SAYFA 14 — Çalışırı: — Taşkışlay fanız! Hatıralarını toplamak istiyor muş gibi durumsadılar, Kâzım efendi kaba, kırmızı dudakları- Bi gülümsemiye zorliyarak hiz- Ja ayrıldı. Günlerden pazar olduğu İçin, mahkemede bir kaç ilâm hazır- lamaktan başka görülecek 'va yoktu. İkindi üzeri Şeyi lâm kapısına uğrıyacak, oradan Taşkışladaki tabur kumandanı- hI görmiye gidecekti. Mahkeme kâtibi Hasan Hüs- Bü efendi ile ertesi gün görüle- cek düvalar üzerine İstişare et- tiler. Hoca neğeli idi. Kahve si- gara içip bir iki ziyaretçi ka- bul ettikten sonra tülbent sarı- ğim düzelterek ayaklandı. Süley maniyede — «Meşihat dairesine» vardığı zaman, ikindi olmamış- tı. Fetva emini Halil efendinin «nümizaç» olduğunu söyledikle- Fi için, geri döndü. Sabahki yağmur ve- boradan gonra açılan havada, cıvıl civil Bün ışığı kaynaşıyordu. Unkapa nina inerek bir arabaya — bindi. Taşkışla önüne geldikleri za - man, gün hayli ilerlemişti. Ta- bür kumandanı Raşit ağanın o- dasında olduğunu söylediler. De nize bakan bol ışıklı geniş oda- da aşağı yukarı gezinen alaylı binbaşı, efendinin geldiğini gö- Tünce kızardı: Tokalaşarak yan yana oturdular. Hoca, başlan- Bıç olsun diye yutkundu: — Derdi olan dermanını arar mış. İşte yine geldik, — Biz de, şimdi cenabınızı düşünüyorduk. — Eksik olmayın. Vallah iki arada kaldık. (gülümsedi) ca- mam, şu <Emrihayr» için... — Rüfekaya selâmınızı söyle- dik ve: Ağa hazretleri, elden geleni elbet esirgemiyecekler dedik, Keyiflenen ümmi binbaşı ke- Bik kösik öksürerek el çırpmış- tı. Giren emir neferine iki kah- ve ısmarlıyarak hocaya döndü: «Evvel ve âhır yapabileceğimizi göylemiştik efendi> dedi: — Taburumuzla ancak Beşik- taş caddesini sed eyliyebiliriz ve gelip geçmek istiyen olursa mümancat ederiz. — Ya muvaffakiyet müyesser olursa? — O zaman gelir Sultan Mu- Tat hazretlerine biat ederiz (göz lerini açtı) Süleyman paşa haz- retlerinin mahpesten kurtarıla- €ağını ve emir ve kumandayı deruhte edeceklerini söylemişti- niz! — Elbette- ona ne - şüphel kendilerile üç defa görüşüldü ve bu husustaki tavsiyeler kâmilen yerine getirildi. Vaktile Süleyman — paşanın maiyetinde vazife gören saf as keri aldatıp yola - getitebilmek için, yalan söylüyordu. Sarkık bi yıklbı, yanık “yüzlü binbaşının kaba dudakları — gülümsemişti. Emir neferinin getirdiği teneke- 'den kahve tablasını davul sarık lh misafirin önüne sürerek sesi- ni pesleştirdi: — Müşir paşa hazretleri bu hayırlı işi üzerlerine almışlarsa, uvaffakiyet mutlaktır efendi. — Daha dün akşam mahpus bulundukları höcreye gittik ve kendilerile son defa görüştük. — Demek divanıharbde eliniz yar? — Ne demek ağa hazretleri: Elbet var, Hamiyetperver zabit y » da uğriyacak- Yazan: BEHÇET SAFA — Noteri ziyarete giderken #nu yapayalnız bulacağınızı bili yor mü idiniz? — Hayır, katiyen, — Tekrar edeyim ki yine ya- lan söylüyorsunuz. Çünkü o gün sabahleyin noterden - öğleden sonrası. için randevu İstemişti. »iz. Noter Tahir Şinasi size kâ- tibi vasıtasile o gün yazıhane- #inde yalnız olacağını ve çalışa- Cağını, ertesi gün geçmenizi bil dirmiş, daha da söyliyeyim mi? Bâtip canınız sıkılmasın, o gün kabul edilmiyeceğinizden üzül- miyesiniz diye bu tehirin sebi bini de izah ederek kâtiplerin evvelden yazıhanede olmadıkla- Tını, kendisinin de bir iş için dışarı çıkacağını haber vermi; Böyle mi? Yoksa kâtibi çağır tıp önünüzde teker teker he ni söyleteyim mi? ır.., Hepsi doğ; Ze şunu ihtar etmiye mec burum., Bugüne kadar sistemli glarak hakikatleri benden giz- Tediniz, Şimdi size başka bir nok tayıt ihtar edeyim, Dikkatinize koyuyorum. Cünkü çok mühim İSULTARN WAMİDEN | K ABUSLARI KA Müşir Paşa hazretleri hu hayırlı işi üzerlerine almışlarsa muvaffakıyet mutlaktır. Tefrika No. 43 lerimiz yekdiğerile - müsabakat edercesine muavenete gitap edi iyor ve her türlü kolaylığı gös-| termekte asla tereddüt etmiyor lar. (Gözlerine baktı) İşte ce nabı şerifiniz dahi! | Bir an için susmuşlardı. Göz- | lerini deniz tarafına çevirdiler Çamlıca tepeleri ve Kuzguncuk sırtındaki Hüseyin Avni paşa korusu yemyeşil - görünüyordu. Mavi suları yararak akıntı yu: karı tırmanmıya - zorlanan Bir | vapur ve iki yelkenli vardı. Sü- leyman paşanın kılıcını koltuğu nun altına sıkıştırarak, Sultan Azizin yüzüne karşı: «Seni mil-| let istemiyor!> dediği - Dolma- bahçe sarayının - kurşun - kaplı dam çatısına baktilar: İşte, Sul tan Muradı oradan, bitişikteki veliaht dairesinden alarak, dışa rıda araba içinde bekliyen se-| rasker Hüseyin Avni paşaya tes | lim etmişlerdi. Bosna isyanı ile | Karadağ ve Sirp harblerinde ne ferlikten binbaşılığa kadar yük- | selmiş olan alaylı binbaşı, göz- lerini çevirerek — kirli " döşeme tahtaları üzerine indirdi: -Kor- kunç! Taburdaki zabit arkadaşları- na bir şey açmamış - olduğunu düşünerek titredi. Hepsi de ye- ni yaka, tecrübesiz çocuklardan ibaretti. Daha taburu harb cep- hesinden Taşkışlaya nakledilir edilmez, eski bölük ve takım ku mandanları birer ikişer ayıkla- nıp hiç tanımadıkları kıtalara verildikleri için, bir köşeye çeki lerek dert yanacak ve gizli sır verilebilecek Aafkadaşı yoktu. Moskof kâfirinin İstanbul kapı- S1 sayılan Ayastafonosa kadar gelebilmesine sebep olduğuna inandığı İkinci Sultan Hamidin padişahlıktan atılarak cezalan- dırılmasını da, istiyordu: İhtilâl patlak verdiği anda, emir almış gibi davranarak taburunu Be- şiktaş caddesine — indirecekti: «Elden gelebilecek olanı evvel- cede söylemiştik efendi> dedi: — Yalnız, sabah namazı vak- ti, alaca karanlıkta hareRet edil melidir. — Gün doğuşuna kalırsa as- ker talime çıkar ve toplayıp in- mek güç olur! İki ay evvel, geçen mart ba- Bında- imzalanan Ayastafanos muahedesinden sonra, kova kal paklı Kazak zabitlerinin İstan- bul caddelerinde dolaşmıya baş ladıklarından - şikâyet ederek dertli dertli bakıştılar: Bu yü- rekler yaralıyan