— Çeviren: N. K. — Fransız hükümeti, Pt» tain'in - ölümile, memle- kette vukua gelmesi muh- temel kargaşalıklar karşı- sında şimdiden büyük bir endişe duyuyor. Filhakika ihtiyar Mareşalin sıhhi du- rumu günden güne daha kötü bir hal alıyor. O, ek- seriyetle sabahları fenalık geçiriyor. Akşamları, mu- tad yarım saatlik gezinli ce, büzülüp oturuyor. So- rulan suallere, hafızasını kaybettiği için cevap vere- miyor. Acaba bugün hasta döşeğin- de son günlerini yaşıyan Mare- şal Petaln'in tahliyesi cihetine A Bidilmiyecek mi? İşte bu soru- 3 bir. surette> cevap ver e tanınmış Üç Yeu adasına tiği için cevap veremiyor. Yakında Profesör Donzelot, Profesör Piedeleviere ve Profe- sör — Laignel - Lavastine'den mürekkep mütehassıs doktorlar| kafilesi, hastayı inceden ince- 'ye muayene edeceklerdir. Don- zelot, Mareşalin kalb derebanını tesbito çalışırken Lalgmel - La- vastine büyük sempatik asabı- nin reaksion'larını tedkik ede- cektir. Daha geçen' yıl Fransız hükü- meti, Mareşal Petain'in sıhhi durumu hakkında bir fikir edin- mek üzere Yeu adasına doktor Racine'i göndermişti. Fakat bu doktorun, hastayı muayeneden sonra vardığı kanaat ve verdiği Tapor adliyeyi hayrete — düşür- müştü. Öz olarak bu raporun metni şundan ibaretti: «Mareşal Petain'e, ihtiyarlığı dolayısiyle, sıkı bir rejim tat- bik etmek lâzımdır. Eğer o, ser- best bırakılacak olursa, sürmek- 'te belki bir mahzur görmiyece- ği yeni hayat tarzı yüzünden, sıhhati, muhakkak ki çok bozu- lacaktır. Ona elverişli olan ya- şama tarzı hapishanedeki — sıkı rejimdir.> Doktor Racine'in bu raporu, Fransız adliyesince, yeter dere- cede öbjektif görülmemiş ve o- na, cevapsız kalan bir çok su- aller sorulmuştu. İşte nihayet gimdi de, vaziyeti daha yakın- dan mütalâa etmek üzere, yuka- rıda isimlerini zikrettiğimiz üç doktorun hastanın yanına gön- derilmesine karar — verilmiştir. Petain'in kaderini tâyin edecek olan bu doktorlardır. Mareşal serbest bırakıldığı takdirde, iki hal çaresine baş- vurulacağı rivayet edilmekte- dir: O, ya Var'daki askeri has- tahaneye yerleştirilecek yahut da onun bizzat asahip olduğu Ville - Neuve'deki villada —ya- Hamasına müsaade edilecektir. Zaten bu sonuncu hal çaresini, —— İKTIBASLAR | Mareşal Petain, son günlerini yaşıyor bir müddet önce Bakanlar Mt lisine Ulaştırma Bakanı Mösyö Betolaud tarafından teklif edil- , fakat Meclis, bunu reddet- Yine bir söyleptiye göre, vak- tile Truman da, Leon Blum'un Amerikada bulunduğu bir sıra- da, başka bir teklifte bulunmuş- 'tu. Amerikan Cumhurreisi, Pe- tain'in serbest bırakılıp Ameri- kaya gönderilmesini istiyordu. Fakat her ne olursa — olsun, ortaya sürülen bütün tekzip ve rivayetlere rağmen Petain mese lesi, Fransız halk efkârını bu- landıran kuşkulu bir mevzu ol- maktan geri kalmamaktadır. Bu günlerde Fransız hüküme Petain'in sıhhi raporunu korku ile karışık bir ilgiyle takip edi- yar. Zira o, sabık Mareşalin ö- Tümünün, Fransız halk efkârın- da olduğu kadar bütün dünya efkârında da derin akisler yara- tacağını pek iyi biliyor. Diğer taraftan bazı bakanlar da hükümetin Petain'e müsama- ha edilmemesi fikrini müdafaa ediyorlar. Zira bu politikacılar, geçen harbde Almanyanın za- ferden zafere koştuğu sıralarda, Fransanın şerefini, Laval ile bir likte düşmana çiğnetmekten çe- kinmiyen ihtiyar bir — askeri, Fransız milletinin kolay kolay affedemiyeceğine kani bulunu- yorlar, Ayrıca komünistlerin Pe taln'in serbest bırakılması me- Belesini bahane ederek, kıyama ıl:nmmlırmdnn da korkuyor - r. Bu sebepten Mareşalin, öldü- ğü takdirde, Paris sokakların- dan geçecek olan cenaze alayı bile, daha gimdiden Fransız hü- kümetini derinden derine düşün- dürüyor. «Samedi - Solr'den» K Kadıköy öğretmenler Derneğinin kongresi Kadıköy Öğretmenleri Yardım. Jaşma Derneğinin senelik tik ge- 'nel kurul toplantısı dün saat 16 da Kadıköy Halkevinde yapılmış &. Kongre başkanlığına Ali Rıza Özkut seçildikten sonra yeni 1da- Te heyeti seçimi yapılarak toplan tıya son verilmiştir. — İdare ğ Korur, “Ali Rıza Özkut, Vehip Tanla, Sa- ime Ergunsi, Selim Ab- Kampı yapanlar bu sene kır ve 'ya orman kamplarına, orman ve ya kır kamplarına iştirâk eden - ler de deniz kamplarına gönde-- 1Feceklerdir. Ayrıca Kızılay da gene Pendik 'te birer ay müddetle üç devrelik, kamplar açacaktır. Buraya da ilkokul öğrencileri alınacaktır, Yaz aylarında ortaokul ve lise- lerdeki izciler için de yetiştirici kamplar kurulacaktır. Ofis etlerine yine mi ” za Vilâyet Et komitesi yarın saat ŞEHİR - HABERLERİ * Fra mütehassı ansız süt Belediye tarafından dâvet Belediye, gehrin süt meselesini | elddiyetle ele almıştır. Bu maksat | la Fransadan davei edilen müte- hassıs M. Frappa dün saat 14 te uçakla şehrimize gelmiştir, Mütehasca, halkın hilesiz süt içmesi için alınacak — gedbirlerle | yapılması icabeden işler hakkın -| da belediyoyo tavsiyelerde buluna cak ve kurulması istenen pastörl- | ze üt fabrikası hakkında tetkik ler yapacaktı | Mütehassıs — şehrimizde bir ay kalacak ve bu müddet zarfında | belediyedeki —alâkalılarla birlikte çalışacaktır, | Şehrimiz, nüfusuna — nazaran| dünyada en az süt içilen yerdir.. Günlük, süt istihsali ile İstihlâki Kakkında katt raki mevcut değilse de alâkalılara göre İstan bulda günde 40 bin litre süt 1s- thsal edildiği halde, 60 bin litre süt istihlak olunmaktadır. Arada| Ki farkın nereden çıktığını sütçü ler, köngrelerinde açıklamışlardı. Kadeş vapuru dün sefere çıklı «Kadeş> vapuru dün saat 11 de 22 yolcu ve 50 ton yükle Doğu Akdeniz seferine çıkmıştır. Tlkokullar bugün açılıyor Grip dolayısile ikinci kere bir hafta tatil edilen ilk okullar bu sabahtan itibaren tekrar öğretime başlayacaklardır. Havaların müsait gitmesi do - dayısile grip salgınının hayli ha - fiflediği haber verilmekte, Sağlık Müdürlüğüne her gün hastalığın seyri hakkında — ilçelerden gelen Taporlar bu haberi teyid etmekte- dir. Bununla beraber alâkalı ma- Kamların aldığı tedbirlere devam edilmektedir, — Bilhassa — umumf yerlerle nakil vasıtalarının fenni temizi'ğine pazar olmasına rağ- men dün de devamn edilmiştir. Garıp bir hırsıszlık Balatta Aynalıdükkân sokağın- da Göretkârane bir hırsızlık“vak'- ası olmuştur. Bu sokakta Rifat Özkılıca ait bakkal dükkâmına giren hırsızlar, dükkânın kapıtımı içerden kapata rak, ceblerinde getirdikleri rakı ve dükkânda Bulunan — mezelerle sofra kurmuşlar, ziyafetin somun da, çekmecedeki para ile götürü-) lebilecek eşyaları alarak çıkıp git mişlerdir, Ehlikeyf hırsızlar aranmakta- dır . Konferans Eminönü Halkevi — tarafından | tertip edilen 8. ci yıl " Müstakil) Konferanslarının 13. cüsü bugün Baat (18.15) de Cevad Nizami ta yafından (Hayatta muvaffakiyet 78 ahlâk) mevzuunda — verilecek- tir. Giriş serbesttir. MİLLİ PiYANGO. bugün çekiliyor Milli Piyangonus 7 mart 949 çe kilişi bugün saat 13,30 da Anka- rada yapılacaktır. Kazanan numa ralar Ankara Radyosile bu akşam #Saat 23 de yayın!anacaktır. F.Kurtuluş - Cumhuriyet münakaşası Bundan bir müddet evvel Cum- huriyet gazetesinde, Mecliste mez. kür gazcteyi ithanı eden bir ko- nuşmada bulunan Rize Milletve - kili Fahri Kurtuluş aleyhinde ya- pilan neşriyat malümdur. Fahri Kurtuluş, dün — Ankara- 25 de valinin başkanlığında bir toplantı yaparak, Ticaret Ofisi et lerinin kilosuna 10 kuruş zam ya| Pilması ceselesini müzakere ede Çıktir. Yazan: Esat Mahmut KARAKURT Hâdiseye savcı muavinlerin- den Fazıl Urfalı el koymuştur. Gerek her iki kadının ayni za manda sevdiği maden mühendi- Bi, gerek Cemilenin kocası Şe- rif, bugün öğleden evvel savcı Muavini tarafından sorguya çe- kileceklerdir!...> Yazı burada bitiyor... Ayni gün Saat on bir... Hafif bir yı mur yağıyor. Şimdi, İstanbul adliye bina- sındayız... Üst kat koridorları. ,Tenha bu sabah nedense kori- - dorlar! Gökyüzü bulutlu. Güneş de, ancak pencerelerden ara - sıra Birebildiği için, tavanlardan du- Yarlara, duvarlardan beton dö- şemelere inen silik gölgeler, bu Sessiz ve tenha koridorları, ga- rip bir ürperiş ve korku ile, a- deta bir tazyik altında bulandı- rıyorlarmış gibi oluyor... Savcıların, suç işliyenleri, kö- tülük edip günahlarını gizleme- Be çalışanları sorguya çektikle- Ti odanın önünde bulunuyoruz. gimdi!... Bir iki polis... Bir kaç müba- gir... Simsiyah eteklerini karga kanatları gibi savurarak, oraya buraya koşuşan avukat siluet- leri!... Odadan içeri giriyoruz. Sorguyu yapacak savcı, ma- sanın önündedir, tahminen kırk yaşlarında kadar var. Esmer, uzun boylu, Beyrek - saçlarına kır düşmüş bir adam!,,, Hiç de dan gehrimize gelmiştir. Öğrendi- gimize göre Kurtuluş, — gazetede hakkında neşredilen 18 yazıya 18 cevabını birinci noterlik vasıta: le göndermiştir. Tefrika No. 16 korku telkin eden bir tarafı ol- madığı halde, gözlerini kaldırıp insanın yüzüne baktığı zaman, gayrı ihtiyari, bir Ürperme hissi veren garip bir tip!... Sağ taraftaki masada, genç bir adam oturuyor. Kâtip ola- cak galiba o da!... Dolaplardan - çıkarılmış bir sürü dosya... Telefon.., Kâğıt- lar... ve masanın önünde iki Üç gini, bu masasının tüstündeki dosyalardan kaldıran savcı, zile basıyor: — Çağırın bana diyor, o ban- ka müdürünü!... Kapının önün- dedir zannederim!... Aradan ancak bir dakika ka- dar zaman geçiyor, kapı açılı- yor, içeriye bir adam giriyor! SOSYOLOG GUZILE | İ ee Abidelerimiz illet olmak, tarih şu kazanmak demektir. T rih guuru tarihin temellerini korumak ve sağlamlaştırmakla mümkün! Gelecekten kuvvetle €min olmak için, milletlerin geçmişlerini yalnız bilmeleri ve sevmeleri değil, her şeyden ö <o saklamaları, korumaları, yur- dun her tarafında yükselen â- bideleri, eserleri gelecek nes!l- ere geçmişten — canlı örnekler iye göstermeleri lâzımdır. Mektep kitaplarında, - giirler- radyolarda her gün «Salta- iklimler fet- de nat'ar kurmuştuk, ketmiştik» demek yetmez. Hat- tA eŞu âlimleri yetiştirdik, m2- deniyete gu hizmetlerde buhun- duk> demek te yetmez.. Bu de- virlerin canlı şahitlerini, çocuk- ların her gün önünden gelip geçtiği tarihin taş olmuş âbi- delerini -her şeyden önce- örnek diye göstermelidir: Bu ilimlerin okutulduğu camileri, medrese- leri, hastaların iyi edildiği çifa- haneleri, yolcuların ağırlandığı kervansarayları — kimasesizlerin sığındığı «Hankah> ları, halka sağlık veren hamamları, çeşme- leri, sebilleri, aşhatneleri, gehir- leri birbirine bağlayan köpri ri, hanları, yolları, su yollarını, bir medeniyetin bin yılda ağır oğır vücut bulmuş olan bütün bu âbidelerini besleyen, yaşatan ve tamir eden vakıfları, meşrü- 'te evleri, hasılı kitapların yal- nız gölgesini öğrettiği koskoca bir medenlyetin tâ kendisini bü- tün canlılığı ve güzelliği ile hal- kımığa, çocuklarımıza ve yurdu- muzdan geçen bütün misafirle- riralze açık bulundurmalıdır. Paris'in ortasında İle de Fran ce üzerinden yükselen Notre - Dame, bugün heybetli binalar arasında eski üstün bakışını kaybetmiştir. Fakat Fransızla- arın hâlâ tertemiz tuttukları bu âbide geceleri ışık dalgasında yüzerek gözleri büyülemede de- vam ediyor Gotik devrinin en küçük eserine nazlı bir gelin gibi bakıyorlar, Roman binala- rını tamir ediyorlar, On asırlık eserler, üstlerine titremek — vü- zünden daha şimdi yıııımxglıı- bi sapasağlam duruyor. Ami- cnc, Vezelay, Rouan gibi »,m-m_ gebir” katedralleri değil, kentden en uzak ve en küçuk kasabanın kiliseleri, köprüleri bile ağarmış yüzleriyle gelip gecenlere gülüyor. Abidelere karşı bu derin say- gi yalmız Fransızlara mahsus değildir. İtalyanın bütün şehir- lerinde de aynı tarih sevgi ve saygısı hâkim! Bu harbin kasır gas: 3—4 yıl önce üstlerindan geçmemiş gibi, Napoli ve Ceno- va baştan başa tamir edilmiş, Bollanda, faciaların izlerini sak lamak için yıkık binaları yeşil- Hk sahasına çevirdiği için, mem leket her yanında tarihin ha- taalariyle süslü duruyor. —İz- panyol/ donanmasını — bozarak yurtlarını - kurtardıkları — Alk- mar şehrinin saat başında bir havada dönen süvarileriyle hal- km gözünü göklere çeken meş- hur saat kulesinden, Spinoza- kaç defa düzeltil- yis tertemiz küçük köy evine kadar her gey ayakta. Ufukta- ki uçsuz; bucaksız yeşilliği, tuğ- ladan zarif köy kiliselerme ka- dar her tarafta bütün tarihi e- gerler dolduruyor. Milletler bir- biriyle çarpışırken acıma na- mina ne varsa unuttukları hal- de, tarih saygısını kaybetmiyor- lar. Ellerinden gelirse ve geldi- Bi kadar Abideleri koruyorlar; ve baştan başa âbidelerle dolu olan yerleri açık gehir ilân edi- yorlar. Demek ki Abideleri diriltmek, Bu; kırk, kırk beş yaşlarında kadar tahmin edilen hafif gö- bekli, omuzları çıkık, —küçücük aşıksız gözleri, kalın ve birbiri- ne karışmış kaşların altında, do nuk, donuk parlıyan bir adam- dır!.. Savcı, göyle bir yerinden kı- mıldar gibi yaparak, bu telâş i- çinde soluyan, ve heyecanla et- rafına bakınıp duran — adama, masasının önündeki sandalya « dan birini gösteriyor: — Buyurun beyefendi diyor, oturunuz! Adam; aynı telâş, aynı heye- can ve aynı korku ile, — savcı yardımcısının gösterdiği — yere gelip oturuyor. Derin bir tees- sür içinde olduğu her halinden belli!. Savcı, önündeki dosyaya bir göz attıktan sonra başını kaldı- rarak — Beyefendi diyor, bu mücs- sif hâdise dolayısiyle sizi sorgu- ya çekmek ıstırarında bulundu- Zumu beyan etmok isterim, Bil- dikleriniz! saklamıyarak doğru söyliyeceğinize inanıyoruz, Ma- Yazan: Prof. Hilmi Ziya ÜLKEN güzelleştirmek ve korumak m let olmanın esas gartı olmakla kalmıyor, aynı zamanda bir m deniyete menyup olmanın ver. en yüksek gereflerden biri heline geliyor : İnsanlık vazifesı cluyor. Birbirlerine öldüresiye n olanlar bile mefeniyet içinde önlerinde eğiliyor- lar, Bu duygu millet olmanın şartıdır. Bu duygüya — per- çinlemeğe, her Türk vatandaşı- nın İlk vazifesi, yurt ve viedan borcu yapmağa çalışalım. Yurdumuzun her yanı da Garb milletlerinde olduğu gibi tarihlmizin şerefi ve mührü o- lan böyle Abidelerle doludur. Bin yıllık vatan tarihinde Men- gücik, Cavlı, Artuklu, Daniç mendli, Selçük, İlhani, Kara- man, Kızıl Ahmedli, İsfendiyar, Ahi, Kermeyanlı, Tekeli, Men- tege, Karasi, Aydın, Osmanlı devletlerinin yer yer, devir de- vir kurdukları binalardan çoğu zamanın, ihmalin, hattâ kötü niyetlerin tahribine rağmen hâ- Iâ dayanmaktadır. " Memleketi, bir başından bir başına geçecek olsanız, her durakta bu güzel binalardan biriyle karşılaşırsı- n:2: Her kasabada, bir cami, bir medrese, bir bimaristan, han, bamam, zaviye, her konal yerinde blr kervansaray, bir köprü bulursunuz. İran elçiliği ile Anadolunun Güney ve Kuz?- yinden dört beş defa geçmiş o- lan Fransız seyyahı Tavernier yol üzerinde uğradığı hanları #ayıyor. Evliya Çelebinin h'ç Talbalâğa etmediği bu sözler- den apaçık görülüyor. Selçüklular va Karamanlıların Raşkendi olan Konya şehrinde atım başında bir Türk san'atı- zın bir âbidesine rastlarsınız. No yazık ki bu eserler hakkın- 'a hâlâ Sarre'nin yaptığı yarım tetkikten başka bir gey yok. Kırk yıl önce bir fotğrafçının çektiği resimlerden başka onları etrafa-tanıtacak bir vasıta yok. gm her köğüs nıu uluu do lusu yazılar yazılmış, büyük bü- yük kataloğlar naşredilmiştir.) Yalnız bu resimler bile yakın zamanlarda bu eserlerin nasıl huzla harap olmağa doğru gitti- Bini gösteriyor. Minaresinin ya- mısını yıldırım götürmüş olan İnce minare, daha pek yakında az daha bir kazaya kurban gi- diyordu. Tozlar ve güvercin pis- likleri altında kalmış bu mü- cevher parçalarını temizlemek. yaralarını sarmak, bembeyaz Yüzleriyle 'onları tarihin asil çehreler halinde meydana Çı- karmak bizim değil de ya kimin vazifesidir? Konyadan çıkınız, yolunuz €ğer Kayseriye gidiyorsa uğra- ğiuzda eski kervanların dura- Bi olan kervansarayları bulur- sunuz. Bunları bir gözden cirelim: Horozlu han, Zazadin, Sultan han, Aksaray, Ağzı Ka- ra han, Tepesi delik han, Alay hanı, Nevşehir, Dovala hanı, Til hanı, İnce su İnce sudan Kay- seriye gidecek yerde yolunuza Ürgübe çevirirseniz Sarı han, Avanos ve Kırşehir hanlarından geçersiniz.Tekrar Konyadan baş layarak Güneye doğru yola ko- yulalım: Şehrin biraz - dışında Altınapa hani (Kılıç Aralan za- manına ait), Şehirönü hanı, Kı- zlören. Eşref oğlu Süleyman Beyin merkezi olan Beygehir n medrese, cami, han ve hamam- ları, Kubadabad'da Gurgürüm kanından geçerek Susuz, Kırk- amafih sizi töhmet altında bu- lundurabilecek bir sualin ceva- binı verip vermemekte muhtar olduğunuzu da, aynı zamanda ih tar ederim. Adam, birdenbire — derin bir ıztırap içinde, dirseklerini masa- nin üstüne koyup, avuçları ile gakaklarını tutarak: — Maatteessüf efendim diyor, bu feci cinayet hakkında bil- diğim bir gey yok benim! 'Tek bildiğim şey, çok sevdiğim karımı şimdi kaybetmiş olmam dır!... Konuşurken adamın sesi öyle yavaş çıkıyor, öyle titriyor ki, Adeta işitilmiyecek gibi!... O- lur iş değil!... Bir yabancının koynunda kendisine ait telâkki ettiği bir yeri, bir başkâ kadı- 'nin almasına tahammül edemi- yerek, genç bir kızı öldüren ve Sonra da beynini parçalıyan bir kadın için mi, adam hâlâ, «sev- diğim karım!» diyo konuşuyor ve bu derece tecasür gösteriyor. — Demek hâdise hakkında hiç bir bilginiz yok?. * — Hayır, maattecssüf hiç bir 'güz hanları vasıtasile Antalya- ya varırsınız. Bu sefer Konyadan Adanaya gidiniz: Karaman, Bıçakçı ha- nı, Kepelendi hanı, İlenidi hanı, Ermenâk hanı ve Gürmel köp- rüsünden geçersiniz, Karaman- dan yolunuzu değ'ştirin: Mut, Gülnar hanlarına uğrayara Sülüfkeye ulaşırsınız. Başka hir yol &izi Konyadan Hatunsarayı, Girvat vasıtasiyle Denizli yakı- nundaki Ak-hana kadar götürür. Anadoluyu Güneyden Kuzeye Duğudan Batıya doğru hangi yoldan kesecek olsanız buna benzer bir kervansaraylar ka lesi görürsünüz. Ya- Kayseri'de, Sivas'ta, Ka- tamanda, Ermenâk'ta, Niğde'de Diyarbakırda, farki Mardin'de, hir'de, Yel Kirgehir- de, Akgehir'de ahşap, harap kerpiç evler ortasında yüzünü- 20 gülen, sevimli bir ev sahibi gibi karşılayan o bemabeyaz bü- Yük cami kapıları, ya Manisada, Aydında, Birgede, Tirede, Sel- çukta (Ayasloğ), Miletteki kub- beler, minareler? Nihayet İznik- te ve Bursada olgunlaşan bu c- serler, İstanbulda ve Edirnede beş asırdır en güzel, en zengin yemişlerini vermiyor mu? Gab- rlel Riefstahi ve daha bir iki Avrupalı olmasa bunlardan ço- ğu hâlâ dünyanım gözünden u- beykeller gibi zak kalacaktı. Bu asırlar İstan- buldan İmparatorl: binlerce cami, medrese ve ima- retin çağlayân gibi aktığı de- Anadolu ve Rumeliye virdir. Bu gehrin her Közesi bir Abide kaynağıdır. Şimdilik kü- çüklerini bir tarafa bırakalım. Hiç değilse tepelere kolosal kurulmuş - olan büyüklerine hizmet borcumuz, değil midir? Bunlarınsa —uzun ihmaller yüzünden kurgunları çalınmış, tokmakları düşmüs, ginileri sökülmüştür. Düşen bir tagın yerine hemen bir başkası konmadığı tçin gehrin bu eşsiz Güzleri her gün biraz kararma- da, yahut korkudan kapılarına zincir adadır. Sultanah- met camli ile etrafındaki Da- Tül-kura, Dar-ül-hâdis medrese, mektep, imaret, seb!l, türbe v. nin idaresire vysden kişi memurdu. Büyük bir V bu binaların bakılması, temiz ve sağlam tutulması için ayrıl- mıştı Bu koskoca âbideye yalnız hir iki hademe bakarsa ve dö- külen parçaları yerine koyacak bir iradı bulunmazsa nasıl ko- runabilir? Osmanlı camilerini tamir me- rakı bir müddettir -çok gükür- bir kısım âbidelerimizi kurtar- mafa başladı. Fakat eski devir- lere doğru gitmede bu kadar a- r davranırsak, zaman bu na- rin bükülmüş boyunlardan da- ba bir çoğunu yere serebilir. A- bidelerinin Üstüne - titremiyen) bir neslin günahını zaman affet- mi Ticaret Bakanının hayret uyandıran beyanatı Ticaret Bakanı Cemil Said Bar- las'ın evvelki günkü basın toplan tısında İstanbul Sanayi Birliğine mensup bazı sanayicilerin, memle Fetimizde bulunan Beynelmilel İ- mar ve Kalkınma Bankası ikinci başkanı Mr. Garner'e — müracaat ederek «hükümetle aralarında ih-| tilâf olduğu ve bu hususta kendi- &inin tavasaut etmesini> istedikle rini kat'i bir Hisanla yalazladığı malümdur, 2eyanat, danayiciler İazafıadani höyretle karşılanmıştır. Zira Sa- nayicilerin Mr. Garner'i — ziyaret| ettiği muhakkaklır, Nitekim dün| de bir sanayiciler heyeti Mr. Gar- Her'i ziyaret ederek, bundan ev- vüki hususlarda görüşmüşler ve tekrar tavassut etmesini rica et-| mişlerse de Garner buna, müsbet cevap veremiyeceğini bildirmiştir. Akciğer vereminin seromunu bulan doktor Almanyaya iltica etmiş bulunan Çekoslavak doktorlarından - Rudolf Von Baclı, bir kaç hafta içinde ak- ciğer veremini cezrt surette tedal| keşfetmiş ektedir. vi edilebilecek seromu bulunduğunu temin eti 1939 dan 1947 ye kadar Prag'da Thomas Mazaryek hastahanesi ve- rem mütebassısı olan Von Bach, 10 yıldan beri a tetkikatının kendisini, tıbbi hassa- Jarı haiz kökler kullanmak sureti- le veremo karşı formül bulmak kânına sevk ettiğini ve (4. tt. asız devam eden ) adını verdiği serom ile akciğer tü- berkülozunu yüzde yüz tesir ile to- davi edebileceğini — basına açıkla- tar. Tedavi damara yapılan şı- rıngalar vasıtasile tatbik olunmak tadır. Çekoslavakyalı doktor, yeni ilâç- tan mühim miktarda yapabileceği- ni ve 1949 yılı sonuna doğru ilâcın bulundurulacağını söylemek sure- hastahaneler ve eşhas emrine hazır Yulundurulacağını söylemek — süre !e beyanatını bitirmiştir. — (A A.) bilgim yok efendim! — Peki, bayan Cemilenin, bir başka adamla münasebet te- S ettiği, ve uzun müddet bu münasebeti devam ettirdiğini de bilmiyor muydunuz? Adam, göyle bir saniye susu- yor. Şakakları hâlâ avuçlarının içindedir, — gözlerini kaldırp, kendisine sual soran muhatabı- 'nın yüzüne bakmaksızın : — Hfyır, diyor, onu da bil- miyordum!... — Peki efendim, evvelki gece karınız kaçta eve geldi, lütfen söyler misiniz? — Zannederim on bir vardı efendim! — Bu geç gelişi size nasıl 1- zah etti refikanız? — Arkadaşiyle beraber ter- ziyo gittiğini ve sonra onun evin de yemek yediğini söyledi. ' — Geceyi beraber mi geçirdi- niz? — Bvet! — Hiç bir yere çıkmadı mı gecet (Devamı var), Gan bir müddet önce Kastamo- nu'da yapılmakta olan bir mü- gamere sırasında geçen çok sert tartışmalar sonunda lise öğret- meni Suphi ve oğlu Namık'ı ta- banca ile öldürmekten sanık po- hıs Ali Cengiz'in muhakemesi dün karara bağlanmış ve sanık Sen Jezef Lisesinden Yetişenler Cemiyetinin kongresi Sen Jozet Lisesini — bitirenler cemiyetinin senelik kongresi dün saat 16 da Kadıköydeki cemiyet lokatirde yapılmıştır. Kongre başkanlığına Seyfullah Türe seçildikten sonra bir yıllık faaliyet - raporu okunmuş, ve ka bul edilmiştir. Mürakip raporunda, lokalin ki- rasından başka ev sahibine her ay 15 lira hava parası ödenmesi tenktid edilmiş, bu husus hazır bu Tunan üiyeler tarafındayı da iyi kar| Şitenmamıştır. —— — Mürakabe ve idare heyeti ta- porları tasvip eğildikten sonra yeni idare heyeti seçimi yapıla - rak toplantıya son verilmiştir, Tngili Mersinde Mersin 6 (Telefozslz) — Tarihi .serleri araştırmak için şehrimize gelen İngillz arkeoloğ, hafriyat hozulıklarına başlamıştır. Arkeo- loğ, gehrimizde 9 ay kalacaktır. arkeolog General Şükrü Kanatli şehrimizde Jandarma Genel Komutanı Kor- general Şükrü Kanatlı, dün sabalı Ki ekspresle Ankaradan şehrimi- ze gelmiştir. Ankarada yeni bir basın dâvası başlıyor Ankara 6 (Hususi) — Ankara savcılığı Hür idare mecmuası sa- Dibi Zahir Aksoy ile yazı sahibi Melih Uluğ'u mahkemeye vermiş tir. Buna sebep Bukuk Fakültesi Ve sosyal Ülmler karşısında ak- füel adalet mekanizmasının kıy- metlendirilmesi adlı - makaledir. Ayın 10 unda başlayacak yargı İzmanın enteresan olacağı anlaşı: lhyor. Baba ile oğlunu öldüren polis memuru, 8 yıla mahküm oldu Ankara, 6 (Hususi) — Bun- hafifletici sebepler yüzünden sekiz sene dört aya mahküm olmuştur. 500 yataklı otel 17 milyon liraya çıkacak Ankara, 6 (Hususi) — İstan- bulda beş yüz yataklı bir atel inşa edecek olan Amerikan ban- ka müdürlerinden Moor, Evkaf Umum Müdürlüğü ile bu husus- ta görüşmelerde bulunmak üze- re şehrimize gelmiştir. Otel on yedi milyon liraya malolacak ve bunun on milyon lirası Ev- kaf tarafından geri kalan kısını da Amerikan girketi tarafından temin edilecektir. İstanbulun beş yüzüncü fetih yıldönümüne kadar otel tamamlaomış olacak 7 MART N ve BUGUN. Yanlış bir telakki. öçenlerde «Gürültüsüz — ve kansız bir facla» başlığı- ni taşıyan bir. yazımda bir ah- Tâk eksiğimize temas etmiştim. Demiştim ki: «Bir çokları oto- büslerde ve tramvaylarda — ka- çak seyahat ediyoriar; bu yüz- den fazla kontrol memuru Tal- lanmak fcabediyor. Hak 4' 7e tilse ve bilet almanın bir vuzi- fe olduğu bilinse hem otobüs ve tramvay ücretleri indirilebnir; hem de Belediye zarar etmeze dl.> Sami Uzunbasan adında bir okuyucumuz bana yazdığı — bir mektupta göyle diyor: «Biz İs- tanbullular bir alle gibiyiz; bir evin çocukları ev eşyasını be- delsiz kullandıkları gibi otobüs ve tramvaylara da parasız bin- meliyiz. Belediye bu işleri bizim paramızla yapıyor; zararını bi- zim paramızla kapatıyor; — de- mek ki otobüsler ve tramvaylar bizimdir ve para vermesek de istemiye hakkı yoktur. Biletçi- ler parasız bir. vatandaşı ara- badan indiremezler; indirirlerse anayasaya aykırı hareket et- miş olurlar. Fransada fakir va- tandaşlar Belediyenin nakil va- sıtalarına para vermerler. Bir çok — çocuklarımız - biletçilerin tazyikleri yüzünden basamak- larda seyahat zorunda kalıyor- lar; bazan düşüp ayakları ke- silenler oluyor.» Yalnız İstanbullular değil bi tün Türkiye bir aile gibidi kat miltet denilen bu ailenin teş kilâtı ana ile baba ve çocuklar- dan ibaret ailenin teşkilâtı gibi değildir. Bir evin kazanan ele- manları — diğerlerini beslemeğe mecburdurlar ve bu imkâmı ev dışında yaptıkları işlerle temin ederler. Türk milletinin babası ve yetişmiş elemanları Cumhur- başkanı ile kabine Üüyeleri ol- mak lâzım; bunlar Hindistanda, Avrupada veya Amerikada me- murluk, komisyonculuk, dok- torluk, mühendislik, gazetecilik gibi işler yaparak mı senelik masrafımız olan bir milyar iki yüz milyon 'Türk lirasını kazan- sınlar. Demek ki iktisadi bakım- dan bir milleti bir aileye ben- zetmek imkânı yoktur. Kaldı ki, biletçiler yolcuların fakirini ve zenginini ayıracak durumda de- ğillerdir; fakirlerden para aln- mıyacaksa bu gibiler göğüsleri- ne bir efakirlik vesikasış mı a Sacaklar ve böyle bir vesikayı bulundurmaktansa on beş yirml kuruşu vermek daha kolay ve gerefli değil midir? Boğaziçin- den akan suların hepsi petrol olsaydı ve buna müşteri bulun- saydı belki İstanbul Belediyesi otobislerde ve tramvaylarda para vermiyenlerden para iste- meğe Tüzum görmezdi. Halbuki Belediyemiz ya: muhtaç vatandaşları da düşün- müş; öğrencilere tramvaylarda yüzde yetmiş nisbetinde tenzi- lât yapmış; Üniversitelilerin o- tobüslerde yüzde elli ucuz se- yahat etmelerine imkân vermiş- tir. Cidden beş — parası olmuyan vatandaşlar hakkında müsama- halı davranıldığını birçok defa- lar gördüm. «Param yok, ku- sura bakma!» demek ahlüksız- lık değildir, fakat herkes tasdik eder ki paramız olduğu halde vurmamız ahlâka aykırıdır. gibiler yüzünden fazla bi kontrol memuru kullanmak ica- bediyor; namuslu vatandaşlar fazla vergiler altında eziliyor- lar. Kadircan KAFLI Akşam 18 2 Öğle — 12 25 6 20 İkindi — 15 39 9 83 Yatsı — 19 34 İmsük l 7-3-949 Üsküdar Merkez Kadıköy Sıhhat Beyant Beyazıt Merket Eminönü Beşir Kemal Küçükpazar : İtimad Alemdar Sultanahmet Beşiktaş —: — Nail Halit Ortaköy 1 Yeni Eczahane Arnavutköy : —Arnavutköy Eyüp Ayvansaray Bakırköy Merkez Beyoğlu Dulla Suda Tarlabaşı - Taksim yi Hayrettin Tan Galata * Kapıiçi Bi * Nargileciyan - Şişli * Mecidiyeköyü tır,