13 Şubat 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3

13 Şubat 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

(18 ŞUBAT 1949 Ömrümün Tek Gecesi nasıl yazıldı ? Esat Mahmvt Karakurt evinde istirahat ediyor (Bas tarafı 1 incide) kında -muhakkak ki okuyucula- rından fazla malümatım olduğu Halde- bilmediklerimin — bildik- lerimden cok daha fazla olduğu- Pu gördüm. Duvarları, zevkle seçilmiş ka- dra ve gül tablolariyle süslü be- kâr odasında Mahmut Esat Ka- Takürt ile konuştyoruz. — Kale- ımini kadın ve aşk mevzuundan Ayırmıyan genç romancımıza: erlerinizi hev bu odada orsunuz? dedim. Mi yarı — İmkân mı var, dedi. Yazı yazmak için derin bir süküta ivacım vardır. Yazmağa baş- M zaman, muhakkak şeh- rin blr köserine cekilir, cemi- yetten uzaklasır, kendimle baş- basa kalırım. Nitekim gazeteni. ze yazmakta olduğum romanı da, bu soğuk kış günlerinde Hevbeliadanın bir köşesine çe- #ilerek hazırladım. Artık sadede — gelebilirdik. «Ömrümün tek gecesi> hakkın- da müellifi ile bir dedikodu yap mak hie de fena olmazdı. — Yeni romanınızda, dedim diğer eserlerinizden ayrı bir hu- Furiyet var mıdır? — Hayat hep ayni şeydir, Bi- zaenaleyh, ben ne hususiyet ya- pabilirim. Mevzu İstanbulda baş bvor, Anadoluda devam ediyor. Usak ile Gediz taraflarında ge- Çivor. Yalnız, bir köy romanı değildir. Sadece dekor Anadolu- dur. Kahramanlar da İstanbul- lu. Her zaman olduğu gibi bir &şk romanıdır. — Müdafaa etti var mıdır? — Benim bir noktai nazarım Var, te ikir olarak vermek doğru değildir. Bu, modası geç- zaiş bir sistemdir. Vermek İste. diğim tezi kahramanlarımın ağ- zından söylerim, hayata böylece inlibak ettiririm, Karakurdun, yeni romanının Mevzuunu umumt hatlariyle de olsun anlatmak istemediği anla- iz bir tez sılıyordu. Şöyle bir sual sor- dum: — Roman kahramanı olan ka dm evli bir kadın mıdır? Ayni zamanda büyük bir ıstırabı ta- şıyarak mi bir aşkın felâketine kurban olacaktır, yoksa bir kız midir? — Önce bir noktayı kendi ka: raatime göre tavzih etmek iste- rim. Romancı, kendi gahst gö- Tüş. düşünüş ve telâkkilerini tünhesiz ki eserinde göstere- cektir. Tamamile âfâkf ve ken- dirinin Hstünde bulunan mevzu- lar dâhiler içindir. Ben, evli bir Kadının kocasının Jsmini - taşı- zmafa devam ettiği müddetç> gasum bir aşk yaşamasını ka- bel edemem. — Evli c ölebilir. cindedir. genç kadın &- bu, irade Fakat ismini t tırabını anlatır v azabile başbaşa kalır, O zaman bu aşka hürmet edilebi. lir. Onun icin her halde roman da evli bir kadınıp aşkını teren- nlim etmiyeci — 0 haldı aşıdığı genç bir kız. nç kız da aşkı an- Bu sualin cevabını da ro- manın Mevzüu - verir. Birakın da okumaya katlanacaklar B bir esert sekinei “an MiRnlar ve maakke M Kıskanılacak bir göhret temin etmiş bulunan romancıyı gafil tvlamak istedim: — Bu cevabınız İle, — dedim, evvelâ pek mutaassıp düşünceli olduğunuzu açıklamış oluyorsu- 7 -d (Foto: Yeni Sabah) muz. Saniyen «Kadın geverse..> romanınız ile bu fikriniz tam bir tezad halinde. «Kadın se- verse..» romanınızda kahraman evli bir kadın değil miydi?. — Doğru, fakat ben evli bir kadının bir erkeği sevemiyece- ğini söylemedim. Sevgiyi irade- niz ile kontrol edebilirsek o, ask değildir. Aşk, irademizin ha ricinde bir bağlanıstır ki, netice leri insanları mümkün — oldnğu kadar mes'uliyetten uzaklaştı- rır. Benim noktai nazarım, ko- cası olduğu halde kocasına #öv- lemeden seven kadın sadece gü- nohkârdır. Yalnız askı, hürmet edilmeğe sinin haricinde böyle kadınları or. Ben, romanlarımda vaten gözyaşları icinde — öldüc- üsümdür. «Kadın severse..> adlı romanımdaki kahramanı da, bütün iyi ahlâk ve karakte: rine rağmen tarafımdan — öldi rülmüştür. Bir cümle ile hulâsa edeyim. Evli bir kadının aşkıtı Kkocasından gizli kaldığı müd- detce hürmete lâyık görmem. Esat Mahmut Karakurt, Garb mülelliflerinin de eserlerini oku- yan, Avrupa memleket- lerine seyahatler yapan bir ro- Mmancıdır. Bugünkü Avrupa ro- manlarının coğu evli kadınların aşkları üzerinde durmakta, on- ların tahlillerini yapmaktadır. Tar. Bu nokta hal:kındaki fikrini sordum: Bunlar, benim kanaatimi irmediler, dedi. Avrupa- lhların düşünüş ve hayatları gi- bi aşkları da bizimkilere benze- mez.. Avrupa kadınları için bir adam İle beraber yaşamağa söz vermiş olmak, başka bir adar Ja biraşk hayatı yaşamağa mânl değildir ve bu ayıp ta sa- r. Meselâ operaya gider- ilmesi icap eden elbiseyi ihmal etmiş bir kadının kusu- Tu gibi kücük bir şeydir. Bizim &n'anelerimiz, bizim cemiyet ve âl'e hayatımız böyle kadını da, böyle aşkı da nefretle karşılar ve haklıdır. Kadın, bir erkeğe inhisar ettiği müddetçe değerli- dir. İsviçrede kaldığım otlede bit kız ile tanıştım. Deli gibi genç bir mühendisi seviyordu. Bir ak Pakadelli denilen bir bar da ayni kızı genç bir İsviçreli subayla gördüm. Ert telde kıza sordum dedim, deli gi adamı seviyorsunuz, o subayla Giçin bulunuyordunuz? Kız gu cevabı verdi: i gün e- bir — Ben mühendisi yine deli Zibi seviyorum, Subayla sadece dansetmek hoşumâ gidiyor. O- nunla bir arzumu, sevdiğim a- dam ile de a aşıyorum. Böyle bir kızın bizim mem- leketimizde bir ismi vardır. O- bilen kız> örüyorsunuz, ki 1 Allah benzetmesin bi- zimkinden bambaşkadır. Onun Çindir. ki en mütevazi bir telif ecer büyük bir tercüme e- #erinden daha kıymetlidir. Yer- li romanda » yalnız biz varız, — Avrupa e Taat ha bir Garb'a b «Yaşamasını onların bir şey olmazsa rleri bizim içti- atımızda bir. değişiklik, ındırmaz mı? " Münev ka melhuz değildir. Her iki ha yatı da tetkik edip neticeye va rabilirler. Bence az okuyanla: iç'n de tehlike yoktur. Kendile- | rine hiç benzemiyen hayatı gö- | Tüp: «Bu ne biçim insan, bu ne biçim hayattır» der, bir nefret | duygusu İle kitabı ellerinden Hariciyede yeni nakil ve tâyinler Ankara; (Hususi) — Diğişleri Bakanlığı memurları arasında yı pılan derece terfilerine göre, Pa ris Büyük Elçiliği müşteşarı Sot. tar İksel dödüncü dereceye, mer- kez momurlarından Ahmet Ragıp Berkay, Tevfik Türker, —İihami Üzel, Cenevre — Başkonsi Ha san Nurelgin, Belgrad büyük El Çiliği orta elçilik müsteşarı Feh- mi Nuza beşinci dereyece, mer kezden Hasip Osman Tan, — Sat: vet Nüsret Anal, Nevyork baş - Konsolosluğurda birici sınıf kon- bez altıncı dere eye, merkezden Kemal Cenani, nil Emrullah Tuba, — Atina Pire bi solosluğundan inaiyel- te konsolos Zekâl Çakan, Gümül konsolosluğunda — maiyette Fevzi — Özdemli, — Paris Büyük Elçiliğinde orta elçilik baş Kâtibi Nedim Erinçer ve — Cahit Hayta, Rio de Janciro büyük el . çiliğine orta elçilik başkâtibi meddin Tuncel, Bern elçiliği baş- Kâtibi FPual Kepenek yedinci de- solos. Fikret Bi konsolos receye, — merkezde — Şahin — Uzuü ren, Osman Derinsu, Paris büyük elçiliği ikinci kâtibi İsmail Soy sal sekizinci dereceye merkez de Nihat Dinç, Bağdat elçiliği üçün cü kâtibi Türgut Aytuğ, Londra büyük elçiliği üçüncü kâtibi Ha- mit Batu dokuzuncu dereceye yük seltilmişlerdir. Atlantik paktı (Baş tarafı 1 incide) di artık takip edilecek politika- yı çizmek vazifesinin Norveç kabine ve parlâmentosuna düş- tüğünü ilâve etmiştir. Bakan, Nevyorktan Londraya hareket etmiştir. Çörçil (Baş tarafı 1 incide) bakan 31 Martta Massachus- sets teknoloji enstitüsünde söz alacaktır. Konuşmasının mev- Zuu <20 inci asır, uyandırdığı ümitler ve başarıları» dı Ertesi gün söz alacak olan başkan Truman ise, Çörçille ü- niversitede mülâki olacaktır. Trumanla Çörçilin son mülâ- katları (Missouri) de Fultonda olmuştur. Çörçil burada «Demir perde» hakkındaki meşhur nut- kunu söylemi fırlatırlar. Binaenaleyh bir teh- like melhuz değildir bence. Mevzuu, Garbtan alıp tekrat bize, yeni romanı çerçevesi içine ve yeni remanın müellifinin gö- rüş ve duyuşlarına getirmek lâ- zımdı — Sizin okuyucularınızın genç insanlardan terekküp ettiğini söylerler. Doğru mudur, öyleyse burun sebebi nedir?.. dedim Niyazi Ahmet Banoğlu Sonunu yarınki sayımızda ©- huyacağınız bu mülâkatta Esat Mahmut Karakurt, genç nesil bakkındaki mütalealarını çok Gbjektif bir görüşle anlatmakta, Fadın, aşk ve evlilik hakkındaki fkirlerini de ilk defa okuyucu- larına açıklamaktadır. A Bugi Naziler bir trende Popoff adında, bir komünisti - ele geçirmişlerdi. Hambourga dö- nünce, Kraus seyahatte bulun- duğu için, beni müfettiş Sehrec Kenback'ın huzuruna götürdü- ler. Gestaponun bu amansız şe- fi bana bir fotoğraf göstererek sordu - Bu adamı taniyor müsi — Hayır Halbuki Gestapo şefinin bana göstermiş olduğu — fotoğrafı, Schmidt adı altında vaktile ken disile tanıştığım Guepeuya men Sub bir subaya aitti. Asıl ismi Popoff olan Sehimidt yoldaşı tanımadığımı gören Schrecken- boch, derhal Danimarkaya vazi femin başına dönmemi emretti. Bu memlekete, bir tayfa olarak yazıldığım Jad adındaki bir Al- man gemisile döndüm. Geminin kaptanı koyu bir nasyonal - sos- yalistti. Gestapo ona, beni mü- rettebat listesine idhal etmesini ve Kopenhagda salıvermesini bildirmişti. Kopenhaga varınca ilk işim; lwober'i gidip görmek ve ona € tiğim bazı malümatı ha- ,| ber vermek oldu. Wolwober || Heitmanın tevkif edildiğini öğ- renince homurdandı Heitmann, gübheli bir ga- hıstı; iki ip üzerinde oynıyan bir canbazdı. Ne yalan göyliye- tevkiline adeta sevindim. Fakat Popoff'un ele geçirildi nden itibaren 5. c YENİ SA Filistine muhaceret Türkiyeden 20 bin kadar Musevinin gideceği söyleniyor Müse ne gitmek ıçin müracaatları de - vam etmektedir. Son bir kaç gün Istanbul Emniyet Müdür - 1000 © yakın müracaat ol Bunların 500 er — kişilik sevk — edileceği ve ilk kafilenin 15 güne kadar yola çıkarılacağı söylenmektedir. Şimdiye kadar müracaat eden Müsevi vatandaşlardan 600 U Fi- listine gitmiş bulunmaktadır. Bu vatandaslarının Filisti - içinde Tüğün, müştür katileler halinde mikdar yurdumuzda mevcut 78730 müsevi vatandaşın 133 de - birini teşkil etmektedir. Tahmin edildi - niğe göre Filistine gidecek Mu - sevi vatandaşların sayısı 20 — bin kadardır. Bu rakamda şimdiye kadar gidenler de dahildir. Levent motörüyle giden kafile Pasaport muameleri ikmal olu- nan musevi vatandaşlardan 200 1 şi Leyent motörüyle Filistine mü teveccihen yola çıkmışlardır. Bun ların ekserisi seyyar satıcı ve es- naftır. Beraberlerinde zati eşya ile bir kısım mutfak — malzemesi de götürmektedirler, Kızılayın Arab mültecilere yardımı Ankara, 12 (Hususi) — Fi- listindeki Arab mültecilere yar- dım maksadiyle Kızılay tarafın- dan yüz otuz yedi bin lira de- gerinde makarna, bulgur, pi- rinç, fındık vesaire ile 600 bin lira değerinde Iki bin çadır gön- derilmiştir. Yüksek Sağlık Şürasının yeni üyeleri Ankara, 12 (Hususi) Yük- sek Sağlık Şürası üyeliklerine Ordinaryüs Prof, Tevfik Sağ- Jam, Dr. Mazhar Osman Uzman, Dr. Remzi Kazancıgil, Dr. Fah- rettin Kerim Gökay, Prof Dr. Saim Ali Dilemre, Dr. Murat Cankat, General Dr, Zeki Hakkı Pamir, Dr. Zeki Faik Ural ve General Dr. Kâzım Damlacı ge- tirilmiştir. Garsonların toplanlışı Garsonlar sendikâşı dün —saat 15 de Eminönü halkevi salonun - BAH SAPAN |: mermr TA_Şİ ga Sırça köş SKi Tioaret vo Sağlık Bar sakinleri lslriün ” eei vi E Sağlık Bakanlığı vazifesini ifa ederken kimsesiz çocuklar için bir kanun tasarısı hazırlamış. Yeni Sağlık Bakanı Kemali Boya- zit, moolis. komisyonunda — verdiği izahatta bu tasarının tatbik kabili- yetini ummadığını, bir takım haya- Hi hükümleri göğsüne bastırmış bu- Tunduğunu : söylemiş, Tabil Behçet Uz, pertav etmiş, açmış ağzını, yummuş gözünü. Üs- tadın yeni hükümet hakkındaki kanaati şu: Büyük dâvaları cesa- retle ele almaktan Aciz gösteriyor. Doğrusu haklıdır. Behçet Uz, Ti- caret Veklli olur olmaz bu büyük dâvalardan bir kısmıni ele almı; meselâ zeytinyağı - fiyatlarını — ser: bost bırakmış ve o mübarek do ipl kopmuş bir Tâstik balon gibi yük- soldikço yükselmişti! Böyle mühim İşler başarmış bir Bakan mütekaldinin, teenni ile ha- reket eden, mes'ul mevkle yüksel- miş bir parti arkadaşını cesaretsiz- Tikle İtham etmoğe hakkı yok mü:- dür? Ne yapalım sayın Behçot Uz? Her Ansan aynı yaradılışta, hor yürek mangal büyüklüğünde olmuyor kl... Ertuğrul ŞEVKET İktidar ve Karar (Başmakaleden devam) Tesi hâlâ sağlam ve dürüst bir meticeye bağlanamadı. Kendisi üzerine büyük ümidler bağlanan yeni Maliye Bakanı ve büdce komisyonunda milletvekili sıfa- tile yaptığı sert ve haklı itiraz- lara rağmen şimdi Bakan sıfa- tile tekrar İncelediği büdcede komisyonda gösterdiği kadar indirme yapmadı, büdce yino kabarık bir. açıkla encümene geldi. Hattâ Halkevlerine millet parasından ve bol keseden ya- pılan İki milyon yardım bile kı silmiş değildir. — Milletvekiller nin aylık ve yıllıklarına son yı pılan zamdan olsun vazgeçile- rTek iki buçuk milyon lira tasar- “ruf düşünülmüş bile değildir. Milli Müdafaaya ait fasıllarda da ciddi incelemeler yapmak ka- bil ve lâzımken bunlar da ya mamaktadı! $ uygun bir büdcenin- dört aya; üzerine oturtulması zor olacak- da, patronların da iştirâkile, bir| tır. Vine açık, yine israf devam Voplantı yapmışlar.. - Toplantıda | edip gidecektir. garsonların ezeli bir derdi olan Fenalıkları say ve yüzde onlar, Ecnebi tabaası gar- sonlara gösterilen rağbet, —içkili yerlerin kapatılmasile garsonla - rın karşilaşacakları müşkül du - rum ve garsonların geçim zorluk ları,mesleki dertler — görüşülmi tür, Sadak Londrada (Baş tarafı 1 incide) Necmeddin Sadak, Avrupa ik- tisadi işbirliği teşkilâtının top- lantısına iştirak etmek üzere Parise 'gitmeden evvel pazarte- si günü İngiliz Dışişleri Bakanı Bevinle görüşecektir. SsOoN ve 'Ne Vatan, teşhir etmek kâfi Halk Partili milletvekilleri di yolsuzluk ve âcizleri ortaya sermekte —muhalefetle y çıkmış bulunuyorlar ve göri yor ki bu yarışı hakkile ka- anmaktadırlar amma â muzda, ne de başka demokratik hattâ toptancı memlekette eşi vardır. İngilterede bir yolsuzluk lâkırdısı yüzünden üç ay içinde Meclis tahkikatı yapıldı ve en mâsum hediyeleri alanlar ikti- dardan uzaklaştırıldı. Bizde mil- yonluk işlerin lâkırdısı oluyor, PARDAYANIN OĞLU aa TÜRKÇE BÜ YÜK FİLM HAFTA 23 Nisan 947 de inşaatına baş- lanan Eyüb çocuk bakım evi, dün saat 15 de merasimle açılmıştır. | Merasimde, Vali ve Belediye relsi Dr. Lütfi Kırdar,, İl Sağlık Müdürü Dr. Faik Yargıcı, Vali Mnuavini Rüştü Ülken, milletvekil leri ve Ç.E. Rurumu mümessille - rile yüzlerce Eyüplü vatandaş ha zar bulunmuştur. Bandonun çaldığı İstiklâl mar- gını müteak'p Vali Kırdar, mik - rofon başına gelerek bir konuşma yapmış, binanın arsasını bağışlı- yar Şaban Özbal'a ve inşaata yar dim edenlere teşekkür etmiş; mü eveseyi işçi vatandaşların çocuk- cuklarına açarken büyük bir se- vinç düydüğünü - belirtmiştir. 100 işçi çoğunu seçkin müreb- biyeler elinde barındıracak bakım evi 128 bin liraya — malolmuştur. ikinci Dünya Harbine “Baş tarafı 1 incide) İngilterenin Ankara elçiliğin- de çalışan bir Arnavut kavas, elçinin özel kasasından peyder- pey aşırdığı plânları, Alman Dışişleri Bakanlağı tarafından hususi surette Ankaraya gönde rilen mütehassıs SS'lere teslim etmiş ve onlar tarafından bu plânların mikrofilmleri alınmış- tır. Yedi ay içinde Arnavut ka- vasa her filme alınan plân için yirmişer bin sterlin verilmiştir ki bu paranın tutarı 200 bin sterlini bulmaktadır. Muhabire göre bu çok heye- canlı haber, Nurenberg harb suçlularının yargılanmaları sıra sında ve son günlerde Nazilik- ten temizleme mahkemesinde yapılan duruşması sırasında Al Manyanın eski Ankara Büyükel çisi Von Papen tarafından açığa vurulmuştur. İkinci Cihan Harbinde çok cü retkârane ve muvaffakiyetli bir şekilde idare edilen bu bü- yük casusluk işine <Operation Cicero> yâni «Çok konuşan a- dam> adı verilmiştir. Hâdisenin oluş şeklini gene muhabirin yazısından takib e - delim: Kendisine «Cicero» takma a- fakat tahkikat açılması bile Iki | üç yıla ihtiyaç gösteriyor. Seri halinde kanunsuz, muhakemesiz adam öldürenler bile sorumlu tutulamıyor ve Mecliste - ilgili Bakan: «Bunlar hakkında ada- let, yolunu takip ediyor» de- mekle iktifa ediyor. Bu lâübali gidiş memleketin hayrına olabilir mi? Hattâ Halk rtisinin hayrına bile olduğu pheli... Bazı şahısların lehine olduğu ise muhakkak... <a Yalnız ELHAMRA Sinemasında ——îı 9 Ne Hudud «Bi- Alman Komünistinin Başından geçenler» ği haberi karşısında heyecana rek bağırdı — Nasıl? Sehmidt yoldaşı te kif mi ettiler? Onu, hiç dar heyecarlı görmemiştim. Dudakları arasın da sönmüş bir sigara, odayı bir bu —183 — Nazi ajanı, Almanyayı terkedip yabancı memleketo çıkınca, A- vatın onu yakalıyacak ve Po pof£ iade edilinceye kadar, rehi- ne olarak yanında alıkoyacaktı Gerçi işkence içinde kıvranan Popoff yoldaşın hayali beni ra- SA ç? p Tayıp — PAMSIZ etmiyor değildi. Fakat boydan öbür boya — argınlayıb yi Nazi ajanının Gücpeu tara- düruyordu. Bir müddet sonra j J gelip karşıma dikildi ve boğuk dan teykitile TisUkalin aç ndaki münasebet derhal k bir sesle: O k olursa Fireleinin hali v el Göyler yapmazlız, ha- — Glacaktı? ryeköl ZvĞain YKŞ GÜĞ Bu düşünce üzerine, Wolwok vatın'a ve Jensene haber gön- — — OU Güralep ' ada a deriniz, beni saat beşte gelip ea y rR 5 bulsunlar. « Filhakika tam aat beste yi Ulutmayınız Ki Firelei de Wolwober, Avatin, Jensen v oA LİİN ben, Royal operasının karşısına — Wolwober susuyor, bana c düşen Londra otelinin husust VAb vermek istemiyordu. Ava- bir. salonunda — buluşmuştuk. — tin derhal söze karışarak Wolwober artık kararını ver- - Her geyden ön H! di miş, kurnazca bir plân hazırla- Y& homurdandı. Komünist par bulunuyordu. Benden, Popoffun — tsinin selâmeti namına, evvelâ alelâde bir amele husu- Popoff yoldaşı kurtarmamız lâ sunda Gestapoyu ikna etmemi — Zim ve Sehreckenbach'ın adamların — Her geyden evvel parti öyle dan birini kandırıp ya Fraa: mi? Fakat bu cümlenin arkasın ya veya Danimarkaya gönder- da ne ginsi bir mâna gizliydi! memi taleb ediyordu. Bir defa — ve idenlist bir komünistin, in- ——— YENİ SABAH sanlığını unutarak, bütün ruhu ve mevcudiyetile partiye bağlan, masında ne zelil bir tarafı var- di! Bununla beraber, biz partimi- zi seviyor ve onun uğrunda öl- mekten büyük bir zevk duyı yorduk, Wolwober, uzun uzun düşündükten sonra nihayet ağzı nı açabildi — Şübhe yok ki Firelei yol- daş da bir Bolşeviktir, amma gimdilik tehlikede değildir. Zan netmem ki siz, muhayyel bir teh like vehmine düşerek partiyi ve Popoff yoldaşı ihmal etmeyi ak hınızdan geçiresiniz! Evet amma karımın için: de bulunduğu tehlike, hiç de mu hayyel bir tehlike değildir. Seh- reckenhach'ın bir abdal olmadı ğını unutmayınız. Wolwober, gülümsiyerek c vab verdi 'Yoksa korkuyor musun! — Hayır. Peki gu halde, haydi iş ba Wolwoberin verdiği talimata uyarak, Gestapoya, yıllarca ev- hayata gözlerini - kapamış bir takım komünistlerin ni ve Jensin lüzumsu: kanaat getirdiği bir çok Sahte pasaportlar gönderdim. imdi asıl mes zl ajanla rından birini Danimarka topra larına düşürmekti. (Devamı var) Eyüb Çocuk Bakımevi dün törenle açıldı Dün açılan Bakımeyi'nin dışarıdan görünüşü.. Bu paranın 103 bin lirası halkı ve civarındak! zafından temin edilmiştir. Validen sonra Zühtü Çubukçu- oğlu bir kozuşma yapmıştır. Eyüp fabrikalar ta Vali, kordelâyı keserek Bakım evini açmıştır. İçeride, inşaata yardım edenlere madalyalar ve - rilmiştir. 300 metre murabbar arsasını, bağışlıyan Şaban Özbal'a Vali ta rafından altın madalya hediye e- dilmiş, diğer yardımları dokunan fabrika v& tüccarlara; altın gü - Tüş ve tunç madalya verilmiştir. Kasımpaşade da bir Bakvnevi açılacak Eyüpten sonra bir de Kasımpa şa Çocuk bakimevi — açılmasına karar verilmiştir. Ç.E. Kurumu bu hususta hazır- Lklara başlamıştır. aldl heyecanlı ifşaat dı verilen bu Arnavut, İngiliz elçisinin el işlerini görmekte ve kendisine büyük bir sevgi gös- terilmekte idi. İngiliz elçiliğinde çalışan ve 50 yaşlarında bulunan Arnavut kavas 26 Ekim 1943 günü Al- manyanın Ankara elçiliği birinci kâtipliği vazifesini gören ve Von Ribbentrop'un eniştesi olan Dr. Jenke'yi evinde ziyaret etmiştir. (Bugün bile adı gizli tutulan bu Arnavudun daha evvel Jenkele- rin evinde çalıştığı o sıralarda İngiliz elçiliğince bilinmekte i- di.) Arnavut kavas Dr. Jenke'ye, İngiliz elçisinin özel kasasından aşırdığı çok önemli gizli siyasi ve askeri plânları satmak tekli- finde bulunmuştur. Kavas uyrı- ca, eğer bu plânları Almanlar almıyacak olursa Ruslara sata- cağını da sözlerine ilâve etmiş- tir. Bu teklif üzerine, Ludvig Moy zich adında birisi, derhal kavas- la temasa geçirilmiştir. Harb sonunda İngiliz ve Alman subay ları tarafından yapılan sorgusu sırasında Ludvig Moyzich, bu İ- şi Von Papen'in muvafakati al- tında idare ettiğini itiraf etmiş- tir. Alman Dışişleri Bakanlığında dış memleketler casusluk teşki- lâtı şefi Ernest Kaltenbrunner tarafından derhal Berlinden An- karaya bu işte mütehassıs olan SS'lerden bir grup gönderilmiş- tir. Bu SS grubunun vazifesi kavas tarafından getirilen vesi- kaları incelemek ve bunların mikrofilmlerini almaktı. Berli- ne ilk raporlar geldiği zaman bunları gören Von Ribbentrop «Bunlar o kadar güzel ki adeta insanın inanamıyacağı geliyor> demiştir. Arnavut kavas müttefiklerin 1943 yılında Kahire ve Tahran- da yaptıkları toplantılara ait bütün vesikaları getirip Alman- lara teslim etmiştir. Bunlar Churehill ve Roosevelt ile Çan- kayşek arasında Kahirede ge- çen ve Stalin ile Tahranda yapı lan bütün konuşmaların zabıtla- rını ihtiva etmektedir. Alman- lar ayrıca bu kavas vasıtasile elde ettikleri ve ancak şifre ile gözülebilen İngilterenin Ortado- ğudaki siyasetinin gelişmesine ait vesikaların da mikrofilmleri- ni almışlardır. <Cicero> ya bu işler karşılığı olarak da ayrıca para verilmiştir. Berlinden hu- susi bir kurye tarafından geti- rilerek kendisine teslim edilen İsviçre Frangı ve Amerikan do- ları olarak aldığı paraların tu- tarı böylece 200 bin sterlini bul maktadır. Ludvig Moyzlch İngiliz ve A- merikan makamları tarafından yapılan sorgusunu — müteakip izini kaybetmek suretile ortadan kaybolmuştur. Sanıldığına göre Ludvig Moyzich halen Avustur- ya Tirolünde takma bir ad al- tında yaşamaktadır. DOGĞGUM Piyade — yü lâ1 Aktulay ile eşi bayan Mi ber Aktulayın 11/2/949 tarihin - de bir erkek çocukları dünyaya gelmiştir, ana ve babayı — teb €der yavruya üzün ömürler &i höylüye dağıtı- lan tarım * âletleri Ankara, 12 (lususl) — Zi rat Donatım Kurumu fabrikala« rında yapılan Tarım Aletleri bıf yıl bol miktarda ihtiyaç mahale lerine dağıtılmıştır. Bu âletler hemen hemen maliyet fiatına köylülerimize verilmektedir. Bu işler için sarfedilen sermaye tarı 1948 yılı içinde bir mil- yon 600 bin lirayı bulmuştur. Çakmak kaçakçılığı (Baş tarafı I incide) mak kaçakçılığından sanık ola rak cezaevlerinde bulunan sa- nıklar da serbest bırakılmıştır. Ayrıca ayni suçtan dolayı sür gün edilmiş hükümlüler de ser- best bırakılacak ve bu suçla gili olarak açılmış dâvalar su- kut edecektir. Diğer taraftan evvelce çak- mak ve çakmaktağı satmaya sa- lâhiyetli tek merci olan Tekel idaresi el'an kanunun yürürlü- Ze girdiğinden resmen haberdar olmadığını bildirmiştir. Nitekim gerbest bırakılması üzerine Mil- It Savunma vergisi de kalkmış olan çakmaktaşları için yeniden muamele yaptırmak üzere Te- kele müracaat eden bayilere, ba hususta henüz bir emir veril- memiş olduğu söylenmiştir. Maraşın kurtuluş Bayramı (Baş tarafı I incide) büyük tezahüratla kutlanmak: tadır. Sabahın erken saatlerinden i- tibaren caddeleri dolduran mile 1i kiyafetler giyinmiş on binler« ce Maraşlı. ellerinde bayraklar, parti remizleri ve önlerinde du« 'vul - zurnalar olduğu halde ci« var il ve ilçelerden gelenlerin de iştirakile gösteriler yaparak belediye meydanıma - gelmisler: dir. Böylece belediye meydanın« da toplandıktan sonra İstiklâl Marşı ile Bayrağa Şehir tetiklâl Madalyası takılmış, günün mâ- nâsanı ve değerini belirten he« “yecanlı hitabelerden sonra iki buçuk saat süren büyük bir gö- çit resmi yapılmıştır. Belediye meydanındaki bu tezahüratı ta- kiben Şehitliğe gidilerek kahe raman gehitlerin hatıraları taziz edilmiştir. M Bütün Maraş. bugün, büyülk kurtuluş günü heyecan ve se- vincini bir defa daha yaşamış- tır. Belediyemiz; bu mutler gün ve şehrimize gelen misafirler 98 refine bir akşam ziyafeti ver- miş, lise öğrencileri de bir mü- samere tertip etmiştir. Eğitim Bakanlığının 'Türk aleyhtari eseri (Baş tarafı 1 incide) Bakanlığı üstelik: «Köle köylülerin müstebidle. re karşı ayaklanışı çok realist bir tarzda yazılmıştır.» Diyerek metheder bir tarzda balka takdim ederften içinde 'Türkler aleyhindeki satırlardan bahsolunmamış diye bir edebi kıymeti haiz olsa bile düşmanca telkinleri süküt ile geçiştiril- Taletir. Vadim eseri, Türk milletinin kanına susamış olan bir mille- tin harb edebiyatına dahildir. Bunu, bu eserden ve Türkçesin- Gen aldığımız şu satırlar pek güzel belirtmektedir: «Savaş İşte onun zevki.. Se- fer Türkiye.. Ah, sivri kılıcı« nı, dinsizlerin kanına — bulaya- cak: Kur'ana tapanların parça- danmış, devrilmiş kavuklarını ne azametle ayaklarının altınıala: cak!.. Sovorof, onun omuzung vurup.. <Aferin! arslan, arsa lan... Benden bile iyi! Ey Tan” £en onu koru!» dediği zama ve kadar mes'ut olacaktır. Türk, rin açtıkları atesin kursiin murünun arasından - sıyriliği ana boyanmıs kaleyi herkesten örce birinci olarak tırmandığı, âerin fakat ehemmiyetsiz yara« #ından kanları aka aka, avaklas rı Üzerinde sallanarak iki başlt kartal ile sürlü ilk sancağı ya« bancı toprafa diktiği zamani Sovorof, muhakkak kendisine buna benzer bir geyler sövliye. cekti. Savaştan sonra da ah ne tehrikler, ne kucaklaşmalar. Fakat ordular Rus sınırlarınt gecti. Kendi kıyılarını yalayan Feniş, yeşil dalgalar halinde vah' #i kırlardan akın giden Tuna« nın kıyısında dinsizlerin köyleri gre gibi yanıyor. Yurim bu 1like mis kokulu havayı ne büyük bir hırsla içine çekiyor, gürültül! Rodoşa ne büyük bir hırsla ati« Lyordu. Kılıcını çirkin bir düşe manın içine kadar batırdığı za« özünü devirerek soğulk kıvrana - kıvrana isirip en ne zevk düyüyordü.» halkına bir esi olarak nasıl n bir değeri nakli zarurt Slç bir HAtA tair üme Ve tabedk ü değil man v demiri kemirirk Bu satırlar görülse bile Dası müka? e edieeei a lr? An'amak

Bu sayıdan diğer sayfalar: