S SAYFA : 2 Fi — Çeviren: N. K. — Huristiyan demokratların şefi olan Otto Nuschke ile yine ayni partinin u- mumi kâtipliğini vapan George- Dertinger, batı işgal kesimine geçerek, bazı siyaset adamlarına, Moskovanın, kendilerine dikte eti nutukları- ni zorla dinletmiye çalı- şıyorlar. Batı işgal bölge sinin askeri — valileri, bu adamların seyahatine pe kalâ mâni - olabilirlerdi Fakat onlar, bu cih: sakınmak suretile, yok ki, daha Harekct “faraı takip ol miş oldular. Zira bir ta- kım - zavallı mahlüklar- dan ibaret bulunan bu «kuklalar», Sovyetlerin, Alman dâvasını halledip barışı korumaktan başka bir düşünceleri olmadı- gını tekrarlayıp duruyorlar lmanyada Rus manevra Aıı. diğer memleketlerde olduğundan farksız bir surette inkişaf etmektedir. Al- man komünistlerinin - kullandık- ları ta'biye, Fransız ve İtalyan ko münistlerininkinin aşağı yakarı aynıdır. Burada barış taarruzu- u idare edenler, sosyalist koml- nist partisile «Volkrast> partisi dir. Artık Stalin şimdiye kadar demirden bir kafeste mahpus tut tuğu «Siyaset papaganlarını> sa- hvermenin zamanı geldiğine ka- aat getirmiştir. Bundan böyle Kremlinin nazarında iki insan kategorisi vardırı En ufak bir menfaat uğrunda memleketlerini Batan sözde evatanseverlerle», batı âleminin yeniden teşkilâtlan masına çalışan <muharipler»... Öyle görülüyor ki, bugün Al- manyada komünist öfkesinin do- u dizgin boşalmasına sebep olan bir hâdiso mevcuttur: Artık kö- tü niyetin, bol bol tırpandan ge- çirdiği namuslu kişilerin bereket NN hasat zammani, kolay kolay, bir daha geriye gelmiyecektir. Bu- nunla beraber Ruslar, bu uğurda ellerinden geleni yapmaktan bir an fariğ olmuyorlar. Rus manevrasının ikinci safha mına gelince, bu mevzuda Stalin, doğu mıntakasındaki Hiristiyan - demokrat partisile liberal - de- mokrat partisinin liderlerini f: aliyete geçirmiş bulunuyor. Hıris tiyan - demokratların şefi - olan Otto Nüschke ile yine aynı par- tinin umumi kâtipliğini yapan George Dertinger, batı işgal ke- #imine geçerek, bazı siyaset a- damlarına, Moskovanın - kendile- rine dikte ettirdiği nutuklarını zorla dinletmiye çalışıyorlar. Ba- 'tı işgal bölgesinin askerf valileri, bu adamların seyahatine pekalâ mânl olabilirlerdi. Fakat onlar, bu cihetten sakınmak suretile #üphe yok ki, daha makul bir ha reket tarzı takip etmiş - oldular. Zira bir takım zavallı mahlüklar dan ibaret bulunan bu - e«kukla- lar>, Sovyetlerin, Alman dâüva: nı halledip barışı kurmaktan baş ka bir düşünceleri - olmadığını tekrarlayıp duruyorlar. Yine bu «kuklaların» iddiasına göre Mos kova, Rus ve Amerikan kuvvet- lerile Fransız ve İngiliz orduları- Dın Almanyadaki işgal bölgeler ni derhal terketmeleri - gerektiği fikrindedir. Bundan başka Rusların, Al - manyayı istiklâline kavuşturmayı düşündükleri de rivayet olun - Maktadır. Bu görüşe, bir çok si- yaset adamları, iktisatçılar ve Profesörler de iştirâk etmektedir. Buna en çok taraftar bulunan fikir adamı Avgsburg Üniversite- Eİ tarih profesörü Ulrich Noack Ht Yazan: Esat Mahmut KARAKURT — Yolları bilmiye hacet yok burada! Dağda her geçit bir yoldur. kızım. — Yürür giderim. Hem bu sefer aşağı doğru ine- ceğim, Hiç gitmedim o tarafla- ra! — Çoban köpeklerine rastla- miyasınız! — Kalın bir sopa alırım yanı- mu! Ekrem onu, entarisinin yarı çıplak bıraktığı - omuzlarından tutarak, içeri doğru götürüyor. — Faydi bakayım, sen gim- di odana dön ve gözlerini ka pa!... Yarın sabah sana gördü- ğün rüyaları soracağım, Kız, israr etmenin - faydasız olduğunu anlıyarak, boynunu büküyor, Başını eğiyor ve sade- ce, ancak İşitilebilecek hafif bir KTIBASLAR | Rusyanın sulh taarruzu karşısında Almanya tır. Bir Alman gehrine — Naühel- mer