1 Eylül 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

1 Eylül 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA :? Yazan: Buber Neumann Kadınlar bölmesi yasaktı amma | Çevirent Nazım Kemal çoğu kadınlarla yatıyordu Tefrika No: — 20 — — Demek ki, siz çalışmak 1s- tiyorsunuz öyle mi? İşte her biriniz için 75 parça çamaşır.. Ve bir kalıp sabun., Adamın bize verdiği bir ka » hp sabun, ancak bir ceviz bü- yüklüğünde vardı. Kirli çama- #ırlara bir göz atınca, bit için- de yüzdüklerini gördük. Bunun la beraber ateş yakarak işe ko yulduk. Azılı bir katil olduğu- u sonradan öğrendiğimiz bir adam, bize mütemadiyen su ta- gıyordu. Bu korkunç suratlı sa ka, bizi bir müddet süzdükten zonra yanımıza sokuldu ve tat- h bir sesle: — Kuzum, ne yapıyorsunuz? dedi. Bu, böyle olmaz.. Çama- gırları, kamp usulüne göre yı- kamak lâzım.. Ona dönüp hayretle sorduk: — Bu da nasıl şey? — İlk önce bir kalıp sabu- '1u cebinize atarsınız. Sonra ça maşırları kazana koyar, — bir müddet kaynatırsınız.. İşte o kadar. Doğrusu bu usul, ziyadesile hoşumuza gitmişti. Sakanın de- diği gibi hareket etmeğe başlı dık. İşimizle meşgul olduğumuz Bırada, saka, tekrar yanımıza geldi, Hiç bir mukaddemeye Tüzum görmeden sordu: — Size sandeviç getireyim, ister misiniz? Onun bu sevimli teklifi bizi gevindirmişti. Memnun bir eda ile cevap verdik: — Teşekkür- ederiz... varsa, Bunun üzerine saka, başını alıp gitti. Ve aradan çok geç- meden elinde iki sandeviç oldu ğu halde yanımıza döndü. San- deviçleri, deli gibi yemeğe baş ladık. Fakat biz daha ilk Tok- mayı yatmağa vakıt bulama - Eğer dan, saka, bu sefer bana doğ- ru eğilerek mırıldandı: — * — Paidiom Crousnitsa Sam - noi! (Gel, seninle * güleşelim!) sonra elile köşedeki küçük o- dayı göstererek beni yatmağa dâvet etti. Greta Sonntag, hiç Rusca bilmediği için adamın söylediklerini anlamıyor, etra- fına şaşkın şaşkın bakıyordu. " Ben sakayı fikrinden vaz ge- çirmeğe çalıştım. Ona, Alman olduğumuzu, bizim — âdetimize göre böyle şeylerin çarçabuk ayakta yapılamıyacağımı anlat- tım. O, bütün bu sözlerime gev rek bit kahkaha ile mukabele etti:. — Ha! ha! ha! demek ki, siz Almauasınız öyle mi? Ama ha - yır, siz her şeyden önte, Ka- raganda kampının mahkümla - rısınız. Eğer bunu hesaba kat- mazsanız, burada açlığınızdan ölürsünüz.. Saka, bir müddet daha bizim- le münakaşa ettikten sonra, her halde çok budala kadınıar olduğumuza hükmetmiş olacak ki teşebbüsünden vazgeçti. Karantinada cezalarını doldu- Tup serbest bırakılacaklara sus etrafı tel örgülerle çevreli küçük bir baraka vardı. Bura- da mahkümlar, «Yeni bir em- Te kadar bekletilirdi. Acaba biz de, beş yıl veya on yözaeee ba hekdiyerlar sran- Karağanda kampının merkezi- ne taşıdılar. Burada, bizim İi- çin, yepyeni bir hâyat başlı - yordu. Kadın mahkümlara tah- sis edilen kovuş, geniş bir sa- londu. Salonun tam orta yerin- de, sabah akşam gürül gürül bir soba yanıyordu, ve hararet derecesi on ilâ on iki derece a- rasındaydı. Bununla beraber, döşemelerin ve yatak vazifesi- ni gören tahtaların — üstünde binlerce tahtakurusu kaynaşı- yordu. Karağanda kampının merkez kesiminde, ilk defa olarak, ca- niler ve yankesicilerle karşılaş- tım. Bunların içinde paçavralar giymiş ihtiyarlar da vardı. Ar- kadaşlar, burada, sık sık hirsiz- hk vakalarına tesadüf edildi ğini ileriye sürerek, bize il yatlı olmayı tavsiye ettiler. Bu- 'un için en iyi çare; eşyamızı bir yastık yapıp başımızın altı- na koymaktı. Biz yalnız hır- sızlardan değil, tahtakuruları 1- dan da korunmak zorundaydık. Geceleyin, sırtımızdan elbisele- rimizi çıkarmadan, başımızı bir atkıya sararak uyuyorduk. Fa- kat buna rağmen tahtakurula- rı, bir yolunu bulup, vücudumu zun en mahrem noktalarına ha- dar sokulabiliyorlardı. O gece dışarda, düurmadan kar yağdı. Ben başımı, kovu- şun küçük bir penceresine da- yamış uyuyordum. Bir aralık, müthiş bir gürültü ile uyandım. Vaziyeti tetkik edince, pencare kasasının söküldüğünün ve ba- gımın altında düran eşyanın a> hap götürüldüğünün farkına vardım. Ertesi gün, kovuş âmirine so- yulduğumu yana yakıla anla tam ve ondan derhal harekete geçmesini rica ettim. Fakat o, ümitsiz bir halde başını sallı- yarak: — Yapacağımız araştırman'ı bir netice vereceğini hiç ummu- yorum, dedi. Bu hırsızlık vakâ- Bına, nöbetçilerin de iştirâk et- mediklerini kim iddia edebili — Evet amma çalınan ceke- timde, hapishane direktörlüğü- nün, yatırdığım paraya muka- bil verdiği makbuzlar da var. h. — Şu halde bir deneme ya- kildi ve bana sordu: — Kendisine, makbuzlarının iade edilmesini istiyen Alman kadını siz misiniz? Başımla tasdik ettiğimi gö- Tünce, cebinden makbuzları çı- karıp bana uzattı. Her halde | beni geceleyin ve gizlice soyan | hırsız, bu delikanlıydı. Karağanda kampında, cani! rin ve azılı hırsızların husu: bir mevki vardı. Onların naza- rında, siyasi mahkümlar, Sov- yet Rusyanın en amansız dü;- manlarıydı. Halbuki kendileri, şerefli vatandaşlar sayılırdı, Ge teleyin, kadın erkek bir masa- nın etrafında toplanarak, saya- ha kadar kumar oynamak im- kânını bile buluyorlardı. Votka» sız kaldıkları da hiç olmuyor- du. Kampın talimatnamesine gö- re, erkek mahkümların, kadın- lar tarafına geçmesi yasaktı.. Halbuki ben, bunlardan çoğu- nun, kadınlarla yattığını göz- Nuri Kıllıgıl | Fabrikası için müracaat Vereseden biri burada Madeni Eşya Fabrikası kurmak için müracaat etti Kü Nuri Killiğil veresesinden Süley- man Faik adında bir sat, dün vi yete müracaat ederek, madeni c fabrikası işletmek için kendisine ruh aatiye verilmesini istemiştir. Müra- casta göre, Nuri Killigil mühimmat fabrikası tâdil ve tamir edilerek, ma deni eşya imüline yarayacak halo getirilecektir. Vili celemeke baş lamıştır. Müsaade verilse bile, pat- layıcı madde imâline mani olmak için sık sık kontroller yapılacaktır. Vilâyet, bu münasebetle, diğer ma- deni eşya yapan fabrikaları da kon- trol etmeğe korar vermiştir. Mi li -l Atatürk Bulvarındaki cinayetin farli tevkif edildi * Atatürk - Bulvarında müracaatı Balâhattin Ünlü adında bir genci bıçaklıyarak öldürmekten sanık Şeref, dün adli- müteaki) yeye verilmiş sorgusunu tevkif edilerek ceza evir miştir. Şeref sorgusundı «— Öldürmek niyetinde di korkutmak istemiştim. Fakat oldu bir kere> demiştir. BUi SÖÜ - Denizde boğuldu Paşabahçe İskele caddesinde 28 Humarada oturan Celâl Erdal adında 17 yaşlarında bir genç, vapur iske- Yikkek Bilmediğinden arlıye kapı DA Üniversite Rektörü yarın Avrupaya gidiyor Maarif Şürası toplantıldına işti- rak eden İstanbul Üğiversitesi rek- törü Ömer Celâl Sarç, dün Ankara- dan şehrimize dönmüştür. Rektör, Şüra çalışmaları hakkında malümat vermemiş ve 2 eylülde Av- rupaya gideceğini söylemiştir. Ümer Celâl Sarç, Avrupanın muhtelif şe- hirlerini ziyaret edecek, ;bu arada iktisadi konferanslara katılacaktır. Istanbul sergisinden bir heyet Avrupaya gidiyor İstanbul Sergievinin eğlence kıs- mını temin için sergi tertip komi- tesinden Sarrı Enver Batur ve İh- san İpekçi bu sabalı uçakla Romaya gideceklerdir. Kendileri Romada sirk ve Mınapark temini için temaslarda balunacaklar ve bu iş için ödenecek bedeti döviz harcanmamak için Türk parasından teklif edeceklerdir. İtal- .yada müsbet' bir angajman temin e- dilemediği takdirde Viyanaya geçe- ceklerdir. Kızılayın mehtap gecesi Kızılay Derneği Kadıköy - Şubesi 7 eylül 949 çarşamba akşammı Şuadi- 'ye Plâj gazinosunda bir (Mehtab Ge- cesi) tertib etmiştir. Saat 21 den itibüren bağlayıp sabaha kadar de- vam edeçek olan mevsimini bu son mehtab gecesinde müsubakalı dans- lar yapılacak, Necmi Riza Ahıskan ile arkadaşları iştirük edecek ve sürprizli eğlenceler ve — piyangolar tertib edilecektir. Hacca gidecekler ıçin Hacca gitmekte olan hacılara bir firmanın Cidde teslimi İnifin liz altınını 63, Türk altınını 58 5 Türk Jirası üzerinden sattığı haber alınmıştır. Böylece bir Türk altınından 13 lira fazla para tahsil edilmekte- dir. Hacıların seyahati yüzünde© altın piyasası gittikçe hararet- lerimle gördüm. Her halde bu mahkümlar, nöbetçilerle anlağ- mış olacaklardı, (Devamı var) lenmektedir. Dövize tahvil e lebilen Mısır kredi fonsiye tah- villeri de bu meyanda ayni mak- WP i G örlük hayatta sik sik, fa - kat gelişi güzel kullandı- iamız tâbirlerden biri de, karakter- dir. Halk, bu tâbiri ahlâki n kullanmak - itiyadındadır; paikoloğ ise bu mefhumu, insanı başkaların. dan ayırt eden hususiyetler, bir ko- lime ile buy münasında istimal e- der, İnsanlığın karakterle uğraj ması, cemiyet hayatile birlikte bi Tamış olun gerektir. İnsanlar, süde- ce bir morak ve — tecessüale değil, beraber yaşamanın icap ve zarüret- leri yüzünden, birbirlerinin ne mal olduklarını öğrenmeğe gayrot et - miş olmalıdırlar. Bu gayrot, fert - lerde kendini koruma — insiyakının tezahürlerinden biri sayılabilir. İşte, insanlığın asırlar — boyunca, birbirlerini gözetliyerek edindiği bil- birike bi- giler, birike, birer sıfat, ryer vasıf, nihayet birer karakter halinde kalıplaşmağa — başlamıştır. Fakat beşeriyet, asırlarca süren bu übeye rağmen, henüs istediğini enmiş olmaktan pek uzaktır. İ timaf hayatın gittikçe daha girilt, daha çapraşık ve daha kesif bir ma- biyet alması, insanların birbirl ni daha daha yakından, daha doğ - ru ve daba çabuk tanımaları ihti- yacını bir kat daha şiddetlendir - miştir. Halbuki, n in birbiri- n0 devrettiği tecrübeler, bu. ihti © karşılıyamıyor. Bugün dahi, in - san dediğimis bilinmeyen varlığın Kemremmre e Üniversitteye bu yıl alınacak talebe sayısı SAD İstanbul Üniversitesine bu yıl 2750 talebaj aliziciktan Bana göre Hü kuk Fukültesine 1000, Tıp Fakülte- sine 600, Edebiyat Fakültesine 350, Orman Fakültesine 200, Eczacı O- kuluna 80, Diş Tebaboti okuluna 60 talebe alınacaktır. Kayıtlara 16 Fyltido bağlanacak 15 Tkimde son Tei Tıcaret Bakanı Trakyaya giti Eğe bölgesindeki tetkiklerini mü- teakip İstanbula gelen Ticaret ve Ekonomi Bakanı Vedat Dicleli, ya- nında Bakanlık dış ticaret reisi, iç ticaret ve sanayi genel müdürleri ve husüst kalem —m olduğu halde dün Trakyaya gitmiştir. Ba- kan, cumartesi günü İstanbula dö- necok ve mütcakiben Ankaraya gi- decektir. l Jandarma Komutanı Albay oldu İstanbul il jandarma komutanlı- Şana tâyin edilen Siyami Sunkar, İz- mitten şehrimize gelmip ve vazifesi- 'ne başlamıştır. Sünkâr, yarbaylıktan al- terfi etmiştir. Süt Fabrikası Şehrimizde bir pastörize süt fab- zikası kurmak istiyen Fransız firma sile belediye bir anlaşmaya varmış- tır. Münasip bir yer bulunur bulun maz inşaata başlanacaktır. Zarfçılar artmış Çakmakçılar ve — Sultanhamamı semtlerinde zarfçıların çoğaldığı yo lunda vilâyete dün bir şikâyet ya- pilmiştir. Vilâyet, bu şikâyeti nazarı dikka- te almış ve Emniyet Müdürlüğünün nazarı dikkatini çokmiştir. Fırinların kontrolu Belediye müfettişleri fırınları da- imi bir mürakabe altında bulundur- maktadır. Dün kontrol edilen 200 farından 7 si cezalandırılmış, 20 si- 'ne de tenbihatta bulunulmuştur. Karcılıkurt hastalığı Boğazın Anadolu sahilinde yapıe lan sıhhi kontroller neticesinde kan calı kurt hastalığından şüpheli 20 kişi tedavi altına ahınmıştır. Bunlar dan ikisinde hastalik bulunmuştur. italyan havacıları 29 kişilik mürettebatı ile bir İtal- Yan tayyaresi yarın saat 14.30 da şehrimize gelecektir. İtalyan havacıları cumartesi gü- 'nü saat 10.30 da valiyi ziyaret ede- satla piyasadan toplanmakta- dır, cektir. sıkolog Gozıyle r Pa. karak meçhul - tarafı bulatmak için pı loğların, — psikiyatr'ların, — battâ pedagokların en sıkı jlmi usullerle ve en modern araştırma vüstalari- le dürmadan çalıştıklarına şahit 0- luyorua. Bugün, şüphesi Aristonun ta - lebesi Th&opkraste'in — karakterler hakkındaki ilk denemesinden ,üs - tadı evvel Bokrot'un ve Câlinus he kimin mizac tasnifinden hayli iler- de bulunuyoruz. Pakat bütün gay - retlere rağmen, karakter bahsinde, eleler halletmekten izyade mes' eleler. vazetmeği henüi: bir. kazanç Hem bugün,> geçmiş asırlara nishotte, karakter masele- lerinin hor adım başında karşunuza saymaktı çıktığı ve bizi birer sureti hal bul- mağa zorladığı bir devirde yaşıyo - ruz, Tarihci, kavramak ve izah et- mek istediği bir tarihi — yahsiyeti, südece hâdiselerin elinde bir oyun - cak gibi telâkki etmenin mânüsız- lığını anlamıştır. Cemiyotin payını küçümsememeklo — berabor, — ferdin hissesini de belirtmek mecburiyo - tindedir. tan far Tarihi şahsiyet, — devrinin niyetinin muhassalası olmak- bir şeydir. Hattâ bazan cemiyette ve devirde onun damga- gn görürüz. Bu damga ise, onun ferdinin, mizaç ve karakter damga adır. Demek tarihci, tarihi şahsiye- ti ayni samanda bir kürakter ola- Tek kavramak zarüretini duyuyor. Edebiyat tariheisi, bir edibi, ha- yatı, mühiti, mâruz kaldığı ler ve eseri ilo bir bütün hülinde kavramak isterken, yine karakter muammasile karşılaşıyor. Terbiye, işine göre adam seçme, adamına gö- re iş bulma, psikiatri, kriminoloji, idare, politika ilh.. sahalarında, her an, karakter mes'elesinin mutlâka halledilmesi icabeden hayatt bir bil- mece gibi ortaya çıktığı görülüyor. Bu ihtiyacı karşılamak için fikir ve ilim âleminin büyük cehdler sarlet- tiğini de biliyoruz. Bazı fikir adam- larının kendi şahsi intibalarına da- yanarak meydana getirdikleri ka - rakter tarif ve tasniflorinin ra, bol müşahede, derin tetkik geniş anketler ile yapılan ciddi a- raştırmalar görüyoruz. Hasılı, için. de yaşadığımız cemiyetin icap — ve şartları, bizi hem kendil hem do birbirimizi daha iyi tammağa sevk ediyor. Kendimizi ve birbirimizi da- ha iyi tanırsak, daha insanca yaşa- yacağımızı umuyoruz. Belki de bu bir vehimdir. Fakat vehmolsun, ha- kikat olsün, böyle bir ümitle çalış- mağa başlamış bulunuyoruz. — Hemi © kadar hovesle ve güyretle çaliş - Makta bügün artık " pe nin içinde veya yanıbaşında, mev. zuu karakter olan bir tetkik sahası karakteroloji adile doğmuş ve hat- tâ oldukça da gelişmiştir. Bir ilim şübesinin teşekkülü —de« mek, mevzumn ayrı ve belli olması, ilmi usullerle işlönmeğe müsait bu- lanması, nihayet “araştırmalar neti- cesinde, tetkik etliği l sında devamlı bağların keşfedilme - si, yani vakıaları izaheden kantn - lara ulaşılması ve, en #o oları da, kendine bir tatbikat sahası bul- loji « hâdisel ması demektir. Bu şartlara uygun olarak kurulan her yeni ilim şub siçayni zamanda, mazinin derinlik- lerinde kendine bir başlangıç no takı arar, Hele kadim Yunanda ken dine bir piz balursa, asalet beratını da elde etmiş olur. Bazı eczahan lerde yeşil ve kırmızı su ile dolu ki kavanozun yanında Bokrat ( Cülimus'un birer büstü — bulunur Bu iki hekim, tababet ile eezacılı- ia piri sayılır. İşte karaktroloji - nin de bir eczahanesi veya bir mu- ayenehanesi — olsa, ba yeni ilmin mensupları, — Bokrat ile Cülinus'un ortasına Thâphraste'in büstünü koy makla mes'eleyi pok âlâ halledebi- lirler. Hakikaten bu üç zat, modern ka- rakter ilminin piridirler. Hem o ka- darki, mizaçların tarif ve tası de asırlarca katı" nasaı sayılmış o- lan kadim dört hılt mazariyesinde, modern İtalyan bio-typologie mek- BÜYÜK AŞK ROMANI Yazan : Seni görünce iyi olacağımı biliyordum. Rica ediyorum sen den. Yarım gidelim o doktora seninle. Peki, Ben seni kırabilir im hiç? gideriz. Fakat bu, © kadar lüzumsuz birşey ki. Eve yeni gelen Bedriye ha- nım salondan içeriye girdi ve ayağa kalkan Nejada doğru a- ğir, ağır, fakat bakışlarında bü Yük bir muhabbetle yürüdü: — Safa geldiniz, dedi, sizi bek liyorduk. Selmin Ona Nejadın rahatsız Jığını, kendisini bir doktora gö- türmek istedi; Bedriye hanım dedi ki: — Bence hiç lüzum yok bu- na. Selmin hastalığını unutma hdır, Doktorlar insanı bazan i- yi, bazan da hasta ederler. Lü- Zum yok. Nejat israr etti: — Belki yeni bir rejim ve- Tir, dedi. — Rejim nedir oğlum? İyi &ıda, iyi hava, ferah bir kalb, SERVER BEDI neş'e... Bunların hepsi var. Bir ay sonra da Adaya gideceğiz. Hamdolsun, Selminin sihhati çok iyi. O bir buhrandı, gelip geçti. — Şüphesiz, fakat... Nejat Bedriye hanımın oto- riteli bakışları karşısında söy- leyecek birşey bulamıyordu. An cak şöyle diyebildi: — Ben yarın gelirim de... — Buyurun, artık sizi her gün bekleriz. Şimdi de yemeğe ahkoyacağım sizi. Nejat birdenbire doğrularak: — Hayır, dedi, bugün müsa- ade ediniz, eve gitmeliyim, Ra- hatsız olduğumu arzettim. — Yoo...k! Evde size kim ba- kar? Hizmetçilerin elinde büs- bütün rahatsız olursunuz. Bu - rada Selmin var, ben — varım., Size ıhlamur yaparız, — vantuz gekeriz, yemekten sonra yatar- sın. İsterseniz şimdi istirahat e- diniz. — Hayır, müsaade ediniz de gideyim. No. 87 — Bir işiniz mi var? Nejat bu yalan fırsatından is tifade etti: — Evet, dedi, öğleden sonra eve bir mühendis arkadaş ge- lecek. — O başka. O zaman israr etmem. Fakat yarın yemeğe bek lerim. Sabahtan gelirsiniz. Has talığınız devam ederse, hizmet- gi bize bir telefon etsin, ben Sel mini yollarım. — Yarına kadar bir şeyim kalmaz sanırım. Buraya gelince biraz iyileştim. Bedriye hanım — gülümseyen Selmine bakarak: — Tabil, tabil., dedi. Genç kızın bu dürüşü o ka- dar tabii ve sevimliydiki, Nejat gözlerinin ucile ona baktıkca i- çine saf, temiz ve ferahlık ve- rici hisler doluyordu. Yemek teklifini reddettiğine pişman ol- mağa başlamıştı. Bir tereddüt geçirdikten son- ra kalktı: — İstemiyerek —müsaadenizi almağa mecburum, dedi, inşal- lah yarın. — Peki Nejat bey, Selmin de daha iyi hazırlanır. Sofrada o - nun marifetlerini görürsünüz.. Sabahtan mutfağa girer. Değil mi Selmin? Genç kız bir kahkaha atarak: — Tabüi... dedi, fakat Nejat beyi aç bırakmaktan korkarım, Gülüştüler, Bedriye hanım salonun ka - pısına kadar geldi. Selmin Ne « jadı sokak kapısma kadar gö - türdü, Bakıştılar. Bu defa Ne - jat genç kızı kucakladı ve du - daklarımı onun dudaklarına kon durdu. Sokağa çıkar çıkmaz, kendi kendine: <Hayır, dedi, müm- kün değil, ben bu kızdan ayrı- lamam>, İskeleye geldiği zaman, ora- da Nerimanla karşılaştı. Ondan evvelki vapuru kaçıran kız bek- lemeğe mecbur olmuştu. Neja- dı biraz daha canlı ve neş'eli görünce hayretini gizlemedi — Ne iyi! dedi. Selmini gö - rünce açıldımız galiba. Ondan evvel hâliniz bir tuhaf apura girdikleri zaman Ne- riman devam etti: — Ne yalan söyliyeyim, de- di, ben hastalığınıza — inanma- dım, Sizde başka bir hal vardı. - Ne hâli? — Bir şeye canınız sıkılıyor- du. Çok başka... tuhaf... adetâ büylük bir kederiniz var gibiydiş İnsan soğuk almca bu kadar kederli durmazki... değil mi? Nejat cevap verdi: — Kırıklığım vardı üstümde. Şimdi biraz geçti. Şüphesiz Sel- minin tesiri. — Fakat... Hâlâ eskisi gibi değilsiniz. Genç kız bir cesaret hamlesi le ilâve etti — Korkuyorum. — Neden korkuyorsunuz? — Sizde bir değişiklik var.. Demindenberi bunu düşünüyo - rum, Var, muhakkak. Soğuk al- gınlığı değil bu. Hayır Nejat | bey. Affediniz beni. Belki çok müvesvisim ben, İsterseniz nabzıma bakı - Fakat şimdi iyileştim. — Hayır, hayır... Ben başka geyden korkuyorum. Daha do rusu, Vildan hanımdan korku - yorun — Bu da nereden çıktı? Vil - danın samimi olduğunu iddia e- den siz değil miydiniz? — Sonra ben de şüpheye düş tüm, Çünkü bu sabal ona me: divende rastladım. Onun da hâ- li bir tuhaftı. Bana çok soğuk selâm verdi. — Biliyorsunuzki, onun günü gününe uymaz. — Daha iyi ya... İşte bundan korkuyorum, O gün samimidir, ertesi gün kararını di Gözleri dalan Neriman, titrek sesile devam etti (Devamı Var) n Yazan: Sabri Esat SIYAVUŞGI Karakterolojiye Dair ".—._q tebinin ç ifraz güddelerinin faali - layanan karakter tasnifleri #ik ilk çağa daldırmıp olduğunu ka- bul etmek zorundayım. «Bir insanın karakteri, onun mu- kadderatıdır» diyen Dümocrite'den sönra, mizaç ve karakter bahsinde iki yolun açı v risto'nun talebesi — Th6 ka « rakteri muayyen bir — gahsm fikir, düygü ve meyillerinin heyeti mec- muası addeder. Bu görüş, karakter- den ziyade, ferdin psikolojik portre- sini tazammun eder. Nitekim kene dığını görüyoruz. disi de, muasırı. bulunduğu kim - selerin böyle birer portresini vücu- de getirmiştir. Mamafi bu portrele- re dikkatle bakarsak, her birinde yalnız eğgoizm, — iyilik, kibir, sa- mimiyet, gibi vasıf ve hallerin birer yahıs hâlinde — resmedildiği görürüz. Bu bakımdan, — insanları böyle bir tasnife tâbi tutmanın im- kânı yoktur. Çünkü ahlâki gışların, şahıslaşmasından ibaret o- lan bu tasaife girmeyen insanlar, ekseriyeti teşkil eder. -Thâophraste olmuştur. Çünkü, ne de olsa, feri- lerin hususiyetleri müşahede edil - miş ve her birinin ahlâki hüviyetle- Gerçi bu tip portrelerde ekseri - ya bir tek vasfın israrla belirtildiği böylece portrenin daha çok ka- kaçtığı görülür. Fakat bu küt çizginin etrafında sıralanan di ger çizgilerin, bazan, bugünkü kı rakter tasvirlerinde dahi gözönün - de tutulacak kadar realiteye uy, ve aynı zamanda esaslı birer” ka - rakter vasfı olduğu görülür. Ba ne- | vi protreciliğin, XVIT asırda — bir | taraftan La Bruyöre, diğer taraftan Moliöre'in himmetile, kemaline er- diği “de mülümdur. | Fakat, ancak umüminin ilmi olur kaidesine uyanlar, mizaç ve karak- ter tarif ve tasniflerinde başka bir yol tutmuşlardır. Bunlar, ahlâki va- sıfları bakımından — insânları teker tekor ele alacak yerde, fertleri bi birlerinden ayirdeden husüsiyetler. | den hareket etm bu. suretle tesbit ettikleri vâsıf mihverlerinden | bir mizaç ve karakter .tasnifi çıkar-| mışlardir. Bu yolda ilk adımi aturi Bokratt'a göre mizağ; vücutta dört hiltan (müyi) imtizacından meyda- a gelir, Bu müyiler kan, safre, sovda ve balgamıır. — İdeal mizaç, bu mühtelif unsurların âhenkli bir | gtizacından doğar. Cölimus hekim de, aynı esasları ele alır ve tasnifi daha ziyade belirtir. Bu hekime gi kilere baskın oluşu, der. Böylece demevi, vi ve balgami olmak üzere dört tür- | lü mizaç vardır. inüs'dan sonra bu tasnilin, u- fak tefek bazı değişikliklerle, asır- larca- devam etti hayet XVIT asrın sonlarından iti- baüren, fiylosoflar, daha sonraları da | Psikoloğlar ve psikiyalr'lar birçok aç ve karaktor tasnifleri mey - 8 getirmişlerdir. Fakat iptida- da karakter ve mizaç tâbirlerinin | delâlet ettiği — münâlarda tam bir mizacı tâş Bafavi, şevda- | nif, bambaşka bir tarife dağyandığı | için, resliteden ziyade — mücllifinin | görüşünü ifade etmiştir. Bügün karaktere, ferdi Daşkala - rından ayırt eden hüsüsiyetler mânâ karaktrolojinin tev zau kendiliğinden meydana çıkmış Karaktroloji, şahsiyet yapı- n ele alır ve onu Tartleştirda ve imünferidleştiren vâsıfları içinde mü talfla eder. Hangi ruhi hallerin feri- lerde nasıl değiştiğini, ne gibi fark- lar gösterdiğini uraştırır. Ferdiyeti doğuran ana mihverini Ve bBu mih - vorin — etrafında toplanan — kuvvat hatlarım bulmağa gayret eder. Yas 'eleleri halletmeğe çalı oluyor. ni ŞU mo: şıf: Şahsiyeti terkip eden unsurlar nelerdir? Bunlar, hangi kanunlura arak, bangi tarzlarda bir araya | gelirler? Bu unsutlardan bir kısım Okul müdürlerinin verdiği sıciller giz tutulmyacak Mülli Kğitim — Bakanlığı, müdürleri tarafından tanzim edilen muallim. sicillerinin gizli tutulma- masına karar vermiştir. Buna göre, öğretmenler aleyhinde Bakanlığa ya | aılanlar, bir mektupla alâkalı öğret menlere bildirilecektir. Boğulmak üzereyken kurtarılan çocuk Beyoğlunda Altıncıdairede Müellif mektep Tamıa 9 yaşındaki oğtu Eto evlerinin sarmıcına düşmüş boğulmak — üzere iken itfaiyenin tahlisiye ekibi tara- fından ılmıştır. Çocuk baygın bir halde hastahane ye kaldırılmıştır. Iki Amerikalı mühendis Zonguldak kömür ocaklarının ha- yalandırma ve asansör tertibatı için gelen iki Amerikalı mühendis Mr. Mac Alevr ve Mr, Morty dün Zon- öaldre ga C. H. P. Kongresi GH K 'ötak krnaralri Dt başlıyacak ve lün sonuna ka- aa d GöşAlZ usulü portrecilik, südece ahlâki gö- | rüşe dayanır. Bununla beraber, bu 'tip portreler, karakter hakkındaki bilgilerimize sağlam bir — başlangıç | haltlerden herhangi birinin öte-| j Tfi Kırdı çıkmasında 18 numarada oturan Av- | VARARARARARARARA . doğuştan, bir kumı da” sonrüdün lnle olduğuna göre, hangileri doğuştan, hangileri” mükteseb'tir? Bu temel mes'eleler, karaktralo- finin çalışma nn ne kadar ge- niş ve çeşitli olduğu hakkında ax çok bir fikir verebilir. Çünkü düva, yalnız karakteri kendi yap ni nüve hâlinde bulan gayretkeşlor | YSi S1 içinde Te bile dendüf #mokter B ker| tetkik etmekten iboret değildir. 0: dar ilerl gitmemekle beraber, mo İ B *m Samanda çekii ürle, vora. terolağinin köklerini kdâ- | et mabit, cinsiyet, lerbiye, aa Hlükterolajinin köklerihi üA Ğ ÇA, | 5 Gl Un e ĞAL ee lam üsüllerle kavramağa icabeder. Bugün ba saba- 1' n her birinde birçok araştırıcı - Zin hevesle ve güğretle çahştılli İgörüyorun. Henüz bütün problem e muhafaza ediyor. Fakat nasları ve pesin bükümleri bir torafa ntarak, müsbet ilmin aşığında bu muamma - Plarr çözmeğe çalışanların, bir. gün, insan dediğimiz meçhulün bu tara: fini malüm yapacakları şüphesiz - dir. Daha — şimdiden, — elde edilen kazançlar, bu husuataki şüphe ve tereddütleri giderecek kadar sağ - lam görünmektedir. Bence, insanı mevzu olarak alan bütün ilim şü- belerinin, anlaşışlı bir işbirliği ile, | hakikatleri bulmağa çalıştığı tak - |dirde, insan realitesinin bilinmeyen tarafı kalmıyacağına haşırla ve feyizli ket noktasıdır. iman etmek, hamlelerin hare- ..-—.—.—.—.—.-.... Din dersı veren öğretmenlerin maaşi —— Geçen yil ilkokulların 4 üncü ve 5 inci sınıflarında din dersi okutul mağa başlanmış ve bu iş, sınıf boca larına ücret mukabili verilmişti. Fa kat ücretleri verilmediği için, hoca- lar buü yıl, bu v yapmak istex memektedirli aklı — bocalar . Eğiti tla, ücretleri- nin verilmesini, aksi takdirde bu vazifeden aflarını talep etmişlerdir. Çorum faciası suçlularının sorgusu Çorum vapuru faciasında mes'ul İgürülerek tevkif edilmiş olan vapu- run süvarisi Edip Kurtkar ikinci kaptan Necati - Bayramoğlu, anbar istifcisi Yakup Akyıldız, Iğdır nak- liyat anbarı sahibi Oruç Vurgun, nakliyat anbarında müstahdem Arif Polat, nakliyat komisyoncusu Enver ğur, kom kâtibi - Hikmet Şenol, tabanca mantarı imalcisi Li- li Lağor ve tabanca mantarı tücca- vi Ahmet Bözkürt dün sorgüları ya- pılmak üzere 2 insi sorga yargıçlığı sevkedilmişlerdir. Sanıklar geç vakte kadar devam eden sorguların- da evvelce verdikleri ifadelerini tek rar etmişlerdir. Bunlat -hakkındaki doğya” yakında' ağır ceza mahkemesine sevkedilecek v0 dürüşinalarına” ba iktir. Diğer târaftan sanıklar suçsuz ol duklarını ileri sürerek — asliye cezai mahkemesi nezdinde mevkuf halleri! nin kaldırılması için itirazda' biluna müşlardır. İngiliz elçisinin- Edirne gezisi Bizsat kullandığı bir jip arabasile Edirneye giden İngiltere büyük el- çisi Sir Nosl Charles, dün şehrimize nüştür. Elçi Edirne seşahatin- den memnun ve Mimar Sinanın &: ri olan Selimiye camiine hayran kâl mıştır. Biçi, bu arada Edirne — gençlerile hasbihalde bulunmüş ve onlarla bir- Hkte futbot oyaamıştır. İstanbul sergisi hazırlıkları Vali ve belediyo başkanı Dr. Lüt- 'dün yanında reis muavini Necati Çiller ve belediye fen ve i- mar işleri salâhiyetli erkâm olduğu hülde Sergi ve Spor Sarayma git Sergi Komiseri Sırrı Enver Ba turdan sergi çalışmaları izahat alarak serginin her tarafını İgezmiş ve yeni direktifler vermiştir. Sergi münasebetile P. T. T. ida- resi hâtıra pulları hazırlanmaktadır. Ayrıca başka memleket veya şehirle Te gönderilecek mektuplara <İstan- Bul sergisini geziniz> ibaresini taşı- yan damgalar banlacaktır. Demokratların Gemlik gezisi Beşiktaş D. P. il idere — kurulu, Bursa demokratlarile tanışmak mak «dile bir gezi tertip etmiştir. Buna göre pazar günü özel bir - vapurla Gemliğe gidilecek ve buraya gelecek Bursa demokratlarile bir siyasi top Tantı yapılacaktır. Ayni gün İstan- bula dönülecektir. Savunma bakanı — | Ankaraya döndü Bir müddettenberi şehrimizde bu- lunan Milli Savunma Bakanı Hüsnü Çakır, dün ukşamki ekspresle Anka- raya hareket etmiştir. ıstanbul Beşinci lcra Memurluğundan — swrcı Mahcaz olup satılmasına karar' | verilen Beyoğlunda, Tomtom mahal İ esinin Yeniçarşı caddesinde 52 sa. et apartımanının 3 numa katında mevcut muhte. lf renkte kadın . caketi, emprime rop ve manto vesalre 12 Eylüi w40 | tarihine müsadif — pazartesi günü sant 12 den 136 kadar mahallinde satılacaktır. Takdir edilen kiymetin 9 bulmadığı tasdirde 16 Eyill 99 tarihine rastlayan cuma günü aymı mahal ve saatta ikinci artırması dera Kılınasafondan talip olanların Batış mahal d bazır - bulunacak memuruna milracaatları Uân olu - dür, © EYLOK 1919 optan ıslâhat * lâzım... ükümetin türlü memleket. IH] lerden bir çok paralar har. — Ü cıyarak. götirttiği mütehae — £ sıslar raporlarını — vererek dönüyor. — |£ darş yahüt bazıları burada kalarak — İ5 dolgün maaşlarla — krlstal — masaları — K Işgal buyuruyorlar. Bunlardan tay. — & dali olanları da şüphesiz Ki vardır — fakat böylelerinin devede kulak ka- — Ö dar olduklarını sanırım. h Bizde Avçupadan mütehassıs ge- — 16 Ürümek Çığıkk aşağı — yukarı il Mahmut zamalynda ağılmıştır ; çüne — |e Kü Kavalalı Mehmet Ali paşa Fran- —i sadan getirttiği mürohassısların tav —N siyelerine uyarak Mısırın ziral, iktir — İ sadi ve askeri sahalarda Werlemesi — © ni sağlamıştı. 1870 - 1874 gavaşın. da Fransızlara karşı Alman örsesın — X na komuta öden general Moltko Bençilğinde Türk ordusunda müt: hassıs olarak çalışmıştı. İkinci Sultan Hamit zamanımda İstanbul İtfaiye teşkilâtını kuran ve İdare edan Mabar paşası meşhurdur. Meşrutiyet devrinde ordu ve donanm mayı islah İçin Almanyadan ve İn- giletereden mütehassıs heyetler ge- tirülmişti. Cumhuriyet devrinde 1se hükümet teşkilâtının her şubesi için — Vakit vakit Avrupalı ve Amerikalı — * mütehassıslar çağırılmış, kendilerin- den mufassal raporlar alınmıştır. Bir aralık balıkçılık mütehassısı bile trtülmiş, bu adamın çalışma tarzın da gösterdiği garabet, balıkçılıklakl cehaleti dillere destan olmuştu. İkinol Dünya Savaşından — sonra Mütehassısların - çoğu — Amerikadan — | geliyorlar. Şimdiye kadar yurdumu- Zu ziyaret edenlerin böyle türlü mll- letlerden oluşları birbirine zit mahi- yette raporlardan mürekkep koca. man dosyalar elde etmekten başka bir netice vermemiş gibidir. Bu dose — * yalarda öyle mufassal raporlar var dir Kİ ya hiç okunmamıştır, yahut şöylece gözden Beçirilip rafa konmuş tur. Çünkü biz kendi idarecilerimizi tâyin ederken bite ihtisasa değer ver miyoruz. — Bayımdırtık Bakanlığında bir. doktorun, MÜli Eğitim Bakan- dığında bir askerin, Savunma dığında bir avukatın, İçişteri Bakan- dıiğında bir. öğretmenin, mühim bir bankanın başında da bir fizik Hoca- sının bulunmasında mahzur görmüyo fuz. Bereket versin ki Hiç olmazsa Sağlık Bakanlığına bir. mühendisin getirildiğine şahit olmadık. Devlet teşkilâti arasında — gayeye yönelme bakımından bir nizamlaşına bulunması gerektiğini kim inkâr 6- der? Bu teşkilâtim toplu olarak ele alınması ve toptan islâh edilmesi 1â- twm gelmez mi? Bana öyle geliyor! Ki mütehassısların seçilmesi işi baş ka başka zihniyet ve görüşlere sahip kimseler tarafından ayrı ayrı yapılı dikça kesin bir netice almak imkânı yoktur. Bizden çok ileri memleket- derin hangisine benzemek istediğimi. zi bilmiyoruz. —Dünya — siyasetinde hangi devletin daha çok mücssir ol- düğüna bakiyorüz; Vakit vakit Al man, — İngiliz, Fransız, Amerikan mütehassıslarına baş vurduk ; karma karışık oldu. Bunlardan kime benze: mek ve kimi taklit ötmek istiyorsak - oradan bütün devlet teşkilâtimi istas ha memuur bir heyet getirtmeli; bi rinci derecede — chemimiyetli — bütün kanunları ve üsülleri onların mensup oldukları memlekete, — zaruri - ufak farklarla, uydurmalıyız. Yoksa 150 sönedenberi devam eden islâhat bir. 0 kadar zaman daha sürer. Kadircan KAFLI | | t , , Bir inşaat şirketine ait tahkikat Bir kaç zaman cvvel savcılığa yas pılan bir mürsenat üzerine, Boyoğe Tunda Balo sokağında bürosu bulus inşaat şirketinin ev yapmak bazı vatandaşların parasını dolundırdığı iddiası üzerindeki tahkâ kat devam etmektedir. Dolandırıldıklarını — iddia — edenler celbedilip emniyet ve auliye mukana lari tarafından istievap edilmekte- dirler. Hâdise tahakkuk ettiği taktirde ba şirket emniyeti sulistimalden mahke meyo verilecektir. Şirketin bir kaç — vatanduşlun ev yapıp teslim etmek vüdile her biti- sinden 10415 bin Biza olmuk — uzere 50 bin kiradan fazla para aldığı ide di edilmektedir. ( İ KISA HABERLER Nekaenieiüikkisürümm/ * İstanbur Türkocağı — Başkanlıe Bından : 3 Eylül cümartesi günü ucaklılam rın aylık toplantı günüdür. Ocak- — | Paların saat 17 den itibaron ocak mee — ÜŞ zezinde oulunmaları rica olunuz. — Li * D. P. Kumkapı Nahiye idare — . Hayoti Reistiğinden : Nabiyemis ve ocaklarımız adına 3 eylül M0 cümartesi günü Yenikapı Göksu Aile Bahçosinde sabaha kudar muatzam bir programla devam edo- cek büyük bir sünnet düğünü tertip edilmiştir. Çocuklarim sünnet ettirmek urzu. sunu izhar eden partili partisin bü. tün vatandaşların bergün saat 18 den 29 ye kadar Kumkapı İskele Cad desindeki uahiye merkezimize mürı caatlarıt saygile rica olunur. * Yeni Romanya — Başkonsolusu dün sabah vali ve belediye başkanı Dr. Lütfi Kırdam giyaret elmiştir. * Süleymaniye C.HLP. semt ocağı 2 eylüt akşamı Şehzadebaşı Kui salonunda bir sünnet düğünü tertip etiniştir. Semtia — fakir çocuklarını sünnet etmek maksadile tertiplenen bu düğün sabaha kadar devam eei “k Yozgat silebi pok yakımda fe- | D konderandan krom yükliyerek Ame- * î rikaya gidecek, dönüyte de buğdüy “;' Ketirecekir, b Şull

Bu sayıdan diğer sayfalar: