13 Şubat 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2

13 Şubat 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kervan yürüyer mu? VW stan'da Ahmet Emin Yal- man, kendi gazetesine fAnkaradan gönderdiği <Kervan yürüyor> adlı başmakalesinde, yeni kabinenin ümit verici bir fakım yeni wslânat projeleri po bulun- Guğuna işaretle diyor Bir müddettenberi çok güklür yeni bir. hava esmeğe başladı Hele Ankarayı bu ziyaretimde çok hayırlı inkişafların yakın- dan şahidi oldum. Coktanber! ilk defa olarak Türkiyede işba- gında; mes'uliyetini müdrik, ne istediğini bilir, azimli, feragatli bir hükümet görüyoruz. Bu hü- kümet mütecamis sayılamaz fa- kat iyi unsurlar havayi - tayin etmekte ve Başvekil cesaretile ve memleket sevgisile çok İyi bir rol oynamaktadır. * Âlem yine ol âlem.. © vrfmriyet'de Doğan Ne di yazdığı bir fıkrada, Ticaret Bakanı Sayın Cemil Sa- ait Barlas'ın <Malümu ilâm» Kabilinden olan beyanatını ba- Zds mevzuu ederek şöyle divor * Ticaret Bakanı Cemil Sait Barlas arkâdaşımızın dünkü “Aksam'da çıkan beyanatından: — Yiyecek, giyecek - fiatları arlmıştır. — Maşallah! — Fakat maaşlar bu fiat ar- faşile mütenasip değildir. — Sabahın kalimera! . — Köylüler portakal yemeğe tasladı. — Afiyet olsun; amma başka “yerde bu eşikâyet» değil «mem- Tuniyet> vesilesi olurdu! — 30 kuruşluk ispanak - 60 kuruşa satılıyor. — Elmalüm! — Hayat pahalılığını önlemek için kooperatifler kuracağız. — Biz çooook kooperatifler gördük!. — İstanbul Valisinden yar- | dım ümit ederim. — Hep bekleyip duruyoruz! * Satılık Alman kadınlari ürriyet'de İğne ile Kuku Kazan muharriri, Alman- “yada yedi milyon genç Alman Kadınının, ihracat eşyası / gibi B K BiR YAPRAK Tekaüd Kanunu ve âile hayatı (Baş tarafı 1 incide) gi) tekaüd maaşı atacak ÇTevdlat- $i) İse tekalid aylığı almıyacak, ik- Tamiye verilmiyecek tekaüd zamanı Belince Bdediği tekaüdiye, kesinti- deri İle karşılıkları yüzde 4 mürok- kep faizle kendisine verilerek san- dıkla alâkası kesilecek. Burada içtimal bir dâva karşısın- da kalıyoruz. Bugünkü hayat şartlarına — göre bir ev tek kişinin çalışması ile dö- memez. Erkek de Çalışıyor, kadın da... İştirakçi vaziyetinde bulunan yahut sonradan bu vaziyeti kesbe- den bir erkekle evlenen İştirakçi memür kadın hemen tevdiatçı olu- 'yor. Çünkü kanun hem erkoğe hem kadına tekaldiye vermiyor. Tekaü- iyeyi yalnız erkek alacaktır. Bunu rakamların belâgatine vu- Falım ı 1336 yılında 400 kurüş maaşla hizmete girmiş, — tekaüd / hakkına Malik bir erkekle evlenmiş ve yeni tekalid kanununun mer'iyete girdi- Bi tarihte tekaüdlük çağı gelmiş bir kadın memuru ele alalım. Bu kadına her türlü teferruattan kaça- rak 80 lira maaşı olduğu için eline 368 Jira geçen ve 20 yıl hizmet et- Miş bulunan yeni kanuna göre (Tev dialçı) sıfatile “ödenecek — paranın yekünu falzi ile birlikte 5207 Iira olmak Jâzım geliyor. — Halbuki bu kadın tevdiatçi olmasa ikramiye o- Jarak 4416 lira alacak ; maaşının ya- rısı olan tekaüdiyesi ayda 184 lira- dan senede 2118 fira edecek. - Bu parayı ön sene alırsa 21180 lira e- decek. İkramiye ile meomuu 25504 Alra tutacak. Buna mukabil kendi- #ine verilecek para kanunda ve es- Bab-i- mucibe İâyihasında sarahat- Ve zikredildiğine göre 2261 diradır, Bu adedi 5207 lira olarak — kabul edersek yine aradaki fark 2087 li- radır. Ki in memürün — kayıptan kür- tulması için yapılacak tek çare şu- dür: Senelerce — beraber — çalış- iğ, — beraber — yaşamış, — haya tın iyl ve güzel günlerini beraber Böğüslemiş ak saçlı karı koca kar- Bi karşıya — geçecekler; adamcağız ağlıya ağlıya: — Hanım! diyecek, şimdiye ka- dar karı koca İdik... Fakat bundan sonra artık olamıyacak... Ayrılaca- Bizl — Aman beyi Söyleme fena olu: yorum... Ben senden nasil ayrılı- rım? Bunca seneden sonra... Ayrılacağız... Hanım, Ayrıla- cağız, Bunca seneden sonra sen be- nlm metresim olacaksın. Ben de se- nİn Aşığın... Yeni kanuna göre te kaüdiyeni baska türlü kurtaramır yorüzi sıra beklediğini haber vererek sövle yazıyor. Almanyada yedi milyon genç kadın, ihracat eşyası gibi, talip bekleyip duruyormuş,. Yüzde doksanı sarışın - ve belki güzel olan bu genç kadınlar, kim bi- lir, gu dakikada kaç delikânlı. nın hülyasını ve rüyasını işgal etmektedirler! Delikanlılara sözümüz yok; fakat orta lılarla ihtiyarlar, bu haberi duyunca, mütareke gevrinin Rus muhacirlerini dü- sünüp titremişlerdir: O hara- şolar, Birinci Cihan harbinden farla kalan millt servetin dibine darı ekmişlerdi. Geçmişten aldığımız ders sa ândedir ki İkinci Cihan hat hirden kurtarabildiğimiz cüzda- ni Alman haraşolarına — teslim etmekten kendimizi korumak imkânını buluyoruz; o günü gör müş olanlar henüz aramızda bu lunmasaydılar, varımız yoğu- muz yeni tombalaya kurban gi- debilirdi! * Hey gidi amatörlük mefhumu ! kşam'da Dikkatler - sütu- nunda «Meşhur Antrenör kaç para alıyor?> başlıklı - bir fıkrada şu satırları okuyoruz: Spor mecmualarında okudu- Humuza göre, Beşiktaş — klübü, autrenör olarak angaje ettiği meşhur İtalyan oyuncusu Me- azza'yı 1000 lira aylıkla ancak 4 aylığına kontratlıyabilmiş Ayrıca 250 lira da apartman parası veriyormuş. Fakat Me- azza, daha sonrası için 2500 - ya aylık istiyormuş; çünkü baş ka bir klüp 2000 lira veriyor. muş. Beşiktaş klübü bu aylığı savmağa razı olacakmış - deni- yor, bakalım. an pehlivanlarımıza bir kaç bin lirayı güçlükle topluyo- Tüfümma, bir ecnebi antrenöre de bu paraları maşaallah vere- biliyoruz. Çünkü futbol daha ge Tirll bir spor! Seyircisi çok! Bi- detleri pahalı! Kazın geleceği yerden tavuk esirgenmiyor. Me- sele o! Hey gidi amatörlük — mefhu- mu? N.K. Terfi Eğitmenler Millt Eğitim Bakanlığı, Valilik- dere bir tamim göndererek, kurs- larda başarı gösteren eğitmenle - rin terfi ettirilmeleri lâzım gel - diğini ve taltife lâyık eğitmen sa- yasının. Bakanlığa — bildirilmesini istemiştir. Milli Eğitim — Müdürlüklerince 83 adet 50 lira; 140 zdet de 60 lira Ücretli eğitmenin terfie 1â- yık görüldüğü Bakanlığa - bildiril miştir, Bakanlık bu teklifi kabul ede - rek eğitmenleri bir Üst dereceye trfi ettirmiştir. ettirilen Uygunsuz kadınlar Emniyet ahlâk zabıtası tara - fından evelki gece Beyoğlu —bar ve kokteyi salonlarında — yapılan aramalarda 24 uygunsuz — kadın yakalanmış, bunlardan 18 - nin hastalıklı olduğu anlaşılmıştır. Artık kemiklerim kuruyup dökülebilir. Erkeklerin en has- sası, en genci, en güzeli istedi- gim kadar benim oldu.. İstedi- dim dna, istediğim.. Hayır. Bu kelimeyi telâffuz etmek is- temem! Kendimi Jaka vakfediyordum. Fakat öyle yapıyordum ki bunu ona düşünmeden hissettiriyor- dum. Beni takdir ediyordu; ben de onun meylini benim istikame time doğru akıtıyordum. Şeyta- ni bir meharetle onun şahsiye- tini hazfediyordum. Tercih edilen sevgiliyi - bir gerbet gibi içmek için insanın biraz yaşlanması lâzımdır. Ben onu bir ana muhabbetile seviyordum; onun önünde bü- tün mânasile kadındım; kolları- mın arasında uyuduğu zaman bilhassa cildinin taravetini tadı- yordum. Onu hırsla arzu etmiyordum; fakat onunla çok meşgul oluyor dum, çünkü bende kaybolanı onda buluyordum. Ah! Daha iyi benimsemek i- çin onu her geyden tecrit etmek, onu yalnız benim hayati; le zenginleştirmek için fakirlej- tirmek, farkına vardırmadan on daki mukavemeti yok etmek! XI Jak ve ben dürüst ediyorduk. Masrafları taksim eyliyor; her ikimiz de hissemize düşen vergi, maaş, sarfiyat, alışveris, tamirat gibi masarifi muntazam surette tediye ediyorduk. Zevk- hareket ŞEHİR HABERLERİ Türk Dili Akademisi Hür Fikirleri Yayma Cemiyeti akademi teşkiline tarafdar Hür Fikirleri Yayma / Cemi - yetinin €Tü'k Dili> hakkında ter tip ettiği müzakereler dün yapı - dan bir toplantı ile tir. Cemiyet bugüne kadar cere » müzakereleri — hulâsa beyanname neşret - sona ermiş - yan eden eden bir. de miştir. Beyannamede, 'Türk dilinin kıy meti, bügünkü — durumu, — halkın Türkçeye uymiyan yabancı — bir dili öğrenmaye mecbur tutuldu - ğu belirtilmekte, resmi sıfat iktidar sahibi şahsiyetlerin Türk Ççeye el uzatmalarının doğru ol- madığı kaydedilmektedir: Beyannamede Türk Dili Kuru - munun hayırlı ve faydalı olma - dığı da tebarliz ettirilerek bunun rine kanunl muhtariyeti — haff bir Dil Akademisi kurulması tav iye edilmektedir, Doğulu gençlerin proteslosu İstanbul Üniversitesinde okuyan doğulu gençler, dün 14.30 da Marmara lokalinde bir toplantı yaparak yurd dahilin- de bir (Şark - Garp) tefriki ya- pılmasını protesto - etmişlerdir. Toplantıda Orhan Ergüder, Ya- şar Abbas, Hayri Saraçoğlu, Orhan Timuroğlu, Şefik Hızal konuşmuş, Üniversite Talcbe Birliği sözcüsü Faik Güven de söz alarak demiştir ki: — Zaman zaman ortaya çıkan Şark - Garp tefriki -hepimizin genç kalblerini üzüyor. Nasıl ki 'Türkiyemiz bir dünya olamazsa Şarksız da bir Türkiyeyi düşü- nemeyiz. Fetih yıldönümünü kutlama hazırlığı İstanbul fethinin 500 üncü yıl- &'nümü hazırlıklarIle meşgul cl- mak üzere Mili Eğtim Baka - Tu Tahsin — Banguoğlu'nun baş - Kkanlığında kurulan Bakanlıklar arası komisyon bu hafta — içinde çalışmalarına başlayacaktır.. —| 'Toplantılara iştirâk etmek U - zere İstanbul Belediyesi adına Sald Koçak, yarın akşam Anka - raya gidecektir. İngiliz hemşirenin dünkü tetkikleri Şehrimizde misafir bulunan İn giliz başhemşirelerinden Me. Ma- rus, dün beraberinde Sağlık Mü- dürü Dr. Faik Yargıcı olduğu hal de, Şişli Çocuk hastahanesini, Hemşire Okulunu ve Edirnekapı Sağlık merzezini gezmiştir. Viyana Opereti temsillere başladi Bir kaç gün evvel — şehrimize gelen Viyana opereti dün akşam Atlas sinemasında ilk haşlamıştır. Temsiller A,B,C, olarak üç se ri halinde devam edecek her seri de 7 operet temsil edilecektir. temsiline ; AAAARAAMA AAA AARAARARAAAAARAA AAA AA EARAN! »e Gibbon'un çok mühim mülâhazaları :::» AAARAAARAARADADA 18 ŞUBAT 1940 —— —X ş iZONE Roma imparatorluğunun sukutundaki esrar 7194 senesi Kânunusani | ci) ve (Plebis - Avam) sınıfı. inin on altıncı günü| Senatus meclisi fzası münhası- (58) yaşında vefat et-| ran kibarlardan mürekkep imiş miş olan Gibbon (Roma impa- | ve bu meclis hükümetin mülkiye ratorluğunun inhitatı ve sukutu | idaresi reisi olan (Consul) ü ve göre müstakillen harekete mec bur ve mazur olmalarındadır. 