çt YFA : 4 £ VÇcıy!ı da gelen mektuplar | Hâdisenin, memleketin dört bir tarafında uyandırdığı geniş âkisleri belirlen mektupları neşre devam ediyoruz — | Yurdun her köşesinde teessür VÖ nefretle kargılanan Y.M.C.A, sâlbrilarındaki mahut danslı çay hlldisesi hakkında yaptığımız neş- riyatı tasvip eden okuyucuları- nüzin gönderdikleri mektupları möşretmeğe, bugün de devam edi- yörüz: Tekirdağ Gençliğinin Teessürü 22/4/949 tarihinde vukua ge- len Y.M.C.A, jimnastik -salonun- daki çirkin hâdise bütün yurdda uyandırdığı nefreti Tekirdağ genç leri arasında da uyandırmıştır. Bu hâdiseyi açıklıyan gazetenize Tekirdağ gençliği namına sonsuz Baygı ve sevgilerimizi sunar, mev züübahis olan bu çirkin hâdiseyi bizler de protesto eder ve müseb- âkmın cezalandırılmasına ve- Kıratlı, - Ertuğrul - Erem, Olmanızı rica ederiz. 26/4/949 Cahit Akman, A, Galip Lütfi Tezer, Süleyman Sümengen, Kemal Başer, Özkan, Şefik Gürsoy Ars- Doğan Özkan, Sinan Kal- lan Gürcan, Rıza Hazar, yon, Hayri Tekin, Hamdi İzzet Eras, Şakir Ekküp, Esenli, Ahmet Güner Tev- Mehmet Dağlı, Ş. Kuyum- cuoğlu, Hamdi Nallar, Ad- man Soyuer, Osman Aşkın, Fırıncı Salih, Necati Göç- men, Mehmet Taner, Ulvi Eskin, Orhan Ünver, Rıf- kı Yarapsan, Demir Dip- çioğlu, Sedat Kuyumcuoğ- h, Hayri Güdül, Selâh: tin Oyon. Yeni Sabah gazetesine; 21/4/949 tarihli gazetenizde #Misafirperverliğin de haddi var- dir> başlıklı yazınızı teessür ve tecasüfle okuduk. Hakikaten de Çok müteessir olduk. Bu yazımı- Ki güzetenizde yayınlarsanız son- Bus teşekkürlerimizi sunmayı bir borç bilir, saygılarımızı sunarız. Temiz kalbli Türk gençliği dai- ma gizin tuttuğunuz yolu takip eder ve edecektir de... Yozgat Lisesi Gençliğit Uygur Topaçlıoğlu, Kemal * Tütüncüoğlu, gut Çelikel, Özdemir Ural, Alâeddin İlhan, Şefik Se- Gef, Efdal Demirtürk, İr- fan Bayraktar, Soylu, Hakkı Sarıgül, Zi- Ünlü, Halil Bozkurt, Yi Yıl- Yılmaz Görpelioğlu, maz Erboz, Fevzi Çağlar, Mazhar Yersel, Cambolat Türkyılmaz, Ahmet Ün- “ver, Mümtaz Erkoç, İhsan Erçelik, — Yusuf Tamer, Durak Güzey, Saffet A- cun Şakir Binici, M. Yıl- maz Akyol, Bevil “Ülkü, Nurten Ünver, Osman Kara gülle, Muzaffer Öztürk, Osman N. Aköz, Nihat Tecimer, Muhsin Demet, Erdoğan Yurdaer, T. Ha- Ban Özer, Suat Karamür- Bel, Osman Ünlüsay, Ünal Alloğlu, Mehmet Ceylân, İlhan Atılyen, Sabahi Bay- ram, Kuddusi Karaarslan, Emin Sipahi, Düânâ Doğan Lâfçıoğlu, Ziya Akçadağ. Yeni Sabah Gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğüne; Gazetenizin sütunlarında lâyık olduğu titizlikle efkârı umumi- yeye arzedilen danslı çay hâdise- &İ çok haklı bir infiale vesile ol- . Bu elim hâdiseyi milli ve geleneklerimize - yapılan imansız suikast olarak kabul edi- iyoruz. Meselenin basit bir şekil- Ge kapanıp gitmesi bizim için ha- zin bir hayal sükutuna sebep o- dabilir. Buğün bir töhmet altında olma, dığımızı, bunu yapanların — da- marlarındaki kandan katiyetle güphe ettiğimizi bildirerek açık- larız. Müteşebbislerin ve hâdiseye kendi arzuları ile iştirâk etmek zilletinde bulunanların en yakın bir zamanda Türk adaletinin âdil huzurunda lâyık oldukları - ceza ile tecziyelerini görmek en büyük arzumuzdur. Mektubumuzun ga- Zetenizde neşredilmesini rica ede- riz. Niğde Öğrenci Yurdu Yazan:BEHÇET SA FA Bevim, kocasının bu genç kâ- tibesindeki meziyetleri, hünerle- Ti, marifetleri derhal farketmiş- ti. Bu zaten güler yüzlü, sevim- li olan daktilonun her parma- ğında bir marifet vardı. Şimdi yirmi dokuz yaşına basmıştı. Fakat hâlâ altı yıl önce ne hal- de ise o halde idi. Yâni kendi- Bine verilen yüzden istifadeye kâlkmamıştı, yine her türlü ça- yöye başvurarak — müessesesine fâydalı olmaktan çekinmiyordu. 