Tefrika numarası: 21 güvertesi ana baba Birkaç gündenberi ken: X yakaya hazırlamış olduğumdan bü- “ yük bir heyecan histetmedim doğ- Yuru, — Evvelce tesbit etmiş olduğum programı / tatbika karar verarek siye simidimi almak üzere iğil- Lükin gişirilmemiş el duğunu gördüm. Bu süretle suya belimde mükemmel bir can kurta- girmekten ibaret olan ilk kamm programım kabiliyeti tat. bikiyesini kaybediyordu. Binaenaleyh tablisiye simidini it kaybetmemeyi ve orhal terkeylemeği karar- Çünkü “Mecestik, git- vi arttırıyor ve alabora tatbik edemedim. Çünkü *var- Gevele, lerden iki ayağımm uzattr mrada. arkamda (nagihani bir çe olda ve ben büyük bir kuv- sile ileriye doğru fırlatılarak tor- ağlarının sarıhı dürdüğu maz halle düştüm. Burada fazla . Zira hemen siçramış ve ke İ denize atmıştım. Bir müddet doğra gittikten sonra denizla e çıktım, Bana bir faidesi a porsuk tahlisiye simi- elimde idi. Etrafime bar “ve bir sürü kimselerin yüz: oldaklarını ve imdat iste Ka gördüm. Zarklınin. mürettebatını — teşkil bir çok ihtiyar müstahfazlar. “çoğunun yüzme bilmediklerini v ediyorum yahatta bu zavallılar “Birdenbire - şapırarak — efizlerinc (. olan itmallarımı kaybetmiş: Benden birkaç metre ötede filike vardı ve etrafimdakilerin i bu filikaya doğru yürüyor. Bu filika ağrına kadar dolu up küpeştesine de bir çok kimec- lleriyle yapışmışlardı. Bende Cetrafimdaki “kalabelikla - beraber sandala doğru yüzerek küpeş: iki elimle sarıldım. lükin iğilerek tuttu ve filikaye Etrafima bir göz attım ve filika debaleb dolu. Bu ancak (30) kişilik idi. Halbu- tan üçle biri henüz gemi: muyorlar ve denize atlamakta ah — bunlardan bazıları etraftaki ger “ İere doğru yüzüyorlar, bazıları ise ,&l—u 'mu Üzerinde tutmakla ediyorlardı. - Bütün - sefe " şkampayya , Jarı / toplamaya çalışıyorlardı. Lâkin bu Ko0 SO — fazla yaklaşamıyorlardı. Ben bu zataraın fetoğrahı alınırın pek ea ürkea birisi mrllıdan Teğirde O i B boylarsır ni Meğer bize bu' ihtarı sırklının Kuvarlıl Miralay “Talbot, yapmış e taliğln Tiçinde düğumüz. Hilkanınarkıme a ir balatla baglr oldağına Çanakkalede Nasıl Durdurduk ? , zırhlısı torpili yedikten sonra alabura olmak üzere idi... İnfilâkı siyah bir duman takib etmişti, zırhlının Yazan: Ahmed Cemaleddin gününü andırıyordu!. f Bu ihtar filikada beraraariea gö yi denize attılar, Ben de onlar öt he M Ge halatı koyurardi ve birde kurtulduk. irkaç saniye sonra “Mecestik, akele tarafına büsbütün kapaklar narak batlı ve omurgün barada kaldı. Buğuk bir gürültü bir müddet daha kaldıktan sonra, misi kaynadı gitti. Yalmız mahmu zunan bir kamı suyun Gzeri kalmıştı. Zirm zırklının bap tarafı aisbeten sığ bir kumsalda İmlş. Gemi alabora olurken bir bah: de ölmüşlerdi.4 Mürettebatından büyük bir ku J a tehlisiye simitlerini tal gemi batmadan zarbli ğ uş olduğundan teke 'ne batarken fazla bir girdap hasıl aç fağı zaman denize düşmüş ve bir filika tarafından kurtarılmış. Likin sinin boğulmak üzere, oldüklerini görünce kendisini tekrar denize atmış ve bu İi meferim her ikdsini de kurtarmış. Biraz sonra bir istimpot gele- izi böyük bir samimiyet ile grladı. Bize kahve, ipirtolu içki ikram tti ve babriyeli elbiseleri yererek slak olbiselerimizi arkar anızdam çıkcar Birkaç sar zonra kendime üst baş tedarik etmek üzere Amiralın mürzadesiyle Maltaya hareket edi. talebe alınıyor Halkevinden: 1 — Temsil şubemizin bi- rinci tiyatro kursuna Orta tah- itirmiş Bayan ve Baylar ö h 2 — Güzel sanatlar şube- mizin tezyini kolunda da Ba- e$i giyle ve vv di Lıqn "»yarayan el işleri için tez. u iki da ır. İatiyenler her gün sazt (16) dan âî yAeıılııdır G'îm parkın. i Alayköşlü İç İşleri Çevire: nine baş vurarak yazılabilirler. Doğum Tramvay, Tünel ve elekrrik gürketleri Maliye işleri mütebas: t Sami Kâzmm bir oğlu dünyaya gelmiştir. Genç ana babayı — kutlular yavraya Snin ömür ve muvak fakiyetler dileriz. Yoksul çocukları düşünün! Kış geldi. Kışın iğundan ve bu toğufun gölkdiği beztali. lardaa yokml yartlaşlarımız ke vamik / kaşinlela . boyatanız borçtar. Bu'borar ödeniş elmek Z Hlaanapin ei bza. örlarmın, aklarmn di lerini Çocuk esirğeme Kurumuna yerelim. Şark ve cenub - vilâyetlerinde gümüş para ve halk sadi vaziyeti, Onmanlı impara- torluğunun meskükâtından bu- İunan gümüş paraların teda- vülde kalması yüzünden müs- tekarf değildir. “Eski gümüş a bu havalide oynadığı gümüş para piyasası, meçhul kimseler elinde hemen her gün tahavrül edecek nisbette gayri müstokardır. Bu yükseliş — ve defalar öyle bayret mümkün olmaz, İzahedelim: Meselâ bu gün bir kâğıd lira eli beş kuruş gümüş karşılığıdır. ;Piyasa bu halde iken binlerce satış yap- muş bir tacir (bu satış gümüş para üzerinedir) nihayet birkaç ay sonra topladığı gümüş pa- Taları banknota tahvili Tazım. geldiği zaman bir baknot mış gümüş kuruşa yükselmiş bulununca, maruz kalacağı za- rarlar oldukça mühimdir. Alkcsini, düşünelim : Kâğıd pa- a elli kuruş gümüşe geçmek- de iken veresiye alışveriş ya- pan balk ve köylü bu. borcun tediyesi zamanında gümüş para üç beş kuruştencüzzül edince zarardide olacağı gibi aksi hal- de de tacir zarar etmişdemekdir. Memurları ele alalım: Bir kâğıd eli altı kuruş gümüşe geçmekte iken bakkal / vesai Teye ay sonuna kadar. borçe lanmıştır. Halbuki maaşın alına- cağı günler kâğıt İira bird bire altı kuruş tenezzül etmiştir ki bu hal bir çok defalar vaki olmuş ve olmakta bulunmuştur. Şu halde memur, beber lira ba n altı gümüş kuruş zarara uğ- ramış demektir. Yukarıdaki izahattan anla- gılacağı üzere gümüş para pi- yasasının bu. gayri müstakar hali yüzünden şark ve cenub vi- lâyetlerimizde yaşayan vatan. daşların maruz. bulundükları maddi zarar oldukça mül üzerinde durulmağa lâyık bir meseledir. Bu para sebebiledir ugün bu mntaka tacirleri- 'nin sermayelari yüzde elli nisbe- tinde azalmıştır. halk ve memur tereddüit içindedir. Bu kararsızlıkta her vilâyet- te türemiş bir kaç sarraf ve murababacınında rol oynadık- darı muhakkaktır. Netekim ge- çenlerde Gaziayıntapta kırk ku- ruş kâğıd paraya geçmekte bu- hunan bir gümüş mecidiye bir- denbire 45-46 kuruşa yüksel. miştir ki, bunda amil oldukları anlaşılan bir kaç taraf hakkın- da Müddeiumumilikçe takibata TÖRE bayall eli yesi çei Jan gümüş paraların bunların yerine kaim olacağını ümidlede- rek pek sevinmektedir. Esasen böyle olmaz yani; eaki gümüş paralar için bükü- metçe sabit bir kıymet takdir edilmez ve yahut — piyasadan büsbütün kaldırılması cihetine gidilmezse karışıklık artacak. far, Hükümetimizin, şark ve ce- nub vilâyetlerini büyük karışık- lığa ve tereddüde doğru sevk eden bu mühim işle de yakım dan alâkadar olması dilenmek- A B Yeni soyadı alanlar Bize bildirilen yeni soyadlarını her gün Soyadı alan okuyucularımı: zan yeni adlarını neşre devam ediyoruz. Dün bildirilen isimler şanlardır : Turan — Haliç girketi kone trol kalemi memurlarından An: tuvan, Gözen — Haliç şirketi murlarından Hüseyin. Ergun — Haliy şirketi me- murlarından Alâeddin ve - Ak- hisar ortamektebi riyaziye mu- allimi A, Koca Kaya — Merker mu- Us — Ayal daireden Ru: Erden — Ayni daireden Ha Evrea — Ayai daireden Hü- anü, Güngör — Kaçak yangamı Kemal, Korda — Merkez mıntaka- da Zeynel Marti — Galatada Kara Mu- atafa paşa” sokağında tüccar terzi Niko, Öcal — Rihtim şirketi me- murlarından Mustafa Şerif ve kerimes Ziühal, Yanlış yazan bir soy adı kitabı Bir — karilmizden mektuptur. 