SAYFA: 4 SULTAR KaABUSMARI ÂZEM HF Acaba Süleyman Paşaya bir tuzak mı hazırlanıyordu ? Tefrika HÜLASA Çırağan Sarayından Yıldız. Sara- ut getiriliyor. Cesed Bi- bir Arab'a aittir. Sul. tan Murad Çırağan Sarayındadır. h Abdülhamld ise kardeşi Mu » kaçırılmasından korkmakta Arab'ın ölümüni mektedir. Masor çırmak istemektedirler 1877 Mayısmın ikwnci Çarşambda günü Beyasıttaki kohvede b daşi dervişde — Kâzım isimli birisi Süleyman Paşanın —neferi Çerkes Mustafa'yı elde etmeğe — çalışıyor- lar, Çerkes Mustafa, Sultan Hamidin Rwu'ncli orduları Yuşkumandanı Sü- deyman. Paşamıa — yemeğini getiri yor, paşa yemek yerken — Çerkes her şeyi anlatıyor. Bu sırada Mu- hafız Mehmed Paşa içeri giriyor.) addet: Süleyman Paşa, Mehmet Paşadan, Rouf — Paşanın Reis İzavet paşanın serasker verine Hun oluyor. Bu. sırada Faşa Çerkes Mustofa üc tmağa başlıyor. (komanın devamı aşağıdadır.) konuş- — Tezkere terkeder zabit de olurdun. Paşa hazretlerini — çok severiz hani. Elden gelen het fe- dakârlığı esirgemiyecek kadar hilrmetimiz vardır. Az daha sokulmuştu: «Büyük kumeandandırlar. Devlet ve letin göz bebeği ve medarı ifti- harıdırlar.> dedi. Hareketsiz duran Çerkezin o- müzumu okşadı: — Bundan sonra seni arama- rını emredeceğiz, 1 — Paşa hazretleri biraderim bazı hususi seyler isterlerse çe- kinmeden getirebilirsin oğlum. — Bir müşkülün olursa doğru bana gelirsin anladın mı? — Ahah bilir yüreğimiz par- çalanıyor. Bir çaresi düşünüle- bilirdi, diyoruz. Meselâ sen Paşa- 'mın bu haline acımıyor musun? — Acımaz olur muyuz hiç e- fendim, — Öyleyse bir şeyler düşünse- 'ne oğlum. Paşa hazretlerinin bun ca tanıdıkları var. Onlara baş- vur, çare araştır. — Bu yakınlarda kimseyi düğün yok mu? Muhafızlık daire müdürü Mi- ralay Nuri Bey geldiği için kes- meğe mecbur olmuştu. Çerkez Mustafa şaşırmış gibiydi. Muha- fızlık odasından çıkar çıkmaz Süleyman Paşanın yanına koşa- rak kulağına - eğildi: «Muhafız Paşaran odasından - geliyoruz e- fendim> diye fısıldadı. Saf çocuk! Sevinç ve heyecan dan sesi titriyordu. İstirahat i- çin uzanan Süleyman paşa yarı doğruldu: — Anlıyamadık — Muhafız paşa şimdi beni odasına çağırdı ve size çok acı- dığını söyledi. — Bana mı acıyormuş? — İçi paralanıyormuş! Dev- Jet ve milletin göz bebeğidir. Sü- leyman paşa- hazretleri için el- den gelebilen her fedakârlığı e- sirgemem de, dedi. — Yaa, Sararık yüzü fes alına dönen eski baş kumandanın gözleri bü yümüştü, bir daha: «Yaa...> dedi! — Paşayı gizlice kaçırıvere- lim oğlum da, dedi mi? — Paşa hazretlerinin bunca dostları vardır. Onlara başvur, bir çare araştır, dedi. ? Yazal BEHÇET SEFA inir buhramı geçirmektedir. Pa-| Bek| olduğunu öğreniyor ve bu haberlere mem- Mehmcd OKU No. 10 — Bir çare araştır, dedi? — Evet, Genç yaşına rağmen büyük a: keri rütbeye, müşirlik mertebesi. İne sıçramış olan kırk yaşındaki iliklerine kadar titredi. eydanında Mustafayı ağırarak konuşan hoca ile Mu- hafız Mehmet paşanın hareketi arasında h mareş; Beyazıt r münasebet olup o- ladı: Kend korkunç bir tuzak kurul. mak isteniyorsa, —Mehmet pa: | sabahki vaziyeti haber a şüphelenmiş ve Çerkes Must: fanın ağzını aramış olacaktı. Tu zak ihtimali, akla daha yakın geliyordu: Gizli firar esnasında hazırlanan pusuya düşürülmek, öldürüldükten sonra da; «Firar ederken dur emrine itaat etme- diğinden ardından ateş edilmiş ve maktulün bir müddettenberi Divanıhabde — isticvap — edilmek- te olan müşir Süleyman paşa olduğu teessürle görülmüştür. diye gazetelere kısacık bir res- mi tebliğ verilmek plânları üze- rinde yürümeğe hazırlanıyorlar demeki Âsâbı bozulan genç adamın, sadık hizmetçisi Çerkesten bile süphe edesi gelmişti. <O Meh- met paşa seni bir daha çağıra- cak ve dâvet edecek olursa, pa- şa hazretlerine açtım. Beni şid- detle azarlayıp tekdir etti der- sin oğlum!» diye kaşlarını çat- tı: — Paşa, kendinden şüphesi olanlar ve korkaklar firar etme ğe kalkışırlar diyor efendim, dersin, — Başüstüne paşam. — Eve büyük hanıma h: gönderdi. Beş yüz tabaka kâğıt- la kalem ve mürekkep - sipariş ettiler Harb hâtıralarını yazacak larmış! demeyi de unutma! | Tamıyaca; ni kıy sine ak ber Beyazıt minarelerinden ikindi ezanı dalgaları geliyordu. Açık pencereden dolan yanık sesleri dinlediler. Abdest almak için davranan Süleyman paşaya Je- ğen, ibrik getiren Çerkesin si- yah gözlerinin içine baktı, dua- lar mırıldanaraktan abdest ta- zelemeğe başladı. Açık pencere- lerden temiz, saf bir mayıs ha- vası doluyordu. Dalga dalga ge- len ezanın son nağmelerini din- lediler. Dindar mareşal, hizmet- çinin kıbleye doğru yaydığı kü- Çük seccadeye ilerlemişti. Çer- kes Mustafa ayaklarının ucları- 'na basarak odadan ayrıldı. Dışarıda, geniş divanhanede iri adımlarla gezinen nöbetçi ka nun neferine bakmadan, kahve ocağına indi. Herkes namaza gittiği için, iki emir neferinden başka kimse yoktu. Akşama bir saat kala sefertaslarını al- mak üzere tekrar paşanın oda- sına girdi. Süleyman paşa âdeti olduğu gibi Kur'an okuyordu. Gözlerini kaldırıp baktığı halde bir şey göylememişti. Genç Çerkes ke- derli idi, Bilmiyerek köt niyet- W, şüpheli adamlarla temas etti- ğine öfkeleniyordu. Tasları ala- rak mahçup mahcçup ıraklaştı. Tâ, Halıcılara, Süleyman paşa- nın evine gidecek akşam nevale sini alıp dönecekti. Nizam kapısından Beyazıt meydanına çıkınca, adımlarını sıklaştırdı. Meydan ortasındaki Bıra dut ağaçları arasında bek- liyen, kara, kuru bir adam da yola doğru ilerlemişti. İleride dalaşan başı boş köpekler, iki taraflı muharebe ediyor gibi idi ler, (Devamı var) Tefrika No. 10 ÇIRAN KISIMLARIN HÜLASASI Noter Şinasinin katli hâdisesi Mmemurlarından Nihada havale ed Nihad tahkikat esnasında Ze gidiyor, Tüccar da Noter öldürül Tahkikat, esnasında tüccarın kızı Şimdiye kadar hıçbir tahkik m Hağti, - Karşılaştığı bütün güçlükle tağmma emindi. Al Şeref'in evine ikimci - gidiş vuşma Nihadı hayı etlere - düşürü min bir tertibden itaret olduğunu tiyor, Emniyet müdürlüğünün dirniştir. yünyağı taciri Ali Şerefin — evine 'dilğü gün Galatada — dövülmüştür. da hazır bulunmaktadır. u onu bu derece ilgilendirme 'e Tüğmen — Nihad, mutaffak öla- kaymetli vde kapı aralığından dinlediği ko ver. — Galatadaki doyak hâdisesi - vüzat Ali Şerefin ağzından — işi- (Levamı aşağıdadır.) * — Şu mübarek — tâbirlerini başka bir vesile ile kullanmak üÜzere muhafaza buyurunuz, De- 'vam edelim: Şüphesiz ki, zatıâli- liniz gu bizim işlerimize önce po Jisin, arkasından adliyenin el koymasından benden fazla çeki- nirsiniz, — Alçak herif, — Sizdeh az alçağım. Çünkü üz tarafınızdan sahnesi ve bü- tün tertibatı hazırlanan baskın ve kavga işinde sizin için pek mühim olan bir vesikanın tehli- kesizce evinizde kalmasını temin edeceğiniz halde benim bu yüz- N den ne büyük tehlikelere maruz kalacağımı bile bile bana pek cüz'i bir para teklif ediyorsu- nuz. Böyle mühim bir. mesele karşısında yüz liranın lâfı mı o- lur? — Sen bütün bu tehlikeleri ve elindeki vesikanın pek mü- him olduğunu anlaştığımız sıra da bilmiyor mu idin? — Ne yaparsınız? İnsan gece leri düşününce aklı başına geli- yor, Zaten iki gey beni isteğimi arttırmıya mecbur etti. — Neymiş onlar? — Birincisi sadece - elimdeki MİRASI Mesken buhranının — kendisini kuvvetle hissettirdiği bugünlerde Avrupanın - bir çok şehirlerinde rutubetli bodrumlarda bile — ika- met eden kimseler vardır. Bu İmevzuda Amerikalıların - bir Füsna teşkil ettiğini - sananla: | yamılıyorlar. Zira, Avrupayı kıv- randıran yersizlik buhranı Am> rikada, aynı nisbette olmasa da, yine muhakkak ki mevcuttur İşte meşhur Amerikan Rejisö- rü Potter'in, Myrna Loy ve Cary ant'ın yardımiyle — çevirdiği Bir milyon anahtar> adlı film, ev sıkıntısı çekenlerin en büyük tesellisi yerine geçmiştir. Filmin mevzuu şudur Mr. Bildings (Cary Grant) bü- İyük bir şehirde yaşamaktadır. Onun nazarında hayat, gürültü içinde geçen mütemadi bir didiş- medir, Mr. Bildings, güzel karısı (Mirna Loy) ve iki küçük kızı ile birlikte, mütevazi bir şekilde aşamaktadır. Ancak onun en bü ahat bir eve sa« Mr. İ|yük üzüntüsü hip olmamaktır Bildings ailesinin ikamet ett ev, o kadar dar ki, insana kımıl- damak imkânıni bile verememe tedir. Hele sabahleyin hep birlik:- te yapılan tuvalet. halli müşkül bir dâvadan farksızdır. Fakat günün birinde — talih, Biding ailesine gülmekte gecik- mez; Mr. Bilding, bir iş dolayısi- le, bir hamlede zengin oluvermiş- tir. Onun aklına gelen ilk fikir, sayfiyede büyük bir köşk inşa etmektir. Gazetelerden birinda gördüğü bir satılık köşk ilâmı, o- nun bu fikirden — vazgeçmesine sehep olur. Şimdi Mr. Bilding: harap ve tamire muhtaç bu kö: xü satın almak hevesine düşmi tür. Nihayet o, oturulmaz — bir halde bulunan bu köşkü satın a- lır ve aile dostu Bil Cole (Melwyn Douglas) sayesinde mükemmel bir surette tamir ettirir. Artık Bildings ailesinin mes'ut olmaması için ortada hiç bir se- bep mevcut değildir. Mr. Bildings ilkbaharla birlikte, bu sayısız a- nâhtarlı köşke taşınır ve evsizlik yüzünden sıkıntı içinde geçen es- ki günleri unutur.. Bu filmde Myrna Loy, müşfik bir zevce rolünü mükemmelen ba- şarmıştır. Hele sevimli artist a- ry Grant, müteşebbis erkek To- lünde san'atının bütün inceliğin! güstermeğe muvaffak olmuştur. Filhakika Anasonun takasla ihracı- na müsaade edildi Ankara, 28 (a.a.) — Ekonomi ve Ticaret Bakanlığından bildi- rilmiştir: 2/8/1948 - 239 sirkülerle yab nız serbest dövizle (Dolar ve İs- viçre Prangı) ve anlaşmalı mem- leketlere anlaşma hükümleri da- hilinde, 27/10/1948 - 257 sirküler le G6 anlaşmasız memleketlere lisınsa tâbi olmadan Sterlinle ihracına müsaade olunan anaso- nun, bu defa 22/1/1949 - 284 sir- külerde zikredilen maddeler me- yamna ithal edilerek Bakanlık İstimzacına tâbi olmak şartile ta- kasla da ihracı görülmüştür. Ü AT vasiyetnameyi okumuş © dır. Bu vasiyetname benim eli- me güphe yok ki bir hırsızlık ve- ya tecavüz sonunda geçmiş de- ğildir. Çünkü benim işime yara maz ve ancak zatiâlinizi ilgilen- dirir. — Allah kahretsin. Vasiyet- nameyi açıp okumayada mi kalktın ? — Ne yaparsınız? Bu vasiyet namenin aramızda sıkı bir bağ husule getireceğini biliyordum ve diğer taraftan bu vasiyetna- meyi okumama müsaade edece- ğiniz derecede itimadınızı k mış olduğuma kani idim! — Ne habis mahlüksun. âlinizden ders aldığımı unutmayınız! Mesele o değil. başka şeyden bahsedecektim. Şimdi ben iki sırra vâkıfım. Bi- ri gu aramızda geçen kavganın içyüzü, öteki de vasiyetnamenin içyüzü. Onun için susma payı o- larak ne istesem azdır. — Yaâni tehditle para kopar- mak... Amma bunun açıkçası hırsızlıktır! — Aziz meslekdaşım ve orta Bim... Doğrusu tehditle para am- YENİ SABAN Muyrna Loy ve Cary Örant «Bir milyon anahtar» Jümindc.. iki yeni Ingiliz filmi İngiltere stüdyolarında çevril- mesine başlanılan filmler arasın- da iki filmin gimdiden üzerinde durulmasına başlanmıştır. «May- ri Annh Neagle ve Margaret Loc fair'dâ Bahar> ve «Gönlün çılgın- lığı» ağlı bu filmlerin baş rolle- ri Annl Neogle ve Margaret Lop kwood/tarafından oynanılmakta- dir. Büyük - Britanya sinemacılık Alemi için bu derece başarılı ve şu mullü olaylarla dolu bir yıl he- nüz kapanmışken, bu iki filmin derhal çevrilmesine başlanılması gittikçe genişlemekte olan İngi: liz sinema endüstrisinin canlılık ve muvaffakiyetine yeni bir de- lil sayılmaktadır. Hükümetin de bu endüstriye yardım için esirge- mediği gayretler neticesinde İn- giliz amilleri, giriştikleri faaliyet- leri uzun uzadıya objektif bir tah lilden geçirmişler ve uzun vadeli plânlar kurmuşlardır. Bu iki fi- lim ve daha birçok eserler bu fa- aliyetlerden doğan neticeler ara- sındadır. Baş rolleri Anna Neagle ile Michael Wilding'e düşen «May- fair'de bahar» hafif ve neşeli bir. filimdir. Hikâye, Londra — kibar sosyetesinin baharda, — kalbinde canlandırdığı romanslara - aittir. Bu filim, de, âmili Harbert Wil- cox'un yıllardanberi takip etmek te olduğu geleneğe uygun olarak, Londra'nın en meşhur kibar mu- hitinde cereyan eden bir aşk ma- cerasıdır. Bundan evvel — Wilcox yarattığı 3 filme «Picadilly hâdi- sesi>, «Grosvenor Sgare'de yaşa- koparmanın ceza kanunundaki ini bilmem. Cezası nedir? 'arkında değilim. Öğrenmek he vesinde olsaydım siz üstadım: sorardım, bi ehemmiyetsiz bir para istiyo rum. Bu para halline çalıştığı- mız mes'eleye göre hiç bir şey değildir. Amma aramızdaki sa mimiyet bana bu kadarcıkla ik- tifa etmeyi emrediyor Ne murdar herifsin sen! Bütün sözlerinizi kuvvetli delillere dayanarak size iade et mek elimde olduğu halde şahsı- nıza karşı düyduğum saygı beni geri tutuyor. Bununla beraber tekrar ediyorum. İster tehditle, is ter rica ile sizden beş yüz lira istemekteyim, Bunu bu akşama kadar bana teslim etmenizi ri- ca ederim. Akaşama kadar bek liyeceğim, o zamana kadar dü- $ünür, taşınırsınız. Bu akşam ondan sonra on ikiye kadar araköyde Sarı Gül barında bu lunacağım. O saatten sonra ge- lirsiniz orada görüşürüz ve her geyi hallederiz olur Bu Sarı Gül barı mükemmel, temiz, kibar bir yerdir. Beni de orada tanırlar. Arzu buyurur! lefon da edebilirsiniz. — Rezil adam... Ya senin şu tehditlerine kulak asmıyacak o- lursam ne olacak? Affedersiniz biter te- beyefendi, dım> ve «Park Lane'de bahar> adlarını vermişti. Bu — filimlerin hepsinde baş rolü Anna Neagle yapmış olup, bu sayede Anna İn- giitereni nen popüler kadın sine- ma yıldızı haline gelmiştir. Şim- di kendisine rekabet edebilecek durumda glan yegâne yıldız Mar- garet Lockwood'dur. Zamanımızın meylini çabuk se- zen Wilcox «Par Lane'de bahar> da olduğu gibi «Mayfair'de ba- har> içinde hafif ve neşeli bir Mmevzu seçmiştir. «Park Lane'de bahar» Büyük - Britanyada oldu ğu gibi hariç memleketlerde de büyük bir sükse kazanmıştır. Bu itibarla yeni filmin çok rağbet göreceği kuvvetle tahmin edilmek tedir. Wilcox bu filimlerde diğer bü- yük bir kabiliyetini de belirtmiş- tir: Yıldız yaratmak. Meselâ bun dan 4 yıl evvel hemen hemen meçhül bir aktör olan Michael Wilding'i Anna Neagle'in roman- tik partneri olarak yetiştirmiştir. Şimdi Wilding milletlerarası bir töhrete — ulaşmıştır. Hakikatte Wilcox'un bu çifti yetiştiriş tar- zı dünyanın diğer her hangi bir tarafındaki filim âmillerine bir ders teşkil etmektedir. «Mayfair'de Bahar» bu veha: Mmet ve gerginlik devresinde, dün- yanın biraz neş'e olan ihtiyacını karşılıyacaktır. Filim, — seyircile- re romans, açık kavgaları, müzik dans ve mes'ut bir sonuç sunacak tır. Kısacası «Mayfairde Bahar modern ve şık elbiseler içinde oy alıdır. nanılan bir peri n kanundan — anlamadığımı arzet- miştim. Onun için beyan buyur- duğunuz rezil kelimesinin kanun da nasıl bir ceza ile karşılaştı- ğını bilmiyorum. Amma bildiğim bir şey varsa ©o da kelimenin kibarlar - tarafından - kullanılır bir tabir olmadığıdır. — Evet, kanundan anlamaz- sın amma kanuna aykırı her türlü tatbikatta dikkatli oldu ğuna şüphe yok, — Doğrusu bir hırsizı çarpma nın kanunca cürüm sayılıp sa- yılmadığını bilmiyorum. Cürmün nazariyesini bil- mezsin amma ameliyesinde ma- hir olduğun meydandadır Sizin benden daha olduğunuza da şüphe Çün kü hem ameliyesini, hem naza ni biliyorsunuz. Bence siz: den istediğim 500 papel bir hak tır. Ne hırsızlık, ne çapulculuk ne de yankesiciliktir. Çünkü karşı karşıyayız. Ben rızanızla bu tahsilâtı yapmak istiyorum. Verip vermemek elinizde oldu mahir ğuna göre böyle bir muamele bir cürüm olabilir mi? Sorduğu- nuz suale gelince, evet, eğer bu parayı vermiyecek olursanız ya- pilacak iş çok basit: Elimdeki vasiyetnameyi muhafaza ede- rim, Bu vasiyetnameye de bir çalınmış mal gözile bakamazsı- nız ya.., Cebinizden malüma! 'nız altında alınmadı mı? O hal- Buna mukabil <«Gönlün çılgın- hğı> dramatik ve hissi bir esel olup, baştanbaşa — dramatik bi sağlamaktadır. Margaret Lockwood bir Frat- sızla evlenen kör bir kızın rolü: nü — oynamaktadır. kızı son derece kıskanır ve öldü: meğe çalışır. Margaret Lockwood kadını mağlüp etmeğe muvaffal olur. Bu hikâyede kuvetli, popüle bir dram cazibesi, psikolojik bir ilgi ve heyecan mevcuttur. Eset ayni zamanda Miss Lockwood için etmek- de büyük bir fırsat teşki tedir. tün maharetini gösterebilecek vı tamamiyle sevimli bir kadın ro- lü oymyacaktır. Hikâyenin sade- liği ve yıldızların dikkatle İntiha- sinde bu filmin de millet- bi say lerarası bir takdire mazhar ol ması muhakkak addedilmektedir. le einayetinin muhakemesi Şilenin Erenler köyü imamı Ah- a Tectin öldürü!mesile neticelenen mı Hakemenin durü iir cezada devam edile; Yarınki duruşmada sanık Hasat Ceyhun'un evinde bulunup — Tıbbi lekel okuna olan Bömlek hakkıdaki rapor caktır. Adliye — göderilmiş vakit meseleyi hukuk mahkemı si halleder. Rezil herif, — Biliyorum, bu lâkırdıyı tek rar ediyorsunuz. Sizi düşüncele- rinizle baş başa bırakmayı ter- cih ediyorum. Tarafımdan te vüze uğrıyarak yaralanan bet- baht adam, Allahısmaladık. Hasan Nihat kapının İsmail — Hakkı tekrarlanan bu alayı işitince bu fırtınalı kdnuşmanın sonu geldi önün- ğini anlamıştı. Çekilmek ve dur mak arasında kısa bir tereddü! geçirirken kapı hızla açıldı ve gibi çıktı, şantajcı bir rüzgâr merdivenlerden indi. Nihat onun yüzünü yarım ya malak görmüştü. Bu tehlikeli bir adam, belki bir sabıkalı fizi: yonomisi idi, Hasan Nihadın bu beklenme- dik dinleyişten sonra ne hal al- dığı, nasıl derin bir şaşkınlığı düştüğü —tahmin edilebilir. - şittiği şeyler aydınlatmaya m mur olduğu dramın bir kısmını aydınlatıyordu. Fakat Melüha: tın babasının böyle bir dramda lar karanlık, lekeli bir o- geref ve bu ka yün oyniya bileceğini, 'aklar altına alabi siyetini leceğini kim tahmin edebilirdi? erginlikle doludur. Macera esas ibariyle basit de olup, Margaret Lockwood için mükemmel bir rol Margaret'in kocasına aşık diğer bir kadın kör Zira bu filimde artist bü- bu işin sonu ne olabilir? O tarafından SORAMAZA Yazan: Eski bir pehliyan Odül meseles onu hiç m lış geyler de söyliyebilir, bu su- retle durumları büsbütün kötüle- gebilirdi. Evet, bu işi tatlıya bağlamak pek münasip olacaktı. Fakat n 81? Bunun için nasıl bir baha bulabilirdi? Bu sırada Bekir pehlivan gü- zel bir oyunla Hamlacı Mustafa- yı tekrar bastırmıştı. Mustafa pehlivan artık ayağa kalkmak ü- betmiş oyun vermeme- bakıyordu. Bir aralık gözüne ağ kaçtığını söyliyerek mendil istedi. Bekir pehlivan onu hemen birak Mustafa pehliva- na yaklaştı: — Çok güzel güreştin. Aferin sana pehlivan! dedi. Herkes mem nun kaldı. Fakat vakit de çok İ lerledi. Güreşi berabere ayıralım Bekir pehli ra bakıyordu: — Bir saat ya oldu, ya-olmadı. Daha iki saat da — güreşebiliriz. Neden berabere ayırmak istiyor- sunuz? Zavallı cazgır, ne cevap vere ceğini bilemiyordu. Tabii ona ha- kiki endişesini söyliyemiyordu: — Canım, bu akşamın yarını da var. Mustafa pehlivanla ne za- man istersen güreşebilirsin. Bir akşam erkenden tutarsınız. — Öyle şey olur mu? Hele bu akşam güreşimizi ayıralım da... — Ödül meselesini düşünüyor san hiç endişe etme! Onu tam olarak alırsın. — Ben haketmediğim ödülü almam. Hem daha belli de değil Dur bakalım. Belki de yenilirim. — Hayır, hayır... Ödül hak- kındır. Berabere bırakmağa ra- Zi olursan pek memnun kalırız, Senden çok hoşnut oluruz. Gel bu işe razı ol! — Canım benim razı olmam- la iş biter mi? Bakalım Musta- fa pehlivan bu işe razı olur mu? — Onu hiç düşünme! Razı o- lur. — Kendisi; mu? — Hayır... Fakat sen razı 0- lursan onu da razı edeceğimiz- den eminim. midini an hayretle cazgı- T r ir k iyle r konuştunuz. T Bekir pehlivan bir müddet e| Güşündü: — Peki ikinci sefer Mustafa pehlivanla ne vakit tutuşuruz? Cazgırın gözleri parladı: — Allah senden razı olsun. Ticaret ve Sanayi odası meslek heyetleri seçimi İstanbul Ticaret ve Sanayi Oda si ve İstanbul Ticaret ve Zahire Borsası Meslek heyetleri ve Oda meclisi seçimleri, Mart iptida- sında başlayacak ve Nisan içinde bitecektir. Bilindiği üzere Ticaret Bakan- lığınca hazırlanan yeni Odalar ve Bozealar kanun - tasarısı - henüzi Büyük Millet Meclisinden çıkma miş olduğundan, yürürlükteki kanun mucibince seçimlerin ya- pılması zarureti hasıl olmuştur.. Bugürkü kanun, Oda ve Borsalar hükümet ve siyasi iktidarın fuzu altında bulunduran - bir ta- kızı hükümleri ihtiva etmektedir. Yeni tasarının asıl hedefi bu te- şekkülleri meslek erbabının hür ve serbest iradelerine terkeyle- mek ve bu esasa uymayan hüküm leri kaldırmaktır. Fakat hazırla nan tasarı henüz kanuniyet ka- zanmadığından ve esasen bunuz Üzerinde de hayli incelemeler ve buna göre bazı değişiklikler yap- mak icap ettiğinden, bu seferki Beçim yürürlükteti kanuna göre yapılacaktır. Yeni kanun çıkın- 'a seçimler tekrar yenileceğinden teşkil edilecek süresi — bittabi u t | | |gimdiki seçimle Oda uzuvlarının kına olacaktır. İstanbul Ticaret Derneği hem yeni tasarı hakkında hazırladığı tekl'fleri ve hem de Mart başın da başlayarak seçimlere iştirak Mmevzuu görüşmek üzere önümüz deki hafta içinde bir lik top- | lantı yapacaktır | a dolandırıcı Emniyet Müdürlüğü — memurları Macit Selçuk adında bir sabıka - hyı suçüstü yakalamışlardır. Ma - Civin şimdiye kadar dolandırıcılık- tan 100 den fazla sabıkası olduğu, bu arada İran sefa ethanesini — de, yi (Devamı var) golandırdığı tesbit edilmiştir. nü- | | 100 sabıkası olan — |7 | 1 MART 19 ) N Tefrika No. 10 ını (lllşllll llyOl an erak etme! — Bir düşün bakalım “ğer| Bir hafta içinde mutlaka onun- Mustafa pehlivan yenilirse çok a-| la ikinci güreşinizi temin ede- yıp olur. Allah göstermesin, e-| rim. Hem Mustafa pehlivan bu- fendimizin gazabına da uğrayabi-| gün biraz hasta... Tam kuvve liriz. | tini ve güreşini gösteremiyor. ka değil, «gazabı gşâhâne> | Onu bu halile yenmek sana u- bahis mevzuu idi. Cazgır ilk defa| zun boylu bir geref kazandır- olarak sendeler gibi oldu. Bu hiç| maz. aklına gelmemişti. Bir baş pehli Öyle mi? Bunu önceder vanın halkın önünde âdi bir ça-| söyleseydiniz. Pekalâ razıyım, dırda yabancı, tanınmamış — bir| — Cazgır hemen Mustafa pehli- pehlivana mağlüp olması gü «ga-| vana yaklaştı. Mustafa pehli- zabı şahane> yi pek âlâ celbede-| van hâlâ gözünü silmekle me bilirdi, Üstelik Mustafa pe guldü da bu mağlübiyetini mazur gös-| — — Pehlivan, dedi. Müsa termek için bir takım yalan yan-| edersen sizi bu akşam berabere | ayıracağız. | “Mustafa pehlivan kul inanmıyordu: — Berabere mi dedi tekrar klarına ? diye di üvet, berabere... Vakit bir hayli ilerledi. Sahur yaklaşıyor. Seyirciler arasında çok uzaktan gelenler var. — İyi amma şu Bekir pehli- van buna hiç razı olur mu? — Oluyor. — Tuhaf şey! Halbuki güre- gİ bindirmişti. Pekalâ, madem- ki o da razı oluyor, kabul edi- yorum, Fakat onunla her hâlde m güreşimizi ayırn man istersen o»güre- — Alâ.., Öyle ise haftaya kar gılaşırız. Cazgır pek memnundu. Çok gükür «Gazabı şahane> ye uğ madan işi tatlıya bağlamağa muvaffak olmuştu. — Bu akşam vakit geciktiğin- den Mustafa pehlivanla Bek pehlivanı berabere — ayırıyoruz. İki pehlivan gelecek hafta bir gün tekrar tutuşacaklar ve gü- reşlerini ayıracaklardır. Hakem heyeti geniş bir nefes aldı. İki pehlivan efendice el sıkıştılar. Halk ikisini de alkış- hyordu: — Aferin Mustafa pehliva — Aferin Bekir pehlivan! İşin bu suretle tatlıya bağlan masından memnun olmiyan tek insan Arap Saitti ve fikrini ya nındakilere açık açık söylemek- ten de çekinmiyordu: — Böyle şey olur mu göz göre göre Bekir pehlivanın hakkını yediler. Bekir pehlivan güreşi bindirmişti. Mustafa pehli- vanı yenmek üzere bulunuyor- du. Hünkârın pehlivanı yentle sin diye güreşi berabere ayırdı- lar. Bu mertliğe yakışmaz. Kendisine hiç kimse cevap ver miyordu. Çünkü herkes Arap Saidin haklı olduğunu bi Fakat ses çıkarmak da hiç kim senin işine gelmiyordu. Arap Sait hâlâ söyleniyordu: — Tabit gelecek hafta Mus- tafa pehlivan gelmiyecek. Bu , suretle güreş de yapılmıyacak, Biz geçen sefer onunla kaç sa- at güreştik? Neden vakit pecilk ti diye bizi berabere ayırmadı- lar? ir ı (Devamt var) Nişan töreninde bir bina çöktü, 3 yaralı var Fatihte Haydar mahallesinde S1 nanağa sokağında 18 No: lu ah - şap evde nişan töreni yapılırken ikinci kat döşemesi çökmüş Zehra Ayhan ve Fatma adlarında üç ka- n enkaz arasında kalarak yara - Tanmışlardır. - Çökmenla — binanın eskiliğinden İleri geldiği —anlaşıl « mıştir, / KONSERLER ı Cortot'u: piyano resitali Büyük Piyanist Cortot, 7 ve 9 Mart akşamları 2 resital verecek resitallerinden birincisinin prog ramı Chopin ve Sehumann, Cisininki ise Chopin, Chumann, Debossy ve List'in eserlerinden mürekkep olacaktır. Memleketimize gelecek olan Amerikalı ses sanatkârı Dünya turuna çıkmış olan seat ve güzelliği ile maruf genç Am nıkalı sanatkâr Nota Cambero; 14 Mart pazartesi günü Pan: rikar uçağıyle Nevyorktan gele- rek Ankara ve 21 Mart pazartesi akşamı da İstanbulda birer kon- sar verdikten sonra Yunanistana geçecek, Atinada kaldığı müddet- çe kraliçenin misafiri olacaktır. Kapelman kuvarteti Ankarada çok — konserisr veren Kapelman Yaylı Sazlar Ku varteti bir kaç konser vermek Ü- zere şehrimize gelmiştir. İlk konserini 4 Mart Cuma gül- nü saat (20.80) da Eminönlü Halkevinde vereceklerdir. Kuvar- İtet, Cumhurbaşkanlığı Flârmorik Orkestrası üyelerindne ve Anka- ra Radyosu san'atkârlarındaa Esver Kapelman idaresinde Sü- hey) Petek, Zeki Berküren, Enver Kakıcı'dan müteşekkildir.