6 Mart 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

6 Mart 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İKTIBASLAR | Amerika n ve Rus casuslarının savaşı —— Çeviren: N. K. — Eisenhower'e vekâlet e- 'den general Omar Brad- ley'in İntelligence Agen- cy hakkındaki — şu beya- natı dikkate — şayandır: «Gizli istihbarat ajanla- yumuza güvenerek 1943 ç denberi Alman sanayü- nin yıkılışını ümitle bek- ledik. Halbuki temennile- rimizin hilâfına — olarak, onun, daha çok gelişmek- te devam ettiğine şahit olduk. Bu vaziyet, bizim uçak ve zırhlı vasıtalara olduğu kadar - ajanlara da şiddetle muhtaç bu- lunduğumuzu açıkça göstermektedir.» kinci Dünya Savaşında bilhassa Rus ve Alman - casuslarının hummalı fa- aliyeti, dünya umumi efkârı i- çin heyecan verici bir mevzu olmuştu. Bu tarihteki casusluk yak'alarından en mühimmi, İn- gilterenin Ankaradaki büyük elçisi sör Knatchbull Hugessen' in uşağının sefarethane kasasın dan bir takım siyasi gizli vesi- kaları aşırmak Süretile — sebep olduğu hırsızlık vak'asıdır. As- len bir Arnavut olan bu casus; Mısır, Tahran ve Yalta konfe- ranslarına ait bütün gizli vesi- kaları 200.000 dolar mukabil de Almanlara satmıştı. Kısa bir müddet sonra, Sov- yetlerin Kanadadaki casus şe- bekesinin şefi Samuel Carr, A- merikada, mütevazı ve küçük bir evde polislere yakayı kap- tırmıştı. Bu vak'anın ertesi nü, Amerikan emniyet teşkilâ- tı, Almanlar hesabına — çalışan Jacguino Calca adında diğer bir casusu tevkif etmiye muvaf fak olmuştu. Yine ayni günde Tokiodaki Amerikan kurmay başkanlığı, Rus casus şebekesi- 'nin Japonyadaki harikulâde fa- aliyeti hakkında bir rapor neş- retmişti. Bu şebekenin elebaşı- sı, Richard Sorge adında bir “Alman komünisti idi. Hitlerin i- timadını — kazanmış — bulunan keri potansieli hakkında Mos- koyaya gereken malümatı ver- mekten geri kalmıyordu. n 4 Çetin bir savaş Halen general Mac Arthur'un maiyetinde vazife gören tüm general Willoughby, Amerikan kurmay başkanlığının — vaktile neşretmiş olduğu rapora şu mü- taleayı ilâve etmektedir: «Unutmamak lâzımdır ki bu- gün Rusyanın Sorge nevinden daha bir çok casusları faaliyet halindedir.» Bundan anlaşılıyor ki Amerikan ve Rus casusları birbirlerine karşı çetin bir sa- vaşa girmiş bulunuyorlar. An- cak şu var ki şimdi bu savaş, paradoksa pek benziyen şartlar içinde cereyan ediyor. Mütare- ke aktedileli beri Moskovada, kızıl casuslar hakkında bir tek satır neşredilmemiş olmasına karşılık, hürriyete âşık olan A- merikalılar, an'anevi âdetlerine sadık kalarak, muhasamatın hi- tamından itibaren, casusluk ma ceralarını hikâye etmeğe baş- lamışlardır. Hiç şüphe yok ki Kremlin, A- merikalıların bu ifşaatına za ile bakmaktan kendini ala- 'niın G. T. ve O, S. S. (Amerikan. casusluk servisi) — teşekkülleri- nin faaliyeti hakiki bir hezimet- le sona ermiştir. Bununla beraber Vaşington 1946 da «İntelliğence Ageney> adı altında yeni bir casusluk ser visi kurmakla vaziyeti telâfi et-, mek istemiştir. Bu yeni servis, büyük gaflar yapmasına rağ men günden güne daha mütekâ mil bir safhaya girmektedir. Gerçi onun şimdiye kadaz işle- diği hatâlar sayısızdır. Meselâ Amerikan ajanları - Varşovada gizlice çektikleri bazı resimleri, yanlışlıkla Polonya sefarethane sine göndermişlerdir. Bittabi Polonya gizli istihbarat servisi bunları müsadere etmiştir. Yi- ne Amerikan ajanları, Ruman- yada tesbit ettikleri bir takım mahalli vesikaları, dikkatsizlik den Rumen emniyet âmir liğinin adresine yollamak gibi bir gaf işlemişlerdir. Bu hâdise, maalesef aralarından bir çokla- rının yakalanıp idam edilmesi- 'ne sebep olmuştur. Fakat nihayet «İntelligence Agency> adındaki bu teşekkül, zamanla gelişebilmiştir. Bugün bu servisin, Avrupada, Ameri- kada, cenubi Amerikada, orta şarkta ve Asyada bir çok şube- leri mevcuttur. Vaşingtonda, Federal Warks Building binasının yedinci katın da geniş bir daire işgal eden «İntelliğence Ageney>, — gece gündüz faaliyet halindedir. «De mir perde» gerisinde olup biten leri ve tehdit altında bulunan siyasi şahsiyetleri keşfe memur olan bu servistir. Eisenhower'e — vekâlet eden general Omar Bradley'in İntel- ligence Ageney hakkındaki şu beyanatı dikkate şayandır: «Gizli istihbarat ajanlarımı- za güvenerek 1943 denberi Al- man sanayiinin yıkılışını ümit- le bekledik. Halbuki temennile- Timizim hilâfına olarak onun da ha çok gelişmekte devam etti- ğine şahit olduk. Bu vaziyet, bizim -uçak ve zırhlı vasıtalara olduğu kadar ajanlara da şid- detle muhtaç bulunduğumuzu açıkça göstermektedir!> " “«İnter'den» searan n a anan nnn ee 19hastabakıcı dün diploma aldı Sağlık ve Sosyal Yardım Ba- karlığı Haydarpaşa — Hemşire ve Lâborant okuluğun ilk me- zunlarına dün merasimle diplo- maları verilmiştir. Merasimde, İl Sağlık Müdürü Dr. Faik Yargıcı ile Sağlık Mü- dürlüğü mensupları, talebe veli- leri hazır bulunmuşlardır. Şehir Bandosunun da iştirak ettiği merasime İstiklâl Marşı ile başlanmış, Nümune hastaha- nesi Başhekimi Kâzım Lâkay kısa bir hitabede bulunarak genç hemşirelere vazife hayat- larında başarılar dilemiştir. Müteakiben, İl Sağlık Mü Tü Faik Yargıcı mezunlara dip- lomalarını vererek kendilerini tebrik etmiştir. Bu arada okulun birinci sınıf öğrencilerinden Türkân Cin, me xa olan arkadaşlarına hitabon yazdığı bir şüri okuyarak çok alkışlanmıştır. Okul bu sene 19 mezun vee- miştir. Mezun olan talebeler şua lardır Melâhat Dural, Seyhan Bay- Tan, Şafak Pazarbaşı, Kadriye Ozkun, Nevin Olgaç, Sabiha Gür soy. Aysel Kant, Ayhan Ünçe- kıç, Firdevs Tekbıçak, Naciye Kırca, Hikmet Aslandil, Feriha Taştakan, Sâmia Aygen, Ayten Atakartal, Jale Gkkocakaş, Ne zahat Göztepe, Hacer Gökçay, Sevim Teker, Enise Köseoğlu. r—î ŞEHİR)| - HABERLERi £ Ofis, günde 1000 hayvan kesecek 'Tanzim satışlarından beklenen feydanın temini için Ticaret O - fisi, pazartesinden — itibaren pi - yasaya hergün 1000 hayvan süc mek gayesile lâzım gelen tedbir- leri almış bulunmaktadır. Salı günündün — itibaren — ofla 230 kuruştan Sığır eti satışlarına da başlayacaktır. Sığır eti, ofise bağlanmış kasap — dükkânlarında satılacaktır. Çocuk Dostları Derneği ilk toplantısı Yeni teşekkül etmiş bulunan Çocuk Dostları Derneği, dün sa- at 16 da Galatadaki Liman Lo- 1 yaplı kantasında fevkalâde bir top- lantı yapmıştır. Kongre başkanlığına Çorum Nilletvekili Hasene Ilgaz seçil- dikten sonra bir çok delegeler söz alarak cemiyetin kuruluşun daki gaye ve maksadı etraflıca izah etmişlerdir. Söz alanlardan 'Ba. İffet Halim Oruz şunları söylemiştir: €«— Memleketimizde — ve bil- hassa İstanbulda büyük bir dâ- va halinde olan kimsesiz, yok- sul ve bakımsız çocuklar işi bir kaç senedenberi ele alınmışsa da henüz venimli bir neticeya varılamamıştır. Bu dâvayı kö- Künden halletmek için esaslı 0- larak teşebbüse geçmek, devl: 'tin ve milletin yardımlarını te- min etmek lâzım, Bilhassa biz Yadınlar bir anne hissiyle bu işe dört elle sarılırsak muvaf- fak oluruz. Elbette ki annelik şefkati bu işi başaracaktır.> Prof. Ziyaeddin Fahri de: Diğer memleketlerde ol- Guğu gibi her çocuğu bir aileye maletmek suretile bunları Dr çatı altında toplıyarak kurtar- ma yurtları tesis etmek lâzım- dır. Gayemize bu yoldan gider- sek muvaffak oluruz.» — demiş, Bakadır Dülger: <— Kimsesiz çocuklar dâva- sının bu kadar sürümcemede kalmasına sebep, müteşebbisle- Tin her şeyi devletten bekleme- “&dir.» diyerek neler yapılmak lüzim geldiğini izah etmiş ve mütcakiben İdate heyeli seçimi ne geçilerek Hüsşü Arsan, İ£- Tet Oruz, Şevket Rado, Muhid- din Üstündağ, Süreyya Ağaoğ- lu, Nimet Selen, Hurşid Akla- ya seçilmişlerdir. Çalışma Bakanı şehrimizde Çalışma Bakanı Reşad Şem- settin Sirer dün sabahki eks- presle Ankaradan şehrimize gel miştir. Çalışma Bakanı da Sütlüce hâdisesi ile alâkadar olacaktır. İstanbul sinemalarının Ankaradaki JAnkara, 5 (Hususi) — İstan- bul sinemacılarından dört kişi- lik bir heyet yeni sansür nizara pamesinin tertibi üzerinde, İç- üşleri Bakanı Emin Erişirgil'i ve Ahmet Şükrü Esmer'i ziya- ret ederek bazı isteklerde bu- lunmuşlardır. Yeniden teşkil edilen bucaklar Ankara, 5 (Hususi) — İçiş- leri Bakanlığınca alınan bir ka- rarla yeniden dört bucak teşkil edilmiştir. Bunlar Balıkesir'ın Yeniköy, Yozgat'ın Fakılı, De- nizli'nin Bekilli, Maraş'ın Gücüx temasları köyleridir. NI yovAmAnN .Gibbon'un çok mühim mülâhazaları Eoma'nın ilk impara- torundan sonra... Omanın idare sistemi R hiç bir yere benzemez. Orada senato — meclisi hükümet salâhiyetinin başlıca kaynağı idi. Meclis üzası —ilk zamanlarda'!— asil yâni kibar adamlardan intihap olunmakla beraber, intihap hakkı halkın salâhiyeti idi. Evvelce de arzet- miş olduğum gibi Roma fütuhat sayesinde eski dünyanın en bü- yük ve en satvetli ve haşmetli hükümeti olabilmişti ve Lâtin- ler kavmi, mizaçlı itibarile yâni fıtraten doğru ve adaleti sever bir cemiyet nümunesi olduğun- dan dolayı iyi idare adamları yetiştirmişler ve —ufak tefek kusurlarına rağmen— bir. mü- him (Roma kanunu) vaz' ve te- sis etmişlerdi. Senato meclisi umuru mülki- ye ile umuru askeriyeyi ayrı ayrı nazarı dikkate alıp tetkik ve mütalea etmiş ve memleke- tin idaresini ikl büyük hükü - met reisine tevdi etmeyi muva- fik görmüştü. Biri ( Konsul — Consul) (yahut Pro - Konsul), diğeri de askeri işleri idare ve muharebelerde şahsen (alay — legion) lara kumanda ederdi. Bu adama (imperator) derler- di; kelimenin bugünkü mânasi- le asker kumandanı demekti ve bütün askerliğe müteallik olan işlerin nazırı bu adamdı. Maksa dım Roma hükümetinde idare u- T ini ve plânını muhterem okuyucularıma bura- da arzetmek değildir. Maama- fih bizde siyaset işlerile meş- gul olan (ve olması Jâzım ge- len) her tarih hocasına, ve bu meşgaleyi meslek edinmiş olan vatandaşlara (Gibbon) tarihinin birinci cildinde ikinci babı dik- katle okumalarını tavsiye ede- rim. Benim şimdilik maksadım Romalıların ilk imparatorluk devrinde sadece (asker kuman- danı) mânasına kullanmış ol- dukları bu imperator kelimesi- nin nasıl olup da bugünkü kor- Mahir Hoca için dün yapılan jübile Dün, Çamlıca lisesinde eski Erenköy Müdürü Mahir Özen'in yaş haddini doldurması ile men- lekten ayrılması münasebetiyle bi jübile tertip edilmiştir. 'Tam 43 yıl öğretmenlik vazi- fesinde yurda on binlerce tale: be yetiştiren ve bütün tedris bayatı boyunca gerek meslek- daşlarına ve gerek GBütün tale- belerine kendisini sevdirmiş ve saydırmış bulunan Mahir hoca, kendisi için yapılan jübilede, öğretmenliğin insan Tuhunda yarattığı mukaddes ateşi daha meelekdaşlarına tattırmız tır. Çamlıca Lisesi Müdürü Cev- gel Barlas, Mahir hocanın yatslek hayatını anlattıktan son Ta söz alan Mahir hoca, bütin “öğretmenleri ve talebeleri ağle- tan içli bir hitabede bulunmuş ve meslek hayatının bir çok ha- tıralarını anlatmıştır. Bundan sonra mektep tara- fından hediye edilen altın ka- lein, Kadıköy Kaymakamı Ah- Mmet Akbil tarafından Mahir ho- caya verilmiş ve törene son ve- rilmiştir. SABAH Yazan: KARAAAAARARDARDAAAARARARARAADADA DARIAN DARARAARARAAAAAAAAARARA RARARARARARRARANA: FELSEFE BAHİSLERİ f__— | FILOZOF RIZA TEVFIK| kunç ve gevimsiz mânasile telâk Ş olduğunu anlatmak- okrasinin dünyada kök e mâni olacak bir ma- gi prensiplerine, ruhuna ve men faatine taban tabana zıt olan imp&rialisme tâbirine de vücut Vermiş olmasına çok merak et- tiğim için bu kelimeye gelince durup düşünmek istemiştim, Ta bildir ki bu tâbirin ne. vakit mânası değiştiğini anlamak için ©o tâb herkesten evvel icat et- miş ve asırlarca kullandıktan sonra Avrupaya — miras bırak- , Tiş olan Romalıların tarihini dikkatle karıştırmak lâzım gel- di ve bu kelimenin tefsirini yi- ne Gibbonda buldum. Anladığıma göre o tâbiri meş Hhur Roma kumandanlarından Trajan kendisine veliaht tâyin etmiş olduğu Hadrianuse ver- miş biraz da mânasını değiştir- miş. Âmiri mutlak bir şahinşahı muhteşem çeşnisi vermiş. Roma kumandanlarının —hiç bir mu- vaffakiyetle teşeffi edemiyen— hırsına bu mâna pek muvafık düşmüştür. Trajan'ın zaten ev lâtlığı olan bu genç adam da biraz zaman sonra becerikli ve sulhü sever bir asker kumanda ni olduğunu isbat etmişti. Edir ne şehrini bina eden odur. Bu sebeple o şehre o zamandanbe- ri Roma idaresine tâbi olan Rumlar Hadrianopolis derlerdi; bu kelime Avrupalıların ağzın- da Andrinople şekline girdi, fa- kat Dördüncü Sultan Murat za- manında (şüphe yok ki), (Edri ne) diye telaffuz olunurmuş, çünkü meşhur şair Nef'i o pa- dişaha takdim etmiş olduğu bir kasideye (Edrine şehri mi bu, ya gülşeni me'va mıdır?) diye lamıştı. Her ne ise!... Romalılarda senato — meclisi” —!:m (imparatot) tiyin ettiği a- lamların kendilerine vellaht ol- "İmak üzere bir genç vekil tâyin etmeğe hakları vardı ve bu hak ka Tiayet edilirdi. Asri mânasi- le kendini imparator bilen ve asker ordusunun —hiç olmaz- sa— mühim bir kısmını emri altında tutan kumandana, bir de veliaht seçmek hakkını vermek, benim fikrimce pek teh likeli bir müsamahadır; çünkü kendi oğlunu da veliaht tâyin ederse ahval ve (zuruf ci cönstances) in yardımile bir im. parator sülâlesi tesis edebilir. Türedi imparator - sülâlelerinin emsali az değildir. Romada da gayet halük ve âdil bir impara- tor oğlunu veliaht ittihaz etmiş ve büyük felâkete sebep olmuş tu. Onu yakında arzedeceğim. Fakat gariptir ki böyle bir mü- samahaya rağmen Romada ker kumandanları olan impara- torlar ender olarak kendi evlât Jarından bir kaymakam seçmiş- lerdir. Bunun sebebi nedir? di- yeceksiniz?.. Benim tahkik ettiğime göre pek makul bir harekettir. On- lar vekil olarak seçecekleri genç adamı —bizim güzel tâbi- Timizce— mutlaka çekirdekten yetişmiş ve (er meydanı demek olan) muharebe meydanında tecrübe ile yararlık gösterip muvaffakiyet ve geref kazan - miş gençlerden kitler Harbiye mektepleri yok- tu: Lâkin ameliyatı öğrenmek için bugün bile fiüilen tecrübe görecek bir meydandan iyi mek tep mi olur?. Roma konsulleri ile İmpara- torlarını (Augustus) dan evvel senato meclisi intihap ile tâ ederdi, lan bu kumandanın asıl niyeti (henüz kendi sağ ve memleke- te müstakilen hâkim iken) hi olmazsa —kendisine veliaht o- larak— akrabasından kabiliyet li bir genç zabit seçmekti. Bu hizmete lüyık iki genç vardı fa- kat onlar birbirini müteakip v fat edince Augustus meyüs ol- du. O zamanlar şimal hududun- da bedevi yaşıyan Almanlarla muharebede büyük muvaffal yetler gösteren ve onların elin- den Pannonia kıt'asını alan par lak bir genç kumandanı gi ne kestirmişti. Tiberius ismini taşıyan ve (ismi Filistinde To- beriyye şehrine ve gölüne veri- len) bu adam anadan babadan kibar sınıfına mensup, çok ze- ki ve ateş gibi faal bir askerdi ve son derecelerde haris ve çok kıskanç bir mizaç sahibi idi. Ta bil, vicdansız bir adamdı. Faz- la olarak pek şehvani, facir ve çapkındı. Augustus ile görüş - mezden evvel pek büyük rütbe- lere mazhar olmuş ve muvaffa- kiyatile şeref ve şan kazanmış- tı. Augustus onu çok beğendi, evlât edindi ve kendisine halef olmak üzere veliaht tâyin etti. Dikkate şayandır ki hassa muhafaza taburlarını memleket dahilinde kendi müstebidane i- daresi aleyhine vukuu muhte - mel olan - ihtilâlleri, isyanları hemen yerinde bastırıvermek niyeti ile icat etmiş olan ilk Ro ma imparatoru, Augustus, dâ- çerlerdi. O va! bt bi duğu çi İ ir idare adanit olduğu 1çin,İyşn ei -— tedbirli ve temkinli hattâ âdil | Bursada çok cüretkârane davrandı da, öyle bir isyan vu- kuuna vesile ve meydan verme- di. Fakat onun vefatından son- Ta yerine geçen Tiberius o has- Sa taburlarının kumandanı o- lan (Marco) nun emrile boğdu- rulerak öldü. Evvelce dediğim gibi Tiberius çok zeki ve vicdansız, bir adam dı. Kendisini çok takdir edip ve- Naht tanıyan Augustus vefat ettiği zaman, kendisi Almanya- da idi. Anası Livia hemen ona haber gönderip Romaya dâvet etti. Nüfuzlu adamların yardı- mile yerini temin etti ve gelir gelmez zahmetsiz, gürültüsüz ve rakipsiz olarak imparatorluk tahtına oturdu. İlk işi, velinime ti olan Augüstusun torunu Pos tumus Agrippayı, hiç bir vesile ve sebep yökken katlettirmek oldu. Romadan uzun müddet. ayrılmıya mecbur bulunmuş ve bir kaç sene idareci mülkiye ken di (vezir — Ministre) i Sejanus' un elinde bulunmuştu. Bu adam da hırsa kapılarak ve - fırsatı ganimet sayarak, etrafına bir takım maruf adamları toplamış ve Tiberiusu öldürtüp mevkline geçmek için bir suikasd komite si teşkil etmişti. Tiberius bun- dan haber alır almaz hemen Ro maya avdet ederek Sejanı ve bütün arkadaşlarını derhal tev Yazan: Esat Mahmut KARAKURT Ne olursa olsun, ölmek isteme diği, bir ankaz halinde tahtala- Trın üzerine yıkılıp kalmaktan vefret ettiği o kadar belli ki: Gözlerini yumuyor: - Gözleri- hin önünden şimdi, fırtına hızi- le, gimşek süratile bir takım ga- Tip, karışık duman renkli haya- letler geçiyor. Tekrar açıyor gözlerini!... Her şey bitecek le mi şimdi?... Bu son açılışı mı olacak gözlerinin!... Bir daha; bu perde aralarından giren gü- neşi, gökteki yıldızları, suların üstündeki mehtabı, ve nihayet gok sevdiği gecenin, karanlıkla- Ta bürünen bu engin esrarını bir daha görmiyecek, bir daha duymiyacak mi Her şeyin bittiği dakika mı baş liyor gimdi?... Şakaklarında 1s- lık çalan meçhul sesler... Ku- laklarında kampana uğultuları... İşte ağzından penbe bir kan aa zareraskecmaç boşandı... “Sendeliyor ve bet- baht vücudü, daha fazla bükü- len dizlerinin üzerinde duramı- yarak, sırt üstü divanın şiltele- ri üzerine yıkılıyor. O vakit, bir nevi vahşi hay- van haykırışı ile, deli bir çığlık koparan Ekrem: — Ne yaptın Cemile!. Diyerek, kendini divanın ü- zerine atıp, kızın dizlerine ka- panırken, zalim bir ses, patlı- 'yan yeni bir tabanca sesi, tek- Tar odanın camlarını sarsıyor. Başımızı kaldırmağa, arkamı- Za bakmağa vakit yok, Şakağı- nn saçlarını örttüğü yerde, ba- 'tan akşam güneşinin rengini ve- ren kıpkızıl bir kan akışile, Ce- mile de, hain bir balta darbesi- ne dayanamıyarak devrilen, üs- tü meyvalı bir ağaç gibi, oda- nn parkeleri üze serpilip kalıyor.... — * ine Tefrika No. 15 Bir gün sonra... İstanbul gazeteleri, büyük başlıklarla, müthiş bir cinaye- tin tafsilâtını yayınlıyorlar... Bütün gazeteciler, fotoğrafcı- lar, muhabirler, şehir halkının heyecanla birbirine anlattıkları bu, etrafa dehşet salan büyük aşk faciasının, en ince teferrü- atını tesbit edip okuyucularına bildirmek için, gece sabaha ka- dar durmadan çalıştılar. İstanbul halkı gimdi, yalnız bu cinayetle meşguldür. Herkes bu vak'adan bahsediyor. İşte elimize geçen bir gazete- nin başlığı: «İnşaat bankası mü dürü Şerif Tuncun karısı Cemi- le, sevdiği adamla münasebette Bulunan genç bir kızı, dün sa- bah tabanca ile öldürdü. Ve ken disi de intihar etti.» Bir başka gazetenin manşeti: «Cemile isminde genç ve güzel bir kadın, sevdiği adamın evin. de yakaladığı yirmi yaşında mil yoner bir kızı, tabanca ile öldür dükten sonra, kendisi de intihar etti.r Bir üçüncü gazetenin serlev- Hası da gu: <Ekrem Sevinç is- minde bir maden — mühendisini seven evli bir kadın, sevdij damı genç bir kızla yakalıya- yarak, tabanca ile kızı ve ken- disini öldürdü!...> İşte bu ve buna benzer daha bir çok meraklı ve heyecanlı “başlıklarla cinayeti haber veren gazetelerden birini alıp, içinde- ki yazıyı okuyoruz: <Dün sabah şehrimizde mis- Hine az tesadüf edilen büyük bir aşk faciası cereyan etmiş ve her ikisi de münevver zümreye men- sup iki kadın, bu faciaya kur- ban gitmiştir. Yaptığımız tahki- kat hâdisenin şöyle cereyan et- tiğini göstermektedir: İnşaat Bankası umum müdürü Şerif Tüncun karısı Cemile, beş sene- denberidir, Ekrem Sevinç ismin de bir maden mühendisi ile mü- nasebette bulunmaktadır. Ka- dın, kocasından gizli olarak za- man zaman maden mühendisi- nin Cihangirdekl evine giderek, sevgilisi ile buluşmaktadır. Za- bıtanın yaptığı tahkikata göre, Cemile, dün sabah yine erken- den mühendisle buluşmak üze- re Cihangirdeki eve gelmiş, ya- nında bulunan anahtarla kapıyı açarak içeri girmiş, ve mühen- disin yatak odasına çıktığı za- man, Ekremin Gediz tarafların- da büyük çiftliklere sahip olan Kuşaklızadelerden Hacı Keri- min kızı Gülderenle beraber ol- duğunu görünce, derhal taban- casını çekerek evvelâ kızı vur- muş, sonra da tabancayı kendi beynine sıkmıştır. Kız aldığı yaraların - tesirile derhal ölmüş ise de Cemile, tam isabet olmadığı için bir müddet yaşamış, ancak hastahaneye gö türülmek üzere kaldırıldığı sı- rada, o da hayata ebediyen göz lerini yummuştur. Hâdisenin bu şekilde cereyan etmiş olduğu, mühendisin zabı- taya verdiği ifadeden anlaşıl « maktadır. Adalet doktoru, muayeneden sonra her iki cesedin de, morga kaldırılmasına lüzum görmüştür. Şimdiki halde faclanın tek ga- hidi Ekremdir. Büyük bir teçs- sür içinde bulunan — Cemilenin kocası Şerif Tunç ise, hâdise hakkında hiç bir şey bilmediği- ni, düne kadar, karısının bir başka adamla münasebette bu- lunduğundan katiyen haberi ol- madığını söylemiştir. Yalnız Ce milenin üzerinde bulunan taban canın kendisine ait bulunduğu- nu beyan etmiş, ve karısının İ) tabanca kullanmasını - bildiğini de ilâve etmiştir. Zabıtaca Ekrem nezaret ali na alınmış bulunmaktadır. Ta- bancanın kendisine ait olduğu- nu söyliyen Şerif Tunç hakkın- da da tahkikata girişilmiştir Çünkü kızı öldürmek üzere kul lanılan tabancanın, Cemile tara- fından atılıp atılmadığı henüz katiyetle tayin edilmiş değildir. Hâdisenin yazdığımız - şekilde cereyan etmiş olduğu, facianın 'tek şahidi olan mühendis Ekre- min ifadesine istinad etmekte- dir. Bu ifadenin ne dereceye ka- dar doğru olabileceği ve taban- canın sahibi olan Şerif Tuncun, hâdise ile ne derece alâkadar bulunduğu morgtan alınacak rapor, kurşunların — muayenesi, ve buna dair yapılacak tahkikat ve keşiflerle anlaşılacaktır. (Devamı var) Çok haris ve hilekâr o- | kif ve katlettirmişti. Halbuki pek iyi idare etmesini bilen bir adam olduğunu ilk zamanların- da isbat ederek Iyi göhret ka- Zanmıştı. Fakat hassa taburla- rı kumandanı onu kana susamış bir zalim olduğu için değil o ta burları bile yok edebilecek bir *kudretli ve yavuz adam olduğu için tepeletmişti. Bu feci ve mühim vak'adan sarahaten — anlaşılıyor. ki, o (Proktor muhafızları) nı icad eden Augustus daha vefat et- meden hususi vazifelerinin fev- kalâde ehemmiyetini iz'an idrâk ve edebilmiş olan o muhafız taburları kumandanı ve efradı, bu #ehemmiyetlerinden — dol. nail oldukları imtiyazat ile al- dıkları bol bahsişler ve gördük leri müstesna muameleler yü- zünden pek çabuk şımarmışlar ve devletin başına belâ kesil - mişlerdi. Halbuki bu hassa ta- burları efradının ve zabitlerinin adedi iptida on altı bin kişiden ibaretti. Bundan sonra - göreceğiz ki bu bir avuç devşirme asker, hü kümet riyasetine gelen adamla- rın bir kaçını istisna ettikten sonra, ekserisinin iyisini de kö- tüsünü de kesmişlerdir. Tiberius, Roma devletini inhi tata düşüren âmiller ve sebep- ler hakkında Gibbonun İleri sür Mmüş olduğu iddiaya ilk misal o- larak zikredilmiş — olduğu için biraz tafsilâta lüzum gördüm. Bundan sonra o İngiliz müver- rihinden nakledeceğim bazı ib- ret alınacak vukuatı daha muh tasar olarak nakledeceğim ve Roma tarihinin pek çabuk inhi tata yüz tutmuş olan (saltanat yâni imperialisme) devrinin vu- kuatı ve hükümet adamları ile, Osmanlı imparatorluğunun in- hitat devri vukuatı ve hükümet adamları birbirlerinin aynidir. Bu hakikati pek vazıh ve her türlü şüpheden uzak olarak gö- rebileceğiz. bir hırsızlık Bürsa 4 (Hususi) — Dün gece yerısından sonra şehrimizin Ka palıçarşı başında Mehmet Hu- lüs. Fındıkoğluna ait saatçi ma- gazasından tahminen 7—8 bin lira kaymetindeki kol ve cep saati çalınmıştır. Hırsız, mağu- zaya bitişik sokak içindeki bo- yacı Ahmet Omanç ve sütçü Nazımın dükkânlarından geçe- vek duvarı delmek suretile içeri girmiş, altın, gümüş, plâtin ne kadar kol ve cep saati varsa hepsini alıp götürmüştür. Hırsızlığın işleniş tarzına gö re dükkânların iç taksimatıçı iyi bilen bir kimse tarafından yapıldığından şüphelenildiği gi- bi böyle önemli hırsızlıklarn bemen hemen hiç vukua gelme- Giği de gözönünde tutularak meçhul hırsızın buralı olmayıp başka bir yerden gelme usta ve cür'etkâr bir kimse olması üzs- sinde de durulmamaktadır. Hâdiseye derhal el koyan za- bıta, mağazada bir takım pare zaak izleri bulmuştur. Tahkika- tz devam edilmektedir. Meskensizlere tevzi edilecek arsalar 5128 sayılı kanun — gereğince| tesbit edilen Maliye ve — Evkafa| ald boş arsaların plânları yapıl-. maktadır. Plânlar, bu ay içinde — İçişleri Bakanlığının tasdikine arzoluna- cak ve hazirandan itibaren bu ar Salar meskensiz vatandaşlara tev | zi edilmeğe başlanacaktır. | Şimdiye kadar arsa almak için| Belediyeye müracaat edenlerin sa) 1 3000 £ bulmuştur. (” Nöbetçi eczaneler S 6- 3 - 949 Ömer Kenan Kadıköy : Kadıköy Ec, Beyasıt — : Yeni Lâleli Eminönü : Eminönü Küçükpazar : Yemiş Alemdar —: Sirkeci Merkez Feşiktaş —: S. Recep Ortaköy —& Ortaköy Arnavutköy : G. Divanlı Becbek : Merkez Eyüp Arif Beşer Bakırköy Hilâl Beyoğlu Cemal Atasoyı ) Limoner - Toksim Cihangir Kemal Rifat - Galata Ziya Boyar : Şark Merkez - Va * Eurtuluş ğ .C—BU() UN (- (TAKVİM DÜ N ve —— MART 1919 Kafkas islâm ordusu ve General Nuri Killigil... eşbur. Şeyh Şamilin yirmi beş sene süren kahramanca harbler- den sonra 1859 da esir düşme- si üzerine Ruslar Dağistana girmişler; 1864 de Çerkeslerin büyük cesaretle devam — eden mukavemetleri — kırılınca bu İs- tilâ bütün teşmil edi Türklerin Çanakkaledeki par« lak zaferleri yüzünden 1917 de Rus çarlığı yıkıldı;. 11 mayıs 1918 de Şimali Kafkasya dev leti kuruldu. Bu yeni Türk ve İslâm devletini Türkiye derhal tasdik etti; ayni zamanda yar- dım için Kafkas İslâm ordusu kurulmağa başlandı; bu ordu- nun komutası Enver paşanın kardeşi Nuri paşaya verildi. İşte bu Nari paşa iki gün ön- ce bir infilâk neticesinde mah- volan ve İstanbulda Sütlücede bulunan mühimmat — fabrikası- nin sahibi idi. General " Nuri Killigil diye anılıyordu; — uzun zamandanberi emekliye ayrıl- mışt Nuri paşa Şimali Kafkasya- nn milli ordusunu teşkilâtlan- dırmak için bazı subayları ceden oraya gönderdi. Anzeliden gelen İngiliz gene- rali Donstervil 1918 ağustosun- da Bakü'yu işgal etmişti; em- rinde gayet iyi silâhlandırılmış 800 Rus, 1500 İngiliz ve 8000 Ermeni askeri vardı. 15 eylül de beşinci Kafkas tümeni çetin bir savaştan sonra Azerbayca- nın merkezi olan Baküya gi Dört İngiliz taburu Anzeliye, diğer kuvvetler Derbend ve Petrofskiye çekildiler. Bu sıra da Kafkas İslâm ordusundan dördüncü piyade tümeni ile iki alay ve Kafkaslılardan bir sü- i tümeni kuracak olan teşki- lât taburu Dağistana da girmiş bulunuyordu. Artık bütün Dağ- hlar ayaklanmışlardı; Nuri pa- şanın «Erkek olanlar çepheye!» kelimelerinden ibaret emri üze- rine hepsl coşuyor; Bolşevikle- ri bir hamlede Timurhanşuraya atıyorlardı. On beşinci " Kafkas fırkası 2200 muharipten ibaret olduğu halde üstün düşman kuvvetle- rini süpürdü; 6 ekim 1918 de komutanı Yusuf İzzet paşa, Şi- mali Kafkasya cumhurbaşkanı Abdülmecit Çermayi ve İslâm ordusu komutanı Nuri paşa şeli re geldiler; belediye dairesi ü- zerinde Şimali Kafkasya ve “Türkiyenin milli bayrakları dal galandı. Şimali Kafkasya —milli kuv- vetlerile birleşen Türk taburla- rı asıl adı Ancı Kala olan Pet. rofskiye ve Timurhanşuraya irmekte gecikmedi. Fakat bu sırada Almanya ve Avusturya yenilmiş, Bulgarlar - bozguna uğramış, 'Türkiye mütarekeyi imzalamıştı. Hükümetin emri ü- zerine Türk kuvvetleri ve Nuri paşa yurda döndü. Daha sonra kendiliğinden bir defa daha Şi- mali Kafkasyaya gidip Bolşe- viklerle çarpıştı. Fakat netice alamadı. Nuri paşa o savaşlarda bazem bir takım komutanı gibi çarpış- mış, fedakârlık ve cesaretin nü munesi olmuştu. Mütevazı, çalış kan hamiyetli ve pek muhteren bir adamdı, Rusyadan Türkiye- ye sığınmış olan Türkleri hima- ye ederdi; büyük kardeşi En- ver paşanın mukaddes gayesine sadık bir kahramandı. Nitekim fedakâr sin! işçilerine — rahmet et- Kadircan KAFLI rerrerrrrrrrLR İdare âmirleri değiştirilecek Bir kıdem müddeti olan tiç seneden fazla, aynı yerde kâlan idare âmirlerinin, bu arada mek tupçu, kaymakam, nahiye mü - Gürlerinin başka yerlere nakille - Ti için İçişleri Bakanlığınca tet - kikler yapılmakladır. —« Bu hususta gelecek ay - içinde kat'i bir karara varılacağı sövles mektedir. Z ŞUBA'T AKVIM MART 1949| Hicdt

Bu sayıdan diğer sayfalar: