SĞ E T IKTIBASLAR | Prenses Elisabeth'in âmansız düşmanı: renses Elisabeth, kocası Edimburg — dükü — Phi- p ile birlikte Liverpo- Ol'a yaptığı son seyahati esnasın- Ga, asla unutamıyacağı tatlı gün ler yaşamıştır. Uzun zamandan- beri Lancashire limanında yerleş Miş bulunan Çinli bir ailenin iki ocuğu, prensese, Herkesin daha diden benimsediği cazip bir takmışlardır: - <Gözlerinin içi İülen bahtiyar kadın.> — - Eşsiz güzelliği dillere destan plan prenses Elisabeth, sanki ne- jye bu isme lâyık olmasın! O ma- Gem ki sevdiği adamla evlenebil- » hanedan sülâlesini devam et iren sevimli bir yavruya sahip blmuş ve üstelik de maddi endi- Şelerden uzak müreffeh bir haya fa kavuşmuştur... Bununla bera- ber itiraf etmek lâzımdır ki bir Hnüddettenberi kral ailesi, prense kin çatık kaşlarına bakarak, onun İÜzüntü içinde olduğunun farkına İyarmıştır. Filhakika Elizabeth'in bugün amansız bir düşmanı var- dır. * Kennedy'nin gazabı Prensesin, kendisinden fazlasi- (e korkup çekindiği bu adam, forman Kennedy adında bir dül gerdir. Kral ailesine karşı derin bir nefret hissile dolu olan Ken- pedy, İngiliz kanunlarının müsa- ği dolayısile halen saltanat, hürenlere diş geçiremediği için, itün hıncını prenses Elizabeth- çıkarmak istiyor. Onun çok harcadığını, lüks içinde yüz lüğünü ileri sürerek komünistle- kışkırtmaya çalışıyor. —Hattâ ennedy, daha geçenlerde gaze- telerden birinde yazdığı açık bir Mmektupta, prensesi, halka mah- bus evlerin inşasında kullanmak Hzere ayrılan malzemeleri, bu harbde yanan Sunnighill parkın tâmir ettirmek maksadile ele ge- girmiş olmakla itham ediyordu. ( Prenses Elizabeth, bu iddianın kuru bir iftiradan ibaret bulun- ğunu, kocası Philippe ile bir- Clarence House'nin bir an Bvvel döşenmesini beklerken, şim- Gilik bir villada kirada oturduğu- Hu halka isbat etmiye muvaffak blduğu halde Kennedy, fikrin - den bir türlü vazgeçmiyor. * Binbir gece masalında olduğu gibi... Bu komünist milletvekili, şim- Gi de Clarence House'i bahane e- Gerek şu itirazla bulunuyor: | — Bu muazzam yapıyı, binbir gece masallarındaki saraylara benzetmek uğrunda 50000 İngiliz dirası harcanmıştır. Halbuki bu müddet zarfında mesken sıkıntı- &ı çeken İngiliz halkı, sırf gasbe- Gilen inşa malzemeleri yüzünden kendisine vâdedilen mütevazı ev- lere kavuşamamıştır. M. Kennedy, bu iddiasile Sıh- hat ve Sosyal Yardım Bakanı 0- lan dostu Aneurin Bevan ile ihti lâfa düşmekten geri kalmıyor. Zira onun kral ailesine karşı duy- duğu kin ve nefret, sosyalist ar- kadaşlarının hatırını bile hesaba katmasına mani olacak kadar büyüktür. Bugün Lortlar Kamarasında hararetli bir münakaşaya mevzu teşkil eden Clarence House, bun- 'dan tam 120 yıl önce temeli atı- lan 35 odalı bir saraydır. Sara- ğan en geniş ve havadar odası kü kük prenses Charlese ayrılmıştır. Elizabeth ve Edimburg dükünün yatak odaları, Londranın en ge- hiş caddelerinden birine bakmak- tadır. Misafir odasını süsliyen Möbilyalar, Seylan adasının en fısta marangozları tarafından ya- ilmıştır. (Filhakika prenses E- beth, nişanlı iken, bu adanın bir kalb biçiminde olmasına dik- kati çekerek gelinlik karyolasının —ÜR ai | Kennedy Çeviren: N. K. burada yapılması — temennis bulunmuştu.) Bundan başka sarayın en gü- zel odalarından biri de Philippı in eşya Ödesıdır. Buraya yerleşti rilmiş olan gardrobun bir düğ- mesine basınca, arzu edilen elbi- seler otomatik, bir surette derhal önünüze çıkmaktadır. Kütüphane odasına gelince bu, insanı tefek küre dâvet eden rahat ve sükin bir yerdir. 