SAYFA Bir seyahatin notları übnanda idam edilen ihtilâlci Sosyal Halkçı Anton Saadi ile Bu yıl Ortaşark'a yaplığım — son gezide Lübnana da uğradığım za - Mman, vatana ihanet suçundan idam edildiğini birkaç gün evvel gazete - lerden öğrendiğim Suriye sosyal halk Çı partisi lideri Anton Sandi ile bin müşkülâtla görüşmeğe muvaffak ol muştum. Hakkında tevkif emri olduğu için Lübnan dağlarında gizlenen, bazan Beyrat'a inen bu ateşli ihtilâlci li- derle görüşebilmek hiç de kolay de- Hildi. Hürriyet, vatan, nizam ve vet mânülarını ifade eden dört bilâl parçasından yapılmış bir put arma- # olan partinin ileri gelenleri vüsı- tasile kendisinden, — randevu iste- dim. —Günlerce — bekledikten sonra partili iki ndarın refakatinde bir otomobile — bindik.. — Lümbaları kuv - söndürdükten sonra — yanımdakiler - den birisi — Affedersiniz dedi. Reisin yeri izli tutulduğundan gözlerinizi bağ- lamak meclmriyetindeyim. — Pek âlâ, behemehal bağlayınız. — Size itimadımız var, eğer ol- masaydı zaten reis sizi kabul et- mezdi. özlerim bağlandı, otomobilin git- tiği istikameti bütün gayretime rağ men kaybettim.. Yalnız yanımızdan mk sık geçen otomobillerden, yollar daki seslerden şehrin dışına çıkma- Yarım saatlik bir yolculuktan son- ra otomobil durdu.. İndik, açılan bir demir kapının gıcırtısını mütea- kip gözlerimin bağını çözdükleri za- man kendimi karanlık bir. bahçede buldum. İçinde gaz lâmbasının yan- dığı bir çadırın aralığından mavzer- ler, makineli tabancalar ve el bom- baları görüyorum. Tepeden tırnağa kadar müsellâh muhafızlardan birisi üzerimi itina i- de aradı. Derin nefes aldığım zaman havada hafif bir yosun kokusu se - zer gibi oldum. aliba deniz ken: 'yan bir yerde Beni dbir salona aldılar. Sigara ik- ram ettiler.. Genç partili iki mih - mandarım beni reisin sekreterine ta yıttılar. «— Üstada haber vereyim> diye- zek çıkan sekreter bir müddet son- ta gelerek — Bayaran reis sizi bekliyor, de- . Dağınık bir oda, sağda solda gazete yığınları raflarda, yerlerde Bayri muntazam kitaplar... Nihayet- e üzeri uzaktan görülmeyen bir ya- M masası, bir köşede üç maruken koltuk, perdeler solgan, — dıvarları yağlı boya bir konak — odasındayız. Ortaşarkın en ateşli ihtilâlcisi An- ton Saadi oturduğu koltuktan kal- karak elimi sıkıyor. Arapça: — Hoş geldiniz, diyor. Biraz söhbetten sonra: «Buyaru- Muz, istediğiniz — sualleri sorunuz, Cevap vereyim!> diyor. — Partinizin gayesini izah eder misiniz? — 1944 - 18 harbi sırasında, Su- Fiye, Irak, Lübnan, — Filistin 've Ürdün manda sistemine göre Bü- Yük Britanya ve Fransa tarafından taksim edilmişti, diye söze başlayan lider, bana bugüne kadar olan ta- Fihin seyrini anlattıktan sonra! — Bu memleketler halkının bir- birlerile olan yakın alâka ve akra- balıkları dolayısile, ne siyaseten, ne de- aksim kabil değildir. Dini zümreleri birbirine tahrik eden bugünkü hükümetler, milliyete göre değil daha ziyade din esasına istinad etmektedir. Bu küçük devletlerin Baye birliği yapmalarına, muhtelif Yabancı siyasi cereyanlar mâni ol - Mmuş, ve ikinci dünya harbinden son- ra Masır'ın liderliği altında kurulan rap birliği bir ' gösterişten ibaret htir. Çünkü, YFilistin- felâketi Arap birliğini yıkmış, Suriyedeki ih- tilâlin patlamasına sebep olmuştur. ana uzak olma- Yazan : Edgar Wallace Onun için yaşlı hademi: içeri girip te birisinin kendi sini görmek istediğini — söyle- Yince gelenin kartını bile oku- madan «Şimdi olmaz be adam, gimdi kögseyi görecek — halde değilim, kimmiş?. — Dün hesabını