şimdi şehir halkı asabiyet içi de, yaşamaktadır. Bu iri yılanla- rın 'nereden geldikleri araştırıl. maktadır. Mülkuslular her gün evlerinde derin temizlikler yaparak köşede bucakta bir yılan bulunmamasına çalışıyorlar. Talili katil Londrada Albert Vestgate is- minde biri, kendisine iltifat et- meyen bir kızı öldürmüş ve mal kemece idama mahküm edilmiştir. Fakat hâkimlerden birinin ani fecennünü üzerine bu karar nak- zedilmiş, yeniden — muhakemesi görülmüştür. Albert bu defa da idama mahküm edilmiş, fakat gene bir hakim asabihaller göst- erdiğinden karar nakzedilmiştir Üçüncü defasında katil müebbet küreğe mahküm edilmiştir. — Şey... Hayır... | Sözümü tamamlıyamadım. Bi kere daha aksırdım. Kalktı, tündeki örtüyü vermek istedi — İstemem, dedim, sana yazık değil mi?.. Senin gibi güzel bir kizın nezle olmasına / tahammül edemem Sahiden güzeldi. Ocağın alevi karşısında, şaheser bir tunç hey- öldü Deyli Meylin Paris muhabiri bildiriyor: — Cıhanı teshir eden dansöz ve casus Mata Hari halâ sağmış.. Geçen hafta Bordo civa- | kadın bulunmuştur. kadın kendine isminin Gloria Nak çeldiği bile çıktığını Şimdi mevsuk malümat sahibi zevat hu kadının umumi harbın son senelerinde idama mahküm olup Vensan kalesinde kurşuna dizildiği ilân olunan Mata Hari olduğunu beyan ediyor. Zaten Mata Harinin bazı mühim ricalin tevassutu üzerine cezası tecil edildiği ve idamın göster ten ibaret olup askerlerin bu sıkı attıkları ve kurşün atılmadığı ötedenberi şayi idi, Şimdi bulunan — kadın — yaşı, mühtelif lsanlara vukufu ve sima: sı tamamile Matahariye bi Deniz sahilinde bitkin bir bulunan kadının Bordo civarında- (Ha) ismindeki Kalede 3: bapisaneden kaçtığı tahakkul iştir Mata Harinin kuvvetli Hostları tarafından Ha kalesinden (:r san- dal ile kaçızıldığı ve yolda san- ği dalın devrildiği anlaşılıyor. Mata Harihin divani harpte ga- yet kıymettar malümat vermesin- den ve bazı ricalin tevassutundan dolayı idam edilmediği zannolu- yor. Resmi fransız mahafili bu laları katiyen reddediyor. rında sehilde bitkin bir halde bir ($ dına tevcih ettikleri tüfenklerin kuru © kele benziyor- du. San saçları alev alev da- galanıyor. kır- z | dudak ları, korlaşmı; ilâ kömür par çası gibi yanı- yordu. Onun da uyuyamıyacağını an- ladım. — Şu örtü ile ikimiz birden örtünsek... Sedir geniş... Birbiri- mize sokulursak- ısınırız... Haydi haydi... Evvelâ:” Olmaz! , gülmeğe başladı. Üç dakika sonra, olmaz diye diye sedire büzüldü, ben de yamına sokuldum. Ört dedi, sonra : Düşmemek için. Başını, başıma dayadı: An- ladığım şe, Siz de benim yanımda - olsaydınız, benim yap- mak istediğimi yapmağa kalkar- dınız ya?, Tam bu esnada, Nadejna dedi li — Hatırıma otobüş geldi — Ne otobüsü? — Sizi getiren otobüs. İçinde saman yayılıdır. Orada rahat ra- hat yatıp uyuyabilirsiniz. Şeytan şeytan - gülümsiyordu . Acaba küstahlığıma darılmış mıy- dı, yoksa. Kalktı: — Durun, dedi, size mükem- Mata Hari sağ mı? Bir rivayete göre meşhur dansöz rülmemiş, elân yaşıyormuş ... Mata Harinin gençlik zamanı | mel bir yatak hazırlayayım. |— Dişarı çıktı. Ben de çıktım. Otö- büse girdi. Ben durur muyum? Hemen ben de bindim... Kapı kapadık... Rahattık. Salih sustu. Avcılar sordular: — Sonra ? — Sonra uyuduk... - İstirahat etmek hakkını bihakkın kazan- Omştık. | Amma öyle bir uyumuşuz ki, gözlerimizi açtığımız zaman, ken- bulduk. . Etrafımız- insanlar vardı. Otö- büsten nasıl çıkacaktık ?.. — Nasıl çıktınız ? Ü — Kemali rezaletle 1... Ben Üderhal — pilimi pirtimi — toplayıp kaçtım. Ben sordum: — Sonra ne oldu? Ş — Ne oldu ne demek? — Nadejdaya ne oldu?.. Kızı kovmuşlardır. Yazık değil mi? Sözüme biraz kızdı, biraz utan- dı. Uzun bir müddet, önüne baktı, sonra omuz silkti: — Ne yapayım?.. Fakat, ondan sonra, “benim yanımda - otobi hizmetçi kız hi Asabi saç kıran | Bir çifçinin bir gece zar- | fında saçları döküldü İngilterede bir çifçi dan garip bir vaka geçmiştir. Büyük bir çiflik sahibi olan 38 Yaşında Con Şayu çilliğine gelen buğday yi balarının birinin üzerinde oturan küçük oğlunun müvazenesini kay- beterek yöre yuvarlandığını ve ara- banın tekerlekleri arasına git görünce heyecanından düşüp ba- yılmıstır. Etraftan — yetişenler altına kayan çocuğu çıkarmışlar, Conu da ayıltmışlardır. Çocuğun mecruh bile olmadığını gören Con sevincinden ağlamıştır. Bu vakadan sonra bir kaç gün devam eden şiddetli bir baş ağ- rısı Conu rahatsız etmiştir. Bir sabah Con yataktan kalkar- ken yastığı üstünde bir çok saç olduğunu görmüş ve elini başına götürünce saçlarının kısmı azamı- nn döküldüğünü görmüştür. Bir hafta zarfında Conun — saçları sakalı, bıyığı kaşları ve kirpikleri kâmilen dökülnü Tedavi için gittiği doktorlar bunun şimdiye kadar gördükleri en şayanı hayret “ asahi saç ki- ran , vakası olduğunu kendisine söylemişler Devrialem seyyahatına çıkan kızlar Geçen hafta Parise 8 kızdan başın- arabanın mürekkep bir seyyah kafilesi gel miştir. Bu kafile erkânı 20 ile 28 yaş arasındadır. 4 sene evel otomobil ile devrialem seyahatına çıkmış, Amerika, Asya ve Afri- kayı dolaşmıştır. Genç kızlar Pa> rislen Amerikaya - ğidecekler ve seyahatlarını bitirmiş olacaklardır.