'Arada bir patronunun davetine Jcabet ederek «Sevimli Köşk: e 'yömek yemeğe gidiyor ve Sevim /t, Şükran da ona tıpkı Nazif Suzan hanım, yahut Su- Suudi Tut- kuner, Celâl Okultan,, Tur- Hüseyin| nsa dair Öğrencileri: — ANKARA Fahri Sadıklar, Orhan O- Üükrettin Önerli, Vefa kaya, Ziya Üstünka- ya Kasım Atabilir, Şaban Yarar, Mehmet Altıntaş, Rasih Arısoy, Raşit Do- ğa, Vehbi Yamalık, Do- ğan Soyer, Nevzat Tunçel, İbrahim Gençtürk, A, İh- Ban Açıkgöz, Raşit Kara- batak, Nusret Bayer, İs- met Gün, Necati Akdağlı, Yakup Ekici, Fahri Gür- Soy, A, Rıza Ünal, Lütfi Tünçer, Fikret Erem, Ma- hir Tekin, Deha Göksu, Mehmet - Yücel, Mustafa Erkovan, Ferit Özer, Esat fik Tekin, Yeni Sabah Gazetesi nesine; İstanbulda Amerikan bahriye- lilerine verilen o, mahut çaylı dans meselesini biz de teessürle haber almış bulunuyoruz. Yeni Sabah gazetesinin yayınlamış ol- duğu bu haber, tabil her Türk kadar bizim de tüylerimizi — ür- pertti. Biz Türkler misafirperver - bir milletiz. Misafirimiz için icabeder- se malımızı acımadan feda ede- riz. Fakat ahlâkımızı, dinimizi, an'anemizi ve asaletimizi hiç bir zaman feda etmeyiz ve tâ haşre kadar da feda etmiyeceğiz. Bizde bu derin yarayı açan; irfanın beliğ âbideleri olan ve gittikleri yollarda herkese nümu- ne olacak olan talebe arkadaşla- rımıza, derin teessürlerimizi bil- Güririz. Bir daha şu veya bu ge- kildeki propagandalara kapıla- Tak böyle ayrı yollara sapmama- larını kendilerine hatırlatmayı da kendimiz de bir borç bildik. Bu masum kardeşlerimizi o, u- ğursuz yollara körpe akıllarını çelerek sürükleyenlere de nefret- lerimizi bildirirken, bir daha böy- le fena şeylere teşebbüs etmeme- lerini, zira Türk gençliğinin bu hususta haddinden fazla titiz ve hassas olduğunu hatırlatırız. Bu hususta tahkikata girişen büyüklerimizin de bu vakaya ge- bep olan misafirperverleri - bula- Tak cezalandırmalarını dileriz. Yozgat Lisesi Talebeleri: Halil Atlar, Fevzi Göksoy “Arslan Enbaş, Kenan Do- » Burtan, Hayri Yalçın, Meh met Atalay, Yaşar Aydın, Talât Yeletayşi, Nuri Şe- nanlı, İhsan Teker, Necati Taşkın, Kemal Baykurt, Vasfi Doğan, Ömer Vanlı, Necati Kalender, Ulvi Şa- hin, Selçak Akın, Doğan “Acuner, D. Yılmaz Dega, Ahmet Altuna, Ruhi Çak- değenli, Mehmet Demir- türk, Cahit Türk, Şahin N, Moğulkoç, Orhan Erşin, Ali Alazbay, Mehmet Kö. ker, M. Yüksel Erkekli, Ali Cahit Ertekin, Halük Biçer, Nahit Turhan, İb- Tahim Naldöken, Selâhat- tin Şişmanoğlu, Aziz Yal- gın, Bedia Alkan, Mürvet Bilin, Aysel Orbun, Nihat Dinçer, Tacettin Çapan, Fevzi Şahin, Erdoğan Akçen, İdareha- * Gazetenizin 21/4/949, 22/4/ 949 ve bilhassa 28/4/949 tarih-i lerinde neşretmiş olduğunu Y, M. C. A. nın danslı çayı hakkındaki hüzün verici yazılarınızla, milli hisleri rencide olan okuyucuları- nızın da 24/4/949 tarihli nüsha- nızda bu hususa da istinat eden mektuplarını yakın bir alâka ve derin bir ıztırap içinde okudum. Benim de bu baptaki hislerime Pamukkale Hiverepolis tire Denizli, 12 — (Hususi muhabi- timizden) — Denizlinin 22 ki- lometre gimalinde bulunan Pa- mukkale Hiyerepolis harabeleri Ecirli köyü yanındadır. Bu ha- rabelere Milâttan çok Bene ev- vel Bergama tarihinde önemli rol oynamış olan Misya kralı (Telefos) karısı Hiyare adına yapılmıştır. Bugün burada oldukça munta zam bir halde duran(Anfiteratr) biçiminde açık hava - tiyatrosu vardır. Seyircilerin oturmasına mahsus taş basamaklar ile- ar- tistlerin soyunma ve giriş - çı- kış yerleri görülmektedir. — Ti- yatronun on bin kişilik olduğu anlaşılmaktadır. Harabeler ara- sında bazı çukurlar mevcuttur ki oralardan karbon dloksit ga- zı çıkmaktadır. Bu gazın bulun- duğu yerde insan hava alama- maktadır. Bu yüzden buralarda gezinen bazı kuş ve küçük hay- vanlar ölmüş olarak sık sık gö- rülmektedir. Dünyada bir eşi daha — olm- yan bu yer turizm bakımından İzmitte karga mücadelesi İzmit: (Hususi) — Kocaeli 1- linde bütün vatandaşlar her ge- ne için bir kanga vurârak baş- larını kesip ziraat müdürlüğüne teslim etmekle mükellef tutul- muşlar. 