acı hallere hep © Sultan Hamit sebep olmuştı Vakit ilerliyordu. Batmıya gi- den güneşin Üsküdar ve Bey- lerbeyi kıyısındaki evlerin cam- larında kızardığını gördüler: Akşam oluyordu. Serasker kapı sına, mülâzim Saim efendiyi görmiye gideceğini hatırlıyan hoca: «Bizlere müsaade» diye- rek kalkmıştı. Kışla dışına ka- dar konuşa görüşe çıktılar, Ha- reket gün doğmadan evvel ya- pilirsa, talime hazırlanan aske- rini Dolmabahçe önlerine indir- menin kolay olacağını bir daha temin eden alaylı binbaşı, Kâ- zam efendinin elini tuttu: — Bekliyeceğiz efendi. — Allahın inayeti ile. — Aman dikkat edilsin ve se- rasker kapısı işgal edilir edil- mez müşir paşa hazretleri ku- mandayı ele alsınlar. O anda bizlere dah talimat gelir ve em- Osmanlı devletinin ilk büyük zaferini teşkil eden Bursanın zaptı, yurdumuzun yeşil cen- netini haklı olarak ilk #payi- taht> yapmıştır. Eski yeni şehri bârt İnegöledek hep varı Kırıp geçirdik ağyarı Bursayı da yık tekrar yapa. Deyişini tarihlerimiz - adeta bir emri ilâhi sayarlar, büyük seyyah İbn-i Batuta Bursadan bahsederken şöyle der: «Bir beldei kebire ve âzime olup Milli Eğitim Bakanlığından 1 — 21642418 lira keşif bedelli VanErkek Sanat Enstitü- 4470 sayılı kanun hükümleri dahilinde ve kapalı zarf sü yapım usüliyle eksiltmeye çıkarılmıştır, 2 — Ihale 21 Nisan 1949 perşembe günü saat 15 de Anka- ra Evkat apartmanı 4 Üncü katta toplanavak Mesleki ve Tek- vik Öğretim Merkez Satın Alma Komisyonunda yapılacaktır, 3 — İbleye girebilmek İçin: â) — 14807.17 liradan ibaret makbuzunun, b) — 200000 Jiralık bina yapımını taahhüt edip, taahhüdünü iyi bir şekilde yerine getirdiğine dair aldığı belgenin, Odasından cağı belgenin, Teklif mektubu ile birlikte verilmesi gerekmektedir, ve şartlaşma çalışma saatleri €©) — Ticaret ve Sanayi mütcahhidi olarak 4 — Bu işe ait sözleşme evrakı ve resimler her gün Mesleki ve Teknik Öğretim- Yapı bilir, 5 — Teklif mektubunun © Jâzimdır. 6 — Postada vaki olacak gecikmeler kabul edilmiyecektir., Istanbui Cumhuriyet — Saycılığından Mâm : 48/12710 718 Bayılı kararnameye muhalif olarak francala satmak su. Milli Korunma kanununa No, 85 de oturur mahkemesinde len suçundan dolayı hareketine değişen 21/2, b0/6, 54/1 ve 63 maddelerine göre «50> elli ağır para cezasiyle cezalandır Te uyularak istenilen şekilde ha- reket edilir. — Devamı var — Tefrika No. 33 dir. Hâdiselerden anlaşılıyor ki noter Tahir Şinasi bey ile ran- devunuz salı gününe kalmış - ken siz onun yapyalnız bulundu ğunu öğrenince pazartesi günü öğleden sonra yazıhaneye düşü- yorsunuz, Buna ne dersiniz? — Ne yapıp yapıp metresim i- çin o gün para bulmam lâzım- dı. — Bulabildiniz mi? — Hayır, bulamadım. Çünkü Sinasi bey vermedi. onra nefes nefese, telâşla 1- lâvo etti: — Sakın parayı alamayınca noteri öldürdüğüme zahip olma- yasınız? ir; şimdilik kimseyi it- ham etmiyorum; amma güphe- lenmiye başlıyorum. Bu şüphe- lendiklerimin