'Soy adı kanımu çıktıktan sonra kendime bir isim bulmak için “Tefeyyüz kitaphanesinin neşretmiş olduğu “Öz Türkçe seçme soy adları, kitabını alı rak kendime Elgin ismini -Ne- aldığımız neşrediyoruz | cip kelimesi - mukabilinde, mü- nasib gördüm, Birkaç gün sonra Tarama dergisine müracaat ettiğim za- man bu kelimenin “Necib, in tam aksi bir. mana ifade etti- hayretle müşahede ettim. Bu şikâyetimi Maarif Müdü- rüne gidip söyledim ve piya. saya çıkarılan bu kitapların dil inkılâbı. yapıldığı şu sıralarda teşervüşlere sebep olacağını ve buna müsaade — edilmemesini ileri sürdümse de nazarı itiba- ra alınmadı. Gazetenizle bu şikâyetimin benim gibi soy adı alanların yanılmaması için, rica ediyorum.. Çocuk Bakımı hakkında öğütler Çocuk Esirgeme)Kurumu (Hi- mayei Etfal) annelere çocuk- Jarının bakılması usüllerini göz- teren öğütler hazırlamışlır. Bu öğütler süt çağındaki bebek- lere - birinci aydan — başlayıb 12 inci aya kadar ne gekilde bildirir. İstiyen- in bir öğüd pa- rasız olarak gönderilir. Anka- rada Çocuk Esirgeme Kurumu Başkanlığına bir mektupla ad- res bildirmek kâfidir.ğ Yurttaş Doğan çocuğuna nüfus tex- keresi çıkartır gibi, Bankada bir tasarruf hesabi. açtır. Çocuğuna yapabileceğin en böyük iyilik budur. Milt İktsad ve Tasarruf Cemiyeti İKTISAD İŞLERİ [ | Barbu Jonesko Könunevel 17 — — — Madam “Lüpesko,,nun maceraları l Fi L n eee No 12 İsmi dünya gazetelerine senelerce sermaye olan Romanyalı meşhur kadının aşk maceraları Günler, haftalar, geçti. Mü- lakatlar, intizama girmişti. Her gün, muayyan saatte birleşiyor ve konuşuyorlardı. Bu konuş- malar onların daha derinden ve mah- tanışmalarıma, samir rem şeylerden bahsetmelerine yardım ediyordu. Karol bu. sırada " Madama açılarak ona istikbalinden emin olmadığını anlattı. Karol bana hayatının bu | devrinden bahsederken — O zaman, dedi, aramız- da tam ve hakiki bir. dostluk vardı. Madama her şeyden bahsedebiliyordum. O da her anlattığım şeyi mükemmel an. hiyordu. Hatta ona — anlatmadığım bir şey yok gibi idi. Buna kar. lisi bana bir valde mua- ıyor, bana/ özlediğim şefkati gösteriyordu. Hatta Karol bu sırada, He- Demeğe başlamıştı. Bunun manası: — Küçük annel idi. Karola daha sonraları bu le- n sordum. Bana şu ce- vabı verdi — Bu izmi ben kendim icad ettim. Çünkü ona çok yaraşı- yordu. Şimdi de ona me güzel yaraşıyor. Kendisi, hakikaten, bana bir küçük anne gibi mua- mele etmiştir. Sinayadaki macera haftalarca devam etti. Ooların bu. sıra- daki mülâkatlarıla alâkadar bir hâdise vardır. Helen Lüpesko, her zaman- ki gibi parka gelmişti, dolaş- mağa başlamıştı. Ortalık sıcak- ca olduğu için şapkasını sıkarak eline almıştı. Bu şekilde dolaşıb kendi kendine muırıldanıyorken uzan boylu, sakallı, fakat muh- teşem bir zat ağaçların arasın. dan önüne çıkarak onu durdur. muş, Helen'onu hemen tanımıştı. Buzat, Karolun babası kral Ferdinanttı. Kral, ona dikkat- Je baktıktan sonra vakur, fakat nazik bir sesle : — Matmazel ! Demiş, galiba burasının krala aid bir park ol- duğunu bilmiyor sunuz? — Hayır efendim! — O halde müsandenizle nu söyliyeyim. Burası kral ile Hanedan âzasına mahsustur. Madam Lüpesko bâdisenin gerisini şöylece anlattı: —Vaziyet tuhaftı. Krala, oğlu| ile görüşmek üzere geldiğimi iyebilirdim, Fakat — bunu söylemekten çekindim ve dü- şünmeğe -başladım. B Kral, benim bu sırada gi İümsediğime bakarak : — Madmezel, dedi, ciddi ol- düğüma inanınız | ,Buraya gir- mek kanuna karşı gelmektir. Kral, bana tekrar dik dik baktı. Ve ilâve etti : — Genç ve güzel bir kadı da kannua karşı gelmemelidir. Fakat — kral — Ferdinant ta bu sörleril — söyledikten sonra gülümsemiş ve madamın elliğini hissettiğini göste B İ ddt TEeEEN yeklemiş, Fakat onun — Galiba, demiş, yaptığınız harekete gülüyorsunuz ! Hakikatte Madem Helen bu ir şeyden dolayı Karol, — Heleni gördüğü için yaklaşıyordu, fa- kat babasını görünce işi anla- dı ve bir lâhza düşündükten- Sonra — ağaçların — arasında kayboldu. Helen Lüpesko da krala ce- vab verdi: — Afledersiniz , efendim.> Buraya girmenin yasak oldu- 'ordum. Fakat sizin işiniz ne? Buraya girmek suçsa, sizde aynı suçu irtikâb ediyorsunuz ! yorsunuz, Matmazel. Fakat ha- kikatte öyle değil. Çünkü öyle kanunlar var ki benim üzerimde tesiri yoktur. Halbuki bu ka- nunlara sizin itaat etmeniz lâ- zumdır. Kral Ferdinand, şahsiyetini bu şekilde anlatmnış oldu. Fa- kat Helen yine anlamamazlığa geldi ve: — Affedersiniz Müsyü ! de- di, sizi rahatsız ettiğim için xon derece mütecasirim, Buraya bir daha gelmiyeceğim. Helenin hemen Onun için yeniden sordu : — Neden gelmiyeceksiniz ? yadan ayrılıyor musunuz ? — Hayır efer —O halde ediyorsunuz ? — Çönkü kanuna karşı gek mek istemiyorum. Yalnız bu- rasını cennet gibi görünce da- yanamıyarak girersem o başkal Kral kaşlarını çattı ve: — Madmazel, dedi, buraya iz zaman gelebilirsiniz. Birkaç dakika sonra Karol le Helen Lüpesko birleştiler. Karol bu noktada söze ka- raştır 'neden acele dedi, © gün ba- bam bizi bir arada yakalasay. dı, mühim bir mesele çıkardı. Babusus bu sırada bütün düş. manlarım, benim bir öşk ma- ceramı yakalamak. için ellerin- den geleni yapıyorlardı. Gerçi eli pllŞi ÇA tini tehlikeye atıyordu. Helen de bu hakikati anla- dığını söyledi. Fakat tehlikeyi göğüslemeğe hazırdı. Ancak Karol iterse, ve lürum görterir- se ondan ayrılacak ve bir daha onu görmeğe gelmiyecekti. Son söz daima Karolda idi. Bugün de öyledir. 'ay sonra Karol ile Helen Bükreşte karşılaşmıya ve görüşmeğe başladılar. Karol, bu stunu özledikçe onun evine çidiyor ve orada çok iyi k: Ve ÇA aaaağmla bütün maddi fikirlerden uzak- t Bu dostlukta karşılıklı say- gı bâkimdi; Karol, arasıra bir takım he- diyeler getirmek istiyor, fakat onun bu teklifieri daima red — - ile karşılanıyordu. Yalmız onum üzerinde israr ettiği bazı şey- ler vardı. Helen bunları kabı mecbur oluyordu. Çünkü Hee — * lenin asıl özlediği şey, dostlak ve arkadaşlıkdı. Bundan fazla birşey dilemiyordu. Helen ile Karolun bu sırada ihtiyataızlıklar gösterdikleri de muhakkaktır. Bunu kendilerine sorduğum zaman Helen şu cevabı verdi: İhtiyatsızlık gösterdiği- mir doğrudur. Fakat bu da dos- huğumuzun masumiyetinden ileri geliyordu. Bana kalırsa ihtiyatlı davranmak bir şeydem korkmak gerektir. Halbaki bi- zim korktuğumuz bir şey yoktu. Fakat) çok geçmeden bütün saray, bu dostluktan haberdar oldu ve onu bir iskandal şek- Tine goktu. Bütün Bükreş de- dikodu ile çalkanıyordu. Karol, vaziyeti izab için ana- ı babası tarafından — davet glendu. Karol, hakikali anlattı. akikat gayet Hak buki pek meraklı ve heyecanlı bir hâdise bekleniyordu. Mi var