14 Ağustos 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

14 Ağustos 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Çeviren: Nazım Kemal Teftika No. — Tevkit edilmedim fakat misafirhaneye Sonra korkudan titreyerek ko gup kapıyı açtım. Karşıma, 0- tel sahibile birlikte Üç Guepeu a- janı dikilivermişti. — Verdikleri #mri anlıyamıyordum. Kulakla- rım çınlıyor, çekiç darbelerinden çıkan gürültüye benzeyen made ni bir uğultudan başka birşey duymuyordum. Aradan çok geçmeden odam- , çizme sesleri doldurdu. Ajan lar, hâlâ uzanmış yatan koca - min etrafını sardılar. Komando gefi gür bir sesle bağırdı: — Heinz Neumann ayağa 'I emir Üzerine kocam, atağından fırladı. A- janlardan biri derhal sordu: — Yanında silâhın var mı? Birkaç saniye içinde kocamın yüzünü tarifsiz bir dehşet kap- Tamıştı. Bir aralık yorganı yum- ruklayarak inledi: — Beni ne hakla tevkif ediyor sunuz! Komando şefi, müstehzi bir e da ile homurdandı: — İtirazınızı daha ilerde ya- parsınız; şimdi derhal giyininiz! Sonra pençereye doğru yürü- dü ve perdeleri kapadı. Ajanlar, odada araştırmalara koyulduk - ları sırada otel sahibi bir koltu- ğa oturmuş bizi seyrediyordu.. Kocam telâşlı hâlimi görerek beni yatıştırmak İstedi — Bu ürkmüş kedi tavrını bırak, dedi. Sesinde ne korkuya, ne de ümitsizliğe benzer birgey var- dı.. Mütemadiyen gülüyor, bana takılıp duruyordu. Komando şe- $i, hemen itiraz etti: — Almanca konuşmak yasak! Ajağlardan gişman Ve kısa boylu olam, kütüphanemizin al- tını üstüne getirerek bulduğu süpheli eserleri, bir av köpeği sadakatile, götürüp şefine gös - teriyordu. Trotski'ye, Zinovief'e Radezki'ye, Boukharine dair ya- zılmış kitaplar, yerde sürünü - yordu. Komando şefi, bunları karıştırırken vaktile — Stalin'in Neumann'e göndermiş olduğu bir mektubunu ele geçirdi. Bu mektupta Stalin, kocamı, Alman komünist partisinin resmi orga- ni olan «Kızıl bayrak» gazete - sinde Zinovief'e karşı siyast bir hökeme geçmeğe dâvet ediyor- u. Komando gefi, bu mektubu pek mühim bulmuş olacak ki, a- damlarına daha sıkı bir araştır- ma yapmalarımı emretti. Az Za- ida odamızı, tozdan kesif bir bulüt kaplamıştı. Ajanlar, kitap Jarımızdan çocuklarımızın fotoğ raflarına kadar her şeyimizi toplayıp götürdüler. Kocamla karşı karşıya otur - muş birbirimizin yüzüne endi - geyle bakıyorduk. Korkudar. diz lerimiz, mütemadiyen titriyor - du. Heinz, söylediği Rusca cüm lelerin arasına, bazan Almanca sözler sıkıştırıveriyordu. O, bir B n u T — Stalin, sayısız cinayetlerin mes'uliyetini omuzlarında taşı - yor Buber! Eğer sen hayatta kalır ve bir defa daha yabancı topraklara ayak basarsan, sa - kın Adler'i ziyaret etmeği unut- ma!.. Sonra üzüldüğümü görerek i- lâve etti: — Bu kadar ümitsizliğe düş me!.. Herşeye rağmen günün birinde yine elbet — buluşuruz.. Şafak sökmek üzereydi. Gefçi lüks otelinde oturan halkın gü- rültüsü bize kadar ulaşıyordu.. Fakat ufukta beliren güneş bize, hiç de, sükün ve emniyet vadet miyordu. Artık son saatimiz yak laşmış sayılırdı. Ben, ağzımı a- çamıyacak kadar bitgindim. Komando şefi, araştırma zabtı mı okumağa başladı: <Trotski'ye Zinovief'e Kamenef'e ait altmış kitap ve bir çok mektup ve ev- Takla dolu bir valiz müsadere e- dildi...> naklolundum Heinz, eline beresini ve palto Bunu aldı. Artık gitmeğe hazır- lanıyordu. Ben kütüphaneye ar- kamı dayamış ağlamamak için tırnaklarımı etine batırıyor, du- daklarımı, kanatıncaya kadar, 1 mriyordum, Nihayet veda et- mek zamanı geldi. Birbirimize sarıldık. Ben kendimi tutamayıp ağlamağa başladım. Ama kendi kendine: <Ağlamağa — hakkın yok!» diyordum. Bu esnada ajanlar, kocama mütemadiyen sesleniyorlardı: — Haydi bakalım, çabuk ol! Bunun üzerine Helinz kapıya doğru yürüdü, arkasına döndü, tekrar koşarak yanıma geldi ve beni bir kere daha kucakladık- tan sonra mirıldandı: —Ne yapalım, kaderimiz böyle.. Ağla, karıcığım ağla! Gerçekten ağlanacak - hâlimiz var! Odamız, bomboştu. Gün doğmuş olmasına rağmen hâlâ tavandaki ışık yanıyordu. Sahi- feleri yırtılmış birçok kitaplar Jar yerde sürünüyordu. Birdenbire aklıma bir. fikir geldi. İçimi, ihik bir Ümit rüz - gürı doldurdu. Merdivenleri hız Ta