kapayan zat. — Ameri mi? — Evet, efendim, sizi on da- kikadan fazla işgal etmeyeceği- Bi söylüyor. Tupervil bir müddet düşün - dü, sonra: — Söyle içeri buyursun! de- di. Ameri odadan içeri gırdiği vakit bir banka müdürünün es- ki bir müşterisine gösterebilece # kacar bir nezaket gördü. i rahatsız ettim Mr, Tu- Pervil, fakat dün hesabımı k: Padığım için sizinle görüşmem Tâzımdı. — Evet, haberini aldım, doğ- Tusuhu isterseniz hem şaşır - dim hem de ferahladım. — Bu mühim meblâğı kaybet tiğiniz halde ferahlamış olma- nız herhalde müşterinin karak- terini — beyenmemenizden ileri gelir — Beyenmemek değil fakat nedense bu meğlağın menşeini Partisi Lideri neler konuştum Bugünkü hudutlar biç bir kıymet i- etmemektedir Tariho bir göz atınız, Babilonye Kaledo Sünasiler, Ümeyyatlar devrinde Suriye daima Etnik — bir bütün halinde tabii hudutlar içinde tek bir devlet olarak yaşamıştır. Bu hudatlar Toros dağlarının etek lerinden başlar. Süveyş — kanalına, Akabe körfezine kadar dayanmakta, doğuda Acem denizi, garpte ve Kıbris adasını içine almaktadır. İşte partimiz bu hudutlar içinde, müstakil ve milli birlik hâlinde bir tek Suriyo'nin — kurulmasını derpiş etmekte ve milli, siyasi, kültürel ta rihe ve Suriye milletinin yüksek ka- biliyet ve kudretiyle bu düvâyı ta hakkuk ettirmeğe Bu söylediğim Suriye hudutları içinde bu lananlar, din, ırk, milliyet farkı gö- zetilmeden hür olarak yaşayacaklar- Kuvvetli bir ordu kurar leri tahakkak ettireci — Muhterem üstad dedin vur ettiğiniz, büyük Suriye'nin hu- dutlarını bana harita üzerinde gös- terir n Dıvarda asılı düran Ortaşark ha- ritasında An Diyarbakır ve Hatay'ı da içine alan büyük riye'yi bana çizdi.. Tüylerim dikeı diken olmuştu.. Fakat nezaket — ve soğukkanlılığımı - bozmadım ! — Güzel ama, üstad, sil alacaksınız, muharebe ile mi ? — Belki biraz kavga edeceğiğ, ta bit esasen daha evvel — İskenderun mes'elesinin halli lâzımdır.. Hatay Suriye'nin tâ kendisidir. Adana, Ur- fa, Gaziantep, Antalye havalisi Su- riyeden ayrılamaz!» Bence karşımdakinin aklından zo- ra olduğu muhakkaktır. — Kendisini hayretle dinliyordum. Genç bir kızın kapıdan uzattığı kahveleri içiyoruz. O çoşmuş devam ediyordu; — Partimiz mil Lübna- m merkez yapmak isteyen komü - nistlerle aramızda kan dökülmüştür. Komünizmi aslâ tasvip etmiyoruz Suriye topraklarında yalnız — bir tek devlet — yaşamıştır. Ve bir tek devlet yaşayacaktır. Ayrilirken bana verdiği izahatı ih- tiva eden partisinin programını im- zalaması hususundaki ricam kabul etti. Tepeden tırnağa kadar, mü- sellâh bir küçük ordu — tarafından muhafaza edilen lideri hayran hay- ran dinleyen genç müritleri ona a- detâ Allah gibi tapıyorlardı. Yine gözlerim azmetmiştir. buraları na- bağlanarak bura- dan ayrılıyoraz. Fakat burası iniş ve yokuşlu olduğuna ve uzaktan de- niz kokusu geldiğine göre Beyrut feneri civarında bir yer — olacaktı.. Tahminimde aldanmadığımı sonradan öğrendim. Sulhsever Lübnan ve Suriye'de bu güne kadar bir, çıban başı teşkil e- 'den ve yıllarca kanun harici yaşıyan Anton ıT meclis başkanı ta- rafından himaye edilen, Daheşler, gibi muzir Almanlar artık tamamen temizlenmiş dder ükibetle- rine kavuşmuş bulunuyorlar. MEHMET ATAKER Prenses Farze üeliyor Mısır Kralı Faruk'un kızkar- deşi Prenses Faize kocası ile bu Cumartesi günü sabahı limanımızda bulunacak — olan Hidiv İsmail vapuriyle şehrimi- ze geleceklerdir. Prenses ve ko- cası yaz tatilini şehrimizde geçi- recektirler, Amerikali muharrir Bir hafta evvel İstanbuldan fotoğraflar çekmek Üüzere şehri- mize gelmiş olan Amerikanın meşhur «National Geographic Magazine» mecmuasının dış ser- vis başmuharriri Mr. Williamson resimlerini çekmiştir. Kendisi cuma günü şehrimizden ayrıla- caktır. ESRARENCİZ PATRON —33— pek karanlık buluyordum. — Ay! diğer hesaplarınızın mengei pek mi aydınlık? Tupervil bu cevabı mazlıktan gelerek sözüne etti — Bana öyle geliyordu ki, siz bankamızı bir vasıta — olarak kullanıyordunuz. — Evet, haklısınız; ben pa- ramı sizin bankanıza bir mak- tahtında yatırmıştım. Hat- â az bir zaman sonra bir bo- zukluk bir şey icad ederek mah kemede defterlerinizi tetkik et- mek fırsatını arayacaktım. Tupervil bu canavarca ilirafa aştı kaldı, az kaldı dili tutula- ti — Demek defterlerimizi tet- kik ettirecektiniz, böyle şey duy mamıştım, — Tabil — duymamışsınızdır, fakat şunu da gözönünde tut - malısınız ki, Mr, Tupervil, şim- diye kadar pek perde arkasın- da yaşadınız, hakkınızda dü- gündüğüm şeyler doğru olamaz nındayım, fakat hakikati keş fettiğim gün de bankanızdan tasımı tarağımı güç topladım.. Şimdi söyleyin bakalım Mr. Tupervil John Stilman kim- n bana “|ta, sapka ve moda eşyaları di Bigada bir ustanın icadı ! Kesilen hayvanlara hava ver- mek için şişirme makinesi keşfedildi | Biga, (Hususi — muhabirimiz- den) — Kasabamız tornacı ve tesviyecilerinden Nazif Ormanlı (Şişirme makinesi) adını verdi- ği bir âlet icat etmiştir. Malüm olduğu üzere mezbahalarımızda küçük hayvanların yüzü! i kolaylaştırmak için — kö- rükle veya ağızla şişirmek icap etmektedir. Bu Türk san'atkârı- nın zekâ mahsulü olarak icat et- tiği bu makine sayesinde kesil- miş bir hayvan beş on saniye zar fında ve gayet kolaylıkla şişiril mektedir. Makine 15 kilo ağırlığındadır. Bunu imal eden usta Nazif Or- manlı'yı tebrik ederiz. Öğrendi- ğimize göre şişirme makinesi Bi- gada 100 liraya kadar satılabi- İecektir. Keşan Halkevi ve C. H. Partisi nn eç C. H. P. toplantıları kâmilen Halkevinde yapılıyormuş! Keşan (Hususi) — Halk Par- tisi ileri gelenleri, fırsat düştük- çe (Halkevleri kültür - ocağıdır, siyasi toplantılara sahne olamaz) demelerine rağmen kendileri her fırsatta halk evlerinden istifa - deye devam etmektedirler. Bunun bariz misalini bir kere daha Keşanda gördük. Bolu Mil- letvekili ve H. Parti müfettişi Hasan Şükrü Adalın başkanlı - ğındaki H. Partisi — toplantıları kâmilen Halkevinde yapılmakta- dir. Daha geçenlerde Rize Mi letvekili Fahri Kurtuluş'a Emin- önü Halkevinde vereceği kon- ferans siyasidir diye — müsaade | edilmemişti. Diğer taraftan C. H. P. ocak kongreleri yapılırken | Keşan ilçesine bağlı Çamlıca bu cağında C. H. Partisi kongresini Mektepte yapmıştı; Eski Trabzon Emniyet Müdürü yargılânıyor Giresun (Hususi) — Umumi seçimlerde Trabzonun — Tekke mahallesi sandık başında kendi- sine Emniyet Müdürü tarafından hakaret edildiğini iddia eden &-| mekli Albay Hamdi Pirselim - oğlu ile eski Trabzon emniyet müdürü Mehmet Tanyeli arasın daki muhakemeye Giresun — As. Ceza Yargıçlığında başlanmış - tır. Salon kalabalık bir halk küt- lesi tarafından doldurulmuştu. Mahkemede emniyet müdürüne ait, Danıştaydan gelen dosya ve Trabzondaki - şahitlerin ifadeleti okunduktan sonra dâvacıya bir diyeceği olup olmadığı soruldu. Dâvacı da, şahsına hakaret edil diğinden 5000 lira tazminat ta- lebinde. bulundu. Neticede mah- keme sanığa tebligat yapılması na, Trabzondaki tanıkların is nabe suretile sorsularına karar vererek dâvayı başka güne tâ - lik etmiştir. Denizli Kız San'at Enstitüsü - sergisi Denizli (Hususi) — Şehrimiz kız san'at enstitüsü sene sonu mü nasebetile bir defile tertip etmiş- tir. Kadın tuvalet, kostüm, çan - vetlilere teşhir edilmiştir. Kızların san'at kabiliyeti, mü- essesenin verimli çalışması tak - dirle karşılanmıştır. Defile - baş- tan sonuna kadar alâka ile takip edilmiştir. Diğer taraftan erkek san'at en: titüsü de bir resim sergisi açmış- tır. Çeviren ; Semra Arslanlı dir? Ameri için insanları — yerin- den hoplatmak galiba çok ko- laydı, Tupervil de neredeyse sandalyasından düşüyordu. Stilman mı, ne demek İs - inizi anlıyamıyorum. — Çok açık konuştuğum için ğaliba kimse beni — anlamıyor. Stilman isminde bir adamın pa- rasını saklamaktasınız. Hem öyle bir para ki, benimkinden hem daha çok hem daha tehli- keli ve esrarengiz. Stebbing Ban kası benim ismim listede olduk- ça daha çok yaşar ama bu Stil- man ismi bankanızı teker me - ker çamura yuvarlamaya kâfi - Bir an, banker Ameri'yeşdeh getle baktı sonra — Reddederim, bankanın her hangi bir işini sizinle münaka- ga edemem! Yumruğunu hızla ma; dirdi Bu rezalettir, kepazeliktir ya in- cesaretle,.. T Belki bütün söyledikleriniz doğrudur, eğer Stilmanın kim olduğunda yanılmıyorsam o he- | yerine okul, ilimiz köylerinin ilk w ı YENİ SABANH Alata Bahçıvan okulunun faaliyeti Bu 147 sene gelecek SIT Alata Teknik Bahçivanlık okulu Mersin, (Hususi) — Ziraatçili- ğin inkişafı bakımından Çukur- ovada büyük bir değer kazanan Alata Teknik Bahçivanlık okulu bu yıl 147 öğrencisine diploma tevzi etmiştir. Köylümüzün mes- leki bilgisi zirai esas olduğuna göre, bu sene ye- tişen mesleki bilgiyle mücehhez genç köylülerimizin yuvalarına döndüklerinde, bulundukları mu- hitte köy içtimaiyatiyle ziraf iş- lerin rehberi olacakları tabiidir Bu sene mezun olan talebelerin Okullarını ikmal etmiş çocuklar- dan 250 erkek ve 50 kız öğrenci alacaktır. Ziraat müdürlüğü şim diden harekete — geçerek bütün köylere talebe kaydının başlan- dığını haber vermiştir. Köylümü- zün kalkınmasında büyük rol oy miyan bu mektebin mezunların: devletçe alınan son kararlara gö re kendilerine yeter miktarda a- razi tahsis edilecek ve ayrıca nak di yardımda bulunulacaktır. Bw: lardan başka gerekli makine'er yerilecek ve Ziraat Bankasından talebeye diplom: binalardan biri si görünüyor talebeleri tatbikatta.... Altta da kredi temin edilecekti Ziraatçilikte mühim gelişmeler sağlıyan mektep ayni zamanda Ziraat Fakültesi talebeleri için ütemmel bir kurs yeri olmuş tur. Narenciye durumu Önümüzdeki mevsimde porta- kal, limon ve benzerlerinin çok az olacafı katiyetle öğrenilmiş bulunmaktadır. Şimdiki halde ce viz büyüklüğünde olan portakal- lar bütün bahçelerdeki ağaçlar- da gayet seyrek göze çarpmak'a ve bir çok bahçelerde hemen hi gözükmemektedir. Çiçek mevsi- minde zamansız gelen — şiddetli fırtına ve soğuklar, mahsulün dö külmesine sebep olmuştur. Türki yede yetişen Narenciye mahsul- İünün yarısından fazlası bölge- mizden temin edildiği için - önü- müzdeki portakal mevsimirde bu mahsulün çok az ve pahalı o- lacağı muhakkaktır. Bilhassa en güzel ve nefis Yafa port: 'nın hemen bic sevkedilemiyeci söylenmektedir. Samsunda D.P.'nin sünnet düğününde kesilen çocuklar Samsunda D.P.nin sünnet d Samsun, (Hususi) . we üğünü oğlu mahallesi semt ocağının te-| lar saat 9 dan itibaren 14 de ka- şebbüsü ile büyük bir sünnet tö- | dar faytonlarla şehii reni - yapılmıştır. Bu düğüne ilk önce 50 kişilik çocuğun sünnet ettirilmesi ta- savvur edilirken, bu miktar ku bulan müracaatlar Üzerine 125 çocuğa kadar yükselmiştir. 