Başka ne düşürüm? - Arife günü - Şafakla beraber gözümü açtım ve gözüme duvarda titriyen gü- ;ıeşiıı aksi Te Balkon kapısını fora ettim. Gece yağan yağmurla ctraf ahmrütleğmiş. - Salkmar <e akasyaların kokusu, sabah güne- şinin hararetile buram buram tü- tüyor. Ohl.. Vay efendim, sen misin geniş nefes alanl.. Bizim hanım gduğ- ruldu: — Yaz geldi, ne mantom var elbisem var, ne de ayağımda recek iskarpini lak... Haydi yazı da anadan doğma geçireme- giy çıpl ayıbı örtüyordu. Sırtımdan paltoyu atınca berdat bir hale girdiğimi farkettim. Şoylece bir giyinmek için, hiç deyilse 600 lira lâzım! Bendenizde bu para yok gibi 8 buçukta matbaaya — geldi Saat dokuzda zurrr!.. telefon... kızın sesi: t — Baba bakkal rica ediyor, bu gün arifedir, biraz para versinler diyor.. — Peki kızıml.. Önüme baktım, bu gün, gaze- telerden topliyabileceğim parayı bir hesap ettim. 15 lirayı güç bulacağım. Bu aralık gözüme, patlamağa — Kurbanın olayım... — Hay hay !... Yazlık tuvaletlerimi yap... yüz tutan ıskarpinlerim ilişti... mektup. ** Muhterem bey- Siz elkabın inceliğine ve e bakmayın. Ev. sahibi eşyaları haçzedeceğini sureti na- zikânede haber veriyor... Ali efendi. İokantasından bir yusula 5 lira 60 kuruş. Beş gün- ük yemek bedeli... Kahveci selâm etmiş. 300 kuruş istiyor, bir aylık kahve ücreti.. Zarrl.. Telefon: Bizim hanım . — Yarın — bayram unutma!.. — Ayşe bu gün mü evleniyor? — Evet — Adam kurban gitti desene... Bahşış almağa gelecekler !.. — Olur olur!.. Kanapeye oturdum. Boşa köy- dum dolmadı, doluya koydüm almadı. Arpacı kumrusu gibi düşünmeğe başladım. Arkadaşlar- dan biri sordu: — Ne düşünüyorsun? — Ne düşüneceğim azizim ty- haflık düşünüyorum... tuhaflık Şen yazılar yazacağım! Selâmi İzzet Maknaplar, Mastokları yemeğe davet etmişlerdi. Mastoklar, karı koca geldikleri zaman, mösyö Maknap henüz evde yoktu Madam Mastok dedi — Şu paravanın arkasına sak- danalım. M. Maknap gelince, son dakikkada bir işimiz çıktığını, da- vetinize icabet edemiyeceğimizi söyleyin. Sonra birden bire kare Şısına çıdtığımızde memnun olur. Madam Maknap kabul - etti: Misafirler saklandılar. Mösyö Mak- map gelince karısı haberi verdi: — Camn sıkılacak, dedi Mösyö Maknap omuz silkti: — Bilâkis memnun - oldum . Mastoklar, karı koca çok can sıkıcı insanlar, İkisi de budala, sersem.. Hem geçen sefer bir geldiler, eyin içinde damla şarap ırakmadılar ! Ziyafetten sonra, her fırsatta bir nutuk iradeden hatip, yanın- daki beye: — Ben gayet kolay söz söy- konuşurmuşum. — Şimdi de, başkaları uyurken konuşuyorsunuz ! Ameliyattan sonra, küçi sordu : — Baba, hani çocuğun? Geçen gün, yaşlı bir zat bize şu sözü söyledi: — Bana inanınız, ben otuz senelik esnafım... esnafların hepsi muhtekirdir ! lerim, dedi, çocukken uykumda Zelzele —Albi. — Efendim. — Orası Akşam gazetesi mi? — Evet efendim. — Burası Kandilli rasathanesi... — Buyurun efendim ? — Şarki Anadoluda - zelzele olmuş diyorlar, acaba aslı var mil. Nasıl ? — Sende şıklık dehşet 1.. Miras — Hayır, mirasyedi yiyorum... leye oturması adimülimkân ol duğundan, geniş bir koltuğa otur- muş. Karşısında afacan bir. ço- cuk.... Diyor ki: — Hoca efendi, asri sanat ne demektir? — Büyüdüğün zaman, modasını geçmiş bulacağın sanat demektir. Ressamlar arasında “Vur aba- dendi mi, hatıra Ç. İ. gelir. yollamadın mı? — Hayır, — Desene şaheserini nihayet telefonun başın- sinirli sinirli kıvramır. Beyfen- ismi lâzım değil - sehpasının önünde kafasını kaşır. Hanım — ... bir saattir nümero bekliyorum. Ressam — Bu bir şey mi?.. Ben bir senedir ilham bekliyo- rum yal — Tam salon için bir tablo.. Natür mort.. Havuç turup, sov: — Salon için dedin, mutfağı 'ne yaparsın? Küçük hanım “efendi, sergide portresinin karşısında durur: — Fena değil... fena değil ama, dudaklarım biraz solgun, ruhsuz olmuş... Arkadaşı: — Dudak boyan yanında değil mi?.. Boyayıver... — Çıplak kadın portresi diyor- sun halbuki kadının esvabı var? — Ama pek az! Su altında caddeler Venedik mi? — Yok canim, kişin İ M yiyorsun ?