indim, Heinz'in eski bir dos- 'tu olan Komintern'in asayiş şu- besi müdürü Alichanof'ı gidip görecektim. Kapıyı, bana karısı açtı. Alichanof, ter içinde, ya- tağının bir kenarına ilişmiş otu- ruyordu. Heinz'in tevkif edildi- ğini öğrenince, sadece başını sal layıp terini kurulamakla yetin - di. Hıçkırarak kocamı kurtar - mak hususunda bir teşebbüse geçmesini ondan rica edince, yü züme, boş ve ümitsiz bir bakış fırlattı. Bununla beraber elin - den geleni yapatağını vadetmek ten de kendini alamadı. Halbu ki, zavallı Alichanof, bir kaç ay sonra, kocamın âkibetine uğ rayacaktı! Nanla'nın gözyaşları Bir Mayıs bayramının ertesi günü, odamda ansızın - telefon çaldı. Yakın dostlarımdan Ma- dam Hilda'nın emektar hizmet- çisi Nania, hıçkırıklı bir sesle, Tüks otelinin intizar — salonuna gelmemi, benden rica ediyordu. Telâşla aşağıya indim. Nania, Hilda'nın kızı Svetlana ile - bir- likte, köşede bekliyordu. Be - ni görünce, deli gibi boynuma sarıldı ve kulağıma eğilip fi- sıldadı. — Bu gece Hilda'yı tevkif et- tiler.. Sonra ağlayarak bana yalvar- mağa başladı: — Madam Heinz, ah ne olur, birşeyler yapsanız! Aman Alla- hım! Aklımı kaybedeceğim!.. Biz bir köşeye büzülmüş dert leşirken, işe giden Guepeu'nın ağanları, bu en samimi dostları- mı ele vermekte tereddüt göster- meyen ve devamlı bir. başarı hummasile cânlarını kurtarma - ğa muvaffak olan sözde <üdil» insanlar, salonun endam ayna- larile süslü gülünç ihtişamı 1- çinden süzülüp geçiyorlardı. Boğazımı tıkayan bir hıçkırı- Zi zorla zaptetmeğe — çalışarak inledim: — Rica ederim Nania, yeter artık ağlama! Elimden gelen her şeyi yapacağım.. Bir aralık Hilda'nın kızı Svet- lana, etrafına ürkek ürkek bak- tıktan sonra sordu: — Annem ne zaman dönecek? Nania, göz yaşlarile ıslanmış buruşuk yüzünü hırkasının uci- le silerek cevap verdi: — Pek yakında, benim sevim H küçük kukuçkam... Sonra, küçük kızı göğsüne bas tırarak otelin büyük kapısından çıkıp gitti.. Ben odama dönerken, eski bir ihtilâlei olan Polonyalı Valetzki ye, merdivende rasladım. Onu, her zaman olduğu gibi, hafifce selâmladım, (Devamı Var) İthalatçıya ihrac hakkı verilmiyecek Ticaret Bakanlığı dış ticaret dairesi reisi kat'i te İthalâtçıya ihraç habori bir müddettenberi dolaşmakta idi. Bu yüzden ihracat müsaadelerinde bir ağırlaşma olmuş, ninat verdi akkı - vorileceği bu hak tacirler intizar İftalyada olduğu gibi bizde kın tanınmasını bilhassa İzmir tacir leri ile İstanbul Tüccar Dorneği iste- mekte idi. Ticaret Bakanlığı bu yol daki rejimi ilân edilm len önce tamamla- miş ve rejimi oudan sonra ilân © miştir. Dün bu husasta malümatına mü- racaat ettiğimiz Ticaret Bakanlığı dış ticaret dairesi reisi Munis Oz; s0y: eİthalâtçıya ihraç bakkımı ta mmak ticaret rejimimizi yeni çık- sokmak olacağına. kanaat geti n Ticaret ve Ekonomi Bakanlığı hükümetten aldığı direktifle kat'i ka rarını vermiştir. Bu karar, hiç bir şekilde ihfaç hakkı tanımamaktadır. En iyi ticaret sistemimiz şimdi ku rulmuştur. Rejimin ilâmından sonra bir çok memleketlerin mümessilleri ayağımıza kadar gelmekte, tatil ve bayramlarda bile - çalışarak bizimle aktetmektedirler.> de- muahadeler miştir. Sergi hazırlıkları 1949 İstanbul sergisi milli mahiyet te olduğundan hariçten yapılan mü- racaatlara müsbet cevap verileme- mektedir. İzmir enternasyor rına iştirâk eden resmi müesseselere baş vurularak bu sergiye de iştirâk leri talop edilmektedir. Sorgi #aba- sında bulunan ağıçların ve yeni fi- danların dürümü ilgilileri düşündür İrsekte serginin açıldılı günlerin ge- velerinde bu sahadan girip çıkanla- t kontrol işi üzerinde dürulmakta- dır. Sergiye, inşaat için Sümer Bank 400 bin Jira hareayacaktır. Eti Bank, Tekel ve daha bir takım devlet mü- esseselerinin do ayni masrafa katla- Hacakları anlaşılmaktadır. İstanbul sergisi için Amblen olarak Fatih Sultan Mahmedin İstanbulun fethinde kullandığı gemilerden biri- İnin tokerlekli olarak sembolize edil miş şekli kabul olunmuştur. İhtilâstan yargılanma Arasyak Tokmak adında bir ka- dinle Karabet Tülbent adında bir erkek zimmet ve ihtilâstan sanik o0- darak ağır cess mahkemesinde yar- galanmaktadırlar. —Tddia — edildiğine göre sanıklar, memar olup bir Er- /meni mezarlığına geliri ihtilâs etmişler, mezarlığın ot ve çayırını da satmışlardır. Dün başlanan duruşmalarında nıklar tları reddetmişler, aidat ve teberrüat şeklinde olan — mozar- hık geliri hususunda tanzim ettikleri makbuzlarda tahrifat yapmadıklaı ni söylemişlerdir. Duruşma şahitle- rin celbi ve dinlenilmeleri için başka bir güne bırakılmıştır. Kaçma teşebbüsü Devlet Ieeisine ve hükümete tözle karetlen sanık olarak yakalanan İKezurumlu Halis Çiçeksiz adında bir genç dün adliyeye getirilmiştir. H: Tis, in koridorda bekletili iki hizla sorgu ken kaçmaya teşebbüs etmiş, kat merdiveninden — atlıyarak kapıya kadar gelmişse de <— Tutun tutun!! diye bağrışma- lar üzerine dışarı fırlıyan posta me murları tarafından tutulmuştur. Halis bilâhare sorgusunu mütca- İkip tevkif olununca da koridorlardan ge ken &— Adalet böyle mi olur!> diye ba ğıra bağıra aşağıya inmiştir. Sanık hakkında bu suçlarından dolayı da zabıtlar tutulmuştur. Kıbriısli öğretmenler Bir müddetten beri — gehrimizde fine bugün saat 9.30 da Çapa Eği- tim Enstitüsünde, 14 de Mar- mara lokalinde, 17'de Türk Ocağın da çay verilecektir, BUYUK AŞK ROMANI Yazan: S£ERVER BEDI Nejad bunu anlamakla vakit çireceği yarde, anahtarı bul- Yak için Vildanın çantasını a- radı. Masanın üstünde idi. Aç- tı, içindekileri avuçlıyarak or- taya döktü, fakat anahtarı bu- lamadı. Vildanın yardımı olma- Gan hiç bir şey yapamıyacağını anlayınca, tekrar kadına doğru giderken, ayaklı lâmbanın i- pekli abajuru Üzerine iğne i- le iliştirilmiş bir kâğıt gördü, hemen onu oradan çekip kopa di ve okudu «Canım Nejad, «Geldiğin zaman belki benii cesedimi soğumuş — bulacaksıı İçinde sen olduğun halde beı tatmin etmeyen bu dünyada da ha fazla kalmağa tahammül e- demedim. Son çılgınlığımı affet ve beni unutma.» Nejad küğıdı yere attı ve Vil- danın üstüne kapanarak, bütün kuvvetile onu 'arkası Üstü çevir- meğe uğraştı. Fakat o, şiddetle mukavemet ediyor ve boğuk se- kile haykırıyordu: — Bırak, Nejad, faydası Çok geç... bırak.. rahat.. istiyorum.. — Hayır, Vildan, yalvarırım, yalvarırım sana, dinle beni, Al- ğa b Parmağını lah aşkına, seni beni mecbur etme, dilinin üstüne bas, İçtiğin şey çıkar. Kurtulacaksın. Anahtar nerede, söyle bana, bir hekim hp geleyim. Söylemezsen konu komşu, runda kalacağım. Bir elini mides tırarak & harpalam: Tayan, k ran Vildan, cevap vermiyordu. Bi Tak gu sözleri söyleyebildi — Faydasız.. Nejad.. gitme.. hiç... bir yere... nafile... gider- sen... ken... ken... kendimi, denize... atarım! Vildanın mukavemeti o kadar giddetliydi ki, bir an ümldini ke- sen Nejad doğruldu ve ne ya- pacağımnı gaşırdı. İçinden bir ses, ona; ölmek. ben ber vermek zo inin üstüne bas Tanan ve arada bir küçük çığlıklar kopa- aralık derin bir nefes ala - No. 69 ler kendiliğinden hallolunacak, , Senin de beklediğin bu deği miydi?» fakat bu sese kargı, şka bir fikir tedaisi 'ap veriyordu: <Yazık! zinodan bir doktora telefon et, Muhakkak ki, yakınlarda — bir hekim vardır. . Ppiya doğru koştu. Vildan, bo- ğük sesile — Gitme! gitme! diye bağırı- . yordu. Nejad dinlemedi ve gazinoya » Kkoştu. Yakında bir Rum dokto- ru olduğunu öğrendi ve ona te- lefon etti. Yalının adresini ver- - di ve bir kadının - yanlışlıkla evi uzakta değilmiş. Adam he men geleceğini bildirdi, tetkiklerini henüz yeni ticarot | | bulunan Kıbrisli öğretmenler gere . «Daha ne İstiyorsun? diyor- du, işte ölüyor, bütün mes'ele- bak sıh kıvranıyor! Onu kurtar - malısın! onun ölümü Selmini de harap edebilir. Koş! Henüz va- kıt geçmemiştir. Köşedeki ga - Gazinodan telefon etmek ya - pılacak en doğru işti. Nejad ka- zehirlendiğini söyledi. Hekimin YENİ hu n ne olduğunu değil, ne bir düşünceden doğmuş O: a çalışacağım Her ne zaman kendi tabiatimizle çünkü bir anda görüp, temab ettiği- miş âlem hakkında bize (duygu ület- çanos de #ons) mizin gös- enaleyh en şüphesiz bilgimizdir. (bilgi — connaissance) muhitimiz o- lan âlemin mevcudiyeti ile - kendi varlığımızdan da bisi haber. dar ettiğinden — dolayı, zerra kadar şüpheye meydan vermişor ; çünkü ü- lemin . varlığını bizim bir anda bize bildirmekle — berabor kendi varlığımıza da en — küvvetli bir delil oluyor; o kadar kuvvetli ki, aklır ntıkın fevkindedir. Ak- fın bulacağı delillerin hepsi de ken- di varlığımız hakkındaki sarsılmaz- kanaato dayanır. Vicdanımıza — bu kadar kuvvetli bir (inanç) yani İ- man düygüsü ilham eden şeylere ilim ve folsefe lisanında (bedihi &vident) deriz. O geyler — mut Suygu ületlerinlizle idrâk edilen şey ler nev'inden olmak lâzimgelmez. Mo yarlığımızla Bugün saat 17 de partinin Fatih ilçe merkezinin açılış merasimi yapı lacaktır. Millet Partisi Kadıköy ilçe mer- kozi, kuruluşunun birinci gıldönümü münasebetile Kadıköy Mühürdar ga ginosu bahçesinde 20 Ağastos cu- Mmartesi günü #aat 20.30 da bir tesit morasimi tertip etmiştir. M. K, Partisınin dünkü toplantısı Milli Kalkınma Partisi merkez idare heyeti, dün Beşiktaştaki par ti merkezinde toplanmıştır. Bu toplantıda son günlerin 1Ç po| litika hâdiseleri görüşülmüş, İçiş. leri Bakanının, Vellefendide 'çırarı lan yangının sebebini muhalefeta atfeder şeklinde yaptığı beyanat şiddetle tenkit edilmiştir. Ege zelzele - bölgesinde yapılan kömür ihtiyacı $ekirimiz: nef Müdürü, Belediye İkti |*i Müdürü ve Orman Baş mühen evvelce gösterilen mın. Orman Ga n bölge- lerden Belediyeye odun ve kömür tahsisine karar vermiştir. Ayrıca - Belediye Reis ton kömürün on bin tona çıkarıle masını istemiş, Orman Genel Mü . dürlüğü de kabul etmiştir. Bu su- retle bu sene İstanbula tahsis edi- len odun, şehir ihtiyacının yarısı. na yakın kısmını, kömür de bir ihtiyacı karşılayacaktır. Nejad telefonu — kapadıktan sonra bir sigara yaktı. Heyecan dan soluyordu. Biraz nefes al madan yalıya — dönemiyecekti.. Sigarasını yarıya kadar İçti ve söyliyecekti? Herşeyi anlatmalı attı. koştu. Yazıhane odasına — mıydı, yoksa eline vizitesini tu- bir rüzgâr gibi girdi, fakat yi- tuşturup onu savmalı mıydı? ne mihlanıp kaldı. Divanın Ne yapacağını bilmediği için, tünde Vildan yoktu. Biraz bir karar verinceye kadar, ser vel söylediği gibi, kendisini nize atmış olabilir miydi? Hemen denizin üstündeki lara baktı. Evvelâ hiç birşey gi remedi, sonra biraz ileride ke hemen linde duran ipekli Nejad etrafa bakındı, biraz ile- rideki yalıda hayat eseri yokt dar şiddetle isteyen bir in: yarım saat son Ç Felsefi Bahisler olduğunu açık bir lisan ile anlatma- ı terdiği (Panorama) bedihi ve bina- |Ti Bu) beraber | gezintiler de parti propagandası ile| Mâkali olarak avsıflandırılmıştır. disinin hazır bulunduğu bir toplan | yt yapılarak mahrukat işleri görü. | | #ülmüştür. Neticedi takalardan vazgeçilmiş, nel Müdürlüğü, daha y muavini | Nâzım Arda ile Orman Genel Mü- | üçte, Ba- lona koştu, Ortadaki büyük pen çere açıktı. Oradan eğildi ve su- mere benzer birşey gözüne iliş- —k: ti. Evet, bu Vildanın demin be- — t kuşağıydı.. Denizde sandala, vapura, gemi - —a ye benzer hiç birşey de yoktu. Koşup oraya buraya telefon etmek faydasızdı. Ölümü bu ka- anı a canlı bir halde sulardan çıkarmak imkânsızdı.. SABAN celere zihi düğü ve hissettiği şeyi vü her gi olduğuna kuvvetle inan ki âlemde gördüğü şeylerin (haki kildi İrinda olduğuna inanır. dünyamın umuml mansarası Onun sahih olduğunu İsbat et mek için delil getirmeğe hacet yok: tur. Her ne göz v mak kâfidir. Dünyanın — göründüğü şekilde var oldu; hiç canlı bir şeyin yine ayni gekilde mevcut ola- âlimlerden ve - filozoflardan rette isbat etmiştir ve gördüğümüz erin hiç görü d bit olmuştur. Hattâ gelinceyo kadar, em büyük Âlimle rin en sağlam itikadı (içinde di geyli dün p yaşadığımız ve öldüğümüz) bu âle - min maddi olması keyfiyoti idi. Bu gün maddenin esâst unsuru olan a- tomu parçaladılar ve- madde dediği- miz şeyin gayet Küçük ve birbirle - rinden çok ayrı elektrik kıvılcımla- n ibaret olduğu ve bütün ki tik — Gectromagnetigne Mahiyetiv. de) bir kudret deryası olduğu anlaşıl dı ve atom denilen maddi mütbiş bir kuvvet kumkumasından ibaret bulunduğu tecrübe du. Maddenin vücudüno takribı bin senedenberi İti rete şayandır. âde koşfiyatın bizo öğrettiği haki kat bizim medeniyetimiz için ne ka- dar faideli olursa olsun, yine bizim için dünya yine gözlerimise görünen Kadıköy Malmüdürlüğün- de bulunan para Nisan, Mayıs, Haziran ekli dört yları e- bir para — bulumnuştur. — Düşüre paranın miktarile nasıl bir çanta lâmat ile birlüzte Kadı dürü bu mesele hakkında görüş - | tedir. | müşlerdir. Bu görüşmede Beledi » | h F ye, stanbula tahsis cdilen bep| Tekel Bakanı gidiyor lunan Gümrük ve Tekel Bakanı Dr Fazıl Şerafottin Bürge, dün şehti mizdeki Gümrük — Müdürtüklerini gezmiş ve tetkiklerde Ankaraya hareket edecektir. di kendine: «Cesaret! dedi, Sel- min'i düşün!» Sonra doktoru yerinden kalktı. Şimdi ona bestliğini muhafaza etmek İs- tedi. Bahçeye koştu ve kapının uzun önünde durdu. Ona çok görünen birkaç dakika İçinde, kalbi çarparak bekled Nihayet doktor, elinde ta ile, görünmüştü. ç nezaket - kelimesile - birlik ona ihtiyaç kalmadığını bil dirdi. Yol masrafıı nu geri çevirdi. Yazıhane odi dı ve cebine soktu. Divana baktı. didikti. dıncağız! Nejad onun biraz ev- Hemen soyunup denize atlama- — velki hâlini gözönüne getirdi - Oyı düşündü. Hayır, şimdi dok- Ona böyle bir ölümün mukad tor gelecekti. Onun güphesini Gder olabileceğine inanmıyordu a uyandıracak hareketlerden de — Böyle bir âkibeti hiç düştinme - sakınması lâzımdi. - — Pençerenin önünden çekildi ve h - — biç şüphesi * Tinklerine çeken sı gimdi Vildanı d - — du ve başını avuçlarının içine al- dı, Kulakları uğulduyordu. Kt ra bakar ken gözleri karardı. Sedire otur- - Şimdi bu kadının ruhundaki bü. hayâl mişti. Vildan, geçen hafta, inti- F arzasundan — bahsederken, Nejad onun bu hayâlini de ge lip geçici bir fantezi sanmıştı - tün fırtınaların - birer * mahsulü olsalar bile - hakika; Yazan: Filozot Rıza Tevtfik sonedenberi felsofe do bir itikat |kı güphe edecek kadar, acaip düşün -İna arzettiği) şu asılsız ni kaplırmayan halk, | caft var| bi katte de!) kendisine göründüğü ye- Onun naza - İle yüni panoraması bedihi bir hakikat- na göründüğü şeklidir dünyada ahlük kalmasa da her düşünüşten çürük bir zan ve bundan | a: yirminci asrın - akıllara hay» ret veren - keşfiyatı kat'i bir su - kleri gibi olma- |de imi surette ihtizâz hâlinde bulunan hudütsuz Çelektro manye - e sabit ol | edişimiz, hay- Maamafih bu harikul- maaşları tediyatında Kadı. köy Malmüdürlüğünde düşürülmüş içinde düşürüldüğü hakkındaki ma. Kayma- kamına müracaatları bildirilmek - Bir kaç gündür şehrimizde bu. | t bulunmüş- tur, Bakan, bu akşamki cispresle| lay, 32 ton maântar levha, hatırlayarak ne r çan Nejad bir verdi ve o- sına döndü, yer- ' Vildanın yazdığı kâğıdı al- nirleri bozuk olduğu için teda- Yastıklar didik Vildanın çektiği büyük sancının ve ruh acısının İzleri a- gikârdı. Nasıl kıvranıyordu, ka- Hall olunamıyan bir muamma Karşısındayız ! âni insâni şahsiyotimizle muhiti - Süni taşköl oden (maddi şeyler âlo. selâ Tuhumusu gözle görmüş, ve el/dünyadır. Yine bon bakkaldan — bir Biğala milsatebatisi düşünetik 0. İle tatosu z. Onun ne oldu - |kilo geker alacak oluraam (buna bir Taraak © bürük müsmmâ ile kargı, |ğunu hiç bilmiyorus ve galiba *hiç|kilo elektromanyetik kudrot dalga- İaşmış Oluruz. Bizim maddi ve hari. İdo bilemiyeceğis; lâkin var olduğun |(sı veriniz) demem. Bu hakikati aklı Mt dlmnle münsinlmlide Hayan — İdü mere Kadar lemeyin, sira |ma getiremem. Öyle diyecek olsam Sagtllen) aretinde eluz veidr an- | bi Sağkley di , battâ fe-|hömen beni aziz — dostüm — Döktor Te a örle bir tomna sayesin. İha şüphelero düşüren odur. Felkofe| Mashar Osman beye takdim oder - o idrâk etmiş olurus. Bu keyfiye- |Je yeni b an mo İto biz (bilmek) diyoruz ve hakikaten |S0f — (Descartea — Dekart) — yür Yemak yerken ağzımda çiğnediğim bir mu'cize olan bu bilişe o kadar |etmeyi bile varlığımını isbat —oden|bir lokma ekmekte büyük bir balde. ihamıyorus ki, ondan serre — kadar | küvvetli bir delil olarak telükki et «|yi yerin dibine geçirecek kadar a | şüphe etmek: - ilim ve felsefenin çet- İmiş ve (şüphe ediyorum. Demek ki, (tom enerjisi olduğunu da düşünüp| KI mes'elelerile hiç Ülfeti — olma - | düşünüyorum. Öyle iso varım!) do-Jendişe etmem, Dünyanın, benim yanların vicdanını rahatsız etmiyor, |mişti ki, meşhur bir sözdür ve üçe|me yarayan ve hoşuma giden bal ilim ve felsefe nazarında düsturü