Krelss adında bir kulüp sisine muvaffak olan profesöt Noack, geniş ölçüde Rapallo'nun siyasetinden mülhem olmakta ve Almanyanın Rusya ile sıkı bir takım iktisadi münasebetlere gir medikçe refaha kavuşamıyacağı- ni İleriye sürmektedir. Almanyanın rövizlonu meselesi Vaktile nasyonal - Sosyalizmin emperyalist siyasetine - fazlasile yaklaşan bu iddlalar, la kaçmıyor. Daha deri Kurt Sehumacher, ikinci en- ternasional'e bağlı bütün sosya- list partilere 12 sayfalık bir muh tıra göndermişti. Bir vesika ma- taşıyan bu mühtıranın hiyetini gâayesi; Alman milliyetçiliğini a- levlendirmek ve Almanyanın re- vizlonu meselesini ele almaktır Şimdiki halde, Alman politikacı- larını fazlasile ilgilendiren nokta, Ruhr havzasıdır. Bu durum kar- şısında — Birleşmiş Milletler, Al- manyayı batı birliğine sokmıya gayret etmekle beraber tetikte kalmayı en makul bir. hareket sayıyorlar, Zira Almanyanın, Av rupa birliğine bir defa dahil ol- duktan sonra, tekrar bir üÜstün- lük duygusuna kapılması da ihti- malden uzak değildir. Daha gim- diden bir çok Alman diplomatla- rı, Avrupa birtiğinin «Sulh yoli- le>, dünya yüzünde tekrar hâki- miyetine imkân veren bir sıçra- 'a tahtası olabileceğini gizlem!. yorlar. Bu yüzden değil midir ki bir çok askeri müşahitler, Alman milliyetçiliğini sımsıkı bağlama- 'nin ancak Fransa İle İngilte: rasında bir iş birliği kurmak yesinde mümkün olacağını iddia ediyor; barışa dayanan bir siya- Bet güttüğü zehabını uyandıran gözde insaniyetçi bir âikidenin sa- hibi Moskovanın, bütün dünyayı | hâkimiyeti altına almadan önce derhal harekete geçmek geldiğini haykırıyorlar! «Journal de Genöve» den AA Türklüğe hakaret sanık- ları beraet etti muş olan dâvaya dün İ inci cezada bakılmışt ağır Mevzuu bahis yazıda suç teşkil edecek mahiyette bir ibare bulun- madığı ehli vukuf raporile tevsik edilmiş bulunduğundan dünkü cel- sede sanıkların beraetlerine ve der verilmis - hal tahliyelerine karar tir, “Kibar hırsız, dün emniyete teslim eldu Sabıkalı hırsızlardan — Müzaffer Aydın dün öğleden sonra Emniyet Müdürlüğüne gelerek — teslim ol - Muştur. Müzaffer, maruf bir alle- Ye mensup olup gangatervari hir - fızlıklar yaptığı için <Kibar hirsiz> diye de tanıtmıştı. Beleciye memur — ve müstahdemleri Derneği kongresi İstanbul belediyesi memur Müstahdemleri yardım derneği 949 saat 13.80 — da Belediye kurs salonunda Sedat E- yılı köngresi dün Timin başkanlığında — yapılmıştır. Yönetim kurulunun bir yıllık faa liyet Ve hesab raporları okunarak kabul edilmiştir. Raporda kong - renin kasasına arzedilen, — dernek Üyelerinin bakmakla mükellef ol düğü alle efradından herhangi b rısinin ölümü anında o Azaya ya- pıları 200 Jiralık yardımın 250 li - Taya — çıkarılması — teklifi grece kabul olunmuştur, sonra eski idare heyeti aynen tek rar seçilmiş ve kongreye son ve- Kon - rilmiştir. Li — Peki efendim diyor, siz na- sıl — isterseniz Birleşmiş Milletlerin dikkat nazarından as- geçenlerde Sosyal - Demokrat partisinin li- e a- Bundan 1$EHuR| - HABERLERİ - Mahrukat Ofisinin Balat fırını Bir Polonyalı Türk, furını taksitle satın almak istiyor Tasfiye halinde bulunan — Mah - rukat Ofisinin Balattakt fırınını al Mmak istoyen Polonyalı Türk, —dün Vali ve Belediyo Başkanı Dr. Lüt- fi Kırdar'ı ziyarot etmiştir. Po - donyalı, fırıni almak isteğinde sa- mimt olduğunu, fakat parası bulun madığı cihetle kendisine fırının tak gitle satılması hususunun temini - ni istemiştir, Vall Kırdar, Polonyalı — Türkün, bu teklifini memnuniyetle karşıla- dığınış fakat Ofisin tasfiye halin de bulunduğu cihetle taksitle ea- tışa imkân olmadığı: tir, Mısır çarşısındaki esnafın mukaveleleri Belediyece hazırlanan talimatna- meye