8 Ağustos 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

8 Ağustos 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gençliğe cinsiyetders- lerine zaman verilmeli Bir ingiliz araştırma cemiyetinin bu hususta dikk. Londra (AP) — Husust bir İn . Biliz araştırma — cemiyeti, — İngiliz ümümi efkârının, gençlere, okulda iken cinsiyet terbiyesi verilmesine taraftar olduğunu bildirmektedir. Bu cemiyet, geçenlerde, bu mes€ de hakkında 2,000 kişinin fikrini öğrendikten sonra elde ettiği neti. ceyi yayınlamıştır. Fikirleri soru - lan kimseler, cemiyetin her sınıf. m, zengini, fakiri, genci, / ihtiyan temsil etmektedir. Açıklanan raporda, fikri sorulan yüz kişiden 76 sı cinsiyet dersine faraftar, 15 | aleyhtar ve müteba. kisi de bu hususta hiç bir fikre sa. bip olmadığı bildirilmektedir. Bu derse taraftar olanlardan 30 yaşında bir elektrikçi, gelecek nes lin suküt etmemesi için çocukla - Tın cinsiyet meselelerine vakıf ol - maları gerektiğini bildirdikten eon ra göyle demektedir; «Dünyada herkes ” cinsiyet mese lelerini yakından bilmelidir. cehalet içinde büyüdüm. Felâket do gurabilecek bir hata işlemedim, fa kat işleyebilirdim de...> Raporda şöyle denilmektedir: Bugün cinsiyet derslerine taraf. tar olanlar vasi bir ekseriyeti teş- kil etmektedir. Şimdi, — ekaliyette kajanlar muhaliflerdir.» Bu derslere muhalif olanlar, cin- siyet bilgisinin lüzumsuz - bir şey, belki de gayri ahlâki bir. methum olduğunu ileri sürmektedirler. İngiliz Mili Eğitim Bakanlığı, cinsiyet derslerini tasvip etmekte - dir, Bakınız, buna mmuarız olan bir anne ne diyor: «Çocuklar, cinsiyet konusuyla a. lay edip, bunu kendilerine bir. eğ lence yapmamalıdırlar, Benim — iki çocuğum, —mektepten geçen gün döndükleri zaman alay etmektey . Giler. Neşredilen raporda, ekseri genç- lerin, cinsiyet bilgilerini derahane. nelerde olmayıp sokak köşelerin. den öğrendiklerini belirtmekte — ve bu üsülle öğrenilen bilginin, Biyo. lojl sınıfında öğrenilenden çok fark h olduğunu açıklamaktadır. 27 yaşında bir ekmekçi şöyle e. mektedir: <17 yaşında iken askere alındım. Fir gün kampa dönerksı Swan - seh da genç bir kızla tan ştım. Kız beni tenha mahallere gö'ü dü, ve cinsiyet bilgisini ilk defa olarak or da öğrendim.> Raporda, öğretmenlerden, cinsi - yet hakkında malümat edinenlerin sayısının artmakta olduğu, fakat ennelerin gene ön plânda geldiği a. çıklanmaktadır. Cemiyetin temasa geçtiği ekseri kimseler, ilerlemiş yaş gelinceye kadar, bi mesele hakkında malü matlarına müracaat ettikleri kim. clerin, öğrenilecek bir şey olma diği şeklinde cevap verdiklerini söylemişlerdi. Emekli bir hastaba. kıcı şunları söylemiştir. <26 yaşında iken, mümkün oldu- Bu kadar bu meseleden bihaber - dim. İşin tuhaf tarafı, o yaşa ka> dar, hiç bir şeyden haberdar olma. /dan yaşayabilmiş olmamdır. Hat - A, ebeliğe — başladığım, zamanlar, tabil ebelik deralerine, doğumla ba babaların ilgili olduklarını bile bil ahi Bir gün, bir kadına, kocasının bu mesele ile ilgili olap olmadığını sor makl az kalsım muazzam bir hata işliyecektim, BABÂ OLACAKLARA DERSLER Şikago: (AP) — Akşama saba. ha baba olacak erkeklere, mes'ut hâdise vuku bulürken nelerla karşı laşacaklarına dair ders e- verilmek t BSenede dört defa, Şikago hasta. hanesi ve tiniversitesinde, müstak - bel babalara öğütler vermekle mü. kellef bulunan kurslar açılmakta, dır. Eabalar, için geçen sene dersler Başladığındanberi, Şikagoda beda. va olarak verilen