'de gezdiril- miş, bilâhare düğün yerine geli- nerek toplu hâlde resimler çek- tirilmiş, İstiklâl marşını mütea vu- | kip fenni bir sünnetçi tarafından çocuklar sünnet edilmiştir. Akşam 8 den sonra çocuklar Sırtlarında partinin yaptırdı- | şerefine (İstiklâl) piyesi ve gü & gömleklerle, rif yılandan da tehlikeli. Tupervil hiddetten kıpkırmı - zi kesilmiş bağırdı: — Bu mes'eleyi münakaşa e- demem, zira yılandan tehlikeli diye bahsettiğiniz insan, gayet cazibeli bir bayandır. Sizin şe- hirdeki ofisinizde mütevazi bir mevkil işgal etmesine rağmen benim kendisine karşı — büyük bir sevgi ve hürmetim vardır. Ameri şaşırdı : — Şehirde? Benim ofisimde? Gazip bir bayan?.. Aman Alla - hım! BORSA OYUNCUSU Demek Stebbing Bankasının 'arengiz müşterisi John Stil- Elsa idi. Tunç yüzlü Ame- boş na - zarlarla bankere bakıp duruyor du. Moris Tarn'ın yeğeni! de - mek o da işin içinde idi. Anladığıma göre Mis El- sa'dan bahsetmek istiyorsunuz. — Kimseden bahsetmek iste- miyorum sir. Siz bana sakla - mam İcap eden bir sırrı faşet- tirdiniz, sizi asla affetmiyece - ğim. Odaya giren hademeye; Bin- başıya yol gösteriniz, bir daha hiç bir mai ri'nin dili tutulmuştu, suretle kendisi buraya kabul edilmiyecektir, dedi, Ameri hâlâ ona — yüksekten bakıyordu — Ya feci bir şekilde aldatıl söylüyor - a'nın Bi« dın, yahutta yalan sun Tuüpervil, Mis El başlarında D.P. | zel bir komedi: oynanmıştır. zin bankanızda ne kendi namı - na ne de başkası mamına hesa- bi vardır. — Bir kelime daha söyleye - mem, kapı oradadır, sir Ziyaretçi bir şey söyleyecek- ti, Yakat vazgeçti ve topukları- nn üstünde dönerek — odadan çıktı. Tupervil öfkesini yenmek için nefsiyle bir hayli mücade- leden sonra veznedarı çağırdı. Bana Stilmanın hesabını getir. — Ben de size ondan bahse- decektim efendim. Öyle ise bahsetme, hesa - bi getir. Birkaç dakika sonra defter Tupervilin önüne açılmıştı. - Hepsini çekmemiş. — Hayır, efendim hepsini çekmedi, fakat spekülâsyonları onu mahvedecek, — şunlara ba- kın, bunlar hep tahvil. Yığınla petrol tahvilâtı». almış, fakat bu tahviller bir haftada 57 den 13 e düştü, işte bu sebepten si- zinle Stilman hakkında görüş - mek istiyorum efendim. Banker başını defterden kal - dırmıyarak — Sen hiç kendisini gördün mü Tomas? — Hayır, efendimiz, — hesap Bizin tarafınızdan açıldı, fakat bu müşterinin bankamıza - bir defa olsun uğradığını görmedim. Çeklerdeki imza ise kadın yazı- sına benziyor — Peki Mr. yeter Tomas, Stilmana bizzat ben yaza « sene 250 uLı-k, 50 kız talebe alınacak | Kökçü-|remzi bulunan başlıklarla çocuk | iskenderun ? eczahanelerinde ? pöbet yokmu? Şehirde vuku bulacak ğ âni vak'alarda ecza î, hane bulunamıyor ! İskenderun (Hususi) — Şeh. rimizdeki eczahaneler âmmenin aleyhine olarak ötedenberi — nö- bet tutmamak itiyadındadırlar Alâkalı makamlar bu mühim mes ele hususunda kontrollerini yap madıklarından ve Bu hâle — göz yumduklarından eczacıların — suç ortağı mevkiindedirler. Hasta sahibi âcil bir vak'ada nöbetçi eczahaneyi bermütad ka palı bulmuş ve nöbetçi — eczacı- yı polisle birlikte ve gece yarı- sından sonra evinde aramış ve eczacının Soğukoluk yaylasında olduğu tesbit edilmiş: Böyle âni vak'alar zuhurunda açık ec- zahane bulamamaktan mütevel- lit mes'uliyet kime racidir? Şehrimizde eczacılara vatan- daş hayatının çok kıymetli oldu ğu öğretilmelidir. İskenderunlu - lar, mevcut eczahaneler asın- da gece nöbeti ihdas edilmesini Sağlık Bakanlığından — sabırsız- lıkla beklemektedirler, Balıkesir tren