göre, Munr Çarşısındaki dük- kânlar, ancak bakkallara, muhal deblci ve börekçilerle, baharatçıla ra kiralanmaktadır. Fakat bakkal dükkânı için müracaat edenlerden bazıları, mükavele — hükümlerine rinyet etmiyerek, manifaturacılık yapmaktadır. Bu vaziyet karşısın- da Belediye, mukavele hükümlerine ayları hareket edildiği için müs- teciri “mahkemeye vermektedir. Şikâyetci vatandaşlar Vilâyet Şikâyet Bürosuna — dün de üç gikâyet yapılmıştır. Bun » Jardan birisi İstimlâk Müdürlüğün den, diğeri İmâr Müdürlüğünden Ü çüncüsü de Tekel İdaresindedir, Denizyolları umum Müdürü Belediyede Devlet Denizyolları Genel Mü - dürü Cemit Parman, dün — sabah| Belediyeye gelerek rels muavinle-| rinden Müuhtar Acar'la görüşmüş tür. Tâzım e Hüseyin Paşa camiini Belediye aldı Atatürk — bulvarının — Unkapanı kısmında bulunan Hüseyin — Paşa camli, belediyece Evkaf idaresin - den 32500 liraya satın alınmıştır. Camlin karşısında bulunan arsa da 45 bin lira mukabilinde Evkaf İdaresi tarafından Belediyeye dev- redilmiştir. Canlı hayvan ihracatı Bir — müddettenberi — Ankarada, Ticaret Bakanlığı ile - temaslarda bulunan Ticaret Oflsl Umumt Mü- dürü, dün gehrimize — dönmüştür. Umum müdür bilhassa harice can h hayvan ihracının Ticaret — Otisi vasıtasıyla da yapılması — mevzuu üzerinde görüşmüştür. .Müsbet ne- tice elde edilmiştir. İhracat blihas sa Yunanistan ve İngiltereye ya - pilacaktır. Yanlış mal beyanından sanık bucak düdürleri Yanlış mal beyanında — bulün - maktan sanık Ortaköy eski bucak müdürü Hasan Tahsin ile, Kara - gümrük eski bucak müdürü — Rüş- dü Çelik'in duruşmalarına 9 uncu asliye cezada devam - edilmiştir. Bu celsede mahkemeye ibraz olu- 'nan vesikalar ve dinlenen şahitle - rin ifadeleri karşısında Rüştü Çe- lik'in isnad olunan suçü — İşleme- miş olduğu kanaatine - varılarak beraetine karar verilmiştir H. Tahsin aleyhindeki — dâvaya devam edilecektir, Yakalanan seyyar satıcılar Alemdar Nahiye müdürü Remzi Giray ve belediye zabıtasınca dün yapılan kontroller neticesinde ihti kâr yapan 30 seyyar satıcı yaka- lanmıştir. - Bunların 35 kuruşa al- dıkları spanağı 80 kuruga sattıkla rı tesbit olunmuş ve Milli Korun - ma kanunu hükümleri - gereğince haklarında takibata geçilmiştir, Tefrika No. 29 içinde, tek başına, sislerin yere inişini seyrederek yürüyüp gidi öyle yaparım — yor... Fakat nereyo gidiyor?. ben!... Hemen gimdi gider, uyu — Bu, üzerine basılmış ıslak çimen Tum!... lerin açtığı yol, kendini nereye Güvercin bileği gibi Üstü in- götürecek, bildiği bile yok! k, küçük, çıplak ayakları i- — Şairin dediği gibi, rüzgür, nere le, taşların Üzerinde titrek göl- — den eserse essin, hiç aldırış et- geler bırakarak, arkasına bak- maksızın, kapıyı eli ile itiyor ve meden Peşine takıl git! Ekrem de öyle yapıyor za- içeri giriyor. ten!... Tamamile her düşünce- den uzak, dudaklarında hafif * bir islık, büyük kuş kanatları- Kırbaçla dövülen adam Ayni gece, Ekrem hemen bir saattenbe- ridir, gökyüzünde bütün yıldız- yandığı bu ların, — kandil gibi parlak gecenin derin essizliği nin sürünüşü gibi, geffaf gece- nin bu eşsiz sessizliği içinde, a- ğir ağır, fısıldıyan yaprak sen- lerini dinliyerek, — meçhul— bir semte doğru yürüyor. No kadar gitti, nerelerden geç U, hangi yolu takip etti, farkın- da değil şimdi!... Yalmız büyük bildirmiş -| dikkatimizi çeviriyor. Bu D FELSEFE BAHİSLERİ ; AAADARAL ARARAAP ÜN aŞ Gibbon'un pek faydalı mulahazalarından Romanın en mel'un hüküm- darlarından bazıları ibbon, Romanın ilk im- paratoru büyük Augun tus ile yakın selefleri nkidi bir çok mülâha n ettiği sırada bazı sözler söylüyor ki faydası büyük tür: Roma tarihinin cinayet, cin- net, sefahat ve-rezalet devirlerin- de gahısların seciyesile, muhitin (yüni içtimat ahlâk seviyesi- nin!...) tesirlerini hükümet İdare sindo tetkik etmek için en elv rişli vukuat meydanina nazarı türlü yukuatı tahlil edip sebeplerini bulmak pek faydalı bir iş ve pek filozofca bir zevktir. Hususile felsefel tarih uğrunda ömür sar- fedenler için de en kiymetli bir (tetebbu' — etud) sahasıdır; fa- kat bu tetkikat yolunda filozofun kargısına çıkan ve zihnini şaşır- tan muammaların en - garibi en halük ve namuslu adamlardan en rezil ve ziyankâr adamların doğ- ması ve bu derece mel'un kimse- lerden de pek halük ve insaniyet N evlâtların zuhur etmiş olması- dir. Tarih', felsefi bir zaviyel na- zardan tetkik edip de bir ibret dersi bulmak istiyen kimse, bu zahiri ve bedihi garabeti ne gibi avamilo atfedileceğinde fena hal- de hayreto düşer. Biraz düşünülürse, bu mülâha- zalar, şahıs ile muhitinin yâni mensup olduğu ve içinde doğup büyüdüğü — cemiyetin birbirine karşı icra ettiği (mütekabil te- sirler) mes'elesine dayanır. Fa- kat benim zannıma göre bu da raset ile terbiye bahsine zihni- sürükler ve bu şeklinde de Mmes'ele kat'i bir surette halledil- miş olmaz. Çünkü dâhi adamlar muhitini değiştirebiliyorlar. Hat- tâ tarmı malşetimizi değiştiren ilmi bir kegif de öyle! Bu mes'eleyi burada müzakere edecek değilim. Yalnız Gibbon' dan nakledeceğim mülâhazaların daha iyl ve daha etraflı bir su- rette anlaşılabilmesi için zikinle ri bu mes'elenin künküne tevcih etmek maksadile bir işaret mek istedim, Nakledeceğim vul atta çok iyi niyetlerden ne fena neticeler çıktığını görecek- siniz ve çok halük ve melek has- let insanlardan ne derece alçak ve namussuz canavarlar doğmuş olduğunu da öğreneceksiniz. Bu garabeti neye atfedebileceğiz?... Felsefei tarihin en mühim mesele lerinden biri de budur. Gibbon Romalıların en bahti- yarane bir halde ömür sürmüş oldukları devri tâyin ediyor: (İnsaniyetin tarihi zapt ve rap ta alındığı zamandan bu güne kadar insanların en mes'ut geçir miş olduğu devri tahdit ve tâyin etmek lâzımgelse —hiç tereddüt etmeden— denilebilir ki: Roma imparatorlarından (Domisien — Domitien) in kendi hizmetkârla- rı tarafından — katledildiği tarih- ten (Kommodus — Commodus) un tahta çıktığı güne kadar ge- çen zamandiır. Pek geniş olan Ro ma imparatorluğu ülkesi vâkha mutlakiyet kudreti ile idare olu- nuyordu, lâkin o mutlakiyyeti i- dareye yol gösteren hasletler, fa- zilet ile hikmetti. Birbirini takip ederek hükümet riyasetine gelen Nerva, Trajan, Hadrien ve Anto- ninus'lar Roma ordularını metin (ve ayni zamanda nâzik ellerile zaptettiler (yâni askerlerin taş- kınlıklarına meydan vermediler, demek istiyor!). Ohların seciyye leri ve tavırları herkese —İster istemez— hürmet teklif ettiği i- çin sivil yâni mülki idare şekille- ri ve usul ve merasimi takayyüt- bir fıstık ağacının yaptığı köşe yi döner dönmez, geniş bir du- varla çevrili, ve duvarların için de, ancak ağaçların tepeleri gö- rünen, büyük bir koruluğ Tunduğu bir yere geli yor. Kendi kendine, «Acaba bu Tası nedir?» diye söylenerek etrafına bakınıyor. İn cin yok!. Kuşlardan ve kurbağalardan başka, tek canlı mahlâükun mev cut olduğunu gösterir bir hare- sezilmiyor. Eski İstanbul sa larının duvarları “gibi, bir sathı halinde gözün alabil- ine devam eden bu muaz- zam duvarların arkasında bir köşk mü, yahut meçhul bir sa- ra vcut? Yoksa, İstan- bulda iken kendisine - madenin civarında büyük bir çiftlikten bahsedilmişti. Acaba, bu bahsı dilen çiftliğin hududu mudur bu dağların arasında beton bir yol gibi upuzun devam edip giden duvarlar?... Fakat bir çiftliğe niçin bu kadar para sarfederek, düvar yapılsın?... Belki zengin bir yerlinin inşa etliği — büyük bir köşk var bu tasların arka- - | larınıfnhali ibad ve tesis etmedi r|ya!..; Gayet fazlletli bir prensin Yazan: l l*ılo?(ıl RIZA TEVFIK I le muhafaza edilebilmişti. Böyle prensler hürriyetten zevk alırlar ve kendilerini memleket kanun- larının mes'ul hizmetkârları ad- detmekle mesrur olurlardı. Eğer kendi zamanlarında yaşamakta olan Romalılar makul bir hürri- yetten mahzuz - olabilmek kabili- yetindo bulunaydılar, bu gibi im- paratorlar eski cumhüriyeti iade etmek şerefino lâyık adamlardı.) diyor. Bunun hulâsası şudur: İsimle- rini zikrettiğimiz imparatorlar, Vâkıa ahaliyi mutlakiyyet prensi bi üzere idare ediyorlardı. Fakat hüsnüsuretle, hattâ nezaketle Idaro ediyorlardı. Hükümeti mül- kiye, geklini muhafaza etmekte tekayyüt gösteriyorlardı. İdare- yi askeri bir diktatörlük şekline sokmak ellerinde iken kat'iyyen o hileye Meyletmediler, çünkü kendileri ruhen demokrat - idi- ler vo kanunun mes'ul hizmet -« kârları olmakla iftihar ediyorlar- dı. Eğer ahalide - istidat olsaydı hemen cumhüriyeti yeniden ihya ve iade etmekle geref kazanmı- ya lâyık adamlardı; demek çıkar. O halde ahali henliz tamamen de- mokrasiye ve hürriyete lâyık de- ğilmiş!... Benim — talebelik zamanımda (Tayms) gazetesinin muhabiri meşhur Boskoviç Sultan Hamit- le görüşmüş ve (Kanunu Esasi) salnamelerde matbu bulunduğu halde niçin meşrütiyete ruhsat vermediğini sormuş, Merhum padişah: (Ahali henüz sinni rüşde vasıl olmamıştır. Çocuğun eline rovelver vermek - tehlikeli- dir.)- demiş! Ben bu — sahih hikâyeyi meşrutiyyet devrinde Şeyhllislâm Cemaleddin efendi- den İşitmiştim. Öyle olunca mes'ele yine hal- lolunmadı. Hassa muhafız tabur. ihtimam İle terbiye etmiş olduğu evlâdının müthiş bir cani olarak ona halef olmasına sebep nedir?.. Asıl mes'elenin kör düğüm oldu- ğu nokta burasıdır. Gibbon'un bu garip hâdiseyi görmemesi mümkün değildi. Onu pek iyi gör müş ve göstermiş fakat ilmi su- rette tarif edememiştir. İyi gör- müş ve göstermek İstemiş olma- sında şüphe yok! Bakınız ne di- ğ (Romanın bu mutlak hüküm - darları arasında en yüksek fazi- letle en alçak reziletin timsalini gösterebiliriz. İnsan nevinin en âlâ ve mükemmel nümünesi ile en deni (mütereddi — d&generi) tipini görebiliriz) diyor. Onun tarihinden benim tahkik edip öğrendiğime göre melek gi- bi adamlardan en mel'un caniler doğup imparatorluk makamına gelmişlerdir. Bunun hikmeti ne? Bu bir tesadüfe benzemiyor. Bu hale karşı ben Kur'anı Kı rimdo pek maruf bir âyeti celile- yi hatırlıyorum: (Aman yarabbi ölüden diri, ve diriden ölü çıkarı- yörsün ve — istediğin kimselere hesapsız rızk veriyorsun!) diyo- rum, Fakat bunun sebebi olmak gerek!... Hele bir kaç misal vere yim de yeniden bu meseleyi tet- kik edelim. Çünkü bir. millette (tereddi — dögön&rescence) b radan başlıyor veyahut bitiyor!. Kimbilir?!... Evvelâ müverrihin (Domitlen) sında!... Her halde sessiz, gün- düz gibi her şeyi aydınlatan bu beyaz gecenin içinde, bir saray srarengizliği —ile, birdenbire gözlerin önüne dikilen bu taş yığınları ve bu taş yığınlarının hudutladığı sahanın arkasında- Ki meçhul âlem, bir yabancı i- çin büyük bir tecessüs mevzuu olabilir!... Ekrem de işte ayni hisse kapılarak, duvarların ar- kasında ne olduğunu anlamak merakına düşüyor ve <Acaba nereden baksam, içeriyi görebi- lirim> diye düşünüyor ve bir gi recek yer bulabilmek için yürü miye başlıyor. Tam gecenin yarısıdır. Gök yüzü, bütün - yıldız! parlaklığı ve boğucu sıcaklığı 1- le, perde perde ağaçların Üstü- ne inmiye devam ediyor. Ne bir rüzgür, ne bir ayak se- si, ve ne bir yaprak hışırtisi! Uçsuz bucaksız, derin bir ses- Bizlik!... Yalnız kurbağalar hay kirıyor ve gece kuğları ötüyor. Ekrem, duvarlar boyunca bir hayli yürüdü durdu, hiç kimse- lamıyor, fakat İçeride dediği imparatorun silsilesini göy le bir gözden geçirelim. Bu iri boylu tıknaz yapılı herifin pek güzel bir heykeli de mahfuzdur. Bakılsa tam Romalı tipini tem- sil eder, Romayı yakan, kendi a- öldürten nasını bir zabit — elile ki Ile uykusuzlukla dermansız bi Komüzsist Havhavları... — Ütün kzank köle yapı B mak Yifyen milliyetsiz, YUD Simsiz bir çeto vardır Ki 1942 senesine kadar Komintern derlerdi. Bu çete Al- man ordularının önünde tabcn rı kıçlarına vururcasına Polonya dan Moskovaya — kaçarker batı demokrasilerinden Imdat dilendi; sonra güya kendi kendini dağıt- tı. Fakat Amerikan yardımı saye sinde ordularını orta - Avrupaya bir musibet seli gibi akıttı;. Ko- minform adı altında hortladı. Sah tekârlık, yalan ve zulüm Üzerine kurulan tahakkümünü dünyaya teşmil için uğraşıyor; hangi mem lekette ne kadar hain varsa onun emrindedir ve bu teşekktilün üye leri olan Thorezler, Togliattiler yüzsüzlüklerini o kadar ileri gö- türdüler ki kendi milletleri hür- riyet ve istiklâllerini korumak I- raktıktan sonra (Cirgue) de vah # hayvanlarla boğuşturup nasıl yaralandığını seyretmekten fev- kalâde zevk alırmış. Nihayet bir gün kocamı bir yere gitmişken, sevdiği adamlar- dan birile resmen evlenmiş; bir gün de en gefil yolsuz sokak ka- dınlarının yapamıyacağı bir reza lete cesaret etmiş ve çarşıda ale- nen kendisini satmış. Bunun Ü- zerine kendi hizmetinde bulunan meğşhur mecnun cani Neronun ba | zabitlerden biri imparatora gikâ-| çin Kızılordu ile çarpışırlarsa hı- bası bu Domitius idi.Fakat bunun | yet etmiş ve (Sizin aleyhinize su-| yanet edeceklerini, Sabotaj yapa sülâlesi Romanin ilk imparatoru | ikast etmek için hazırlanıyor) | caklarını haykırı z büyük Augustus'a varıyor. Au-| diyerek idamına — emir almış ve| “Türk gazetecileri bu alçakça gustus'un oğlu olmamıştı. Julia namında bir kızı vardı. Onu pek sevdiği dostu ve hilekür müşavi- ri Agrippaya vermişti. Bu ada- mın da Agrippina isminde bir kı- z olmuş ve iffet ve faziletile göh Tet bulmuştu. Bu kız meşhur ku- mandanlardan Germanicus - ile evlendi namuslu, haysiyyetli bü- yük Agrippina budur. Bu kadı- 'nın dokuz çocuğu olmuştu. İkinci Agrippina (ki tarihte genç Ag- rippina diye pek rezil bir nam bi- rakmıştır) namuslu (Agrippina) nn dokuz Çocuğundan biridir, oğlu Caligula idi. Genç Agrippl- 'na evvelâ Domitius ile evlendi ve bir oğlu oldu ki Romayı yakan bir çok katliâmlar yapan Neron- Bunun babası Domitius da imparator Vespasien'in küçük oğ lu ve gayet faziletli ve muvaffa- kiyetli bir idare adamı olduğunu isbat etmiş olan Titus'un küçük yret- li ve iyi bir idare adamı idi. Titus dür. kardeşidir. Babaları çok ga Filistin ve Suriye fatihi ve çok hayir sever bir padişahtı. Bir gü- nünü hayra sarfetmeden geçirir- ol Muh- söylediği bu söz tarihe geçmiştir. Küçük kardeşi Dömitius o kadar alçak bir adam dı ki âkıbet kendi hizmetkârları onu tepelediler, Karısı genç Ag- rippina bu kocası öldükten son- ra imparator (Klavdius — Clau- dius) ile evlendi, Oldukça münev ver fakat gayet miskin ve iradet- siz olan bu adam, genç Agrippi- se esef eder ve (günüm za; du & diem perdidi) derdi, lisate olarak nanın hem üçüncü kocası, hem de öz amucası idi. (Klavdius) un ilk karısı imparatoriçe Messalina hiç bir tarihte misli görülmemiş hâyüsız ve arsız bir fahişe idi. O kadar ki gece yarısından sonra ve kocası imparator iken, kıyafe tini tebdil ederek Roma şehrinin gider, orada sefil mahallelerine kendini hamallara ve pehlivanlı ra peşkeş çekermiş. Almanlardan Goöllerden ve daha böyle yarı vahşi ve göçebe halinde yaşı: derhal idam olunmuştur sonra Klavdius genç ile evlenmişti. Bu facire — derhal bu sem imparatorun sakalını ele al- mış evvelki kocasından peyda et miş olduğu yegâno oğlu Neron'u evlâtlığa ve veliahtlığa kabul et tirdikten sonra Klavdiusu derhal zehirleyip telef etmiş ve oğlu he- nüz on yedi yaşında bir çocuk iken Roma imparatoru olmuştu. Neron fikren pek iyi terbiye görmüştü: Asıl mürebbisi, meş- hur Seneka idi. - Tptidaları onun nasihatini dinlemiş ve halka kar $ı nâzik davranmış. Fakat vali- desi her işine karıştığı için ve rezil muhitinin teşvikile habis cibilliyeti pek çabuk uyandığın- dan dolayı evvelâ küçük kardeşi Britaniusu öldürtmüş, (meydan- da tek kalmak için bizim padişah larımız, hattâ vezirlerimiz de bu kolay yoldan giderlerdi!) Sonra zavallı hocasına güle güle (ölüm lerden ölüm beyen, işime çok ka- rışıyorsun!...) demiş. O da ha- mamda ilık su banyosunda iken damarının kesilmesini rica etmiş ve derhal ricasını is'af etmişler. Validesi Agrippina daha çok karışıyormuş. Onu gölde boğmak için bir kayık tasavvur etmiş ki altından bir kapakla açılacak ve su alıp batacakmış. Bunu becere memiş, en kolay yolu tercih et- miş. Kendi hizmetinde bulunan bir Centurion'u yâni — yüzbaşıyı göndermliş ve anasını hançerle te pelemesini emretmiş. Bu adam kadını odasında yakalamış (tıpkı bizim bostancıbaşılar gibi!) ira- dei seniyeyi tebliğ ettikten son- ra hemen işe teşebbüs edince Agrippina — karnını göstererek (Buraya vur ki öyle bir canavarı beslemiştir.) demiş ve cellât da karnını bıçaklıyarak — kadını öl- dürmüştür. (Neron) un cinayete lerini ve nasil intihar ettiğini son ra icabederse anlatırım. Şimdi namuslu ve haysiyyetli gilelerden zuhura gelen bu mel'- Bundan Agrippina sözleri tel'in ettiler. Kominform'« un Bükreşte çıkan gazetesi buna pek hiddet buyurmuş ve Türk gazetecileri hakkında «Türkiye bataklıklarının kurtağakes de- miş. Kurbağa sevimli ve faydalı bir mahlüktur: - Zehirli değildir, pis değildir; sıtma mikrobunu insan ların kanlarına aşılıyan siv nekleri yer; okullarda ve tıp fa- kültesinde bir çok tecrübeler ya- pilirken ilim uğrunda, şebilee lur. Bu itbarla kurbağaya benze #ilmekten kendi hesabıma hiddet etmiyorum. Kaldı ki Türkiyede siyasi bataklıklar da yoktur; tek tük sa birikintilerinde beliren tek tük komünizm mikroplarını da milliyetçi ve vatansever Türk ga zetecileri imha etmektedirler. Kurbağalar istedikleri zaman bağırırlar, istedikleri zaman su- sarlar; bağırırken veya susar « ken Kominform geklinde bir çete den emir almazlar; bu bakımdan hakiki demokrat mahlüklardır. Fakat alelümum komünist ga- zetecilerini neye benzetmeli? Bu- gün dünya biliyor ki komünizmin- hâkimiyetinde olan memleketler birer zindandan farksızdır. Komü nist gazetecileri bu zindanı ve bu dünya cehennemini cennet gibl göstermiye çalışıyorlar. — Komin- formun emrile bağırırlar veya susarlar. Hür bir kurbağa olmayı böyle emirle bağıran hav hav olmuya tercih ederim. Kadircan KAFLI ——---—- Adalet sarayı içir. yeni istimlâkler ser- “Adalet Sarayı inşaat projesi hazırlıklarına başlanmıştır. Ada. let ve Bayındırlık Bakanlıkların« ca müştereken hazırlanan proje, Nisan ayı içinde ilân olunarak ble proje müsabakası açılacaktır. Sultanahmette İbrahim Paşa sa rayı civarındaki yıkılan hapishas bedevi kavimlerden esir alınan| un adamlar silsilesine hangi ba- İne arsasında yapılması kat'iyet genç, gürbüz ve ekseriya çok ya-| tından itibaren zehir karışıyor| kesbeden Adalet Sarayı, sulh hu« kışıklı gençlerden birini seçer ve| ve bu tereddide verasetin, terbi-|kuk mahkemeleri hariç, diğer hamamda yıkattıktan sonra onun la yanyana tahtirevâna binerek —İhtifalâtı mahsusa ile— şehri yenin muhitin ve maddi hastalık ların dahli nedir?... Ve ne dardır?... İşte hallolunacak mes'- mahkemeleri içine alabilecek bü- üklükte olacaktır. Adalet Sarayı arsası için 54 dolaşır ve gece o genç adamı iç- | ele budur. binanın istimlâki lâzım gelmek- tedir. İstimlâk edilecek binalar- Bir hırsız yakalandı , Vekil öğretmenlerin |dan şimdiye kadar 30 unun mu- Dün — Bankalar caddesinde birikmiş #çretleri, CI ammd e SS tramvay ile Karaköye gelmekte | — dık, Orta ve Liselerdeki vekil S olan Hüseyin Cahidin tramvay i- çinde pantalonu cebinde — bulun- durduğu 1310 lirasını çalıp ka- çan ve 30 sabıkası bulunan An- karalı Ahmet Sarıkaya yakalan- miş ve üzerinde 1310 lira bulu- narak sahibine teslim — edilm hırsız adliyeye sevkedilmiştir. Güzel Sanatlar - Akademisin de hocalık yapmakta - olan Prof. L. Levy'nin istifa ettiği yazılmıştı. Öğrendiğimize göre havadis tama mile yanlıştır. Profesör ders ver - mekte devam etmektedir ne olduğunu anlıyabilecek bir PAZAR delik de bulamıyor. Nihayet, bir |de Ethem Tel, Bedri Öymen, Ha- || Ka y 183 - Ay: $ - Gün: 79 müddet daha gittikten sonra, İsan Bedrettin, Osman Sait se- duvarların kismen yıkılmış ol- | çilmişlerdir duğu bir yere geldi.. «Tamam| Türk - Yunan ticaret Güneş 6 08 31 48 dedi, işte şimdi şuradan yukarı KaakarsiBi || cee 12 22 6 02 tırmanır, içeride ne — olduğunu MİLKA CAĞ İkindi AA M Nkan'te vüllkidk TdüBunU | Ankarada bulunan Yunan Tica-|| Akşam Bn ı görürüm!» elindeki kalın sop SREMA Bakiak MİLE İ ğ ; yı çimenlerin üzerine attı. Son- ra da, taşların aralarındaki me- safeyi bile olduğu gibi gösteren ayın ışığından istifade ederek, Yokünya trmanmiya — başladı. | almanmn « SK KU 20- 3 - 949 Çıktı, çıktı ve tam duvarın, ö- Üntüme —: ittilma bür tarafını görebileceği yere Kadıköy —: Halk geldiği zaman durdu. Heyecan- * Gedikpaşa la başını kaldırıp baktı!. Beyant! — ; Merkez 0000!... Olur iş değil!... U Araaray Sarığüzel mahallesi || Eminönü —: Mehmet Kâzım zakta, kısım kısım korülüklar | ypuhtarı iken ölen Hasan - Poyraz|| Kuçükpasar : Küçükpazar ve çalılıklarla çevrili muhteşem | içın C.H.P, ve D,P, mensupları bir|| Alemdar Çemberlitaş bir köşk, bir ortaçağ ihtişamile, | ev yaptırmışlardır. Bu gün iki|| Beşiktaş —: — Vidin toprağa bıraktığı acaip gölgele | parti mensupları bir tören yapa -|| Bebek : Merkez ri niçine gömülmüş, esrarengiz | rak evi mühtarın ailesine teslim || Eyüp : Eyüpsultan bir heybetle öyle Gduruyor!... | edeceklerdir, Bakırköy —: Bakırköy Ec. Köşkün arkası, uzaktaki sırta | — Lpyüpte Bülbülderesinde — otu- ; : Beyoğlu « doğru devam eden, ihtiyar ağaç | ran' Hasan'a ait bir keçi ayni za-|| Yevodlu —: Tetikill ların yaptığı büyük bir ormanla | manda bir oğlak ile bir kuzu do -| Teksim — : Taksim Ec. kaplı.., gurmüuştur. Bir hilkat garibesi o -|| Gaiata : Galata Merkez — Devemi var — Diğer 24 binanın da istimi ne bugünlerde başlanacaktır. Bu 24 bina sahibine evvelce tebliğat yapılmış bulunmaktadır. retmenlere Ekim ayındanbezi ücretlerinin verilmediğini evvelce yazmıştık. Milli Eğitim Bakanlığı dün, Milli Eğitim Müdürlüğüne bir ta- mim göndererek vekil öğretmen- lerin bugüne kadar biriken Ücret- lerinin verilmesini bildirmiştir. Milli Eğitim inzibat meclisi seçildi Milli Eğitim İl ve İnzibat Mec- lisi seçimi neticeleri belli olmuş- tur. Yapılan tasnife göre: Resmi okullar inzibat meclisi- ne Rüştü Dinçtürk, İl meclisine 4 Eminönü Halkevi Dil - Edes biyat şubesinin tertip ettiği Erzu rum Folklar Gecesi bu akşam sa- at 20.30 da yapılacaktır. TAKVİM MART 1949| 20 RUMİ 1365 wm— Hicrt 1368 C. Evvel 20 Ticaret izakereleri Tmsâk ye anlaşması m et safhada ilerlemektedir. An, Nöbetçi eczaneler & dan bu hâdise muhlite hayret u - yandırmıştır. Sişk Halk Bc,