bu derslere 500 den fazla koca iştirâk etmiştir. Kurs direktörü Dr. — William J. Dicekmann, bu kursların gayesinin babayı aile faaliyetlerinir içine da hil etmek olduğunu bildirmektedir, Kendisi şunları söylemektedir: <Ana baba meselesi yüzde — elli nispetinde yapılması gereken işler den mürekkeptir. Doğurndan evvel 've sonra yapılması icap eden mu. azzan işlerin mevcut olduğu, koca, lar tarafından idrak edilecek olu- nursa, kadının işi çok kolaylaşmış olur. Kocaya kendi kahvaltısını hazır laması taysiye edilir. Çünkü ye - £ Yazan : Edgar Wallace Vili «Hayır> diyor. (Kısım : 54) Baş komiser Vili tabiatı itiba- rile müvesvis bir adamdı. Za - ten hayatta gimdiye kadar edin diği tecrübeler ona her şeyden şüphe etmenin doğru olduğu ka naatini aşılamıştı. Bugün de Skotland Yard'da bir - toplantı yapmış edindiği malümattan e- min bir insan tavrile: «— Bu kızın dediği doğru Bi- kerson> diye israr ediyordu. «Öy le olmasaydı Deym intihar eder miydi? Hallam'ın meselesine ge lince: Pek âlâ biliyoruz ki, o ve Çinli Ameri'yi takibe çıkmışlar, fakat Çinli bıçaklanmıştır.> «— Ama Deym'in kızı diyor «— Birak gu Deym'in kızını zanım, tabii ki, o babasının le- hine şehadette bulunacak. Sen de onun yalan söylediğini — bir kaç gün evvel söylemiyor muy- dun?» Bikerson şefinin fikrine iştirak etmekten başka çare gö- Temedi. Vili devam — ediyordu: gGaraj, çukur, ölüm tehdidi, ka- Çırma hâdisesi, bunların hepisi biribirine zincirli. Çukurun di- binde ceset olmaması bir cina- yet işlenmediğini ispata kâfi gel ganaRaaz. Ben| ate değer raporu Yazan; K A. P. Muhabiri l C. E. VHİTİNG I mek kokusu çocuklu bir kadını ra hatsız eder. Kocalara, — karılarının ağlama, / devirlerinden — endişe et. memeleri tavsiye edilir. Bu keyfi. yet, fazla dimağ çalışmasından ile Fi gelir, Doğum sancıları başladığı zaman kocalardan fazla heyecanlanmama ları istenilir. Çok kereler, babalar dan Çocuğa — Bakmaları “ istenilir. Annenin iyileşmesi için, ara — sira rahat edebilmesi tedavi çarelerin - den biridir. Onun için, peder bey, valde hanım sinemaya veya ziya : retlere gittiği zaman, çocuğun ban yosunu yapar, giydirir, ve yeme - Zini yedirir. Hastahansdeki müdürlerden ba- İyan Ann Kirehner babalara — gun. /ları tavsiye etmektedir; «Çocuğu tutmak için ideal usul, fatbol topu gibi tutmaktir. " Yâni İhebek, başı boş elinizde tutularak diğer kolunuza oturtmak, usulü. Çocük için, mümkün olduğu ka. dar, ihtiyacı olduğuna kani olduğu 'nüZ az eşya alınız. Umumiyetle, etraftan gelen hediyeler çocuğun gardrobu için kâfidir. 1 düzine ço cuk bezi almak faldelidir. Gecele- ri, uyku üyuyabilneniz, çocuk bez lerinin iyi yıkanmış olup olmaması na bağlıdır. Bez üzerinde, sabun - dan gelen kimyevi maddelerin kal ması, çocuğzn tenini tahriş ederek ağlamasına sebebiyet verir, — sizin de uyanmanızı intaç ettirir. Babanın, aklımda tutması gere - kon önemli noktalardan biri, ka - zi He olan muhaveresidir. Mükâ - lemenize dikkat ediniz. Hiç . bir zaman; <Ayol bende seni çocuk te. tiyor zannediyordum> / demeyiniz. Bu akşamları eve geldiğiniz za . man, yeneği hazır bulmak isteme 'nize benzer. Bunun yerine, daha siyasi bir ta yırla «Sevgilim sana nasıl yardım edebilirim> diye karınızı akşam . ları teselli ediniz. İğne yüzünden bir çok faclala - Tın vukü bulduğunu hiç bir zaman ynutmayınız. İğneleri daima sayı. nız, ve iğme yastığına — saplayınız, Çocuktan, dalma eşyaları uzak bu Tandurmak adedini edininiz. Bebeği ev de hiç bir zaman yal. maz birakmayınız. Nereye giderse. 