2 Ağustos 1929 Dün senden Kese Lir kuç satır aldım. Dün iki sakifelik bir mektup yazmıştın... Orada çok mu eğleniyor- sun? Beni unutucak kadar eğleniyor musun ? Orası pek mi neşeli yer ! Her halde seni orada mu- hakkak yoruyorlur... Çok ge- ziyorsun, çok - dolaşıyorsun, çok konuşuyorsun değil mi ? Yaramazlık etme ! Yorulma, dinlen 1.. Bana sık sık mekiup yaz 1.. Beni düşün 1.. Hem, yeni yaptırdığın o kırmızılı beyazlı filâfil elbi- seni giyme... Sık sık giyme... O elbise sana o kadar çok yaraşıyor ki. Kıskanıyorum — zannetme. Haşır; kıskanmıyorum... Am- ma orada şık gezmene lüzum yok. Güneş, © canım elbi; soldurur; yazlık değil mi? Şıklığını, güzelliğini bana saklar. yi iyorum. — Güle güle. Bir şey unutma- din ya?.. Âlâ: Haydi git. Artık söyleyecek, konuşacak bir şeyimiz ikalmadı. - Gidebilirsin.. —Arıma biraz daha dur, yağmur yağıyor.. Biraz durda yağmur dinsin. Aman iyi örtün, göğsünü kapa, Dişarısı soğuk... Bütün eşyalarını aldıd mı? Burada hiç bir şeyin kalmadı ya? Resimlerini, mektup- larını unutma. Bir kere yüzüne bak. Mademki ayrılıyoruz, bir kere daha gözle- rimin içine bakabilirsin .. yo 1 Kuzum ağlamayalım .. Göz yaşı neye yarar?.. İnkâr — etmeyelim; — muztarip olacağız... Sonra birbirimizi unu- tacağız. Sen, sen olacaksın, ben de ben... Aylar geçecek bir birimizi gör- miyeceğiz . Arkadaşlar - senden bahsedecekler. Sen ki benim kanım, canım, kuvvetimtelin, sana, karıma , ci kuvvetime ya: bancı kalacağımn; seni bir yaban- gıyı sorar gibi soracağım: Ne âlemdesin? diyeceğim. Halbuki aşkımızın ilk günlerini düşünl, Çılğın gibiydik. “Bi gibi biç kimse sevişmemiştir., diyorduk. İşte bak aşkımızın sonu nevoldu? *Seviyorum! , un kıymeti muş meğer... İnsanlar birbirimizin eşiyiz. Bizim de, öte- kilerden farkımız yokmuş... Yağ- mur da ne şiddetli yağıyor! Bu havada sokağa çıkmazsın. Bekle... Otur canım, kal, gitme. Her şeyin çaresi — bulunu: Kimbilir, kalbimiz oeski kalp değil amma, belli olmaz, bakarsın ki, eski helecanla çarpmaktan zevk duymağa başlayıverir... Haydi otur. Kal, gitme. Otur. Karşımda gene canın sıkılmağa başlasın. Ben, senin yanında gene uzle- time dalarım. Senin karşımda olduğunu unu- tur, kendimi gene kimsesiz, yalnız sanırım... Amma bundan ne çıkar' gitme, İslanırsın! Kal, Çok yağmur - yağıyor. — O ihtiyarı bana tercih mi ediyorsun? — Sahilde darlıkla yaşanma -Z- l engin isteri — Kuzum, Fatma o adama — vardıklan sonra gitti? — Akbıyığa... Hopl Hopl.. / Altın top.. Posta Posta idaresini methederken © birdenbire köpürdü: iç posta idaresini müda- faaya ka — Pel — Bu; 'ne oldu? lkma. Bundan Üç ay evel, Ankaraya bir mektup yazmıştım. in eski elbisemin cebinde Uyuyan Büyük bir mağazanın sahibi, müdürü çağırdı, “Korse, daire- sindeki bir memuru gösteri; — Bu adam oturduğu yerde uyuklıyor, dedi, -butu “Gecelik,; dairesine veriniz, orada çalışsın. Para Hanım efendi odaya girince, ına sordu: şapkayı kaça — aldım iya. misin sen, hiç o kadar para verir. miyim?. buçuk liraya aldım! Cevap « Hayatımın en feci anı, senin mektubünü aldığım — zamandır. Artık benden ayrılacağını anla- yınca, intihar etmek istedim. Am- ma rovelver alacak param yoktu... Gevapı « Vah vaht.. istemedin? nereye Neden benden — Deniz kıyafetinde bi Ayşe kazandı.. — Tabii, mayo giymemişti! — Avı sevenler sevenler balıkçı imiş. — Bende milyon severim ama, milyoner değil avcı, balığı Hâmiş Yazına susamıştım. Mektu- bun, susuzlağumu — dindirdi. Satırlarını, buzlu — su / gibi içtim.. Tasavvur edemezsiniz, sen- den mektup almadığım za- manlar nasıl perişan oluyo- rum. Çölde, yolunu kaybetmiş bir bedeviye dönüyorum. Halbuki sen; bu. satırları okuyacağın zaman, etrafında kim bilir kimler olacal Bir alay, şen, neşeli insan- ların arasında bulunacaksın. Arkadaşlarından biri, mek- tubumu işaret ederel — Okusanal Diyecek. Sen, mektubumun — zarfiyle yelpazelenecek, — yan — gözle, elimle yazdığım adrese baka- cak, yazımı tanıyacak — ve, sözünü, neşeni kesmeden, kim- senin neşesine halel vermek istemiyormuş gibi dudak bü- kecek: — Mühim bir mektup değil diyecekşin, sonra da okurum? Kıskanıyorum. Sen simdi Adadasın, ben bu- rada yalnız tek, başıma, yapayal- nizım. Biliyorum, senin yanında annen , annen, baban var. Onların pek eğlenceli insanlar olmadığını da biliyorum. Biliyorum amma, seni gene kıs- kanıyorum. Bu güzel havalarda, yaz güneşinin altında, sahillerde pinl piril dolaştığın / gözlerimin önüne gelince kıskanıyorum. Adanın maviliğine - büründün. Gök mavi , deniz - mavi. Ve bu mavilik içinde beni unuttun değil mi? Bense mütemadiyen seni,düşü- nüyorum. Ruhum hem sarhoş, hem ayık, " Aşkımdan ve can - sıkıntımdan ağlıyorum. Hayalin gözlerimden gitmiyz Bugün gene bütün- güzelliğin e #yapsam, kendimi ne kadar tutsam nafile. Seni kıskanıyorum. İstanbul kâh serin ve kâh sıcak. Tatlı bir hava içindeyiz. Amma beni sıcak - kudurtuyor, serin ku- dürtüyi üstünde. Kuduruyor ve sana mektup yazıyorum. Beyaz elbisenle, büyük, geniş kenarlı hasır şapkanı giyiyor musun?... Tabii giyiyorsun' Giyiyor ve beni aklımdan bile geçirmi- yorsun. Bense, yorum. Havalar da ne İyi gidiyorl. Tuhaf tesadüfi Bana en lüzumlu olduğun zamanda benden uzak- laştın. Seni benden kaçırdılar. Emin ol, seni şimdiye kadar hiç bu kadar çok sevmemiştim. OfL. Hava yok, rüzgâr yokl. Dişarda yaprak kırtıldamıyor. Eğer beni biraz sevseydin, beni senden ayıran, bu. yaza lânet ederdi Benim de bir istediğim, dileğim var: İnşallah bir kaç gün biraz ba- gın ağrır da, çok eğlenemezsin! seni aklımdan çıkaramı- bir