IKTIBASLAR | Faşizm'in mavi meleği Edda Ciano'nun hatıraları iğ z EDDA RUSYA'DA uğues şehrine gizlice gir mek için, — Livura'dan, gece yarısı hareket et- Mek icabediyordu. Edda ile bir- fikte yıkık evlerin arasından ge- Çiyorduk. Yeşil boyalı ufak bir ; hazin garkılar akse- iyor, hırçın kahkahalar yükseli- sordu. Sokak haşlarında birik- iş olan bir çok genç İtalyan kız 1, zilzurna — sarhoş bir takım zencilerle şakalaşıp duruyorlar» dı. Dilencilerle küçük #prseri ço- Çeviren: Nazım Ke! onvari tavırlarına rağmen Rusya da işler yolunda gitmiyordu. Bu. nun farlcına varan Edda, bir gün babasına şu cümle ile başlayan bir mektup yazmıştı: «Azizim Benito, burada güttü- ğümüz siyaset iflâs halindedi: Mussolini'nin, Edda'ya verdi- ği cevap mânâlıdır: . «Bunu ben - bilmiyor — değilim kızım! Fakat şu toktayı asla ak lından gıkarma ki Mikel Anj 'ta bile eğer sadece tereyağile bes! aa lenmeyi düşünseydi, bugün bütün | ÇUKüa kafa kafaya vörmiş, Yı- | Siletlerin hayran oldukları öl- kıntılar ” arasında —uyıyorlardı. ERERE DDT veteilye” iz, harb sonrasının ” yönülleri) MeZ eserlerini vücude getirmiye KELME TİĞ cekti. burkan bütün bu sefale manza- M e Yasını seyrederek - ileliyorduk.| Edda, Rusyada iki ay kaldık- | 'tan sonra tekrar İtalyaya dönme| ğe mecbur kalmıştı. Zira çok za-| yıf düşmüş, sıhhati tamamile bo-! zulmuştu. Zavallı Edda, Rusyada ki harb meydanlarını baştan ba-| şa dolduran kadavraların neşret- tikleri tiksindirici kokuya day namamıştı. Bir aralık Edda, birdenbire ba- 'a doğru dönijrmirildandi: yatını istihkar edemiyecek kadar zeki olduğunu söylerdi. O, harb- den muzaffer çıkmak için ya İn- gilizler gibi harikulâde bir sabır e tahammül kudretine, — yahut pekleşmiş <Ma'şeri bir duyguya> Bahip olmak gerektiğini iddia e- derdi. " Edda, bir müddet derin derin içini çekti. Sonra Rusyada kızıl haç servisinde hemşire olarak ça iın_ığı aylara işaret ederek ilâve ttir | — Ben Stalino'da iki ay kadar hastabakıcılık etmiştim. Bu ta- Yihte general Hesse, İtalyaya çağ rılmış ve onun yerine general Garibaldi tâyin olunmuştu. Ga- Tibaldi, çok yakışıklı olduğunu an sarı bıyıklı bir askerdi. O er halde aşk romanlarına ve Bonapart'a ait tarihi hikâyelere ziyadesile düşkün olmalı idi. 'onun küçük bir Napolyon tavrı takınmak ve maiyetindekilere mağrur bir eda ile bakmak âdeti idi. * Napolionun rahu Bir gün general Garibaldi, şim di ismini pek iyi hatırlıyamadı- ğum büyük bir komutanın hâtı- Tasını tâziz için bütün askerleri- Ştan başa tahrip et- bir müydanda topla- (Devamı var) Z - ——— KISA HABF.RLERJ ( * Bu hafta limanımıza gelen | on üç, yabancı bandıralı vapur çeşitli ticaret ve sanayi malzeme si getirmiştir. Bunlar arasında 36 ton çivi, 25 ton tutkal, 165 ton Gres yağı, 1000 ton - çelik boru, dikiş makineleri, otomobil lâstiği ve sair malzeme vardır. * Yahudiler tarafından Filis- tine gitmek üzere kiralanan An na - Maria vapuru 800 Musevi yolcu ile dün hareket etmiştir. » Kastamonu ve Malatva va- purları dün Nevyorktan Telaviv> hareket etmiştir. * Ekvem Tekbas adında biri sarhoş bir halde Bakırköyünde dolaşırken karsısına cıkan bekci Hüseyini ve Halili bırakla ağır gürette yaralamıştır. Suclu yaka lanmıstır. » Vilâyet il öğretim kom'syo- nu 11 Mayısta toplanarak ilkokul ların tatil ve imtihan günlerini tesbit edecektir. Diğer taraftan vilâvet disiplin kurulu 5 Mayısta - toplanarak, mın dondurucu soğuğunda Naflo Monun ruhu, sanki bu geniş mey danın üstünde dolaşıyor gibi i- di. General ,Garibaldi, aradan Çok geçmeden, kır atına binmiş olduğu halde gelip askerlerinin karşısına dikilmişti. Mutlaka Na- polion'un”hayali, onunla beraber olmalı idi. Zira hitabesine başla- madan önce, tıpkı dünyayı fethe kalkan Napolion, gibi, sağ elini Böğsüne doğru götürmüş ve şöy le söze başlamıştı: — Ey Fransiz askerler Fakat general Garibaldi, işle- baren et piyasasından ayrılacak fır. Yüksekliğini muhafaza et- mekte olan et fiatları, dün biraz daha yükselmiştir. İstanbulun muhtelif semtlerinde dağlıc ve kıvırcık etinin 460 kuruşa satıl- dığı görülmüştür. Zafer gazetesi Uzun zamandanberi Ankarada çıkması beklenen Zafer gazetesi dünden itibaren neşir hayatına başlamıştır. Yeni arkadaşımıza muvaffakiyetler dileriz. diği hatânın “farkına varmış ve derhal susuvermişti. - Bittabi o da, 1812 de bulunmadığımızı pe- kalâ biliyordu. Hatâsını tâmir et mek için tekrar gür bir sesle hay kırmıştı: — Ey İtalyan askerleri!... * Edda Ciano Rusca öğreniyor Stalino'da Edda, <isba> deni- den küçük bir evde yatıyordu. Mussolininin kızı, hem bir genç Rus kadınından Ruscayı öğrenme “ye bakıyor, hem de onun, garplı- lar hakkındaki kötü kanaatini ediyordu. değiştirmeye — gayret Bır Düzeltme Kayacık motörü acentesi Yu- nus Sevinç imzasile aşağıdakı mektubu. aldı «Muteber gazetenizin 24/4/ 949 günlü nüshasının ikinci say fasında <Mühim bir esrar ka- çakçılığı> başlıklı havadisin tav zihine lüzum görülmüştür. Şöy- le Mevzuubahis esrarlar - Kaya- cık isimli motörde değil, deniz- de bir sandalda tutulmuştur ve bu kaçakçılık hâdisesile motö- rün hiçbir ilgisi yoktur. Acentası bulunduğum — Kaya- HABERLERİ Teknik üniversite rektörünün beyanatı Amerikadan dönen rektörün oradaki temasları Bir müddettenberi Amerika Avrupada tetkiklerde bulunan Tek nik Ünjversite Rektörü Prof, Ham müş bulunm F, Rektön/ seyahati hakkında aşa- | naaki izahatı vermiştir: Amerikada, — Massachusetts İnstitute of Technolag — (MI,T.) nin yeni seçilen rektörü için yapı lan merasimde hazır — bulundüm.. Amerikalılar Rektörlerini muay yen bir müddet için değil kaydı ha | yat şartiyle seçiyorlar. niversitenin Profesörler meclisi ta yin etmektedir. Amerikadan sonra İsviçreye geç tim ve orada «İnternatlonal Asso- elate of University Professors and Lecturs> Ün — toplantısında — hazır bulundum, Rusya ve peyklerinden başka bü tün devletlerin temsilcilerinin işti- râk ettiği" toplantıda — bazı teklir mahiyetinde kararlar aidık, Bu arada — Üniversitemizin — bir; kaç profesöre ihtiyacı vardı. Ame rikadaki profesörlerle — görüştüm. Şimdi elimde namzetlerin ismi var, dır; Yakat bunları şimdilik açık - lamak istemam,> Üniversite Rektörü İngiltereye gitti İstanbul Üniversitesi Rektörü Ord. Prof. Sıddık Sami Onar İn gilteredeki <Brotindam» Üniver- sitesinin kuruluş yıldönümü müi- nasebetile yapılacak olan törene iştirâk etmek üzere dün saat 17 de kalkan uçakla Londraya h1- reket etmişti Kımsesiz çocukların hımayesi Yakında Meclisten çıkacağı u- biki için daha şimdiden fasliye- kleri evvelâ kımse- siz çocukların toplanarak — ba- rındırılacağı binaları araştırma- Za başlamışlardır. Şimdiye ka- dar, Beykoz kasrı, Tuzladaki Pendil biki için 750 bin lira tahsisat fayrılmıştır. Zıncirlikuyu dâvası Zincirlikuyuda 2203 numar: takside bulunan Recep ve arka daşı Vasil ile Nermin've Neba- hatin önüne çıkarak alıkoymuk istemek ve görevlerini suiisti- malden sanık olarak 2 nci ağır cezada yargılanmakta bulunan jandarma erlerinden Mustafa ve Hamdinin duruşmalarına dün 2 nci ağırcezada devam olunmuş- tur. Dünkü duruşmada keşif rapo- rü okunmuştur. Bundan sonra söz alan sanıkların vekili veri- len ehlivukuf raporuna itiraz et. miş ve müekkilinin tahliyesin! istemiştir. Duruşma şahitlerin celbi için başka güne kalmıştır. Belediyeden şikâyet Vilâyet Şikâyet Bürosuna ya- pılan şikâyetlerin ekserisinin be lediyeden olması alâkalıların na zarı dikkatini çekmiştir. Öğrendiğimize göre Vilâyet Rektörü ü-| mulan kimsesiz ve yoksul ço-| da ayni edayı her zaman tanıya- cukların himayesini ve yetişti- | bilirsiniz. Her devrede de bu us: rilmesini sağlıyan kanunun tat | lüp ile ayni riyakârlığa terelüman YENİ PAAARRAAAAAAAAKARAR assa taburlarının elinde oyuncak olan Senatus meclisinde zerre kadar salâhiyyet ve haysiyyet kalmayın di Peynirciğolu memleketimize Böüt ee aieni mezat İle o meclis âza- sından ihtiyar Didius Jullanus namını taşıyan zata koskoca Ro- ma hükümetini sattıktan sonra Vonu cumhurrelsi olarak senato |meclisine tanıtmak ve kabul et- tirmek, hassa taburlarının vazife ni idi. Aleni mezat ile alım satım şartı, satılan şeyin yeni sahibine derhal teslim olunmasıdır. Meclis Azasının içtimal için o şımarık as ker takımının kumandanı tara- fından emir verildi ve bütün Bü- ük Millet Meclisi âzası toplan- dı. (Sözü Gibbon'a terkediyo- rum!). «Hassa taburları, yeni hüküm- | darları olan Julianus'u muhakkar İgörmekle beraber onun bahgişini Jaldıkları için ona hizmet etmek |mecburiyeti ile de mükellef bu- lunduklarını idrâk ettiklerinden, adeta saffı harb tertibinde dizi- lip her taraftan o ihtiyarı kalkan larile ve silâhlarile muhafaza ve himayet altına alarak Romaniın çöle dönmüş ıssız sokaklarından —Ââlay-ı — vâlâ ile— — senatus meclisine götürdüler. Meclis fza- sı toplanmış bekliyordu. Biraz ev vel kafası koparılıp mızrak ucu- na takılan âdil ve faziletli impa- rator zavallı Pertinaks'ın dostla- rı ve yeni imparatorun şahsi düş manları bu alaya, bu . tantanalı nümayişe karşı ister istemez mem nuniyet izhar etmeye mecbur bu- lunarak o (İnkılâbı mes'ud — Happy Revolution) v kutladı- lar.» (Birinci cildin yüz otuz se- kizinci sayfasına bakınız.) mis- kin riyakârlık lisanının uslübun- | | olmak müdahane zilletin düsturu ifadesidir. İngiliz müverrihi devam çdip diyor ki: «Mezat ile Rç ümetini hül huriyet hükümetine edilmiş bulunduğuna yüksek - faziletlerle zat olduğuma dair hayiğden hay-| liye lâfı uzattıktan sonda senato meclisinin kendisi hakkında mu- habbet ve hürmetinden tarpami le emin olduğunu beyan etmişti. müdahaneyi, hürmetkârjıkta şırı dereceye vardıran bu meclis halkı hem bütün ahalinin hem bu münasebetle tebrik ve şahsına sâdakatle bağlılıklarını beyan e- derek ihtiyara biat ettiler ve im- pâratotluk kudretinin istilzam et-! iği- salâhiyetlerin hepsini tasdik ve teyid ettiler. Ondan sonra mu- hafız hassa taburları imparator Didius Jullanus'u ayni alay ve tantana ile imparatorluk sarayına götürdüler. İhtiyar imparatorun, ©o sarayda her şeyden evvel gözü ne çarpan şey, —mazlumen kat- lolunan selefi— Pertinaks'ın ba- $ koparılmış gövdesi ve onun i- çin hazırlanmış olan fakirane ak- şam yemeği oldu. Gövdesini alâ- kasız bir tavır ile temaşa etti. Ye ndisinin | Ki etmiş olmasın.» na mensup olanlar, büyük serye- rinin bu intihap yüzün-| te ve geniş emlâke ve malikâne- derecelerde bahtiyar ol- |lere sahip bulunduklarından do- düklarını arz ve yekdiğerlerini| layı içtimai vaziyetleri aşikâr ol! duğundan son derecelerde ihtiyat Zira bu bayan «Yoldaş> a göre, İngilizler, Amerikalılar ve Fran- sızlar, kapitalizmin zalim rejimi altında vahşet içinde ömür süren geri kalmış milletlerdi. cık motörü ötedenberi nakliyat âleminde dürüstlüğü ile tanın- mıştır. Keyfiyetin bu yolda tav- zihini muhtemel herhangi bir Şikâyet Bürosu, bir raporla va- ziyeti İçişleri Bakanlığına bildi- rTecek ve dairelerin, halk şikâye- tine meydan verilmeksiz'n çalış aksülâmeli önlemek bakımından General Garibaldi'nin Napoli- — l ÜÜĞ ĞÖĞ ĞÜÜD ehemmiyetle rica ederim.> masını temin yolunda tedbirler mek sofrasına da muhakkirâne bir nazarla baktı. Yâni bir Roma imparatorunun sofrası böyle mi olur?... diye taaccup etti, Kendi emrile o gece sarayda pek par- alınmasını istiyecektir. Yazan: Esat Mahmut KARAKURT * Gülgonca, bilhassa içi yaş ao Ju çocuk gözlerini, Ekremin göz leri ile birleştirmemeğe çalışa- Tak, kapıya doğru yürüdü. — Şimdi mektubu verir, ge- lirim efendim dedi, — Seni bekliyorum Gülgonca! Kız, hiç bir şey söylemedi. Ne arkasına dönüp baktı. Ve ne de, başını kaldırdı. Kenar- Jarı işlemeli”bol entarisinin al- tında, yağmurlarla ıslanmış ba har toprakları gibi, yalnız çi- Çek ve ekin kokusu taşıyan ta Ze vücudünü, yavaşça kapının aralığından dışarı alıp, merdi - venlerin arkasında kayboldu gitti... Serin bir yaz gecesi... Gökyüzü derin bir hareketsiz lik içindedir... İşte karşı dağlar aydınlanma- - ya başladı. Ay çıkacak bi Rüzgâr hafif, ağaçlar gölgeli, tarlalar kuş sesleri ile dolu!.., Ekrem, sırtını duvara daya- maş, küçük köy odasının pencı resinde, hâlâ Gülgoncayı bekli- yor. Kız daha gelmedi, Adamın birdenbire pencerenin * önünden ayrılarak, demir kâr- yolanın bulunduğu tarafa doj Tu yürüdüğünü görüyoruz, Deh- getli bir ruh sıkıntısı içinde, ken disini tutup, elbisesile yatağın üstüne atıyor. Lâmbayı da sön- dürmüş. Henüz mehtap olm: dığı için, oda, sadece, pencere- den giren galdızların ışığı ile ay dınlanıyor Bu sırada, tahta merdivenle- | Tefrika No. 71 Tin üzerinde, hafif bir ayak sesi titredi. Ekrem hemen yerinden fırla- dı. Adeta odanın kapısına doğ- ru koşuyor ve: — Sen misin Gülgonca! diye bağırıyor. Ekremin sesine, yaprakların Üzerine yağmur yağıyormuş gi- bi, tatlı, ince bir ses cevap ve- riyor. — Hayır Ekrem bey; Gülgon ca değil, benim!... Gülseren, açık olan — kapının aralığından, yavaşça içeri girdi. Ekrem gaşırmıştır. şimdi!... Müthiş bir heyecana kapılarak, ne söyliyeceğini, ne yapacağını tâyinden âciz, hareketsiz duru- yor öyle!,.. Galiba bunu hiç beklemi yor. lak ve mükemmel bir ziyafet ter- duü. — Sizsiniz öyle mi, Gülseren hanım? — Evet, Ekrem bey benim! — Fakat niçin geldiniz?. Yapmamalı idiniz bunu! Kız cevap vermiyor. Yalnız, gözlerini odanın karanlığına a- lıştırmağa çalışarak, bir adım daha içeriye doğru yürüyor. — Elinizi bana uzatsanıza Ek rem bey diyor, görmüyorum ö- nümü! — Durun lâmbayı yakayım! — Hayır yakmayın lâmba- ya!... Böyle daha iyi!... Karan- lık bana cesaret ve — Fakat! — Bir dakika dinleyin rica ederim beni, Ekrem bey! Kız, sırtını yavaşça, kapının açık duran kanadının üstüne ko yuyor. Sonra, sevdiği adamın yüzündeki çizgilerin mânasını, gözlerindeki ışığın ifadesini far- ketmeksizin, daha sâkin bir ha- va içinde ve karanlıkta konuşu- ya — Ekrem bey diyor; bu son bir haftanın bütün gün ve gece SABAH Filozof Riza Tevfik Üp olunmuştu. Yeni - imparator yakın istikbalde vukuu muhtemeli olan hâdiseleri ve inkılâpları dü- günmeyerek pek geç bir vakite kadar iş-ü işretle keyif — sürdü. Zar (tavla zarı) ile kumar oyna- dı ve Pylâdis namile meşhur bir rakkas dans artistinin kıv- rak oyunlarını seyretti. Kendisi- nin zamanında yaşayan ve bu eğ- lencelere şahit olanlar, servet sa- yeninde imparator olan bu ihti yarın her haline dikkat etmiş ol- dukları için rivayet ediyorlar ki bu eğlence gürültüsü ve sarhoş- luk ve ziyafet faslı tamam olup da dalkavuklar sürüsü dağıldık- tan sonra, ihtiyar imparator ken di dâiresinde' karanlıkta yalnız kalınca, pek korkunç düşünceler- le fena halde rahatsız ve uykusuz bir gece geçi; Bu mevkii böyle para ile satın almak için bu kadar hırs ve acele ile hareket etmesinde ne kadar divanece dav- ranmış olduğunu ye selefi olan faziletli Pertinaks'in meş'um kıbetini mülâhaza etmiş meziy- yet ile kazanılmış olmayıp da pa- ra ile satın alınmış olan bir impa ratorluğun pek şüpheli vaziyeti- ni ve çok tehlikeli neticesini, ih- timal ki zihninde evire çevire dü şünmekle o gece uykusunu kaçır| mışti.> emekte hakkı vardı: Dün- yaya hâkim olan bir saltanat tah tında oturduğu halde kendini yal nız hissediyordu. Bir tek dostu yoktu. Dostu ceği', bir tarafda- rı yoktu. Onun muhafızları olan hassa askerleri kendilerini batışişte-tmparatörlük Makamını satmaya kandıran bu adamın bah şişini kabul etmiş olduklarından dolayı miskinliklerinden, şimdi pek mahçup oluyorlardı. Ahaliye gelince, hiç bir vatandaş yoktu ki bu ihtiyar senatör'ün bahşişile bu Mmevkie çıkabilmiş olmasını Roma nın nam ve şanına son derecede bir hakaret olarak nefretle telâk Burada Gibbon'un #özünü azı- €ik keşip; kibar takımıniz bu Ye- zalet karşısında aldığı vaziyet ve | takmdığı tavır hakkında beyan | edeceği mülâhazaya muhterem 0- | kuyucularımın nazarı dikk.ıumi celbedeceğim; bakınız bu keskin nazarlı psikoloğ müverrih ne di- yor!... « Âyan - sınıfı — la noblesse » y the Nobility| ni kibar takımı lı davranıp hassasiyetini gizleme- ğe ve binaenaleyh müdahane ve riyakârlığa mecbur - oluyorlar o sebebledir ki yeni . imparatorun ca'li nezaketine karşı onun hoşu- 'na gidecek surette nâzik fakat o- 'nun kadar riyakâr ve ca'li (yâni yapmacık!) bir tebessümle mu- kabele ederek vazifeperverlik gös terirlerdi. Fakat halk büyük bir kitle teş- kil ettiği için öyle endişelere düş miyerek hiddet ve infiallerini per vasızca izhar ediyorlar ve Roma gehrinin sokaklarında ve mey - dan yerlerinde velvelelerile kıya- meti koparıyor ve cumhurreisi Julianus'e lânet okuyup küfür e- diyorlardı. Kudurmuş olan ahali hükümet reisinin #âhsıma alenen hakaret ediyor, balışişini suratı- Yazan: na atıyor ve sövüp — sayıyordu. leri gönlümle çarpışmak ve lamakla geçirdim. Şuurumla, hislerimin mücadelesi uzun sür- dü, ve çok ıztıraplı oldu. Fakat neticede anladım ki, ben artık irademe sahip değilim. Bilâkis, buna sahip olan bir adamın ira desi altında yaşıyorum. Ruhu- ma, düşüncelerime tamamile hâ kim olan bir adam!.., İtiraf ede rim ki, varlığıma hükmeden bu adamı, daha sevip, sevmediğimi dahi bilmiyorum. Eğer seviyor- sam, nasıl - sevdiğimi, saf bir muhabbetle mi, aşkla mı, alış- kanlıkla mı, yoksa, büsbütün bunlardan başka, bir dişi ihtira- sile mi seviyorum, onun da far- kında değilim!... Yalnız farkın- da olduğum tek şey, onsuz artık yaşıyamıyacağımı bilmiş olmam dır!.., Kalbimin yalnız, bu ada- mi hatırladığım zaman sarsıldı- Zını, düşüncemin yalnız, onunla meşgul olduğunu hissediyorum. Ruhumun birdenbire içine daldı ği bir aztırabın ateşi ile vücu- düm yanıyor ve ondan uzak ol- duğumu, uzak kalabileceğimi dü şündükçe, tahammülüm tükene Tarih Sahasında Felsefi Meseleler KARARAADARA AA ADARARİRARARAARARAAARA, Çumhuriyet hükümeti mezad ile satıldıktan sonra Roma'da salâhiyet kalmamıştı S Fakat kendi kuvvetile bir şey ya pamıyacağını pek iyi bildiği için hudut boylarında ordularile mem leketi yarı vahşi göçebe kavimle- re karşı müdafaa ve muhafaza e- den asker kumandanlarımı ordu- larile beraber Romaya avdet edi yorlardı: Roma tahtının şevket ve namusu tezlil edildi, yetişin, kurtarın haysiyyetini iade edi- niz!... diye millet sokaklarda ba- Bırıyordu.» Gibbon'un iddiasınca âyân mee lisi Azasının —zora karşı— en dent riyakârlığa, rezil dalkavuk- luğa tenezzül edivermesi hemen hepsinin de bür likât sahibi olduklarından dolayı idi. Yalmız memüriyetlerin değil, l hükümetin haraç mezat usu- lile satıldığı bir zamanda mal ve Mülk ve rütbe ve mevki sahiple- ri canlarından emin olamazlardı elbette! Hattâ büyük serveti, muhteşem konağı ve sayfiyesi o- lanları bir vesile ile telef edip ma hnı gasbetmek bu gibi devirlerde cebbarlar hükümetince kaide ol- muştu. Servet sahibi olmak büyük bir tehlike idi. Avamı nasın bu hususta endişesi olamazdı. Evvel ce de bir münasebetle bu mühim noktaya temas etmiştim. Ahlâkı içtimaiyeyi en ziyade bozan mal ve can emniyetsizliğidir; hattâ düşkünlük o derekelere indiği za man mal canın yongası değil düş manı olur. Burada ibret alınacak ük servet ve çif- bir mühim ders var. Böyle bir Millet Meclisinden ne bekleni- lir?... İşie (Vatan babaları — Pater Patriçi) diye tebcil edilen n meclisi, büyük Augustus, kendi şahsını muhafaza etmek i- çin icat etmiş olduğu hassa tabur larının azgınlığı ve arsızlığı yü- zünden bu hale gelmişti. İdareci hükümette felâketin bu türlüsün- den daha ziyade vuzul ve katiyet le bahsedebilmek için daha bazı bariz ve ehemmiyetli misaller top lamaktayım. O vakit inhitat esba bından daha etraflıca bir fikir ve- rebileceğim, Şimdilik şu keyfiye- Slüyucularıma — arzedeyim ki kabiliyetsiz, ihtiyar ve iş-ü işre- te münhemik ve mübdelâ bir ada- mın böyle dünyaya hâkim bir im paratorluk tahtına — oturtulması 0 kadar nâdide ve hattâ tehlikeli bir vak'a değildir. Avrupada da bizde de öyle padişahlar çok gö- rülmüştür. Kim gelirse gelsin, u- sulüne tevfikan o makama geti- rilmeli' ve (meşru'iyyet) şartına riayet olunmalıdır. Lâkin bu su- retle yâni nizam dinlemez olmuş | ve gemi azıya almış bir avuç dev şirme askerin devleti mezada çı- karıp bir bunak ihtiyara satma- sı gayet tehlikeli bir kepazeli! tir ki tarihte sanırım misli görül müemiştir. Bu si dahili harblere sebep olan müthiş karga alıklardır. O kadarla yatışabil- se, yine zararı mahdut olurdu: | Lâkin o kadarla kalmaz; Gib- bon'un iddiasınca mutlaka aske- ri istibdada varır ki bizde onun 'en bayağı şekli (Yeniçeri azgınlı- &) idi, İşte Julianus'un, mezadda bah siş miktarın —adam başına!— yüz altmış İngiliz lirasından bir- denbire iki yüze çıkarıvermesile tahta çıkması yüzünden ahalinin infiali o dereceye gelmişti ki fer- | yadlarını hudut boylarında fır- sat bekliyen ve hat... — deyince müdahaleye hazır bulunan, hattâ vesile arayan Üç büyük ordu ku-| n netici rek, kendimi yatağımın üstüne atıp, ağlamağa başlıyorum! Artık diyorum ben ölebilirim, fa kat benimle beraber içimde ya- şayan bu adamdan ayrılamam Kız, bir saniye susuyor. Men dilini gözlerine doğru — götürü- yor i — Ben, bana irademin hari-| cinde sahip olan bu adamı se- viyorum Ekrem bey diyor; ha- yatım, istikbalim, ruhum, her seyim, bu bir tek kelimenin ifa- de ettiği mânanın içinde topla- niyor. — Seviyorum. yo -| rum!... Seviyorum! Kız birdenbire dışarıdaki meh tapsız gecenin üstünde, göğü ay danlatan yıldızlar gibi, pırıl pi rıl yanan islak gözlerini kaldıra rak, Ekremin görmeden yüzüne bakıyor ve sonra, tutup kendini demir karyolanın içindekl yata-| ğın üzerine atıyor. Hıçkırıklar- la ağlamağa bağlıyor. — Artık beni bırakıp gidemez siniz Ekrem bey diyor; çok geç kalmış bir tedbir bu!... 1 0 MAYIS 1919 : İstanbul'da 5000 fahişe En—, İstanbulda — fanliyette mandanlarına kadar isal edebil- diler. Vak'anın bazı mühim tafsilâti! her tarafa yayılmış ve halkı ga leyana getirip dahili harblere| meydan verecek bir zemin hazır lamıştı; hususa adâleti ve hüs- nil Idaresile pek muktedir bir or du kumandanı ve bir iyi idare a- damı olan maktul imparator Per- tinaks'ın pek vahşiyane 've feci bir surette - katledilmiş “olması Britania ve İllyricum ordularını ve Suriye ordusunu ziyade mah- zun edip intikam hissi u mıştı. İllirikum bugünkü Adriya tik denizinin şark sahilinde bulu nan, Hırvatlık ve Yugoslavia ve Arnavutluk — memleketleri idi ki buralarını meşhur Sezar ile yine onun kadar meşhur büyük Au- gustus fethetmiş idiler. Burada ve Suriyede bulunan ordular mak tul imparator - Pertinaks'ın ku - mandası altında çok müddet bu- lunmuş, şevk ile muharebe etmiş ve şerefle muvaffakiyet kazan - mışlardı. Bunların kumandanları Cledius Albinus ve Peçennus, Mi ger idi. Bir de Pannonnia ordusu vardı ki —Almanyadan geçen Tu na nehri hizasından Hırvatlık a- razisine kadar imtidad eden mem leketlere hâkimdi. Bunun kuman danı Septimus Severus son dere- adamdı. Bunların üçü birden kal kıp ittifak ile Roma üzerine yü- Tüdüler. Maksatları güya —Roma da hükümetini satan küstah hami yetsizlerin cezasını vermek— ve Pertinaks'ın intikamını alıp işle- ri yoluna koymaktı. Halbuki ha- kikatte külah kapmağa gidiyor- lardı. Bu kumandanların üçü de fırsat gözeten aç kurtlardandı. Tam hüner Yöraz edetek vesâret deneyecek zamandı. Koskoca Ro- ma imparatorluğu, yâni medeni dünya sahipsiz kalmış, adamını bekliyordu. Bu kumandanların faaliyetini gelecek sefer naklede- ceğim. Göreceğiz ki Romanın haş met ve saltanatını tesis etmiş o- lan emperializm Yeniçerilik yolı nu tutunca o, saltanatın izmihli line başlıca sebep olmuştur. cede haris ve gayet muktedir bir| lâki bulunan ahlâk zabrtasına mensup mütehassıslar fahuş rezaleti hak- kında raporlar vermişler. Bu ra» porlara göre İstanbulda genel ev- lerdeki fahişelerin sayısı 500 den ibaret olduğu halde hususl suret- te faaliyette bulunanlar 5000 tah- min ediliyormuş. — Gizli randevu evlerinde baskına uğrayıp mua yeneye sevkedilenler 1500 ü geç. miştir. Bunlar her seans için 25. 100 lira alıyorlarmış; — genel eve lerde çalışanlar ise İşsizlikten şi. ki ediyorlarmış! Yirmi beş sene evveline kadar fahuş hemen hemen - İstanbulan kozmopolit kadınlarına — mahsus- tu; © kadar ki bu sahada çalış- mak için Macaristandan, Yuna- nistandan, Almanyadan, Fransa: dan kadınlar gelirlerdi. Şimdi ma- alesef onlara İş kalmadı. ve bu toprakta doğdukları halde «bi- zim!» demeğe dilimiz varmıyan bahtsız kadınlar piyasayı doldur- muş bulunuyorlar. Yirmi beş otuz senelik fuhuş hareketlerini göste- ren istatistikler varsa onların İn- celemesinden — anlaşılacaktır - kl; bu facianın başlıca sebebi - harb ve yoksulluktar; nitekim Türk kadınları arasında göze batacak derecede düşmeler birinci dünya harbi sırasında, geçim şartları- nın son derece artması - üzerine başlamıştır. — Modanın, lüksün, taklidin do rolü vardır, fakat pa- halılık kadar değildir. Dini ve ah- telâkkilerin zayıflamasınm da başlı başına bir sebep teşkil edemiyeceğine kanlim; zira Insan tabiatinde fubuş ihtiyacı yoktur, Hali vakti yerinde, zarurt ihti- yaçlardan âzâde bir kadın bu işi yapmaz; nitekim mütehassısların raporları İstanbuldaki 5000 fahi- şenin ancak yüzde birinin evli ole duklarını tesbit etmişt bunla- rn. &&!#W olduğu isbat yahut ev- Tiliklerinde tabiate aykırı yaş ve- saire nisbetsizlikleri vardır. Nasıl veremin önüne sanı yomlar yaptırmakla geçmek mi kün değilse fulhşu da hükümet kontrolünü -sıklaştırmakla önle- mek mümkün değildir. Gerek ve» remin, gerek fuhşun, hattâ — sal- * ae gın halindeki cinayetlerin, hırsız- lıkların, suiistimallerin çaresi sa- dece hayatı ucuzlatmaktır. O za- Toplantılar, dâvetlerşi San'at hareketleri : Teknık okulu talebe cemiyetinin kongresi Bir ay evvel kurulan Teknik Okulu Talebe Cemiyetinin sene- lik ilk genel kurul toplantısı din saat 15 de Beşiktaş halkevinde | yapılmıştır. Kongre başkanlığına Selçuk Di- rim seçildikten sonra muvakkat idare heyeti reisi Eelâhattin Koç lantıya Son verilmiştir. * Değerli musiki üstadı — Ce- mal Raşid Rey'in riyaseti #ltin- daki İstanbul filarmoni derneği dün İstiklâl caddesinde Saka Sâ- lim sokağındaki salonda bir kon- ser vermiştir. Programda Schu- mann, G. Ropartz, Clropin — ve Listz'den eserler icra edilmiş ve san'atkârlar mümtaz bir davetli topluluğu tarafından — hararetle alkışlanmıştır. Bu teşekkülün pek kısa bir müddette kendi teşebbü- sü ile attığı terakki hatveleri si- tayişle bahsedilmeğe Tâyıktır. De erli üstad Cemal Reşid'i bütün 28/4/949 günkü kongremizde ya pilan seçim neticesinde tereddüt ha Ankara, 30 (Hususi) — Dün bildirdiğimiz gibi buğday yolsuz- luğunu inceliyen tâli - komisyon Âtıf İnanı son olarak bir k daha dinlemişti. Komisyon mesaisi gizli tutul- makla beraber sızan haberlere | göre Atıf Inan son isticvabında da suçsuz olduğunu söylemiştir. Tarım Bakani geliyor | —Ankara, 30 (Hususi) Ta- İrım Bakanı Cavit Ural ve Ame |rika Büyük Elçisi pazartesi gü nü (yarın) İstanbula hareket e- deceklerdir. Salı günü Amerikadan gelen ilk tarım ületlerinin - vapurdan boşaltılması dolayısile İstanbul- da bir tören yapılacak, Bakan ve Elçi kargılıklı nutuklat' söyliye- (Devamı var) ceklerdir. bir aylık faaliyeti hülâsa eden bir| - Ankara,"30 (Hususi) — An- rapor okumuş müteakiben yeni| karada yaz mevsiminin başlama- idare heyeti seçimi yapılarak top| sı dolayısile kaçak inşaat ta ços ğalmıştır. dün kaçak'inşaat yapan 33 kişl hakkında zabıt varakası tutmuş tur. eee samimiyetimizle tebrik ederiz. || BUMİ |MAYIS 1949 | Hicri Türk Sahne — San'atkârları 1565 1368 DörEşEİC y SA sıl olduğundan seçimin yenilenme-|| Kasım 175 - Ay 5 - Gün 121 sine lüzüm — görülmüştür. 2.5.049 y Bneb pazartesi günü saat 14 de üyeleri- z mizin Şehir Dram Tiyatrosunda bu | — Güneş 4 56 9 13 lunmaları — rica olunur. Öğle ızn 507T Tkindi 16 08 8 18 ğ Akşam 19 05 12 00 Atıf Inan suçsuz T Bilaa, 5 d | olduğunu söylüyor İmsâk 05 8 O1 | İ7 Nöbetçi eczaneler X | man evlenmeler artacak, evlene- medikleri ve geçimlerini sağlıya- Mmadıkları için düşen — zavallılar kurtatılacak; yeni kurbanlar ve- « rilmiyecektir. Kadircan KAFLI Hukuk eleme imtihanlari Ankara, 30 - (Hususi) — Hu- kuk Fakültesi eleme imtihanları için çekilen kuraya göre son sı- mıf öğrencileri âmme ve husust devletler hukuku derslerinden er leme imtihanına gireceklerdir. Ankarada kaçak inşaat Ankara — Belediyesi, MADENİ SESTEN — BIKTI NIZ HAKKINIZ VAR CRİSTAL — GRANDİN VEYA ORA RADYOLARINI HELE BİR DİNLEYİNİZ, r—r. TAKVİM 3_N 18 PAZAR| 2 1-5-949 Aksaray — : Cerrahpaşa | Alemdar —: Çemberlitaş | Bahırköy : Bakırköy Ec. Beşiktaş Vidin Beyazıt Merkez Beyoğlu - Beyoğlu BERU | Eminönü Mehmet Kâzım Eyüp Eyüpsultan | Fatih Ahmet Suat | Galata Merkez İKadıköy — : Rifat Muhtar | Küçükpasar : — Küçükpazar | e : Nargileciyan - | Şişli ? Mecidiyeköyü | | Taksim — : Taksim Ec. Üsküdar İttihad b