'niz, çocuk dalma iyi karşılanır Banyodan sonra, çocuğu masanın üzerinde unutmayıız. Eğer o esna 'da kapı zili çalacak olursa, çocuğu 'da beraber götürünüz. Onu hiç bir zaman yalnız bırakmayınız, — hen de hiç bir zaman arkanızı öna dön dürmeyiniz, Dalma beyaz bir ön - Hik giyiniz. Her hangi bir iş yap: madan evvel, çocuğa yaklaşırken, ellerinizi yıkaymız. Artık, cennetten gelen — misafiri yıkamaya hazırsınız. Çocuğu tut . Mak için bir havlu kullanabilirsi - niz, fakat eliniz daha yumuşaktır. Bebekler yumrullarını — agızlarına sokmaya bayılırlar, Ellerini ağzın. dan çekmeye kalkışırsanız, - kızıp ağlarlar, fakat ellerini yorganıa 1 çine sıkıştıracak — olursanız, — xusa bir müddet Zzarfında sükün bulur- lar. Çocuklar suya Bayılırlar, fa - kat daha çocuk banyo etmekle us. ta değilseniz, bebeği suda fazla bı. rakmayınız. Şocukla konuşmak Fi geydir”| Fakat onu talkit ederek değil, xa di isan inzla konuşmak, Eğer söy- lediklerinize — inanmıyorsanız. blle, çocuğun aranızda — bulunmasından memnuniyet duyduğunuzü. söyle iniz, Belki bu evvelâ eize lüzum tuz gelir, fakat çocuğu konaşma - ya teşvik eder, Çocuklar da son derece fazla tolerans vardır. İyi ni yetle yapacağınız her şeye — karşı tevekkül gösterirler. Aydında firari bir mahküm yakalandı Aydın, (Hususi) — Aydın ceza evinde olup dokuz seneye mahküm Trenin Kürdüllü kö, den Ahmet oğ. Hasan Ödemiş cezaevine sevki sırasın- da kaçmıya muvaffak — olmuşsa da iki gün sıkı takip neticesinde Aydın jandarması tarafından ken di köyünde yakalanmıştır. —52— mez ki, katil hâdisesi orada ol- mayıp başka herhangi bir yer- de vukubulmuş olabilir. Şimdi saat dokuz buçuk, haydi sen git Mis Marlovu getir, edindiğimiz Malümnattan sonra onu bir da - ha dinlemek istiyorum>, öbür Ppolislere de «Sizler kalın ço- cuklar» diye tembih etti. Bikerson Elsanın nerede ol - duğunu anlamak için evvelâ iresine telefon etti, odacı: «Mis Marlov buradan oldukça — geç ayrıldılar efendim, saat yediye geliyordu». dedi. «— Yalnız mı git «— Hayır efendim Dr. Hal - lam kendisini iki saate yakın bir zaman kapının önünde bek- ledi, sonra beraber gittiler.» Ralf hafiyeyi kapıda bir h: H beklettikten sonra kendisi a: ta: «Hayrola bu saatte niye gel- din, yoksa Çinliyi bıçakladığım için beni götürecek misin?: «— Çinliyi başka bir gün mü nakaşa ederiz, zaten iyi ki, ha- tırlattın, o hastahaneye — nakil yalanını niçin kıvırdığını sora - caktım. Fakat gu anda Mis Mar- lovun nerede olduğunu öğren - mek istiyorum. Denildiğine göre saat yedide beraber mişsiniz. Çoban; | Birçok parlak zaferlerimizin Abidesi olan kahraman hudut şehrimiz Edirne; maalesef bir- çok kara ve acı günler de ge- çirmiştir. Onun içindir, ki E- dirnemizi gözbebeğimiz gibi se- viyor ve adı üstünde titriyoruz. Edirnenin acı günleri, onun is- tilâya uğradığı günlerdir. Fa- kat her istilâ, bizim oraya kar- şı olan sevgimizi arttırmış, ona YENİ SABAN Edirneden eski mahallede bir 9 örünüş daha çok bağlanmışızdır. Deac- lerimizin Edirne saraylarından en kuvvetli düşmanlara mey- dan okudukları zamanlar nasıl Türk gücü bütün düşmanları titretiyordu, — geçen — asırlar- da bütün milletlere göstermişti ki Türk milleti orası için her zaman seve seve canını vere- bilir, fakat asla o topraklara düşman ayağı bastırmaz. Edi Türk Edirne ne camileri, Türk san'atının şaheser âbideleri ve toprakla- rında can vermiş sayısız