SAYFA : TIKTIBASLAR | Puerto Rico Demokrasiye — örnek teşkil etmektedir («Washington Star» gazete sinden iktibas edilmiştir.) | Pörerte Rico'daki / bükümet bugün Batıdaki — Ameri- kan emperyı ine dair komü- nist ithamlarına ve diğer aşırı Athamlara bir cevap teşkil et- mektedi). 2.000.000 kişilik bir mnüfusu olan ve Birleşik Ameri- kanın tasarrufu altında — bulu- nan herhangi bir araziıden daha çok İstiklâle sahip olan bu ada, verilen zeki bir önderlikle kendi kendini idare etmek hususunu idame ettirmek bakımından hal kın büyük ölçüde bir kudrete sahip olduğu ve böyle bir idare ysulüne istinaden terakki ettiği hakikatini belirten açık bir mi- Bal teşkil etmektedir. 2 ocak 1949 da Puerto Rico mil leti adada doğan Luis Munoz Ma rin'i ilk defa olarak valiliğe in- tihap ettikleri vakit büyük bir geving duymuşlardı. Adanın ye- hi icraat başkanı sükünet için- de ve demokratik bir tarzda ce- reyan eden bir seçimde intiha) edilmiştir. Kadın ve erkek ol- mak Üzere oy kullanma hakları- na sahip bulunan halkın yüzde Bekseni reylerini kullanmışlar- dır. Puerto Rico'da hükümet me- murları ve önderler Birleşik A- Mmerikanın her tarafından Ame- rikan sermayesini, endüstrileri ve fabrikaları celbetmek husu- Bunda gayret sarfetmektedirler. Bu gayelerini yerine getirebil- mek için de birçok teşvik edici Usullere baş vurulmuştur. Mese- Jâ, bir iş kurmak üÜzere Puerto Rico'ya gelen ve İstihdam ede- ceği Puerto Rico'lulara iyi bir Ücret vermeği taahhüt eden her |bangi bir fabrikatör 12 yıl ver- “giden muaf tutulmaktadır. Ne- tice itibarile Puerto Rico'ya ve milletine iş ve istihsalât sağla- Mak için ellerinden gelen her- gevi yapmaktadırlar. Bu fikirleri ve siyasetlerin 'büyük bir kısmını tasarlıyan ve tatbik eden adam bugün Fele- menk adalarının en enteresan gahsiyetlerinden birini teşkil 2t Mmektedir. Bu adam, Luis Munoz dir. Gençliğini Birleşik Ameri- kada geçiren Luis radikalizmin Gütün safhalarını Kgeçirmiştir. Bir aralık Marxism'e de kuyruk Ooldu. Halbuki şair ve Nevyork- taki solcu dergiler muharriri olarak gayri muayyen bir mev- Cudiyet pesine koştu. Bu durum Kekâ ve ruh olgunluğu ayakları- nı diğer yollara sürükleyinceye kadar devam etti. Nihayet, Marin, Puerto Rico- ya giderek siyaset hayatına a- fıldı. Daha ziyade gördüğü İş, ötedenberi mevcut bulunan par- tilerle mücadele etmekti. Lükin bu mücadeleler neticesinde po- püler demokratik partisinde ken di siyasi organizasyonunu kur- mağa muvaffak oldu. Bugün Munoz Marin mutedil liberal ve merkezden gayet cüz'i bir şekil- de sağa kaçan bir demokrasinin belli başlı medlülüdür. Munoz Marin, Puerto Rioo'lu rı iktısadi güçlüklerin had de- Fecede olduğu devrelerde önder etmiş ve milletini muhteli£ Bgayelerdeki siyasi ekstremistler den korumuştur. — Komünistler İçerden gedik açmak - suretile Muhtelif iş gruplarına ve popü- İer- demokratik partisi de dahil plmak Üzere siyas! partilere sü- Külmek hususunda gayret sar- fetiler, Birleşik Amerikanın ver gi mükellefleri Puerto Rico'lu- Jara büyük ölçüde bürriyet ve kendi işlerini kendilerinin idare İetmeleri bakımından hak batı- petmekle kalmayıp adayı büyük bir cömertlikle himaye etmişler (dir. 1898 ve 1945 yılları arasın- da adaya yapılar. federal yar- dim 580.000.000 doları bulmuş; tur. Puerto — Rico'lu — tecrübeli | erler Amerikada tecrübeli erle- | re sağlanan bütün menfaat - ve fırsatlardan faydalanmışlardır. Munoz Marin bu hususta şun ları söylemiştir: «Takriben dünyanın her tara fında siyasi ve emperyalist is- mi verildiği bir sırada Birleşik Amerika bütün bu iyilikleri bu- rada Puerto Rico'lulara yapmış- tır.