İKTİSADİ ve MALİ Maliye Talebelere döviz yok! öodern iktisat, ihtiyaçlar ara- sında bir tefrikten hareket Çünkü insanların ihtiyaçları sonsuz — olmasına mukabil bunları tatmin edecek — vasıtaları mahdut- tur. Bu durum karşısında iktisat ilminin hareket noktası olarak ka- bul ettiği iktisadi adam «Homo economicus» elindeki tatmin vası- talariyle azami derecede ihtiyaçla- rını gidermek için şöyle bir muha- keme yapar: Elimdeki vasıtalar ih- tiyaçlarımın hepsini tatmin etmi- yecektir; öyle ise elimdeki mahdut vasıtalarla o şekilde — kendilerine karşı ihtiyaç duyduğum — mal ve hizmetlerimin — intihabını yapayım i bu hareketimin sonunda azami tatmini elde etmiş olayım. İşte masraflarını yaparken iktisadi ada- mın takındığı tavır budur. Devlet masrafları yapılırken de devlet adamlarımızın aynı mad- deden hareket —etmeleri — gere- kir. Zira devlet varidatının büyük bir kısmını — vatandaşların kesele- rinden hazineye yapılan mecburi aktarmalar, yâni vergiler teşkil et- mektedir. Eğer devlet masrafları iktisadilik prensibine göre harcan- mıyacak olursa vatandaş haklı ola- rak kendi kendine «Devlete verdi- ğim vergi hazineye gideceği yerde keski cebimde kalsaydı, Devlet, elimden parayı aldı, onu hiç değer- lendirmedi, bir takım — masraflar yaparak mal ve hizmetler halinde topluluk içinde şimdiye kadar tat- min edilmemiş olan kamusal ihti- yaçlarımı tatmin etmedi» der. Yâ- ni kendi gelirinden mecburi olarak devlet kasasına yapılan kıymet ak- tarmasının — milli geliri, milli ser- veti artırmasını be Devlet, zamanımızda, — masraf- larını 1ç1nde bulundugumuz iktisa- di hayat icabı parayla yapmakta- dır. Öyle ise yukardanberi bahset- tiğimiz önemli meselede gözönünde bulundurulacak — husus, devlet pa- rasının en verimli bir şekilde de- ğerlendirilmesi, en verimli yerler- de sarfedilmesidir. Bu husus ister iktisatta olsun, ister maliyede müş- terektir ve her iki ilmin temel prensibini teşkil eder. evletin elindeki döviz de ik- tisadi bir servettir. Hem de Türki- ye gibi döviz sıkıntısı çeken mem- leketlerde servetlerin en önemli, kıymetlisi... Böyle bir memlekette döviz ister kamu ekonomisinin ih- tiyaçlarına, ister özel ekonominin ihtiyaçlarına cevap vermek için ta- lep edilsin, takip edilecek yol yine iktisat ve maliye ilimlerinin temel prensibini teşkil eden — iktisadilik prensibinin gösterdiği yoldur. Az AKİS. 11 EYLÜL 1954 yabancı parasıyla çok memleket ihtiyâcını karşılamak! Türkiye gibi iktisaden geri kal- mış memleketlerde en fazla eksik- liği göze batan ve bu eksikliğin şiddetini olanca kuvvetiyle hisset- tiren sey mezıyetlı insandır. Mezi- yet sahibi olan insan iyi vasıflı in- sandır. Fakat bu vasıfların çoğu insanlarda doğuştan değildir. Ekse- risi, tahsil, eğitim yoluyla kazanı- lır. İşte yeni olarak orta tahsilleri- ni Turkıye de ikmal edip de yük- sek tahsillerini yabancı memleket lerde yapmak istiyen genç talebe- Maarif Vekâletine lerimiz tahsil Hasan Polatkan Vermezse mabult... yapmak — istedikleri memleketlerin üniversitelerinden Jlüzumlu kabul belgesini (Acceptance) getirterek müracaat ettikleri vakit: — «Döviz ihtiyaca kâfi gelmediğinden maa- lesef sizleri göndermek mümkün olmıyacak» cevabını almışlardır. Türkiye 1923 senesine, yâni Cumhuriyetin ilânına kadar bünye- si, teşkilâtı bakımından bir ortaçağ devleti idi. 1923 te ise kafalarımız- da bir aydınlanma başladı. Cum- huriyetin ilânını müteakip Atatürk inkılâpları bu aydınlanmanın birer tezahürü oldu. Harf inkılâbı bu ba- kımdan okuyup yazma seferberli- ğinde sürati temin etmekten daha çok Batı kültürüne yaklaşmaya doğru atılmış bir adımdır SAHADA Hür düşünme tarzına, Batı metoduna, müsbet ilimlere olan ih- tiyacımız bugün dünden daha faz- ladır. Çünkü dün, dünün ihtiyaçla- rı mevzuubahisti, terakki eden bir cemiyette yaşadıgımızdan bu ihti- yaçlar bugün daha da artmıştır. Yarın daha da fazla artacaktır. Çünkü terakki eden, ilerliyen bir insanın bir cemiyetin ihtiyaçları ar- tar. Başvekil Menderes, nutukların- dan birinde: «Şayet elimizde daha fazla mühendisimiz olsa baymdırlık islerine daha fazla önem vereceğiz» demiş ve sayın Kemal Zeytinoğlu dışardan memleketimize mühendis getirtmek için teşebbüse bile geç- mişti. Demek ki, devlet adamları- mız da memlekette neye ihtiyaç, vardır, neye ihtiyaç yoktur pekâlâ bılmektedırler Zaten bilmemeleri- ne de imkân yoktur. Zira içimizde, aramızda yasamaktadırlar Madem ki, elimizde mahdut miktarda döviz vardı, o vakit iki ihtiyaç arasında bir tercih yapmak gerekirdi: Hacca giderek ibadet hür riyetlerini istimal etmek istiyen va- tandaşların ibadet — hürriyetleriyle dışarı memleketlere giderek birer mühendis olarak tekrar memlekete dönecek talebelerin eğitim hürri- yetleri arasında bir tercih! Burada karar verilirken hiç şüphesiz gözö- nünde bulundurulacak husus iki ay- rı sahada kullanılan dövizin bize temin edeceği faydalardır. sahalarında daha fazla — olduğuna kaniiz. İslâm dininin gerçekten tet- kiki yapılarak bu iki saha arasında bir tercih yapılmak gerekseydi yi- ne dövizin Hacca gideceklere de- ğil, tahsile gideceklere — verilmesi gerekirdi. Zira «İlim Çinde de olsa gidiniz> — Hazreti Peygamber tara- fından söylenmiş pek kıymetli bir hadistir. Ankara — Universitesinin Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesinin asfalt yola bakan ön cephesinde ise Atatürk'ün hadis kadar değerli bir sözü Vvardır: <«Hayatta en hakiki mürşit ilimdir.» Maarif Vekılı ümit ederiz ki, Amerika dönüsünde gençlerin bu dâvasını ele alır ve pek kısa bir za- manda memleketimizin her karış yerini Amerika kadar mamur hale getirmek için bunlara şanslarım de- neme imkânı verir. İyi bir aile ba- basının çocuklarını, otuz yıl ilerisi için yetiştirmesi gerektiği — nasıl esas vazifesi ise, iyi bir maarif ve- kilinin de vekıllıgı zamanında eği- tim çağında bulunanları 30 yıl ile- risi için hazırlaması birinci vazife- sidir. Bu hususta Maliye Vekilinin elinden gelen her şeyi yapacağın- dan emin bulunuyoruz. 17