olarak mu'teberdir. Jen büyük mucize olân - yalancı pa Böyle karışık mos'elelerden habe- noramasıdır. Yâni benim duygu alâ- olmayan ve kendi — varlığından | tumın (bilmem no türlü sihril rliğında vüphe edemediğim ve haddi sa- ve hariçte- İtında nasıl olduğunu hiç keşfedemâf ansarasıdır. Yâni yeceğimize katiyı dün « İyanın, bana göründüğü şeklidir. A- objectif hakikati, yani (kendi gnn nasıl olduğu!) değil, ba- yandıjpı İlidir. Emini bu girmesinde benim uavi teşkilâtımın, - İyâni insan olarak yaradılışımın da İçok dahli vardır Bu türlü düşünüş, materyalizmin mddı olan İdenlizm felsefesine zihni- mizi meylettirir ve — (dünya benim muhayyilemin yarattığı bir eserdir,) cağına başka herkes inanır. Halbaki, bir |iddinsına varır. Bahsimizin movzuu âlim bir filezof nazarında bugün bu |felsefe olmadığı için hiç tafsilâta ya- şmiyorüm, Yalnız asıl mevzuumuz ——— ——— — İyünliş bir itikat “olamaz. Him — vo(ostetik ve güzel san'atlar mes'elesi- Millet Partisi — ğ F saimna metean Tnt İmakta Hetarde baamcalırı ve teşkilâtımı — Hmeie mllrur. gazariler « İnusarak bizo gürünon Memin encak e ER hçi B ll maalk bi Hü eaf yabig p bi yanenallln ileçeieele genişletiyor — (lyi Si Galkin bekber hiy İsabibu, herküs'n anlayamdı blk Dlla ea di da SKK Pertinirin | Bülay elt di lT enef. eli he #ütütemüde Çalıfkaal aai V tar. Açılış merasiminde Hikmet Ba- | hatin hakikat olmayıp muamma şek Güzel san'at movcudatın İç yü- Vi SS e dESe DA | ll o pana Dpıle 'en. İLünl bilmak selakle Biğ AAA SerSE İA A UN at ollZ Vübüllüe Tüka ada (iç yüzünü gösteren hâlini) gan metafizik ile hiç alâkadar ildir. Güzel san'atlerin atın sathından ayrılmaz — ve bir şeyin içine nüfuz etmez. San' - atkâr, bine rengile, şeklile ahengile vo ziyasile gölgesile görünen âlemin yalmın zahiri hâlile alâkadar. » Mei #elâ bir güzel kodının veya dilbor bir çiçeğin, ensicesini tetkik etmen, Çünkü güzelliğin ve çirkinliğin en - alâkası yoktur. n bir mühim şartı olan hakiki ka Üinı Şan vasıllarını ve tetki- mevcu sice ile hiç li (âhenk —- harmonie) in de fiziyo - doji mes'elelerile hiç münasebeti yok- Hattâ büyük birsan'atkâr za- hirde görünen şekilleri aynen taklit etmek hünerile de eli kolu bağlı bir adam değildir. O - Yunan Üs - tatlarının dediği gibi - (pütis) yâni yaratıcıdır. Hattâ bir şeyin bakiki şeklini bile daha zarif yapar. Yâni ) geyin mahiyetini değiştirmeden i- dealiser eder. — Daha siyade güzel- leştirir vo kendi muhayyilesinde ta- bur. savvur ettiği şekli model ittihaz e- dor. Meşk olarak hayalinde icadetti- |Bir hajtadaithal edilen mallar Bir hafta içerisinde limanımıza ecnebi bandıralı 13 gemi gelmiş ve | yüklerini tahliye etmişlerdir. Tahliye olunan ithâl malları gun dardır: 89 ton tuzlu deri, 4 ton İâstik, 12 ton izalâtör, 24 ton çelik boru, 41 ton kakao, 70 ton boya, 1187 ton İlbrikat yağı, 381 ton beton de miri, 106 ton kibrit çöpü, 165 ton 121 ton kalsiyum Karpit, 57 avva, 68 ton kauçuk levha, |8 ton radyo, 37 ton çivi, 40 ton lâm ton İkereste, — 80 ton Mâğıt, | 110 ton maltine teli, 217 ton demir çubuk, 72 ton radyatör, 225 ton ka. 15 ton oto'iç ve dış Tastiği, —a aa inemmee eee kadar giddetli olduğunu anlıyor- dü. Fakat « biraz garip! - büyük bir keder duymuyordu. Hiç bek lemediği bu ölüm onu fazla sars mamıştı. Belki Vildanın acısını daha sonraları ve gittikçe ar- , — tarak duyacaktı. Şimdi onun zih - nine üşüşen mes'eleler pek çok- tu. Evvelâ bu intiharı nasil ha- ber verecekti? Kime haber ve- kti? Polise gitmesi ve Vil- mektubümü vererek son yi olduğu gibi anlatması lâzımdı. O anda kendisinin ya - hda bulunuşumu nasıl izah ede- cekti? Tesadüfen uğ - bilirdi. Yahut - mektuptan na- sıl olsa anlaşılacak - araların- da bir aşk başlangıcı olduğunu da itiraf edebilirdi. E: asen si- vi altında bulunan Vildanın, ko- cası öldükten sonra, aşkla ka - rışık asabi bir buhranla intihar etmesi, buna benzer pek — çok vak'alara şahit olan polis ve ad gaşılacak birşey değil - - İiye di. * O halde, evvelâ polise gitmesi âzımdı. Saate baktı. Altıya ge- Odadan çıktı. Fakat ka - pıya gideceği yerde, salona doğ Tu yürüdü. Açık pençereden su- . İlara baktı. Dalgalar kemeri de alıp