İbretle hatırlatıla.. Bugün Türkiyede yeni bir Başbakan işe başlamış bulunuyor. Bugün Türkiye, türk-amerikan ilişkileri bakımından da bir devrenin başın- dadır. Amerikanın, artık Türkiyede eskisi gibi sevilmediği hiç kimse- nin meçhulü değildir. Sebep ararken kabahati komünistlere, komü- nist tahriklerine, T.İ.P'in propagandasına, hattâ C.H.P.'ye yüklemek kolay bir yoldur ama bunun, araştırmacıları doğru bir neticeye götürme- si pek şüphelidir. Bunun yerine ,1958'de yazılmış bir yazının aşağıdaki parçalarım okumak mutlaka daha fazla fayda sağlayacak ve yeni dev- rede eski hatanın tekrarlanmasını -eğer vakit henüz geçmemişse- önleye- cektir. Üstelik yazının yazarı tür. Bu, Puiliam'dır. İkinci Cihan harbinden sonra Türkiyeyi üçüncü defa ziyaret ettik. Fevkalâde farklara rastgeldik, fa- kat ters tarafa doğru.. Türkiyede iktidar iflâsa doğru yol almış ve "Av- rupanın hasta adamı" sıfatını kullanmasına sebep olan eski role doğru ayaklar kaymıştır. Enflâsyon ve tehlikeli bir kara borsa bütün memleketin iktisadi hayatım sarsıntıya uğratmıştır. Derhal düzeltici ted- birler alınamazsa, hoşa gitmeyecek gelişmeler cere- yan edebilir. O takdirde Birleşik Amerika kendi ken- disiyle tezat haline düşecek, mevkii sarsılmış bir ik- tidar şefine yardım etmiş olacaktır. (..) İkinci Cihan Harbinden beri ilk defa olarak Türkiyenin her tarafında bize karşı dostça olmayan bir hava esmeğe başlamıştır. Türkler, başlarına ge- len her aksilikten bizi mesul tutuyorlar. Bütün bu hallere ait mes'uliyetler bir tek kişinin üzerinde top- lanıyor ki o da Türkiyenin, kendi kendini diktatör mevkiine geçirmiş olan Başvekili Adnan Menderestir. Kudret ve şahsi otoritesinin genişliği kendisinin başı- na vurmuştur. Menderes Başvekil olduktan sonra, Türkiye dik- kate lâyık bir tarzda ilerlemişti. Menderes bu geliş- me programım terkederek memleketi içinden zor çı- sı gereklidir! demiş. Ama önerge kabul edilmiş ve < tenkit Türkiyede pek meşhur bir amerikalı iğ murakabe hakkım kullanama- ane komünisttir, hattâ ne de bir türk- gazeteci, Eugene C. kılır bir duruma sürüklemiştir. Bu hal de, Türk- Amerikan münasebetleri bakımından ciddi bir tehdit teşkil edep ..) Türkiyenin iktisadi kalkınması için kullanı- lacağı Başvekil Adnan Menderes tarafından söylenen Amerikan yardım paraları, Menderes iktidarının nü- fuzunu genişletmek maksadiyle (o kullanılmıştır. Men- deresin programı yoktur. Günde on allı saat çalışır, memleketin her köşesini dolaşır, boyuna vaadlerde bulunur, bunları nadir surette tutar. (..) Türlü türlü pazarlıklardan sonra Menderes Amerikadan ve diğer kaynaklardan 395 milyon dolar borç para elde etmeğe muvaffak olmuş ve böylece Türkiyenin iktisadi dertlerinin halledildiğini ve her şeyin yoluna girdiğini iddia etmiştir. Halbuki paralar hesapsız ve plânsız bir surette harcanırsa, hiç bir şey halledilmiş olmayacaktın Eğer Menderesin borç pa- raları hiç bir tahdit ve kontrola tâbi olmadan sarfet- mesine meydan bırakılırsa, bizim Türkiyedeki vazife- miz çökecektir. Günün birinde Menderes düşerse, ar- kasından Amerika aleyhtarlığı cereyanları baş göste- recektir. Daha şimdiden Menderesin diktatörlüğünden ve hatalarından Amerikayı mes'ul tutanlar vardır. rinin, babalarının ve kocalarının izinde görünen ve beş yıl sonra tek- imkânından mahrum kalm Aradan seneler O İktidar- la Muhalefet yer değiştiriyor. Yine birgün, bu defa DP'li bir mebus tarafından, sözlü sorulardan evvel kanun tekliflerinin görüşül- mesi için bir önerge veriliyor... Bu defa da bu önergenin aleyhinde bir CHP'li söz almış ve 1950'den önce konuşan DP milletvekilinin duydu- ğu aynı ıstırabı dile getirerek de- u Meclisin kapısına ister Tiyatro eni ister Bu çatının altında cereyan eden işler üyük Millet Meclisinin şanına lâ- yık olduğu zaman kapıdaki yazının mânası olur. Bugün ise, Muhalefe- tin murakabe imkânı kalmadı. Bü- yük ekseriyetinizi her neticeyi al- mak için kullanıyorsunuz. İnsaf ve adalet, kuvvetlinin önem verdiği de- ğerler oldukça, manalıdır' Fakat rağmen takrir yine ekseriyetle kabul edilmiş ve Muha- 20 Kasım 1965 Konfor ve vicdan "Bozbeyli bir süre sustu. Piposunu çekiştirdi. e Dışarısı güneşli, Isısı ideal çalışma şartlarına göre uyar- lanmış, salon genişliğindeki Tüks Başkanlık odası ise serindi. Karşı duvardaki Singer marka elektrikli saatin tik-taklarından başka ses yoktu. Birdenbire, içine gömüldüğü düşüncelerden sıyrılıveren Meclis Başkanı şöyle dedi: — Ben şu inanç içindeyim ki, bu misalleri bugün geride bırakmış vaziyetteyiz. Milletvekillerinin, oyla- rını kullanırlarken, Anayasanın, ka- nunlarımızın, İçtüzüğümüzün ve to- punu içine alacak şekilde bir insaf ve hoşgörürlük esprisinin rehberli- ğini tercih edeceklerine inancım tamdır.." Aslında, eğer Bozbeyli ilerisi i- çin ümidini sadece bu inanca bağlı- yorsa sağlam bir teminata sahip sayılması güçtür. Çünkü ağabeyle- rar Parlâmentoda çoğunluğa sahip ulan İktidar Grupu -büyük bir ihti- malle- Millet Meclisi Başkanının bahsettiği gibi davranmayacaktır. O takdirde ne olacaktır? Neye gü- venilecektir? o Kendisine bu konu sorulduğunda Bozbeylinin cevabı şudur: "— Eğer ben şu son üç yıllık ça- lışmamla başarılı bir Başkan Vekili olabildimse, bunu, kendi Grupu- mun benden partizanlık İstemeyişi- ne medyunum. İnsanlar başarıları- nı sadece kendileri yapmazlar. Ba- şarısızlıklarını da öyle... Ben şuna inanıyorum ki, eski devirlerde kötü başkan denilen kimseler, fert ola- rak pek o derece fena insanlar de- ğildiler. Ama çevreleri onları o yö- ne itmişti."” — Peki, AP Grupu sizi o eski kötü başkanların yoluna itmeye ça- lışırsa ne yaparsınız?" Bozbeyli, "Buyurunuz emaneti- 11