JA Haziran 1 Tetrika numerosu:31 ABDÜLHAMİT VE AFRODİT Yazan: İskender Fahreddin Nazikteri yakından tanıyan Şaban ağa isminde bir silâhşor,sabaha karşı sarayın bodrumuna indi ve çerkes kızımı kurtarmak istedi... Bu esnâda İkbali de ayrı bir zindana almışlardı... Fehim paşa hepsinden ayrı ayrı hesap sorüyordu! bir kaç gün sonra mühim bir rol oynayarak kardeşi İkbali görmege nasıl muvatfak olmuştu? Nuri pencereden bahçeye atlar atlamaz Fehim , paşa yerinden fırladı.. bir dela masılsa yere düşmüştü. Kendisinden çok ku- vetli olduğunu —anladığı ” genç mektepliye mukavemet gi ği faydasız bulduğundan yerde bayılmış gibi vaziyet almıştı. Koridorlardan yıldırım süratile koştu — ve sarayın iç kapısından yanına sekiz on “Silâhşor,, alarak bahçedeki — ağaçların — 'arasına daldı. Nüriyi ele geçirmek çok müş- kül olmamıştı. Silâhşorlardan - iri yarı bir arnavul: — Nah.. “Paşşşam.. Şurda bir adam var! Diye seslendi. Nuri kaçacak bir yol bulama- mıştı. — Yeşil şimşir agaçlarının arasına sinmişti. Bir kaç silâhşor birden ellerin- deki fenerleri ayni noktaya getir- diler, Nurinin kıpkırmızı çehresi derhal teşhis eden Fehim paşa : — yakalayın melünul Diye bagırdı. Genç mekteplinin üzerine çu fandılar ve kollarını arkasına getirerek sımsıkı tuttular. Fehim paşa — intikam geçikmek istemiyordu. lndeki kamçı ile. yüzüne ve göksi n ç almakta — Haydi yürü bakalım hesap vermeğe.. Hain köpek! Nurinin yüzü kan içindeydi Zavallıyı hesap vermeğe göl rürlerken, İkbal pencereden, bah- çede gecenin karanlıkları i ceryan eden bu. müthiş f seyrediyordu. Bu kanlı sahne, yıldız faciasının birinci perdesini teşkil ediyordu. OÖgece sabaha karşı / sarayda bir gürültü kopmuştu. Abdülha- mit “tbbiyeli gencin vaziyet ve teşebbüsü hakkında Fehim paşa- dan malümat alınca İkbalin der- hal zındana atılmasını - irade et- #mişti Fehim paşa henüz bünkârın ya- nından çıkmamıştı. Sarayın bod- rumlarında kimsenin farkında ol- madığı yeni bir hadise olmuştu. Neriyi yakalayan armavutlardan an ağa Nazikterin çok iyi ta- ..S'.ıı.ı. ” eT Şaban ağa © gece arkadaşla- rile birlikte otururken Padişabın haberi olmadan Nazikteri bodruma kapadıklarını öğrenmişti. Halbuki Padişahın irade ve malümah ol- maksızıı sarayda - bahusus bir Hünkâr gözdesinin - bodruma atıl- masına inanılır mı idi? Şaban ağa cesur fakat çok saf. bir adamdı. Onunla arkadaşlarından birisi alay etmişti. | Şaban ağa kimseye haber ver- meden biraz sonra yavaşça arkadaş, larının yanından ayrılarak Nazik- terin kapalı bulunduğu bodruma gitti. Silâhşor kapıyı vurduğu zaman Nazikter uyayordu. Şaban aga Nazikterin tevkif habe- rini bir az da tereddütle karşı- lamıştı. Dudagımı kapının anahtar deli- gine yaklaştırdı : Nazikter.. Nazikterl Diye seslendi. Nazikter o gece sarayda olup biten işlerden haberdar degildi. Çerkes diberinin uykusu gayet Kafifti. Hemen yatağından kalktı, kapının yanına koştu. —,Ne var? Şaban ağa inanmıştı. Kendi kendine söylendi — Yalan değilmis. sonra kapıyı kurcaladı, kilitli olduğunu görünce - tekrar seslendi: — Ben Şaban... — Ah.. Şaban ağa.. sen misin? ne var..? İnşallah hayırlı bir haber getirdin! — Seni buraya niçin kapadılar? | — Vallahi ben de bilmiyorum.. Kaç gündür buradayıml Şaban Sağa, afak — beyninin Ka Gapeklı e li tasarladı, düşündü.. her halde onu kurtarmak Jâzımdı. Şaban ağanın erkekliginden ve cesare- tinden de bu beklenirdi — Aman Şaban ağa.. kuzum Şaban ağa beni buradan kurtar | Nazikterin rica ve tazallümü karşısında tahammül ve iradesini kaybeden saf silâhşor kapıya olanca kuvetile dayandı.. Kapının kilidi kırılmasıle Şaban ağa oda- dan içeriye girdi. Nazikter bhaki: katen acmacak bir halde idi, kurü / toprağın — üstüne - seri ince bir yataktan başka bir şey yoktu. Bu karanlık ve korkunç yerde en metin insanların bile iradelerini kaybedecekleri muhak- kaktı. Fakat, Nazikter başından geçen felâketi Şaban agaya anlalmak fırsatını bulamamıştı, yanında ki odada yatan gözcülerden biri he- musahibe meseleyi Naziktere bir az Şaban ağa | evel bahçede bir mektepli yaka- ladıklarını anlatırken, birden na- sıl olduğunu anlayamadığı bir hücuma maruz kalmıştı. Beş altı kişi birden Şaban aganın üzerine atıldılar, çvvelâ belindeki silâhını aldılar.. Nazikterin gözü önünde bu beyinsiz ve cüretkâr silâhşoru döve döve sürükliyerek bodrum- dan çıkardılar ve Nazikterin kapısı | üzerine - tekrar asıp gittiler. büyük - bir kilit (Mabadi var ) * rürken inerlermiş. Otobüs şirketi, Operatör iğneyi kuvvetli bir 30 günde devri âlem Ayhanın kerameti Amerikada otobüs kazalarına karşı bir tedbir Amerikanm hemen bütün şehir- lerinde, otobüslere binip inenler, otobüsün durmasını beklemez, ahaliye inerken caddeye sırtlarım çevirerek inmelerini tavsiye eden İâvhalar asmıştır. Lavhalarda bu, süretle daha kolay we düşmeden inebilecek- lerini ilâve etmiştir. Otobüslerden —inen — erkekler lavhada yılan sözleri dinlertiş ve kolayca inmeğe alışmıştır. Kadınlara gelince caddeye yüz- lerini çevirerek indiklerinden her gün bir kaç kaza olmaktadır. Otobüs şirketi bu hale bir nihayet vermek için bir çare aramıştır. Nihayet şu gayet basit çareyi bulmuştu Otobüslerin kapılarının karşısına büyük bir ayna astırmıştır. Kadın- ların hepsi inerken kendini son bir defa seyredebilmek için ay- naya bakmak emelile ve farkında olmayarak caddeye sırtlarını çe- virmektedirler. Be;ıe s'apğnan büyük bir iğne mıknatıs vasıtasile çikardı Amerikada şimdiye kadar misli görülmemiş bir vaka olmuştur: Potsvil civarında oturan madam Jeni Harvey isminde bir kadın bir gün sekiz aylık kızını emzirir- ken, çocuğun sol gözünü yanında parlayan bir şey görmüştür. Me- eden Jeni çocuğun yüzüne dik- katle bakmış ve bunun bir dikiş iğnesinin ucu olduğunu — dehşetle görmi Jeni iğneyi bir çıttbızla çıkar- mak istemiş, fakat çocugun kı- mıldaması yüzünden iğnenin ucu da etler içinde kaybolmuştur. Yeni çocuğunu aldığı — gibi doktora gitmiştir. Doktorun yap- tığı radyografi neticesinde iğme- nin, — çocuğun — beynine olduğu görülmüştür. Potsvil şehri hastahanesi” ope- ratörü doktor Rocers çocuğun başından, iğnenin bulunduğu yer- den bir parça deri çıkarmış, sonra gayet — küvvetli bir. miknatisle iğneyi dişarı çekmeğe muvaffak olmuştur. Zengin bir Amerikalı seyahata çıktı Nev York şehrinde büyük buz fabrikaları olan M. Mainlali ismin- de biri otuz günde devri âlem seyahatı yapacağına arkadaşların- dan her biri ile 10,000 dolara bahsetmiştir. M. Mainlali (Moretaniya) vapu- ruyla yola çıkarak Şerburga gel- miş, oradan şömendöferle Parise gitmiştir. Şimdi Parısten Berline, oradan da tayyare ile Moskovaya gidecektir. Moskovadan, — İrkutsa trenle, oradan Yokohamaya Tayyare ile gidecektir. Yokohamadan, ,Em- pres of Frans,, vapuriyla Viktor- yaya oradan da tayyare ile Nev- Yorka gidecektir. Mainlali bahsi kazanaca- ğına o kadar eminmiş ki yedi arkadaşiyle on biner dolora bahsa tutuşmuştur. Şayet gününde Nevyorka gide- mezse 70,000 dolar ödeyecektir. Mmerhumun dul kalan genç zevcesi Aliye hanım, evlerinde on senedir hizmetçilik eden Fatma kadınla beraber, Istanbulda barınamaz ol- dular, Zira, ev kirası, yiyecek, içecek pek pahalıydı. 3-5 lira eramil maaşile bu işin altmdan kalkamıyacaklar- di Onun içindir ki, merhumun amasından kalma bir köy evin taşındılar. Bu köy evi dediğimiz Yakacıktan bir kaç saat ötedeki Salihlide idi. Ellerinde kalan bir kaç kâatlarile bir inek, 50-60 'tavuk aldılar. Köy hayatına mad- deten temessül ettiler. Fakat manen?.. İşte, Aliye hanım, bunu yapa- miyordu . — * Şimdilik , — burada Oturmaya bilmecburiye” k: sa da, ilelebet Salihlide kalmağa gönülcüğü bir törlü kail olmyordu. Bir fevkalâde hadisenin zuhur etmesini bekliyordu... Öyle bir fevkalâle hadise ki, hayatını al- töst etsin... Fakat, bune olabilirdi? Orasını, kendi de bilmiyordu. Mamafih, hazırlanıyordu. Akşam üzerleri, gözlerine sürme sürüyor; saçlarını maşa ile kıvırıyor; yanak- larını gazboyamasile kızartıyordu. Bu fevkalâdeliği beklemek üzere başka tedabire de — başvurmuştu. Hat Pat e G1 ahududu şurubundan, kendi elce- ğizile kavanoz kavanoz kaynal- mıştı. Bir yatak örtüsü işlemeği başlamıştı. Odasının penceresine kocaman bir saksı fesliğen koy- muştu ş Fakat, ahudüdü şurubu . şeker- lendi. Yatak örtüsü tamamile işlenip sandığa girdi. Hâlâ, o bek- n hadise, meydana gelmedi. da, penceredeki zavallı akibeti daha feci oldu. Bahçede başı boş otlayan inek, saksıya yaklaşmış; Fatma kadın, hayretinden: “AL ALALAL, diye donakaldığı bir sırada, bu yemyeşil ve misk kokulu otu, gi zelcene mideye indirmiş. Aliye hanım, bunu öyrendi zaman, öylesine müteessir oldu ki, Fatma kadım artık yanndan koğası geldi. İneği de kasaba satacaktı. Lâkin, gücü, ancak, sessiz sedasız ağlamaya yetti yafta, sırayla, sabahları, çayına süt koymadı. Fesliğen, geceleri, rüyasına gi- riyordu. Güya, o kadar büyümüş, © kadar büyümüş ki, bütün köyü gölgesi altına almış . Oradan geçen yolcular soruyorlar : — Aman, bu ne güzel şey böyle?. şar ği - eııymımıu%' ÜTÜ Günün Birinde, bir nevi hadise meydana geldi: Akşam üstü, ala- turka bir sularında, yani, Ali hanım, yatağa girmek üzere bu lunürken, - uzaktan uzağa — bir otomobil kornası işitildi... Al. Bu Salihli. köyüne, böyle, otomo- bille kimler geliyor? ;ı'ıde, on- lardan başka şehirli yok... Korna, mütemadiyen çalınıyordu... Oto- mobil, yaklaştı; yaklaştı... Onların evine geliyor. Aliye hanım, yataktan sıçradı. Fatma kadın da koştu: — Geliyorlar ! Geliyorlar! Ge- liyorlar ! Kim geliyordu ?... Neydi ?.. Ne oluyordu ?... Aliye hanım, derhal aynanın üne segirtti... Gözlerine bir iki mil sürme çekti. Köyde — oturmasına — rağmen Aliye hanımın köylüleşmediğini görmeli idiler! — Aman yarabbi'l.. - Acaba niye geldiler?.. Ne istiyorlar?... -diyor; ve, gelenleri, mesih bekler gibi bekliyordu. -Koş, Fatma kadın, koş! Otomobil, hakikaten, durmuştu. 'tam evlerinin önünde. Fatma kadının kapıya gitmesile geri dönmesi bir a —Sarfoşlar, hanımcığım! - dedi- sarfoş dolu.. Alem- ::hi,ç'miılu... Yolu Bizim evde işık Bu kadar zaman beklenilen; ve, bu kadar zaman beklenidikten sonra bu kadar gürültüyle gelen; Aliye hanıma, bü biçare metmak, mün- zevi kadına bu kadar ümit veren, sarkoşlar mıydı?.. Böyle metruk, münzevi dul ka- dınların kapısını çalmayı, erkek- ler, hep sarhoşluk zamanında mi aklederler?... İneğe, gizliden gizliye kin besledi. Nükili: ( Hatice Süreyya ) Banka memuriyeti için Musabaka TÜRKiYE iŞ BANKASI Ankara - İstanbul - İzmirde icra edilecektir Teşkilâtımızın daha ziyade tevsiini derpiş eden Bankamız bir musabaka imtihanı icra ederek forme, âmir ve memur alacaktır. Müracaat edeceklerin sinni “22,, ile “40,, arasında olmâlı ve müessesatı maliye ve bilhassa Bankalarda çalışmış olmalıdırlar. Fransızca ve ya başka bir ecnebi lisanı bilmek medarı tercihtir Müptedi. alınmayacaktır. İmtihan neticesi Bankaya kabul edilecek memurlar İstanbul - Ankara ve İzmirde dahil olduğu halde teşkilâtımızın her kısmında Müdüriyeti Umumiyenin mün: ip gördüğü mabalde çalıştırılacaktır. Maaş: İmtihanda derecei muvaffakiyete göre tehalüf edecektir. Bankaya kabul olunabilmek için imtihanda muvaffak olmak ve bankaca sureti mahremanede yapılacak istihbaratın da mat - luba muvafık olması şarttır. İmtihana iştirak etmek isteyenler İstanbul ve İzmirde Şube müdüriyetlerine Ankara da ise memu- at ederek imtihan duhuliyesi kası alabileceklerdir. İmtihan iriyetimize -9- Haziran 929- tarihinden itibaren müraca- matbu bir. tercümei hal vara - ünü bu matbua doldurulmuş ola- rak imtihan evrakiyle birlikte Bankaya tevdi edilecektir. Amir ve memur olarak girmek- isteyenler ayrı ayrı imtihana 'tabi bulunacakları cihetle imtihan sualleri de, 2 sınıf olarak ter- tip edilmiştir. İmtihana -16- Haziran Pazar günü İstanbul - Ankara ve İzmir de saat üçte mübaşeret edilecektir. İmtihanlar mahrem olacak ve iştirak edenlerden arzu edenler yalnız olarak imtihan edilebileceklerdir. İmtihanda muvaffak - olanların takdirde de bunlar ati adedi. ihtiyaçtan fazla olduğu in kayt edileceklerdir. Şimdiye kadar Bankamıza müracaat ederek memuriyet talebinde bulunanların imtihana iştirakleri lâzımdır.