Bu memleket yeni kabineden neler bekliyor ? | on Postada Selim Ragıp Emeç, «Hükümetin prog- yamını beklerken..> adlı maka- Tesinde, Şemsettin Günaltay hü kümetinin programında, in esaslarına sadık kalmal #urların iş sahiplerine iyi mu- ömcele etmelerini sağlamak gibi hususları gözönünde bulundur- mayı gaye edindiğini belirterek yazısına şöyle son veriyor: Bize düşen gey; İnkılâpçılık vasfı esasen söz götüremiyecek olan hükümetlerden; abdestin- den şüphe ettiğimiz ki: ab- Cest tazelemeğe sevkeder gibi ikide bir inkılâpçı kanaatlerini tekrar ve tekide mecbur etmek değil; bu memleketin onlardan beklediğini istemek - ve tahak- kuk ettirmektir. Bu memleket'a bügünkü hükümetten istediği I- Be; devlet ve millet hazinesini iyi idare edip israftan — kaçın: mak; bize denk bir büdce sun- ni İstemekte israr etmek; imdiye kadar bir çok zararla. yını gördüğümüz — Mübalilikten uzak tutmak ve âmme İşlerinde zautlak surette ahlâk: ve fazile tin hükümranlığın — elbirliğiy- le sağlamak, O suretle ki; yeni yeni ve birbirinden Aağır ödeneklerle beli bükülen bu milletin yüzüne bir miktar kan gelsin ve ileri- Bından emin olanlara mahsus bir nefes güvenile kara düşün- celeri atıp aydın ve yapıcı fiklr- lere bağlanmak imkânını bul- Bun. * Miraç, Hacca muallak!.. atan'da Yedekçi, şair Bel- çet Çağların Mecliste söy aca sözlere işaretle diyor Teâiğ ki. (Bizde kabineler, Miraç yo- lunda Hacca muallâk kabine- lerdir!) (Demokrasiyi bir ortaoyunu balinden çıkarmak, sahiden tat bik etmek zamanı gelmiştir!) Bunları söyliyenler, şu hain, gu tezvirel muhalifler değil, doğrudan doğruya Halk Parti- inin milletvekili şair Behçet Çağlardır! Desenize — muhaliflere artık Tâkırdı kalmadı! Miraç, Hacca muallâk! Hepsi tamam!., Bir de geytan taşla- Falar Haç sevabı tamam olacak! Fakat benim anlamadığım nokta gu, mademki kabineler Hacca muallâk, demokrasi nasıl oıtaoyunu olur? -? Pişekârlarla Kavuklular de. mek Arafattadır, Yalova safası yapıyorlar ç e Boş vaad, dolu vaadl kşam'da, Dikkatler sütu- nunda, eski hükümetle- rin verdikleri vaidde durmadık- farı; yeni hükümetin ise sözün- de duramamak endişesile - vüld- de bulunmaktan içtinap ettiğini keydederek şöyle deniliyor Eski hükümetlerin program- larında bir çok vaitler var, Ko- Jeksiyonları karıştırın. O vait- ler tahakkuk etmiş midir? Ye- TAKVİMDEN OR BiN YAPR Şübhe, bir müra doğru koşmakdır. — Baş tarafı 1 incide — de keçiyi Idare> etmek çaresi aran- di. Seçim kanunu tâdil edildi. Hü- kümetin salâhiyetli ağızları: — İştet dediler, tam demokra- tik bir kanun! Ekâr * | - ümümiyede çıt yok, — Efendim? Böyle bir. kanun Vatandaşa seçim hakkını temin et- mez mi? Efkâr - 1 - umümiyede yine- çıt Yok.. O zaman Saka kabli hiliyevekili bunu bir şekline koydu. — Vatandaşları temin ediyorun ine sahib ©- » Böyle ola- sinin Da- yahsi umde Gakl.. Efkâr - 1 - umumiyede yine çıt Yok... Çünkü herkes biliyordu kI si- yasetto şahıs olmaz... İnsan oğlu fânidir, bugün vardır, yarın yoktur. Nitekim öyle de oldu? Nerede Mü- Nir Hüsrev Göle? Yeni kabine: «Hiç bir vatan- daşın yüreğinde şübhe - bırakmıya- Cak en teminatlı bir şekilde... ln. diyor. Anladılar ki vatandaş şübhe e- diyor. Fikretin dediği gihi: Şübhe! en zülim, en kayi düşmen! Asıl istenon şey bünü — süstür- maktı. Seçim kanunu elbette tâdil cdi- lecek. Bir prensip mes'elesi - diye reddedilen <Adli - mürakabe» — el- bette kurulacak ve Türk hâkimi seçim sandığının başına elbotte otu- racak! Başka türlü olursa demok- Tasi kendi kendine gelin güvey ol- ni hükümet, eski tâbirle eva'dsi vaft» te bulunmaktan çekinmiş- tir. Ancak tutabilec geyleri vüdediyor. Fakat bu milletin o kadar çok ihtiyaçları var ki, tutulabi- decek bir takım vaitleri tahak- | | kuk ettirmek zaruri, Nasreddin Hocanın meşhur fıkrası, — Va'zedeceğim amma, ne i bilemiyorum, ey ce- maat. Oğlu cevap Kürsüden i: miyor musun? Öylöyse «boş vait> le, eva'de- dilmesi zaruri ıslahat» arasın- da barıştırıcı bir nokta mevcut olsa gerek. Hareket noktası, o olmalıdır. * Telaş politikası rriyet'te İğne Kuyu Kazan muharririnin, <â- daletsiz vergiler> başlığı altın- da yazdığı bir fıkrasında şu sa- tırları okuyoruz Hükümet, Millet sunduğu herhangi boynunu büker: — Kusura bakmayın: Mükel- lefler arasında verginin taksim çekli pek Adilâne değildir.. Ne yapalım? Bu sefer telâşa geldi; fakat, kat'?! surette temin ede- riz ki, gelecek sefer.. Teminata rağmen gelecek e fer de, ondan sonraki seferler de tasarılar hep telâşa gelmiş- tir: Bence vergilerden bir teki- nin bile adaletli olduğunu iddia eden, muhalif, muvafık, bir arslana tesadüf etmedik... Bu- nunla beraber, şimdiye kâdar, hepsinin kabul edildiğine şahit olduk. Kazanç vergisi müstes- na, Kazanç vergisi kabul edilme- d! amma bu hareket bir kabi- nenin düşmesine maloldu! İşte bütün adaletsiz vergil: rin reddedilmemesinin sebebini, #ncak © zaman anlıyabildik: Her vergi teklifinde bir kabine Yuvarlanırsa, biz, o kadar Ba- kanla Başbakan nereden buluc- duk?. Meclisine teklifinde, N.K. Üç kapalı durak yeri yapılacak İLET. idaresi aldığı yeni hir ka- Nişantaşı ve Şişli” otobüsleri güzergâhını teşkil eden bir çok du. rakları kapalı bir beklemo line getirmeğe karar vermiş ve bu cümleden olarak üç tane kapalı du rak inşaşına başlamıştır. İ KISA HABERLER—ı x& Kaptan Halil İbrahim'in ida- Yesindeki 9 No, lu araba vapuru Beoşiktay Hayrettin jskelesino ya- naşirken Aile gazinosuna bindirmiş tir. Hem gazinoda, hem vapurda hasar olmuştur. 4 Sabıkalı olduğu söylenen Ö- mer adında birisi, Marpuççularda Aliye adında bir kadınığı içinde 100 lira bulunan çantasını kapıp kaçar” eri ba- CI N eV0rİ HABERLERİ Yeni Pat Çarşambaya J K gelmiş olacak Athel günü tac giyecek agoras Perşembe Yeni patrik Athonagoras, çarşam ba günü sant 16 de Yeşilköy Ha va alanına gelmiş Trumanın özel uçağiyle 6 olan Patrik, hava alanında Patrik- hano adina Üç mottopolit, belediye adına bir heyet tarafından istikbal ektir Patrik otomobille — patrikhano sürğldecek e YEkll U çekilecektir “Athenagoras morasimle taç giyecek edilmişlerdir Bütrik 2A enazorali etriklğne G6 iknmot edecektir. Kadeş,, dün gitti b öhibi Göekbi sapın Denisyolarna ald Kadep vapuru dün gabah sant 11 de 60 yolcu ile lima- Hründan Tarekel ştmlştir. Yolcular arasında, bir müddet- tön beri memlekstimizde mizafir bu lunan İsveç eski kara orduları b komutanı general Düplas ve - eyi, Yunanistanın Kudüs - konsolosu ve 20 Üniversiteli talebe — bul idi General Düplas, kendisile konu- şan bir arkadaşımıza, Türkiyede kaldığı müdetço hüsnükabul gördil- Künü iyi intibalarla ayrıldığı Türki- yeye fırsat bulduğu takdirde geno geleceğini söylemiştir. Beş çalışma u anı geliyor Sozyal sigortalar üzerinde tetkik- ler yapmak üzere yakında birleşmiş milletler çalışma teşkilâtından beş mleketimize uzman gelecektir Bunlar bilhassa işçi sağlığı niyeti, tesisleri, kurulan ve kurula: cak olan sösyal sigortalar, iş ve çi bulma faaliyetleri, İş randımanı nn arttırılması üzerinde — tetkikler yapacaklardır. Sümerbank mamülleri satışları Bu yıl da Sümerbank mamul!eri, BB b sitadki n a zedilecektir. Hükümet herhangi bir tehacü- me sebel t satışlarda bu sist. temektedir. Diğer taraftan ilgililer satışların irmemek — makaadile nin devamını is- serbest — birakılması anında — teha- cüm olmayacağını, esasen — Sümor- bak mamülleri fiatlarının normal pi iyasa fiatlarına intibak ettiği filai: ni ileri sürmektedirler. ken yakalanmıştır. * Hüseyin Temel adında b'ri Cumhuriyet vapurunun istim bo- rularının kurşün n hfazalarını sö- kerken yakalanmış, adliyeyo veril- A On beş gündenberi şehrimiz- 'de muhtelif sağlık mücsseselerinde tetkiklerde bulunan sağlık bakan- lığı sosyal yardım dairesi başkanı Dr. Celâl Otman dün akşamki eks- presle Ankaraya dönmüştür. Talebe Birliği Lâ- temas ederek <Hamlet> filminin Üniver. #ite talebelerine 36 kuruş ücret mu- kabilinde gösterilmesi miştir. v Dün aaat 15 de Kadıköy 36 inci ilk okulda bir müsamere veril-, iştir. Vali muavini Rüştü Ülke- in de bulunduğu müsameredo o- kul başmuallimi Tevfik Maral, ısa bir konuşma yapmıştır. i temin et- Mirildandım — Klara! Benim küçük Kla- ram! Göz yaşlarının arasından mah zun ve bulutlanmış bir nazarla uzun uzün baktı dedi.. m... Ah! bir soluk gibi idi, Benim, benim Klara işti Beni tanıyor musun! Ağzından huçkırı; benziyen bir tutukluk çıktı... ve kekele- di — Oh sevgilim!... Sevgilim!.. Benim zavallı sevgilim!.. Başını başıı ayıyarak yal vardı: — Artik kımıldama.., Böyle iyiyim,.. Böyle tertemizim... Bembeyazım... Bir beyaz lâle gibiyim!... Mağa benzer) — AAAAACCAARRŞâIAaA eee ? #ccece covu B nsanlar kendilerinden va | âlemden — bahsedebilmi için Üç türlü dil icat et- mişlerdir: Konuşma dili, — ilim dili, san'at dili, - Çarşıda, p zarda her gün kullanageldikle di konuşma dilinde, maksatla- | vını çoğu kere kulaktan öj nilmiş ezbere klişelerle birbiri- ne nakleder dürürlar: Mehtap, grup, çok sevindim, — fevkalâ- âe,.. Dedikleri zaman, bu dilde pek yukarı çıkamazlar. İlim di- 1 bu klişeler yerine mefhum- ları, rakamları koyar, «Çiçek- ler> dediği zaman bütün çiçek- ker!, «Deniz> dediği vakit her türlü denizi içine alan umumi bir düşünceyi anlar. İlim dili tablatı elimizde Alet haline koy- mağa yararsa da, onunla ara- mızdaki mahrem ve içden ko- nuşmayı susturur. San'at — dili işte bu, sırlı konuğmanın yolu ludur. Her san'at eseri lirik bi ifade, kendi nevinden hususi bir cümledir. O adt dilden de, ilim Gölinden de bambaşka — bir gi dir. Kelimeler, sesler ve ren ler âleminin uyandırabileceği en fiksek heyecan derecesine göre seçilerek viülcude gelen bir cüm- ledir. Her lirik ifade Kölimeler ve duyularla bir ritm yaratır. Bır mısra, bir beste, bir renk veya Sağlık teşkilâtında yeni tâyinler Anadolunun mühtelif vilâyetlerin den bazı doktorlar şehrimizin sağlık mülesseselerine tâyin edilmişlerdir. Yeni tüyinlerin listesi Sağlık Mü- dürlüğüne bildirilmiştir. ““Kütalıya sağlık müdürü Zeki Bilgin, İstanbul sağlık müdür muavinliğine, — Sivas hastahanesi nisaiye mütehassısı Ni hal Tekeli Süleymaniye Doğumevi- ne, Sivas Nümuno hastahanesi ço- cuk mütohassısı Demirel Nefci Sü- lenmaniye Doğumevine, Konya Do- ğümevi başdoktoru ve nisaiye mü- tehassısı Şükrü Komuralp — Süloy- aniyo Döğümevi başdoktorlı iyo dökto Safi Süleymanniye Doğı Aydın Döğümevi başdokto- ru ve nisaiye mütehassısı — İsmail Tursan Süleymaniye Doğume saniye polikliniği şofliğine, Eminö- nü stajyer hükümet doktoru Rahmi Gündüz İler Pervari hükümet dok- torluğuna, Beykoz hükümet dok- toru etajyeri Edib Aktin Samsun Samsun döğümevi ni frengi savaşı kurulu merkes şubesi başdoktorluğuna, Şile hükümet dok toru stajyeri Orhan Akpınar Lice hükümet doktorluğuna, Bakırköy bükümet doktoru stajyeri Mustafa Molokoğlu Yayladağı htikümet dok torluğuna, Eyüp hükümet doktoru Btajyeri Arif Atlı Mardin Trahom o dispanseri — doktorluğuna, Yalora r LN Tenberereir ekil ahengi bu mânada birer lirik cümledirler. İlim dill ra- kamlar veya mefhumlar saye Binde edilel Bayısız muadillerine irca len bir ifade gekli olduğu Balde san'at dilinde lirik cüm- lo kendi nevinden' tektir, oriji- valdir, yani başka türlü ifade Ki Prof. Hilmi edilemez. San'atın tekrara, kop- yaya, tercümeye, standard — 1- male tahammülsüzlüğü bunda; ileri gelir, Lavanta, ev eşyası, & gıda, fotoğraf, İlâh.. ancak rik ifade ve gekli naklettikli iç'n san'at vasıtası olurlar, Fa- kat asıl san'at olamazlar, Nite- kim musikide nota, plâk, rad- yo, resimde reproduction, kop- ya, şiirde matbaa harfler! san- Ati yapan vasıtalarsa da bu va- gita değerleri asıl değer a mak hatânın başlanı olur. Orijinalin hatırlanması onun değerini düşürmez. Fakat kop- yya ve tekrarla hiç bir zaman o- Tijinale ulaşılamaz. Sirf, tablatta san'at — olma- dığı gibi, tablatın devamı olan makinede de olamaz. Makine !- Tim dilinin fcat ettiği bir gey- Yangınlar hakkında vilâyete yapılan tâmim Devlet dairelerinde — çıkan mü- toaddid yangılar İçişleri Bakanlı- ğanın ni 'et nazarı dikkatini çek- miş ve kaybedilen milyonlara yeni. lerin ilâve edilmemesi için valilik- lere, yangınlara dair birer tamim gönderilmiştir Bun seselerindeki yangın söndürme teş- kilâtını esaslı surette tertibi, yan- gın söndürme malzemesinin tam ©- larak bulündürülması, cezası borul muş söndürme makinelerinin yeni- lenmesi, icabederso yangın söndür- mo ekipleri teşkil edilmesi, zaman zaman yapılacak tatbikatların kon- soramla tutulacak eşhağın tâyin — edilmesi dahi Şâtenmekte ve bu konuda lü- zumlu hassasifetin gösterilmesi bu trolü, hattâ “yangından u üzerinde durulmaktadır. " hükümet doktoru- etajyeri — Bahri Tansıver Bamsun frengi savap ku- rulu merkez şubesl doktorluğuna, Kadıköy hükümet doktoru stajyı ri Bahattin Çıtıroğlu Urfa Sıtma savaşı Birecik gubesl doktorluğuna tâyin edilmişlerdir. aT Belediye rıhtımda bir otomobil parkı yaptırıyor Galata vıhtım iskelesi vapur günlerinde otomobil kalabalığından geçilemez bir hale gelmek- tedir, Belediye, Denizyolları Umum Müdürlüğü binasının önündeki bahçeyi otomobil parkı haline getirmeği kararlaştırmış ve faaliyete geçmiştir. Resimde, bahçe duvarlarının yıktırılması — âmeli- * / Yazan : Octave Mirbeau yesini görüyorsunuz. e —— İŞKENCE LER Hâlâ ıztırab çekip çekmediği. ni sordum; — Hayır! Hayır!.., dedi..ç Muztarib değilim... Burada bu- lunmaktan çok mes'ud ve bali- tiyarım, senin yanında, küçü « cük, senin yanında... Küçücük, küçücük,.. Ve bembeyaz... Tıp kı Çin masallarındaki küçücük kırlangıçlar gibl beyaz..4 Bili« yorsun ya... Bu küçlücük kırlan« Bıçları,.« Telâffuz ettiği —ancak telâ! fuz edebildiği— sözler safiyot Ve boyazlık ifade eden bu ma« sum kelimelerden ibaretti.., Dü daklarında Bade mini mini çi çekler, küçük kuşlar, ufak yıl -T76— dızlar, küçücük — kaynaklardan başka bir gey yoktu... Ruhlar..« Kanadlar,. Sema... Sema... Se- ma... Sonra vakit yakit cıvıltısını keserek elimi daha kuvvetle Bik kayor, başı ile benim başıma so« kularak, büzülerek uzata uzatat V — Ahlaa Sevgilim,.« Bir dat syolOg Yazan; — Ziya ÜLKEN Ozı G dir. O âdetâ ilim dilinde kelimi &iz fakat mükemmel bir âletle dir: Onunla standard eşya elde cüilir, Halbuki san'at insanla tablatın orijinal, tekrarsız, ne- winde tek olan kaynamasıdır Bu Hun İçin san'atta, insanla tabi atın arasına makine giremez, — | İlmi bir mefhum herhangi bir iİnsana, bir insanın hafızasına bağlı değildir. Lirik bir mâna- a ise yalnız tek gekli vardız, © İster istemet onu yaratan gahsiyete bağlıdır. İlyada'nın bir cümlesi Homeros'a, İnfer- no'nun bir cümlesi Dante'ye, Viehel - Ange'in bir deseni y dış tablosuna Ve rengi dokuyucular;. tablosuna güez'in - bir bağlıdır. Halbuki ilimde renk, koku, ses müşterek, umumi ve mücerrettir. Âlimden, devirden, kayattan sun'i olarak ayrılış, mehfum haline konmuştur. Bun dan dolayı san'atta en büyük tehlike lirik dille ilim âllinin karıştırılmasından ileri - gelir; Mcselâ ressamları fizikteki renk. gamlarına, şairleri kullandıkla- rı kelime sayısına, hayal nevile- Tine göre sınıflara ayırmak bu yüzden düşülen esaslı hâtâlar- Göndır. Hatırımda kaldığına gö- Te bir muharrir, Hâşim'in kul- landığı kelimeleri ve hayalleri Baymıştı. Çok gükür hiç bir hakiki san- &tkâr bu hâtâya kurban gitme- miştir. San'atkârın biricik reh- beri onun sezgisidir. Eğer san- atkâr bilgi sahibi ise bu sezgi- yi mücerret mefhumlardan, tek- radan, klişeden — kurtarmayı daha şuurlu olarak bulur. Eğer bilgisizse bu yolu sezgisi ile bu- Juür. Fakat san'at heveslisi, kli- şe hayalleri orijinal lirik cüm- le zannetmek vehmine düşebi- ir, San'atın bu yanlış anlaşıl- ması san'atkârı bozamasa bil eserini anlaması istenen İnsan- ların görüşlerini bozabilir. Bu da san'atkârın yalnız lması, geç ve güç anlaşılması için kâfi bir sebep değil midir? Bundan dolayı da, san'atkârı böyle bir âfetten kurtarmak için âdi dil, ilim dill ve san'at dilini sarih olarak ayıran bir estetik terbi. yesine ihtiyaç vardır. İlim dili tamamen tercüme e- Gilebilir. San'at dili ise doğru- dan doğruya kavranır, tercüme edilemez. Bethoven'in,senfonisi, El Greco'nun tablosu, Rodin'in hekeli doğrudan doğruya kav- ranmaktadır. Şiirde ise asıl lirik cümle, ancak eserin öz dilinde kavranabilir. Manzum bir ter- cüme ne kadar başarılı olursa olbun bize eserin âslını tama- men veremez gan'at eseri ; olsa olsa yeni bir ücude getirir. Biz burada tabiattakt güzel- likten bahsetmiyoruz. San'atkâ- yın yaratış mantığını, yani de- hâsint da — derinleştirmiyoruz. Yalnız san'atkâr olmıyan bütün insanların, san'at eserini anla- ması meselesi üzerinde duruyo- Tuz. Bunun için her şeyden ce yukarıda bahsettiğimiz ne- gatif terbiyeden — korunmasımı, yani Adt ifade dili, İlim dili ve Tirik dil! ayırmasını bilmelidir. Bu terbiye, edebiyat kitap- ları, edebiyat tarihle! estetik ve san'at eserleri vasıtasiyle verilmelidir. Fakat böyle bir a- yırış hiç bir zaman ilim dili ile san'at dilinin birbirine zıd ola- Tak görülmesi ve birincinin ih- mal edilmesi demek — değildir. Bilâkis lirik cümlenin orijinal-| liğini kavrayabilmek için onu âdi cümleden ve mücerret mef- bumlu cünileden ayırmasını bil- melidir. Bundan başka İirik bir cümleyi kavramak için onun bil gl ile müşterek muhtevasına A* )o W ( Çeviren 1 Refi' Cevad Ulunay ha asla..< Sana yemin ederim..« Asla,. asla..« asla!, .. Ki « Pal, odanın bir köşesine gekilmişti. Yavaş sesle bir gare kı, ufak çocukları uyutan ve Onların uykularını — ninnileyen bir hava terennüm ediyordu. Klara, ağır bir sesle, Ki - Pal nin gittikçe yavaşlıyan — gae * YAAAARARARARRARA YAARARARAKANARADAA ile ARAAARARAAAAAAA ,NNWVN ANARARİ '-SANAT DİLİ nÜfUZ edebilmelidir: San'atkâr geçer, flim müşahede eder, Fa- Kat geçmek için de yine müşa- Hede edebilmelidir. Nitekim de- Tin Müşahede İçin de bir * geç me küvvetiğe sahip olmalıdır. Şu halde her âlim bir der n'atkâr sezgisine ran'atkâr da bir dereceye k #lim müşahedesine sahip olma- idır, Lirik cümleyi geçen kimse ya- mlabilir, eğer elinde estetik bir ölçü yoksa, âdi ve müptezel heyecanlara karşılık olan - tek- rar edilmiş duyuları orijinal zannedebilir, veya orijinal gibl gösterebilir. Birincisine san'at- ta başarısızlık ve başarısız san- atkâr (rat&), ikincisine san'at. ta intihal denir. Fakat san'atta başarışızlık ve intihalin ölçüsü ilimdeki gibi değildir. İlimde birincisinin ölçüsü müşahedenin aslına uygun olmaması,> cüm- lenin muadillerine irca edileme- mesidir. İkincisinin ölçüsü yine üvgun olan müşahede İle başka- sından aktarılmış malzeme — ve mefhumdur. Halbuki san'atta #yni kelimeler, ayni duyuların kullanılması ne başarısızlı! İntihal alâmetidir. Çünkü zaten san'atkâr adi dille ilim dilinin ek malı olan kelimeleri, sesleri, renkleri kullanır, Fakat onlardan insanla tabiat arasın- daki kaynaşmaya ait yeni ve o- l bir ritm meydana geti- rir. San'atın bu mühim vasfına dıkkat etmiyenler, eserler ar: sında mevzu, gekil, muhteva benzeyişleri yüzünden boş yere başarısızlık veya intihal arı mışlardır. Büyük arab şairi Mütenebbt- rin eserindeki bu benzer nok- talardan dolayı, birisi Sere- kat-ı-Mütenebbi adlı bir eserle hücuma kalkmıştı. Halbuki bu 24 Di Bir halk Muharriri ölâü uzunca yatağa esiz bir yaşıyan mühar Cahid Morkaya, OCAK 1019 Gazeti sınına çok emek vermiş meslekdaşın kaybım y neye aid haberler ara peyce silik olarak bildirdi” Bazı telâkkilere göre Burlun Cahid Merkaya edebiyol tarihi- ne geçecek hüviyette dej gahsına mahsus veya umumi mahiyette bir uslüb sahibi ol: mamıştar; eserlerinde — derinlik ve genişlik yoktur; eserleri, zn- manın tahrib kudretine dayana- mıyacaktır ve nitekim romarla- rının hepsi de şimdiden unutul- muş, hattâ kendisinden evvel ölmüş gibidir. Fakat bütün bu iddialara rağ- men kabul etmelidir ki Burhan Cahld Morkaya kendisini büyük halk kütlelerine okutmağa mü- vaffak olmuş bir şahsiyettir. Onun yirmi beş sene evvel bir. biri ardından yazarak — birbiri ardından - bastırdığı - romanla bilhassa o zamanın gençliği ta- rafından beğeniliyordu. Eserle- rinin raj, pudra ve türlü koku- lara bürünmüş oldukları, bir gid züppelik havası taşıdıkları söylendi amma kabul etmelidir ki bu güzellik eşyasının da ha« yatımızda mühim rolleri vardır. Burhan Cahid Morkaya'nın hayalinden doğan «Ayten» ve «Asuman», «Serap» gibl — genç kızlar bugün Türkiyenin her ta- rafında orta yaşlı birer ana ve kadın olarak hakikattirler. On- ları doğuran anneler, yavruları« mın «Coşkun Gönül, Gönül Yu- vası, Aşk Bahçesi» gibi roman- ların kahramanları gibi olmala. rını dilediler; bilmem, bu dilek» lerine erdiler mi? Hayat çok za« man bir roman olabilirse de ro. manların hayat olabildikleri gö. Tülmemiştir. benzer noktalar büyük bir şa- irde zaaf değil, bilâkis kudret sıtasıdır. Racine, Corneille Shakespeare'in bir çok mev- zuları devirden devre geçerek cnlara kadar gelmiş olduğu, hat tâ bazı pasajlar aynen alındığı halde bu hal eserlerin kudre- tine ve orijinalliğine Tânl ol- mamıştır. İlim ayrı ayrı madde- lerden ayni binayı kurduğu hal de, san'at ayni maddeden şahsi ve orijinal olan ayrı ayrı bina- lar kurar, Tenkit san'atkârin, amatörün vo yalnızca seyreden ve zevk a- lanın tecrübelerinden geçerek öe edilir. Belki bunun için her münekkide ratö bir san'atkâr- derler. Bu her zaman doğru mu- dur bilmem, fakat münekkit her halde san'at dilinin yaratıl- ması, yaşanması, ve duyulma- sına ait bütün tecrübeleri gö: müş, hiç değilse büyük - san'at- ârın yaptığı eski tecrübele: renmiş olmalıdır. Münekkit- lik iddiasına kalkmamak için, bizzat münekkidin bu tolünü belirtmek kâfidir. zannederim. Bir tabloyu seyrederken onun t- fade ettiği tabiat ve n gü- zelliğini, onu lirik bir tarzda ifade eden şekli, onu seyredeni, heyran olanı, nihayet onun hak- kında mukayese ve tahlillerle küküm yürüteni ayni zamanda Güşünmekten insan kendini ala- mıyor. Tabiat, insan, san'atkâr, geyirci, münekkit bir araya ge- lerek bu büyük lirizm senfont- RiDİN unsurları oluyorlar, Bazan uyuşuyor, bazan - cacophonigue sexler çıkarıyorlar, Bir eser et- rafında bazan fırtınalar kopur yör ve eser unutuluyor; bazan da bütün bu unsurlar eserin tstünde geniş bir manevt nizamı kuruyor. Yahut bu nizam uzun fırtınalardan sonra ağır ağır yerleşiyor. Bütün bunlar göste- iryor ki san'atkâr, san'at eseri, münekkit, halk, zevk sahibi se- 'yircl hep bir araya gelerek © Miyeti meydana getirmedikçe gan'at dili tamamen anlaşıır bir hale gelemez. rek, kaybojarak le, tekrar ediyor- kısında, © giden bir ses du: — Bir daha asla... Bir daha asla... Asla!. Bana sokulmuş olduğu halde bir yaz gecesi mehtabında bü- Yük ve sâkin bir gül gibi derin, uzak, aydınlık ve sâkin bir uy- ku ile uyudu. Ki - Pai, gürültüsüz, yavaşça kalktı. dedi. Ka- yıkta uyumağa gidiyorum... Ya rın sabah gafak sökünce hanı- mımı saraya götürürsünüz... ve sonra bir yenisine hazırlanırsı- nız!..< Daima yenisinel. $ Yalvardım: (Devamı Bundan başka merhum mes- Tekdaşımızın asıl mühim şahsi- yeti gazetecilik sahasında kene dinl göstermişti. Burhan Cahi- din İdaresinde iken çok okunan «Karagöz> gazetesl onun elin. den alındıktan sonra âdeta öl- dü ve hAlAâ canlanmış değildi Halbuki yeniden kurduğu ve ayni hüviyette olan «Köroğlur gazetesi, halk mizahı İtibarile €a yüksek muvafakiyete erdi. ki Burhası Cahld Mor« koya nbv'i şahsına münhasır bir muharrirdi; basit halk yığınla- rının pek- sevdiği kalenderce, teklifsiz ve hafif bir uslübu var« dı..e Bazı muharrirlerin - eserleri yalnız kendilerinin -sağlığında veya ömürlerinin bir kısmında pek rağbet görür; onlar birden. bire ve kolayca, gecenin saran« lığında yükselerek etrafa — ga: yet parlak ve sevimli bir ışı Saçan, kısa bir zaman sonra nüp giden hava fişeklerine ben- zerler. Burhan Cahid Morkaya, Türk edebiyatı göklerinde bir yıldız değildir; lâkin geniş ölçüde bir çalışma mahsulü olan edebiyat tarihlerinde ondan bir kuyru Tu yıldız gibi bahsedilecektir. Allahtan rahmet dilerim, Kadircan KAPLI Afyon istihsalinde dünya birincisiyiz Aiyon istihsalimiz bir zamanlar bizden çok ilerde olan yedi n gerilerde bırakarak Dünya birincili ğini kazanmış bulunuyor. Birleşmiş milletler afyon toplantısında Türki- yeyi, bu maddeyi gerekli anlaşmas lar içinde en iyi mürakebesini yas özi ve sözleşmeye a iyi'rinyet den memleket olarak kabul etmi; tir, Gene Birleşmiş Millotler dâtınca afyon alım. fiyat teşk Türki yece tayin edilen fiyatlar esas alına rak fesbit ediliyor. Bütün Dünya sanayiinde kulları- lan 450 ton ham afyonu, memleke timiz vermektedir. Başlıca alıcılı: Tımız Amerika, İsviçre, Almanya, e Fransadır. Memleket — dahilir do m sanayiinin kurulması | < projeler hazırlanınıştır. EZLATNI OCARK 1919 Kümi Hiost K.sâni R.evvel 1364 1368 ı Pazarlesl 24 Kasım: 78 - Ay: 1 - Gün: 24 Vasati — Ezani Güneş EEE,; Öğle 1226 1T12 İkindi — 15 00 9 Akşam —i7 de 1 Yatsıı — 18 51 1 35 İmsi 6 86 12 32 —— ——