1948 yılı içinde karga başı ge tirmiyenlerden 8375 kişiye il zi raat komisyonu karariyle 8 er lira para cezası verilmiştir. Bundan böyle 18 yaşını doldur muş bulunan bilâistisna her va tandaş ziraağe bir karga başı ge tirmedikleri taktirde 3 er lira para cezası ödemiş olacaklardır. milli bir vazife addedeceğinizi U- mit ederim. Türk kızlarının (Dans li çay) maskesi altında feci akı- betlere kurban olacaklarını düşün memiz değil böyle bir mevzuu muhayyilemizden geçirmek bile bizce tasavvurumuz haricinde ka- lırdi. Ezeldenberi geref ve namusu uğrunda bütün benliğini feda e- den atalarımızın, damarlarımızda) dolaşan asil kanını böyle yersiz ve pis toplantı hareketleriyle kir- letmek cüretkârlığında bulunan- lara asla lâkayt kalamayız. Çünkü Ebedi Şefimiz Atatür- kün Türk gençliğine emanet etti- ği vasiyetnamesini tahattur ede- cek olursak gu kıymetli satırlari- le karşılaşırız: «Bugün vasıl olduğumuz netice asırlardanberi çekilen milli müsi- betlerin intibahı ve bu aziz vata- 'nın her köşesini sulayan kanların bedelidir. Bu neticeyi Türk genç- liğine emanet ediyorum.» İşte bu sözler vatanımız hak- ikında mukayyet olan en nadide yazılarıdır. Yalnız şunu da unut- mıyalım ki vatan, namus ve ge- refle kaim olduğuna göre: Vata- nımız demek namusumuz demek- tir. İstanbul Sağlık Okulu son tercüman olacağınızı ve — bunu x Diye hitap etmekten çekinmi- yorlardı. Nazif, ona kalbini açmamıştı. Aşkından, Sevimi sevdiğinden bahsetmemişti. Fakat Suzanın Bgözünden hiç bir gey kaçmıyor, her geyi anlıyordu. İzdivacı ta kip eden günlerin nasıl saadet le, neşe ile geçeceğini — sonra bazı tatsızlıkların araya girece- Bini biliyordu. Daha sonraları Nazif yine hu- susi hayatına ait meseleleri an- latmıya ve onu — ilgilendirmiyo başladı, Bir Kasım ayının sabahı idi ki, ona Salâh'dan, yâni Leylâ halanın serseri oğlundan bahis açtı. — Suzan, sana biraz “Üzücü sınıf Öğr. Neriman Demirel Tefrika No. 59 bir iş havale edeceğim. Suzan başını kaldırarak — ve- rilecek emri bekledi. — Bu emri yerine getirmemek sanki elin- den gelmezmiş gibi bir hali var- dı. Nazif: — Ailemiz içinde kötü bir de- likanlı vardır. Bu, karımın bir yakın akrabasıdır. Bu serseri bana öyle geliyor ki içini gizlemiyen bir alçaktır. Anasını hemen hemen mahv: miştir. Kadıncağız saf ve çok Müşfik bir mahlük olduğu için varını yoğunu satarak parasız oğluna vermekte tereddüt etmi- yor, Salâh işe İzmirde bir tücca» Tın imzasını taklid ederek başla- mış. O zaman bu meseleyi ört- bas etmişler ve o gündenberi Ege Turizm Cemiyeti tarafın dan her Pamukkale günü olarak tesbit edilmiş YENİ vertenlerinden Bir inüş Denizli,Pamukkale günü kutlanacak sene 10 - 16 mayıs çok değerli olduğundan uzak ve yabancı Ülkelerden buraya bir çok ziyaretçiler — gelmektedir. Merkeze bağlı ilçe, bucak ve hat tâ köyler halkı ile komgşu iller halkını bu güzel yerleri göster- mek maksadile Ege Turizm Ce- miyeti Denizli gubesi her sene 15-16 mayıs günleri Pamukkale günü olarak kabul etmiş ve hal kın kolay ve rahatça gidip gele- bilmeleri için bütün motörlü na kil vasıtaları tahtı temine al- mış ve hattâ D.D.Y, İzmir 8 inci işletme müdürlüğü ile de tomasa geçerek Pamukkaleye 6 kilomet re mesafedeki Çeltikçi geçidin- de trenin gelip geçerken durma sını temin etmiştir. Bu gezilerin ilkini geçen sene aynı - tarihte yapmış ve 30-40 bine yakın bir seyirci bulmuştur. Geçen senekl bu tarihi gezi aynı gün filme alınmış ve bu güzel yer bu ge- kilde birçok yerlerde birçok va- tandaşlara gösterilmiştir. Bu se ne yine 15-16 