götürmüştü. Yine gözleri - — karardı. K (Devamı Var) ; Ht ARARAAAAAAA di o suretin hakiki âlemde belki h yoktur, ve işte bu hüne- Ona eski Yunanlılar ki, pofte kelimosi ndan gelir ve bugün yalmı şaire tahsis edilmiş olan bu tâbir, Yunan- |lilarca n'atkâr demekti. |Entibah devrinin oranlsis dahilerin- n meşbür. Micbel Ange öyle — bir hârikaydı. Büyük bir mimar bir res- bir şair ve bir ü Mu piltis. demişler Hazıı İtini heykoltraştı. â'nın büyük bir heyke Daha pek çok kişiler do balbuki, Mu: Michel Ange bir kıymetli de diyor ki, (bemboyaz bir ki | bi lekesiz olan gu mormer parçasın- da bi Benim a verdiğim fikir vardır.) çok Artist hâlik'idir. ülemde gi akkı var. Hariçteki eebur değildir. a hiç mülitaç ve Bütün bu mülühasalardan ve ta silâttan çıkarılan — hakikatler birer düstur. şeklinde ifade edilebilir edilmiştir ; yorum: Güzöl San'atlerin mahiyeti sübjectif'tir, yani enfüsi'dir. Şekil, | renk, ühonk ile alâkadardır. Hiç bir | yöyin iç yüzüne, gizli hakikatine bak | maz! Bize görünen âlemin zahiri şok- | lile alâkadar. Hattâ dahi san'atkür | © tabil şekilleri kopye etmen. Daha güzelini kendi hayâlinden yaratır ve ona vücut verir. Onun nazarmda ha- kikat, ilmin ve felsefenin aradığı hakikat değildir. (ihlâs — Sinceri - 16) dir. Yani duygusunu doğra ifade edebilmektir. Şimdilik bu kadar ye- ter. Bunlar evvolâ bilinmesi lâzım olan hakikatlerdir. — Bundan sonra ilâta girişebiliriz. Bazılarını kısnca - araedi- İki kişiyi öldü- ren Necibin duruşması Topk Salacıkta bir k Meviüdenin 7 yaşındaki — çocuğunu da öldürmek kasdile tekme ilı dan atmaktan sanık ötel ktibi ibin duruşmasına dün aj devam edilmiş şahit olarak polis me murları dinlenilmiştir. Dinlenen şahitler ayni malhiyotte ifade or Necibin cinayetlerin den sonra hasıl yakalandığını anlat mışlardır. Düruşma “diğer “tanıkfa; meleri için 2 eşlül cuma ne birakılmıştir. a Kemal adında bir eri, Mevlüde adında genç dıni biçaklıyarak öldürmek ve Ne- T cezada n dinlen günü Deniz hırsızları Ötedenberi saman zaman deniz hır sızlıkları yaptıkları iddia olunan Ah- |ret, Sultan ve Makaut sdlarında üç Yeniköyde 295 numaradaki in- rinden 16 sandık ve 3000 lira Avrupa Fayansı çalmışlar kaçırırlarken - yakalanızış- İsnat denizden lardır. Iraklı diplomatlar Irak Mebusan Meclisi sabık relsi Abdul Aziz Al Kassar, Irakın eski Moskova sefiri Abbas Bey, Irak Temyiz Mahkemesi ikinci reisi Su edi ÂArif dün uçakla şehrimize gel- mışlardır. | | — Iraklılar Istanbulda 16 .20 gün kadar kalarak yazlık - tatillerini geçirccektirler. Bu arada - Yalova | ve Bursaya da gideceklerdir. Bir amele yaralandı Üniversite inşaatında çalışan a - melelerden Servet dün sabah çalış- makta olduğu 10 metre yükseklik. telti lakeleden ayağı kayarak düş- müştür. Vücudunun — muhtelif yer. lerinden çok ağır gekilde yaralan - miş olan Servet, Cerrehpaşa hasta hanesine kaldırılmıştır. Ayancıkta kamyon kazası Devlet orman işletmesi kam- yonu dereye yuvarlardı iki gmele tomrukların altında kalarak öldü Ayancık (Husust) — Ayancık Ormanlarından Ayancık devlet orman işletmesi fabrikasına tom ruk nakfeden kamyonlardan Taş- köprülü Ali Tekiner idaresindeki Taşköprü: 39 plâka — numaralı kamyon yolda freni bozulduğun- dan dereye yuvarlanmış ve tom- ruklar Üzerinde bulunan amele - lerden ikisi yıkılan tomrukiarın altında kalarak ölmüştür. Şoför mahallinde oturan Halk Partisi Başkanı İsmail Çaylı ile şolör tesadüf eseri olarak kurtul. Jardır. Yapılan tahkikat neti- Tekiner tevkif mu cesinde şoför Ali olunmuştur. fürkiye bir Avrupa devletidir Fransa'da Birinci — Napolyon'un kurduğu İmparatorluğun 1815 Ve yı. Kılması üzerine Avrupa devletleri Vi- yana'da büyük bir kongre kurmuş- lardı; bundan maksat Avrupaya ye- 'niden nizam verilmesiydi. O zaman Osmanlı Devlotinin Avrupa kıt'asın. da geniş toprakları vardı; fakat Vi- yana kongrosine dâvet edilmemişti y zira karakter İtibarlle Avrupali sar yılmıyordu. Bunda haklıydılar, çün- Kü, Türkiyede İnsan haklarına say- € yoktüz. medeni kanun yapılma - müştiş kölelik vardı, — mahkemeler müstakil değildi ve valiler bile hü- kümsüz Idamlar yapabiliyorlardı. Reşit Paşa Avrupayı gezip ör - dükten, o devrin dünya çapında dip- Jomatlarile Kkonuştuktan #onra Barp kaşmak Tüzümünu kavradı;. «Tan- zimat fermanı» ni hazırladı; bu hâ- dise Üzerine — Türkiyenin Avrupali- dar yanında değeri ve İtibarı arttı; nitekim 1853 te Rusyanın haksız 0- rak Osmanlı İmparatorluğuna harp İlân etmesi üzerine İngiltere, Fran- sa vo Sardonya Hükümetlerinin it. fifak ederek yardıma koşmaları bu sayede olmuştur. Kırim müharebesi — müttefiklerin zaterile sona erince, e bir köngre toplandı orada Fransa, İn- Bgiltere, Sardunya, Rusya ve Purus- ya devletlerinin murahhasları bulun- dular ; Türkiye murahhasları - Sadra- zam Âli Paşa Nle eski Sadrâzamlar- dan Mustafa Reşit Paşa'nın — oğlu Paris sefiri Mehimet Cemil beydi. Osmanlı İmparatorluğu siyasi ta- Fihinde bu hâdise çok Mühlmdir ; çünkü o zamana kadar pek geri bir Asya devleti sayıldığı halda artık Av. rupa devleti olduğu kabul edilmiş ©- Tuyordu. Köngre 1886 yılı llk baharında top ntıtara başladı. Âli Paşa oraya Av rupa devletlerinin Itimadını. kazan - mak için yonl bir at formanı He gitti. Bu fermanda «hürriyel» ten bahsediliyordu; can ve mal öme niyeti, Namusun korunması yolunda teminat veriliyordu. Müslüman ol - mayan Osmanlı tebaasının ruhani re islerinin seçiliş Şekilleri belirtiliyor 5 Avrupa tarzında teşkllât yapılmakıe olduğu teyid olunuyordu. Paris andlaşmasınır. yedinci mad- desine göre imza sahibi. devletler Osmanlı İmparatorluğunun İstiktâli. ni ve toprak bütünlüğünü tasdik ot tikten başka bunu bozacak her hare. kete Avrupanın ümümi menfaatına dökünan bir mes'ele diye bahacaklı Fını bildiriyorlardı. Aradan 83 söne göçmişlir; asırfar. danberi vakıt vakit filozofların, pas pasların, diptomatların veya hüküm darların ortaya attıkları, türlü — şe. killerde meydana getirmek İstedik - deri zAvrupa birliği» fikrl üzerinda iyeniden durulmaktadır. Türkiye Cum- huriyeti de Avrupa birliği konseyi- N6 çağırılmıştır;. Avrupa parlâman- tosunda İngiltere ve Fransadan son- a en çok üye bulundurabilecek mov- kidedir. BU hâdise Hâlâ — Türkiyeyi Avrupa dövleti saymak istemiyenle- 'e kesin bir cevaptır; Avrupada Türk derin demokrat değil faşist oldukla. FMi İddia edenlere tesadüf — etmek Büç değlidir; önlara göre Türk de- mokrasisi sahtedir. Gerçektön Batı demokrasileri ça- pında bir memleket olduğumuzu İ bat için çalışmamız Hâzımdir; bu da siyasi partilerimizin millet hürriyeti- me daha Tazla imkânlar — vermeteri, oylâra hürmet göstermeleri, müca- deleyi modeni insanlara yakışan şe- kilde yapmalarile mümkün - olacak - tır. Kadircan KAFLI Kadastro faalıyeti Tapu müamelâti en kesif olan İstanbul İlinde, kadastro faaliyeti. 'ne hiz verilmiş bulunmaktadır. Mevcut dört Müdürlük dokuza çı karıldığı gibi 22 yıldır devam eden ve henüz yarısı yapılamamış olan yılda İstanbul — kadastrosunun üç tamamlanması programlaştırı! tır, Bilhassa kadastro maliyetinin. düşürülmesi, randımanın arttıri! - masıhususünda alınan - tedbirler ler enüsbet semerelerini " vermeğe başlamıştır. Vilâyetimizde yıllık iş adedi 13 bin parsel ikan son iki seneden be ri bu adet 40 bine baliğ olmuştur. Maliyete gelince: — İsviçrelilerin mal ettiğinden daha ucuza mal edil mektedir. Mülkün İıymetinin bin . de yedisi nisbeti; dünya ölçüsün - de yapılan kadastroların en ehveni dir. Bu suretle hem zamandan ve nem de masraftan tasarruf sağlan maştir, ( KISA HABERLERW U A Kabris okullarından yetişen- ler cemiyetinden: Cemiyetimiz, 16/ 8/949 saat 20.30 retine G6 bir veda yemeği verecektir 'Davetiyeler: Taksim Belediye Ga zinosundan, Çapa Eğitim Enstilü- ünden ve Sirkeclde diş tabibi Ras Türkoğlu (Hüdavendigâr cad . Nu Ği ebilir Bolvadinde parasına tamaen | bir adam öldürüldü — | Afyon (Hususi) — — Bolvadin | ilçesinin - Derecine köyünden, 25 | gün önce evinden çıkıp aranmak- | ta olan Hakkı Doğan parasına ta maen yediye parçalanarak öldü- rülmüştür. Ceset 25 gün sonra katilin tarifi üzere gömüldüğü yerden çıkarılmıştır. İşe el ko-| yan Cumhuriyet savcılığı — hâdi- seyi ehemmiyetle t»kip etmekte - | dir. Katil ifadesinde Hakkı Do ğanın evine misatir çittiğini söy Temiştir. — * İSTANBUL SERGİiSİ 19 1-31 EKİM «

Bu sayıdan diğer sayfalar: