SAB ATIYOR Dakar'da camiin imamı ile heyecanlı bir mülâkat “Aman Efendi hazretleri, dedi, hınzır kâfire bir dert anlatın, camie gireceğim, diye tutturuyor. ” -EZ| Esat Mahmut KARAKURT YAZAN: _*ı.—:_ Afrikada maymunlar da çamaşır yıkar! Bir de köşeyi döner dönmez, ne görsem beğenirsiniz!.. Yüz- lerce insan camiin önüne yığıl-, miş, avazları çıktığı kadar ba- ğıriyor, ve neye uğradığını bi- lemeyen zavallı Amerikalının ya kasına yapışarak, onu karga tu lumba sürüklemeğe çalışmıyor- lar mı?. Hâdise hakikaten — mühim!.. Ağferikalı hiç Fransızca bilme- diği, müslümanlar da bir. tek İngilizce kelimeden anlamadık- lafı için, iki taraf ta kendi li- sanları ile veriştirip duruyor- larl... Fakat bu arada Ameri- kalı, fırsat buldukça camia doğ- Tu saldırmağa devam ettiğin- den, hâdise kapanacağı yerde zaman zaman yeniden alevleni- yor, ve hakikaten korkunç bir hâl alıyordu. Hani biraz daha israr etse, linç edecekler ada- mi!.. Hemen aralarına girdim. — Durun bakalım dedim, ne oluyorsunuz? Beni görünce, müslümanlar hep birden iki tarafa çekilerek yol verdiler. Arapça bilenler, <Ehlem ve Sehlem!» diye, bi meyenler de kendi lisanları ile garip bir takım sesler çıkara- Tak, imamın — bulunduğu yere kadar ilerileyebilmem için ka- labalığı yardılar. Ben onların arasından geçtikçe, hepsi yerle- re kadar eğiliyor, ellerime sarı- hp öpüyorlardı. Beyaz renge mensup bir. Avrupalının, bir 'TTürkün, dindaşları olarak arala rında bulunuşu onları hudutsuz blr saadet, sevinç ve gurur he- yecanı içinde bırakıyordu. Hemen hemen hepsi zaten be ni tanıyorlardı. Çünkü Dakara geldiğimin ertesi günü, vâki o- lan dâvet ve ricalarını kabul e- derek, cuma namazını onlarla beraber kılmıştım. © sırada camiin imamı, heye- canla yanıma yaklaştı. Kosko- ca ihtiyar adam, yaşıma, başı- ma bakmayarak, hemen elleri Mi avuçlarının arasına aldı, Bü yük bir hürmetle öptü, başına | koydu. — Aman efendi hazrefleri de di; gu hınzır kâfire bir dert anla tın! İlle camle gireceğim — diye tutturmuş, tepinip duruyor. Te- Miz suya dilini uzatan sokak iti gibi gimdi kafasına bir odun. ye- Yİp, olduğu yerde kalacak! Gayri ihtiyari ağzımdan kaç- tit — Pekl ama canım dedim, bu basit işi böyle bir mes'ele hâli- ne getireceğinize, şunu bıraksa nıIZ da içeri, bir camil görüp çıksa olmaz mı? İmam, beni alıp oraya geti- ren öbür iki siyah gibi, hayretle gözlerini açarak, «bir müslüman böyle bir teklifte nasıl buluna- bilir?..» kabilinden, dik dik yü- züme baktı: — Neler söylüyorsunuz efendi hazretleri dedi, - imamın efendi Hazretleri dediği bendim - mü- barek ramazan günü, vücudü- 'nün her zerresinden levis sızan cenabet bir (Kâfiri — billâhın), Tanrının evine girmesine müsa- ade olunur mu hiç!... Söyleyi Z guna rica ederim, çekilip git- sin, yoksa animallâh leşi serilip kalacak burada Baktım, iş kötüye gidiyor, he mlin kapısı önünde çırpınıp du- ran Amerikalının yanına — yak- laştım. O beni görünce, yakası 'na siyah bir kelepçe gibi yapış- İmış zencilerin elinden kendisini kurtardı, bana doğru geldi. — Hello Küurt, diye bağırdı! 'Tam zamanında yetiştin. Söyle bıraksınlar! Yoksa Afrikadaki bütün Fransız ordularını bura- ya getireceğim. Bu ne kepaze- liktir. Bu ne rezalettir. Benden ne istiyorlar, ne yaptım ben bu cehennem yüzlü heriflere?... Gülerek hemen koluna gir-- dim. — Gel gidelim buradan de- dim, seni camie sokmak istemi- yorlar, » — Niçin sokmak istemiyor-- lar? — Hiristiyan olduğun için! — Hiristiyanlar, camie gire- mezler mi imiş? — Evet! buradaki müslüman ların Adetine göre, hıristiyanla- Tın camie girmesi yasak imiş! Amerikalı, ben bunu söyler söylemez, hiddetle gözlerini kal dırıp yüzüme baktı — Öyle ise seni niçin zeçen gün bıraktılar dedi! Hem dinle- ri ile, ibadetleri ile alay eder gibi, onlarla beraber yatıpkalk- tın, resim aldın, türlü hokkabaz lıklar yaptığın halde ses çıkar- madılar da, benim yalnız bir ca mie girmeme niçin müsaade et- şu heriflere Fransızca, yakamı | İka mı imiş?. miyorlar şimdi?.. Hiristiyanın Türk başka, Amerikalısı baş- Mademki seni bi- raktılar, beni de bırakacaklar! Söyle şunlara bana mani olma- sınlar, sonra camilerini de, mi- narelerini de kafalarına indirti- rim ha!... Amerikalının büyük bir hid- detle, ağzından köpükler saça İrak söylediği bu sözlerin karşı- sında gülmemek için, kendimi Zor tuttum!.. <«Eyvah — dedim. bu aziz dostum da diğer vatan daşları gibi, Türklerin müslü man olduğunun farkında değil!. Beni Hiristiyan zannediyor.> şimdi ne yapayım?.. Müslüma- nim desem, olmayacak. Çünkü bir hayli veriştirdi. müslüman- lara!.. dedim ki: — Buradaki müslümanların Türklere karşı büyük bir sevgi leri var. Onları camilerine bıra- kıyorlar. Fakat Türklerden ba: kâsının camle girmesine müsa- ade etmiyorlarmış! (Devamı Var) Şözam Satılık Hane Emm x Beyoğ'lu —Surürit —mahallesi eski Cami sokak, yeni 45 ve 47 kapı sayılı üç katlı, elek. trikli ahşap hane 27 şubat 950 pazartesi günü saat 10 dan 12 ye kadar İstanbul İ. kinci İcra Memurluğunda sa. tılacak'ır, Fazla tafsilât için aaynı icra memur'luğunun 949/5199 dosyasına müracaat| Yazan: Desmond Young lin düşman gerisine süzülme Atiyadıl N Rommelin harp usulü, yanına bir kaç arkadaşını alarak, düşman hat tının gerisine süzülmek ve arkasın dan uzattığı bir telefon telini sü- rüklemekti. Bir gün o, düşman hattı arkası- Romn na süzüldüğü zaman, yanındaki ar kadaşların azlığına rağmen oradan ateş açmakta tereddüt etmemiş ve k, düşmanın, arkada: teş © ni gördüğü zaman üst olacağını tahmin etmiştir. Böy le orijinal ve Ant hareket, bir kaç askerin kudretinin yüz misli dere- cesinde bir netice hâsıl etmiştir. İşte bu harikulâde hareketlerdir 3) lâkabımı ka zandırmıştır. O, o kadar aklın ka« bul etmeyeceği ve — cür'etkârlıklar göstermiştir ki, kendisinit mareşal oluncaya kadar hayatta — kalması, herkesi hayrette bırakmıştır. - Onu talih Hitler tarafından öldürtülün- İceye kadar bırakmamıştır. Rommel bir hafta uykusuz kaldık- tan sonra bir. müstahkom tepeyi alıyor.. O, Mount Cosna ismindeki, derece müstahkem bir ki, Rommele (sihirl son Romanya mevziini zaptettiği zaman, aklın ka bul etmiyeceği bir cür'et göstermiş- tir. Rommel dört ufak grup hali: deki askerlerini, 150 yarda bi rinden uzakta bulunan iki düşman karakolu arasından, birbirinden- ay yi siralar halinde geçirmiş ve ilere İlerken de gerisinde bir telefon hattı döşemiştir. Bütün bu hareket es- ında düşman bunları keşfedeme ştir. Bu tepeye çıktığı zaman Rommel bir hafta uyku uyuyamamış bulu - İnuyordu. Rommel, mevkiinin en yüksek gı hikasına, Capozettonun cenup ba- İtasındaki, Monte Matajurı zaptı tiği zamah yetişmişti. O durmadan 50 #nat hareket ha İlinde idi: 7000 ayak yüksekliğe tır düşmandan 150 subay, 9000 asker, 81 top zaptetmişti. Bu, aklın kabul etmiyeceği bir şeydi. Bundan az sonra, geceleyin Pinve nehrinin buzlu sularını, — birbi iple bağlanmış sekiz erle birlikte | yüzerek geçmiş; Longaroni köyüne İhücum etmiş ve köyü zaptetmiştir. Rommel köyün mühim mıktarda askerlerden müteşekkil garnizonu- karanlıkta muhtelif noktalar- iş ; şefakla beraber kö- ye tek başına girmiş ve İtalyanlı ra, her taraftan muhasara edildi! lerini ve teslim olmaktan başka ça releri kalmadığını söylemiştir. Bu nün üzerine İtalyanlar teslim ol - muşlardır. idan ateş açı AM İherşeyi tamir etmesini veya deği>- p ESRARI — 19 — Çevire Kâzım Sevinç Altı ağ O, durmadan 50 saat hareket halinde idi; düşmandan 9000 esir aldı Rommel 1915 senesinde birinci Veraniller (Versay) muahedesi İşte ileride Hitlerin dikkatini çe- simf demir haç nişanını kazanmış- İmucibince Almanlara dahilde âsa - |kecek eser, bu kitaptır. tir. Bunu, yüz metre kadar derin- İyişi temin için, ufak bir kuvvel | Rommei, Skici askerlerin canını likte bir tel örgü kemerinin kırık |kullanmaya müsande edilmişti. gıkarıyor! bir yerinden, taburile birlikte sü-| -Bu vaziyette, o zamanki Başku- | 1933 te Rommel bir dağ alayının rünerek, Fransız — mevsiinin içine İmandan General Von Sesekt mü - | kumandan tayin ediliyor. Bunda bü girmesi sayesinde hak etmiştir. wı,hy.,.v—J.ııı[ıu ibaret sert bir aske- |tün subay ve erler Ski kullanma) Rommol bir taburla bir afayı I çekirdek etrafında, istikbal or - | ta mahirdirler. O, bir vazifeyi üze yeniyor dusunün femelini kurmak mecbu. |rine aldığının ertesi günü, hep bir- Rommel ve arkadaşları bu hare- |riyetinde bulunuyo likte bir manevra yapılmasını ala- 'zaptetmişler; bir düşman alayının tiyaç bedihi idi! h kumandanı yarışta görmek isti - mukabil hücumunu kırmışlar ; çi-| Rommel şüphesiz, Alman ordu- | yorlar. kartıldıkları bir blokhavzı geri al- sunun küdretini fazlalaştırmak ve | - Fakat Ski takımını tepeye çıka- mışlar, sonra bir düzineden az bir bunu gizlemek için Von Sesckt'in |racak asarlsör bulunmadığı için as- taker kayibile geri dönmüşlerdir. İplânlarımın bütün teferrüntma