Samoel efendiyi tanır mı- | siniz .. Tanimaz misiniz ?.. Olamaz, Samcel efendiyi tanı- | mmayan yoklür. Darun baka- yam, size larif edeyim. Hani | Pehlivan Nuri vardır; boks | da yapar... Tanıdınız ya .. | İşte Samoel efendi. Nuri ile | hiç geçinemez. Daha doğrusu Nuri, Samoel efendiye çok kızar... Gene mi tanımadınız?. Her neyse .. Tanımasanız da | olur. Onun için ben size anlata- |) | | cağımı anlatayım. Nuri her saman: — Ben bir gün şu Samoeli || döveceğim! derdi. | — Biz de nihayet bir gün ya- | hudinin dayak — yiyeceğine kanaat getirdik. Geçen gün Nuri, Samoele | Aarsatını — bulup — Bir — tokat |) çarptı. Samoel efendi evvelâ afalladı, sonra sordu: | W —— Bu tokat sahi mi, şaka | Yo 7. — Elbette sahi, Çok yüzell.. Yoksam kizacaktim... Çünkim bilirsin ben böyle şakalardan hoşlan- mam ! | Fark Kapıcı — Evli misiniz? — Evet. — Çocuklarınız var mı? — Beş tane. — Öyleyse apartımanı kirala- yamayız. — Neden? —Ev sahibi apartımanda çocuk istemez. | Bu sırada kapıdan iki çocuk | çıkar. ” Kiracı — İşte apartımanda otu- ran çocuk var. Kapıcı — Onlar çocuk değil, | ev sahibinin evlâtları! iş Borsa saraflarından Salamon | efendi dün bana uzun uzun İş ve | sermayenin ne olduğunu anlattı. Fakat bir türlü anlayamadım. Nihayet dedi ki — Mesela sen bana şimdi bin versen. Bu sermaye olur. — Peki, ya iş? — İş bu verdiğin parayı geri alabilmektir. Teşhis Genç kizin midesi bulanıyor, başı — dönüyordu .. — Karnından | muztaripti. Doktor -çağırdılar. Pabip kızı muayeneden sonra — Ehemiyetli bir şey değil dedi, bir sevdayi müzmin neticesi ftaazzumu batna oğramış! Bilir Evde yapyalnızdılar. Kız genç ve güzeldi. Kanı kay- miyor, canı oynuyordu. Erkek de güzeldi, gençi Ateşle baruttur. derler . hi Kız elleriyle yüzünü kapadı — Yaptığımızı annem bilse .. — Merak etme bilir, bilmeseydi sen dünyaya gelmezdin ! Bd ç — Terzimi soruyorlar; ben hiç nerde giyindiğimi söyler miyim? — Ama soyunduğun yeri hiç söylemezsin! Mahremdir, söylenmez! U Koca genç- lik1.. Daha doğrusu ko- & Çocük l lak 1 Teyzemin kırk beş yaşında, hanım artığı bir hizmetçisi vardı. O zamanlar o güzel bir kadın değildi ama - kendimi metetmek gibi olmasın - ben güzel bir çocuktum. Kadın beni kucağından indirmez, fır- sat buldukça da, öpmekten kendini alamazdı. On beş yaşımdan on sekiz yaşıma kadar, Fatma hanım tarafından — sevilip okşandım, 've ben on sekizimi © da kırk sekizini ulduktanb sonra, ona abayı yakıverdim. Fatma hanımın her şeye ranı olduğunu söylemeğe hacet yok değil mi ? . Anladınız mı?.. Anlamadınız mı?... Ama yaptınız!. İşte şeytan şeytan | göz kırpıyorum yahul.. Fatma hanım razı idi ama, ben değildim. Her şeyden evel sordum. — Benden evel başka hiç kimseyi sevmediğine yemin et bakayım? — Yemin ederim! — Doğru mu> söylüyorsun? — Elbettel.. İnandım. Ondan sonra da. Hayatımdan — memnundum. Başımı Fatma hanımın kuş tüyü yastık pufluğundaki gi dayayıp uyudum. Sabaha karşı Fatma hanım uyku sersemli- ğile mırıldandı : Rahat mısın Memetçiğim ? Başımı şıddetle kaldırdım: — Sen bana (| yalan söyle- din Fatma, dedim, sı ç aşıkın ve — Sen deli misin? — Deli değilim | de Memet... » Ağlamaya başladım. aşıkının — Ağlama yavrum. Ben senden başka kimseyi sevme- dim. — Peki Memet kimdir? Üç sene evel bakkalın dan olan çocuğuml Sevindim Fakat birdenbire başıma geldi: — Madam ki Sustum. akılım ondan bir | çocuğun oldu, demek onunla seviştin. Fatma hanım sözünü kesti: — Hayır dedi, ben değil, onunla bizim besleme Peyman | sevişti. Pendikten trene bindi. Ce- | binde metelik olmadığı için | bilet almamıştı... Fakat kon- | | trol memurundan kaçamadı : — Biley..ayyt !.. — Keselim. — Para da yok — Öyleyse in aşağı — Tren dursun. Kartalda tren durdu. Bilet- | j Siz binenin inmediğini gören |) memur, adamın sırtına - bir || yamruk vurup indirdi. Adam, vagonan öbür ucun- || | dan gene trene atladı... Biraz | sonra aynı muhavere. — Biley..yyt.. — Yok.. Maltepede memur - biletsiz binenin sırtını gene yumruk- layıp. gene indirdi. Adam | gene vagonun öbür tarafın- dan bindi... | Göztepeye yaklaştıkları sı- rada, yalculardan biri adama sordu : Nereye kadar gideceksin?)) — Güöztepeye geldik, eğer | sırlım dayanırsa Haydarpa- | şaya kadar gideceğim ! Coşmuş anlatıyordu.. — Yanak- ları kızarmış, gözleri parlamıştı. Bu aşk safhasını anlâtırken bi fazla açıldığını, biraz fazla ileri i anladı ve sustu. — Devam etl deye haykırdı lar, Biri dedi ki: — Bu kadar saklamak ve hissediyorsunuz. Hanım efendi güldü — Sakladığım — ve — örtti için vucudumu çirkin mi zann- yysunuz?.. Statistik Gazeteci arkadaşlarımızdan biri anlattı. Yalansa günahı kendi boye nuna, — İkâ sene evvel bir tetkik seyahatına çıkmıştım. - Küşük bir köye geldim. Ağaya köyün ka; nufusu var? diye sordum. 1723 dedi. Bu sene gene aynı köye oğra- dım, gene Ağayı buldüm, köyün nufusunu gene sordüm, gene1723 dedi. Şaştım. * Yahu, dedim, iki sene zarfın da köyde hiç çocuk doğmadı mı? — Doğdu efendim. Fakat bi - zim köyde ne vakıt bir. çocuk doğsa, arkasından muhakkak genç bir erkek sırra kadem basıyor! ' Kerata kerata herife kızımı ver: diğime iyi ettim. — Gene bir şey mi yaptı? — Karımı ayartıp kaçtı! aksi seda —— — Bunu senden ümit etmezdim kızım. Dün akşam Kâmi beye kendini üç kere öptürdü — Vallahi bir kere öptürdüm kere de ağzını çirkin mi ki, örtmek lüzumunu anne, sonra -i şapırdattı!