seferleri Şehir haftanın iki günü tren seferlerinin yapılmamasından meflüç kalıyor! Balıkesir (Hususi) — Şehrimiz Ankara, Çanakkale, İzmir ve Bandırma — yollarınm — kavgak noktasında bulunmasına rağmen, haftanın iki günü tiren seferle- rinden mahrumdur. Cumartesi ve Çarşamba günleri İzmir ile Bandırma arasında tiren sefer- leri yoktur. Şehrimizin iki gün meflüç hal de bırakılması, iş sahiplerinin şi- kâyetini mucip olmaktadır. Devlet demir ve Denizyollarının bugünler için de vapur ve tren se ferleri ihdas etmeleri sabırsızlık- la beklenilmektedir. Altınova'da bir tecavüz Balıkesir (Hususi) — Ayva - lik ilçesi, Altınova bucağı Selimi ye mahallesinden ölü Mehmed e- si, Edirneli Emine- Batak, çarşı- dan ekmek almış dönerken Nal- pare mahallesinden Cemaleddin Konur'un tecavüzüne uğramıştır. Tddia edildiğine göre sanık, Emi- neye tasallüt etmek maksadile bağlara doğru sürüklemek iste - miştir. Kadın hâdiseye yetişenler ta- rafından kurtarılmış, sanık yaka lanarak adalete verilmiştir. İzmit E. S. Enstitüsü binası inşaatı bitti İzmit (Hususi) — Şehrimizin doğusunda inşa edilmekte olan Erkek Sanat Enstitüsü binası sona ermiştir. Müteahhide ihale olunan su tesisatının da bitmek üzere olduğu öğrenilmiştir. Ya- kında bu binaya taşımlacağı u- mulmaktadır. Bartın ticaret odasındaki suiistimal Bartın (Hususi) — Ticaret Odasındaki suistimalden — sanık olarak Asliye Ceza Mahkemesin de yaryılenan Oda — Başkâtibile tahsildarın — duruşmaları — sona ermiştir. Mahkeme suçu sabit görerek Başkâtip Hamdi Kıvılcıma 14 uy ve tahsıldar Sıtkı Çakmağa da 6 uy hapis cezası vermiştir. Hü küm, Yargıtay yotu açık olmak üzere verilmiştir. rım. Anladığıma göre adamca - ğız bu altı ay içersinde 250,000' dolar para kaybetmiş. — Gelecek çeklere karşı ne yapayım sir? Stilmanın serma: si kediye yüklendi Mr. Tüpervil - tavana baka- rak: — Çeklerini ben ödemeliyim, evet, ben ödemeliyim. Tabli pek mühim bir miktar olmamak şar- tile, — Şimdi biraz evvel 25000 dolarlık bir çek aldım, halbuki, Mr. Stilmanın bunu karşılaya - cak 50,000 doları bile yok. Tupervil sapsarı kesildi, MİSAFİRLİK UZARKI O gün öğleden sonra Elsa zil sesini işidip de Amery'nin oda- sma girse ve patronunu ayak: ları havada elleri üstünde yü- rür görse daha az şaşıracaktı. Çünkü nihayet o iş bir şaşkın- lkla geçip giderdi, halbuki bu gün Amery ateş püskürüyor, ö nüne geleni azarlıyor, ihtiyar memurların kalbini kırıp, genç leri raddesine” getiriyor- du. Elsaya bir saat önce izin ver mişti. kızcağız bu bir saate pek Bevindi çünkü otele giderek ka- lan eşyalarını — alacaktı. - Ni- yeti Mrs, Hallamın yanından mümkün olduğu k: buk kaçmak iken, şimdi kalan- eşya- larını da, otomobile doldurmuş | ziyaretini uzatmaktan memnun bir halde Herbert Mansions yo- lunda idi, — (Arkası var) 1919 14 TEMMUZ - —e0 —— Yazan: Eski bir pehlivan Tefrika No. 52 Karamanda'nın yüzüne bile bakan olmamıştı. adamdı. Uf mruk kadar bir pehlivan olduğu halde ken- disinin iki misli okkasında pe Jivanlarla tutuşur ve onları be on dakika içinde yenerdi. Ali Ahmet hasmına şimşek gibi da- lar ve daha ne oluyor demeden dev gibi hasmını sırt üstü yere vururdu. O başka bir geydi. Baş ka hiç bir pehlivana benzemez- di. Zamanının bütün baş pehli- vanları onun yanında pehlivan değil, hammal sayılırdı. Bu mesele üzerinde durdum. Bütün eski pehlivan- larla konuştum. El yazma eski kitapları karıştırdım ve bütün Türk güreş tarihinde Ali Ah- met kadar hafif olduğu halde bu derece büyük muvaffakiyet- ler kazanmış tek bir Türk