Edebi tetkikler Ahmet Hamdi Tanpınar'a ve “Huzur,, romanına dair San'atkârların ruhi gelişmesi tür- Mi mansaralar gösterir. Bir ha aan'atkârlar bir — fırtına gibi gelir, yayılır, genişlçr ve az samanda dev- re kükim tek ses olurlar. — Fakat genel olarak aan'atto en çok fine ve- ren gölretler. bi arasında. olur. Çünkü bunlar kendilerini, kandi. di günceleri içinde, inşa edemanler, &i dece devrin temayülüne bir mevi ha parlör olurlar. Sosyal' heyecanın kür çük bir istikamet değiştirmesi on> ların unutulmasına yeter. Fakat bun lar arasında bazan Römbaud gibi kı- #a bir ömrün kadrosu içinde çok kı Bif bir hayat yaşamış olanlur d vazs dır. Bunların ilk dazbesi Curnaille'in de yetişen cüstad dürbesi> dir. Böy do olunlar bile şöhretlerini başka ne İlerin harcanan ömürlerine dayan” dırırlar. Gerçek hiç bir san'at esazi, bir gıldirim. darbesile bütün günellikles Tni açığa vurmaz. Her san'at eseri zevkini, estetiğini ve fikrini birlikte ve yavaş yavaş getirir. Bundun ö- türü san'at eserinin sınırlarım aşan. fikirler, bür takım baş sözlerdir. Bu. bakımdan denebilirki, sözlerine en az kulak verilecek kimseler, san'at üne- rinde konuşan feylozaflardır. Çünkü, onlar san'at eserlerine, çoğu zaman, kondi fehefi sistemlerini koruyacak yolda münâ verirler. Gerçi estetik problem onların düşüncelerinin csas- h unsurlarından biridir. Fakat ne yazıkkü, san'atin — lezzetini, tadını çıkanmak için, filozoflurın bize vare- ceği yey pek azdır. Onlar, hemen ber zaman, fikri korumak için, zev- Ki şaşırtmışlardır. Şöhretini bir anda yapan san'at- kârların kazşısında, diğer bir san' - atkâr örneği vardırki, bunlar şöh - retlerini ağır ağır, sindire sindire yaparlar. İnsanlığa yeni bir dil ge- tirirler. Çok saman yadırganır ve bayret uyandırırlar. Büyük san'at - kür, önce, vatandaşı kendisi — olun bir dünyanın hükümdarıdır. Ömcü - 'Dün sonuna kadar söyler; ve süşle- diklerini açıklamışa çalışır. Çevne - sindeki insanlar onun me — dediğini anlamaya başlayınca —artık san'atı dışında konuşmayı kizumsuz görür; ve mısralarının " mağarasma çekile - rek ruhanun işıklarını oradan akset- tirir. Yahya Kemalin gür —dışı yar sılara sırtımı çevirmesinin hakiki mü nası bu olsa gerek. O, bu hareketile bize, ayni zamanda, san'atte 1mra- rın bir fazilet olduğunu da söylemiş oluyor. San'atkârın ahlâükı bumunla. ölçülür. Bizim edebiyatımızda Yahya Ka - mal'in getirdiği bu san'at moralımı hayatına düstur. yapanlardan — bi Ahmet Hamdi Tanpmardır. Yıllur - dır, bir mü'min sadakatile büyük şar irin haber vordiği hakikatler üze - rinde ısrar ediyor. Şirlerile, hikâ » 'ye, roman ve makalelerile kendisine yeni bir dünya kurmaya çalışıyor.. Fakat bu demek değildirki, o, bir takım fanteziler ve gereksiz hayâllerle öm- Tünü harcayan adamdır. Hayır, o dece, Yahya Kemal'in haber verdi ği, bir takım gerçek kıymetlerimi- zi, rüyanın yardımile, yeniden inşa- ya gçahışmaktadır. Kıymetler bir ce- miyetin mayasıdır. Tanpınar, Türk milletini yüzyıllar içerisinde diri tu- tan bu kiymetlerin neler olduğunu araştırışor. Fakat onu, bir filozo- fun, bir sosyoloğan kuru tahlilleri kadrosundan kurtararak kendi için- İKTİBAS nanki MAHFUZDU! ü N Eg Yukarıda görüldüğü üzere 38 nci madde; her türlü ticari ve sınai fa- aliyetlerden “doğan kazançlar tabiri ve altında taş ocakları ve mâden iş- letmelerini sayı kla, ticaret kanu - nunua ticari addettiği — muamelâtı bünyesi içine almakla iktifa etmemiş ve gelir vergisine tâbi tutac cari ve sınai bizzat çizmiştir. Kaldıki, usül kanununun 9 ncu taddesi «vergi doğuran olayın ka - Dunlarla yasak edilmiş olması mü - kellefiyeti ve vergi sorumluluğunu kaldırmaz> demek suretile taret kanununda yer aln değil, bugüno k: ğ ti faaliyetler hududunu almız ti- 19 olan T mer'iyete gir - miş bütün vergi kanunlarının ticari addetmediği diğer bir tabirle kanu- zen yapılması menedilmiz birçok iş. €roin — ticaretini dahi Devznu içine almış bulunmaktadır. Maddeyi hülâsa edersek: Muafi - Şetler dışında kalan ve gelir vergisi kanununun ikinci maddesinde tâdat edilmiş diğer kazanç getiren faali- Yetlere girmeyen ve bir kazanç sağ layan bütün faaliyetlerden elde edi- len kazançların 38 nci maddo hük- mü içine girdiğini söyliyebiliriz. Yalnız 88 nci maddenin 2 fıkrasın da müden ve taş ocaklarının işle - tilmesinden doğan kârların ticari ka zanç addedildiğinin tekrarına neden Tüzum görüldüğünü kavrayamadım. Malüm olduğu üzere esnaf n & Dğının özel şartlarını tâdat eden 11 nci maddenin V nci fıkrası küçük Müden işletmeleri ile taş ve kireç Oocaklarında, tuğla —barmanlarında Kum ve çakıl istihsal işlerinde, eanaf Dk muaflığından istifade edeceklerin hudutlarını çizmiş bulunmakta idi.. Bu fıkranın ifadesinin diğer bir mâ- nası da bu Âşleri yapanların muafi et hudutlarını aşmaları hâlinde gı lir veredbino tübi olacaklarını tas - t— <ST de tesise çalışıyor. — Kıymetlere te- maa ediyor, anların hayatına kendi aıcaklığını karıştırıyor. Bundan do- layı olsa görek ki, bu rüya gairi- min eserlerinde, renlist iddialardan fazla, kendi hakikatlerimizle temasa geliyorun. «Boş şahir> «geçmiş saman elbiseleri> «Muhur beste> bizi ken- di mahiyetimizle yüzyüzo getiriyor. Bu eserler bine, ölü vak'nlar ve ta- rihler hâlinde kalan hayatımızın can h ve dinamik manzaralarını, telar” rünttan sışrılmış. bir. şekilde yör, ve nihayet «Huzura romanıı da bu kadronun. #ınırları, — hayatın 've insani dramın müşterek mos'ulo- derimi de içine alan bir genişliğe ka- vuşuyor. Bis bu yazımızda, Almet Hamdi Tanpınarın bu son esarinin ortaya attığı mos'elelür — üzerinde kasaon ( dürmak istiyorun. «Huzur> ramanı «Cumlinziyot> gazatesinde tefrika e- dilmiştir ve gimdi esar, yeni baştan yızılmıştar dönecok kadür zangin bir değişiklik içinde basmılmaktadır. Tef zika edildiği saman, alışılmış, gaze- te Tomanlarına — bensemediği için, zeniş bir okuyucu topluluğunu mam. nun ettiğini pek sanmam. Kanif ve dovamlı bir düşünce, Tomanın yü- rüyüşünü ağırlaştırdığından, moka- nik harekete alışmış glan ve roma m, bir düşüncenin. açılışı ve yayı ht şaklinde dağil de, tanbel ve vare #aatleri harcnmaya bir vüsıta sayan kimseler için —esar balki de can sıkıcı görülebilir. Hamen söyli- yaşim ki, çırpıştırma tercümulorin, âdi te'liflerin okuyucu günden güde düşürdüğü bir zaman” 'da <Cumhuriyet> gibi bir mücssese- nn Böyle ağır bir esara sütunlarır ma açık tatması, fikir ve san'at adı ma şükranla anılacak bir hüdisedir. Tanpınar'ın «Huzur> romanı, ken disine lüyık olduğu kâr ve huzuru sağlayıp, sağlamayacağını - bilemom. Fakat bu işte Türk — edebiyatının kâr büyük olmuştur. Bizde bu ro- manla, ilk defa felsefi düşünce vo- mana haşatile kaynaşıyor ve lüzum suz bir eklenti. olmaktan kurtulu - yar. Ekerde, insan talihi. bir prab - lem olarak ortaya atılıyor. — Nedi bu insan haşatı? İşte «Huzurs> ro- mam bu saramun cevabını aramak- tadır. San'atlüra göre hayat, ge Tak cevherinde ve gerekse sayrin - de bir gayrı mantıkilik gösterir İn- sana. düşen vazife b gağrı mantar kiliğe mağlüp - olmamaktır. Rama- İnin. öskeleti bu fikir — dramına dayanmaktadır. Eserde -, bir çok romancılarda olduğu gibi » miş, taklidi bir yaşanılmış ruh hâllerine, felsefenin deruni sezgisi refakat etmektedir.. Bundan dolayı romanda hiç bir eğ- reti fikir ukalâlığı sırıtmıyor. İşte, Tanpınar, Türk romanına düşünce- yi ve felsefeyi getirdi, derken bunu anlatmak istiyoruz. Gerçi onun fikir mayasında Frend'den, Bergson'dan, Paul Saitre'a kadar birçok filozof ve psikoloğların — izlerini — bulmak mümkündür. Fakat o, bütün bu fe- sefelere dışarıdan bakmasını bilmiş, Bu. bakım- falbefi olmaktan fu oBi hâline getirmiştir. Yazan: —— dün von Dr. Cahit TANYOL paikoloji ve falsufayo bir takım ye- ni düşünce malzemesi — verebilecak | kabiliyatte görünüyor. Eserdo ikinci önemli nokta İstar bulu bütün iç güzelliği ile bizo var- mesindedir. Romanı okuduktan son ra İstanbulu, bu tarih ve düşünce- lor memlaketini, yaniden keşfodiyo- ruz, Onun covherine katılan mâ ya, bizim olan sesini duyuyoruz. O- zada, Boğaziçi konuşuyor, Sahuflur garşısı, bitpazarı konuşuyor; ve her biri kendi özel iç hayatınm rüyamı bür| hikâyo ediyor. Zaman, takwim, yülü bir nesrin moladileri içinde ari- yor. Hayat, aşya, herşey birden di: lb gelmiş. Kimisi bize, — İstanbulun n güzel pi ni variyor. Ki- misi Çağların münü ve zenginliğini Bu suretle gürimiz, m Mmarimiz ve musikimiz, yekpüre ve aydınlık bir dünya içinde, ebedi gi zolliklerini açığa vuruyor. — Bütün bunlar bize, hayatın gayrı mantılkti akışmı durdurmaya çalışan gayret- lorin düzenini sağlamaktadır. Bazan bir uslüp darbasila kendi- mizi, klüsik —musikimizin — saltanat sürdüğü çağların kapısında buluyo- Movlevi cezbesi ruz. şahaiyetiminin bir maladide ni farkodiyoruz. Romamı ne- rede tarkadiyor, boste alaylarına ne- zeda karışıyoruz, anlamak mümkün değil. Türk muzikisi, bir «samai nin dar kadrosu içinde sonsuzlu 4 Bankamızda açacağımız (100, ye iştirlik edebilirsiniz, e Her (000) diraya ayrı bir kur Şansınızı denemek için acole * g zamamnz İÇKİSİZ SAZ smununn bur mu seslerin tanimize dokunmasından anlıyoruz. genişliği nasıl içino ahvarmiz, «Huzur> bizi, varlığımızın özünü teşkil edün Kaymetlardan biri — olan musikimizi anlamıya götürüyor. İş- 'te bu düşünce — kökleştiği zamtn «Yunus Emre Oratorio'su> gibi esar lerdoki anlayış naksanı, kendiliği 'den moydana çıkacaktar. | Hemen şunu hüturlatalımki, Tan- pınar, müsikimizin üzerine eğilmiş- tir, derken onu, südece, Yahya Kor malin dev kanatlarından sınan il- hamlı ve beraketli aşığın bir taşıyı» cısı, bir işçisi olanak görmekteyiz. Esasen - kıymatlerimiz. üzerine eği lacek nesiller, daima bu büyük uda- man şaşmaz — rehbarliğini içlerinde taşıyacaklardır. Tanpmmar kaymetlerimizi yakala - yabilmek için, kendisini eşyaya sin- İdirmasini biliyor. — Hayatm bütün mucarasmı bir filozof gibi değil, bir (san'atkâr gibi, bir novi «içe gömül- me> dön çıkarıyor. Fakat bu «içe gümülme> psikolağların yaptığı tarz 'da, dikkatin; mücerrat ve sun'i ara- vaşları şeklinde döğil; tam tersine, dayu vörilerinin, iyimizde kurmuş olduğu âleme doğru, bir iniş, baya- ti içten yaşayıştır. «İntrospection> psikolojisinin bir çıkmaza saplan - ması, şuuru diş dünyadan ayrı kendi kendine yeter bir meleko san masındadır. Halbuki, onu zenginleş tiren ve münülandıran bizzat dış hayatın kendisidir. <Huzur> roma- ni bize diriliğini kaybetmemiş, ha- yatla bağlarını koparmamış bir şu- ur çalkantısı veriyor. Eseri specu- lation'dan, felsefenin ağırlığından koruyan da bu olsa gerek. Romanda diğer bir ağırlık nokta- © da, kendi mes'elelerimizin inco - şahsiyetini bu felsefelerin içinde kay yerde, onları, kendi hayat e dünyasının birer malze- lenmesidir. Bunu, okuyucularımın kitapla başbaşa kaldığı günlere bı- rakıyorum, ARARAAAAAAMA YMARAAA S AAARARAAAA AARARARARARANAAARAAAAARA YAARARARAAI YARARRARAAAA Yazan: Salâhattin Dumlu Bilânço esasında ticari kazancın tesbiti - Kurumlar vergisine tâbi olan diğer hükmi şahsiyetler —. — rihtir. Hâl böyle iken 38 nci madde ile bunlardan yalnız mâden işletenler i- le tap otaklarını saymak; kireç ©- caklarını, tuğla ve kiremit harman- Jarını kum ve çakıl istihsal işlerini ticori faaliyet dışında telâkki ettiği tereddütünü baklı olarak doğurur. Böyle bir tereddüt ise J1 nci mad- de ile 88 nci madde bükümleri ara- sında izalesi idari ve kazai merci - lerce çok müşkül olan bir tenakuz meydana getirir. Kollektif şirket ortakları ile ko- mandit şirket ortaklarından koman- dite şeriklerin gşirket — kazancından almış oldukları kazancın ticari ad- dedilmesi mâkuldür. Malüm olduğu üzere kollektif şir- ket şerikleri ile, eshamlı ve âdi ko- mandit şirketlerde komandite şerik- lerin şirket faaliyetlerine iştirâkleri yalnız vazetmiş oldukları sermaye i- le değil, bütün ma'melekleri iledir. Bu kelimenin Türkçesini kullanırsak bu gerikler şirket — faaliyetlerinden, girkete terettüp edecek mes'uliyeti bütün varlıkları ile karşılamayı ka bul etmiş gerçek kişilerdir. Haki - kat bu olunca, artık bu şerikleri yalnız sermaşesi geliri kimse olarak kabul yoktur. Eshamlı ve âdi komandit şirket - lerdeki komanditer şeriklerin vazi - yetleri ise, anonim girketler şürekâ- Hının dürumuna benzetilebilir. Maddenin son — fıkrasında bilânço ve işletme hesabı esaslarından bah ile geçinen etmeğe imkân sedilmektedir. Usul kanununda et - raflıca göreceğimiz üzere gelir ver- gisinin tatbikında en mühim mah - zurlardan biri de bu vergiye tâbi tu: tulacak — vatandaşların veya hükmi şahısların defter tutabilme kudret- lerinin mahdudiyetiydi. İşte usul ka nunu bü budüdı rak gerek ticari azarı itibara alı gerekse sinai mü- esseseleri defter tutma, daha doğ- ru ifade ile muhasebe kurma bakı- mindan . sinıflara ayırmıştır. Bi lardan bir kısmını tam mânasile mu- hasebe teşkilâti — kurmaya mecbur tutmuş, diğer bir kısmı ise daha basit bir usul ile hesap verme im- ünlarını sağlamıştır. Hakikatte ticari kazancın hakkile tesbit edilebilmesi ye muvazaalara yöl açılmaması için — vergiye fi tâbi veya vergiyi doğuran hüdiselere iştirâ herkesin bu mevzua ait etmiş iyetlerini bütün teferrüatile belirten kayıtları, vesikaları, tanzim ve muhafaza ile mükellef olması cabeder. , değil yalnız bizim memle- hattâ bir çok garp men leketlerinin umumi — kültür seviyesi Göyle bir mükellefiyetin vaz'ına sait değildir. Blânço esasında ticari kazancın tesbiti Madde — 39 — Blânço esasına Böre ticarl kazanç, teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındakl değerleri — arasındaki müsbet farktır. Bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce: 1 — İşletmeye llâve olunan de Berler bu farktan İndirilir. 