( IKTIBASLAR $. Rusya ve Peyk memleketler- de ilâçlarla zorlanan itiraflar vyet Rusya ile pejk mem- S ssimir'üne A | radelerinin artık işliyemedi- bir ruhi halete gorla lar. —Akılları başlarında olduğu üddetçe asla söylemiyecekleri şay- ri Alenen itiraf etmiye icbar edili- lar. Rİ ll samlaa c ef munculardan biri olmak itibarile kar Ginal Mindszenty mesclesini olağnla- hm. Bu Macar kardinali geçenlerde Gevlot aleyhine suç işlemekle itham edilerek tevkif edilmişti. Tevfik edil dikten az bir zaman sonra kardinal, aila ika etmediği ve serbest bulun- duğu müddet zarfında kat'iyetle ya danladığı suçları neden üzerine al mıştir? Bu noktaya avdet etmezden evvel, Başka bir noktaya — işaret edelim Bugüne kadar on binlerçe Rus it- bam edildikleri bütün — suçlaşı ika Şitiklerini masum — oldukları halde İtiraf etmişlerdir. Bunları böyle bir İtirafa sorlamak için muhtelif usul- lere başvurulmuştur. Kimisi —Ko- estler ile Kravçenko tarafından ta- rif edildiği veçhile— feçi işkencelere maraz kalmışlardır. - Kimisi, artık doğru ile yalanı, iyi ile kötüyü, ha- kikat ile hayali tefrik — edemiyecek bir hale gelinceye kadar isticvap 'e- ve hırpalanmıştır. Bir çokla- mceye dayanamayıp ölmüş ve her şeye rağmen hiç bir fta bu- hanmıyanlar idam edilmişlerdir. Meselâ, 1938 ve 1937 de ctasfiye> #dilen Sovyet general ve mareşalle- Tinden biç biri alenf olarak yargılan mamıştır, sira yüksek rütbeli hiç bir Bovyet sabayı alenen yalan itiraf- larda bulunmıya ne cisman! ne de Manevf hiç bir işkence ile zorlanma- Maş ve binacnâleyh bunlar halk hu- Kuruna çıkarılmadan idam edilmişler dir. Bu, üzerinde durulması gereken Mmühim bir noktadır. Tdkin Sovyet —Rusya — tarafından #kartarıldıklarır — tarihtenberi peyk mermleketlerinde —yapılan — csuikast Mahkemelerir ortaya bambaşka bir Mmesele çıkarmıştır. Siyast suçlarla Hham edilerök tevkif olunan vatan- daşlar Nazi işgali veya hâkimiyeti #anasında takdire değer bir cesaret Yo metanet göstermiş, milli dâvada üyük roller oynamış kimselerdi. münlatler nazarında, bu vatanse- lerin balkın gözünden düşmesi ve larının, —yâni, peyk memle- hetler halkının . ezici ekseriyetinin— “İomünist diktatörlüğünü kabul ede- vek kadar ürküttümesi Tâzımdı. - * İHâçlarla zorlanan itiraflar Zorla itiraf elde etmek için Bolşe- yiklerle naziler uzun zamandanberi Muhtelif iliçlar, kullanıyorlardı. Lâ- kin ancak 1945 senesindenberidir ki yapmacık yorgılamalarda en muteber Yatandaşlara en iğrenç ve saçma i- Hiraflarda bulundurmak zarureti ko- Münistler için'bayati bir ehemmiyot kesbetimiştir /ve bu yüzden son üç Gört sene ârfinda “doğu —Avrupa Memleketlerinin' siyasl polisi bazı i- İlçlar kullanmaktadırlar, * İtiraf zorlayıcı ilâçların en eskisi İtiraf zorlayıcı ilâçların en eskile- Finden biri akopolamin'dir. Batıda i- Fice bilinen bir ilâçtır ve Japonya ile Avustralyada yetişen bir nebatın kurutulan yapraklarından çıkarıl - Maktadır. Bu ilâcın tesirinde kalan bir kimso fradesini kullanamaz bir hale düşmekte've bu vaziyette iken he yapıp söylediğini sonradan hatır- lamamaktadır. Skopolamin İngilte- Tede kadınların' ağrısız> soğurmala- Fını temin için tubban kullanilmakta, bu ilâcı alan kadınlar doğum esna- Bında çektikleri ağrıları hissetmemek tedirler. Batıda #kopolamin Tf tibbi mak- kullanılır. Tesiri, dozun stlar içi nıümım göre değişir. Büyükço bir dozla bir insan karakterinden ta Hamen tecerrüt eder ve kendisine Yazan: Esat Mahmut KARAKURT * — Teşekkür ederim doktor diyor, sizi gece yarısı rahatsız ettik Estağfurullah — efendim. Yalnız dikkat etmelisiniz, — bir kaç gün — kımıldamıyacaksı vâkıa kurgun derin nüfuz etme- den sıyırıp geçmiş amma, da- marlar zedelenmiş, —Onun için bir müddet istirahate ihtiyacı- Diz var!... Ekrem o zaman, gözlerini bir denbire, karyolanın ucunda hiç konuşmadan duran Gülserenin gözlerine götürüyor. — Halbuki, yarın gün doğma- dan buradan kalkıp gitmem lâ- /ım geliyor doktor diyor, ne ya- "pacağız şimdi? Doktor hemen atılıyor: * Katiyen olmaz!,., Çildir. dikte edilen her hangi bir şeyi yapar veya söyler. O derece ezici ve üzücü bir ruh haleti içinde bulunur ki ken- di yaptıklarını nvoya kendisine yapı- Janların hiç bir ehemmiyeti kalman Poyk memle- ketlerinde akopolamin saçma itham- e- ri istenen kimselere tatbik olunur. ve onları umursamaz, ları ve suçluluklarını kabul et Skopolamin'in istimalile ilgili bir hâdiso cidden dikkate şayandır. Ma- caristanda Mart 1947 de — muhtelif «suikastçiler> yargılanıyordu. Yargıç iddianameyi okurken, müttehemler den biri, Balint “Arany, büyük bir gayret sarfedetek üzerindeki uyuşuk lağu kısmen silkinerek ithamlara tit rek bir sesle itiraz etti. Hor halde #kopolamin dozunu az — vermişlerdi. Arany, Almanlara karşı girişiten ye- raltı mücadelesinde temeyyüz eti geng Macarların hayranlığını kazan- mış bir vatanseverdi, Arany ağkını açaf açmaz, yargın, hiç bir izahta bulunmaksızın, duruş mayı tatil ve bir hafta tehir etti Bir hatfa sonra, yargıç ayni yerden iddianameyi okumıya başladı ve bu sefer Arany, başı sarkık, tamnmen halsiz bir vaziyette yerinde oturuyor ve her ithamı kabul ediyordu. Tevkif edi nal Mindszeniy dış n adamlarına gön- derdiği talimatta kendisinden itiraf koparmak gayesile kendisine aktedon adında bir ilâcın tatbik edilebileceği- ni ikaz etmişti. nesi akabinde, kardi- memleketlörde bulunan Macar * İtiraf zorlayıcı sair ilâçlar Aktedon, amfetemin ve 'benzadrin birbirine benzer hassaları haiz üç i- lüçtır ve 1940 danberi bütün dünya doktorları ve kimyager ve eczacıları tarafından bilinmektedir. Her üçü de İngiltere, Amerika ve sair mem- leketlerde sentetik surette elde edi lon droglardır. Macaristanda akted- ronu Chinoin fabrikası imal etmek- tedir. Büyük dozlarda — verildiği — vakit, bu ilâçların ilk tesiri çılgınca bir iyimserlik hissi ile büyük bir bedeni kuvvet ve takat hissi yaratmaktadır. Bu ilâçların tesiri altında bulunan bir kimse 24 ilâ 36 saatlik bir devre zarfında zaptedilemez bir hale gelir. Gizli polia teşkilâtinin hiç bir âzası bu ilk devre zarfında suçluyu isticva, ba katiyen kalkmaz. Lâkin bu müddetin sonunda, tepki başlar. Şiddetli baş ağrıları, baş dön mesi, büyük bir yorgunluk ve akli göste- yavaş sdçlanun cümlei üyesi çalışmaz olür. Suçlu, bey- ninde bütün vücüdünü felce uğratan bir boşluk hisseder: Kendisine veri- len her hangi bir emre mukavemet edem'z, kendisine söylenenleri söy- ler, yazar veya yapar. Bu yaziyotte, suçluya dikte ettirilen bir — itirafın bir #areti <kat'i delil> olarak doğu Avrupa basınında: neşredilir. * İlâçların kullanılma tarzı Skopolartin, aktedron, amfetamin 've benzadrin üç şekilde kullamlabi- lir. En emin şekli damar içine zer- ketmek olmakla berabor kurban ola- rak seçilen kimse bunun tabiatile far kına varır. Hap şeklinde yutulabile- ceği gibi toz halinde yemeğo karış- tarılabilir. Bilhassa skopolamin'i tadı pek acıdır ve kolayca farkına varıl- dığı için umumiyetle acı kahve için- do verilir. Kardinal Mindszenty'nin tevkifin-| 'den az sonra, Macar hükümeti kar-, dinalin tam bir itirafta bulunduğu- Dü ve itham edildiği bütün suçları kabul ettiğini beyan etti. Halbuki yukarıda izah edildiği gibi, bir ilâç yesinde kendisinden zorla raf koparılması ihtim kardinal — ya memleketlerdeki Macar din adamlarına gönderdiği ta limatta gu noktayı tasrih etmeği u- nutmamıştı: - «Siyasi polisin elinde| bulunduğum aırada her hangi bir i- tirafta bulunacak olursam, bunu sa- ir iti- lini düşünen yancı dınız mi siz beyefendi? - Böyle gey yapılır mı hiç!... Bir kag gün tehir edin seyahatinizi! — Mecburum doktor! itmiye değil, kalmıya mecbursunuz zannederim! Gülseren hiç ses çıkarmıyor. Yalnız kirpiklerinin yine 1lanır Bibi olduğunu, uçlarının parla- a a başlamasından anlıyoruz. Ekrem üstelemiyor artık!, — Pekalâ doktor bey diyor, mümkün olanı yapmıya çalığı « rız, yarın akşam . geleceksiniz değil mi? — Tabit! Doktor çantasını alıp kapıya doğru yürüyor, Ve kapıdan çı karken, karyolanın baş ucunda, pencereden giren mavi ışıklar altında, baska bir mavi ıgık gis Je&ir —HÂBERLER Vatandaşların şikâyetleri Bir ayda 84 vatandaşın dertleri dinlendi Bir aylık faaliyeti sırasında Vi- lâyet Şikâyet bürosuna, 84 vatan) daş müracaat ederek dairelerdeki işlerinin sürüncemede bırakılıp ne ticelendirilmediğinden — şiküyet - te bulunmuştur. Bu şikâyetlerin 43 ü Belediyeye; 11 Emniyete; 8 1 Maliyeye; & Nü- fusa; 11 1 Jandarmaya; 9 u Kay - makamlıklara; 1 Bucak Müdürlü- güne; 1 Tapuya; 11 Evkafa; 2 #f Tekel İdaresine; 1 1 Denizyollar na; 2 &i Sağlık Müdürlüğüne; 1 1 Millt Eğitim. Müdürlüğüne atttir. Bunlardan 68 ininin — neticeleri şikâyet sahiblerine bildirilmiştir. Belediyeye taallâk eden müracant ların konusunu, daha ziyade vatan daşların iİnşaat İşlerinde müşkilâ ta uğramaları ve bu İşlerinin sü. rüncemede birakılmış olması teş - kil etmektedir. Emniyete ait şikâyetler ise, zabı tanın belediye ve adalet vazifeleri le ilgilidir. Diğer taraftan Büro, bir aylık faaliyetini bir rapor halinde İçiş. leri Bakanlığına bildirmiştir, Amerikalı su mütahassıs- ları faaliyette Marşal plâni çerçevi mak Üzere memleketimizdeki yer altı sularından İstifade imkânları aranmakta, bu —maksatla — geçen Amerikan 'uzmanları — Bayındırlık Bakanlığile temaslar yapmakta - dâir. Öğrenlldiğine göre, yer altı su. darının yerleri — tesbit — edildikten sonra derhal faaliyete geçilecek ve memleketin — mühtelif/ yerlerinde 400 kadar kuyu açılacaktır. Amerikalı uzmanlar, dönüşlerin- de İstanbul Belediyesile temasa ge çeceklerdir. E.T.T. Genel Müdürü Ankaraya gitti E.T.T. İdaresi 949 yılı büdçesi. DüRün LN TanZ çe nel Müdür İ. Kemal Baybora dün Te Böxekeharerei b Tadkoin tasik Glümenlesina 5 Üoi MK YA FARMARK y HARAİAĞA nt ptblla LK SlRR Ha Bin Balkliyeye devriğir. Genel mü HE B Hünata BAilEn İzahat verecektir. İlkokulların yeni tabelâları fk — Okulların, — numaralarının kaldırlarak bunlara Türk büyük lerinin veya meşhur semtlerin isim lerinin verildiğini evvelce yazmış. tik, Yarırdan itibaren okul kapıla - rındaki — numaralar — kaldırılarak yerlerine isimleri havi levhalar a. sılacaktır. Unesconun Muallimler Birliğine müracaatı Ünesko merkez heyeti, Muallim, deş LKS e Kükek, ginAzlalı tir. Kültür meseleleriyle Tigili olan Ankdlei cenip. Yerglek İA Ai encümenine havale edilmiştir. Ha ber yerlldiğine, göre yaknda üüi İt olmayan Sillv/tlerin vürelk Vet eöleceği bir. toplantak sadkcüt KA Roniglacale vü. B bümül İkin (ü İkamalta keokil olukadalçı be ismani zaafıma atfediniz.> dece Macar siyasi polis teşkilâtında â- za olup Minszenty'nin isticvabında hazır bulunduktan bir müddet sonra| Viyanaya kaçan bir zat, Amerikan makamlarına verdiği ifadede kardina le gaddarca muamele edildiğini, kon disinin dört gün dört gece ayakta tutulduğunu; kendisine sadık olan kâtibi ile arkadaşlarının yarı ölü bir hale gelinceye kadar — di seyretmek sorunda kaldığını, rağmen hiş bir itirafta bulunmadığı- 'nı ve nihayet dördüncü günün sonun da ilâç içirmek suretile ona istenilen itirafı dikte ettirdiklerini anlatmış- tar. ülmelerini buna YENI Tarih Sahasında Felsefi Mes'eleler AAAAARAAAAAAARAAARARRARAR ARAYAAAA AARAAMARARARARAARARA AAA AAA A AAA AAA ARARAARARALAAARAARAZ Roma Cumhuriyeti Mezada Çıkarılmıştı E *« Roma imparatorları arasında her hususta muvaffakiyeti ve hüsnü ildaresi ile pek ganlı bir nam bırakmış olan büyük Augustusdan bahse derken meşhur İngiliz müverrihi Gibbon'un bu dâhi adam hakkın da pek doğru bazı mülâhazatını —bu bahsi açtığım sıralarda nak- letmiştim. Gibbon onun idaresini beğenmekle beraber kendisini ha kikatto pek haris, gayet hilekâr ve hodkâüm olduğunu ve mizact İ- tibariyle de istibdada pek meyyal idiğini iddia ediyor ve bu seciy- yesinin ilhamile icad ve tesim et- tiği muhafız hassa taburlarının menhus bir hatâ idiğini göstere- cek vukuatı Roma - tarihinde ta- kip ediyordu. Roma cumhuriyeti nin inhitatına sebep olan âmiller den başlıca birl onun itikadınca © hassa taburları teşkilâtı idi. Gibbon nüfuz- nazarını isbat eden o haklı İddiaya bu makale- min mevzuunu teşkil eden vukuat pek kuvvetli bir delil olabilecek mahiyettedir. Geçen haftaki makalemde cin- net ve cinayetlerinden bahset - miş olduğum genç imparator Kommodus'un diktatörlüğü ve fe ci ölümü zamanına kadar (yâni Augustus başlıyarak takriben iki asır süren bir zaman zarfında) © hassa taburları Roma için bir belâ — kesilmişti. -Augustus'dan sonra gelen İmparatorların hiç biri bu tehlikeli devşirme asker ocağını söndürmiye teşebbls et- medi. Antoninus'ler gibi gayet A dil ve hekim imparatorlar, bilâ- fasıla kırk sene müddetle Roma halkını —dünyada misli görülme miş iyi bir İdare ile— bahtiyar yaşatmışlar ve fakat muhafız ta- burlarına dokunmamışlardı. Za- lim ve alçak imparatorlar da on- larla pek güzel uyuşabilmişler - di. Fakat insanı hayrette bırakan bir cihet varı Bu devşirme mu- hafız taburlarının zabitlerile be- raber efradı, ocağın ilk teessüisün de, on altı bin kigiden ibaret 1- ken, bazı imparatorlar, bu tabur. ların efradını arttırdılar. - Hattâ) fütuhatile büyük bir göhret ka- zanmış olan imparator, (Septi- müs Severus) elli bin kişiye çı- kardı. Fakat her ne kadar olursa| Wt olsun İngiltere ve Almanyadan Afrikaya kadar malüm olan dün yayı fethetmiş olan Romalılar i- çin bu bir avuç arsız, şımarık, ni- zam dinlemez ocağını yer yüzün- den kaldırıvermek pek kolay İ- ken mümkün olmadı. Roma tari- hinde şaşılacak şey budur. Bu askerler, Senatus meclisi- nin hüküm ve salâhiyetini tama- meni tatil etmeğe de muvaffak oldular. Roma devletinin teessü- sündenberi hükümranlık hukuku tamamile ve münhasıran Senato nun elinde idi. İmparatorları inti- hap eden, rütbeler veren ve ka- nunları vazeden, kumandanları azl ve nasbeden, hattâ icabı tak- dirinde bir imparatoru tahtı mu- hakemeye alıp idama mahküm e- den o Büyük Millet Meclisi idi. Muhafız hassa taburları kuman- danı hükümetin yalnız idare işle- rine değil maliye işlerine vergi tarh ve tahsil etmek ve belediye işlerine karışmak hakkını da zor- balıkla gasbetmişti. Nihayet se- nato meclisinin kanunu esasisin de bazı tadilât icra edilmesini teklif ve bu teklifini zar zor ka- bul ettirdi. İmparatoru yine sı nato intihap edecekti fakat ev- vel emirde muhafız hassa tabur. ları kumandanı İle zabitler heye- tinin —intihap olunacak zat hak kında— rızasını tahsil ve muva- fakatini temin etmek - başlıca «Ererybody dergisinden» garttı. SABAR ge Yazan: S İ Filozof Rıza TEVFiK | Bu kanunun senato meclisini uşak derekesine indirecek kadar tezlil ettiğini Izaha hacet yok - tur. Kömmodüs denllen rezil ca- ni, on üç sene süren diktatörlü- ğünde haksız olarak milyonlarca adam telef etmiş olduğu balde hassa muhafız kumandanı ve he yeti askeriyesile pek iyi geçin- Mmişti. Onun aleyhine Bulkast 1- çin senato âzasından bir takımı- ni azdıran kendi hemeiresi Lu- geilla idi; fuhg ve denaette kendi sinden hiç aşağı kalmıyan bu genç kadın kardeşinin fena hal- de alçak ve zalim bir canavar ol duğu için değil, ona gıpta etti- ğinden dolayı (Kendi kocasını imparator yaptırıp) imparatori- çe olarak hükmetmek için boğdur| muştu. Bu haber şayi olunca se- nato Azasından ve hükümet ri- calinden bir çok kişiler inanma- mışlardı. Vakanın sahih olduğu tahakkuk edince, sento Azası ge- ce yarısından sonra toplanıp mü- zakereye giriştiler ve ittifakı â- râ ile (Pertinaks) İsminde pek namuslu ve çekirdekten yetişme bir zatı alkışlarla imparator in- tihap ettiler. Kendisi bu hengâ- mede hazır değildi ve Kommo- dus'ün boğdurulduğundan henliz haberdar olmamıştı. Sarayda boğ durulan imparatorun — metresl Marçia, kızkardeşi Luçilla ile has sa taburlarının kumandanı ve şeh rin muhafızı Laetus ve Kommo- dus'ün mabeyincisi Eklektus bu- İunuyordu. Bunların kararı Üze- rine mabeyinci ile Laetus, yeni intihap olunan Pertinaks'ın evi- ne gönderildi. Gece yarısından bir kaç saat sonra bu adamı u- yandıran hizmetçisi: (İmparato- Tun mabeyincisi ile gehrin valisi seni kapıda bekliyorlar.) deyin- ce, zalim ve divane imparato- Tun hışmına uğramış olduğuna zahip olan Pertinaks, metanet ve elddiyetini takınarak o - büyük memurları karşılamıya - çıkmıştı, İşin hakikatini anlayınca düşün- iş ve Gibbon'un rivayetine gök Te bu yüksek memuriyeti kabul etmemiş, ısrar etmişler, istemiye rek kabulp mecbur olmuş. Gib- bon diyor ki: (Evvelce impara- torları bile İdama mahküm edebi lecek kadar hüküm ve salâhiyeti haiz olan senato meclisi, şimdi en küstah ve zalim bir imparatorun —İistibdadı askeriyi kalkan itti- hâz ederek— senelerce pervasız zulmettiğini gördüğü halde bir tey yapamıyor da hâtırasını lâ- netle yâdedebilmek için ölümünü bekliyordu.) Senâto metlisinin ne derekel zil lete düşmüş olduğunu bu cümle- den daha beliğ bir eda ile beyan etmek çok güçtür. Pertinaks — o senato âza- sından — birl olduğu için ha- H herkesten iyi biliyordu ve bel- ki ondan dolayı imparatorluğu —hiç istemiyerek— kabule mec- bur kalmıştı. Fakat ıslahata az- metmişti. Tarih bu adamın iffet ve hüsnü idaresini ve insaniye- tini ve mühim icraatını naklet- mekle bitiremiyor. Ben muvaffa- kıyatını uzatmıyacağım. Birer i- kişer — kelime ile zikredeceğim. Şayanı dikkattir ki hassa tabur- ları kumandanı Laotus da bu za- ta hürmet edermiş. Zira Kommo- dus'ün geng yaşında birdenbire vefatının sebebini tahkik ettik- ten sonra arkadağlarına —İlti- zamen— yalan söylemiş ve impa) rator bir dimağ sektesinden öl- nüş demiş. Doğrusunu söylemek kargaşalığı mucip olurdu. Pertinaks, cskl imparatorun sürgüne göndermiş olduğu âyün fzasını tekrar Romaya dâvet e- dip Iyi muamele etmiş. İş başına geçer geçmez bütün malını ve mülkünü karisı ile oğluna ver- miş, (mevkiime güvenip de hükü met hazinesinden bir gey bekleme yiniz.) demiş. Karısına imparato riçe unvanı olan (Augusta) tâbi- rini kullanmamış. Oğluna Sezar rütbesi vermemiş. Bilâkis pek sı- kı bir disiplin ile gayet sade bir maişet programı Üzere terbiyesi- ni temin etmiş. Hükümet hazine sinde altı bin İngiliz lirası değe- rinde nakit para bulabilmiş ve büyük blr azim ile devletin vari- datını ve gümrük işleri ile vergi tahsilâtin yoluna koymuş. Bir jcok haksız ve mânasız vergileri Plâğvetmiş. Halbuki tahta çıkarıl- dıktan Üç gün sonra, hassa ta- burları heyeti askeriyesi bu gi- dişin kendileri için pek fena bir netice vereceğini anladıklarından dolayı fesada başlamışlar. Sena- to Azasından genç bir adamı tu- tup zorla imparator nasbetmiye kalkmışlar, bu adam ellerinden kurtulup kaçmış ve gelip Perti- naks'ın ayaklarına kapanarak ö- zür dilemiş. Romadan bir kaç gün çıkıp teftişe gitmiş. Gaybu- beti esnasında senato âzasından Falco namında biri —yine hassa askerinin iğvasile— imparator- luğunu ilân etmiş Pertinaks der- hal Romaya dönmüş, o adamı tev kif ederek etrafını dağıtmış, Se- nato meclisi —kanunen— o küs- tahın idamına karar vermiş ol-. duğu halde Pertinaks senato mec, lisinden o adamın katiyen affını talep etmiş ve (benim irademin vesile vermemelerini) rica etmiş ve ricasını kabul ettirmiş. Fakat hassa taburlarının - disiplini ve bildcelerinin ıslahı teşebblisline girişmesi feci bir suretle katle - dilmesine sebep olmuştur. Gibbo- nun bu husustaki mülâhazalarını aynen naklediyorum: (O cessur, namuslu ve hamiy- yetli adamın İcraatı, esir ve uşak, mizaclı halkı fena halde sinirlen dirmekten başka bir tesir göster medi, Onlar umumi kargaşalık ve nizamsızlık halinde şahsi menfa- atlerini daha kolay temin edebil- dikleri için kanunun hiç hatır say mıyan müsavatperverane idaresi- 'ne zorba bir diktatörün iltifatını tercih ediyorlardı.) (Kommudus'ün ölümünden yal nız seksen altı gün sonra o sene mart ayının yirmi sekizinci gü- ni asker kampında bir fesat çık- tı. Zabitler ya kudreti kâmile ya hut hassa taburlarının kaldırıl- masını istiyorlardı. Bunların ara sında ıslahat yüzünden fena hal- de meyus olan iki üç yüz kişi el- lerinde silâh ve gözlerinde tehev vür ateşi olduğu halde imparato run sarayına yürüdüler. Nöbetçi ler ve hattâ saray hademesi evvel ce âsi askerle ittifak ettikleri i- çin kapıları açıverdiler. Âsi as- kerlerin hücumunu haber alınca Pertinaks kaçmıya ve gizlenmiye tenezzül etmeyip o katilleri kar- gıladı. İptida onlara, idare husu- sunda hiç bir kabahati olmadığı- nı anlattı ve bu makama getiril diği zaman kendisine karşı sada- kat yemini etmiş bulunduklarını ve bu yeminin kudsiyyetini hatır lattı. Vahşi akvamdan devgiril - e v ee ee ae A Tefrika No. 57 bi titriyerek duran kıza dönü- yor: — Beni Gedize zatıâliniz gö- türeceksiniz, değil mi hanıme- fendi? — Tablil doktor bey! — Bekliyorum efendim aşağı- da! — Teğşrif edin, geliyorum! Gülseren, Ekremin başını koyduğu yastığın bulunduğu ta- rafa döğru yürüyor. Hâlâ, gö: lerini kaldıracak cesarete sahip değil!... Çok hafif bir sesle, bir yaz Tüzgârının, durgun bir su- yun üÜzerinden geçişine benzer ince bir fısıltı iler — Hkrem bey diyor, bir şe; istiyor müsünüat Dönerken & lıp getireyim size! Ekrem. hayretle kızın vüzü- ,ne bakıyor: — Dönerken mi dediniz? Dok toru Gedize bırakıp, tekrar bu- raya mı geleceksiniz? — Elbettel... Geceyi başını- zın ucunda geçireceğim!... Şu sandalyenin Üzerinde oturup, bekliyeceğim sizi sabaha ka - dar!, Garip gey!... Kızın bu cevabı Ekremi birdenbire, gizlenmesi- ne imkân olmıyan, izahı güç bir heyecana düşürüyor. Göğsünde bir ezinti, kalbinde bir üzülüş duyuyor. Adeta ağlamak ihti- yacı gibi bir his içinde kalmış- tır. Hemen yastıkların üzerinden başını, kıziın bulunduğu — tarafa çevirerek, ellerini ona doğru u- zatıyor, kızın ” terliyen, yanan küçücük bileklerini, iki avucu- nun yumuşakları arasına alıp, küvyetle sikiyor, — Teşekkür ederim Gülseren hanım diyor, bu iyi kalbli, lâtuf kâr hareketinizin dalma medyu nu olarak kalacağım. Tekraf tekrar teşekkür ederim. Fakat bani burada, bir sandalvenin Üe zerinde, gece sabaha kadar bek lemiye hiç lüzum yok, Ben şim- di uyur kalırım. Katiyen rahat- sız olmayın siz! Zaten dehşet- M korktunuz, üzüldünüz! Bakın, ne kadar yorgunsunuz!... Elle- riniz ateş gibi yanıyor!... He- men köşke avdet edip, istirahat etmelisiniz! Kızın cevap vermesine mey- dan bırakmadan, ellerini, avuç- larının yumuşaklarında tutmi- ya devam ederek: — Hem, siz bir erkeği, bir sandalyenin üzerinde sabaha ka dar hastabakıdı gibi beklemek için yaratılmış bir kadın değil- «iniz diyor. Sizden bunu İste- mek, yahut böyle bir teklifi ka bul etmek zulümdür!... Tanrı, bu güzel gözleri, bu mehtap renkli yüzü, bir hastanın başın- da, dalından koparılıp masanın üzerino bırakılan bir demet çi gek ihtimamsızlığı ile, solaun di ye balketmiş değildir. Haydi, rica ederim — Gülseren doktoru götürüp Gedize bırak» tıktan sonra, köşkünüze dönüy ve hemen İstirahate cekilin, hanırı, Kız da Ekremin bu cevabı Ü- zerine şimdi, tıpkı onun gibi, saklanmasına imkân olmıyan müthiş bir heyecana düşmüş - tür. Bu sefer, büyük bir cesaretle, ve belki de ilk defa, kendine mahsus bir takım müphem ve esrarengiz renklerin pırıltısı ile yanan mavi gözlerini kaldırıp, Ekremin gözlerine - götürüyo Heyecan, ıztırap, ve hattâ saa- det dolu bir bakışla, gözlerini onun gözlerinde tutuyor. — Hayır diyor Ekrem bey, geleceğim muhakkak!... Bekli- yeceğim sizi başınızın - ucunda Sabaha kadar!... Hem, solmasın dan korkulan bir çiçek demeti gibi değil, vazifesini yapan ve ancak bundan saadet duyan bir hastabakıcı gibl bekliyeceğim!.. — Gülseren hanım. — Israr — etmeyin Ekrem bey!... Fazilet sahibi olmayı, ni yalnız kendi inhisarınız al- tında bulundurmak — İstiyorsu- nuz?.., Bırakınız ona malik o- lamıyanlar, bari lâyık - olmiya galışsınlarlar — (Devamı var), kan lekesile kirlenmiş olmasına | miş olan bu yal vve- lâ bir müddet mebhut ve sessiz| kaldılar; pek İnsaniyetsiz ve al- çak niyyetlerinden utanmış ve hürmete şayan olan hükümdarla- rının vekar ve haysiyyetle müm- taz olan metanetinden mütcessir olmuş gibi idiler. Nihayet Tong- res vilâyetinde (bugünkü Liöge gehrinden) bir nefer imparatora silâhla vurdu ve hemen bir çok asker onu taklit ederek bir çok 'erinden yaraladılar sonra başi- nı bedeninden ayırarak bir miz- rak ucuna takıp —büyük bir za- fer kazanmışlar gibi— velvele I- lo kendi kamplarına yâni ordu- gâhlarına götürdüler. İşte Augus tus'un kendi şahsını ve impara- torların hayatını tecavüzden ma- sun bulundurmak için tesis etmiş olduğu hassa taburlarının hüne- K Fakat o menhus silâhşörlerin relsi, henüz Pertinaks'ın başı mız rakta duruyorken Roma cumhu- riyetini hemen orada mezada çı- kardı ve âyân meclisi âzasından ahlâksızlığile meşhur ve çok zen- Bin bir ihtiyara sattı. Gelecek sefer bu mühim vak'- ayı nakledeceğim, çünkü bizim tarihimizde bir vakitler âdet ol- muş bulunan (cülüs bahşişi) reza letile sıkı sıkıya alâkadardır. oplantılar, dâvetler, San'at hareketleri : Bir resim sergisi açıldi Değerli ressam Asuman Yavu- zerin Taksimdeki Fransız konso- loshanesi salonlarında hazırladı- ği resim sergisi dün saat on al- tıda açılmıştır. Bu sergide yer alan 55 peysaj, natürmot ve gra- Vür sergiye gelenlerin alâkala- rını çekmiştir. Her gün 10 dan 12 ye kadar ziyaret edilecek o lan sergi, 20 nisana kadar açık kalacaktır. Kongreye dâ-et, 24 Nisan 949 pazar günü saat 14 te Eminönü Halkevinin küçük salohunda yıllık kongremiz yas pılacağından Sendikaya dahil bü- tün arkadaşların gelmelerini e- hemmiyetle rica ederiz, Günder 1 — İdare heyeti çalışma ra pörunun okunması, 2 —'Dilekler; 3 — Yeni idare heyeti seçimi. Meslek hayatında 30 seneyi dol| düran ilk okul öğretmenleri. - için| dün saat 15 de Üsküdarda İhsani. iye 19 cu li olkulda bir. toplantı yapılmıştır. “Yurdum her tarafında bu vesi - leyle toplantılar tertip edilmiştir. * Yeşilköy Halkevi başkanlı- ğgğından: Piyanist profesör V. Lifonti tarafından 8/5/949 tarihinde pl- yano derslerine — başlanacaktır. | Yazılmak istiyenlerin iki fotoğ- rafla her gün saat 10 dan 12 ye kadar Evimizin idare, müdürlü-. ğüne müracaatları. » Berberler Cemiyeti, berber meslekdaşlarını. birbirine tanış- tırmak gayesile bu akşam Mar- mara lokalinde bir alle toplantı- S1 tertiplemiştir. Toplantının neşeli geçmesi, 1- çin zengin bir program hazırlan- mığştır. Kasım 161 - Ay & - Gün 107 — Kasım 161 - Ay 4 - Gün 107 | 17 NİSAN 1948 San'at ve Edebiyatımı- zın acıklı hali... on zamanlarda — edeble S- ua den mecmua ve gazete. ler çoğalır gibidir. Bir kaç ay evvel yalnız bir tane iken şimdi sayıları beş veya altıyı buluyor. Yirmi milyonluk bir memlekette beş veya altı tanecik edebi gaze- te ve mecmuanın bulunuşu ne kadar acınacak bir haldir, —Hi olmazsa yirmi tane olmamalı mı, Idi? Bu gazetelerden «Yazı» isimli olanının birinci ve ikinel sayıla- rını gördüm. Ayda bir çıkıyor. Allah ömür versin, amma bu çe git yayınların ömürsüz olmaları- na da alıştık; ıztıraba ve sefalö- te alışan insanlar gibi. «Yazın bize bir aylık san'at ve edebiyat hareketlerini — özlü bir şekilde sunüyor; onda en tanın- mış şairlerimizin, san'at ve fikir adamlarımızın yazılarını buluyo- ruz, Fakat itiraf etmelidir ki kırk sene evvel Türkocağının çıkardı. ği «Türk Yurdu» mecmuasını, daha sonra neşredilen «Dergâh» ve onun halefi olan «Hayat» meo mualarını aratıyor. Bunda ga teyi çıkaranların asla — suçları yok; keseleri ölgün fakat san'at aşkları dolgun olan bu adamlar vazifelerini yapıyorlar; ersiz ka- lan ermeydanına buldukları tahs ta kılıçla da çıkmak fedakârlığı nı gösteriyorlar. Edebiyat ve san'at hayatımı- zın bugünkü sefaletinin sebepleri nelerdir? Mahdut sayıdaki zen- ginlerimiz yığın yığın tercüme rd man okuyorlar. Fakirlerimiz kuru fasulye ardında terlemekten bit kindirler, Bir memleketin temeli ve binası olan orta sınıf kalma« mış gibldir. Meselâ İstanbulda bir ailenin muhtaç sayılmaması İ« çin ayda beşyüz lira gelire sahin olması lâzım; zira şimdiki beş yüz lira harbden evvelki yüz lira demektir. Bir elbisenin iki yüz liraya, bir kilo yağın yedi lirayaş bir kilo şekerin iki liraya, blr ki« lo etin dört liraya, bir kilo pıra« sanın veya havucun altmiş kuru« ga satıldığı bir devirdeyiz. Kar-« nını doyuramıyan bir kimse, ee debiyat ve san'at hareketlerine boş verir. Amma diyeceksiniz ki, İkinel Dünya Savaşı devam ederken a9 kalmış bazı Avrupa memlekctle- rinde konser, tiyatro, opera ve sinema salonlarının dolup doluğ boşaldığını, gazete ve mecmaa- ların harıl harıl satıldığını oku- duk, Evet, gaşmadık; çünkü o 1- deri medeniyet . memleketlerinde san'at ve edebiyatın çok zaman let ve ekmekten evvel arandığını biliyorduk. Çünkü oralarda asır lardanberi halkı kendisinin hiz- metinde değil, kendisini — halkın hizmetinde telâkki eden demok- rat hükümefler vardı, Üç aşırdan beri Osmanlı devrinde ve cumlu riyet senelerinde halkın san'at aş kını büyük ölçüde uyandırabil- mek İçin ne yapıldı? Milli Eğitim Bakanlığının dünya — klâsiklerini tercüme ve neşretmesi kâfl mi- dir? Vaktile birer vilâyetimiz o lan memleketlerde kurulmuş olan devletlerin çoğunda akademiler, milli kütüphaneler, opera Ve ti- yatro binaları, konser salonları, Tresim galerileri, türlü san'at yü- vaları vardır. Bizde ya hiç yök- 'tur; yahut kuruluş devrindedir- ler. San'at, fikir ve edebiyat bir mil letin dill demektir; eskiye göre büsbütün kekeme olduk. Dil var amma dillenmiye takat yok! Kadircan KAFLI VAKIFLAR BAŞMÜDÜRLÜĞÜ, 'NÜN BİR AÇIKLAMASI İstanbul Vakıflar Başmüdüm lüğü Basın Bürosundan aşağıda- ki mektubu aldık; Gazetenizin 13/4/949 günkü| nüshasının (Dün ve Bugün) sü- tununda Kadırcan Kaflı imza'r yazının Vakıflar idaresine ta: İük eden kısımları lâyık olduğu İlgi İle okundu Fatih Sultan Mehmede ait türe| benin mühürlü olması keyfiyetli türbelerin Müzeler idaresine dev. redilmiş olması münasebetil! daremizce bir ilişiği olmadığ teessüre şayan durumları uzunl uzadıya tasvir edilen medreseler ise, 341 tarihli (Tevhldi tedris sat) kanunu gereğince idare v nezareti Belediye ve Husust ida- relere tevdi edilmiş (ılrlıığıırıhııW bilhassa mevzuu bahis, Fatih' medi Jerinin bugünkü durum- dan Vakıflar idaresinin mesul r»VıW mıyacağı tavzihan beyan olunur. ı ve SD Şehrimiz kaymakamları arasında tebeddülât Şehririmiz Kaymakamları ara e| sında değişiklik yapılacağı, bu. Se| rada bazılarının emekliye ayrılı cağı söylenmektedir, Öğrendiğimize. göre içişleri Bay kanlığınca hazırlanan liste, bu hi ta içinde Vilâyete gönderilmiş ol caktır. Daha gimdiden — Şile " Kaymake Vasati — Ezanl Güneş S aT 10 28 öğle 12 4 5 26 İkindi 15 58 9 00 Akşam 18 S1 13 Yatsı 20 20 1 38 İmsak s gp 8 48 1 ” Nöbetçi eczaneler î' 17- 4 - 949 Aksaray — 1 Yenikapı Sarım Alemdar — 1 Birkeci Merkez Bakırköy —» Hilâl Es. Beşiktaş —4 &. Recep Beyastt —a Bumkapı Beyoğlu — £ Cemal Atasoyi Eminönü * Eminönü Eyüp » Arif Beşer * Kemal Rifat - Şeleli Ziya Boyar Kadıköy — | Hulüsi Osman Küçükpasar V Yemlş ec- SükPasr S Asım e . Nişantaşı © Limana - gada Cihangir Üsküdar Ömer Kenan manın Anadolu da bir yere tayinl tahakkuk etmiştir. —— — — İ aa —— —a '. | | | w