14 Haziran 1929 — Gelba,deniz tayosiyle desize girmei — İşi ederler, çünkü mayo lüzumsuz şeydi enedeceklermiş. Suvari zahbiti Vaka, birinci mevki bir va- gonda cereyan eder. İki genç kız, bir de yaşlı zat. Tren Ankaradan kalka: Kızlardan biri fevkalâde - sol: gundur, mütemadiyen içini çeker, gözlerinin yaşını siler ve pence- reden baktığı zaman, hep arkaya, Ankaraya bakar. Gözünün arkada kaldığı belli... Bir kaç saat sonra, ihtiyar bey, hasta görünen genç kızın pence Teden baktığı bir sırada, arkada- şına sorar : — Hasta mı? Evet, - İstanbula götürüyorum. Eğer biraz daha Ankarada kalsaydı ölecekti. — Nesi var? — Kalbinden muztarip. — Vah vah !... Anevrizm de gil ya? Genç kız, — Hayır. zabiti! soğuk — kanlılıkla: genç bir suvari tedaviye | İngiliz hikâyesi Sabah. Mistres Blakston, sofra ba- şındadır. Kahvaltı etmek üze- re kocasını bekler. Biraz sonra Mister Blakston gelir. Mistres Blakston, göz- Tüklerinin altından, kemali dik- katla kocasma bakar, ve Blakston sofraya oturacağı za- man sor — İyice traş oldun mu? — Evetj — Dişlerini iyice yıkadın mı? — Evet. — Tertemizsin ya ? ğir kucaguu aldı, kocasına uzattı : — Öylese Hektoru *öpebi- kutbu. şimaliyle, inin keşfine çalıştılar. Fakat hiç kimse kutbu şarki ile kutbu. garbiyi aramadı... Acaba niçin? — Şu ğüzel kadının iki yüz h Jiralık bir âşığa Bineke — Yahut da, bin liralık 200 Aradaki fark Gülsüm kadın genç ve bel bir adama, evinde bir oda kira- lamıştı. Fakat çok namuslu bir kadın olduğundan, kiracısına ge- len genç bir — kızı çekemiyor, iki gencin bir odada saatlerce kapanıp kalmaları sinirine doku. nuyordu. Bir akşam, birdenbire yağmur yağmaya Bbaşladı, fırtına çıktı. Genç kadın gitmedi ve geceyi aşıkıyle beraber geçirdi. ç kiracısının odasına gitti ve çıkıştı: — Evimde böyle şeylere müsa- lade edemem.Geceleri benim çatımın altında günah işleyemezsiniz. — Canım iyi amma, bu kadın bana ha gündüz gelmiş, ha gece. Bundan size ne? — Eğer istersek, gündüzleri de günaha - giremez miyiz? Gülsüm kadın başını salladı : — Arada fark var, dedi. Gün- düzleri ““girebilirsiniz, , fakat gece mutlaka girmelisiniz. Fedakârlık — Senin için çok fedakârlık etmiş. — Ne gibi? — Onun uğruna - varımı yoğu- mu sarfettim, diyor. — İyi ki haber verdin, onu artık başımdan atıp, — yenisini | bulayım. Sarf Sarf dersinde muallim sorar: anmak mastarının hikâ- yeyi hali mazisini tasrif et. — Uyuyordum, uyuyordun... * Mantık — Kocamı serim ama, buna ihanet ayrılırsamı Randevu Dörtte buluşacaklardı. Fakat üçte gitti ve bir saat bekledi. Arkadar gelince çıkıştı: — Üçten beri seni bekliyorum. — Neden? — Filyaki randevumuz dörttey- di. Ama benim-kalem arkadaşla- mımdan birine 15 lira borcum olduğunu biliyorsun. Ona bu gün parayı saat dörtte veririm! dedim. Çünkü dörtte sıvışacaktım. Rica ettir — Üçte ver! dedi. Artık hatırını kıramadım; Savmu zafer! Bombaydan - şöyle bir telgraf var: “ Kral Beşe Saka ordusuna zafer şerefine 7 gün siyamı cihat jlân etmiştir. 8 inci gün büyük tarüze başlayacaktır. , Yedi günlük açlıktan bkarbe mecal kalırsa! sonra, Ertesi gün Gülsüm kadın dağru Şiş Hizmetçi telâşla hanımının oda sına girdi ve haykırdı: — Hanım efendi, ahçı kadına otomabil - çarptı.. Zavallıyı gör- meyiniz, bütün vücudu şiş.. Hanım efendi istifini bozmıyarak: — Bu kadar telâş etme canım. Geçen sene bir hızmetçim vardı. Ona bir şoför çarptı... Dokuz ay sonra vücut şişliğini sen onda görmeliydin intizar Adada. Dilde. Çamların altında Genç bir kız: Bekliyor. Genç bir bey: Kıza bakıyor. Saat 3 Kız sabırsızlanıyor. Bey gülümsüyor. Saat 4 Kız asabileşiyor. Bey yaklaşıyor. Saat 6 Kız gitmege hazırlanıyor. Bey şapkasını çıkarıyor: — İki saattır siz gelecek diye bekliyorsunuz, ben de gelmeyecek diye seviniyorum, hanım efendi... Tavsiye Hanım efendi meraklıydı. Kızına rasgele kitap okutmaz, ahlâkı bozulacak diye korkardı. Geçen gün nihayet bir romanı kızına şöyle tavsiye etti: — Al kızım, bu romanı gözün kapalı okuyabilirsin! Sayfiye — Bu sene nereye? — Gene Adaya gideceğlr. — Bıkmadınız mi? — Geçen sene yeni evliydik, adayı göremedik ki...