— Ankaralı bir okuyucum gü- Müş çatal, bıçak ve diğer ev e$- yasını nasıl temizliyebileceğini Boruyor, aşağı yukarı bü evde Rahipleri için kıymetli olan u- fak tefek gümüş eşya — vardır. Gümüş eskimez ve eğer bir ka- yaya uğramazsa babadan eviâ- da kalır. Yalnız gümüşün de iyi yaziyette kalması için iyi ba- kulması icabeder Onun için, ba> na İltifatlı, güzel mektubu ile pul gönderen Ankaralı aziz o- kuüyucuma sorduğu sualin ceva- bini burada vermeği — müsait gördüm. Bu cevaptan diğer o- Fuyucularımın da istifade — et- melerini Ümit ederim. Sevgili okuyucularım, evler- de iki türlü gümüş esya bulu- Yur: Çatal, biçak, kaşık ve si- para tablâsı gibi, her gün kulla- mulan gümüşler ve vazo, çaydan- lik, meyva tabakları gibi büy parçalar, Büyük parça gümüş- de havadaki gazleri tesiri zamanla — donuklaştığından temizlenmesi Jâzımsa da - asıl kücük parça gümüşler sık parlatılmalıdır. - Büyük, küçük evinizdeki —gümüşlerin temiz lenmesi için alüminyor bir ka- ban ( rt bardak su ve bi- rer çay kaşığı tuz ile karbonat koyup kaynatın. Gümüşleri bu n içinde Üüç dört derii dakika kaynaktlktan sonra sıcak Ba- banlu su ile yıkayın, sabununu yöne sıcak su ile akıttıktan son: Ta dikkatle kurulayın, gümlüş; Jerin çizilmemesi İçin kurul. ken yumuşak bir bez kullanınız. Bu gekilde temizliyeceğiniz Kgümüş eşyamızın üstündeki bi- tün leke ve karartıların çıkaca- ği muhakkaktır. Bilhassa yu Yorta sarısı gibi bazı gida Zaedeleri ile hemen bozuluve- Ten çatal, bıçaklar bu şekilde Çok güzel temizlenir. Yalnız bu Kolay usulün bazı mahızurları verdır. Bu şekilde gümüş temiz- lemeden evvel bir iki — nokta Hazarı itibare alınmalıdır, Horoz paçası Sevgili okuyucularım, bu tu- haf isimli yemek Boludan gel- imedir. Bolunun yemeği ile ne kedar meşhur olduğunu bil niz için bunu ilk fırsatta yapa- cağınıza eminim. 1 tavuk veya piliç. 1/2 kilo yoğurt. 4 çorba kaşığı un. 2 bütün soğan 1 çorba kaşığı y 1 tutam kırmızı biber. Tavuğu soğan ile haşlayın. Dağılıncıya kadar pişince etle- rini kemiklerinden ayırın, yu. Burdü vn ile karıştırıp tavuk guyuna alıştıra alıştıra karış- tarın. İki taşım kaynadıktan sonra tuz koyup, tavuk etlerini içine tekrar atın. Yağ ile biberi kız- Cırıp çorbanın üstüne dökün. Çok nefis bir çorba ve - hoş yemek olur. Afiyet olsun. ŞOKUYUCU, CÜK Cu dala e Sağlık Bakanlığının dikkat nazarına Geyveden yazıraver: «Burgda bir tek erzahane vur dır, Bi da, sik sik kupanmak'a elduğu gan hale - eczahanssiz kalmaktedir. En »on olarak ec- zahkane sahibi, kuzonın yarşıç Tarırdan birini tehlitten sıv olurak zargılanmış. 6 ay 283 güz Hhupis erzasına nuhküm olmuşz- tur, Koca bir kaza, muhtelif ve- silelerle eczahanssiz kalamıyu- cağından gereğinin ifası — için Sağlık Bokanlığı w âikkat ra- zarını çekmenizi rica ederiz,» şlerin temizlenmesi Yazan; Leylâ KIYEKI — Bazı gümüş eşyanın mat siyah okside deseni vardır. yanın bütün güzelliği bazan bu desendeki karartıdadır. - Böyle gümlş parşalar yukarıdaki ge- kilde temizlendiği taktirde ok- side desenler kaybolur ve o kı- sımlar da diğerleri gibi parlar. Ozun İçin böyle eşyanızın gü- zelliğini korumak için bunların yalnız parlak kısımlarını tuz ve “arbonat ile kaynanmış — suya pamuk batırarak Jekeli yerle- tini siliniz. 2— İkinci mahzur, kaplama gümüşler içindir. Tuz ve karbo- matlı su ile kaynatılan kapla- ma gümüş parçalar — bozulur. Bunları kuru karbonat ile uğ- | maniz daha muüvafık olur. '— Üçüncü mahzur da kulis- nacağınız alüminyom kabın tuz Ha karbonatın tesiri ile rengini atscağıdır. Bu alüminyom kabı Fiyan etmemek için ya eski bir alüminyom tencere kullanın ve- ya herhangi bir tencerenin içine oturtun üstünde hiz alüminyom kapak ve gümüşleri bunun natın. Lüzim olan üşlerin alüminyoma ir Piyasada mühtelif isimler al- tında gümüş temizlemeğe mah- tus tozlar ve sular satılmakta dır. Bunları kullanmak isterse- niz kullanış tarzlarını Üstle: de yazılı olduğu gibi dikkat jle tatbik ediniz. Yanlış kullanıla kirayevi maddelerin gümüşe çok zararı dokunabilir. Eğer bah tettiğim üc mahzuru gözüzni alabilirseniz benim tavsiye et ğim usul ile gümüşleriniz pirü- Pük olur.. Baha Sevgili için.. okuyucularım, — ken di gelmeden baharda giyilecek Yardımcı Öğretmen alınmayacak Bâz illerdeki lise v& orta okul- larda bir kısmım derslerin böşy kab mâması için yardımcı öğretmenler kullanılmaktaydı. — Ankara, İstan- bul, İzmir, Konya, Kayseri, Ada na; Gözinntep “gibi illerde yardım- cı öğrelmenler yerine akıl — öğret- menler tayini yoluna —giden Milli Eğitim Bakanlığı; veniden yardım- C1 öğretmen alınmaması için bu vi- lüyet valilerine bir tamim gönder- miştir. ggerrrccce Âbideler Şehri Merkezi Satış yerleri 1. — Istanbul Liman İşletmesindi rasında eldeki ven mayna ve saire gibi vesalt pazarlıkla kiralanacaktır. dacaktır. meleri. İşte Küçük Yusuf bu taşlar- dan birine şiddetle ayağını vur mak suretile büyük bir talihsiz- likle karşılaşmıştı. Fakat kaza- ya rizadan başka çare bulunma dığından tabii ses çıkarmamış- tı. Kızılcıklı Mahmud da bu fir- satı kaçırmak istememiş ve Kü- çük Yusufu yakalamıştı. Bilhassa pehlivanlara — yakın bulunan halk tabil bütün olanı götüyordu. Onlar Küçük Yusu- fun uğradığı talihsizliğe pek ü- zülmekle beraber Kızılcıklı Mah mud pehlivanın bu fırsattar tifade etmek açık gözlülüğüne de fena halde kızmışlardı, Şuradan buradan: — Ayıptır Kızilcikli! — Ayakta tutuşun! — Birak güreşi, Küçük Yu- Sufun Aayağını görmüyor mu- sun? Gibi sesler yükseliyordu. Fakat Kızılcıklı bütün sözle- re kat'i surette kulaklarını tı- kamış bulunuyordu. Onun içim zerre kadar aldırdığı yottu. -|| Sünkü ne büyük bir tehlike at- latmış olduğunu ondan iyi bilen yoktu, Şu taş olmasaydı Küçük Yusuf çengeli de yetiştirecek ve kendisini her halde sırt üstü mağlüb edecekti. Allah kendisi 'ne yardım etmiş ve onu büyük bir tehlikeden kurtarmıştı. Bir —— — — — ——— —— iran