1- kinci tehlike, ordusile beraber hükümet merkezi olan Romadan uzaklaşan vo istediği yer- tarihi -History of the decline and| aske Ti idaresi reisi ve bilfiil as-| lerde istediği kadar dolaşan ku- the fall of the Roman Empire) ni yazmağa ömrünü vakfetmiş| (” Yazan: N afif, bitaraf ve fikrini beyan e mekten hiç çekinmez müdekki ve muhakkik bir âlimdir. Şöhre- ti dünyayı tutmuştur. Bu âlim, Roma İmparatorl! ğgunun izmihlâlini en büyük bir İkki ediyor ve inkılâb olarak tel (onun - tesirini hâlâ —dün devletleri hissetmektedirle ebediyen hatırlıyacaklardır) di- ye kitabının birinci cildinde sö- ze başlıyor ve bütün devletlere ibret dersi vermek — maksadil böyle bir kitap yazmış oldı çok yerde anlatıyor. O sebebli dir ki (Cessar Octavius) nami- olup da pek âkılâne İdaresinden dolayı (Augustus) unvanına istiakak kazanmış olan bu büyük ve şan- h imparatorun saltanatı zama- nından başlıyor, ve koskoca Ro ma> imparatorluğunun yıkılma- sına sebeb olarak onun İcadet- miş olduğu hassa muhafaza ta- le Roma imparatoru burlarını gösteriyor. Benim bu İngiliz müverrihin- den öğrendiğim hakikatlere gö- Te asıl izmihlâl âmillerinin ne olduğu —yine kendi kitabın- dan— hulâsaten nakledecek ol- duğum şu mülâhazalardan #ya- 'nen anlaşılacaktır. Roma haya- tının normal safhalarından baş- ladım ki idarenin ne zaman ak- sadığı kolayca görülebilsin, 1) Eski Romalılar, —evvelce arzetmiş olduğum gibi— henüz küçük bir çiftçi cemaati iken bi- le hiç bir milletin siyasi tarihin- de görülmemiş bir Senatus mec ümet lisi kurmuşlar ve onu hü binasının temel taşı ittihâz et mişlerdi. 2) Bidayette Roma - ahali: iki sınıf imiş (Kibarlar - patri- KISA HABERLER l * Sehremininde Kemal - Saylan ile İhsan adlarında iki genç bir kız yüzünden kavga yaralamıştır. ederek. birbiri, * İstanbul radyosu kablo ferşi - yatında çalışan 120 amelo 4 aydır n iddia ede rek toplu bir halde müteahhidin © - ücretlerini alamadıklı vine giderek protestoda bulunmu, lardır. * Dün tar fından caddesinde bir Emniyet Ahlak - zabıta: bit edilmiş ve suç üstü yapılmıştıı Yakalanlar hakkında takibata baş- Tanmıştır, 4 Misır Başkonsolosu B. Nafiz. ve Nu lide Abidei hürriyet Yartımanın 2 inci katında randevuculuk yapıldığı tes ba ik I ker kumandanı olan (impera- tor) u ancak birer sene hizmet- le mükellef olmak şartile kendi âzasından intihab edermiş. an| — 3) Haddizatında çiftçi ve mi- u- '© | zacı itibarile uslu ve sulh üze- re yaşamayı sever bir millet 0- lan Lâtin kavmi (yâni Romalı- lar) her tarafından bir sürü le| barbar (yâni yabancı cinslere mensup) göçebe, atak ve dövü- gücü kavimlerle ihata olunmuş bulunduklarından dolayı kendi- lerini ve babalarından — kalan (malikâne - patrimoine) lerini ni yurtlarını) müdafaa ve muhafaza etmek gayretile dai- ma yabancılarla dövüşmeğe ve savaşmağa mecbur kalmışlar ve tabii olarak askeri teşkilâta çok ehemmiyet vermişler, 4) Düşmanlarına muvaffaki- yetle galebe çaldıkça fütuhat i- le vatanlarının hududunu geniş- letmişler, hem kuvvetli bir as- keri millet olmuşlar, hem mili- tariste bir idare tesis etmişler, hem de daima imperialiste bir siyaset usulü takib etmeğe mec- bur bulunmuşlar. 5) Lâkin bu muvaffakiyetli imperialisme yâni fütuhat siya- seti sayesinde Roma imparator- luğu hududunun çok ziyade ge- nişlemiş bulunması memleketin tamamiyetini müdafaa ve mu- hafaza edebilmek vazifesini zi- yadesile güçleştirmiş ve bizim zamanımızda olduğu gibi vesaiti t- İnakliye, (şimendiferler, vapurlar ve bilhassa külliyetli asker ve isi| büyük silâhlar ve yiyecek nak- line mahsus vapurlar, tanklar, tayyareler, muhaberat için tel- graflar, telefonlar ilââhirihi!... ) | malüm ve mevcut olmadığından dol merkezden uzak bir çök cğphelere vaktinde ordular sevketmek, tasavvur edilemiye- cek güçlükler ve zahmetler ve ini| musibetlerle olabilirdi. 6) Fakat asıl fenalık bu ge- niş ve muhtelif sahalarda muhtelif düşmanlarla vâki ola - cak muharebeler için hazineler sarfetmek iktiza edeceği gibi, 4-| bir çok da kabiliyetli ordu ku- mandanları tâyin etmek lâzım- gelirdi.. Bunlar hemen daima birbirlerile rekabet ederler ve şikak ve nifaka meydan verir- lerdi . 7) İşte bu noktada Gibbon'un keskin ve nâfiz nazarı inhitatın sebeblerini ve âmillerini keşfet- -| tikten sonra herkese teşhir edi- e- de, dün Vilâyete gelerek Vali Dr.| yor. Birinci tehlike —yine usu- Lütfi Kırdarı makamında — ziyaret | lü veçhile asker kumandanları- etmiştir. nın Senatus meclisi tarafından 4 Dün saat 1480 da Yenikarı| intihab olunmalarına rağmen— Çeşme sokakta Madam — Perian'ın | hüküm ve salâhiyet membaı o- evinde yangın çıkmışsada itfaiy lerimizi, servetimizi, imkânları- mızı imtizac ettirmiştik, Aşkı bir alış veriş şekline ko- yan, onu küçülten, yaralıyan, menfur para mes'elelerinden tenzih edilmiştik; şübhe, kavga, borç, birbirimiz hakkında Soruş turmalar, sert sözler, para yar- dımları gibi, tamir edilmez ha- 'talara düşmekten bizi kurtaran ve birbirimize hürmet telkin e- den dürüst ve açık bir yol takib ediyorduk. Aramızda ne bin franklık bir banknot, ne nezaketsiz bir Jâ- kab, ne de birbirimizin mahre- miyatını araştırmak vardı, Yalnız cismani ihtiyaçlar, ne- zaket ve terbiye... Vaktimizi nasıl geçiriyorduk? Beraber — bulunduğumuz zaman yaşamak zevki ile... Fakat yalnızken günler kur- şün damlaları gibi düşüyordu. Jakın — ihtiyarlk — marazına karşı bir deva gibi olan taallü- dü bana eskilerin şeker yiyerek ısındıkları güneş kadar lüzum- Tu oluyordu. Ben o kadar ihtiyar dej yalnız ona kıyasen yi Mühim olan da bu idi. Benim yaşımda bir erkek ba- üdahalesine lüzum kalmadan lan o meclisten pek uzak bulun maları ve muhabere vasıtaları olmadığı için kendi keyiflerin> Tefrika No. 17 na koca olmaktan bir gurur - cekti... a hissesi alabilirdi. Fakat ben — O benden evvel uyanacak; ağ ondan bir şey alamıyacaktım. yalnız gençlikle, o memnu' mey- va ile iştahımı teskin edebili- yordum; onu tatmış ve lezzetini almıştım; hattâ onun ibtilâsı i- le zehirlenmiştim; gençlik be- nim günahımdı. Fakat Jak tekemmül etti; gehvetin ne ve nasıl olması lâ- zımgeldiğini öğrendi. Aşkta da- ha kat'i düşüncelerle hareket etmeğe başladı. Coşkunlukları- nı, beni tatmin için ısrar ile tan- zime muvaffak oldu, fakat bu beni biraz hoyrat hamlelere sevketmekle beraber zayıflatı- yordu. Bir mütalea, bir övünme, ken dini yükseltmek istiyen bir da- kika... Talebeyi hoca yapmıya kifayet etmişti. Asabiyetim, bütün her geyi kabul etmekliğim için kâfi dere- cede olgun mu idi? Hayret is- yanı hazfetti. Ondan evvel nef- sime tahakküm — edebilirken, gimdi hislerimin zebunu olmuz- tum; ve her heyecan, her sukut benim sıhhatimde silinmez bir zam açık gözlerim şişkin olacak, kuklayı gevgek bir halde bula- caktı. Kulağıma fısıldıyordu: — Benliğimizin fevkine çıka- hm! Ve ben dehşetten ve - gurur- dan delirmiş gibi kendimi bıra- kıyordum. Onu yatağımdan — uzaklaştır- malı idim... Beni hemen clinin altında bulundurmak - için, bir arada yatmakta ısrar ediyordu. yordu. Yaşımın nâzik devresi, nefe- simi daraltıyordu Kendimi feda — ediyordum; müvazenenin ruhunu, hareke' lerimin kontrolünü kaybeti tim; vücudünü vücuduma yak- laştırdığı zaman, ancak kendim- den geçmiye muvaffak olabili- yordum. Ona mırıldanıyordum: — Al beni, bütün eseflerimi, bütün endişelerimi de - beraber al! Önümde yürü! Benim canlı heykelim; benim gurubumun yıldızı, — gehçliğin — parlıyor. ydi yolu aydınlat! Bi n senin Filozof RİZA TEVFİK | mandanların kumanda etmekt. bulundukları orduyu kolaylıkla kendilerine bendetmelerinde idi. Riyaset hırsı ile askeri benimsi meğe hepsi de meyyal bulunu- yor ve hele muzaffer olarak Ro- Maya avdet edecek olursa, mem leketin idaresinde (hâkimi mut- lak) olan Senato tekgil âzasi kalkıp fevkalâde parlak bir ih- tifal ile istikbale çıkıyor ve € seriya öyle bir kumandan ken- disini tâyin etmiş olan meclise istediği gibi hükmediyor ve ken disine merbut bulunan orduy dayandığı için mecliisn hay tini ayak altına alıp maneviyesini tahkir ve tezlil e- debiliyordu. Bu fazahat çok de- fa vâki olmuştur. Bütün bu tür- lü vukuatı tahlil ve mülâhaza ettikten sonra Gibbon keşfetmiş olduğu hakikati gu kısa düstur geklinde ifade etmiştir: (Roma- hlarda idarenin müvazenesi, as- ker kumandanlarının - hırsı ve istibdada meyli yüzünden bozul muş ve bu hırsı tehakküm Ro- ma devletinin izmihlâline sebeb olan başlıca âmillerden biri bu- lunmuştur.) 8) Roma generallerinin asker neferlerine karşı ne kadar zali- mane ve müstebidane davran - mak hakkını haiz olduklarına dair birinci cildin üçüncü babı- nın altıncı faslında insanın tüy- lerini ürpertecek izahat var. Ro- maya galip olarak avdet eden bir generalin hiç senatodan re- yini sormadan ne zorbalıklar yapabileceğini, ne derecelerde israfatta — bulunabileceğini ve bütün bu icraatını senatoya bir hamlede ve münakaşasız tasdik ettirebildiğini göstermek - için meşhur Pompde'yi misal olarak zikrediyor: Bu büyük kuman- dan şarkta Pontus kralı olan Mithridate'i fena halde mağlüp edip ölümüne sebep olmuş, ha- zinesini yağma etmiş ve kuman- da ettiği askerlere —bugünkü paraya kıyasen— dört milyon altın İngiliz lirası bahşiş dağıt- mış olduğu halde Senato mecli- si bütün bu icraatını derhal (ka- bul ve tasdik - ratifier) etmi: Diğer kumandanlardan bazıları da senato meclisine tahakküm ederek diktatör olmuş ve mille- tin başına belâ kesilmiş. Bütün bu kepazeliklerin hepsini bura- ya nakletmek kabil değil!... Za- ten Gibbon bu gibi tahribatı Ro- ma milletine ve imparatorluğu- na faydalı fütuhattan müdut olmak üzere zikretmiyor; bu gibi vukuatı (inhitatın uğursuz alâmetleri) olarak mütalea et- tikten sonra yine felsefi bir düstur vaz'ediyor: (Kuvvei diyye mümessille- şahsiyeti | se hür bir idarenin kanunu esa st prensipleri —bir daha ele gı çirilemiyecek surette— zayi' 0- lur.) diyor. Bu düstur hakkında ben de —kendi tecrübelerime binaen— yakında uzunca bir takım mülü- hazalar beyan edeceğim. Gibbon yukarıki düsturu pek mükim bir vak'a münasebetile söylemiş tir: İngiltere fatihi meşhur (Jules Cesar) fevkalâde fütuhatı saye- sinde Romada pek büyük bir cumhuriyeti devirip k: kümdarı mutlak tirmek emeline kapıldı. Müfrit cumhu- riyet tarafdarları gözü açık ve nüfuz ve itibar kazanmıştı. Za- |* mutaassıb adamlardı. Kayserin teşebbüsatına vâkıf olunca itti- rar verdiler, bir gün enato meelisinde hançer- iyerek tepelediler, Bu mühim ve dâht adamın yapamadığını, kızkardeşinin torunu olan Au- asker kumandanı idi. Meşhur Birinci Napolyon Bonapart ta- mamen bu iki Romalı imparato- ru taklide özenmiş ve cumhuri- yet devrinin dâhi ve kahir ku- mandanı olarak şöhreti dünya- yı tutmuşken nihayet cumhu! yete hıyanet etmekle, emperya- lizm hırsının ne büyük mus:bet olduğunu muvaffakiyetile ve o yüzden çektiği ceza ile ispat et- mişti. Yirminci asrın başlangı- cını milyonlarca insan kanil telvis eden yine o hırstır. Au- gustus'un hilesi ve sinsi entrika ve manevralarile kimseye sez- dirmeden taklibi hükümete mu- vaffak olup kıraliyeti tesis etme si gelecek makalemin mevzul: rı olacaktır ve daima Gibbon'u hatırlamağa mecbur olacağız. Vilâyetimizde toprak kanunu tatbikatı 945 yılında meriyete giren Top rak Kanunu, yurdun birçok yer- lerinde, bu arada — ilimizde de hâlen tatbik sahasına konulama mıştır. Vilâyetçe dün tekmil kayma kamlıklara birer tamim gönderi- lerek kanunun tatbiki için, ekil - miyen arazi üzerindeki ihtilâf ve resmi formalitelerin sür'atle ikma hni; Silivri ve Çatalcada ise, iş - letilmiyen arazinin istimlâk olun. ması bildirilmiştir. Karaköy meydanının acılmasından vazgeçildi Karaköy meydanını açmak için aylardan beri devam eden çalış- malar neticesiz kalmış ve bu işten gimdilik vazgeçilmiş bulunmak - tadır. Bu işten vazgeçilmesine, tahli - ye imkânlarının güçleşmesi ve il- gililerin buna muhalefet etmele- rini, kuvv, 'e tayin eder- Çeviren : REFP CEVAD L'LUNAY ğilim; artık ben bir müfekkire değilim; ben sadece bozulmak istemiyen bir cismin sahibiyim. Jak beni uzun zaman arıyor ve daima buluyordu. Öyle bir an ki istikbal yüklü! Bir hatâ yapacak olsam dost, ana, baba, kurban ederek o ka- dar ustalıkla rekzettiğim bina birden göçecek bir harabe ola- caktı. Jak, keyfine münkad olarak her istediğini yapabilirdi; o, ye- ile nileşebiliyordu... Fakat ben, ben, ben! Hain bir dikkatle aşkımın ilk çizgilerini bekliyordum; ve yorgunluklarını gizli kahkaha- larla selâmlıyordum. Sonra 0- nu vucuduma yaklaştırmak için bu yorgunluğu gidermeğe çalışı- yordum. - (Eter) ister misin? ondan... Afyon da İçeriz. senin iradeni öldürür benim de inatçı ağrılarımı giderir. Bana yalvarıyordu: — Yeter artık. 'Ya onu yoracaktım ve böyle likle her şey bitecek; yahud da bu onu uzun zaman bakmak ü- A Bu ri #ebebiyet vermiştir. suretile olacaktı. Nerede? Birkaç saatlik isti- rahat onu bana karşılık partiyi| oynamıya hazır bir halde iade ediyordu. Bu sefer de ben yab yordum: — Yeter artık... Bu zehirli uyanışlardan kor- kuyordum. Zira yorgunluk öre tüsünün altında daha hassas, daha keskin bir tecessüs merakı arıyordu. Fakat zevk itiyadı bizi birbi- rimize nüfuz ettiriyordu; © yal- nız şehevf zevkini arıyordu; ben daha sürdürebilirdim. Tekrar ediyordu: — Evlenelim... Daha şerefli olacak. Ben tehlikeden kaçınıyordum: — Ama o zaman burayı ter-. ketmek lâzım gelecek! — Otöy'de ara sıra kalmak i- çin küçük bir daire tutardık. — Ben ömrümü burada bitir- mek isterim. — Bitirmek mi? Dur bakalım, evvelâ başlıyalım. Cesaretimi — giddetlendirmek | || Rumi Hicei ve mümkün olan şeyi ölçmek -P |Ü x.süni R. Ahir çin bile bile bir ihtiyatsızlık, 1364 13“ yaptım Söyle söyledim: 31 | pazar — Zaten bet daha Şî"'_' Bei, A ÜN | Kasım: 98 - Ay: 2 - Gün: 44 | 2 - Gün: 44 — Daha yaşlı mı? Ha... E- İK — yemsi at vet, Güneş o ö aN Tekrar etti: öğle 12 28 6 19 — Daha yaşlı Akşam — C1T M 12 — Ben... Bil bakayım, Otuz İkindi 15 21 9 4 beş yaşındayım, Yatsı 19 18 1 82 (Devamı var) Üİ tmsak 6 10 11 80 Jak beni olduğum gibi göres — imtidadından başka bir gey dee zere muhafaza için zayıflatmak D N Buqfl" Isa ile Lenin arasındaki fark? ir dostum anlattı: 1938 yılında Baküı'da bulunuyordum ve Tür« kiyeye kaçmanın yolunu arıyor dum. Bir gün tiyatroya gittim; burası çarlık zamanında yap mış olan gayet büyük bir salı du ve dört beş bin seyirci üst üste dolmuştu. O sırada - birl Bim diğeri Bom adını takınmış olan iki komik son derece meş hurdu; diyalog şeklinde yaptık- ları siyasi, iktisadi ve İçtima mizalılarına herkes hahkahalar- la gülüyordu. Perdenin açılmasından biraz sonra Bim sahneye geldi; kenara oturdu. Bir kaç saniyo geçince içeriye Bom girdi ve se- Tâmlaştılar: — Hoş geldin yoldaş! ten Senato âzasından ve kibar| — — Hoş bulduk! sınıfındandı. Roma idaresi o va| — — Nerelerdesin, çoktanberi kit bir cumhuriyet hükümeti i- yordun? di. Cesar askere dayanarak| — — Cennette İdim. — Cennette mi idin? Orada 'no var ne yok? » — Sor da cevap vereyim. — Orada Lenin ördün mü? dördüm. — İsa Peygamberi de gör« dün mü? — Evet. — Öyle ise söyle bakalım. İ- sa ile Lenin arasında ne fark var? gustus zarif bir hile ile yapma-| — — Söyliyemem... ğa muvaffak oldu. O da dâhi| — — Niçin? bir idare adamı ve büyük bir| — Y binlerce insan bizi dinl karım. Yalnız kalınca cevap ve- ririm. Seyirciler bağırdılar: Şimdi söyle... Bim de ısrar edince Bom se- yircilere sordu: — Aramızda kalacak mı Seyirciler haykırdılar: — Kalacak! Kimseye söyle: miyeceğiz! O zaman Bom anlatmağa baş ladı: İse İsa Peygamber bir eşeğe biniyordu ve onun Sayunu, ar. pasını, samanını doyasıya v yordu. Eşek hayatından memnundu. Fakat Lenin... Bom dardu; yeniden arkada- sı Bim'e ve seyircilere göz at taz — Korkarım amma, mademn- ki zorluyorsunuz, suç sizindir! Dedi ve devam etti: — Lenin dünyadaki bütün e- geklere biniyordu ve onlara na Su, ne arpa, ne de saman veri- yordu. İşte aralarındaki fark budur. O'zaman Bolşevik diktatörlü. Bünün yarattığı büyük sefalet ve ıztırap içinde bunalmış olan halk kahkahalarla güldü; tiyat ronun tavanlarını adeta titret- ti. Bim ve Bom vakit vakit hap- se girerler, bir müddet sonra çı Fa.lardı. Onlar acaba şimdi sağ mıdırlar? Öldülerse yerlerini tu: tanlar var midır, bilmiyorum. Kadircan KAFLI v.errrrrrrrrrrLRRA pek Zeytin yağı fiatları düşmeğe başladı İhracatın durdurulması sebe - bile zeytinyağ fiatları derhal düş meğe başlamıştır. Ekstra zeytin - yağı toptan satışlarında fint 300 den 270 kuruşa düşmüştür. Sağlık Müdür borçtan kurtuldu Streptomisin flatlarının değişme Si dolayısile İl Sağlık Müdürü Dr, Faik Yargıcı ilgili “firmaya 3000 lira borçlu duruma — girmiş ve bunu şahsen ödemeyi kabul elmiş, bu fedakârlığı da takdir « le karşılanmıştır. Öğrendiğimize göre firma, Sağ hk Müdürlüğünden bu parayı al « maktan vazgeçmiştir. Boş rakı şişeleri Bira, rakı ve şarap gişelerinin 'Tekel İdaresi taratından fenni şe kilde yıkanara< tekrar kullarıl masına müsasde eölimiştir. Bunun haricinde ilâç ve yağ gşeleri Sağlık Müdürlüğünün kont rolünden geçmedikçe satılamıya - caktır. AKVIM ŞUBAT 1919

Bu sayıdan diğer sayfalar: