bamalannsı — yazu e ( IKTIBASLAR | Kremlin'in Kulislerinde|” neler hazırlanıyor ? izıl ordunun başına Bul-| Tet Vasilevaki'nin tâyin e- dildiğini haber alan Eisenho- wer'in ağzından çıkan İlk söz şu olmuştur: Acaba Kremlinin ku- lislerinde neler hazırlanıyor? Filhakika son günlerde Rus si yasetinin hayliden hayliye değiş- tiğine işaret eden bu hâdisenin bizi aldatmasına imkân — yoktur. Zira Molotof, Mikoyan ve ikti- Batcı Voznesenski vazifelerinden affedilmiş bulunuyorlar. Politbüro 1047 de Mareşal Bul- ganin'i Milli Savunma Bakanlı- Bına getirtmişti. Bu mareşalin o tarihte vazifesi; Stalince pren- siplere uygun bir surette Kızıl orduyu yeni baştan - teşkilâtlan- dırmaktı. Bundan başka o, Rus Bubayları arasında tensikat ya- pacak, ve askerlerin Truhuna, kapitalist ve burjuva erlerin> ya bancısı olduğu Üstünlük duygu- sunu aşılıyacaktı. Amerikanın — gizli — istihbarat Bervisinin elde ettiği malümata göre Bulganin, 1947 haziranın- da tatbik mevkiine konacak olan beş yıllık bir manevi kalkındır- ma plânı tasarlamıştı. Halbuki Mareşal Vasilevskinin tâyini do- layısile Bulganin, eserin tamam- lanmasından 3 yıl önce çekilmek zorunda kalmış, tıpkı - Molotof ve Mikolan gibi sandalyasız bir bakan oluvermiştir. Acaba manevi kalkındırma plâ nının, Mareşal Bulganinin bile önceden kestiremediği bir sür'- Atle tahakkuk etmiş olması müm kün müdür? Hiç zannetmiyoruz. Zira milletler arasındaki gergin- liğin, en hâd bir safhaya girdiği bugünlerde, Kızıl orduya mensup olanların Üstünlük duygusunu 'daha çok takviye etmek zarureti vardır. Hiç şüphe yok ki Kremlin, Mareşal Vasilevski'yi Kızıl ordu- nun başına getirmekle kapitalist düşmanlarını endişeye düşürmek ve her an savaşa girmeğe hazır olduğuna herkesi inandırmak ni- yetindedir. Zira Rusya, halen 2 milyondan fazla askerini silâh altında tutuyor. Bazı siyaset adamları, Rusya- nın böyle bir harekette bulunmak la Atlantik-paktına karşı cephe kurmak istediğini iddia ediyor - lar. Bu fikir, tamamile yanlıştır. Gerçi Moskova radyosu, bu pak- 'ftın aleyhinde atıp tutmaktan bir an geri kalmıyor. Fakat o, bun- dan asla korkmamak lâzımgeldi- ğini de pek iyi biliyor. Zira Pres- tun 20 Mart sayılı Times gazete- sinde yazdığı gibi <Vaşington, Atlantik paktını, Batı Avrupaya karşı bir taarruz vukuunda hiç bir manevi mecburiyet altına girmemek şartile» imzalamıştır. Hiç bir taahhüdü tazammun etmiyen böyle bir pakt önünde ise Moskovanın genelkurmay baş- kanını harekete geçirmesine ha- cet var mıdır?Elbette ki hayır, Şu halde Kremlin, olsa olsa, üç nok tadan gelmesi melhuz tehlike yü- zünden Vasilevskiyi Kızıl ordu- nun başına getirmiş olabilir. Bu noktalar şunlardır: 1 — Yugoslavya. Belgratla Vaşington arasında- ki iktisadi taahhütlerin çoğalma- Bı, «Marksçi bloku» tehlikeye sok muştur. Hele Titonun Batı âle- mine gitgide daha çok yakınlaş- ması, sadece komünist akidesini sarsmak- la kalmamış ayni zamanda, onun “Akdenizdeki yegâne mahrecini de kapamıştır. Şu halde Stalinin, Mareşal Vasilevskiyi sırf Titoya karşı bir koz olarak kullanmak maksadile genelkurmay başkan- lığına getirmiş olduğu akla ge- lebilir. 2 — Şimali Afrika. —— Çeviren: N. K, Bugün İngiliz ve Fransız kal neleri, İtalyanın sömürge işini doğrudan doğruya Roma hükü- metine havale etmişler. Halbuki Vaşington, kendi naktainazarın- da ısrar ederken, Moskova, Li bla ve diğer kesimlerin müttefik bir komite tarafından idare edil- mesi talebinde bulunuyor. Bu takdirde İngilizler, işgal ettikle- ri bu yerlerden Rus gemilerinin geçmelerine müsaade etmek mec buriyetinde kalacak ve bu suret- le Rusya Akdenize inmiş sayıla- caktır. Sakın Politbüro — İngiliz- leri korkutmak için Vasilevskiyi ortaya atmış olmasın! 3 — Uzakdoğuda. Amerikalılar ve İngilizler, Çini komünizmin pençesinden kurta- ramıyacaklarını anlayınca Japon ya ile anlaşarak Pasifike doğru genişlemek — istidadı — gösteren Rusyaya bir sed çekmek İstiyor lar, Sovyetlerin buna - kayıtsız kalamıyacakları — gayet tabiidir. Fakat Londra ve Vaşington, Mos kovanın tehditlerine kulak asmak sızıf Japonyayı elde tutmiya ça- lışıyorlar. Bununla beraber V: levski, üçüncü vir dünya savaşı koptuğu takdirde Çin ordula! 'nın başına geçerek; sömürgecile rin güya ıztırap içinde kıvrandır- dıkları esir milletleri kurtarmıya kalkacağı hiç de ihtimalden uzak değildir. İşte görülüyor ki Kremlin, üç noktadan gelmesi muhtemel teh- likeleri önceden karşılamak ga: yesiledir ki kulis gerisinde bir kım harb hazırlıklarına girişmiş | ve Vasilevskiyi Kızılordunun başı- na getirmiştir. «Bonjour Dimache» den Birinci ağır cezada Bir katil 150 liraya satın aldığı kızı neden öldürdü- ğünü anlattı Bundan bir yıl önce Beyoğlun- da Talimhane caddesinde dostu on yedi yaşında Meryem'i bıçak- hyarak öldürmekten sanık apar- tıman kapıcısı Hüseyin Kurt'un yargılanmasına dün 1 inci ağır ceza mahkemesinde devam olun- müştur. Sanık Hüseyin dünkü duruşma- sındı «— Ben Meryemi, Tarlabaşında bir apartımanda kapıcılık eden bir hemşerimden 150 liraya sa- tın almıştım. Bana kızı satan a- dam ile Meryem, sonradan söz- lerinden vazgeçtiler ve benim bu gekilde katil olmama sebep oldu- lar» demiştir. Mahkeme bazı hususların tet- kiki için başka bir güne talik o- lunmuştur. Canavarca öldürülmüş bir çocuk bulundu Evvelki akşam Dolapderede ye- ni doğmuş bir çocuk cesedi bulun müştur. Canavarcasına doğranmış olan bu bedbaht yavrunun kime ait olduğu zabıta tarafından şiddetle aranmaktadır. Adliyede tâyınler Ankara, 19 (Hususi) — Istan- bul Ticaret Mahkemesi Başkanlı- ğına İstanbul asliye hukuk yar- gıcı Tahir Caga, Tokat C. Savcı- lığına, Edirne C. Savcısı Hikmet Sonel, Eskişehir C. Savcılığına Tokat C. Savcısı Rüştü Kayıkçı- oğlu, Edirne C. Savcılığına Eski- gehir C. Savcısı Sabri Kösebayi S ehkir - HÂBERLERİ Bir ihtilâs scınıgı Kat sulakla şehrimize getirildi Şehrimizdeki, alâkadar makam- lar tarafından sıfat ve hüviyeti a gıklanmıyan, resmi müesseseler- den birinde memur iken yüz bin liradan fazla parayı — zimmetine geçirip Mısıra firar etmekten sa- nik Nihat Oktay isminde bir ga- hıs hükümetimizin müracaatı ü- zerine Kahirede yakalanarak dün İngiliz hava yollarına nit bir u- çakla şehrimize getirilmiştir. Amerikadaki gemileri- mizi.. tamiri bitti Amerikadaki gemilerimizin ta- mir ve tadil işleri tamamlanmış gibidir. Mayıs sonlarına doğru i- dare personaliteleri tarafından teslim alınmış ve harekete geçmiş | olacaklardır. 150 bin liralık iplik dolandırıcılığı Bir takım ticari vaitlerle bazı iplik tacirlerini dolandırmak ve bu suretle 150 bin lira kadar pa- ra edinmekten #anık — Sultanha- mamda tüccar Kemal Kaker ile Moiz, Eskinazi ve Şinasi dün ad- liyeye verilmişlerdir. 1 inci sulh cezada sorguları ya pılan sanıklardan Kemal” Paker tevkif edilerek ceza evine gönde- rilmiş, diğerleri ikametgâha bağ- lanarak serbest bırakılmışlardır. Kemal Paker sorgusunda: — Ben haysiyetli bir tüccarım fakat son zamanlarda işimi kay bettim. Çok müşkül duruma düştüm. Bu parayı borçlarımı ödemek ve bilâhare iplik vermek suretile it- fa etmek için almıştım.» demiş- tir. Mecidiye köyünde iki ölümle neticelenen cinayet Evvelki gece Mecidiye -.