şehit- leriyle her zaman albayrağın gölgesi altında hür ve Türk topraklarının — ayrılamaz — bir cüz'ü olarak kalacaktır, Beya- mt, Üçşerefeli, Muradiye, Eski- cami, Yıldırım camii, Hacı ca- mü, Şemsettin camüi, Sultan Selim camileri azametle yük- gelecek; orada gömülü olan Gazi Mihal Bey, Emir Ali, Çe- || lebi Sultan Mehmedin sadrâ- || zamı İbrahim Paşa, Şeyh Mus- lihittin, Şeyh Şecaettin Ka- ramani, Gazi Mihal'in oğlu Cafer bey, meşhur Timürtaşın oğlu Hamza Bey ve daha bir- çok kahramanlar her zaman kalblerimizde saygı ile yaşıya- caklardır. Terme kaplıcalarının ıslahı için yapılan tedkikler B Kaplıcanın inşaatına 50 bin lira para ayrıldı Kirşehir, (Hususi) — İlimizin sifahı suları ile meşhur Terme kaplıcası Üzerinde gerekli ince- İlemelerde bulunmak üzere Anka- İradan 5 kişilik bir heyet gelmiş ve lüzumlu incelemelerde bulu- inarak dönmüşlerdir. Kaplıcanın inşaat ve ıslahı için elli bin liranın gerektiği müşahe- 'de edilmiş ve projenin bir mühen İdis tarafından yapılması uygun görülmüştür. Bu iş için ilgili Ba kanlıktan bir mühendisin gelme- si beklenmektedir. Elbistan ilçesine sağlık merkezi inşa edil; 0: Maraş, (Hususi) — Elbiştan, Göksun ve Afşin ilçelerinin sağ- lık durumlarile alâkadar — olan Sağlık ve Sosyal Yardım Bakan- hığı Elbistan ilçesinde bir sağlık merkezi binasının inşaatına baş- latmıştır. Binanın Elbistan e- Binde yapılmasını halk sevinçle karşılamıştır. Ayrıca — Bakanlık sağlık merkezi için bir röntgen cihazı da göndermiştir. Alşin ortaokulu yakında açılıyor Maraş, (Hususi) — 1949 - 1950 ders yılında Afşin ilçesinde bir ortaokul açılacaktır. Bina ve di- ğer ihtiyaçların tamamlanmasına gimdiden başlanmıştır. Çeviren : Semra Arslanlı «— Evet çok doğru, daire- sine gittim bir müddet bekle - dim.» «— Sonra - Sonra onu Noting Hil Gay te götürdüm, Deym'in kızını yoklıyacakmış.; Buraya getirmediğine e- min misin?> Tamamen eminim, ne yı zik ki, hizmetçim burada yok, olsaydı yalnız döndüğümü teyid ederdi. Bikerson blöf çekti: Ama buraya girdiğini gö- renler var. «— Kim gördüyse hayâl gör- müş olacak. Sana diyorum bu eve ayak basmadı, belki de pa- las otelindedir, orada kendisine bir oda ayırtmıştım.> Bikerson şefine bu hikâye ile avdet etti, Deym'in evine gidil- di ve Mis Marlovun orada olmı dığı, Cesinin de bir akrabası a gittiği anlaşıldı. — Vili $ püskürüyordu «Yarın sa - bah 9 da hepiniz Deym'in evinde bulunun, toplantı yapacağız> di ye emrettikten sonra — hepsini Bavdı. Yalnız kaldığı vakit Dey- min ceplerinden çıkan — şeyleri tetkike o derece dalmıştı ki, o- daya tekrardan giren Bikerso - Ceyhan Adalet kadrosu İş hacmi büyük olan kazaya sav- c yardımcısı ile kâtip İsteniyor. Ceyhan, (Hususi) — Şehrimiz adliyesinde, emsal İlçelerin hiç birinde ve hattâ bazı illerde ol- mayan İş hacmi vardır. Buna mu kabil memur kadro, diğerlerinin aynıdır. Bu yüzden adliyenin her gubesi azami iş hacmine girerek mümkün olduğu kadar çalışılmak tadır. İşin en ziyade biriktiği C. Sav- cılığında bir savcı vardır. Bu savcı, bem mahkemelere girmek- te, hem müddei makam; sıfatile iddia evrakları yapmakta, hem ha zarlık tahkikatı yapmaktadır. Di- ğer daire işlerini de buna ilâve edersek, bir kâtipten dahi mah- rum C. Savcısının, hâdiselerle do- lu bir ilçenin iddia makamında ne kadar zorluk çekeceği anlaşılır. Bu bakımdan, Adalet Bakanlı- ğının Ceyhan'a bir savcı yardım- cısı ile bir savcılık kâtibi kad- rosu vermesini ehemmiyetle bek- liyoruz. Maraş memleket hastahane- |sinin ikmal inşaatına başlandı Maraş, (Hususi) — İkma; gaatına başlanmadığını daha önce bildirdiğim 100 yataklı memleket hastahanesinin ikmal — inşaatına başlanmıştır. Bütün fenni tesisle- ri ihtiva edecek olan hastahane- nin inşaatı için 500 bin lira sarf- edilecektir. Hastahane 1950 yılı ” başında halkın istifadesine açılacaktır. aa ea ae ea z ae aaararaan eee aa ae a » nu duymadı bile, Hafiye Hallamın evinde araştır- ma yapmam için bir izin kâğıdı verir misiniz? Baş komiser sert «Hayır veremem!>» deyince Bi kerson şefine hayretle bakakal- dı. Ralf kızı evden içeri — yalnız sürüklemekle kalmadı ayni za- manda kapıyı da kilitledi. Elsa irkilerek sordu «— Niye böyle yaptın ? «— Mazeretim var. «— Misis Hallam nerede? Öteki hiç utanmadan, sıkılma dan: «Bildiğime göre Herbert Mansions'da olacak» diye cevap verdi. Doğrusunu istersen şeke- rim seni buraya — günahlarımı çıkartmak için çağırmadım. Çün kü yalnız bir gece buna kâfi gel urim, «Yemek masası i- için mükellef bir şekilde hazırlanmıştı fakat kız oturma- d <— Kalmıyacağım >diye di - retti. «— Ben ise kalacağından e- Minim gekerim, hem niçin emin olduğumu da söyliyeceğim. « sanın koluna girerek kütüpha - neye #ötürdü. Yazı masasının üstü boşaltılmış, bir yazı maki- nesile beyaz ve kopye kâğıtları konmuştu kerim gecenin geri k: lan kısmını, benim amatörlerle olan alâkamı Soyoka hakkında ki malümatımı y receksin. Sonra, - Sonra?. Sonra istediğin gibi ha Bartında bir üfürükçü mahküm oldu Bartın, (Hususi) — Ağdacı köyünde yakalanan Ardanuçlu İzni Ünsal adındaki şahsın as- liye ceza mahkemesinden yargı- lanması bitmiştir. Mahkeme, bu şahsın üfürükçü- lük yaptığını sabit görerek ken- disinin 3 ay müddetle hapsine ve 50 lira para cezası ödemesine ka- rar vermiştir. Kozcuğaz bucak müdürüne işten el çektirildi. Bartın, (Hususi) — Kozcuğaz bucak müdürü Mahir Erünsal'a valilikçe işten el çektirilmiştir. Hacıbektaş ilçesinde ortaokul yapılıyor Kırşehir, (Hususi) — İlimi- zin Hacıbektaş ilçesinde, yardım- sevenler Hacibektaşlıların, imar kurulunun ve kaymakam M, Kâ- zim Bölükbaşının alâka ve yar- dımları ile vücude getirilen orta- okulun birinci katı bitmiştir. İnşası yakında bitecek olan or- taokul, Hacıbektaş'ta büyük bir boşluğu dolduracaktır. Maraş kız san'at okulu- nun sergisi kapancı Maraş, (Hususi) — Şehrimiz Kız Enstitüsünün yıllık - sergisi, bu yıl da yüzlerce eserile açıl miştir. Sergide teşhir edilen eserler cidden takdire lâyıktır. Talebele- rin meydana getirdiği türlü eser ler, Türk kadınının ince zevk ve duygusunun bariz bir örneğidir Mucura içme suyu getirilecek 0 170 bin liraya getirilecek su: için şimdiden faaliyete geçildi Mucur, (Hususi) — Muhtelif menbalardan iptidat tesislerle ge tirilmiş olan halihazır çeşmeler sıhhi olmamakla beraber ihtiya- ca kâfi gelmemektedir. Belediye- nin teşebüsü ile kasaBanın içme suları konusunu ilgilendiren kay- naklar yüksek su mühendisi Ka- dir Varğı tarafından — tahlil ve tetkik edilmeğe başlanmıştır. Ya- pılan tahlil neticesinde evsaf ba- kımından kasabanın yirmiyi aş- İkın kaynaklarından «ULU SU> İmüsbet netice vermiştir. Ulu suyun yüzde 2 - 3 ü alına- rak dört kilometre mesafeyi ka- tettikten sonra kasaba yakının daki Kireçlitepe de inşa edilecek bir depoya akıtıldıktan sonra ka- sabanın her tarafına dağıtılacak- tır. Bu tesisin kurulabilmesi için ortalama olarak 170 bin liraya ih İtiyaç vardır. 950 yılındaki fondan yardım yapılabilmesi için şimdi- İden faaliyete geçilmiştir. Yozgat san'at okulu Enstitü oldu Yozgat, (Hususi) — Üç yıl ev- vel açılan ve bu yıl ilk mezunla- rını veren Yozgad Erkek Orta Yarımın aile ocağına birer ışık |Sanat okulunun enstitü haline verecek olan genç kızlarımız, yo- |çevrilmesi halkımız tarafından rulmaz çalışmaları ile güzel ör- büyük bir sevinçle karşılanmış- nekleri şimdiden vermişlerdir. — Ur rekette serbestsin, ister gider ister kalırsın. Ben ise bir Hüne kadar İngiltereyi terkedi- yorum, tabii başka bir isim al- tında başka bir hayata b cağım, ustu, bir müddet hayran ve mükedder genç kızı seyretti son- — Elsa seni bir zamanlar çok ama pek çok istemiştim.. Beni affetmek için de sen belki çok zaman isteyeceksin, F seni isteyen biri daha var, b de öyle kolay kolay reddede kat miyeceğin bir insan, kolundan tutarak: Gel canım» dedi, Kız çırpınıyordu. Bırak beni Allah aşkına Ralf bırak beni, — Hayır - birakamam seni incitmiyeceğim ki, bak söz ve- riyorum. Adamın kuvvetli kolları ara- sında Elsa yukarı çıktı. Genç adam bir kapı göstererek «Bu senin odan> dedi. Başka bir o- danın da kapısını açarak Burası da şimdi - ismini söyliyemiyeceğim günün kahra: manı bir centelmenin gizlendiği yerdir» diyerek kızı içeri itti v kapıyı Üstlerine sıkı sıkı kap di. KISIM 55 Çuakur Ertesi sabah saat dokuzda bir sürü p k Deym'in e ni doldurdu. Baş komiser Villi de elinde kazma bulunan iki ki- siyle en son olarak geldi. Bi- kerson herkesten evvel gelmiş evin içinde adam akıllı tetkikat yapmıştı. Villi: <Bir şey buldun mu bari?» diye sordu. — Hiç, bir yığın eski elbise ile avenenin ekserisi burada top- landığına dair bir kaç delil li aşağı mutfağa indi, yer - lerde hâlâ Deym'in kan izleri duruyordu. Baş komiser bu ka- tin vaziyeti ile nedense pek alâ kadardı, yerdeki kan izlerine fa- lan aldırmadan bir kapı açtı «Burası kiler olsa gerek, hah!. işte yatak da orada, demek ki, Mis Marlovun hik. in bayâl alâkası yok. «Bikersonun ugüsü düşmüştü: — İtiraf ederim ki, bu hikâ- yeyi lâzım olduğu kadar çiddi almamışım.. Elinde hallolacak başka meseleler var da ondan, bunu başaramamakta haklısın, iş Daşından beri arap saçı gibi armakarışık bir halde. Gara jın anahtarı sende mi?> Biker 'N cebinden kırmızı kurdelâli anahtarı çıkarıp verdi, Villi yer- deki doldurulmuş çukura sonra kazmalı a damları Şu çukuru rlara göz attı, çağırarak kadar derin a- mir verdi, Adamlar yınca onlar bahçeyi do- laşmağa başladılar. Bikerson Ameri ölmüş müdür der- diye sorunca şefi, Düne kadar öyle zannedi- yordum bugün emin — değilim, #en çukuru dibinc kadar kazma- mişmiydin?> — (Devamı Var) zaten | İLELİKIRKPINAR GÜREŞLER (azan : Eski bir pehlivan 8 AĞUSTOS 1949 3 Tefrika No. 75 Arnavutoğlu tam bir müdafaa güreşi — Abe Kırkpınarda nasıl at tın kündeyi Karamandaya? Bu sual kargısında Arnavut oğlu renkten renge giriyor: — Güreş bu.. O da bana a- tabilirdi. diyip kesiyordu. Yine bir gün Davut pehlivan Karamandaya bu gekilde takı - hrken Karamanda dayanama - mış ve göyle cevap vermişti: - Arnavutoğlunun kündesi- ni pek merak ediyorsan, az kal dı. Huzür güreşinde sana da atsın bir künde, görürsün! Hamlacı Davut pehlivan, Ka ramandanın bu cevabına kah - kahlarla gülmüş: — Abe, bana künde atacak pehlivan, daha anasının kar - nından çıkmamıştır. be! Diye cevap vermiş, bu suret le Karamandayi hakir gördü- Bünü belli etmek istemişti. Karamanda, bu meydan oku yuşa hiç cevap vermemişti. Nihayet beklenen büyük gün geldi çattı. Bu güreşi görmek için bütün saray halkı sabırsız lanıyordu. - Abdülâziz bile - bu mevzu etrafında baş mabeyin- cisi ile bir çok defalar konuş - muştu. Baş mabeyinci Davut pehlivanın galebesimden yüzde yüz emin olduğu halde, Hün - kâr onun gibi düşünmüyor ve Arnavutoğlundan ümidini kes - miyor, onun mutlaka galip ge- leceğine inanıyordu. Pehlivanlar soyunup tutuş - tukları zaman ortalığı yeniden bir heyecan kaplamış, güreşin neticesini büyük - bir sabırsızlıkla beklemeğe koyul- muştu. Bu intikam güreşinin başla - masile Davut pehlivanın bütün kuvvetile Arnavutoğlunun üs- tüne atılması bir olmuştu. Davut Pehlivan işi bir anda sona erdirmek azminde bulun- duğunu bu suretle göstermiş - ti. Bu şiddetli hücum karşısın da Arnavutoflu sendeledi ve is temiye istemiye çapraza düştü. Yanbaş oyununu almak istedi. Fakat muvaffak olamadı ve sırtüstü düşmekten kurtulmeak için çaresiz kendini yüzü koyun yere attı . Hamlacı Davudun ilk hamle- de gösterdiği bu acarlık ve üs- tünlük, onun tarafını tutanla- ra derhal büyük bir ümit ver- mişti. Arnavutoğlu, tahmin et- tiklerinden daha çabuk bir za- manda bocalamağa başlamıştı. Hamlacı Davut pehlivan, pek ağır basmışa benziyordu, Arnavutoğlu yere düştükten sonra herhangi bir oyun ver - memek içit iyice kapandı. Da vut pehlivan da onu dağıtma - ğa ve bir oyun almak için zor- lamağa başladı. Arnavutoğlunun tamı bir mü- dafaa güreşi tatbik etmekte ol duğunu görenler, Karamandaya takıldılar: — Ne dersin bu işe? Senin Arnavutoğlu bir şey yapamıyor Davut pehlivana. Bak ilk elde Hamlacı bastırdı. — Sen ona bakma, işin so- nuna bak!. Arnavutoğlunu bea de bastırmıştım ve yarım saat müddetle durmadan ezmiştim.. Fakat bir şey yapamadım Ne> ticede mağlüp oklum. Hamlacı Davut, Arnavutoğluna yerde bir şey yapamaz. Hakikaten bir şey yapama - & da.. Hangi oyunu almak is- tediyse, muvaffak olamadı. At navutoğlu hepsinden yağdan kıl çeker gibi son anda sıyrılı. yordu. Bu şekilde on beş dakika ka- dar yerde kaldıktan sonra tek ten kaparak ayağ K dun ilk hamlesini boşa çıkarmış oldu. Güreş, tekrar ayakta başla yınca, Davudun bu sefer işi ense ve turpanlara döki olduğu hemen görüldü. Bu ele avuca sığmaz pehlirm ni yerde yenmenin - zorluğunu, yerilmeyen yedek öğrelmenlerin maaşı Tmza ve adresi mahfuz müte- kait bir okuyucumuzdan aldığı maz bir mektupla yedek Öğret - menlerin hâlâ maaşlarının veri mediğinden şikâyet edilerek göy te denilmektedir: «Kırk bir lira “alimış beş ku- Tüş ile tekaüde sevkedildim. Beş nüfuslu bir aile reisiyim, Oğlum yedek öğretmen olarak bir mek - tepte çalıştı. Fakat son dört ay- hk maaşını emsali gibi - henüz alamadı. Onun maaşına güvene- rek yüz lira borç yaptık. Şimdi bütün aile deli gibiyiz. Yaptığır mız borç yetişmiyormuş gibi oğ- lumun aylıklarının âkibetini öğ- İ renmek için gün aşırı Maarif Mü dürlüğüne gidip ayrıca bir mas- raf daha yapıyoruz. Fakat aldı gumız cevap hep: Müli Eği Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı arasında bu mevzuda muhaber» ler olduğu; şeklinde... Bu ne bit mez muhabere?. Beklediğimiz ten kar para ki Yeni Sesah — Yedek öğret - herkes , yapıyordu belki de imkânsızlığını görmüş tü. Hangi oyunu almak istedi iso Arnavutoğlu hepsinin kar- gılığını bulmuş ve işte rahatça Ayağa kalkmıştı. Aynı zamanda Karamanda « nın da Arnavutoğluna yerde bir gey yapamadığını hatırlamış - tı. Binaenaleyh onu ayakta da- ha kolay yenebilmesi ihtimali vardı. Boyu ve kolları, Arna - vutoğluna nisbetle çok uzun ol duğundan elense ve tırpanla o- mu rahat rahat ezebilir, tara Tânasile iflâhım kestikten son Ta, ayakta alacağı sıkı bir çap razla onu sırtüstü yere vurabi- lirdi. Güreş usulünü buna göre X- yarladı ve gittikçe hızlılaşan bir tempo ile Arnavutoğlcmı dövmeğe, hırpalamağa başladı. Karamanda bunu görünce ya mındakilere gu sözleri söyledi — Görüyorsunuz ya, Hamla- ç Davut pehlivan işi zora dö- küyor, Elense ve tırpanlara ba: ladı.. ğj Dayanabilir mi acaba Ar navutoğlu buna? — Mükemmel dayanır. Ben az elense ve tırpan mı vardum? Kollarım ve ayaklarım kuvvet ten kesildi. Halbuki ana birşey olmadı. — Peki ne olacak bu güreşin sonu? — Davut pehlivan yenilecek, Hem göreceksiniz. Güreş uzun Bürmiyecek. — Âmma da yaptın pehlivan. — Hem de künde ile yenecek yemin ederim. — O mu söyledi? — Kimse söylemedi. Fakat © kadar çok söylendi ki, daha doğrusu Hamlacı pehlivan bu- nun üzerinde o kadar durdu ki, Arnavutoğlu kendisini mutlaka künde ile yenecektir . — Bakalım, göreceğiz. — İşte bakın!. Bu anda Arnavutoğlu, yıldı- Trım gibi dalmış ve Davut peh- Tivanın iki paçasımı birden el- lerine geçirmişti. Bunu o kadar ani yapmıştı ki, Davut pehli - van boyunduuk vuracak vakit bile bulamamıştı. Zar zor kendisini yüzü koyuu yere atabildi. Hamlacı da he- men kısbet kasnağına yepışıp kendisini sıkı sıkı tuttu. O zamana kadar hiç ses çı- karmadan güreşi seyreden Ab- dülâziz, baş mabeyingisine dön- di — Ne oldu senin Davuda? — Arnavutoğlu kulunuz çok Büzel daldı. Fakat az evvel de Davut pehlivan bastırmıştı. — Şimdi çabalasın bakalım! — Aman Sultanım, ne ehemn miyeti var. Davut pehlivan ku- lunuz şöyle bir silkinse onu sır ftından atar. Yahut kalkar, sır- fana alıp yürür. Ne olacak alt- miş okkalık adam. — O kadar kolay dej Şimdi görürsünüz Sulta - mım! Fakat baş mabeyincinin söz- deri bir türlü çıkmıyordu. Haa lacı Davut ayağa kalkabilmek için bütün kuvvetini ve ustalı- ğını sarfetmekte olduğu halde, bir türlü muvaffak olamıyor « du. Yumruk kadar Arnavutoğ. lu, koca pehlivanı tam mânasi- le bağlamıştı. Evvelâ her han- Bi bir oyun almak teşebbüsün. de bulunmadı. Hamlacı Davudu biraz yormak, kolayca yenebü mek için kendisini halden dü. Şürmek istiyordu. Ve bu maksatla zaman za : man kollarını biraz gevşetiy du. Bunu hisseden Hamlacı Da- vül, kurtulabilceğini sanıyol ve durmüşken tekrar hareketi Beçiyar, bütün kuvvetini sart etmeke başlıyordu. Fakat Han lacı böyle çırpındıkça Arnavu! Oğlu da kuvvetini artırıyor vi neticede rakibinin yerden kal kabilmesine imkân vermiyordu cArkası var) Geceleri panayıra dönen Tepebaşı meydanı Bir okuyucumuzdan aldığımış mektupta deniliyor ki: «Geceleri Tepebaşı bahçesinin önü saat 24 den sonra bir una« baba günü olmaktadır. Yüzlerce otomobilin durmadan çaldıkları klaksiyonun canlıraş seslerinin © civar sakinlerini rahatsız ettik- leri bertaraf, yolları tıkayan bu otomobillerin, işlerinden tram« vayla dönen yolcuları dakikaları ©a bekletmelerinin önüne yeçil- mesi lâzımdır. Bu saatlerde neden vurayu bir seyrüsefer memuru — konularalı şoförlerin 1âübali - hareketlerine müsaade ediliyor. Alâkalıların nazarı dikkatini eelbetmenizi vi ca ederim.> menlerin acıklı durumu elân”de- vam etmektedir. İstihkak kesbe- dilen bir paranın hazineden bir an evvel çıkarılması muhakkak ki lâzımdır. Alâkalıların bir ke- dikkatini re daha razar deriz,

Bu sayıdan diğer sayfalar: