*T Tetrika numerosu:34 ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Tıkbiyeli gencin bilmiyerek verdiği Iııı-1 adres, Padişah aleyhinde çalışan münev- w verler z Abdülhamit “Mektebi —tbbiye beyin Rumeli hisarındaki - sal ve oradaki esrar ke: — Siz hastasınız azizim! be- nimle bukadar Kubali - olmanıza | müsade edemem.. pekalâ hatır- larsınız ki, sizinle kız. kardeşini zin odasında bir defa/ görüşmüş- | tük! hem de tesadüfen.. değil mi? haydi, rica ederim hemen ==. nımı= A şahın gö düşürmek iç çevirmek istediğiniz dolapları zünüze vuracak kadar terbiye- sizliğe sevketmeyiniz! seven bir. genci oda- nızdan kovuyorsunuz, öyle mi? arasındaki münasebetin ne kadar zaif ve resmi olduğunu anlamıştı. Kapının arkasından - onları ko- müşürken dinlediği zaman, Melâ- hatin muamelesi Hünkârın çok hoşuna — gitmişti. Artık, Padi- şahda — anlamıştı — ki, — Nuri ortada bir alet olarak kullanılıyor. du. Bütün şüpheler boş ve maz sızdı;. Nazikterin - kıskançlığı yü- zünden, Melâhatin saraya gelme- sile bir çok dedikodular yapılmış ve Melâhat bu / süretle “iltifatı seniyye, den mahrum bırakılmak ve gözden düşürülmek istenmişti. Yahuz ortada yeni bir vaziyet vardı: Nuri, Pa: sevdiği bir kızı sevdiğini itiraf öimün Abdülhamit son tecrübe netice- sinde bu hakikata bizzat vakıf olmuş, tıbbiyeli gencin söyledikle- rini kendi kulağıyla işitmişti. Nuri kaç günden beri sarayda sıkı bir nezaret altında bulundu- rulıyordu. Abdülhamit — için bu — gencin ortadan kaldırılması lâzımdı. Nu- bir gizli teşkkülle alâkası tesbit edilememişti.. Fakat Nuri her şeyden ziyade “manı ve- * hürriyet . gençti. O, her zaman ve yerde, — mübiti — için tehlikeli bir şahsiyet olabilirdi. Ancak, bir akçam başmusahiple görüşürken Nuri lâf arasında ağzından bir şey kaçırmıştı. Abdülhamit odasına geldiği za- man bu muhavereyi hatırladı ve başmusahibi çağırdı. — Bir daha anlat bakayi Nuri sana ne demişti? Başmusahip anlatmağa başladı: — Nuri bir gün, Rumelihisar- ında muallimlerinden Ali B. ismin- de birini görmeğe gitmiş.. Ali | beyin evi deniz kenarında imiş. | Evde bir çok kimseler varmış.. | O dersten imtihan — vermekten korktuğu için hocasından iltimas ve müavenet talep edecekmiş. Hocası bile * Hürriyet .i seven bir adammış. — Bu muallim B. denilen BNY Salaak d tek lhansine Yazan: İskender Fahreddin mresini meydana mı çıkarmıştı? Şahane> muallimlerinden —Ali ELÂHATİ göndrmek iŞletmek İstiyordu.. alıkoymamışlar... Fehim paşa ku- lunuz kendisini çok - tazyik etti. fakat o, oradaki misafirlerin kim- | ler oldüğunu bilmedigini söyledi. — Ne konuşduklarını da- işits memiş mi? : — Bu ciketi de sorduk, Padi- şahım! lâkin fazla bir şey öğre- nemedik . Yalaız Nuri, kendi vaziyetini kurtarmak için, hoca- sının bile “Aurriyeti efkâr, sahibi olduğunu söyledi. Hürriyet düşmanı olan Padişah hiddetle elini masaya vurarak: — Vay habis vay! Diye bağırdı. Başmusahip efendisine göstermiş olmak için: — Padişahım! - dedi - bu işden köleniz de şüpheleniyorum.. İrade buyurursanız, Rumeli hisarında ki Ali beyin sahilhanesi — tarassut altına alınsın. Bu suretle oraya kimlerin gidip geldigi çabucak ve kolayca anlaşılır. Padişah, elleri arkasında odanın içinde