> Munoz Marin sözlerine devam etmiştir: «Terakki ediyoruz. Günden gü ne daha çok okul Inşa ediyoruz. Ve yavaş yavaş nisbet dahilin de çiftliklere elektrik ulaştırıp | su yolları meydana getiriyoruz. | Halk daha sıhhi şerait — içinde | göyle yaşıyor. Sağlık işlerinde göste- rilen uyanıklık popüler bir iti- | yad halini —almı: 1940 ilâ 1947 yılları arasında nüfusumuz yüzde 14 nisbetinde artmıştır. Fakat, aynı devre ında u- Mumi istihsalimiz de yüzde 30 u | bulmuştur. Bu da önemli bir ka- zançtır.» Türkocakları Yarm açılıyor Hamdullah Suphi Tanrıöverin teşebbüsile yeniden — kurulması kararlaştırılan Türkocakları ya- rın törenle açılacaktır. Bu hususta lâzım gelen bütün hazırlıklar ikmal edilmiştir. Mu vakkat idare heyeti Türkocakla rının umdelerini belirten bir be- yanname hazırlamıştır. | Hollanda Fu Türkiyeye ülk defa gelerek Ank Hollanda ikincisi Fejeneord ta ğimiz Türkiye Akıl Hıfzıssıhhası Cemiyeli yıllık kongresini bul Etıbba Odası salonlarında mimiz, Cemiyetin bu 20 inci yıllık kongresine lerden bir grupu göstermekted S ehir— HÂBERLERİ Pahalılıkla mücadele “mucizesi, Şimdilik dört büyük şehirde 1 Hayatı ucuzlatmak ve ihtikâr la mücadele için belediyelere br. rakılan son çarenin muvaffak ©- e karşılanmaktadır, Ticaret Bakanlığı şimdilik Zon- guldak, İzmir, Ankara, İstanbul şehirleri belediyelerinin - yiyecek maddelerinde ihtikâr yapanları milli korunma hükümleriyle lacağı şüphe il zalandırmasına karar vermiştir Bu karara göre ihtikârla müca: dele şimdilik diğer şehirlerde ya- pilmıyacak demektir. Ankaradan bildirildiğine göre, Ticaret Bakanlığı, bu dört şehrin yapacağı mücadelede muvaffaki- yet derecesine göre diğer şehirle- re de aynı yetkiyi verecektir. Bu düşünülen mü:- ihtiyaç Bakanının su: tle yapıln delenin uzun zamana göstermesi, Ticaret dediği gibi bir mucizeyi beklemek ten başka yapacak bir şey kal- madığını göstermektedir. Akıl Hastahanesine kalorifer tesisatı yapılıyor Sağlık ve Sosyal Yardım Ba- kanlığı, Bakırköy Akıl — hasta- hanesine kalorifer tesisatı yap- tıracaktır. Te t için Bakan- lıkça tahsisat ayrılmıştır. Yakın da yapılmasına başlanacaktır. tbol takımı arada dört maç yapacak olan kımının hususi surette çektirdi- fotografı Istan- yaptığını dün bildirmiştik. Res- iştirâk — eden- YENİ ça "Tüzor netlinden Babur, o nun parçalanan İmpara- torluğunu yeniden kurmaya kalk- fakat Batıya doğru genişli- bu sefer Hindistanı miş yecek yerde fethederek bir devir açmıştı. lmparatorları on dokuzuncu yüz. yıl ortalarına kadar hâkim oldu- lar. Dünyanın bu en | memleketini küçük bir asırlarca idare ettikleri gibi, rada paganist devrinden çok uzak Türk tarihinde kalabalık kuvvetle zamanlardanberi kurulmuş ve ha- zırlanmış olan medeniyeti gölge- de bırakacak kuüvvetle eserler yap tılar. Hind sanatı yeni bir. ça, girdi. Bu artık mimarisi, yazısı, minyatürü, hattâ tezyinatı ile büs bütün yeni bir sanat, bir Türk sa- natı idi. O sırada Türk sanatı Uy gur memleketi ve Türkistan Hind içerlerine, İrana, Irak'; Anadoluya, oradan - Bal- a kadar uzanıyordu. 16 n- asırda bu geniş âleme en de- rin karakterini veren iki büyük siluet çiziliyordu: Osmanlı ve Hind. Her ikisi de camileri ve türbeleriyle, Far- sa, ne Bizansa, ne eski İrana be ziyen, büsbütün yeni bir kudre- tin taştan ifadesi idi. İslâm âle- mi Emeviler ve Abbasiler zama- nında her tarafta Arap kültürü- 'nün hâkimiyeti altında idi. Eski İran medeniyeti bütün isyanları- na rağmen bu kültür içinde an- cak fevvare gibi yükselen — fer- di dehâlar yetiştirebilmişti. Arap kültürü İran içerisinde, Kuzey Afrikada, Endülüste mutlak ola- rak yaşıyordu: Bağdad, - Fustat, Kurtuba bu kültürün büyük mer kezleriydi Türkistanda Semerkand, İran- da Isfahan gibi şahsiyet göster- miye çalışanlar olduysa da, esa- sında, bu büyük merkezlerin de- vamından ibaret kaldılar. Felsefe, ilim, sanat ve içtihad yalnız bu merkezlerden çıkıyordu. Türk ve Moğul istilâları üzerine Bağdad zevale başladığı zaman yerini Kur tuba almış, Arap kültürünün a: ğirlik merkezi / FiSlülüs'e geç mişt Fakat İslâm — medeniyetinde Türklerin kurduğu iki kültür mer kezi bu Arap hegemonyasının dı- Bında kaldı. Bu merkezler Os- manlı ve Hind (yahut İstanbül ve Delhi) idi. Her iki Türk impara- torluğu milli birer medeniyet pl. mağa doğru gidiyordu. Her İikisi de 16 ncı asırda teşkilât, idare, mimari ve diğer sanatlarda abi- delerini yaratıyordu. Ancak Hin: di idare eden Türk azlığı bu memleketteki — medeni yaradış kudretinin tamamen millileşmesi: ne imkân bulamadi. Selçuk ida- resinde Anadolu, Osmanlı idare- sinde Rumelinin büyük bir kısmı Türk vatanı haline geldiği için İs- lâm medeniyetinin bu yeni man- zarası artık Arap kültürünün u: mumi kadrosu dışına çıkmış bu: ordu. Vakıa ilim ve felsefa Su- riyeye, kanlı ne Araba,'ne işti. -Fakat teşkilât, lir ve musikide yepyeni bir atmosfer doğuyordu. Bu - iki milli medeniyeti kuran, İslâm â- lemini- Ümmet birliğinden — milli birliklere doğru geçiren Türkler oldu. Bu devirde Anadoluda Pan: teizm ve İşrakf felsefesi yeni do- ğuyordu. Tâsavvuf edebiyatı en güzel mahsullerini Anadoluda ve- riyordu. Muhiddin - Arabi İslâm flemine ilk asırdanberi görülme- miş büyük bir heyecan ve iman kuvvetini Anadolu içerisinde ka- zandırmış ve bu hamle Osmanlı devrini hazırlamıştı. Fakat Hin- de Nakşiler ve Rumeliye Bekta- gilerle geçen bu akın en büyük abideleri olan Süleymaniye ile Taç Mahal'i yaratarak sanat de- ir. (Foto: Burhan - Yeni Sabah) hâsını gösterdi. yeni | Hind - Türk| şah, Ekber Şah hükümet siirdü- SABAH ” Yaz Babur'dan sonra Hümayun ler Ekber Hind - Türk imparator- luğuna nizam verdi. <«Ayin - 1 - Ekberi» de bu devletin 1âik ve kudretli teşkilâtını çizdi. — Veziri Fazl vasıtasiyle derin tetkikler Yaptırdı. Ondan sonra Cihangir, Şah Cihan, Evrenkzib sırasiyle hükümet sürdüler. Hind - Türk mimarisinin şaheserleri Şah Ci- han zamanında kuruldu. O dere- cede ki, devletin daha — kudretli olduğu dedeleri zamanında — sa: nat bu kadar ilerlemiş — değildi. Zevcesi Taç Mahal namına yaptır- dığı türbe ile büyük bir cami Hind - Türk mimarisinin abidele- ridir. İlk defa Hümayun Şah zama: 'nında sanat hareketi başlamıştı. O sırada Kanuni, Osmanlı impa- ratorluğunu en geniş hudutlarına ulaştırmış bulunuyordu. — Hüma- yun da bir müddettir zayıflamış olan Hind - Türk devletini yenl: den