peh livanına rastgelmedim. Ona en çok yaklaşan Arflavutoğlu, Yö- rük Ali ve Karagöz Ali pehli- vanlardır ve bunların en hafifi olan Arı okka geldiğini biliyoruz. Yâni Ali Ahmetten on küsur kilo da- ha ağır. Beden Terbiyesi umum mü- dürlüğü bir «çok senelerdenberi yerinde bir hareket olarak ala- turka yağlı güreşle de meşgul oluyor. Başta Kırklareli Mil- letvekili Sayın Şevket Ödül olduğu halde bir- çok kimseler bu Türk sporu- 'nun canlanması ve daha ziya- de taammüm etmesi için gece gündüz çalışıyorlar. Her — sene tertip edilen Kırkpınar güreşle ri gittikçe daha büyük bir rağ- bet kazanıyor. Bu sene desteye tam yüz dört genç pehlivanın çıkmış olması bunun en büyük delilidir. Ve sayın Şevket Ödül şu cümle ile memleket sporu ve gençliği için güreşin ehemmiye- tini ne güzel ifade etti: «— Her köyün kahvesine a- sılan bir kispet zembili, o kö; de bir meyhanenin kapanması - ni intaç eder.» Mes'ele bu kadar açık ve mü him olduğuna göre hükümetin ve beden terbiyesi umum mü - dürlüğünün bu işte daha has- sas olması ve alaturka güreşi daha geniş bir nisbette yapma- ğa çalışması icabeder. Fakat bu yalnız senede bir defa Kırkpınar güreşlerini or - ganize etmekle olmaz. Bu se- ne daha yakından gördük. Genç lerimiz maalesef alaturka güre- şin inceliklerini ve - oyunlarını bilmiyorlar. Çünkü bunları on - lara öğretecek hocaları mevcut değil. Bugün hâlâ hayatta olan Ali Ahmet gibi birkaç pehlivan- dan bu hususta istifade etmez- sek Türk sporuna, Türk pehli- yanlığına çok yazık olacaktır.. Bunu neden düşünmüyoruz, an- hyamıyorum. İleride çocukları - miz ve torunlarımız. bu husus ta gösterdiğimiz — lâübalilikten dolayı bizi çok ayıplayacaklar - dır. Bugün yeni yetişen genç- ler, Ali Ahmet gibi eşsiz bir pehlivandan hudutsuz istifade edebilirler. Birşey daha ifşa edeyim. Ya- kın zamana kadar Türkiye baş pehlivanlığını - rakipsiz olarak muhafaza etmiş olan meşhur Bandırmalı Kara Ali, Ali Ah- met'ten çok istifade etmiştir. Hattâ Tekirdağlı Hüseyin de o- 'na çok şeyler borçludur. Ali Ah- met bugün yetmiş yaşına gel - miştir. Fakat çok dinçtir. Hâ - len Eyüpte Çanakçalı fabrika - sında çalışabilmesi bunu isbat etmektedir. Tekrar ediyorum. Böyle büyük bir pehlivandan tifade etmediğimiz için yarınki ı.wı bizi çok nupııncakm îvx»’f Kadıköy Nemlizade sokağın- daki inşaata dair bir açıklama İstanbul Belediyesi Neşriyat ve İstatistik Müdürlüğünden: Yeni Sabah gazetesinin 15/6/ 1949 tarihli nüshasında <Beledi- yenin dikkat nazarına> — başlığı ile çıkan yazı incelenmiştir: Kadıköy Nemlizade sokak 48 No. lu yerde inşaat için vaki mü- racaat üzerine yapılan tetkikat sonunda bu arsanın bulunduğu yer filhakika liman inkişaf sa- hası içinde kalmasına — radmen, Daimi Komisyon kararile inşaa- ta izin verilmiştir. Ancak Müdür- lüğümüze ve Kadıköy Fen Kuru- Tu şefliğine verilen ihbar dilek- çesi üzerine yapılan tetkikatta inşaat sahibinin, binayı aldığı ruhsat hilâfına büyüttüğü görül- müş ve inşaat durdurulmuştur, Binanın, fazla olarak inşa e- dilen kısmının. yıktırılması için |de Kadıköy kaymakamlığına yu- tılmıştır. * Beşiktaş Kaymakamlı- nın bir cevabı Beşiktaş Kaymakamlığından: Yeni Sabah gazetesinin 29/v, 1949 tarihli nüshasında <Yıldı hlar elektriksizlikten şikâyet € diyorlar> başlıdiyle çıkan yazı İlçemize ayrılan 55 adet lâm- OKUHHCU Bu süretle hiç olmazsa bu yük pehlivana, h: Benelerinde rahat bir kaç fes aldırmış oluruz. Yine gelelim Arnavutoğlu ile Karamanda'nın güreşine.. Koca Karamanda bir - türlü ayağa kalkamıyordu. Dakikalar