mayıs günü geçen seneki canlılığın aynı — olacağı tahmin edilmektedir. Bir tavzil Bucak ilçesi belediye ebesinden aşağıdaki mektubu aldık, neşre- diyoru: Yeni Sabah Yazı İşleri Müdürlüğüne, İSTANBUL Sayın gazetenizin 20 Nisan 1049 tarihli ve (3618) sayılı nüshasının beşinci sayfasının yedinci sütunun- daki şahsımı slükadar eden — yazıyı okudum. Gece ve gündüz vazifem — çıktığı an, gerek memuriyetimin bana tah- mil ettiği vazifmin mesuliyet Ve ge- rekse vicdan ve insani hislerimle hiç bir zaman vazifeye bakmadığım iddia edildiği gibi doğru değildir. Konya- ya naklim ve tekrar burada ibka e- dilmem mezkür yazıdaki iddia edil. diği gibi araya nüfuzlu şahsiyetlerin girmesinden değil, bakanlığın yanlış şikâyetleri esaslı olarak — inceliyerek hakkımı tevezzu ettirmesinden ileri gelmektedir. Kocam Halk Partilidir ve geçende yapılan bucak belediye seçimini De- mokrat Parti kazanmıştır. Bu yüz- den de mezkür yazıda gerek imzası olan gerekse imzaları istismar edilen on bir belediyo âzası o işin neticesi olarak kin ve ihtiraslarını yir- mi senelik memuriyet hayatı olan ve bu müddet zarfında vazife meyvhu- mundan başka bir gayesi olmıyan şe- refli bir ebeyo siyaset lekı ürmek- 'ten başka gayeleri olmadığının efkâ- Ti umümiyeye —açıklanmasını — mat- buat kanunu delâletiyle rica eder say- Bi a Budcak İlçesi Morkez Ebesi NEBİYE ALP Bulancık Ilçesinde maden araması Bulancık (Hususi) — Son yıl- larda memleketimizde maden ara ma işlerine çok ehammiyet veril- mektedir. Bazı müteşebbisler ka- Zzamızın bazı köylerinde Simli kur şun, manganez madenleri ara - mak üzere vilâyet makamındaen izin istemişlerdir. Eğer bu ihbar doğru çıkarsa ilçemiz iktisaden kalkınmış olacaktır, olmuş, dünyayı dolaşmaya baş- lamış. Hiç bir baltaya sap ol- mamıştır. Suzan yarım bir ilgi ile dinli- yordu. Nazif devam etti: — Salâh gimdi İstanbuldadır ve karımı ikide bir rahatsız et- tiğini anlıyorum, Çocuklukların- danberi birbirlerini görmemiş- ler, Amma serseri para istemek için karıma mektup yazmaktan gekinmiyor. Ben böyle geyden hoşlanmam. İği kestirip atmak için Salâhla bugün — buluşmıya karar verdim, Öğleye doğru ken disini görecektim, Amma be- nim yerime sen onun oturduğu Pansiyona gitsen daha Iyi ola- cak. Çünkü... Ne bileyim, bu oğ- lan öyle bir mahlük ki kendisi- le temas etmemek daha hayırlı dir, Zaten gimdiye — kadar hiç Bgörmedim. Bundan sonra da gör mesem iyi olur. Sevimle karşı- laşmamasını da onun için isti- yorum, Mesele bir ticaret işi gi- bi halledilebilir ve bunu en iyi halledecek üçüncü bir gahıs ola- SABAR neruali Emekli genoral Ali İhsan Demokrat Parti kongresinde yaptığı açık ve giddetli tenkidler yüzünden haysiyet divânına verilmiş olduğunu yazmıştık. Bu münasebotle emekli generalin kongrede yaptığı tenkidle rin zapdetmiş olduğumuz bulâsasını neşrediyoruz. — Muhbtgtem partili arkadaşlarım ! Partimizin yıllık il idare raporunu bir kaç defa okudum. Bu rapor bir bakımdan il idare kurulunun yaptık ları işlerin bir aksidir. Biz bunların rini ne dereceyo kadar yap yapabildiklerini anlamak isteriz. Bu raporda bir takım övün- melore tesadüf ettik ki böyle bir ra- porda bur yerb yoktur. İl idare kurulunu teşkil eden şahıslara — fert fert hürmet beslerim. Fakat bunların toplu olarak bazırladıkları rapor bahis in şahsiyat kınmını mevrua olunc birakarak a bakmak Jâzım gelir. tutan raporda il idare heyet liyetini bulmak için Diyojenin feneri gibi ışık tutarak aradım, aradım, fa- kat bulamadım. İstanbul Türkiyenin €n mamur, en zengin, en münevver zümresini ihtiva edon bir Fakat bizim idare kurulu bu ehem- miyetle mütenasip hiç bir - faaliyet göslerememiş, bir çok vilâyetlerden buü bakımdan geri kalmıştır. Raporda faaliyet olarak hürriyet şehitleri ih- tifalini, güreşçilere verilen bir ziya- feti, piyango tertibi ve bir de mitin- gi buldum. Buridan başka hiç bir şeye tesadüf etmedim. İl idare kurulunun iyi niyetini takdir ederiz. Fakat gös- terilen bu faaliyet pok azdır. En az yarım milyon tarafdarı bulunan İs- tanbulda İl idare kurulunun — başka bir iş görememesi tocssüfo şayandır. İdare heyeti hiç bir müsbet fanliyot ye yeni üyo de kaydo- Yarım milyon — halkın müzahareti karşısında ileri sürülen yüzde yirini nisbetinde yeni üye kay dı pek azdır. Belki kayıpları bile ka- gtir. İlçelerdeki ihtilâfların in de il idare heyeti hiç bir faaliyet gösterememiştir. Bilükis ye- ni ihtilâflara, kavgalara sebep olmuş 'tu. İlk celsede de burada bir hâdise- e çahit olduk. Bu fena idare örneğin den ve sörba tahakkümünden bıktık. Bunların nümunelerini - burada bi gördük, Kendilerini Demokrasi um- delerine uyduramayanlar, başa geç- mek hirsirdan vasgeçsinler? (Dinle- yicilerin alkışları). * — Onlar zorbalık tahakkümleri burada ellerimize sıkıştırılan hazır- lanmış listelerle de iabat ettiler. Bu listelerin il idare kurulanca tertip edilerek bastırıldığına şüphe edile- mez, Nitekim kongre divamı aynen bu listelere uygun olarak seçil Bütün seçimler için 40 kişi seçilmiş. Demek oluyor ki sadece 40 kişiyo bir takım nimetler dağıtılmış. — İl idare heyeti bu listelerde aynidir. Yalnız partiden çıkarılan Bülentle, il idare heyeti raporuna muhalif kaldıklarını bildirmiş bulunan Salih Keçeci ve Mükerrem Sarolun yerine Kâzım Yurdakul, Sait Başak ve Nazlı Tıla- bir namzet gösterilmişlerdir. Umumi kongreye gönderilecek şahsiyetler de aynidir. Yalnız bunların arasına bazı ilçelerden bir kısım şah: mıştır, (Bazı delegelerin protesto « leri. Başkan Ali İhsan Sabisin sözü- nü kesmek istiyor ve devamlı olarak zil çalıyor. Dinleyiciler şiddetle ken- disini alkışlıyorlar), — Harbiye ocağı delegesi himaye edilmiştir. Büyük kongreye — yalnız il idare kurulunca - seçilen ve emin n kimselerin gönderilmek isten mesi hatâlı bir harekettir. Hiç olmaz aa her ilçeden ikişer delege seçilme- lidir, Başkan: — Kongreye riayet ediniz. Ali İhsan Sabis — Riayet ediyorum. Başkan halka: — Müdahâle etmeyin! (Halk Ali İhsan Sabisi alkışlıyor. «Yaşa paşal> sosle areye, yapılan esere Tam 18 sayfa fan> gehridir. Ali İlhisan Sabir Salâh Türkiyede pek yerleşemez bilir. — Haklısınız. Nasıl bir esasa dayanarak meselenin halledil- mesini istiyorsunuz? — Bir miktar para verelim. Çıksın, gitsin. Amma parayı an- cak vapura bindikten sonra ve- rebiliriz. — Doğrusu budur. Parayı gör dükten sonra harekete hazır 0- lacağı da şüphesizdir. — Tamam, Meseleyi kavra- dın. Bir pazarlık... — Buna benzer çok hâdiseler duydum da... — Tabil... Böyle bir işe ka- rışmak hoşuna gitmezse gizle- me benden Suzan! — Hâyır, hayır... Sıkılacak ne var? Hem onu yola getirece- ğimden de eminim, Nazif güldü: — Ben malımı bilmez miyim! Sen hangi işe elini sürersin do © iş halledilmez!... — Adı ne idi bu gencin? — Salâh... Şunu da ilâve et: Hemen hareket etmesi Jâzım, Ya çarşambaya, yahut perşem- Haysiyet Diyanına ve i| tâ kendilerinin burada bu hususu a- " | ruluna bir rapor vermişlerdir. Bu ra- | ıııı'nıııı'ş lecok — diğer üyeler do kültürleri itibarile partimiz teşkilâtını hakkile temsil edebilce kimseler olmalıdır. Halbuki il idare beyeti nalıncı kesteri gibi yalnız ken di taraflarına yontuyorlar. Bu vazi- yet karşısında iktidar partisino ni çatıyoruz? Yolsuzluklar öğreni- çin lince neden harekete geçilmiyor? 