bir müddet dolaştı.. — Hainler belki de orada top- lanıyorlar... Nuriye hüsnü mua- mele ediniz! Oradaki adamları teşhis edebilmesi için vücuduna Tüzum vardır. Dedi. Başmusahip gittikten sonra, her şeyin Tevkinde yalnız kendi şah- sını düşünen korkak ve zâlim hükümdar, hürriyel taraftarlarını mutlaka meydana çıkarmak istiyordu.. -Bunun için kimsenin hatır ve hayaline gelmiyen şeytanatlar, desiseler düşünüyor, bütün tevabüne ayrivayrı emirler veriyordu. Bu işlerle gayet hafi ve esaslı olarak meşgul bulumanlardan biri Fehim paşa, diğeri de ikinci kâtip İzzet paşa idi. —© İzzet paşa bu işlerle şahsen de alâkadardı ve daima imzasız tehdit ektuplarile tecavüz — gördüğü in Padişahm bu iki bendesine fazla itimadi vardı. Abdülhamit, bu esnada kendi- sine verilen jurnalları ” okurken yeni bir şey düşünmüştü. Bir iki gün zarfında Rümeli hisarındaki takibatın neticesi — anlaşıldıktan sonra Melâhat Ali beyin sahilhanesi önünde kasten bir kayık kazasına uğratılacaktı. Abdülhamit çok güzel bir pilân tasarlamıştı... Hafiyelikte fevkalâde mehareti olan Fehim Paşayı çağırdı. (Mabadı var) idakat Halk sı'itunu Şoför uiılıyılnameıı zayi ettim. Yenisini çıkarıyorum eskis Bin hükmü “yöktu dümı eciler caddesinde x Kâmil « Gasus mektebi » hakkında.. — Karilerimizden Foridun beyg Gazetemizde “intişar eden “Casus mektebi ,, tefrikasının kitap halinde Ççıkıp çıkmıyacağını soruyordanüz. Mu: hamirino sonduk, yakında kitap halinde neşredileceğini söyledi Zayi Kudıköy örta örkek mektebinden'âld dim şahadetname ile nafus ksdımı zayi ettim. Yenisini çıkaracağımdan / hükmü yoktar Halil bin Mehmet Evlâtlık isteyenlere Çehoresi ve vücudü muntazam; temiz ve güzel, beş yaşın kar. çocuğu, zarüret dolayısıle evlâtlik olarak veriler cektir. —İsleyenlerin aşağılaki adrese mektufla ve ya bizzat müracastları. Kanlıca ; Çubuklu caddesi 63 No. Turhan Celâl Bey Gaip aranıyor Poderim İsmall çavuş. biraderim All gfendi ve vaklem Devriye hanım balkan harbinden beri gaiptir. Üskün tarafına gittiklerini haber almıştım. Nerede ol deklarını bilen varsa İnsaniyet namına, bildirmelerini rica ederim. Feriköy Orla kır meydanı 15 numaralı Tasibe Bergüzar Zayi liyenin Sosık kariyesinden Meh: hanede met oğlu Belir 816. "Terkis tezkeremi Zayi ettim, yenisim —alarağımdan. Rük: mü olmadığı ilân olunur. Mehmet oğlu : Bekir Zayi vesika esi taleesindenim. Hüviyet i ettim, yenisini alaca Şindan eskisinin hükmü - kalmadığını Tlan eşlerim, Tap fakhllesi müdevündterinden Yehinet İhsan No 407 Süt nine Yirmi yağında bir kadın bir iyi aila zezlinde Vir çocuğa süt vefmek arzur Sunda — balüneyor, arn denler şu adrise yazmaları rien Glunür Beyoğlu Mamalbaşı Kızılcık sokak Na 29 LT iş arıyorum Tüccari üsulü mübasebi iyi bilrim, her gön öğlemden sonm. çalışabileceğimin ilâminı istirham eylerim, Adres : Haliç Teneri postr Teşekkür FUN “hâstalanesi ve şafk mahtelir deki kadın hastalıkları mürahassısı Ranf yi refikatiin ameliyanı iem, “öderek hayatını / kurtarmasından — samimi ve, kalbi minnestarlığımı sertabip Rufat ve tan Ayban muavini Şehap beylere de teşekküratımı alenen ara eylemek viodani borçtür. Düzçe Tatün iahisarında Mme B. Merkel Tarafından Laypzig konser- yatuarı profesörlerinden " Pe- ichmüller , in meşhur metodu ile piyano dersleri verir, Mektupla şu adrese müra- gaat: Beyoğlu kabristan soka- ğında No 31 Pandasopulo 5 numaralı daire. Derlet Demiryolları ve Limanları Ununi Mütürlüğünden: Reisicumhur Hazretleri tarafından halkın tenezzühü için açık bulundurulmasına müsaade buyurulmuş olan Gazi çit ve tatil günlerine mahsus olmak üzere Ankaradan Gazi ve Ahımu retlerle tenezzüh katarlarının tahril nisbetinde tenzilâtlı ü ine gidüp gelecek yolculara 14-6-29 tarihinden itibaren ve yalmız yaz mevsiminde Cuma Haa ( LO muhteremeye ilân olunur. - Tenezzüh katarlarının tanfeleı'ı berveçhı atidir: Ankara Hareket. Gazi z Ahimes'ut Muvasal. Ahimes'ut Hareket Gazi | üt Ankara Muvasal, AZiMET Saat 1026 — 1007 — 1710 — 20,38 T 1036 —— 1523 — 1720 — 2048 Muvasalât Muvasalât — Muvasalât 3 —— HS4 —— —- AVDET Sa: —— -— —- -- ” 1046 — 16,28 AZ32 ; . ç, » 1058 —— 16,40 1744 — 2112 lik bir ihtiyar olan Mi- | hail Petrof Zatof soğuktan ve k — yücudunun - sızılarından, uyandı. Odanın içi alaca kar: dıktı. Tasviri tıflı Meryemin öni de yanan kandil sönmüştü. Perç deyi kaldırdı pencereden dışarı baktı. Bulutlar kızarmaya başlı- yordu; gök yüzü şeffaftı. Eh, aşağı yukarı, saat beş vardı demek.. Zatof aksira taksıra ” soğuktan ezilip büzülerek kalktı. Çok eski zamanlardan kalma bir tla tasviri mukaddesin önünde dua etti; bir sürü isim mırıldandı, fakat'bu isimlerin kimlere âit ol- duğunü çoktan — unutmuştu. Eğer Zatofun bu itiyatları da olmasa ihtiyarlığını nasıl doldurabilirdi. Hazırlanan — semaver / hafiften mırıldanırken; birden bire titrek kalın bir sesle ötmeye başladı. Zatof homurdandı: — Zırla bakalım hinzir zırla.. Tam bu esnada aklıa gece gördüğü rüya geldi? Rüyada bir firın görmüştü, fırın görmek hayra alâmet değildi. Şimdi de semaver ötmeye başlamıştı. Acaba sema- verin ötmesi neye delâlet ederdi? Bütün — bunlar — yetişmiyormuş gibi işte çay kutusunda çay da yaşamaktansa gebermek bi evlâdır; Allah canımı alsa da kur- tulsan. Diye söylenerek,acayip bir cüb- beye benziyen paltosunu giydi, kocaman galoşlarını ayaklarına geçirdi, avluyu ot bürümüştü. ortalıkta çıt yoktu. Zatof kapının eşiğine oturdu, ve derhal her sabah geçen bir hadise tekerrür etti. Köpeği Lıska yı Bu' siyah benekli, tüyleri düşmüş kemikleri / çıkık, sağ kör, kocaman bir çoban köpeğiydi. Zatof, kendisine yaklaşan Lıskayı görmemezlikten geldi. Fakat kö- pek kuyrüğunu sallıyarak galoş- larını yalammıya başlıyınca; ayağını silkerek bağırdı: — Defol, hınzır melün.. çıkasıca başbelâsı !. Lıska bir kenara çekildi, otur- du. Tek gözünü sahibine dikti. Zatof : — Başımda bir bunlar eksikti. Diye söylenerek, avlunun karşı köşesindeki ahıra doğru baktı. Ahırın kapısından ” kocaman bir at kafası uzanmıştı. Efendisinin kendisine — baktığını gören bu hayvan kafası kımıldandı, ileri doğru uzandı. ve ahırda Liska bitkin, kemikleri çıkık ka kik bütün bir beygir çıktı. iki adım ilerledi, sonra mü- tereddit, utanmış gibi olduğu yerde durdu. Zatof. homurdanmakta devam ediyordu: — Hâlâ gözümün önünden kılıp gidemediniz. Ne gözünüz, 'e karnınız doymasını bilir. Ben sizi doyurmağa mecbur değilim anlıyor musınız? Ben kendim til nacak bir şey bulamıyorum. Hâlâ geberemediniz. gitti. Hiç bir işe Şaradığınız yok. Yalnız yiyip yat masını - bilirsiniz. Benden paso. Kesin ümidi benden diyorum size. Defolun.. Artık bağırıp çağırıyordu. Kö- pekle, at sessiz dinliyorlardı. Ön- ların bu. hali zatofu büsbütün kız- dırdı — Defolun evimden.- Diye hay- kırarak, eline geçirdiği bir sopa ile hayvanları avlunun kapısından Canı dışarı sürdü. At, önde köpek ar- kada sokağa çıktılar ve yirmi adım kadar gittikten sonra duva- rın yanında durdülar. sonra sükünet buldu. Avluyu süpür dü. Yüzüne ciddi bir ifade vere- rek dışarı çıktı. Duvarın dibinde duranlara bağırdı: — Ne 0? Hâlâ duruyor musu-. nuz? Kimi bekliyor. sunuz? Bir şunlara bakın hele, yolun ortasın- da dikilmişler; yolu kapatmışlar, gelip gidene mani oluyorlar. Gi- rin bakalım içeri. Hayvanlar tekrar avluya girdi- ler. Zatof komşusuna gitti. Kom- şusu dükkâncıydı. — Komşum senden bir ricam var, Bana bir tutan saman var, bizim beygir yine aç. Dükkâncı suratını buruşturdu: — Defet — şunları — başından allahını - seversen, sana " borca saman vermekten biktim artık. — Ben de öyle.. Fakat bu baş belâlarının nereye deffedeyim? —İgnatofa ver. Onların hakkından gelir. Derilerini yüzer. Senin de eline bir kaç para geçer. — Ben parada değilim.. Zaten torunumun — yanına — gideceğim. Biraz da o beni beslesin. Torunm bu, beni — beslemeğe — mecbur değil mi? Zatof evine döndü. -Hayvanlar avlunun bir kenarında duruyor- lardı. — Onları — görmemezlikten gelerek tekrar sokağa çıktı. Beş kilemetre uzakta oturan tornuna gidiyordu. Hem yürüyor hem söyleniyordu: — Torunum bana kakmaya mecburdur. Benim hazır yeyici lerde ne halleri varsa görsünler. Gebersinler açlıktan avlunun orta yerinde . Birden bire durdu, başını geriye çevirdi : Beygirle; köpek ken- lisini takip ediyordu. Kızdı. Bu hazır yeyicilerle torununa gide- mezdi. Birden karar verdi. hay- yanları önüne kattı doğru kasap İgnatofun kulübesine ... Zatof bundan gerisini dumanlı bir surette hatırlıyordu. Kasap İgnatofun zvluıu, Deri ve kan kokusundan dönüyor. Beygirin küti kafası. Bir biri peşine gürültü ki sağır Birisi kafatasınm parça- lanmasından, öbürü ağır bir vü- cüdun yere düşmesinden.. Lıska dostunun ölümünü görünce kasa- sın üzerine atılıyor. Üçüncü bir sarbe. Daha sonra.. Daha sonra Zatof yanyana iki ceset gör: ğünü ve kendi alnını kanlı kü ğün üzerine koyduğunu atırlıyor. Daha sonra.. 'Ta gece geç vakte kadar Zatofun gözleri bulanık bir dumanla doluydu.. Hattâ kendi parmaklarına bile bakamıyordu. Mütercimi: (“T.Nâ) Fransız kızı Yeni nesli hafifmeşrep gösterenler hakkında takibat yapılacak Son zamanlarda intişar eden bazı romanlarda fransız kadınının ahlâksız olarak tarif ve temsil olunması Fransadaki sahibi nüfuz mahafilde - infial uyandırmıştır. Bu mahafilin telekkisine göre bu gibi eserler asri Fransız kızı hakkında / hariçte yanlış fikirler tevlit etmiştir. Bu gibi eserlerin intişarının men'ine teşebbüs edilmesi muh- temeldir. Fransız — kizini hafif meşrep, memleketin âdet ve adabına mu- gayir hareket eden kadın olarak darif eden muharrirler hakkında takibat icra edilmesine hükümeti ikna için — kuvvetli — teşebbüsat yapılıyor.