129 milyon liralık masraf Prenses Elizabeth'in yıllık tah sisatı 125 milyon İngiliz lirasıdır. Britanya hükümetinin Edimburg düküne her yıl ayırdığı yardım parası ise 4 milyonu geçmekte- dir. Ceman 129 milyon lirayı bu- lan bu meblâğ, ilk nazarda, orta halli her hangi bir İngiliz vatan daşını hayrete düşürecek veya çi- leden çıkaracak mahiyettedir. Fa kat unutmamalı ki genç kral ai- lesi, bu para ile yalnız şahsi mas raflarını değil, ayni zamanda, mevkilerinin icabettirdiği resmi yafet ve hediyeler nevinden hu- susları da karşılamaktadır. Bu suretle görülüyor ki Nor- man Kennedy İngiliz hanedan a- ilesine karşı giriştiği bütün hü- cumlarına rağmen, demir perde gerisinde pusuda bekliyerek Wind sor sülâlesini devirmek istiyen kızıl Bolşevikleri hazin bir hayal kırıklığına uğratmıştır. Ne bey- hude bir zahmet! «Presse> den Toplantılar, dâvetler, San'at hareketleri : Türk Talebe Birliği fevkalâde toplantısı Milli Türk Talebe - Birliğinin fevkalâde toplantısının ikinci o- turumu dün saat 13 te Vezneci- lerdeki Kızılay salonunda yapıl- mıştır, Bu oturumda başkanlığa Sup- hi Bayban, başkan vekilliğine Orhan Birgit, sekreterliğe Suat Ballar ve muhasipliğe Gültekin Yüce seçilmişlerdir. Diğer âzala- rın seçimi başka bir öturuma bi- rakılmıştır. Muhtelif kollar baş- kanları seçimi yapıldıktan sonra kongreye son verilmişti: Filârmoni derneğinin kokteyli Dün akşam İstanbul Filarmo- ni Derneğinin Fransadan getirt- tiği sazların şehir orkestrasına hediyesi münasebetile Beyoğlun- daki lokalde bir kokteyl parti verilmiştir. Bu partide vali Dok- tor Lütfi Kırdar ile seçkin bir dâvetli kitlesi hazır - bulunmuş, Derneğin üç sene zarfında gös- terdiği varlık takdirle karşılan - muştır. * İstanbul İşçi Sendikaları Birliğinden tebliğ edilmiştir: Sütlüce Nuri Killiğil fabrika- sında vukubulan müessif infilâk neticesinde şehit düşen işçi arka- daşlarımızın ruhuna ithaf edil - mek üzere 16 Nisan949 cumarte- Si günü öğle namazını müteakip Beyazıt camii şerifinde Mevlüd okutulacaktır. Sayın vatandaşla- rın teşrifleri rica olunur. & Türk Sahne Sanatkârları Derneğinin tertip ettiği seri kon feranslardan birincisi dün Şehir Tiyatrosu dram kısmında muhar rir Nusret Safa Coşkun tarafın- dan verilmiştir. * İstanbul Üniversitesi Or - man Fakültesi Talebe Cemiyeti tarafından tertiplenen (Yemekli Yeşil Gece) 15 Nisan 1949 cuma _s ehir HÂBERLERİ 40 bin veremli sıra bekliyor Hükümetin acele sıhhat kamplari açması tavsiye ediliyor Alâkadar makamlardan aldığı mız malümata göre, bugün has- tahanelerde yatmak Üzere yatak sırası bekliyen veremlilerin sa- yısı kırk bini aşmaktadır. Hükümetin veremle mütadele için her sene üç milyon lira ver mek suretile on senede yapaca- ği otuz milyon liralık yardım temin edilinciye kadar bu kırk binin birkaç misli veremli vatan daşın hayatları tehlikeye düşe- cektir. Verem mütehassısları bu gün yatak sırası bekliyen kirk bin veremlinin acele yardım rına yetişebilmek için yurdun muhtelif yerlerinde sıhhat kamp ları kurulmasına şiddetle lüzum olduğunu bildirmektedirler. Doktorada kalan tıp talebeleri Tıb Fakültesinde doktora im- tihanında muvaffak - olamıyan 450 talebe dün saat 18 te Mar- mara lokalinde bir toplantı yap- mışlardır. Toplantıda doktora — imtihan- larının gubattan, hazirana alın- ması, yahut gübatta - müvaffak olamıyan bir talebeye hazirana kadar kliniğe devam hakkının verilmesini istemişlerdir. Talebeler aralarından seçtikle ri beş kişilik bir heyeti bu mese- leyi gerçekleştirmek Için teşeb- büs ve faaliyette bulunmaya mı mur etmişlerdir. Prof. Tahir Taner tesisi Hukuk Fakültesi Ceza Huku- ku Ord. Profesörü Tahir Tanerin kendi ismiyle kurduğu tesisten bu sene tiç talebeye burs verile- cektir. Bu talebelere verilecek para miktarı her ay 70 lira olup takıntısız sınıf geçtikleri takdir 'de bütün tahsil müddetlerince devam edecektir. Hamamda yangın çıktı Bahçekapıda Kâmll isminde bir şahsa ait Yıldır hamamında evel- Kü gece sabaha karşı bir” yangın çıkmış ve binanın ahşap kısmı ta mamen yanmıştır, Bir kumarhane basıldı Dün #abaha karşı Galata mer - kezine bağlı resmi polis memur - ları, Cihangirde bir apartımanın bodrum katında kumar — oyniyan şehrimizin tanınmış - zenginlerin - den 8 Rum ile eskl Ankara valile- rinden — birisinin oğluna kumac oynarken suştuü yakalamıış'ardır. Bu arada iki deste iskınbil kâğı dı ve bir çok fiş e külliyetli mik darda para da ele geçirilmiştir. günü akşamı saat 21 den itibaren Taksim Belediye gazinosu salo - nunda verilecektir. * Beşiktaş jimnastik kulübü başkanlığından: Kulübümüzün babası; değerli başkanı merhum Abdülkadir Ka- ramürselin birinci ölüm yıldi mü münasebetile Asri mezarlık- taki kabri başında 17 Nisan 949 pazar günü saat 11 de yapılacak ihtifale merhumu sevenlerin, ku- lübümüz âzaralarının teşrifleri rica olunur. Not: Otobüs saat 10 da Beşik- taş kulübü lokali önünden hare- ket edecektir. * İktisat Fakültesi İçtimaiyat Enstitüsü tarafından tertip edi- len bir konferans serisini kabul eden Poitier Üniversitesi iktisat profesörü Mösyö Villey yakında şehrimize gelecek profesör enflas yon sosyalizm, dünya buhranı hakkında üç konferans verecek- tir. Bu konferanslar şimdiden ik- tisat ile ilgili olanlarca merakla beklenmektedir. SARARAARARARARARARARANI YARAADARARANAZ İktisadi B BABAR ahisl AT er bi a Dünyamız Ne Kadar Adam Besliyebilir ? aki çağlarda böyle bir suali sormak pek hatıra gelmezdi. Geniş dünya Mistünde- yaşıyanlara — nimetini bol bol bağışlıyordu. Bütün din- ler: Buda, Yahudi, Hıristiyan vı ya İslâm çoğalmayı emrediyorlar dı. Bundhaya göre iyi bir erkek 'evlâda malik olmak insan ahire- tini mamur ederdi. Musevilik de çoğalmayı âmirdir. Hıristiyanlık: Çoğalınız formülünü ileri sürmüş tür. İslâmlık da çoğalmayı tavsi- ye etmiştir. Nüfusun tezayüdün- den korku eğer beslenilmek zor- luğu ise bu endişeye pek mahal yoktur çünkü herkesin rızkı te- min olunmuştur. Esasen İslâm- lık, cahiliyet zamanında Arapla- rın çok kötü bir. huylarına da son verilmesine irade etmişti: Gelinlik çağındaki kızların katle- dilmesi bütün bu devirler insan- ların çoğalmasından nâşi her han gi bir endişenin pek az izhar e- dildiği zamanlar olmakla beraber| nüfus tezayüdü Üzerinde hiç du- rulmuyor değildi. Maamafih sü- r! hastalıklar, muharebeler, se- mavi Afetler, nehirlerin taşması, volkanların Indifef, zelzeleler in- sanlığın öyle fazla çoğalmasına müsaade etmemekte idi. On dokuzuncu aarın başlangı- cında bir İngilis papası Malthus bütün bu gidişin akal istikametin de bir düşünce İleri sürerek ins sanların kürremizin verebileceği erzak miktarından fazla bir nis- bette çoğaldığını ve beşeriyetin istikbali de açlığa, gefalete veya- hut ahlâksızlığa mahküm olduğu- nu ifade eylemiş idi. Bir din bilgininin Hıristiyan- E -..—.—.—.—.-—..-.. Fatihte bulunan Bizans eseri hakkinda ne deniyor Dünkü sabah gazetelerinden birisinde Fatihte bir konağın ar sasında bir ayazma keşfedildiği ve içinde de Bizans imparatori- çelerinden Teodoranın mezarının bulunduğu yazılmıştı. Bu hususta dün kendilerile gö rüştüğümüz Arkeoloji Müzeleri Müdürü Aziz Ogan ile Müdür muavinlerinden Rüstem Duyuran bize şunları söylemişlerdir: «— Bu sabah bahsedilen yere gittik, gördüğümüz şey bir oda büyüklüğünde bir sarmıçtır. Yal- nız içinde eski Jlâhit taşlarile ayrılan bir kısım var, Bu taşla- rın Bizans devrine ait olduğu- nu tahmin etmekle beraber Te- odoraya ait olup olmadığı hak- kında şimdi kat'l birşey söylene mez.> İktisat Fakültesinde istatistik enstitüsü İktısat Fakültesi, Fakülte öğ- ratiminin ağırlık merkezini teş- kil eden derslerden biri olan is- tatistik çalışmalarının bir ensti- tüi tarafından idare edilmesine karar vermiş, bu maksatla ens- tü statüsünü hazırlamak üzere bir komisyon teşkil edilmiştir. Kumisyon, İstatistik Ordinaryüs Profesörü — Ömer Celâl Sarc'ın başkanlığı altında yakında top- lanacaktır. Enstitü, İstatistik U- müm Müdürlüğü ile sıkı bir iş ve çalışma beraberliği yapmağa çalışacaktır. * Türk Kültür Ocağı tarafın- dân tertip edilen seri konferans- ların birincisi bugün saat 15 de Marmara lokalinde Necip Fazıl Kısakürek tarafından (Komü- nizm ve manevi değerler) mevzu unda verilecektir. —— Yazan: “ Ord. Pro.. Şükrü BABAN lik telkinlerine aykırı böyle bir tez ileri sürmesi o zamanlar hay- N fırtına koparmıştı. Maamafih bu kitap İle açılan münakaşa ka- pısı henüz kapanmış değildir. Her türlü ilim dalına mensup Alimler kimyagerler, biyoloji, mütehassıs- ları, doktorlar, iktisatçılar, filo- zoflar bu bahse temas etmişler ve meseleyi çeşitli zaviyelerden incelemişlerdir. Son haftalarda Amerikada, Fransada, İsviçrede bu bahis ta- zelenmiş hattâ Paris radyosu ge çen akşam bir takım mütehassıs- ları toplıyarak umum! bir müna- kaşa tertip etmiştir. Mösyö Go- defroy adında bir zat da dünya nüfusunun çoğalmaşından doğan meselelere temas eden ve hulâsası| Avrupa gazetelerinde çıkan bir eser yayınlamıştır. Amerikanın Harward üniversitesi profesörle- rinden (East) da bir hektar top- rağın ne kadar adam besliyebile- ceğini yakından tetkik ederek vardığı neticeleri açıklamıştır. Malthus öyle iddia ediyordu ki dünya nüfusu hendesi nisbeti de çoğalır erzak ise adedin nis- beti de, Binaenaleyh bu müvazilik noksanından beşeriyet için felâ- ket doğacaktır. Nüfus her otuz yılda iki nesil olduğu halde ona tekabül eden istihsal ancak çok az miktarda tezayüt eder. Dünya nüfusu bundan yüz otuz yıl evvel (1830) yılında ilk defa olmak Ü- zere bir milyar rakamına baliğ olmuştu. 1930 tarihinde bu ra- kam iki milyara yükselmişti. Yâ- ni bütün muharebelere, âfetlere, felâketlere rağmen nüfus yüz yıl içinde iki misli olmuş idi. 1930 dan bugüne kadar ise, araya i- kinci dünya harbi gibi bir âfet girmiş olmasına rağmen nüfus i- ki milyar üç yüz milyon tahmin olunmaktadır. Tasavvur buyrul- sun ki insan sayısının kürre üze- rinde bir milyara varabilmesi için &h az ÜÇ dört bin yıl geçmiştir. Halbuki bu adedin iki misline yükgelmesi için bir tek yüz yıl yetmiştir. Şimdi yapılan hesaplara göre nüfus dünyada senede (20) mil- yon artmaktadır. Yâni yüzde iki bir çoğalış. Bu tempo böyle de- vam ederse yetmiş yıl sonra dör- düncü milyarı boylayacağı şüphe götürmez, ondan sonra beşinci milyara varmak için de yarım a- sır bile istemez. Nüfusun bu hızlı akışı karşısın da toprağın verimi nasıldır? Aşa ği yukarı bilinir ki toprak gittik ge azalan irat kanununa tâbidir. Muayyen bir toprak Üzerinde sal ve sermaye teksif edilmekle fara- za iki misli emek ve güb- re — sarfolunmakla —iki — mlali mahsul —alınmaz. O — mik- tardan daha- dün bir netice alı- nır. Rikardonun ileri sürdüğü bu iktisat kanunu, ana çizgilerinde, doğru olursa o vakit çoğalan be- geriyeti bu toprağın besliyebilme Bi keyfiyetinin hakikaten zihinle- ri kurcalaması lâzım geldiği pek alâ kabul edilebilir. Arz yüzünün ancak beş milyar hektarlık kısmı ekime müsait imiş ve yine bir ziraatçının hesabına göre bir a- damı, muhtaç olduğu hayvanlar- la beraber besliyebilmek için bir hektar toprağa Jlüzum varmış. Bu mütalealar doğru olarak ka- bul edilirse nüfusun beş milyara baliğ olduğu dakikadan itibaren) artık nüfus ile erzak arasında bir müvazene devrine girilmiş ol- mak lâzımgelir. Ondan ötesi ise meçhullerle dolu korkunç bir tikbal... -Fakat dâvayı bu kadar basit ve riyazi bir kat'iyette gör- memek Jâzımdır. Çünkü halen nüfus dünyada çok denk ve â- henkli bir gekilde yayılmış değil- dir. Bazı kıtalarda kesafet çok- tur. Asya ve Avrupa gibi bazıla- rında kesafet mahduttur. Avustu ralya, Amerika gibi... Düşünülsün ki şimali Amerika Avrupa mesa- hasına yakın bir yüz ölçüsüne sa hip olduğu halde nüfusu (145) milyondan ibarettir. Avrupa ise (500) milyonu beslemiye mecbur dur. Çin, Hindistan gibl Asya memleketlerinde kesafet kilomet re başına akıllara hayret verecek miktardadır. Binaenaleyh beşeri- yet için felâket saati çalmadan bir müvazene kurulabilir. Diğer taraftan arzın işlenmiş kısmının her tarafında fenni usullere ria- yet edilerek toprağın tahammü- lü nisbetihde azami randıman a- lınmakta değildir. Sun'i kimyevi gübrelerle istihsalin çok yüksek seviyelere hattâ bugünden tahmin edilemiyecek irtifalara çıkarılma- sı daima mümkündür. Fen' son zamanlarda öyle harikalar mey- dana getiriyor ki en geniş mu- hayyile sahibi bundan yirmi se- ne sonraki imkânları kabil değil havsalasına sığdıramaz. Atomun parçalanmasından doğacak ener- jinin her alanda ne gibi ufuklar, açabileceğini kimse kestiremez. Yakalanan çeşitli kaçak maddeleri Son günlerde Tekel kontrol me murları mühtelif kaçakçılık vaka. ları meydana çıkarmışlardır. Bu meyanda, Erzurumda — tren yolu kenarında 692 kilo — kıyılmış tütün bulunmuştur Adana bölgesinde tam teferrü-| atlı ve faaliyet halinde 35 litrelik rakı kazanı ve 100 litrelik cibre ile 8 litre de boğma rakı meyda- na çıkarılmıştır. —e 'Trabzonda — da tam teferrüatli bir havanla 10 küo kaçak — tütün yakalanmıştır? Eski Patı geliyor İsviçreden Patrikhaneye gelen habere göre eski patrik Maksi- mos tamamile iyileşmiştir. Maksitmos 15 gün sonra şehri- mize gelecek ve Patrikhane ta- rafından Modada satın alınmış olan villâda ikamet edecektir. Mütearrız şoför mahküm oldu Şofür Mehmet Ziya - Özdemir Özlie'ti öi ber'ay bae ieal Gd ŞA a) isminde bir yolcunun namusuna tasallut et tiğinden dün 1 inci Ağır Ceza mah kemesi tarafından 1 sene 2 ay hap| se mahküm edilmiştir. Selim Sırrı Tarcan'a bir altın madalya gönderildi İsvek jimnastiğini memleketi- mize getiren ve tanıtan kıymet- li üstad Selim Sırrı Tarcanın ge- çenlerde kutlanan yetmiş beşin- ci yıldönümü münasebetile, İs. veç Spor Federasyonu tarafın- dan üstada bir cemile olmak Ü- zere bir altın madalya gönderil miştir. Yazan: Esat Mahmut KARAKURT x Fakat Ekrem, yaptığı tesi- Tin farkında değildir. Yarat- tığı havanın içinde ezilip peri- Ban olan kıza, gayet sükin bir nazar atıyor ve sanki, her reketi çok tabil imiş gibi, ifadı Bul âna etmekten uzak bir konu- a — Zahmet olacak amma siz: diyor; gu gömleği ortasından yırtınız da, gelip sonra bacağı- a sıkı"sıkı sırınız olmaz mi? Hemen gidelim buradan! — Bir doktor bulmak lâzım, Kız itiraz etmiyor. Gözleri daima önünde — Peki diyor! Yine dizlerini toprağın Üzeri- ne koyuyor ve Ekremin y ayağını da, dizlerine alıyor. Son Ba, artık ağlamaktan bıkıp usa nan zlerini, dikkatle yaranın u tarafa çevirerek, or tasından yırttığı gömleği yara n Üzerine sıkıca sarıyor, ba yor, bırakıyor! — Oldu işte canınızı acıttı mı acaba? Hâlâ bir defa bile gözlerini kaldırıp, Ekremin ne gözleri- ne, ne de çıplak omuzlarına ba- kabiliyor. Daima aşağıda tutu- yor gözlerin akat ellerinin $ gibi ol göğsünün he- inip kalktığı ve dudak- larının Üzerinde küçücük - ter damlacıklarının pırıl pırıl yan- dığı görülüyor. Ekrem o sırada, karmakarı- gık, gakaklarının Üstüne düşen saçlarını, parmaklarının — hafif bir dokunuşile, arkaya doğru Tefrika No. 5- 5 aldıktan sonra, kıza dönüp di:- yor ki - Gelin şimdi bana yardım edin de, kalkıp otomobile bine- yim! Kız yine ses çıkarmıyor. Ba- Ş, dalma omuzlarının üzerine bükülmüş bir haldedir. Peki efendim diyor. Öyle uysal, öyle söz dinler, tatlı bir hal aldı ki kız, insan, gayrihtiyari bu âni değişme karşısında, garip bir şaşkınlı - ğa düşüyor. Fakat hiç güphe yok ki, şu beyaz aydınlığın altında, yarı kapalı gülümsiyen mavi gözle- ri, sükin bakışı, terliyen dudak ları, için için yanan küçücük elleri, ve gölgeler altında kal- mış toprak renkli esmer yüzü i- eski hiddetli halinden, daha çok güzel gimdi!... İnsanın elin de olmaksızın yakalayıp, bağrı na basmak ihtiyacını duyduğu bir küçük çocuk masumiyeti ta- gıyor Üzerinde!.. — Yaklaşın biraz yanıma! O- muzlarınıza dayanıp, ayağa kal kacağım, Kız yaklaşıyor Ekreme! Ve yavaşça öne doğru eğiliyor. Ekrem ©o zaman, çıplak kolla- rından birini, hiç bir maksat ve alâka hissetmeden, gayet ser- ket ettirerek,>kızın boynuna doluyor. bestçe h Şimdi siz de beni, den tutun da kaldırmıya gın diyor! Kız, sahibinin emrine itaat e- den hayvani bir sadakatle, kol- larından birini uzatıp, Ekremin çıplak beline götürüyor. Fakat incecik parmakları, bu yabancı erkeğin ateş gibi yanan ve ter- liyen derisine temas eder et mez, bütün vücudünü bir anda dolaşan garip bir Ürperme, titreme hissederek; mahi; kendi de izah edemiyeceği blir belim- çalı- korku içinde, hemen elini bıra- kıyor. Ekrem şaşırıyor. — Niçin elinizi bıraktınız? — Hayır, bırakmadım eli Adam o zaman, kızın küçü- cük bileğini yakalayıp, derisi gert parmaklarının arasına ala- rak İşte iyicene beni şuradan tutun, ve bırakmayın diyor! Kızın elini, belinin - ortasına getiriyor, derisinin Üstüne bas- tırıyor, sonra, serbest kalan di- ğer eli ile kızı hafifce — tutup, kendisini yukarı doğru çekiyor. Ayağa kalkıyor. - Haydi gimdi diyor, biraz daha gayret edin de, arabaya girebileyim! Bir iki adım yürüyorlar, Kız onu kuüvvetle tutabilmek için, vücudünü vücudüne biraz daha yaklaştırıyor ve bir. bükülmüş kiraz dalımı hatırlatan incecik kolunu, ince beline tesbit edebil mek maksadile, yüzünü müm- kün olduğu kadar Ekremin o- Mmuzlarına yakın tutuyor. Bu va ziyette, dümdüz başlayıp uçlari kıvrılarak devam eden — siyah saçları, rüzgârla dağılan bir dilın üstündeki çiçekler gibi, Ekremin omuzlarına dökülüyor lar. Bununla da kalmıyor. Ek- rem otomobile binmek üzere, tam vücudünü ileri doğru a- hrken, kızın yanakları istemi- yerek, adamın çıplak omuzları- na değiyor ve oradan da kayıp, öne doğru iniyor. Kız, yabancı bir erkeğin, yağ mur altında kalmış tazo bir çi men tarlası gibi, kesif tüylerle örtülü derisi sert ve lak göğ sünde; dudaklarının bir parça- sile, inın ve saçlarının temasını hissettikçe, vücudünün yanakl: yyer yer yandığını, tatlı bir Ürpe rişin, insanın başını döndüren meçhul bir zevkin damarlarını tutuşturduğunu duyuyor ve o zaman hareketsiz kalıyor. hayet Ekrem arabanın İçi- ne girebilmiştir. Oldu işte diyor. Kolunu kızın omuzlarından a- Diğer taraftan biologigue bir hâ dise olan çoğalma sosyal tesirler altında, ekonomik Amillerin bas- kısile kendiliğinden de azalabilir. Tecrübe ve müşahadeler göster- miştir ki servetleri çoğalan mil- letlerde nüfus artışı yavaşlamak tadır. Hattâ ayni memleketin çe #itli tabakalara mensup fertleri arasında da ayni hal tesbit olun- muştur. Zengin tabakada çoğal- ma nisbeti fakirlere nazaran az- dir. Hattâ bazı doktorların iddi- alarına görç zekâları mahdut şa- hıslarda çoğalma kabiliyeti akıl- hlardan daha fazladır Beslenme tarzının da insanla rın tezayüdü Üzerinde çok tesiri vardır deniliyor. Amma bu da ilk vehlede akla gelecek istika- mette değil yâni iyi gıda alan ve beslenenler değil tam ve iyi gıda alamıyanlar çoğalıyor. Bütün bu iddia ve müşahade- lerden, ileri sürülen tezlerden sonra müsbet bi rhakikat var ki isanlar son — yüz — yıl inde üç bin senede ob- duğundan fazla çoğalmıştır. Tıb- bın terakkisi insan ömrünün va- satisini uzatmıştır ve ileride git- tikçe bu uzama devama namzet görünüyor. Havadan gıda kopar- mak çareleri bile bulunsa nihayet insanlara ayakta duracak kadar bir mekân lâzım olduğuna göre beşeriyetin hudutsuz çoğalması- na maddeten imkân olmamak mantıki olur. Fakat henüz bu hu dutlara yanaşmadan o kadar u- zağız ki... Düşünmeliyiz ki yur- dumuzda bazı vilâyetlerimizde kesafet kilometre başına bir bile değildir. ———0 45 bin lira çalan mutemet bugün İstanbula getiriliyor 45.000 liralık bir çeki Merkez bankasında paraya tahvil ede- rek ortadan kaybolan Beyoğlu Belediyesi muhasebe mutemedi Agâh Cabir Karahallinin Kütah yada ele verdiğini yaz- mıştik. Mutemet Kütahyadan yola karılmış olup bugün — şehrimize getirilmiş olacaktır. Öğretmenlerin terfii Milli Eğitim komisyonu ilk ve orta okul öğretmenlerinin teri leri hakkındaki 1702 sayılı ka- 'nunun bir maddesinin değiştiril- mesine karar vermiştir. Değişen maddeye göre; h er- hangi bir öğretmenin yazdığı c- ser Milli Eğitim Bakanlığının ten sip edeceği bir komisyonda ka- bul edilecek olursa o öğretmen bir derece terfi edecektir. Aynı yazarın müteakip e: leri içinde kıdemine bir sene il ve edilecektir. KISA HABERLER | A Levent vapuru dün — akşam 18.30 da, 93 Müsevi — vatandaşla Hayfaya hareket etmiştir. A * İstanbul üniversitesi Rektörü ile bütün fakülte dekanları — bu akşam Ankaraya giderek, üniver- siteler arası kurulun — toplantısına iştirâk edeceklerdir. Haydarpaşa Lisesi Mezün - lar Cemiyeti senelik ananevi ye -« meğini pazar günü saat 12 de o - Yvlda verecektir. & Müliğ Türk Takhe Birliği Dp Derneği İdare heyeti We Ünl- versite Talebe Birliği Tp — Derne ği İdare heyetleri - bugün müşte - rek bir toplantı yaparak iki der neğin — birleştirilmesi — meselesini inceleyeceklerdir. İstanbul. Vilayeti, getekon - Gulie hakkındaki kanün . tasarısı Üabadi ae ASN tadır. Vilayetin, bu kanln tasa < Te köae SAA kiani 4 Öğrenciğimize göre 16 - 28 Nisan tarihlerinle 2 Amerikan mühribi Mmanımızı ziyaret ede - cektir. Hasçten çıkmış olan Edirne ÜSi yakında — harlet bir - sefere tahsis olunacaktır. 4 Haftalık <Baştan> mecmu - sında çıkan bir yazıda komünistlik propagandası yaptıkları — iddiasile Yaahkemeye verilen, mezkür mec- muanın sahibi Rifat Tlgaz ile yazı sahibi Selâli Girizkan, Gıncı Asli- ye Coza mahkemesi tarafından 6 şar ay hapse mahküm edilmişler- dir Garsonlar patronlar arasın - da 910 garson hakkından — dolayı gıkan ihtilaf, Belediye Dalmi En- cümenince halledilmiş bulunmak -(| tadır. Datmi Encümenin kararına göre hyor, (Devamı vard 9010 garson bakkı garaanlara ve- rilecektir. 15 NİSAN 1048 Eski ve yeni okul... 921 de Konyada henüiz bir öğrenci iken müdürü müzle beraber okullara gidiyor, incelemeler yapıyorduk. Ba arada bir mahalle mektebini de ziyaret ettik. Minimini iki pen ceresi olan büyücek bir kerpig odada beş yaşından on beş yaşı- na kadar seksen kadar çocuk var dı. Hasırlara diz çöküp oturmuş- lardı ve önlerine kitap koymıya mahsus alçak ve dar sıralar kon muşta. Yüksekçe bir sedirde sa- rıklı, cübbeli, solgun — yüzlü bir hoca oturuyordu; önünde en az üç metre uzunluğunda bir sopa vardı; yerinden kımıldamaksızın, yaramazlık yapan her hangi bir gocuğa vurmuya yarıyordu. Y: ruların hemen hepsi solgun, sıh- hatsiz mahlüklardı; burada sa- bahtan öğleye, öğleden akşama kadar hareketsiz duruyorlar; ken dileri için pek az münalı olan bir takım kelimeleri ve cümleleri tek rarlıyorlardı. - Oda havalandırıl- madığı için kokuyor, insanın İçi- ni bulandırıyordu. Bu zavallılar orada zehirleniyorlardı. Bu kadar çocuğu böyle daracık bir yerde bu derece faydasız bir maksatla tutmanın cinayet oldu- gunu yazdım; «Babalık» gazete- sinde çıkan bu ilk yazım, bazı kimseler arasında hiddet uyan- çok — geçmeden rının da parmak - bastığı bu dâvayı kazandım; — mahalle mektepleri kapatıldı. Aradan yirmi sekiz sene geç- miştir ve okullarımız hem çoğal- mış, hem de gerek kemiyet gerek keyfiyet bakımından İlerlemiştir. Bununla beraber mükemmel bir hale geldiklerini, gayemize ulaş- tağımız iddia edebilir miyiz? O za man yüzde beş veya om olan o- kur yazar nüfusumuz ancak yüz« de otuz yedi olabilmiştir. Kaldı ki çocuklarımızın iyi yetişti rilmediğini iddia edenlerimiz var dır. Halkın eğitim ihtiyacını ke- miyet bakımından gayeye ulaştır mıya çalışırken keyfiyet bakımın dan da yükseltmiye çalışıyoruz; lâkin bu İşde vakit vakit, sevda halinde, Fransız, Alman, İngiliz, İsviçre ve Amerikan usullerini alıyoruz. Adeta eğitim işlerimizde siya- si havaya meylediyoruz. Gazi Eğitim Enstitüsü psikolo- ji öğretmeni Ruhbilim doktoru Ziya Palat, «Sınıfta kalanlar uğ- runda» isimli son eserinde şöyle diyor: «Dünkü ve bugünkü müf- redat programları insan ruhunu unutmuş; büyüklerin zekâ, duy- gu, hayal ve sairelerini küçükler- de de var sanmıştır.» bunlarda «Çocuğa mümkün olduğu kadar fazla bilgi vermek endişesi var- dır. Bu programlar iptidai insan da ve çocuktaki düşünce olan ben zetme yolu ile yapılmışlardır. Me selâ Amerikan fen bilgisi alınır- ken «Bu program Amerikada mu vaffak oldu, o halde bizde de mu vaffak olacaktır.» demişler. Bu tapkı, bir benzetme düşüncesi o- lan: «Ahmet hasta idi, Uludağa çıktı, 15 gün dinlendi, iyi oldu. Mehmet de bunu yaparsa iyi ola- caktır» gibi. Hakikatte ise Ahme- din hastalığı bir nefes darlığı 1- di, yüksek dağ havası ona yara- dı; Mehmedin hastalığı ise ve- remdir; rüzgârlı ve sert hava o- nu berbad edecektir.» muharri- rin dediği gibi bize kendi psikolo- jimizden gelen bir eğitim ve öğ- retim teorisi lâzımdır. Kadircan KAFLI Misir Valide Kraliçesi Mısır Kralı majeste Faruk'un valdeleri Kraliçe Nazlinin oa beş gün oturmak ve istirahat et- mek üzere 'şehrimize - geleceği haber alınmıştır. —( TAKV z RUMİ | NİSAN 1949| Hicrt 1365 1568 vsar | 15 a 2 16 CUMA Kasım 159 - Ay 4 - Gün 105 Vasati —Ezani Güneş 5 20 10 33 Öğle 2 W S 27 15 58 9 10 18 49 12 20 26 1 37 3 36. 8 49 ( Nöbetçi eczaneler & 15-4 - 949 Aksaray — : Cerrahpaşa A4lemdar — » Cağaloğlu Bakırköy : Merkez Beşiktaş * Nail Halit Beyazit : Yeni Lâleli || Beyoğlu — 1 Galatasaray Eminönü : İstanbul BEyüp * Ayvansar Galata * Karaköy Kadıköy * Merk Küçükpazar : HBasan Hulüsi ” : Necdet Pkrem Bi 4 A. Çürükçüyan Taksim : Ertuğrul * . İ İsmet Ec. Üsküdar —: Çamlıyurt