2 — İşletmaden çekilen değerler I- 80 farka İlâve olunur. Ticari kazancın bu suretle tesbit edilmesi sırasında, vergi usul kanu- nunun değerlendirmeye ait hüküm - lerile bu kanunun 41 ve 42 İnci mad deleri hükümlerine uyulur. İratları vergiden müstesna men - kul kiymetler blânçoya dahil bulun- duğü takdirde bunların İradı. ticari kazançtan İndirilir. Maddenin ehemmiyetini nazarı i - tibara alarak kelime ve fıkraları ü- zerinde ayrı ayrı durmak- süretil izalı edeceğim, 1 — Kimler blânço esasına daya- Cağaloğlu: ÇİPTESA HER PAZAR saat 14 ten 1930 omuz CAN AKŞİT'in iştirükile Tesinde tanınmış; sav we ses sanatkârlarından me faml saz heyatile birlikte vc l_Öliımii Miınasebe—tile Profesör Cemil Bilsel Yazan ; Prof. Abdü Büyük Alim pyofesör Cemli Bil sel bu gün toprağâ tevdi ediliyor. Onun maddesini büyük ana göğ- süne basarken ruhu ilâhi âlemin | esrarları içinde ebedi hayatını ya- gamak için yükseliyor, O, “yetmiş yılın omuzları çöker - ten ağırlığına * tahammül — etmiş, zinde bir vücüt üstünde kudretli ve velüd bir dimağa sahip olarak yaşamakta iken, ölümü haberini almak, bana çok ağır geldi; içim- de unulması kolay ve çabuk olma. yacak bir yaranın acısını düyü < yorum, Memleketin bir çok münevverle. rine hocahk etmiş, Hukuk Faküil - telerinde, Mülkiye — Mektebinde Maliye B. Hesap Uzmanı * an mükellefiyeto tâbidirler : Blânço esasına göre defter tutma- ya mecbur tüccarların kimler uldu- ğunu vergi usul kanununun 167 168 nci maddeleri etmektedir. 167 nci madde tüccarları iki sını- fa ayırmış ve birinci sınıfın bl; esasına göre defter tutacağını, ikin- ci & ise, işletme hesabı esası - na göre defter tutacağını belirtmiş- 168 nci madde ci sınıf tüccar miştir. Bu maddeye göre 1 — Aldıkları malları olduğu gi- bi veya işledikten sonra satan (ya- ni ticari veya sınai teşebbüsler) ve yallık alımlarının tutarı 200.000 Ji- | rayı veya satışlarının tutüri 220,000 lirayı aşanlar. — Yukarıdaki bend dışında ka- lanlardan bir yıl içinde elde ettikle- ri gayri safi iş baslâtı 40.000 lira- yı aşanlar. 38 —Yukarıda yazılı iki işi bera- ber yapanlardan ikinci iş dolayısile elde edilen gayri safi hasılâtın & misli ile yıllık satış tutarı toplamı 200.000 lirayı aşanlar, â — Bilumum ticaret — girketleri (hususi ve âdi şirketlerin bu madde- ye göre ticaret şirketi sayılabilme- #i için bir yıl içindeki mübayaa künunun 200.000 lirayı veya satış yekünunun 220.000 lirayı aşması lü- zımdır) 5 — Kuramlar vergisine tâbi o- lan diğer hükmi şahıslar. Bunlar kurumlar vergisi kanunu- nun birinci maddesinde sayılmışlar- dırki Ticaret şirketlerinden başka; ko- operatif şirketleri, —iktisadi kamu müesseseleri (iktisadi devlet teşek - külleri : ticaret ofisi, toprak ofisi gi- bi) dernek ve tesislere ve vakıfla- SABITE TUR: MUSTAFA ÇAĞLAR Suzan Güven; — Semiha Coşar — Lütfi Güneri — Abdullah Yüce İüğünden emekliye ayrılı ) ihalık bir hesapla bu keşkle r'a numarası verilir. ediniz, Hİ RAYLAR bahçesinde A kadar biricik fasıl okuyucu . kemani NOBAR TEKVAY ida- Müteşekkil kü. kıymetli ses sanatkârı MÜZEYYEN SENAR —ieane aa aai lhak Kemal Yörük kendisinden feyz- almış binlerce, 'on binlerce talebesi bulunan bu a. ziZ Ustadın çebedi surette aramız - dan ayrılışından dolayı umumi bir teessürün. çehreleri - gölgelendir. - Mekte olduğuna güphe yokt'ır. Şimdi enemleketin mühtelif hiz. met Sahalarında vazife ifa etmek te olan bir çok münevver insan bu acı haberin getirdiği ıstırabı duyu. 'yor, göğüs geçiriyor, O, — memleketimizde — Devletler Hukuku ilmi ile uğraşan çok mah dut Alimlerden biri idi, Devletler Umumi Hukuku sahasında eşi ol- mayan bir Üstad idi, Şöhreti mem. leketin sınırlarını aşmış, ilim âle. minde tanınmış adile milletin şere- fini yükselten nadir şahsiyetlerden di Milletlerarası ilmi toplantılar - da ilmi ile, görüşlerini - izahtaki kudreti ile temayüz etmişti, Hocalığı zamanında - vazifesini ifa eden bir. profesör huzuruna malik olmak için bütün şartlar mevcuttu:. Derslerini dalima mu vaffakiyetle takrir ediyordu;. Üni- | versite tedrisatı “çevresini aşacak kadar mufassal bir Devletler Hu . | kuku eseri vücuda getirmiş oldu. gu gibi, Devletler Hukukunu ilgi - lendiren müteaddit eserler — yaz . Mmakla da irfanımıza hizmet etmiş ti | Altı sene evvel hacalık hayatı fillen sona eren bu aziz tistadın | içindeki ilmi enerji kaynağı haya, tiyetini muhafaza ediyordu; alt mış. beş yaşını doldurup ta tekaüt olmakla sönmedi;; tedris hayatın . dan ayrılan hocalardan pek azına | nasip olan enerjisi sayesinde ilim | ile, Üniversiter hayat ile alâkasını | kesmedi: Devletler Hukuku Ensti tüsünde dersler verdi, memleketta | yeni işlenmeye başlanan hava hu- | kuku hakkında mükemmel ve eş. siz bir eser yazdı Bundan başka Türk — Boğazları gibi ehemmiyetli ve lüzumnlü tet. kikleri ihtiva eden kitaplar çıkar- dı; bu süretle / gençliğinden beri kendisini vakfettiği irfan hizmetin de, yaşına rağmen sebat ile devam | etti. | O, teşrif hayatta da ilmi ve müs bet faaliyetten geri kalmadı; o sa- hada da faydalı eserler vermek yo- lunu tuttu, Tek başına hazırladığı <Türk Hava Seyrüsefer Kanunu Tasarısı> ni kiymetli ve bir dünya görüşü ifade eden bir gerekçe İle Büyük Millet Meclisine takdim et- | ti; bu kanunun - mükemmel olması | için — benlik — hissinden — uzak| kalmak feragatini gösterdi: Bul projenin birer nüshasını arka- daşlarından ” ve eski — talebele. rinden bir kısmına göndererel mütaldalarını öğrenmek, bu surı âmmeye mal olacak olan kanımun mümkün olduğu derecede noksan - sız ve mükemmel olarak hazırlan. Masını temin etmek istiyordu. Üniversite hocalığından, rektör - ği zaman cüzdanında, tekaüt —maaşı tahsis edilinceye kadar, geçecek zamanı ancak, belki de ' sıkıntı ile, idare edecek kadar bir. parası bulunan bu büyük âlim, insanı hiç bir za - man yüksek bir refah seviyesine ulaştırmamış olan ilim hayatının büyük bir feragatle elde edilen zev k3 ve huzuru içinde yaşamıştır. O, yaşının kanuni hadde gelmiş 4 ı larak 10 Eylül 949 cumartesi günü pazar günü Istanbula gelecektir, Ge fında Ücreti verilmek Üzere giden y dir, Fazla tafsilât için acentalığımıza Meşrütiyet İLstnbuz | MILLİ EĞITİM İstanbul Erkek Ori Yeni öğrenci kaydına başlanmıştı No.: 1 'Telefon: KIZ eksil Heybeliada sanatoryomunun 8 siltmeye konukmuştur, lundaki Sağlık ve S, Y, Mâ, satın alma komisyonunda yapılacakt 930 liradır yonda görebilirler. 4 — İsteklilerin cari seneye ait sayılı kanunda yazılı belgeler ve bu ya banka mektubu olduğu halde be (22900) racaat etmeleri, bu teessürü elindeki maddi dünya nimetinin azalıp eksilmesinden 1. | leri gelmiyordu, Memlekette ihmal edilecek bir adam olmadığını, emek liye ayrıldıktan sonra da kendisine yine mühim vazifeler - verileceğini İ bilmiyecek bir zat değildi; nitekim |pek kısa bir zaman içinde mebus oldu, Fakat Üniversite kürsüsünde, İbirbirini takip eden, memleket is - tikbalinin hâkimi olacak genç ne- sillerle muhat olarak yaşamayı ter cih edenlerdendi, Derslerinde ve umumi toplantılar a dalma manıdar, iyi seçilmiş, yerinde kullanılmış kelimelerle süs İü, çok iyi tertip edilmiş cümle . lerle kuvvetlenen ifadesi ile dinle- olmasından dolayı hayatının hoca- hk merhalesini aşarken ve muhitin ra ait iktisadi işletmeler) den iba- rettir, (Devamı var) den, talebelerinden ayrılırken ne kadar derin bir teessür içinde idi; Yicileri teshir eden bu kudretli ho Zayı ve Hatibi dinlemek zevkinden Vartik mahram bulünüyoruz, — Fa- 11,00 de Istanbuldan hareketle İzmire gidecek ve iki gün İzmirde ka- ANTİSEPTİK gıs aa ai lülden itibaren erkek ve kadın kostümleri siparişi kabul edilecek. tir, Müracaat: Her gün saat 9 dan 16 ya kadardır. 2 — Muhammen bedeli; Topyekün 12,400 a saat 18,00 de İzmirden hareketik mi İzmirde kaldığı iki gün zar. folcular kamarada kalabilecekler. 12802 Müracaat edilmesi rica, A EYLÜL FROGRAMI Pazar — 4/9/949 8,30 M, 8. ayarı, haberler ve ha unlarına BAS Müzik; Çeşitli hafif parça- ü e A v lar (pi) Ist. Verem Savaşı Derneği : 9.10 Günün programı ; AER S BU 915 Dinleyici istekleri (pi,) Hemşire Okulu Müdürlüğünden ) ».0 vüzüi” (rarımşar”"san. 2 — Bu dera yılı için okula mahdut adette öğrenci alına. — İlİ 11,00 ” Tenisi 1126 Müzik: Opera potpuriler, IAS Müzik: Yurttar sesler (SL 3 — Kız Orta Okul mezunu olüp da kaydını yaptırmak Türknsrea B0 GYK veya daha fazlâ malümat almak İstiyenlerin — <Verem Savaşı nümü adına) Hemşire Okulu Müdürlüğü — Erenköy Sanatoryumu — Istan- |ğ| 1215 Müzik: Karışık garkılar Hul> adresine bizzat veya yazı (l müracı r —1? , S ada bül> adresine blzzat veya yazı ile müracaatları, ae D ne ae ee 13,30 Öğle gazetesi 1545 Müzik: Melodiler (pi) Hi 24400 Hava raporu, akgam pesgb | ©. Denızyolları dâalârı ||*” Urma TB8 Aciliş va pöğetmin — daremiz ihtiyacı için 30'm/m iç, 46 m/m di kutur ve 2030 ma/m | 1500 Müzik: Salon orkestraların. boyunda ve Lloyd şahadetnamesindeki evsafı haiz olmak Üzere (ka- | 1845 Müzie gaa zan borusu) satın alınması düşünülmektedir, , 19,00 M. S. ayarı ve haberler İsteklilerin hiç bir taahüdü tazammun etmemek Üzere miktar, fi. ;j’:; fM w:!lu. bugün vi at, acele teslim enüddetini ve geraitini ihtiva edecek tekliflerini ka- | 1720 Müzik: İncesaz - (Nihavent pali zarf içinde 10 Eylül 949 cumartesi günü (saat 13) e kadar Top- | 20,15 Pazar gazetesi hanede kâin Gereç Şubesi Müdürhüğüne gözdermeleri rica ve ilân olu. | 20'90 Müzük: Şarkılar nur, (12856) 21,00 Müzik: Halk türküleri 2115 Müzik: Enver Kapelmandan 'Tarsus vapuıru bir sefer için 7 Eylül 949 çarşamba günü saat Fo Seray SO Fuat Turkay Müzik: Piyano soloları (pi) Müzik: Hafif melodiler (pl) Spor saati (Günün haberle ri) Güreş meydanı — (pehlivan hikâyeleri) 22,25 Müzik: Dans müziği (pi) 23,00 Pragram ve kapanış 1STANBUL RADYOSU PROGRAMI Pazar — 4/9/949 12,57 Postanın açılışı Ve program (Ankara ve İstanbul) 13,00 Haberler 1320 Müzik: Harry Horllck ve Allen Roth orkestraları 13,45 Müzik: Şarkı ve türküler 14,00 Saz eserleri, Çalanlar Sadi Işılay, İzzetiin Ökte, İsnall Şençi 1— Mahur peşrevi 2 — Taksim (keman) 3— Mahur saz semaisi (Ni kolaki) 1420 Müzik: Halk türküleri, Oku yyan Azize Tüzen, çalan Av ni Özbenli 1 —Yazan kâtip 2 —Kırlangıçlar t 3 — Turnalar 4 —Emrahtan bir parça 5 — Karanfil ocak ocak 6 — Metelik oyun havası 14440 Müzik: Dans müziği (pl) 1859 Postanın açılışı ve program 19,00 Haberler 19/20 Müzik: Dans müziği (pl) 19,85 Müzik: Ludwig Van Beet. hoven sonat <Fa minör> op, 57 <Appassio> Çalan Edvin Fischer (piyanits) 20,00 Konuşma: Sivas kongresi münasebetiyle (Prof. Cemal Tekin) 2015 Müzik: Dinah Shore - ve Frank Sinatra'dan şarkılar 20,30 Müzik: Solo şarkılar 2100 Müzik: Carl Kresse ve To- 'ny Mottola tarafından Gita. Ti Güoları (pi) 2115 Müzik: Fasıl, Peşrev - Pür ateşin - Rengi Truhsarına - Meyhane mi bu - Neler çek tim - Mecnun gibi - Cana kıyma - Saz semaisi, 21,50 Müzik: Şarkılar ve türkü - ler (pl) 2215 Müzik: Kabare müziği (pl) 2230 Müzik: Sammny Hermann Trlosu (pl) 2245 Haberler 2300 Müzik: Dans müziği (pl) caddesi — ) üü" YEZES Beyoğlu BAKANLIĞI ta Terzilik Okulu ar, Sipariş atölyelerimiz 15 Ey- (a2717) 4SATI Ce ) İstanbul Sıhhi kurumlar artırma ve itme Kom.syonundan kalem mühtelif meyvası açık ek- 1 — Eksiltme 21 Eylül 949 çarşamba günü saat 16 de Cağaloğ - lüğü binasında toplanan sıhhi kurumlar tar, lira olup ilk teminatı 3 — İstekliler, bu işe ait şartnameyi çalışma günlerinde komis- Ticaret Odası vesikası ile 2490 işe yeter ilk teminat makbuz ve- lli gün ve saatte komisyona mü- kat, onun gür sesinin aksini dal- ma kulaklarımızda duyacağız, ki- tapları da yolumuzu aydınlatan me galelerden olacaktır. Üniversitedeki idari vazifesinden kendi şahsi menfaati mevzuu ba- his olduğu zaman dahi, adalet 1. caplarına uygun — hareket ederek vazifenin şeret ve haysiyetine sa- dık kalmış olan bu büyük âlimi, İstanbul — Üniversitesinin — daima hürmetle anacağına şüphem yok - tur, Derin bir teessür ve ıstırap için- de yazdığım bu satırlarla seni lâ yık olduğun derecede yâd edeme - GÜizn, beni affet ve hoş gör aziz ho cam, İrfanımın velinimetlerinden biri olman itibarile minnettar olduğum sana Allah rahmetini ihsan etsin. Kapanış ve yarınki program SOLDAN SAĞA: S0LUPaydos etmek, Şönret, 2 — Yıpranan, Bir harfin okunuşu, S S yAm yapılan bir mektep, S Best birakma, 4 — Tersinden oru. nursa yayılmış haber, Bir kasaba: mız, 5 — Yüksek dağlarda yazın da bulunur, Üzum suyu, 6 — Zü- man, Bir Kumar oyunu; 7 — Akıl anlayış, 8 — Kbtülük, 9 — Üzün. tü ile haber bekliyen, YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 — Ölmüş akraba. 2 — Şirim yuva, Bir harfin okunuşu, 3 —« Tersinden okunursa gözetleyen mâ nasına gelir, Altın, 4 — Fena kös tü, İstanbul' sokaklarında fazlala « şan bir âfet, 5 — Bir nota, Çehtre« nin üst kenarları, 6 — Kibtarcası « na, T — Çünkü, “Tersinden ckunut Sa bir harfin okunuşu olur, 8 — İstanbulun sayfiye yeri, Bir har . fin okunuşu. 9 — Eski kahramanı, Yemek. Dünkü bulma: bir Türlç mizim halledilmiş şekli 34 2 ilen idare edeni REŞAD FEYZİ YÜZÜNCÜ Dizlidiği yorı «YENİ SABAH» müretliphanesl Bi Neşriyatı diği yerı matbaası «Son Telgraf