arasında sizin gi bi hakikati gizliyenler ancak başka çaresl kalmayınca itiraf edenler, uydurma tecavüz hâdi- Besi tertip edenler var! Haklı değil miyim ? — Peki, beyefendi; - fakat Noteri katletmekte benim ne menfaatim olabilirdi? — Bize başka bir gekilde ce- eRaraN CT O eee Haa — İKBALKALFANIN de yayınlanmasına dair sözü geçci Bün ve 48/1013 sayılı karar kesinleşmiştir, vap vereyim: Ya İsmail Hakkı ile iş birliği ederek uydurma bir tecavlz hâdisesi tertip etmekte 'ne menfaatiniz vardı? Merakını zı teskin edeyim: Malsadınız i- kinci - vasiyetnameyi — ortadan kaldırmaktı. Birincisini de yo- kettiniz mi? Zaten İkbal Kalfa- nin en yakını olmak dolayısile mirası size kalacaktı. İkinci va- siyetnameyi açmamışsınız gali- ba... Ne olur ne olmaz, belki tertip ettiğiniz tecavüz hâdisesi muvaffak olmaz da notere vasi- yetnameyi teslim etmiye mec- bur olursunuz korkusile olacak, Peki, size bir gey sorayım: Bun dan sonra mali vaziyetinizi na- sıl yola koymak, nasıl idare et- mak niyetindesiniz? — Eskisi gibi. Şimdiye ka- dar kendimi nasıl idare ettimse, yine öyle. — Bu da yalan, Çünkü defter lerinizin incelenmesinden anlaşı hyor ki vâkaa işiniz iyi gidiyor. Zarar etmiyor, hattâ mühim miktarda kâr ediyorsunuz, Am- ma metresinizin lüksü yüzün- den o kadar büyük bir masraf içindesiniz ki bu kâr yetmiyor, ihaleden bir saat evvel komisyon Başkanlığınâ makbuz mukabilinde verilmesi veya gelmiş olma- Şehit Muhtar caddesinde ekimek, ikola oğlu 1910 doğumlu İstayro Maçi kında 3005 sayılı kafun gereğince İstanbul Asliye (9) cu ceza 'apılan durüşma sonunda: Suçlunun masına, ve hükmün kat'ileştiğin- YENİ Vilüfer hanım tarafından yaptırılmış olan Taş köprü, — Allam'ı çarşuları lâtif ve zokakları fa- sihtir. Her taraf bostanlar ve meyah-ı cariye ile muhattır. Haricinde şedidülharare bir su ceryan edüp büyük bir havza munsap olur. Bunun Üzerine, biri zükür, diğeri inasa mah- sus olarak iki bina yapılmıştır. Şifa bulmak maksadile bu kap- hcaya azimet ve hattâ bazıları 'en basit aktardan ve mobalden ihtiyarı sefer ve meşakkat e- derler.>» Bu kayıt ve daha birçok se- yahatnamelerin verdikleri ma BABAR YURDU d tablolarından — ursada Nilüfer lümat, — medresenin — fetihten sonra çok şenlendiğini göster- mektedir. Roma ve Bizans de- virlerinde Keşiş dağındaki ma- nastır ve kaplıcaları - civarın- dan oldukça rağbet gören Bursa, Türk gücünün merkezi olduktan sonradır ki, şehirci- lik bakımından ileri hamleler kaydetmiştir. Bügün beynelmilel kayak mü sabakalarının — yapıldığı — Ulu- dağ, tarihci Strabon'a göre vaktile eşkiyalar — yatağı idi. MUZUN Kleorn adındaki bir eşkiya ile Roma devleti bile başa çıkama mıştı. Uludağ, Bizans zamanın da rahiplerin ikametgâhı ol - muştu. Bursanın her adımı, bir tari- hi hâdisesini hatırlatmaktadı Resmini koyduğumuz Simav nehrinin en büyük kollarındani biri olan Nilüfer çayı da bun- lardan biridir. Orhan Gazinin validesi Nilüfer hanımın yap- tırdığı köprü yüzünden kendi adı da nehire ad olmuş bulun- Beçii teminat mektub veya 1949 yılı — için inşaat tasarılarlle, keşit içinde 'Bakanlık n İşleri — Müdürlüğünde görüle- (3968) aykırı hareketten suçlu — Tak- Beyoğlu Ferldiye caddesi hak- Sabit görü. uyan Millâ Korunma kanunun lira 'n mahkemeden verilen 13,12.948 — 4402 — Bugüne kadar onun masrafları sizin bütün kârınızı eritip bitir- dikten başka üstelik aileden mi- ras kalan servetinizi de sıfıra indirmiş. Böylece parasız kal- mışsınız, Geçiminiz yalnız tica- rethanenizin - gelirinden ibaret. Şimdi bu durumda kadının sizi bırakıp başkasına bağlanmasın dan korkuyorsunuz. Halbuki o- nu giddetle sevdiğiniz ve her şe yi göze alacak kadar meclüp ol- duğünüz anlaşılıyor. Siz de bunları biliyorsunuz, değil mi? Eskisi gibi geçinip gideceğinizi söylemeniz mânasızdır. Haki - katlo alâkası yoktur. Öyle de- ğil mi? — Son zamanlarda bir hesap çıkartamamış, mali durumumu incelememiştim. Doğrusu köş- kü, mobilyayı, büyük masrafla- rı yaptıktan sonra onun geçimi ne varidatımın kâfi geleceğini Banmıştım. — Amma görüyorsunuz ki çoktan aldanmışsınız. Bütün ü- mitleriniz, tahminleriniz. boşa çıkmıştır. Hele pazartesi günü nasıl bir. durumda — olduğunuz daha iyi anlaşılmıştır, sanırım. — Anlıyamadım efendim, Pazartesi günü Sevim, te- lefonda sizden beş bin lira iste medi mi? Acele ve muhakkak bu parayı temin etmenizi isteme di mi? — Bvet, maktadı $)| Tekel Genel Müdüriuğü İlânları T Elli bin top Siga a Kâğıdı Satın Alınacaktır Malzeme Aluım Ş 1 — Mevcut şartnamesi mucibince 22000 topu 25 28000 topü 30 tefrikli olmak Üze adi pazarlıkla satın alinacaktir. 2 — Pazarlık 17/5/949 salı Müdürlük Malzeme Alım Şubesin; 3 — Şartnameleri her gün si uübesinden : tefrikli ve 'Te cem'an 50.000 top sigara kü- Bgünü saat 10 da Kabataş Genel deki komisyonda yapılâcaklır, Özü geçen şubede ve Ankara, İz- mir Baş müdürlüklerinde görülebilir. 4 — Isteklilerin belirli gün Ve saatte 140.000 iralik geçici güvenme parası Ve kanuni vesaikle birlikte mezikür- » komlayona Müracaatları İlân olunur. 5 — Idâre kismen veya tamamen veya kisım kısım ayrı ay- Tı taliplere ihalede serbesttir. * — w4 — Malzeme Arımı Şuvesinaen Gulcame 1hata Malzemenin cinsi mikları —— parası tarihi — yunu — saali Nişasta kola BU ton — 4120 lira — ZZM YAY Cumla — 10,15 Kiorat dö potas — 100 ton — Y00 lira — 60049 Cuha — 10 1 — Yukarda ins ve migtarı yazılı malzeme pazarlıkla sa- tın alnacaklır. » 2 — Pazarlık hizalarında göst taşta Genel / Müdürlük binası nusyonda yapılacaktır rilen gün ve saatlerde Kaba- Ja Malzeme Alım Şubesindeki Ko 3 — Şartnameler her gün sözü geçen şubede görülebilir. 4 — istekitlerin beliril gün ve saatlerde hizalarında göste- rilen güvenme parası makbuzu ve kanuni vesikaları ue birlikte mezkür komisyona müracaatları ilân olunur. 8 — İdare kısmen Veya tamamı taliplere ihalede serbesttir. — Pazartesi sabahı sizin çıl- dırasiye sevdiğiniz kadın, arzusu acele yerine getirilmiye- cek olür kacağını teh dit olarak ileri sürüyor: Bu hal de şaşkın ve perişan notere baş yuruyor ve köşkün ipoteği kar- gıliğı olarak beş bin lira almak istiyorsunuz, Hattâ bu teşebbü Bü Sevimin telkini ile yapıyor- Bunuz, Doğru değil mi? — Evet efendim, doğru. — Amma Tahir Şinasi bey ka bul etmiyor. Teklifi reddediyor, değil mi? — Evet efendim, Hâkim yerinden kalktı ve A- N Şerefin karşısına dikilerek: — O halde bu Sevim denilen kadın; pazartesi günü borçları- ni ödiyecek parayı nereden bul- du? Hacizden, skandaldan yaka sını nasıl kurtardı? Nasil öde- di? — Bilmem efendim! — Bilmez misiniz? Ben söyli- yeyim: Sen bu beş bin lirayı Ta hir Şinasi beyin yazıhanesinden kaldırıp Sevime teslim ettin, Metresine sen verdin. Ali Şeref gaşaladı. Dili titri- yordu: Daha kuvvetli bir delil de ister misin? Noterin kâtibi, Ta- hir — Şnlasi beyin — kasasın- daki paralardan birinin yırtık olduğunu ve gomalı kâğıtla ya- pıstırılmiş olduğunu hatırlıyor. eğer a sizi bır (4820) — ” ——— ——— — — — ——— Bu para memurlarımız tarafın- dan, Sevimin borçlularından bi- rinde bulunmuştur deki paralardan biri bu Yüni senin çalmış olduğun beş vir Sevimin ev idi, bin liranın bir parçası me götürüp teslim ettiğin para- an biri. Hayır!,Hayır. — Hayı? da,ne demek? İşte isbatı. - Amma hâkim bey... pazartesi günü Sevimin hiç gitmedim, Ben evine — İnkârdan başka bir şey söylemez misin sen? Hâkim artık karşısında bir sa nık değil, bir suçlu gördüğü için ona «sen> diye hitap ediyordu ve Ali Şerefi bu hitap da ayrıca gaşırtıyordu. Bununla beraber: — Rica ederim, dedi. Bir da- ha Sevime sorunuz. Beni pazar- tesi günü öğleden sonra görmüş mü? — Bu paranın senin tarafın- dan temin edildiğini ve kendisi- ne bizzat senin tarafından pa- zartesi akşama doğru teslim e- dildiğini söyliyen ve bana söy- liyen odur. - Allaha kasem ederim ben onu o gün görmedim. İnkâr, Boyuna inkâr. Evet amma inkâr bir delil, bir isbat değildir ki! Peki cinayet günü öğleden sonra — nerede idin? “Devamı var) Yazan: Eski bir pehlivan Şimdi kurt kap Kazıkçının bu seferki - hasmı hakikaten iyi bir pehlivan oldu- ğunu gösteriyordu. Hücumdan yana zerre kadar Kazıkçıdan geri kalmıyordu. Kazıkçı Kara Bekiri eğer kazalıyacak - olure ne büylük bir geref kazanacağı- nı pek iyi takdir ediyordu. Bu kadar güzel ve heyecanlı cereyan eden güreş. seyircileri heyecandan heyecana sürüklü- yordu. Birden hiç kimsenin ümit et- mediği bir gey oldu. Kazıkçı Ka- ra Bekir dalayım derken ayağı ıslak çimenler üzerinde kaydı ve yüzükoyun yere düştü. Has- mı da bu fırsatı kaçırmıyarak hemen üstüne atıldı. Bekirin kollarının da yana açılmış olma sından istifade ederek kurt ka panını aldı ve 130 okkalık vü- cudiyle Kazıkçının üzerine a- bandı. Koça meydan derin bir sessiz li tü. Kazıkçı Kara Bekirin hakikaten zor bir duru- ma düşmüş olduğunu — herkes görmüştü. Acaba bundan kur- tulabilecek miydi? Birçok kimseler buna pek ih- timal vermiyorlardı. Kazıkçı fe- 'na bir kapana kısılmıştı. Eh, ne de olsa iki saat durm: dan güreşmiş, birbirinden çe- tin rakiplerini birer birer yeı rek ortadan çıkarmıştı. En belâ- lısına da en sonunda - çatmıştı. Bir de aksi gibi ayağı kâymış ve kendiliğinden yere düşmüş- tü. Şimdi de kurt kapanında idi. Ve sırtında şaka değil, tam yüz otuz okkalık bir pehlivan var- d, Bu sırada Mehmetle öbür k lü atı da ödül yerinden çözmüş lerdi. Merkep arabasına doğru gitmeden öteki biraz — duraladı. Mehmet sordi — Ne o ağa? — Şu güreşe — Ne var ki? — Kazıkçı alta düştü. Kurt- kapanına girdi. Biraz beklesek mi dersin? baksana! — Ne bekliyeceğiz? — Akköylünün durumu fena İstersen biraz bekliyelim. Belki de yenilir. Memiş bir defa bile başını çe- virmiye lüzum görmeden: — Haydi, haydi! dedi. O ne kurt kapanlarına girmiştir. — Ona bu kadar inanıyorsun demek! — Ben malımı bilirim, Haydi, işimiz var. Merkep arabasındaki kumaşların düşmemesi için şun- ları sağlam bir iple bağlamak lâzım., — Sen bilirsin! Atı öbür ödül hayvanlarının €n önüne bağladılar. Sonra da iyat Yeni Neşri - epilurreşad Bü yüksek ve ilmi — mecmuanın 36, cı Sayısı çıkmıştır; mündereca tı: 1 — Beşerl ve âlemşumul din, 2 — İslâm mezhepleri arasında ay nlıklar ve birleşmeler. 3 — Namaz da kuran meselesi hakkında — ilmi tetkikat, 4 — Dünya — Müslüman Birliği, 6 — Lâiklik dine tahakküm değildir, dini müesseselerin istiklâ- lini tanımıyan zihniyet. 6 — Hin. distan İslâm Üniversitesi. T — İs- lâm dünyasından — haberler, 8 — Münâsız sözler, saygısızlıklar. — | Yüz yılımızın Sosyoloji | nazariyeleri | H ncü kitap Harvard Üniversitesi — Sosyoloji Pafesörü Sorokin'in <Yüz zın Sosyaluj! Nazariyeleri> adlı © erinin Üçüncü kitabı da Münir Ra şid Öymen tarafından — Türkçeye Şevzilmiş ve neşredilmiştir. Bu e| sekiz. dile çevrilmiş, Amerlkca, vpa ve Asyada onbinle okunmuştur, Bi efendi san tarafından p YesorLmüz tarafından Alku clatak vasıflandırılan Soro - kin'in adı geçen eserini bir baş- ka Profesörümüz de — «baha biçil- mez eser> şeklinde vasıflandırmış tır. İçtimal hâdiseler ve — meseleler kargısında düşünüp hareket et - mek ihtiyacında bulunan — bütün okuyan ciddi münevverilerimize e- seri tavsiye ederiz. -a Satılık Vatka Şehremininde Müracaat Malzeme Kontr 3656 sayılı kanunun 19. ğine yüksek okul mezi mur alınacaktır. ve asşkerlik ödevini ifa etmiş bul derile birlikte en geç 1141949 daki Gençi Müdünlük merkezine Şapkalı, İngiliz mamulâtı, yedek motörlü işler bir vaziyette vatka imalâhanesi Karaköy Sakarya Kundura uncu maddesi dahilindeki (D) ü n tunlarından ve İngilizce lisan bilen bir m sindeki evsafi halz | Memurin kanununun 5. inci maddesindeki ı İSAN 1049 GEZRAMAZAN gy * Tefrika No. 44 anında idi, sır- tında 130 okkalık pehlivan vardı viran merkep arabasının Üzerin- den ip &tarak kocaman bir denk teşkil eden kumaş toplarını sıkı #ıkı sarmaya koyuldular, Kazıkçı Kara Bekir yerde on dakika kadar hemen hemen ha- reketsiz kaldı. Bu esnada hasmı onu bütün kuvvetiyle eziyor, bi- tirmiye çalışıyordu. Bu sayede Kazıkçının pes etmek mecburi - yetinde kalacağına emin bulunu- yordu. Pes etmiyecek bile ols: takattan düşecek, o zaman onu Çevirip yenmek artık bir çocuk oyuncağı olacaktı. Kazıkçının kurt kapanından kurtulmıya hiç teşebbüs etme- mesi, hasmmna rahat rahat is- tediği gibi çalışmak ve oyun tat- bik temek fırsatını vermesi pek çok kişiyi de aym kanaate sev- ketmişti. Bunlar da Kazıkçı Ka- ra Bekirin artık tüknemiş oldu- ğu kanaatine varmış bulunuyor- lardı. İşte hemen hemen herkesin ü- midini kesmiş, yahut kesmek ü- zere bulunmuş olduğu bu sira- da Kazıkçının birden harekete geçtiği ve yerinden sanki sırtın- da yüz otuz okkalık bir pehirvan Yyokmuş gibi rahatca ayağa kalk tığı ve bir silkinişle kurtuldu- Bu hayretle görüldü. Kazıkçı kurtulur. kurtulmaz çırpındı ve ortalığı çınlatan bir nârâ attı — Hayda be pehlivan! Onun bu çırpınışında ve nâ- rasında herkesin anladığı bir mâna vardı. Kazıkçı bu nârâsi- le: — Haydi bakalım. İşte bü- tün yapacağını yaptın. Hiç bir Bey de elde edemedin, Şimdi sı- ra benim... Kolla kendini!> de- mek istiyordu. Kazıkçının bu şahesor kurtu- luşunun hâlâ şaşkınlığı - içinde bulunan hasmı da bir nâra ile cevap verdi: — Hayda maşallah be Bekir pehlivan! O da bu suretle kendisini, gös terdiği oyun ve ustalıktan dola- yı takdir etmekte olduğunu id- dia etmişti. Halka gelince evvelâ hayret- ten donakaklılar. Sonra da bü- tün kuvvetleriyle Kazıkçıyı al- kışlamaya ve haykırmaya başla- dılar: — Yaşa Bekir pehlivan! — Varol Kazıkçı! — Ö'ne kalkıştı be! Güreş yeniden ayakta hızla başlamıştı. Yalnız bir fark var- di. Kızıkçınm hasmı artık hücu- mu bir yana bırakmış, gerili du. Kazıkçı Kara Bekirin, ne ol- duğunu, onu yenemiyeceğini an- lamış olmalıydı. Artık yalnız ye- nilmemiye bakıyor gibiydi. (Devamı var) |OKUYUCUKA P DİYOR Ki ) Vakıflar idaresinin dikkat nazarına AÂşir Efendi caddesi Katırcı- oğlu han numara 10 da Abdul- lah oğlu Nuri Sevilden aklığı- mız bir mektupta, Şehzadebaşı camii- helâlarının temiz tutulma dığından şikâyetle deniyor ki: «— Zaman zaman ecnebiler ta rafından ziyaret edilen bu gibi tarihi eserlerimize — alakahların ehemmiyet vermeleri lâzım gel - mektedir. Bu hususun, alâkalı makamle rın dikkat nazarına konulması- ni rica ederim. PPT ÇAMAŞIR TOZU KİRSİL Çamaşırları parçalamaz. Ie ke bırakmaz, kolay temizler, Ömer Muharrem sabunu ZAYI İstanbul Erkek Lisesinden 948-940 yılına ait almış olduğum pasomu zayi ettiğimden muteber — değildir. /A No, 1866 Semih Ozangil İmalâthanesi satılıktır, Mağazası Tel: 43066 ol Şeti Alınacak Devlet Hava Yolları e Genel Müdürlüğünden eeti geti. olan funan İsteklilerin ellerindeki belge- kadar — Ankara,. —Hi günü akşamına müracaatları,