öyün- de sarhoşluk yüzünden iki kişi- nin ölümiyle neticelenen feci bir cinayet işlenmiştir. Köyün, Kavurmacı sokağında | oturan Mehmet Yorgun ile yine aynı semtte mukim İbrahim Hak- kı isminde iki kipti evvelki akşam evlerine davet ettikleri Güllü a- dında bir kadınla içki içip eğle- nirlerken aralarında kavga çık- mıştır. Bu esnada İbrahim birdenbire bıçağını çekerek arkadaşının üze- rine yürümüş ve rastgele salla- mağa başlamıştır. Bu sırada iki-| si de yere yuvarlanmışlar ve sar- | hoş bir vaziyette ellerindeki bı- çakları birbirlerine saplamışlar- dır. Neticede İbrahim bacağında- ki şiryan kesildiğinden biraz son- ra ölmüş, Mehmet de ağır yara- h bir halde hastahaneye kaldırı- hiken yolda ölmüştür. Bir çeki vahrif eden genç yakalandı Dün sabah Mehmet adında bir genç, Eminönü belediye muhase- besinden aldığı 16 liralık çek ü- zerinde kalemle oynıyarak bunu 1060 lira yapmış ve merkez ban- kasından bu parayı çekmek Üze- re iken ilgili memurlar tarafın- dan yakalanmıştır. Saycılık tarafından başlanmıştır. Borsa haricı altın hatları Güneyden ve Anadoludan son günlerde fazla miktarda altın gel- mesi üzerine piyasada bir düşük- lük başlamıştır. Düşüklüğün ö- nümüzdeki günlerde devam etme- si beklenmektedir. Dün fiatlar şu gekilde kapan-| miştir: Reşat 42,445; Reşat Elga-| zi 40,45; Hâmit 39,80; Aziz 89,20; Cumhuriyet 40,10; Gulden 37,65; takibata tâyin edilmişleri Yazan: Esat Mahmut KARAKURT — Allah rahatlık versin efen dim diyor, inşaallah yarına ka- dar bir şeyiniz kalmaz. — Teşekkür ederim Gülgon- Ca! Allah sana da rahatlık ver- sin kızım!... Annesi ve Gülgonca, ayakla- rının uçlarına basarak, yavaşça kapıdan çıkıp gidiyorlar £, ne temiz şeydir şu Köylüler!... Kalbleri itimadsı lık nedir bilmezler!... Hele kız- lar!... Uzun, dallı basma entari deri, çıplak ay, nadolu yaylalarının ateşi göklerin, denizlerin, ve gecele Tin durgun maviliğinden alan gözleri, omuzlarında dalgalanan Biyah, uzun saçları ile dünyada, Bu köylü kızlarından daha çok Masumiyet ifade eden bir kları, rengini, A- yar- ea lik var midir acaba?... — İnsan duygularının altında, her hangi bir hissin gizlenebileceğini ha- tırlarına dahi getirmezler!... On lar için her şey sami her ha- reket dostçadır. İnsan olanlar, birbirlerine kötü gözle bakar- lar mı hiç?. Gülseren, kızla annesi kapı- dan çıkdıktan sonra, doğruca ökremin bulunduğu tarafa dö- nüyor. Orada bir ye var. £ lanın baş ucuna oturuyor ken saçları dağılmış. Kollarını kaldırıp, saçlarına şöyle gelişi güzel bir intizam vermek isti- yor. O vakit, göğsünün bütün Bizli tarafları, ipek kumaşla ka ışarak, sisli, geffaf bir zemin yapıyor. Ve lâmbadan süzülüp hasır sandal- dalyeyi alıp, karyo- Gelir İngiliz 52,85; Külçe 6,00. SI * Tefrika No. 60 'N Ssarı bir ışık parçası, çıp- lak kollarının altında kaynaşan bir takım siyah, mini mini ıslak gölgeleri aydınlatıyor!. - Dereceyi veriniz de baka- lm Ekrem bey diyor, ateşirliz var mı? Ekrem, termometreyi veriyor. Kız ozaman, yerinden — kalkıp, lâmbanın - bulunduğu - masaya 1 yürüyor! a mahsus mu yapı Bütün güzellik- leri, yalnız genç olmaktan ibaret bazı bedbaht kızların, göğüsleri: nin sıkılığını göstermek maksa- dile, gövdelerini yürürken dik tutmıya çalıştıkları gibi, o da lâmbanın altına doğru ilerler- ken, vücudünü acaba, böyle giz li bir gaye ile mi, kalçalarının yor dersiniz! XENİ SABAR Ahlakı Bahisler î hlâk ve ahlâk terbiyesinin iki yolu n hlâkın kurulmasında ol- duğu gibi ahlâk terbiye- sinde de filezoflar aklın rolünü pek fazla mübalâğa etmiş- lerdir. Bunların söylediklerine bakılırsa, akıl yolundan giderek ahlâkı temellendirmek mümkün olduğu gibi, öğretmek, tekin et- mek de kabildir. Bu filezoflardan bazıları ahlâki kâinat ve insan hakkındaki bilgilerimizden gelen bir dünya görüşünden çıkarmak isterler; meselâ her insanın ta- bif olarak bahtiyar olmak istedi- gini, bu isteğin yalnız insanda değil hayvanlarda bile görüldü- ğünü, böyle olunca yapılacak ge- yin saadetin ve bizi saadete ulaş tıracak yolun neden ibaret bulun duğunu belirtmek olduğunu ileri sür Aralarında bir çok fark lar bulunmakla beraber, meselâ eski Yunan ahlâkçılarının si temleri bu kategoriye girer. Bazı ları da daha ileri giderek ahlâkı sırf akıldan çıkarmak iste bunlara göre insanın ahlâklı ola- bilmesi, akıl sahibi bir varlık ol-| masının neticesidir. Bu görüşün | en ti mümessili - Alman | filezofu Kant'tır. | Eğer bundan önceki iki ya: da (4 Şubat ve 23 şubat tarihli| Yeni Sebah) anlatmıya çalıştığı | mız görüşler yerinde ise, ahlâkı| akılla temellendirme ve ahlâk ter biyesini akla dayanarak başarma teşebbüslerini şüphe ile karşıla- | mamız icabedecektir. Bununla ah lâkın kurulmasında ve ahlâk te biyesinde aklın hiç bir rolü olma- dığını söylemek istemiyoruz. Ah- lâklı olmak mecburiyeti kabul e- —— .—.—.——.——.. g İ | KISA HABERLER e. * Vilâyet şikâyet — bürosuna iki günde beş şikâyet yapılmıştır. Bunlardan üçü belediyeye, biri maliyeye diğeri de Beşiktaş kay- makamlığına ait bulunmaktadır. 4 Son günlerde Ankaradan ge- len haberlere göre Ticaret Bakan lığının kambiyo tahdidatını kal- dıracağı anlaşılmaktadır. Bu kararın piyasada büyük ha- reketler yaratacağı söylenmekte- dir. * Dün, Kibrit Fabrikası işçi- lerinden Mahmut Civelekoğlu, ça- lıştığı fabrikada kolunu makina- | ya kaptırmış ve hastahaneye kal- dırılmıştır. W Eara vepürü bügün “öteraln| ve İskenderuna giderek krom yük | leyecek ve oradan Amerikaya ha- reket edecektir 4 Tari vapuru, dün yapması lâzım gelen — Karadeniz seferine havanın muhalefeti yüzünden çı. kamamıştır, 4 Haliçte bulunan Etrüsk va-| purü — köprüler — açılamadığından Haliç'ten çıkamamıştır. Dün yükü nü almıya başlıyan Etrüsk hava müsaade ettiği takdirde bugün İz- mire hareket edecektir. 4 Karadeniz vapuru ufak ta < mir işleri için İstinye — doklarına girmiğtir ye Pumlupnar vapuru İnebolu postası için Boğazdan çıkamıya - Fak llmana dönmüştür. Mutad se- feri cuma gününe tehir edilmiş tir Subayının boğazını kesen | asker kaçağı katil yakalandı Bundan bir müddet evvel zurumda askerliğini yaptığı larda üsteğmeninin boğazını kes- mek suretiyle ölümüne sebep olan firari katil Alâeddin Dikilitaşta oturan kayınpederinin ihbarı Ü- zerine dün Mecidiyeköyünde jan- darmalar tarafından yakalanarak Askeri Ceza evine gönderilmiştir. Sanığın üzeri arandığında on edi santim uzunluğunda bir bı- çak bulunmuştur. üzerinde, hareket ettirmeksizin götürüyor?... Böyle bir düşün- zenin, aklımızdan geçmesine da- ni müsaade edebilir miyiz?. Gülseren gibi bir kızın, vücudi- le bir erkeği teshir etmiye teşeb büs edecek gurursuz bir kadın olmasına ihtimal verilebilir mi?. Hayır, buna imkân yok!... He- yecanla bütün vücudü gerilmiş olduğu için, böyle yürüyor gali- bat Lâmbanın ışığı zayıf ve dü- manlıdır. giliyor ve gözlerini indire- derecenin üzerine bakıyor: 37 üç diyor, mühim bir şe değil!... Ateşiniz yok demek- tir. Doğruluyor. Tekrar karyo- lanın bulunduğu tarafa gelerek, oturuyor rek, alı büyükçe bir yağmurlarla ıslan gül yaprakları tazeliği ile, penbe penbo titreşen burun k natlarını, parmaklarının hafif bir temasından geçirdikten Bız Üzerinde, Sıcak bir gey içmek İster misiniz Ekrem bey diyor? | elverişlidir, İni gösteremez. H.Vehbi dildikten sonra, akıl, vazifeler a- rasında bir âhenk kurmaya, bun ları inşicamlı bir sistem haline getirmiye, harekctlerimiz arasın- daki çatışma ve aykırılıkları mey dana koyarak farkında olmadan işlenilen kötülükleri - belirtmiye hattâ bu işe yarıya cak yegâne vasıtadır; akıllı bir varlık olan insana hitap eden ah lâk öğretimi de, elbette akıl yolundan da gitmeyi ihmal etmi- yecektir. Pakat yalnız başına ak lın insana her hangi bir vazifeyi kabul ettirmeye yeter olmadığı da meydandadır. İster yalnız ba- gına alınsın, arada alınsın, akıl ve onun çocu ğu olan ilim, bir isbat vasıtasıdır, hattâ sadece bir vasıtadır. Bir takım başlangıçlardan hareket e- derek, bunların neticelerini çıkar mak vasıtasıdır. Varılacak bir h def kabul edildikten hedefe hangi yollardan gidileceği ni bildirir; fakat hiçbir zaman bir hedefin kabul edilmesi icabettiği 'aten isbat etmek bir fikri başka bir fikre, bir bilgiyi başka hir bilgiye bağ- lamak demektir. Bundan bir ga- yenin isbat edilemiyeceği netice- si çıkar. Zira bir gayeyi isbata kalkışmak, onu başka bir şeye bağlamak, gaye olmaktan çıkar mak demektir. Öyle ise akıl bize hiç bir mecburiyet, hattâ akıllı olmak mecbyriyetini bile yükliye mez. Esasen başka başka prensip lerden hareket — ettikleri halde, ahlâk sistemlerinin o kadar ko- laylıkla ahlâkı kurmaya muvaf- fak olmaları, isbat etmek İstedik lerini pesinen kabul ettikleri hak kında küvvetli bir delildir. Öyle ise bilmek başka şey, ya- pabilmek, yapmayı istemek baş: ka şeydir. Bir Lâtin şairi: eİyiyi görüyor ve beğeniyorum, fakat demek, kötüyü işliyorum> mısraile bu ay rılığı çok güzel bir şekilde ifade etmişti. Evet, akıl bize hiç bir vazife yükliyemez. Karşınızdaki- ne iyi bir hayat sürmesi, şerefli bir insan olması için ahlâklı ol- i mi söyliyecek- siniz? O size kendisinin bunlara aldıış etmediği cevabını verebi lir. Daşka insanlara karşı vazife- leri olduğunu, yaşaması, rahat et mesi için bir çok kimselerin çalıştıklarını, şılık kendisine düşen vazifeleri yapması lâzımgeldiğini mi — ileri süreceksiniz? O kendisinden ve kendi menfaatinden başka hiç bir şey düşünmediğini — söyliyebilir. Nihayet «böyle istiyorum, böyle yapıyorum» diyen bi Na ve- rilecek hiç bir cevap yoktur. Ak- lın ahlâki mükellefiyeti temellen- dirmeye yeter olmadığının, sade- ce kabul edilen gayelere götüre- cek yolu gösteren — bir ta olduğunun en iyi deli ları nisbetinde — insanların iyilik kadar kötülüğe de kabiliyet ka- zanmalarıdır. vası- Demek oluyor ki ahlâkın k: nağı akılda değildir. Bu kaynak bir taraftan insanların bir arada yaşamalarını hayattan, diğer taraftan tabii cemiyetlerin gçenberini kırıp bütün insanları istiyen | kuşatan açık bir cemiyeti gerçek leştirmek istiyen ahlâk kahra - manlarından hızını almaktadır. Bunlardan — birincisi bir - başkı kuvveti olduğu halde ikincisi, çe kici bir kuvvettir. O halde ahlâk terbiyesinin birbirini tamamlıyan iki yolu olmak icabedecektir. Bu yollardan birincisi eskiden tedrib (Dressage) adı verilen hareketlerile içtimat alışkanlık- Yazan: ister tecrübeyle bir onun da buna kar i ERALP bir çiçekle bahar olamıyacağı gi- bi, bir tek haraketle de faziletli olunamıyacağını söylemişti. Ya nız çocuğa faydalı alışkanlıkları kazandırmaya çalışırken, sözden çok örneğin tesirli olacağımı ha- tırdan çıkarmamalıdır. İnsanla - rın olduğu gibi cemiyetlerin de düşündükterini en Iyi göste- sözlerinden hareketleri- dir ve çocuk: Ayinesl iştir kişinin lâfa bakıl- Hakikatini bizim zannettiğimiz den çok daha iyi bilir. Ana baba diğer — etrafındakilerin nasihatleri hareketlerine uym: göylenilen bütün sözler tesirsiz kalmıya mahkümdur. Çocuğa ya- lan söylemenin ayıp olduğunu an atmak yetmez, tice vermesini istiyoı sözlerimizin ne- ak, ona kar iz. Kısa sözler- Son- an da söylememeli ca muhit üzerinde den çok gidişile tesi: olur ra unütmi l çevresi deği başlıyarak — gittikçe çevrelerin nihayet bütün cemiye- nalıdır ki muhit y dir. Aileden genişli; nız aile tin çocuğun ahlâkı, terbiyesi üze- rdır. Bilhassa t nınmış kimselerin, yüksek mevki sahiplerinin, telkin edici rolleri- nin büyüklüğü dolayısile, ahlâk terbiyesinde her zaman farkına fakat daima gerçek olan yerini de unutmamak lâzım dır; çocuk bunların hareketleri- ni ister istemez örnek olarak caktır. Hilenin, yalanın, rüşve- tin, bir kelime ile ahlâksızlığın para, mevki, şöhret temin ettiği bir cemiyette, terbiyecinin vazife si imkânsız denecek kadar güç bir hale gelmiştir. Ahlâk bakımın - dan kötü ve kısaca kötü organi- ze edilmiş bir cemiyette, fabrika dan çıkan otomobiller gibi, seri halinde ahlâksız insanların yetiş- mesinde şaşılacak bir şey yok- tur. Ticaret pazarında müşteri- si çok olan malların değer kazan ması gibi, cemiyette de başarı sağ layan vasıflar, sözle aksi söylen- t haline ge- lirler ve umumileşirler. Cemiye- tin bazen bozucu olabilen bu te- sirine karşı durmak için bir kah raman olmak lâzımdır ve bir in- sandan, hele bir çocuktân, kah- raman olmayı beklemiye hakkı- miz yoktur. Demek istiyoruz ki kafeste büyütülen bir kuş gibi, çocuk ahlâk terbiyesini yalnız a- ilesi içinde görecek değildir; ai- leden başlıyarak mektep, mahal- le, şehir, nihayet bütün cemiyet, görünmez bağlarla çocuğu ken- dilerine bağlar ve onun terbiyesi üzerinde müessir olur. Gerçi iri, o da ana babanın hakkile — yaptıkları hallerde, çocuğu en yakından kav rayanı ve bu itibarla en kuvvetli olanıdır. rinde tesiri v varılmayan, ala bir ilenin t " vazifelerini Amma unutmamalıdır ki, aile terbiyesinin istenilen bütün ne- ticeleri verebilmesi için, gittikçe genişliyen öteki cemiyet çevrele- rinin de bu işe yardım etmeleri lâzımdır; yoksa bu terbiye ek- sik ve güdük kalmıya mahküm- dur. Sonra yaşı ilerlediği nisbet- te çocuğun aile tesirinden kur- tularak dış tesirler altında ka- ni hesaba katmak icabe- der. Demek oluyor ki başta ana baba gelmekle beraber, bütün ce- miyet çocuğun terbiyesinden me- sulür. Bu mânâda teneffüs ettiği hava ile beraber onun iyi ve kö- tü bilgilerini de elde ettiğini söy- lemek doğru olur. Bu da göste- riyor ki yeni nesli yetiştiren, ye- tişmiş bütün bir nesildir ve sade- ları kazandırmayı hedef tutan| ce sözlerile değil. Asıl gidişile yoldur. Daha Aristo, insanın ah-| ahlâki değerlere saygı göstermi- lâka uygun hareket ede ede fazi- letli olacağına dikkati çekmişti, Yattığı yerden kımıldamaksı- zan, acaip bir hayranlıkla, kızın en küçük hareketlerini dahi ta- kip eden Ekrem, başını sallıyor. — Hayır, bir şey içmek iste- miyorum, teşekkür ederim, Bir dakika sessiz kalıyor o- yen bir cemiyette ahlâklı bir genç liği ummak, ham jmesini mül olunmaz neticeler, sürpriz- lerle dolu değil mi?. Kız hemen, başını heyecanla kaldırıyor. — Ekrem bey diyor, hâlâ be- nimle, bir kadını lütfen beğenen bir erkek sesile konuşuyorsu - da!,.. nuz!... Siz anlaşılmaz bir adam Gülseren, görmüş olduğu rü- — sınız!... Zalim bir gururunuz yalardan kendini kurtaramıya- — var! Fakat gururunuz sizin, 1- Tak, uyku dolu gözlerini bir — nanın ki, ıztırabtan başka bir türlü açamıyan, bir genç kız — şey değil! tecrübesizliği ile, tuhaf bir mah cubiyet içinde, bir şey söylemi ye mukadder olamaksızın, öyle dürüyor!... Ekrem bunu anlı- yor ve gayet talı bir sesle: “Adam da derhal cevap verl. yor Aldanıyorsunuz - Gül: Hanim diyor! Hiç bir erkeğin sizin karşınızda gururlu kalma — Gülseren hanım diyor, gu — sına imkân yoktur!... Siz lüt- z tesadüflerin, umulma — fen beğenilen değil, tahammül iselerin, bize oynadıkla- — edilemiyen güzel bir kadınsı ri oyunu görüyor musunuz?... — nız!... Rica ederim, hakkımdaki Bir saat evvel, kendisile ka: düşüncelerinizi değiştiriniz! Ben laşmaktan azap duyduğunuzu sizin zannettiğiniz kadar hissiz, göylediğiniz bir adamın, bir sa- duygusuz bir adam değilim! at sonra baş ucunda, hem de — Olsa olsa, sadece talihsiz bir in özlerinizin İçi ıslak olarak, bir Sanım! O kadar hastabakıcı gibi bekliyor ve o- 'alihsiz miyim — Giyorsu- nun acısına iştirâk etmek isti- — nuz yorsunuz!... Hayat hakikaten, np tasavvur edilmez, ne tahani (Devamı var) bir hayale Aileden bıılıyınık ,,ıu.k_e genişliyen çevrelerden ve sonun- da bütün cemiyetten gelen bu , ahlâk terbiyesi gayrı şahsidir de- nebilir ve daha çok bir baskı şek linde kendini göstermektedir. Bu nun yanında bir de çekici olan, bizden hiçbir gey istemiyen, fak: bazen sadece kendini gösterme- Bile bizi bağlıyan müstesna ah- lâkf gahsiyetlerden gelebilen bir tesir vardır. Bu müstesna şahsi- yet tarihi bir sima, hayatımızda tamıdığımız bir insan olabildiği gibi bazen kendimiz de olabili - riz. Umumiyetle insanlar için ah- lâk cemiyetten gelen gayrı şahsi tesirden ibarettir ve bu, vazife sini yapmak, iyi bir insan olmak için kâfidir; ikincisi ise seçkin ruhlara hitap eder, Esasen bugün kü cemiyetlerin ahlâkında, bu iki kaynaktan gelen unsurlar birbi- rile karışmış bir halde bulunur. Ferdin cemiyete körü körüne bo- yun eğmekle kalmıyarak tenkit edebilecek bir hale si, ahlâki ilerlemenin olması bu yüzdendir. Bugün iyilik ve kötülük anlayı- ımızda büyük ahlâk kahraman- |larının da bir payı vardır ve on- lar, görünmez bir ordu gibi, in- sanlığı iyilik yolunda destekle - onu gelme mümkün mektedirler. Çocuğun ahlâk ter- biyesinde, bu büyük ruhlardan gelen çekici büyüleyici tesirden de faydalanmayı unutmamak lâ- zımdır. Gerçi bundan” alınacak netice pek seyrek olarak kendini gösterebilecektir; herkes bu te- sirle sürüklenecek değildir.Amma ne zararı var? Bu, bir kişi olsa bile yine bir kazançtır. Toplantılar, dâvetler, San'at hareketleri : Koyun Gecesi * 30 Nisan Cumartesi günü saat 21 den sabaha kadar Ga- lata Liman Lokantasında Ka- ramanlılar bir gece yapacaklar - dır, Gecenin her bakımdan mü- kemmel olması için girişilen ça- lışmalar tamamlanmak Üüzeredir. Bu gece için Karamandan bir de hususi saz ve oyun ekibi gele- cektir. * D. P. Samatya bucak ve ocaklarının kuruluş — yıldönümü münasebetile 22/4/949 Cuma gü nü saat 20/30 da Kocamustafa Paşa İstanbul sineması salonun- da bir konser tertip etmiş oldu- ğundan Partili arkadaşların ta- nışma gayesile teşrifleri rica olu nuyor. Şişli Halkevinden & 22 Nisan 949 Cuma günü saat 18/30 da — Evimizde Dr. Prof. Tevfik Remzi - Kazancıgil tarafından (babasız çocuk yapı- labilir mi?) mevzuunda bir kon- ferans verilecektir. Giriş ser- besttir. * Yönetim kurulunun istifa- Sı üzerine fevkalâde kongreye çağırılan Milli Türk talebe bir- liği genel kurulu üçüncü oturum la çalışmalarını bitirmiştir. Çok hararetli ve münakaşalı geçen seçimden sonra yeni yönetim ku rulu şu şekilde teeşkkiil etmiş - tir Başkan Bedrettin Suphi Bay- kan, Başkan vekili Orhan Bir- B Sekreter Suat Balıar, Say - man Gültekin Yüce, Üveliklere de: Emel Gökbek, Muzatfer Ba! cı, Halit Akarca, Mehmet Sağ- lam, Bedri Şefkâti, Küâmıran Ev- liyaoğlu, Ramazan Pe:çiner, İl- han Yeşil, Orhan Cankat. * Yüksek Mimar Nedat Çe- tintaş dün saat 18.30 da Teknik Üniversite konferans salonunda bir (sivil mimari) mevzuunda konferans vermiştir. w Teknik Üniversite Min hk Fakültesinin tertibettii dün Prof. İpşir tarafınden veri- lecek olan konferans 26 Nisana birakılmıştır. * Catalca Halkevi 23 Nisan da merasimle açılacaktır. Ay ca Kuledibinde de bir C. H. P. Ocağının açılış merasimi yapıla- caktır Şehrimizde bulunan Fran - sız şairi Philippe Soupault, ya - rın saat 18.380 da Ünyon Fran- sez salonlarında bir. konferans verecektir. Konferansın mevzuu “Öğen la biş, bilinmemiş bir ya dı! ve Bir kumarhane basıldı Emniyet memurları, Tophanede oturan Halit Bakkaloğlu isminde birinin evini büyük bir kunarha- ne haline getirdiğini haber ir baskın almış lar ve evvelki gece ant b pmışlardır. Kâümil Salih Bu esnada Ramazan, Yusuf- Hayati, Selâhaddin, Tbrahim ve Ali isimlerinde 8 suç Üstü yakalamışlardır. i İ kisi Edepten mahrum edebiyat ! «Ölülerinizi iyilikle anınız!» di ye bir söz vardır; babalarının, atalarının, hele ölmüşlerse, aley hinde konuşanları ayıplarız. Türk milleti bir alle — olduğuna göre şimdiye kadar dünyaya - gelip gitmiş olan bütün Türkler atala- rımız demektir. Bu itibarla onla- ri alaya almak bence ahlâka uy- gun bir hareket değildir. Diyenler bulunur ki «Onları hep faziletli, meziyetli, kusursuz insanlar olarak mı — gösterece « ğizt» hayır, tarih gelip geçmiş insanların hakiki hikâyesidir; - yi taraflarını yazdığı gibi kusur- larını da yazacaktır; fakat terbi- ye dalresinde... Tahkir, istihfat istihza, tehzil, hiciv gibi merdud hislerden uzak bir üslübla yaz: caktır. «Kartal» daki okurlarımızdan Behçet Bağatır. bana yazdığı mektupta diyor ki: «Osmanlı im- paratorluğu göçtü, onun yerlerin de bir çok devlet teşekkül etti. Bizler de asıl kendimize yakışan «Türkiye Cumhuriyetiyni kur - duk; pekleştirdik. Dikkat buyru- larsa o yıkılan imparatorluktan birer parça olup bizden güya İs- temeksizin ayrılan memleketle- rin edebiyatında Osmanlı devrini hicveden bir kaleme rastlanmı- yor, yahut az rastlanıyor da, bl- zim kalem erbabı yegâne eğlence 've mizah sermayesini o devirden alıyor. Hulefadan falan şöyle ya- parmış; ulemadan filan böyle gö- bek atarmış; sultan feşmekân kue zunun budunu böyle sıyırır ve ya larmış; eski zamparalık şöyle i- miş; Kapalıçarşıdaki muhallebici de «muhadderat-ı islümiye» şöyle fingirdeşirmiş ve böyle kuyruk sallarmış. A benim sultanım efen dim; o kuyruğu sallıyan dişi kö- peği bunu yazan çomar ne zaman görmüş? O göbek atan paşa, o tezyif ettikleri hulefadan zat, Kapalıçarşıdaki kadın ancak ve ancak kendilerinin ceddi olabilir. ler.» Vallahi bu adamın hakkı var: Bir zamanlar «Aynaroz - kadısım diye bir film çevirmişlerdi; ye- min edebilirim ki Türk adalet ta- rihinde en az âdil olan kadı bile © uydurma maskaralık sahnele- rinin yüzde birini yapmamıstı Tarih bir milletin temeli demek- tir ve maziyi inkâr eden bir milı let kendi köklerini kendi elile kes miş bir ağaçtan farksızdır. Geç- miş asırlardaki siyasi, içtimai ik- tisadi, ilmi ve edebi hayatı ciddi bir şekilde tahlil ve tenkid etmek elbet lâzımdır; bugün ve yarın için bize lâzım olan ibret dersle- rinl ancak bu suretle almak müm kündür; fakat kendi atalarımız- la, o zamanki şartlara ve ihti - yaçlarımıza uygun - olan hayat tarzımızla alay etmek asla calz değildir. Esasen mizah, gayet zarif ve ince bir san'attir; tezyif ve tah- kirle alâkası yoktur; terbiyesiz- lik mahsulü değil zekâ eseridi Mizah telâkki edilen iğrenç ve ka ba tasvirler güldürmez, tiksindi- rir. Böyle tasvirleri atalarımız hakkında yaparsak yabancılara karşı kendimizi alçaltmış, çocuk- larımızın da yarın bizi hicvetme- lerine yol açmış olmaz mıyız? Sovyet Rusyadan başka hiç bir memlekette bu çeşit edebten mahrum edebiyat yoktur. Kadircan KAFLI Prof. Diyez yeni vazifesine başladı niversite senatosunun aldığı bir kararla mukavelesi yenilenmi: yen Edebiyat Fakültesi Sanat Ta- rihi Kürsüsü profesörü Diez, Tek nik Okulda kendisine teklif edi- len kürsüyü kabul ederek dersle rine başlamıştır. r-( TAKVİM — RUMİ | NİSAN 1949| Hicri ü dlaa S M | ümnda Kasım 164 - Ay 4 - Gün 110 Vasati — Ezani Güneş 5 18 10 Öğle 2 ıs 5 İkindi ». * Akşam 18 SA 12 Yatsı we saç 4 İmsâk 3 8 ( Nöbetçi eczaneler & 20 -4- 949 l Aksaray Ethem Pertev Alemdar Bakirköy : | Beşiktaş — 3 Beyamt —: Yeni Tâleli Beyoğlu — : Güneş Ec. Bminönü Ankara Eyüp Arif Beşi Galata Doğruyol Kadıköş E Necati Ahmet Kadıköy Küçükpazar : Sişli Halk Taksim Artin Barınak Batia Tülbentçi| Üskildar Ahmediye