vâ. İker ve subaylar #kilerini tepeye ka Bundan sonra Rommel İtalya ve |kıf olmuştu. dar çıkardıktan sonra, yorgunl Rumanya cephelerinde çarpışmıştır. | - Rommel, Stuttgart şehrinde mev- |almak için, oturup biarz içki — ve Buralarda öyle yararlıklar göster - ki alarak ipe başladı. O yine sıga- | "izara içmek istediler, Mmiştir ki, tahkiki ve tesbiti müm- ra içmiyor, yalnız iki kadeh şarap | - Buna karşı Rommı n kün olmasaydı, bunlara —inanmak alıyordu. Kendine hususi bir eheni |ler, zannedersem şimdi — harekete kabil olmazdı. miyet vermiyordu. başlıyacağı dedi. şağısında askerler kumandan- Müstakbel mareşal eline geçen | Bu kayış sür'gtle yapıldı larının mükemmel bir « Kunu anladılar. Rommel zel old haydi bir rübe daha yapalım!> dedi. Bu, spor hareketi olarak karşılandı. tirmesini biliyordu. Kendisine yen ici oldu - bir motosiklet onu baştanbaşa söker, 'den mükemmelen yapardı ve bunu getirildiği zaman, bir vidanın yerini değiştirmeden ya pabilmesinden iftiharla bahsederdi. Rommel 1929 de Dresdendeki pi- yade mektebine —muallim tayin e- dildi. Burada verdiği dersler «pi- yade hücumları> isşminde bir eserin de topladı. Bu kitap İaviçre or-| dusunda. bir ders kitabı olarak kul- mareşal Rommel böyle bir ölümü bile harikulâd at üçüncü bir tecrübe alayın canı ni çıkarmıştı. Buna rağmen Rommel evadi çol mükemmel bir yer! yarım “saat da- ha çalışabiliriz!» demesin mil. İşte çavu binbi Rommel ve danıldı. Dü ordunun subayları, ki- olmuye tap münasebetile Rommele yazılı bir saat hediye ettiler. Taksim Askerlik Şubesi Başkanlığından Şubemizde kayitlı malül subay, er ve şehit ydtimlerinin 949 genesi tütün iaramiyeleri 20 şubat 950 gününden itibaren tevziine SON başlanacağından İlgiliterin nüfus cüzdanları, tütün ikramiye cüz. | danları ve dörder adet vesikalık fotoğraf ile aşağıda yazılı günler. de şubeye müracsatları İlân olunur, (138 — 2042) Her hatta Pazartesi Çarşamba Cuma, Beyoğlu As. Şubesi Başkanlığından Şubemizde kayıtlı malü! Sb. Er ve şehit yetiml tütün ikramiyeleri 20 şubat 950 tarihinden itibaren aşağıda göste- rilen günlerde şubemizde — dağıtılacağından ilgili olanların — nüfus cüzdanları, tütün ikrammiye cüzdanları, 4 adet fotoğrafları ile müra- caat etme'eri ilân olunur, (2018) Pazartesi günleri öğleye kadar: Şehit yetimlerine, Çarşamba günü öğleye kadar: Malül subaylara, Cuma günleri öğleye kadar: Malül erlere, —Kadıköy Askerlik Şubesi Başkanlığından 949 yılına ait tütün ikramiyesi tevziine tevzi cüzdanındaki nu. maralara göre 17 şubat 950 cuma günü saat 14 ten itibaren Kadı. köy Kaymakamlığındaki tevzi komisyonunda — başlanacaktır. Tevzi günleri aşağıya çıkarılmıştır. Gününde gelmiyenlerin parası tevziin sonunda ödenecektir, 17 şubat 950 cuma: Malül subaylar 2 21 şubat 950 salı: Malğl subaylar <69 Malüi erler: Hepsi, 24 Şubat 950 Cuma: Şehit yetimleri <1:49> dahil No, ya kadar 3 mart 950 cuma: Şehit yetimleri <50 : 135 dahil No. ya kadar 7 Mart 950 Salı: Şehit yetimleri «136:161> dahil No, ya kadar 'Tevzi cüzdanlarile birlikte 4 adet fotoğrafın getirilmesi (2018) Öğleye kadar 65» dahil No, ya kadar 109e dahil No, ya kadar | in 549 senesi Yazan Eski bir pehlivan No. 92 Ahmet kılçık ta almaîris!pıhış, fakat yerine Bu kararla hemen kemane ye geçti. Ve İkizler köylü Ah met pehlivanı, midesinden göğ süne doğru devamlı bir şekil- de sıvazlamağa başladı. Kalın kolu, tıpkı bir silin dir gibi aşağıdan yukarıya doğ ru gidip geliyor, bu suretle Bu: salı pehlivanın takatini her da kika biraz daha sona erdirip t ketiyordu. Rusçuklu” Bekir maksadını tabil arkadaşlar pek'çabuk anladılar. Şimdi he pisinin ağızları kulaklarınday dı. İşte, Deliormanlı pehlivan ların namusu temizleniyordu. Hattâ ortada güreşen Kara Mustafa bile bu vaziyeti, da - ha doğrusu İkizler köylü Ah- medin nasıl ezildiğini rahatça seyretmek için hasmına — Bu kadar güreş yeter. Pes et de şunları rahatça sey- redelim! demiş, hasmı da der- hal pes ettiğinden kenara ç kilip oturmuşlar, onlar da İkiz ler köylü Ahmedin acıklı hali- ni seyre dalmışlardı. | Bursalı birkaç defa yerden kalkabilmek için teşebbüste bu | lundu. Fakat bunların hiç biri | faide vermedi. Çünkü Rusçuk lu Bekir hasmını çok iyi ya- kalamıştı. Ve onu elinden ka- çırmağa hiç te niyetli görün- Müyordu. İkizler köylü ayağa rahat rahat kalkamayacağını anlayın ca bu sefer iki elile Rusçuklu | Bekirin bileklerini birdenbire kaptı. Ve açarak vücudünü | kurtarıp ileri fırladı. Ayağa kalktı. Bu hareketi öyle beklenme- dik bir anda ve beklenmedik bir surette yapmıştı ki, herkes şaşırmış, kalmıştı. Bu yüzden onun bu kurtuluşunu alkışla- yan da olmadı. Yalnız az ev- vel keyifli keyifli Rusçuklu Be kiri alkışlayanlar birdenbire sustular. Anadolulu pehlivanın bu şekilde kurtulabileceğini hiç kimse tarafından hesaba katılmamış bulunuyordu. Rusçuklu Bekir, hasmını al- tından kaçırınca güreşe daha büyük bir şiddetle girdi. Va- kit geçirmeden ne yapıp ya- pıp onu tekrar bastırmalı ve ezmeğe devam etmeli idi. Ne- fes almasına meydan verme- meli idi. pehlivanın sonra tekrar şiddetle güreşe girdi. Şimdi mükemmel bir çap raz toplamış, hasmını alabildi Ken- | ğine sürmeğe başlamışt Soğuk Ve rutubetli havalar- da kendinizi (ROYAL EKALIPTÜS) İLE KORUYUNUZ Seçimler ve ezeliler: No kadar sükünet #gösterilirse İgösterilsin seçimlerin - yakla; bazı yüreklerde çarpıntılar yapıyor. İntihap edilip - Üğelilmemek kay, * biraz şüpheli olanlar i- çin uyku ki ak kadar kuv- vetlidir. İşi geni yürekle | keme eder 'görü- İnenler, geçen devredeki vaziyetleri. ni hesap ediyorlar. Mürakerelerde viddetli davranmak onı, yoksa daha sükünetli bir tavır * takınmak m doğrudür? Acaba seçmenleri kızdı. racak, gücendirecek bir köz sarfedil- miş midir? Bunlar tabintile hadde- iyor. İlerisi için de bir fi or. Bu meyanda bazı Mil- letvekillerimiz vardır ki, müzakere lerde çokluk söz almazl hâdiseleri sükünetle takip ederler. Bu gibi zevatın seçilme şansı galiptir. Meş- n ilânındanberi bu vl, zifeyi fasılasız ifa l İrimiz vardır. Takılâplar olur; re - jimler değişir; fırkalar teşekkül e- der. Seçimler yapılır. Bu zevat de- mir gibi yerlerinde kalırlar. Gayet dürendiş dünyayı ayı bilen a- damlardır; müfrit sözlerden, haro- ketlerden şiddetle çekinirler, ken- İdileri ile hemfikir olmayanları da- hi tenkit etmezler; tanıdıklarla, ah- baplarla asla ahi mezler; güzel mazmunlar, tatlı fık- ralar naklederler ve bu suüretle 'zeli olarak mevkilerini — muhafa- #a ederler. Bu seferki seçimde de İmuyaffak olacaklarına eminim, Ben s OHBETLERİ YALZAN3 ARI Seçimler ve ezeliler — Yolcu Abbas.. Bağlasan durmaz! — Galipler mağlüplar — Güneşlere dair kendi hesabıma onlara rey verece- iim. Çünkü en sağlam meyvayı on- Ne güzel söylemişler Mânend-İ.şecer nâbit olur. si olanlar. lar verir. lt Yolcu Abbas... Bağlasan durmaz! Ayol... Dışişleri Bakanımız bu - rada imiş! Bütçe — müzakeresinde ğ ârek Günm.. SLZA / y No vakit gitti?. z 'j Ne vakit geldi? J No vakit gidiyor? YE Ne vakit gide- ığ Z çekl değil... SÖM z gidiyorum. — Ha- zir gelmişken <Yeni Sabah> — için bir. mülâkat yapayım. — Diyorum <Bu sabah İstanbula gittil> diyor. lar, Ertesi günü tirene binerken dostlara beni uğurlamağa gelen «Dişişleri Bakanı ile bir mülâkat yapacaktım... Burada değilmiş> di- izorum, «Dün akşam gelmişti; bu. radadır.> diyorlar.*Sabah gâzetele- lerin rinde tirenden inerken resmini gö- lunmalı. rüyorum, akşam gazetelerinde Ümit /sun (Jü) Vern) in «Cev. burnuna gittiği gazeteleri — Avustralya'ya hareket ettiğini yazıyorlar, Ajana (Groen. land) a gittiğini bildiriyor. İns değil, bir civa... Diğer Bakanların teti leri Dişbakanınınkine halle seyahat- sbetle ma- kahvesine çıkmak gibi kalı Evliya Çolebi, | seyahatnamesini * » rüyasında Peygamber efen- | | başın İdimizi gördüğünü ve <şefaat Yüre- sulâllah!»> diyecek iken — korkudan dili dolaşıp «seyahat yâ Resulâl. laht> dediğini yazar. Bizim Dış Ba- | kan diyeci 6 <seyahat> mi dedi? hi mühim işler tedvir edebilmesi i- çin seyyar daha doğrusu tayyar bir bakanlık teşkil etmeli... Kotaman bir uçak halinde olması lâzımgelen |yorlar yumruğu, daire şeflerinin, kâtip- tayı,., Hasımlarının suratlarını çar bu büroda Janlıyor musunuz? Ayıp değil a. 'acaba rüyâsında esiyaset> İüzünMAk... Bi İnim gibi anlamayanlar var; igecin Dişieleri bütçesi müzakere edilir. İgün do Koi Bakanlb. seyabak sesanmnda das n Bitmli larımdan biri döğüş yeri- | Herşeyin uzmanı yani mütehas- Fena balde - sinirlen - | sısı olu: atom gibi şalnız pata miş. layıcı değil ayni zamanda ne var — Efendim, diyordu, bisim çot İne yoksa silüp süpürücü —mad- cuklar meydana - çıkıyorlar. Veri - | delerin mütehassısı olamaz mi?. sallanıyor... Anlayacağın zavallının iler tutar yeri yok. O kadar k men cankurtarana haber verip ha Ben anlamıyorum, Bizim boksörler hasımları ile tutu g şuyorlar. Bu asil tahaneyo nakletmek kalıyor... Bu aporun sermaye- halde olan boksör pıhtisinin başı *i malüm ya kar- bükem geliyor ve onun artık hare- şısındakini , pas- ketten kalan kolunu kaldırıyor ve ırma yapıp yere onü galip ilân ediyor. Ben bundan sermek... — Yahüt birşey anlamadım. nükemmel dayo | Anlaşılmayacak birşey yok. Dae  yeyip sirtüstü | sağa mukavemet te bir nevi za lir. Abdulhak Hâmidin dediği gibi Gâlib sayılır bu yolda mağlub! Güneşlere dair: Bunun bir takım ince- Bu incelikleri be- Ben, rica ederim ; atom al lar, affınızı olup ta böyle b patlayışta - ortal ğı dümdüz etti - ğini bir türlü an . layamadım.. Anla Z— nak ta istemedim Çünkü anlamak için ehlini bulup İdera almak - icabediyor. Buna ne yaktım, ne de nakdim — müsaittir. Zaten öğrenmekten pek faide me- kadan hidrojen ç Onu - öğre neceğiz, oksijen Çıkacak... O bite- İcek ; tirajen keşfedilecek daktiloların " makamları bu - şamba pazarına çeviriyorlar... Göz SÜ et Velhasıl toprağı 'bol ol« kapaklar kan içinde, kaş yırılınış, |" Hidrojen hakkında malümat ve. -Havkda elmacık kemikleri çürük üveze dön. (Ten bir uzman bu bomba patlaşın- okuyorum. Sabah Seyahat» i gibi «Cev-vi.Havâda Ne- müş... Burun geç toplanmış doma- | <a insanların küçük güneşler hâli- zâret>i... ten gibi ezik... Üst dudak, tavşan |e Beleceğini ve ölümün izdirapsız Galipler, mağlüplar: ağmı... Alt düdak sarkmış, toplas | olacağını söylemiş, Boks müsabakalarından birşey İnamıyor... Çene, mafsaldan çıkmış| Yani — Allah yazdı ise bozsun — Bomba patladı mı? hepimiz güneş Bu ihtimali çok evvelin- d düşünmüş — olacak ki, sayın Başbakanımı nlerini nön Başbakan yar- dımcısı Nihad Erim bey Günaltay herhalde mücellâ nasiyeleri ile d am halinde tecelli ederler, |Dinin yıldımı olduğu isminden de laşılan Dişişleri Bakanımız — da tam manasile fezada dolaşan — bir seyyare olacaklardır. Velhasıl karınca kaderince folekyata Acaba gelecek yüz senel Şimdi bu usmanlar hidrojen bom -| gerişorlar muş- bası hakkında — malümat veriyoze İ leri bizim için de tasvirler yapa « caklar mi? Usman bürasını söyle- miyorl Şiddetli bir iki el ensöderi | olurlamamıştı disini tutanlar ve sevenler tek rar rahat bir nefes almışlar- dı, İşte Rusçuklu Bekir, hatâ- sını kısa bir. zamanda tamir tmesini bilmiş, hasmını al- tından kaçırdıktan sonra onu yeniden bir oyuna düşürmeğe muvaffak olm çengeli ye ti gtü Büyük bir rıyorlardı sevinç içinde bağı Haydi Rutguklu! yetiştir artık çengeli! — Âferin Bekir pehlivan!. Çengeli de yetiştir tamam ol- sun! — Vur bakalım Bekir pehli- vanın sırtını kalıbı kalıbına ye re, — Yaşa Rusçuklu! — Yaşa arslan! Rusçuklu Bekir, çaprazı çok iyi doldurmuş, hasmını gittik- çe daha büyük bir hızla sürüp duruyordu. Artık güreşin sona ermek Üzere olduğunu tahmin etmeyen yoktu. İkizler köylü düzyada bundan Xarrulamaz. di Herkes böyle — düşünürken, yine kimsenin hatır ve hayalin den geçirmediği bir hâdise ol- du. Ve halk heyecan içinde yer lerinden fırladı. İkizler köylü Ahmet arkaya doğru büyük bir sür'atle gider ken birdenbire şimşek gibi bir hareketle sıyrılıp olduğu yere büzülmüş ve kendisine çarpan Rusçuklu Bekir de başının Üs- tünden yuvarlanıp yüzükuyun yere düşmüştü. O düşerken İ- kizler köylü Ahmet kılçık ta atmak istemiş, fakat bunu ye. rine oturtamamıştı. Yoksa ko- ca Rusçukluyu belki de #ırtüs- tü yuvarlayacaktı. Bununla beraber ondan da- ha atik davranmasını bildi. Ve hemen büzülmüş olduğu yere den fırlayarak hâlâ yerde yü zükuyun yatmakta ve etrafına şaşkın gaşkın bakınmakta olan Rusçukluya yetişti. Onu bas- tırdı. Şimdi halk bu harikulâde o- yunundan dolayı İkizler köylü yü alkışlamağa koyulmuş bu- lunuyordu: — Yaşa Ahmet pehlivan! — Yaşa İkizler köylü! (Dorvamı var) İstanbul $ üncü İora Memur: Tuğundan : 949/5107 Mahcuz ve paraya çevrilme- sine karar verilen muhtelif cins ve renkte kadın ve çocuk is- karpini, stlet deri ve kadın t likleri, süet ve deri kadın çan- taları, bronz ayaklı Üzeri cam |masa, 4 tane fahta kanape, 30 |santimlik bronz ayakkabı key- |mağa mahsus makara, yine 20 |santimlik bronz makara, Üç â- İyaklı bronz: 60 tane bronz |vitrinde —ayakkabı koymağa mahsus küçük ayak bir tane baskı makinesi, irili ufaklı de- ri, muhtelif naylon ayakkabı kalıbı, muhtelif eb'adda kalın |vitrin camları, vesaire birinei (açık arttırma ile 28.2.950 tari- hine tesadüif eden Salı günü |saat 11 den 12 ye kadar Beyazıt Okçularbaşı sokakta Büyük Ça- tal Han 5 numarada satılacak tır. O gün takdir olunan kiy- metin 96 75 şini bulmadığı tak dirde ikindi açık arttırması ta rihine tesadüif eden 7.3.950 Salı |günü aynı mahal ve aynı saatte yapılacak en çok arttırana iha le edilecektir. İsteklilerin belli |gün ve sahtte mahallinde bulu- nacak memura müracaatları ilân olunur. ——— .. | Biga İcra Wemurluğundanı 949/545: Biganın Akköprü köyünden Hamdiye Ertunca 1500 İlra ile icra giderleri vermeğe borçlu İstanbul Eyüpsultan Nişancı Paşmakcılar Çayır caddesinde ikamet eden emekli denizei Mehmet Ertunç hakkında yapıl- makta olan icra kovalamasın- da: Borçlunun adresini terkede- rek Ayasofya Akbıyık caddesi No. 104 de naklettiği bildiril- mesi Üzerine adıpa çıkarılan icra emrine meşruhatta böyle bir kimsenin bulunmadığı bil- dirilmiş ve binnetice borçlunun adres ve ikametgâhı meçhul kalmış olduğundan hukuük usü- “ıl muhakemeleri kanununun |142 ve müteakip maddelerine |tevfikan ilânen tebligat yapıl- masına mercice karar verilm'ş olduğundan ilânın ya; landığı günden itibaren bir ay erisinde borcu —Ğ zımdır. Bu süre içind tetkik — merei gıtaydan voyahut duğu mahkemeden İcranın geri bırakılmasına dair bir karara ge tirmedikçe cebri icra yapılacağı ve yine bu müddet içinde m3l beyanında bulunmanız ve bulun mazsanız hapisle tazyik olunu- cağınız ve hakikate muhalif be yanda bulunursanız hapisle 2 zalandırılacağınız ihhar ve teh liğ makamına kaim olmak Üze re ilân olunur. Biga İcra memuru Muzaffer Erginer |