canlandırmaya muvaffak ol- muş, ve zamanında kurulan idare birçok sarsıntılara rağmen 19 un- çu asır ortalarına kadar dayan: mıştir. Hind - Türk sanatının en ta- nınmış eseri olan Taç Mahal Mi- “Sinanın kalfalarndan İsâ Meh med tarafından, yapıldı. Şah Ci- han güzelliği ile meşhur olan Mümtaz Mahal veya Taç Bibi ile evlenmişti. (1000 - 1040). Hem güzelliği, hem servetiyle bütün Hindistanda tamlan bu kadının hükümdar üzerinde büyük bir nü- fuzu vardı. Kızı Behrare Begüm'li doğururken kırk yaşında vefat etmiş ve hükümdar kendisine dünya türbelerinin en büyük ve en muhteşemi olan Taç Mahal'i yaptırmıştı.. Şah Cihan bu iş İ- çin birçok yerlerden mimarlar ça- ğırdı, hepsinin projelerini gördü ve en kudretlisi olan İsâ Mehme- de inşa işini verdi. Türbe Agra şehrinde yükseldi.(1). G. Migeon bu eserin en büyük dünya abide- lerinden biri olduğunu - söylüyor. J. Fergusson, onu Parthenon'la mukayese ediyor ve nevinde em- salsiz bir eser olarak gösteriyor. «Tâç, yalnız türbeden iBaret ol- saydı. belki bu kadar büyük bir tesir yapamazdı. Fakat etrafın- daki minareleriyle beraber üzerin de bulunduğu platform ve havuz ona son derecede heybetli bir man zara vermektedir. Bu eser, bü- tün etrafiyle birlikte, mimariden en az anlıyanlara bile tesir ede- cek kuvvettedir.» (J. Fergusson, P. 313). Agra'da Nur Cihan'ın babası- nın hâtırası için yaptırdığı türbe de, ondan sonra gelen büyük bir abidedir. Esere 1621 de başlandı. 1628 de tamamlandı. Türbe bu- rada da bir platform üzerindedir ki, her tarafı 69 ayaklık bir kare teşkil eder, Her köşesinde sekiz- ken 'birer kule vardır, her ku- lenin üstünde açık bir pavyon görülür. Bu binanın asıl değeri tamamen mermerden yapılmış ol- Mmasıdır. Aynı zamanda — binanın birçok yerleri pietra dura denen bir mozaikle kaplıdır. Bu tezyi- nat binanın Hind - Türk eserleri arasında en gösterişlilerinden bi- ri olmasını temin etmiştir. Hü- mayun türbesiyle beraber bu bi- nalar dünya türbe mimarisinin en azametli binaları olarak gösteri- lebili Şah Cihan «Divan» ını, Cihan- gir sarayının cenubuna yaptırmış tı. 1634 de Lâhur gehrinin bü- yük camisi olan Vezir - i - Han camii inşa edildi, Kırmızı tuğla- : Sosyolog Gyozıyle an: 9 I Prof. Hilmi Ziya Ülken dan yapılmış olan bu güzel bina İran Üalübundadır. Üzerine kâ- &İ denen oyma veya kakmalı çi- | ni mozaik'i nakşedilmiştir. Cihan- girin kendi türbesi Lâhur'un altı mil şimalindedir ve biraz evvelce söylediğim gibi, Nur Cihan tara- fından yaptırılmıştır. Bunun batı- sında Sultanın kardeşi Asaf Ha- nın türbesi vardır. Fergusson'a göre, 17 nel as- rın ilk genelerinde Floransa'dan gelmiş olan İtalyan sanatkârları Hindistanda mermer Üzerine kıy- metli taşlar kakmak usulünü öğ- rettiler, Bunun en göze görünür misalleri - Fethpaır Sekri'de — ve Sikandara türbesinin giriş kapı- sında görülmektedir. Bu tarz bil- Türk mimarisinin en karakteris- tik vasıflarından biri olacak dere- cede inkişaf etmişti. Yine aynı hükümdarın Agra'da tırdığı Moti Mescidde bu sanatın çok zarif ve temiz örneklerinden biri: dir. Bu 187 X 234 ayak buudun- da küçük bir binadır. Dıştan gö- Tünüşünde yüksek bir stylobate üzerine oturtulmuş olmakla be- raber iddialı bir tesir yapmaz. Fa kat binaya yaklaştıkça tesiri ar- tar ve kuvvetlenir. Bilhassa — iç tesiri daha kuvvetlidir. Baştan- başa beyaz mermerden yapılmış olan bu güzel bina çizgi ve süs- leri bakımından da çok güzeldir. Binada mimari ile ilişiği olmıyan tek ornıman camiin frizindeki yah mermerden bir kitabe taşın- dan ibarettir. Cami ile avlusu a- rasında yedi kemerli giriş kısmı binanın en kuvvetli cephelerinden biridir. Binanın üzerinde üç kub- besi vardır. Bu kubbeler Mısırın türbe - camilerindeki gibi fazla yüksek ve üstüste binmiş olma- dığı veya eski Anadolu camileri gibi yayvan hamam kubbesi ha- lini almadığı için âhenli ve güzel bir tesir bırakmaktadır. Ahmedâbad'daki büyük Adjmir camii, Delhi'deki camii, muhteşem kapısı, İslâm âleminin en büyük ve heybetli minaresi Kutb - Minâr (2), Delhi nin büyük camili, Evreng - Abâd- daki Rabia Daurani türbesi, Bi- japour'daki İbrahim camii, birçok saraylar ve sivil mimari eserleri Hind sanatının yakın asırlara ka- dar gelen abideleridir. Hind - Türk sanatı bu memle- ketin binlerce yıldanberi devam eden mübalâğacı, nisbetsiz, karı- şık, tezyinat içinde boğulmuş hu- susi sanat anlayışını esasından değiştirmiştir. İfratları ve karı- şıklıklariyle safdil ruhlara deh- şet ve korku telkin etmekten baş- ka bir işe yaramıyan bu sanat tarzı yerine mimariyi dekorasyo- na hâkim kılan, ahenkli, ölçülü, ihtişam, ve zerafeti — birleştirmiş| cami, Kutb ilerleme olduğunu söylemek lâ-| Zzım gelir, Hind - Türk sanatı Türklerin İran ve Türkistanda a- sırlardanberi yaptıkları” tecrübe- lere ve bunların en büyüğü olan Osmanlı tecrübesine dayanarak eski Hindden, hattâ Avrupadan bazı elemanlar almış, hepsini a- henkli bir şekilde terkibe —mu- vaffak olmuştur. Vakıa bu eser- lerde de zaman zaman Jaina ve Brahman mimarisine ait mübali ğacı unsurların kuvvetlendiği yer ler varsa da, esas itibariyle, dai- ma kendi kaidelerine bağlı kal- mıştır. Osmanlı ve Hind, İslâm sanat- larınin bu iki ucu iki büyük zirve olarak durmaktadır. Fakat Os- manlı sanatı Anadolu ve Rumeli- Yazan: Esat Mahmut KARAKURT * — Bunun için' evvelâ iyi dü- #ünmen, esaslı bir hükme var- man lâzımdır. Gülseren diyor; netice hüsran olur sonra!... Kat'i bir karar verdin mi gim- di, hangimizi tercih ediyorsun?.. Kız, adamın bu suali Üzerine, birdenbire hiddetle gözlerini a- çarak, çimenlerin ıslattığı — diz- lerinin üzerinde vücudünü doğ- Tultuyor. — Böyle bir sual sormanızı, bana kargı gimdiye kadar yap- zaış olduğunuz huşunetin, sayı- sız hakaretlerin en müthişi, en Ansafsızı olarak kabul ediyorum Ekrem bey diyor!... Hayatını- Zın; sİzi seven kadınların ıztı- raplari ile dolu olduğunu söyle- miştiniz bana!... Şimdi bütün © kadınlara hak veriyorum, doğ rudur. Sizi bir kere görenler, 1z- tırabın ne olduğunu öğrenirler. Çünkü siz, bir kadın için bir aşk değil, bir ıztırapşınız sade- ce Başını, büyük bir vekarla gü- neşe doğru kaldırıyor. — Siz beni ne zannediyorsu- nuz Ekrem bey diyor?... Arzu- larına dayanamayarak, önüne çıkacak her hangi bir erkeği, 15- Bız bir gecede otların üzerine getirip, vücudünden zevk alma- ğa dâvet edecek kadar alçalmış, tereddiye uğramış ahlâksız bir Tefrika No. 79 kadın mıyım ben?... Bir sokak fahişesinin bile kolaylıkla yapa- mayacağı bir geyi, benim yapa- cağımı nasıl düşünüyorsunuz?.. Sizin gibi mağrur, haysiyetine düşkün bir erkek; bu kadar ze- Mi bir kadına: «Hangimizi tercih ediyorsun?» diye, nasıl bir sual Borabilir ve nasıl büyük bir aş- ka mevzu olabilir böyle bir ka- din?... Ekrem hemen atılıyor: Yanlış anladın Gülseren di- yor; söylemek istediğim.. Kız, adamın sözünü kesiyor: — Ekrem bey, kendisine hür- meti olmuyan kadının, haysiyeti de olmaz!,.. Ne sevilir, ve na de bir hayata ortak — edilebilir böyle bir kadın!... Kız, müthiş bir heyecan için- dedir. Yanakları kıpkırmızı, Gü- neşin altında rüzgâra tutulmuş bir fulya tarlası gibi, her zerresi ayrı ayrı titreyen göğsünün vu ruşlarını, bir türlü zaptedemi- yor. — Ben sizi aşkla teshir ede- miyeceğimi aplayınca, vücudum ştüm di- icene öğrendim ki evlenmeğe Böz vermiş bir kızla, büyük bir n küçük etmiyecek la fethetmeği düşünmi yor; çünkü İ Biz, bir başkasiyle arzu duysanız dahi, bir münasebet tesis kadar metin bir ahlâka sahipsi- niz! Beni bırakıp — gidecektiniz bir ebediyen kendime bağlamak istedim. Baş. Ancak, vazifa fazilet baskısiyla Yoksa, hayatımı hayatınızla — birleştir. meğe azmetmemiş olsaydım, bir kadının bir erkeğe verebileceği muhakkak!... Sizi manevf tazyik altında tutup, ka çare yoktu. hissi, ahlâk, tutmak kabildi sizi!... €en büyük değeri, çamaşır sepe- tinden bir mendil çıkarıp uzatır. gibi bir kolaylıkla, size terkeder miydim hiç?... Aşkımın ve ar. zularımın beni öldüreceğini bil- miş olsaydım dahi, aldığım ter- biye, sahibi bulunduğum karak: 'ter, her geye rağmen, yine beni, böyle hudutsuz bir fedakârlığa sevkedemezdi!... Gider, yata; min içinde kendimi boğardım da, Allahın ancak bir kocaya bah: gedilmesini emrettiği, sizden ev. vel bir erkeğin eli değmemiş bâ- kir vücudumu, dünyada sevdi- ğim ve sevebileceğim tek varlı: ğa, tek erkeğe, hattâ size, sizin bir kadını öldürebilecek. kolları nıza yine arzumla bırakmazdım ! — Fakat Gülseren!... — İnanın sözlerime Ekrem beyi Dudaklarım, bir - erkeğin dudakları ile, dahg İlk defa bu gece birleşti. Annemin saçla- rımda dolaşan şefkatli parmak. larından sonra, ikinci el olarak Bizin parmaklarınızdır ki, vücu- dumda daha evvel hissetmedi, ğim bir ürpermenin zevkini ver- miş bulunuyor bana bu gece!... Gözlerini indiriyor. Derin bir ıztırap içinde, boynunu alıp, o- müzunun üzerine getiriyor. Bir saniye hareketsiz duruyor. Son- ra, çok hafif bir sesle: — Beni nişanlım daha alnım- dan öpmemiştir Ekrem bey di- yor, ben bir dişi değilim, bir ka- dinım!... Ve hayatımın son gü: nüne kadar da, herkes- tarafın. dan hürmet edilen bir kadın o- . Nasıl sora- ngimizi ter- larak kalacağım! bilirsiniz bana, <E cih ediyorsun?» diye?... Ekrem heyecanla ellerini uza: tıp, kızın ince, zarif bileklerini, avuçlarının arasına alıyor. Kal- binin bir anda daldığı derin bir hüzün nihayetsizliği içinde, göğ- BÜnün acı acı yandığını duyarak, dudaklarını, bu küçüçük ellerin parmakları üzerine koyuyor. Ö- püyor kızı, parmaklarının ucun: danlı x KDovamı var), hassa Şah Cihan zamanında Hind- | olan bu yeni sanatın büyük bir| Hindistanda Türk San'atı de Türk milletine dayandığı için musiki ve edebiyatla beraber mil- Mt kültürün direklerinden birini teşkil ettiği halde, Hind - Türk sanatı, Hindu kesafetini idare Türk azlığına dayandığı 1- çin ancak yeni doğmakta olan Pakistan'a miras olacak büyük Türk eserleri olarak kalmıştır. HİLMİ ZİYA ÜLKEN (1) 1682 - 1648 senesinde ya- pildi. Kubbesinin yüksekliği tak- riben 70 metredir. (2) Camiden müstakli olarak yapılan minarelerdendir. Yüksek- liği 88 metredir. Dilimli olan mi- nare tabanından zirvesine doğru daralarak bir yarım mahrut man- zarası gösterir. 1232 de yapılmış- İtar. Kutb camli de 1195 de Inşa edilmiştir. Belediye 16 kuruştan mangal kömürü satıyor Bundan bir müddet evvel mey sim geçtiği halde mangal kömü- rü buhranı olmuş, kömürcüler bir kilo kömürü 30 kuruştan sat mışlardı. Belediye — müteahhidinin son olarak getirdifi 120 ton mangal kömürünü Kasımpaşa ve Unka- panı iskelelerinde ihtiyaç sahip lerine satmakta olması bu buh- ranı şimdilik önlemiştir. Bele- diyenin kömürleri 16 kuruştan satılmakta olup, iyi evsafta ve kurudur. İki satış iskelesinde mevcut bulundurulan — Belediye memurları kömürlerin dükkân- cılara satılmamasına dikkat et- mektedirler. Yeni Sıgara Makineleri Tekelin Maltepede yaptırdığı cigara fabrikası için Almanya- ya ısmarlanan makinelerin iktn ci kısmı da gelmiş ve ilk gelen makinelerle beraber şimdilik Ci bali cigara fabrikasına yerleşti- rilmiştir, İlk gelen makineler birinci ne vi cigara imâlinde tecrübe edil- miş, müsbet netice alınmıştır. Antalya Doğumevi Sağlık ve Sosyal Yardım Ba- kanlığı Antalyada bir Doğumevi binası inşa ettirmektedi: Bakanlık Antalya Doğumevi için şehrimiz Sağlık Müdürlüğü ne 50 bin lira tahsisât göndere- rek sılihi malzeme satın alınma- sını istemiştir. Haydarpaşalıların toplantısı Dün Kadiköy Halkevinde topla- han Haydarpaşalılar Cemiyetlerinin| Fismini <Haydarpaşa Lisesinden Ya tişenler Cemiyeti» olarak değiştir. mişler, Kadıköyde bir Lokal açma. yı ve spor klübünü faaliyete ge- kararlaştırmışlardır. Ayni Lise binalarının hastaha hususunda Milli Eği 'Tahsin Banguoğluna çirmeyi İzamanda ne yapılması İtim Bakanı bir telgraf çekilmi; Gazıantep Tıcaret Odası bakası inşa edilecek proje mü: Gazlanteba Tica. Cet Önüki. Pitam pralelertiia Tp Simi işi müsabakaya — konulmuz tu. Müsabakaya, 6 proje ile iştirak edilmiştir. Türk Yüksek Mimar. Birliği Genel merkezinde toplanan 've Anteb Milletvekili Cemil Alev , Y, Mimar Orhan Alnar, Y. Mi mar Fasih Metigil, Y. Mimar De, mirtaş Kamçıl, ve Y, Mimar Yu. 'nus Bekten ibaret — Jüri, projeleri | (> incelemiş ve neticede 12333 rümuz |( lu Y, Mimar Fikret Kilıççöte ile Y. Mimar Erdem Arkanın müşte. recen hazırladıkları projeyi Birin. el 91091 rümuzlu Y, Mimar Turgut Aslan ve Lemi Merey'in hazırla- dıkları projeyi İkinci 44857 rümuz. lu Y. Mimar Nejat Çetingöz, Ha , lük Doğan, Orhan Tolon, Sahip Öz den, ve 85958 rümuzlu Nihat Sen cer Aysenin hazırladıkları projeler ayni zamanda üçüncü olarak seçil mişlerdir, Amerikan su sondajcıları Balıkesirde Kütahya, 8 (Hususi) — Mem- leketimzide su araştırmaları ya- pan Amerikan sondaj heyetinden İiki mütehassıs bugün buraya gel- miştir. Bu akşam Balıkesire gide- ceklerdir. Balıkesir, 8 (Telefonla) — Bu- gün 2 amarikalı mühendis Ankara İ dan trenle şehrimize gelmişti: Bu iki kişilik heyet Marshall plânı gereğince yer altı sularını tetkik etmek Üzere yarın Bigadiç ve Manyas ilçelerine gidecekler- dir. Ayrıca Bursa su İşleri mü- dürü yüksek su mühendisi Celâl Erganbile iki Türk mühendisi de Amerikalı heyete refakat edecek- 9 MAYIS 1919 Eski ve Yeni hekimliğimiz air Abdülhak Hâmid'in bü- 'yük babası Abdülhak Mol- la, âlim ve şalr bir adamdı; ay- nı zamanda Mahmut Ki nin hekim başısı olmuştu. Onun — yaşadığı 1786 - 1853 seneleri arasında Av- rupada hekdmlik artık müstakil ve ileri bir meslek olarak teşek- kül etmiş bulunuyordu; — fakat bizde henüz bu hale gelmiş de- Bildi; nitekim Abdülhak Efendi hekimliği annesinin babası hekim başı Hayrullah Efendiden ve he- kimbaşılardan — büyük — kardeşi Behçet Efendiden öğrenmişti. A- sıl mesleği hocalıktı ve - Kazas- kerlik ettiği gibi Relsülülema rüt- besini do kazanmıştı. Çok zaman Hâçları kendisi / hazırlardı; zira Osmanlı devrinde eczacılık - diye ayrı bir meslek yoktu; hekimli ve kimyanın görünüşte ayrı, fa- kat hakikatte elele vererek çalı son yüz sene içinde ( akımından sıdır k san sıhhatini koruma âdeta mucizeler yaratılmıştır. A| dülhak Molla o zamanki hekimli- ğin aczini de anlamış ve bundan ıztırap düymuş olmalı Ki eczaha- nesinin üzerine «Ne ârarsan bulu- nur, derde devâdan gayri» diye yazdırmıştı. İnsan denilen mahlüku çok za- man tabiate hâkim kılan, tabi: kuvvetlerine efendi yapan nedir? Sadece müsbet ilimdir ve fendir. Sosyolojinin, psikolojinin, pedago jinin lâboratuvarsız tekâmül ede- miyeceği artık bir hakikattir. lâhiyetli şahsiyetlerin de belirt- tikleri gibi, klinik dersleri görme« yen bir tıp talebesi eksik kalma- ğa mahkümdur. Üniversitemizin hp fakültesinde verilen klinik derslerinin basılıp — yayınlanma- ması şimdiye kadar büyük bir eksikti; zira tesadüf edilen mi him vakaların teşhisi ve tedavisi için neler yapıldığını" öğrenmek bütün hekimlerimiz için pek fay- dalı olur; fazla olarak hekimi mizi başka memleketlere tanıt- mak bakımından da mühimdir. Avrupa ve Amerikanın büyük şe- hirlerinde her ay bu çeşit eserler- den yüzlercesi neşredilmektedir. Tıp Fakültesinden genç bir grup bu eksiği hiç olmazsa kıs- men kapatmak üzere — «İstanbul Klinik dersleri» adı altında aylık bir dergi çıkarmağa başladı. Ni- san sayısını gördüm ve her şey- den evvel temiz baskısı, güzel ve nefis kâğıdı, dolgun münderecatı dikkatimi çekti. Yüz sayfalık bu' mükemmel eserde hekimliğimizin en yüksek ve en salâhiyetli sahsi yetleri e mühim ve nadir vaka- ları yazıyorlar. Profesör — Gür« kan, Güçkan, Gökay, Bengisu, Sehwartz, İncedayı, Berkman, Sarpyener başlıcalarıdır. Hekim olmadığım halde bu pek değerli ve güzel eseri zevkle oku- dum; Akil Muhtar'ı da gerçekten tanıdım. İki ay evvel toprağ verdiğimiz bu idealist büyük ada- mın «İlim bakımından ahlâk» i- simli eserinden şu satırları, için- de bunaldığımız ahlâk buhranı içinde tekrarlamaktan kendiml alamıyorum: dİşlerini doğru görmiyen, gö: terişle iktifa eden, mesleğinde hür olmıya çalışmıyan, öğrendiklerini hakiki bilgi sahibi otmak için de- il bir sertifika elde etmek mak- sadiyle sathi olarak öğrenen, sö: lerinde samimi olmıyan, şahsi menfaat için başkalarını aldatan, insan değildir.» Kadircan KAFLI Sp —İ TAlelMJ B 4 - Ay: 5 - Gün: 129 Vasati — Ezani Güneş 4 48 9 36 Öğle 12 10 4 58 İkindi 16 05 4 52 Akşam 19 14 12 00 Yatsı dÜ 05 8 52 (” Nöbetçi eczaneler & 9-5-949 Aksaray. — * Cerrahpaşa Alemdar —3 Cağaloğlu Bakırköy —3 Merkez Beşiktaş —W — Nail Halit Beyasit — © Gedikpaşa Beyoğlu — Galatasaray Eminönü —« İstanbul Eyüp 3 Ayvansaray Fatih 1 M. Fıtat Bayer Galata — « Karaköy Kadıköy —4 Sıhhat Küçükpasar : Hasan Hulüsi & Necdet Ekrem Bili di g 1 Taksim Üsküdar tir,