ilerledikçe küçük Arnavutoğlu- nun onu daha zor durumlara düşürmekte olduğu anlaşılıyor- du. Ayni zamanda ayağa kalka- bilmek için sarfettiği büyük, fa kat beyhude gayretler Kara - manda'yı halsiz de düşürmüş - tü. Şimdi sık sık nefes alıyor- du. Şiddetli soluklarını seyirci- ler bile duyuyorlardı Arnavutoğlu bundan — sonra kündeye doğru uzandı. Bu ken disinin iki misli ağırlığındaki pehlivanı da künde ile aşırıp yenmek istediği anlaşılıyordu. Bu kadarı da fazla idi artık.. Karamandayı künde ile aşırıp yenmek aklın alacağı şey değil- di hi Fakat ihtiyar cazgırın güreş başlamadan evvel Karamanda'- ya verdiği öğütleri de yabana atmamak lâzımdı. Arnavuto kündeyi aldı mı hakikaten has- mı Karamanda değil, hakikat bir manda olsa da atacaktı. Nitekim daha ilk denemede koca pehlivanı yerden kesmeğe muvaffak oldu. Fakat aşırıp a- tamadı. - Halk onu şiddetle alkışlı- yordu — Haydi Arnavutoğlu! — Tazele kündeyi! — Vallahi atacak Karaman - da'yı! — Analar neler yahu Karamanda kelimenin tam mânâsile bunalmış bir vaziyet- te idi. Bu küçük pehlivan ken- disini cin gibi çarpmıştı. Eli a- yağı tutmuyordu. Bir türlü ken disini kurtaramıyordu. Artık Arnavutoğlu'nu — yen- mek ihtimalini hâtırından bile geçirmiyordu. Sadece yenilme - meğe bakıyordu. Arnavutoğlunu alkışlayanlar arasında bizzat Arapoğlu da bu- lunuyordu. Hattâ hünkâr yâ- verleri bile kendi pehlivaniarın- dan ziyade bu küçük güreş ha- rikasını tutuyorlar ve alkışlı - yorlardı Arapoğlu şöyle bağırıyordu: — Aferin be Arnavutoğlu! Haydi al kündeyi Arnavutoğlu yapacağını bili- yordu. — Karamanda'nın beline öyle bir yapışmıştı ki, kurtula- bilmesine imkân yoktu. Yeniden zorladı Ve Karamanda'yı tekrar yerden kesti. Çırpınmakta olan Vücudunu göğsüne kadar kaldır dı. Sonra da koca pehlivanı bir saman çuvalı gibi sırtüstü yere çaldı. Tarihi Kırkpınar meydanı şim di alkıştan inliyordu. Bütün halk, bütün kalabalık yeni mey dana çıkan bir güreş — yıldızını can ve gönülden alkışlıyordu. Altmış beş altmış altı okkalık bir pehlivan üst üste yaptığı güreşlerde iki büyük pehlivanı Su götürmez, itiraz edilmez bir şekilde sırtüstü yenmiş ve hak- h olarak bileğinin kuvvetile Kırkpınar birinciliğini kazanmış ti Bu netice karşısında en çok sevinenler tabil Arnavutoğlunu oraya zorla getirenler olmuştu. Bunlar meydana fırlamışlar, Ar navutoğlu'nu durmadan öpüp duruyorlardı. Zavallı pehlivan güçlükle kendisini bunların el- lerinden kurtararak bir çadıra sığınabildi. doğuruyor (Devamı var) Silivri Belediyesinen ve otobüslerinden şikâyet Silivri Alibey Harmanlık So. 4 No. da Kudret Yarar imzasile aldı yor. «Bizim ilçe Belediyesinin iş- letmekte olduğu otobüsler bir te- nekecinin idaresindedir ve İstan- buldan kalkan otobüslerin bilet- çisi de bu tenekecinin adamıdır. Bu biletçi, her gün kalkacak 0- tobüslerin ön sırasından 4 kişi- lik yeri, mumaileyhin ve tanı- dıklarının emrine dmade kuılar ve hiç bir kimseye bu yerleriw biletini verm Kasabamız, İstanbulun - âdeta bir mahallesidir, fakat bakıms dır. Postahane civarından idrar kokusundan geçilmez. Belediye Teisi de oğlunun dükkânından başka bir şey düşünmez. Büyük upta şöyle denili- esnaf, Belediye Meclisi üyesidir ve her şey ateş pahasıdır. Mak- rukat sıkıntısı vardır. Kömürün bir kilosu 22 kuruş 50 santimdir. Silivrinin dertleriyle alâkadar slacak makam ha rı dikkatini çekmeni Tim.> ——— gisi ise naza inin Osmanağa mek tep, Şahnişin ve Sinanpaşa Mes cü riyle Peri ç konulması için gereken ha, badan 4 adı mazına rluk- lara başlanmıştır.