25 hi diği gibi oynatan H vermek suretile delegeleri isle- biye ocağı baş kanı derhal haysiyet divâ: idi, Koza Bakırköy ilçesinin 800 lira açığı da derhal tazmin ettirilme li idi, Balık baştan kokar. İl idare heyeti partiyo ait parayı suiistimal etimiştir. Listeler bastırmıştır. Rapor bastırmıştır. Rapor ise demagojiler vo başkalarının başarılarile öğünme: lerle doludur. Kendisi ne iş gördü? Dışarıdan bir mes: — Hiç bir iş! Ali İhsan Sabis: — Evet, hiç bir iş görmemiştir. Sadece Tüzumsuz öğünmelerde bulun müştur. Raporun 6 ncı sayfasında kendisi de kusurunu iti af ediyor. İstanbul gibi bir şehrin il e Tapo daha olgün olması temenni e- diliyor, Bundan daha büyük bir iti- raf olur mu? Şu halde sandalye hır- * neden gösteriliyor? Neden başka- larına imkân verilmiyor da yino ken. dilerinin — soçilmelerine — çalışılıyor ? Bütün gayeleri tekrar seçilmek. Sade. co üç kişi yerino Kâzım Yurdakulla diğer iki arkadaşları alınmak isteni- 'yor 've raporda bir takım kötülükler itiraf ediliyor da bunun mes'uliyeti yine başkalarına yükletilmek isteni- yör. Çekiliniz! Yerinizden ayrılma- mak için uğraşmayınız. Hattâ yeni- den seçilseniz bile bu vazifeyi kabul etmeyiniz. Biz yeni zekâlar ve yeni gayretler bekliyoruz. Ankaraya şikâ yetler varmış. Ankaradan iş tetkik Bü- lent partiden çıkarılmıştır. Raporda bu hususlar etrafında hiç bir şey yok. Bunların kongreye bildirilmesi lâzımdır. Bülendin üç parti arasında oynadığı rolü Mısırdaki sağır sultan etmek üzere bir gurup gelmiş, bile duymuştur. İl idare kurulu ay-, rıca Ankaraya çağrılmış ve hep bi den toptan haysiyet divâmına veril- miştir. Böyle toptan haysiyet” divâ- 'nına verilen üyelerin vazife başında kalmalarına imkân yoktur. Böylele-. rine itimadımız yoktur. Mürettep bir yekilde tekrar seçilirlerse, tekrar edi- yorum bunu kabul etmemelidir. Hat- çıkça söylemeleri ve tekrar seçildik-i leri takdirde bunu kabul edemiye- ceklerini açıkça ifade etmeleri çok daha doğru olur. Rapora — muhalif kalan iki âza bu hususta il idare ku Por da burada okunmalıdır. Kesta- nelik işi de bu aradadır. Ben burada düşüncelerimi söyledim. Karar yük- sek kongrenindir. (Dinleyicilerin şid detli alkışları arasında Ali İhsan Ba- bis yerine oturdu.) Görüldüğü gibi emekli general Ali İhsan Sabisin yaptığı tenkidler bir hayli şiddetli idi. Ancak seçimlerden #onra vaziyet bir hayli garip bir man zara arzetmiş bulundu. Çünkü Ali İhsan Sabis do bir tek rey farkla il idare heyeti üzalığına seçildi. Ve pek ağır bir dille tenkid ettiği şahıslarla işbirliği yapmak vaziyetinde bulun- rum karşısında, iki taraf da prensip lerinden fedakârlık yapamıyacağına göre bu işbirliğinin nasıl bir şekil alacağı cidden merak uyandırıyordu. İşte emekli generalin haysiyet divü- nına verilmesi suretile bu durum kıs men aydınlanmış bulunuyor. Bu me- selo hakkında kendisile temas etti- ğimiz, isminin ifşasını arzu etmeyen Demokrat Parti il idare heyeti üza- tından biri: «— Bizi bu derece ağır bir dille ten kid eden bir zatla işbirliği yapmamı- za imkân yoktur. Onun aramızdan ayrılması, yahut da bizim toptan çe- kilmemiz lâzumdır. Paşa no derse de- sin ekseriyet bizdedir> demiştir. beye Marsilyaya bir vapur var! Ona yetişmelidir. — BSalâh'ın adresi? juterazi sokağında. Bu so- kağı biliyor musun ? Tarif etti. Kâtibe derhal an- ladı. O zaman Nazif elini kızın omuzuna koyarak İâübali ve dostça bir hareketle: — Sen olmasan ben bu işle- Ti kime gördürürüm Suzan? Sen benim sağ elim$in. Daha - doğ- rusu sen de bir Nazif'sin, Suzan hafifçe kızardı. Nazif devam etti: — Doğru söylüyorum. — Ben bunu sana birçok kereler söy- lemişimdir. Samimi olduğumu anlatmış, seni ne kadar takdiı ettiğimi belirtmek için tekrarlı- yorum, Sen dünyanın en sevim- Hi ve en çalışkan, en anlayışlı kadın memurusun, zan sevincini gizlemek için gülerek: — Beni yüz bulmuş, arsız bir kıza çevireceksiniz, Bu ka- dar iltifat fazladır. ADevamı var) Yazan: Eski bir pehlivan efsanele ir arkadaşlarını ta odada göremeyince — Bizim arkadaşlar diye sordu. Kâhya — Şimdi geliyorlar, diye o- dadan fırladı. Ve başka bir o0- dada bulunan diğer iki askeri alarak birçok muhabbetler edil di. Herkes birşey soruyor ve öğrenmek — istiyordu. — Kazıkçı Bekir onlara cevap verirken fe 'na halde utanıyordu. — Nihayet sıra akşam yemeğine — geldi. Hep beraber yemek yediler. Üç askeri önce misafir — ettiler. Yemekten sonra bu sefer Hü- seyin ağanın kâhyası Bekiri bir köşeye çekerek aymı geyleri tek- rarladı. Birçok parlak vâidlerde bulundu. Fakat Kazıkçı Karabe- kir bunların da hepsini reddetti. Ve ertesi günü ödülleri ve bah- gişleri alarak iki arkadaşı ile birlikte çiftlikten ayrıldı. Kazıkçı Karabekirin küçüklü- ğündenberi güreşe ne kadar me- raklı olduğunu daha — evvelden yazmıştık. Babasının aldığı tür- lü tedbirlere rağmen ©o fırsat buldukça kendi köyünde ve ci- var köylerde yapılan güreşlere iştirâk ederdi. Kendisinin ne zaman başa geç tiğini ve ilk baş güreşlerini ne- rede ve kimlerle yaptığı hakkın- da doğru bir malümat elde ede- bilmek için bir hayli uğraştım. Başvurduğum muhtelif kaynak- lar birbirini tutmıyan malümat- lar veriyorlar. Bu büyük ve eş- siz Türk pehlivanı halk dilinde tam mânasiyle efs-neleşmiş bu- lunmaktadır. Tıpkı Yunus Emre gibi... Tıpkı Köroğlu gibi... Bugün Anadolunun tam do- kuz yerinde Yunus Emrenin me- zarı olduğu iddia edilen mezar- lar var. Ve o civar halkı orasını mukaddes bir ziyaretgâh olarak ziyaret eder. Yine Anadoluda 3 tane Çamlıbel mevcut olup, Köroğlunun oralarda — yaşamış olduğu iddia edilir. Köroğlu Bo- luda mı, Erzurumda mı, Maraş- ta mı yaşamıştır? Kat'i olarak belli değildir. Hattâ Kafkasyada da bir Çamlıbel vardır. Köroğlu efsanesi orada da aynen vardır. Bu Köroğlu da bir Azeri Türk kahramanıdır. Fakat en kuvvetli İhtimal, o- nun Boluda yaşamış olmasıdır. İşte Kazıkçı Karabekir de aslen Rusçuğun Akköyünden veya Ak koyunlu köyünden olduğu riva- yeti de yine kendisi efsaneleş- Mmiş bir halk kahramanı olduğu için çıkmıştır. Filhakika bugün Sivasta bir Akkoyun köyü var- dır. Hattâ Akkoyunlu sülâlesi de mevcuttur. Sivasta, Yozgad- da pehlivanlığa çok ehemiyet verilir. Bu mıntakalardan da Keçeci gibi, Yozgadlı Kel Hasan gibi sırtı yere gelmemiş pek bü- yük pehlivanlar yetişmiştir. Fa- kat merhum Sami Karayel'in de iddiası hilâfına olarak kazıkçı Karabekir Rusçukludur. Mer- hum Sami Karayel, Kazıkçı Ka- rabekirin Sivastopol harbine iş- tirük ettikten sonra Rusçukta kaldığını, yağlı güreşi orada öğ- rendiğini ve güreş şöhretini o- ner de Okuyucu 1$ MAYİIS 1549 | Ali İhsan Sabis'in HETRAMAZAN — am !'Kongredeki tenkidleri | |Emekli G sebeb olan sözlerini neşrediyoruz Tefrika No. 80 iz Türk pehlivanı halk ailinde miş bulunmaklaacır rada kazandığı için kendisinin Deliormanlı olduğu - rivayetini ortaya atmıştır. Fakat bu hu- susta hiç bir vesika göstereme- miştir. Halbuki Kazıkçının Rus- çuğun — Akköyünden - olduğunu bilen bazı eski pehlivan merak- hları bugün bile mevcuttur, Bun ların büyüklerinden ve eski peh- livanlardan duydukları da — bu yoldadır. Binaenaleyh Kazıkçı Karabekirin oralı olduğundan şüphe etmemek lâzımdır. Şimdi gelelim onun ilk baş- pehlivanlık güreşleri hakkında öğrendiklerimize... Kazıkçı Karabekir henüz on yedi, on sekiz yaşlarında oldu- Bu sıralarda yine civar köyle- rinden birinde bir düğün olmuş. Düğün sahibi zengin ve varlıklı ir adam olduğundan pek. muh- teşem bir düğün güreşi tertip etmiş. Tabii civarda ne kadar pehlivan ıvarsa güreşe iştirâk etmek üzere oraya akın etmiş. Küçük Bekir de babasından güç belâ bir izin koparıp köye' git miş, Fakat babası kasten kendisi- ni bir müddet meşgul etmiş. Bu suretle oğlunun gireceği deste ve küçük orta güreşlerinin yapı hp bitirilmiş olmasına çalışmı: Bu işde muvaffak da olmuş. Za- vallı Bekir kan ter içinde köye geldiği zaman rastladığı ilk a- dama: — Hangi güreşler yapılıyor? diye sorduğu vakit: — Büyük ortalar bitmek ü- Zere... cevabını almış ve çok Ü- zülmüş. Filhakika ilk güreşler çoktan bitirilmiş bulunuyordu, Her gü- reşte karşılarına çıkıp kendile- rini yenen küçük Bekirin gel- memiş olduğunu gören deste ve küçük orta pehlivanları rahatça güreşmişler ve ödülleri paylaş. mış bulunuyorlardı. Kendisini çok seven Bekiri görünce soruyor: — Abe nerede kaldın küçük pehlivan? — Ayrılamadım. çiftlikten... İşimi bitiremedim. — Senin gireceğin güreşler de bitti. İyi ödüller vardı. E-r Zamdn yendiğin arkadaşların ku maşları, bir de güzel keçiyi alıp gittiler. Şimdi büyük orta da bitiyor. Zavallı Bekir, babasının ken- disine oynadığı oyunu anlıyor ve çok içerliyor. Fakct ne yap- sın? Emir, emirdir. Onun bu halini gören babası da kıs kıs gülüyor. Bekir b-su da görüyor ve daha fazla kızı- yor. Bu sırada büyük orta güreş- leri de bitiyor ve sıra başaltı gü reşlerine geliyor. Cazgır: — Başaltı pehlivanları mey- dana! diye çağırıyor. Babasının kendisine oynadığı bu oyuna fena halde — içerliyen Küçük Bekir, işte o zaman bir- denbire büyük bir karar veri- yoft Boyuna, bosuna bakmadan başaltı güreşlerine girecek, Ve derhal bulunduğu yerde soyun- mağa başlıyor. (Devamı var) ——— Dyor ki cazgır, Ümerli Orman İşletmesinin boş yere beklettiği kömür yüklü arabalar Biz Şile köylüleri, geçimimi- zi, kömür yapmakla temin et- mekteyiz. Fakat Üsküdar Dev- let Orman İşletmesinden, — dai- ma kötü muamele görmekte, bu yüzden işlerimizi güçlükle yapa- bilmekteyiz. On beş gündenderi Üsküdara kömür ve odununu — götürmeğe hazır on beş araba Ömerli kö- yünde ortada hiçbir sebep yok- ken bekletilmektedir. Bize söy- lendiğine göre Orman İşletmesi müdürü izinli, muavininin de an nesi hasta olduğu için izin ve- rilmâyormuş. Malımız satışa hazır — olduğu halde, çoluğumuz, — çocuğumuz, âdeta aç beklemektedir. Şikâyetimizin, alâkalı makam ların dikkat nazarına konulma- Sını rica € Zerim.> Üymerli köyünden Dursun Güler Çocuk hastahanesi hakkın- daki bir şikâyete cevab Sağlık ve Sosyal Yardım Mü- dürlüğünden: Yeni Sabah gazetesinin 4/4/ 1949 tarihli nüshasında: «Has- tahanelere hasta masıl — yabırı- lur?> başlığile çıkan yazı ince- lenmiştir. 81/3/1949 günü — Şişli Çocu hastahanesine muayeneye geti- rilen genç bir kısın, evinde aldı- Y müshilden sonra kendisine (Siyah matiyel) geldiği anlaşı- miş ve kendisini gören dokto- Tun tavsiyesile hastahaneye göv derilmiştir. Saat 5.45 te hastahane nöber- gi hekimi tarafından görülen hasta, aidiyeti cihetile dahiliye nöbetçi doktoruna gönderilmiş, yapılan muayenesinde ahvali u- Mumiyesi iyi görülmüş ve tehli keli bir vaziyet bulunamamakla beraber (melana) iddiasını tah« kik maksadile müşahedeye yatı- rılmak üzere servisin muayene odasında beklemesi — söylenmiş- tir. Bu arada hastanın — isteğile hastahaneyi terkettiği — anlaşıy miştır. Tekel işçilerinin hasta yevmiyeleri Tekel Bira fabrikalarında iş- çiyim, Fabrikamızda hastalık yevmi- yeleri Sosyal yardım tahsisatın dan verilir. 1948 yılının son iki ayında hasta olanlar — hastalık yevmiyelerini — alamamışlardır. Hasta olduğumuz günlerde bak kala yaptığımız borçlarımızı beş aydanberi ödiyememekteyiz. Bu yüzden zaten borçlu olan bizles rin durumu acınacak naziyettda dir. Buna mukabil 1949 — yılında hasta yatanlar; hasta yevmiye- Terini almaktadırlar. Müracaat ettik. Bize: 948 yılı tahsisatı bittiği için paralarının z veremiyeceğiz dediler, Bu sa$ yal yardım fahsisatının bir aü önce verilmesi için alâkadaf makamldrın nazarı — dikkatimj çekmenizi biz işçiler kaymetli ga zatenizden Tica ediyorus. (İmad mahfua),