Büyük Elçisi ı Saracoğlu yu ziyaret etti Anlara: 20 (a.a.) — İran büyük elçisi doktor. Gbassam Ali, Büyük Millet Meelisi Başkanı Şükrü Sara coğlu'yu bugün aaat 11.80 da ma- D. Lenizyolları ilânları itin kâfi gelmediği günlerde hariçten Pazarlık muamelesi 28/1/1949 günü — sı 'nede Genel Müdürlük Alım Satım Komisy da değişik biçimlerde elbiseler olacaklar- YY 'es ve pa>- desülerin haberleri şimdiden gelmeğe başladı. Bahar için Pariste biri Pik a pik, öteki Turnabut — ismiyle yepyeni iki cins ince yünlü ku- mas hazırlamışlar. — Pantazi i- simleri olan bu kumaşlar moda- yapılmasına — sebep miğ, Maamafih, metmuasında Feshane'de duğuma ve kıymetli bir me catçımızın ediğine — göre bizde de bu bahar için çok gü- zel yerli kumaşlar görülecek. Baharda renkli kıyafetler gö- imiz muhakkaksa da — si- yahlı beyazlı ve lâcivert kıya- fetler her zamanki gibi gözde olacaktır. aylık —mensucat okuü- Bu- kamında ziyaret etmiştir. Akhisarda toprak tevzi 30 (a) — Beyoba kö Yünde toprak tevzi komisyomu ta- rafından 70 edilen 1779 dönüm arazinin tasarruf belge dağıtılmıştir. Ankara gileye tahsis leri bugün merasimle Istanbul'da cecececen, Pek büyük bir şöhret âbidesi vardır ALiİ AUHiDDiN HACI BEKiR BAHÇEKAPI Beyoğlu, Karaköy, Kadıköy leki amma hizmelinin ifası si - 1949 senesi nihayetine kadar t 15 de Topha - munda yapı. - , — Bu iş için hazırlanmış olan protokol istekliler tarafından hergün Alım Satım Komisyonunda görülebiceği ve pa - zarlık günü isteklilerin hüvi iyet belgelerile kömisyona gel — 827 — (ALİAHMED PEHLİVANIN Yazan: Ali Ah Hiç de âlâ fırsat yaratmıştı. bu tepilir mi idi? Kızılcıklı Mahmud. pehlivanın ne kadar ezici ve merhametsiz bir pehlivan olduğu malüm. Bil hassa hasmını bir defa bastırın Ga eziciliği büsbütün artardı. Onu kemanede adeta eritip bi- tirir, sonra da kurd kapanına varıncaya kadar bütün ağır o- yunları birer birer tatbik ede- Tek altındakinin tam mânasile iflahını kesmeğe gayret ederdi. Kızılcıklı iri vücudlu ve çok ağır bir. pehlivan olduğundan birini bastırdı mı, bir daha a- yağa kalkmasına kolay kolay imkân vermezdi. Mesçlâ meşhur Yıldızlı güre- ginde Nakkâşlı Eyüb pehlivanı bir defa bastırdıktan sonra onu yerde tam bir buçuk saat ezip ezip bitirmiş, bu suretle pes e- meğe zorlıyarak güreşi kazân; mıştır. Ne ise güreşe gelelim: Kızılcıklı hemen sarmâyı vur. YENİ Korsanlarıu ay 1 SABAH ışığında ölüm şimşekleri saçan kılıçlaı-ıııd:ııı ürkmüşlerdi — 72 adım ilerideki büyük — konağı, hele konağın büyük demir ka- pisni derhal tanıdı; - dikkatle orya konağın pencerelerine bak tı. Yalnız birinci kat pencerele- rinin birinden cılız bir ışık, tül perdeler ardından dışarıya, dar ve küçük bir balkona sızıyor- du. Ansızın daha- ileriden bir a- ak seal duyuldu bir kalrolti soka ü genişliğine geçerek girintilerinde kâyboldu; son ince bir aşlık işitildi; arkaı başka bir islik adeta birinci cevab verdi, Yüzbaşı atının diz: ginlerini çoktl ve durdu. Murad Reise: — Bir halt karıştıran var ga liba... Adamlarınıza tehlike ha- berini veriniz, Ben biraz önden gideyim! Dedi. Murad Reis onu tuttu ve Bordu. — Ne gibi tehlike olabilir? — Belki bir soygunculuk. Yahud prens Gaston Dorlean... Sözünü bitirmeğe vakit kal- madı; sokağın ilerisinde yirmi kadar insan karaltısı göründü; yaylarını geriyorlar ve nişan a- liyorlardı. Murad Reis derhal gin farkına vardı: Bunlar veli- ahdın veya kont dö Bernayın adamları idi; tabanca veya tü- fek gürültü — çıkaracağından 'Türkleri okla ve sessizce vur - mak için emir almışlardı. Ken- disi atını sola çevirerek sol ta- rafına eğilirken arkadaşlarına bağırdı: — Ok atiyorlar, atları edin! Herifler iki saf laşıyorlardı; Çipil Musa geriy baktı ve haber verdi: — Reis, arkamızı da - kesti Kapana kısıldık galiba.. furad Reis geriye göz attı; oradan da yirmi kadar adam yalın kılıç onlara doğru İlerli- yorlardı. Öndekiler ayni zaman- da oklarını attilar; korsanlar” hemen Üstlerinde bir kaç viğil- 'ti duydülar. / y Beşe karşı kırk... Yüzbaşı Hanri Dorman: — Ah, vuruldum... Alçaklar! Diye inledi ve yere düştü; Murad Reisle Uzun Ahmedin ve Kara Salihin atları şahlandı sonra kapaklandı; üçü de çe davranarak kendilerini yere at- tılar. Çipil Musa ile Gâvur Ali- nin atları vurulmamıştı ri kalabilirlerdi, fakat onlar d: derhal indiler. Sokağın iki tara fından gelenler birer ok daha atmağa lüzum görmeden bütün hızlarile saldırdılar ve göz açıp kapayıncaya kadar dört beş a- dım yaklaştılar. Fakat birden- bire durdular. Korsanların ay ışığında ölüm şimşekleri sacan geniş ağızlı ve parlak kılıçin- rından' ürkmüş görünüyorlardı. Türklerden hiç biri yaralan- mamıştı. Murad Reis — tepeden tırnağa kadar silâhlı olan Fran sız silâhşörlerinin tereddüdlerin den faydalandı, yüzbaşıyı çeke- rek demir kapının girintisine doğru geriledi; kendisini ona siper etti. Arkadaşlarr da der- âper alinde y le hal onun gibi iyapmışlardı; böy lece arkalarını emniyet altı na almış oluyorlardı. Onla- ra silâhşörlerden yalnız sekiz on kişi saldırabilecekti. med * * muş, sonra da kemaneye geç- mişti. Kuvvetli kollarını bir bal yoz ağırliğile Küçük Yusulun karnından göğsüne doğru sıvaz hyarak geçiriyor, nefesini kes- meğe, takattan düşürmeğe çalı- giyordu, Küçük Yusuf ayağa kalkmak için en ufak bir harekette bu- lunmuyordu. Olduğu yerde ba- Şi yere eğik duruyordu. Bu su- retle ayağını taşa vurmasından dolayı duyduğu büyük ıztırabı halka göstermek istemiyordu. Artık guuru ile güreşmediği de belliydi. Bütün hareketlerinde insiyakt hamleleri göze çarpı- yordu, Kızılcıklı kemaneden — sonra bacaklara Küçük Yusufu baldır patlatan oyununa aldı ve gid- detle yüklenmeğe başladı. Kü- çük Yusufun bacak kemikleri iyordu. By oyunun ne kadaf rdiğini güreşten anlı: pek iyi bilirler, Koca â* r bile bu oyuna kendile- ztirab Bir ok yüzbaşının bacağı saplanmıştı, onu çabucak ve ko- lay çıkardı, fakat köprücük ke- miğinin altına saplanan oku çı- karamıyordu. Çipil Musa: — Bırak dursun, Çıkarırsan kan boşanır, sonra çıkarırız. Dedi, Yüzbaşı güçlükle cevab verdi — Sizinle beraber döğüşmek isterdim. Bu sırada Uzun Ahmed süğ- lam kalan Üç atın - sağrılarına kılıçla dürttü; hayvanlar can n- cisile ileri fırladılar, gelenlerin bir kaçını devirerek sokağın u- cunda kayboldular. Yerde kıy- ranan yaralı atlardan ikisi gin gibi. silâhşörlerin - yeniden düzelen saflarını dağıttılar; Ü- çüncüsü son nefesini veriyordu. Arkadan bir ses düyuldu: — Ne duruyorsunuz? Geher- tin gu haydudları; Beşe karşı mı tanıdı — Yalancı kahraman da bu- rada iml: Dedi. Kara Salih ilâve etti: — Ölüme susamış; artık ha- tırını kırmamalı! Silâhşörler tabancalarını bel- lerinde bırakmışlardı; bu gürül tülü silâhı kullanmamaları için anlaşılıyordu. de yalnız kılıçla arkadaşlarına tabanca gürültüsünü mahzurlu buluyordu. Saflarını düzelten ler yaklaşıyorlardı. Bernay onlara vam ediyordu: — Çabuk olun! Korkaklar! Kılıçlarınızı ileri uzatarak sal- dırın. Daha ne dürüyorsünüz? Cesur olursanız mükâfatını gö- receksiniz. Murad Reis arkadaşlarına: — Şunlara bir satır. atmak lâzım! Hamle edip çekileceğ Dedikten sonra bağırdı: — Savulun bre köpekler! Ve kılıcını savurarak ileri fır Jadı. Arkadaşlarından ikisl sa- Zında ikisi de solunda idiler ve reislerinden ne ileri gidiyorlar, ne de geri kalıyorlardı. Korsan ların korkunç kılıçları uzun ve ince Fransız meçlerinin arasına daldı; şimşekler parladı, şakır- tılar duyuldu. ve saldıranlardan üçü acı çığlıklar atarak yere yu varlandılar; diğer ikisi yaralan mışlardı; çekildiler. Yere düşen ler kıvrandılar, birinin başı ya rı yarıya kesilmişti, ikisinin o- muzları göğüslerinin — ortasına kadar yarılmıştı; artık hiç birin den hayır yoktu; etrafa kan sa- çıyorlardı. Murad Reis safları yarıp çı- kabilirdi; fakat bu sırada belki arkadaşlarından biri veya ikisi yaralanacak yahud öldürülecek ti; halbuki o bunu istemiyordu. Kont dö Bernay ve diğer bir subay silâhşörleri hücuma zor luyorlardı — Safları sıklaştırın. cum... Fırsat vermeyin! Diye bağırıyorlardı. Silâhşörler çabucak toparlan dılar; yeniden ilerlediler. Şimdi daha ihtiyatlı davranıyorlardı. Korsanlar ikide bir; — Bre vur!... Tepele kerata- yı... Duvardan açılma, Ali! Mu- Sa, sola bak! silâh, Kont dö de , Hü- (Devamı var) gÜa tt vi SÜ AA rini kaptırdılar mı avaz avaz bağırırlar. Küçük Yusuf bu o- yuna düşmemek için de esaslı bir mukavemet gösterdiğinden Kızılcıklı Mahmud istediği oyu nu rahatca almıştı. Bütün kuv vetile yüklendiği halde altında- ki pehlivanın gık bile dememe- si hayretini uyandırıyordu. Fakat halk bu manzaraya ta hammül edemedi ve bir ağızdan dehşetli bir gürültü koptu: — Ne yapıyorsun Kızılcıklı! Yusufu öldürecek misin be? — Bu ne biçim güreş! — Yahu Yusufu bu herifin elinden alacak kabadayı yok mu be? — Cazgir öyle ne bakıyor - sun? — Hakem heyeti! Görmüyor musunuz be? Bu büyük gürültü üzerine caz ır tekrar güreşi durdurdu. De Hebilir ki Küçük Yusuftan baş- ka bağırıp çağırmıyan tek insan 'yoktu. Cazgır güreşi durdurun- “ Havacuık Baİıısler î Bır yıl içinde 5 yeni havacılık rekoru 1948 yılı zarf da, İngiliz yapısı uçak ve makineler kullanan İngiliz pilotlari, milletlerarasi havacılık federasyonu tarafından ihdas edilen ©oA 12 ay zartında İngiliz yapısı uçaklar ve motör- ler kullanan İngiliz - pilotları, bepsi büyük teknik önemi ha 5 resmi Milletlerarası havacılık rekoru kırmışlardır: İrtifa re- koru kırılmış, helikopte uçakla- vına mahsus sürat rekoru kırı ğ ve 100 kilometre kapahı sir- kül sürat rekoru 3 kere yeni- lenmiştir. Bu rekorlardan bepsi Millet-| —— terarası Havacılık Federasyonu tarafından ihdas edilen en sıkı gartlara uygun olarak tesis c- dilmiştir. Bu teşekkül Di Havacılık rekorlarını — tanıyan ve mer'iyete sokan yegâne ma- mdır. Milletlerarası" Havacı- lık Federasyonu, Büyük - Bri- tanya, Fransa, Birleşik - Ame: rika ve Sovyetler Birliği de da- hi! 51 devletten müteşekkildir Evvelâ 100 kilometre kapaiı sirküli sürat rekorunu ele ala- dm. Bu; bir uçak için yalnızz hir düz mesafe sürat tecrübesi de zamanda mu- nevra kabiliyetleri bakımından da -önemli bir denemedir. Bü yarış uçağın süratle dönebilmek kabiliyetlerini — belirtmektedir. Yarışa hâkim kaideler mucibin- ce, ancek tam bir devre tamam- lanınca saat tutulmaktadır. Re koru şimdi elde tutmakta olan Jhon erry eski bir kraliyet hava kuvvetleri pilotu olup, bir de Hayilland 108 uçağı kullar- mıstır. Bu uçak geçenlerde di bir deneme sırasında sea süratinden Üstün bir hızla ve-| muştur. Kapalı sirküi sürat Te- ioru 12 Nisan 1948 de tesis e- dilmiştir. Bu deneme sırasında — uçak saatte vasati 947 kilometre ve- yya 605 millik bir süratle uçmuş tur. Pek tabif olarak bu v tiyi elde etmek üzere uçağın düz mesafelerde, yani virajlar dışında çok daha üstün bir ratle uçması Jlâzım gelmiştir. Tisirenin düz mesafelerinde u- cak kolaylıkla ve çok defalar satte 1000 kilometreyi aşkın bir sürate ulaşmıştır. 5 köşeli böyle bir pa: yasında bu derece bir sürate u- laşabilmek için şuçağın — yalnız düz mesafelerde seri olması kü- değil, fakat ayni zamanda gayet çabuk viraj alabilmesi ve her an istenilen manevrayı ya- pabilmesi şarttır. Uçağa dair bazı hususiyetle Şimdi biraz da bu rekoru te- « eden uçaktan — bahsedelim. De Havilland 108> esas itiba- riyle bir tecrübe uçağıdır."Ka- natları belirli bir şekilde geri- ye doğru kıvrılmaktadır. Bun- dan başka kuyruğu da görül- kikatte buna yarım bir kuyruk kanadı veya <Eleron> u yoktur. Yalnız bir dümeni vardır. H k.katte buna yarım bir kuyruz denilebilir. «Eleron> un vazife- &'ni geriye doğru kıvrık kana:- ların ucuna yerleştirilmiş — bu- Tunan kontrol satıhları görmel- tedir. Makine, -bir de Haval- Janâ Goblin türbo-tepkidir, Ek- ost veya tepki menfezi, olduk- ça kısa füzelajın arka ucunda- © kür si- BAŞ GÜREŞLERİ Tefrika No:111 ca Kızılcıklı hiddetle sordu: — Yine ne var? Neden dur- durdunuz güreşi? — Başka oyun al, Baldır pat latan almak yasaktır. — Yaptığımız Pomak güreşi dir. Pomak güreşinde baldır pat latan da vardır, kol kırmak da, Eğer zor geliyorsa pes etsin! Kızılcıklı doğru söylüyordu. Filhakika alaturka — güreşlerde hasmını baldır patlatana almak, kol çıkarmak veya kırmak gibi oyunlar yasaktı. Büyük pebli- vanlar da hiç bir vakit hasımla rını bu gibi oyunlarla yenmeğe kalkmazlardı. Hattâ boyundu- ruk vurmak için bile bazı şart- lar lâzımdı, Ancak hasım dalıp paçaları — yakaladığı - takdirde bundan kurtulmak için boyun- gduruk vurmak caizdi. Ve paç: İarını kurtaran bir pehlivan da boyunduruğu hemen çözerdi. Fakat Pomak güreşi denilen alaturka güreşin daha sert gü- zında bu gibi şeylere ce- reş t en sıkı şartlar ve talimata u rekor tesis etmişlerdir Yukarıda bahsettiğimiz 12 aylık devre zarfında kapalı sir- Ki dünya sürat rekoru, Joln Derry'nin uçuşundan evvel, yine ü İngiliz pilotu ve İngiliz u- cağı tarafından iki kere kırıl- — YAZAN Binbaşı Oliver Stewart miştı. Eski rekörtmenler, bun- dan bir kaç ay evvel Türkiyeyi ziyaret etmiş olan grup komu- tanı Waterton ve yüzbaşı Lit- gow idiler. Waterton çift Rolle Royce türbo-tepki makinalı biz Gloster Meteor, Lithgow ise tek Rolls Royce Türbo-tepkiyle mü cehhez bir Vickers - Armstrong Attacker — uçağı kullanmışlar- di Şimdi irtifa rekorunu ele a- . 1948 yılı başlangıcında bu rekor 17.033 metre ile Mario Pezzi adlı bir İtalyan pilota a- itti. 23 Mart 1948 de grup ko- mutanı pilot John Cunningham, kir de Havilland Vampire uça- ğiyle 18.133 metre irtifaa tır- ması Havacılık — Federasyonu: nun kayıtlarına geçmiştir. | den hava kuüvvetleri tarafından kullanılmakta olan standart av- cı uçakları arasında az bir fark | mevcuttur. Yalmız de - Ha land Vampire uçağının kanat- | Jeri biraz daha büyük olup, bir de Havilland Ghost — tübo-tep- kiyle mücehhezdir. Bu rekor havacılık tarihinde bir Zira re mahsus ve Milletlerarası ha- vacılık federasyonunca tescil e- dilen yeni dünya syrat rekoru- dür. Helikopter uçağının yetleri: 28 Haziran 1948 de filo ko- mutanı Arkeli, şimdiye kadaz Amerikaya ait bulunan rekoru bırmış ve saatte 124 mil bir sü- ratle uçmuştur. Pilotun kullan- diğı «Fairey Gyrodyne> helikop ter uçağı, havada sabit bir nok tada durabildiği gibi, diğer her bengi bir helikopter uçağı gibi geriye ve yana doğru da uça- bümektedir. Ancak diğer bir çok bakım- lardan tamamiyle bir yeni arzetmektedir. Bu yenilikler ve orijinal deseni sayesinde, dün- yenın en süratli helikopter u- cağr olmuştur. Gyrodyne'in zikredilmesi 1- cabeden diğer bir hususiyeti de şudur: Makinesinin stop etmesi hslinde dahi, diğer cins heli- kopterlerden daha emniyetlir çok helikopretlerin, motör rduğu zaman <Ölü devre> de- imiz bir anları mevcuttur. 4 an sırasında helikopter al- galmaktadır. Uçak, motör tek- lışmağa başlayıncaya ka- ve hususi- yar dar düşmekte devam eder hava değirmenlerinin kanatla- Tına benzeyen pervane çalışma- ğa başladığı zaman, tıpkı bir vaz vardı. Orada maksad, has- mi sırt üstü yenmek için ne mümkünse yapmak. Öyle göbce- ği yıldız gördü, yahud açık dü tü diye güreş neticelenmiş sa- yılmaz. Mutlaka hasmı sırt üs- tü yenmek lâzımdır. Suya git- mek, göz silmek de yasaktır. İşte bu suretle Kızılcıklı Mah mud Küçük Yusuftan az evvel- ki bir sözünden delayı adeta in- tikam Küçük Yusuf kendisine yağını tazelemek, su- ya gitmek müsaadesini verne- mişti. Güreşimiz Pomak güreşi- dir diye buna mâni olmuştu. Şimdi de o kendisini baldır pat- latana almış, bu suretle ödeş- mişlerdi. Münakaşa devam ederken Kü çük Yusuf da biraz kendisine geldi. Topallıyarak ayağa kalk tı. Seyircilerden birinin uzattı- ği mendille ayağının kanlarını sildi. Sonra cazgıra döndü: — Neden güreşi durdurdu - nuz? m heyeti seni baldır patlatana adlığı için güreşi dur durdu, Bu oyun yasaktır. — Haksızsın. Yaptığımız Po- mak güreşidir. Kızılcıklı beni baldır patlatana da alabilir, ko- lumu da kırabilir. Kimse karış- masın! (Devamı va ——— manmış ve yeni rekor Milletler- | v | — Vampire ile dünyanın ileri ge| Şimdi üçüncü rekora geçelim, merhale teşkil etmiştir. yepyeni yapıda bir uçağa ait- tir. Bu «G> sınıfı helikopterle- ygun olarak 5 yeni paroşüt gibi bu sukutu yavaşla- tır. <Ölü devre> ne kadar kısa olursa, helikopter ©o dereced emniyetlidir. Gyrodyne'nin pervanesi, r helikouterlerde olduğu gövdeye kıyasen meyilli de ufki bir gekilde monte edilm'ş ve âönmektedir. Bu — itiburla pervane daha seri bir şekilda paraşüt vazifesi görecek düru- ma girebilmektedir. Böylece bir Gyrodyne'in motörü durunca, pervane derhal parazAt gibi ga. hşmağa başlamakta ve uçağın yere yavaşça Yonmasımı te" in etmektedir. Bu uçağın ilk uçuşt 17 Aral 1047 de yapılmıştır. Bir yıl ze fında, uçak her bakımdan vueve cut diğer bütün Lelikopterlere Üstün olduğunu ispat etmişt . Sınıf itibariyle gayet deği olan bittün bu rekowlar Büy Botanyı tarafından bir tek yıl zazfındı ele geçirileiş olup, giliz mühendisleri, desinatör ve Filctlarının havaslık terakkis'- nin ön safında gölmzkte olduk- ları bir kere daha gabit olmuz. tur. Birleşmiş Milletler Çocuk Eksperleri Komitesine seçilen delegemiz İhsan Hilmi Alantar seyahati hakkında gazetemize malümat verdi di. Prof. Dr. İhsan Hilmi İstanbul — Üniversitesi Tıb Fa- kültesi Çocuk Hastalıkları ve Ba- kımı Kliniği Ord. De. İhsan Hilmi Alantar Birleşiniş Mil letler Dünya Sağlık Organizasyo- nuna bağlı çocuk eksperleri komi- tesine delege seçilmiştir. Profesör komite — içtimalarında Türkiyeyi temsil etmek üzere 24 ocakta Cenevreye hareket edecek- Profesörü tir. Muhtelif tarihlerde Milletler a- rası çocuk esirgeme kurumlarının Brüksel ve Belgrat toplantılarında da çocukların sağağı ile ilgili sos yal yardımlar hakkında orijinal tebliğler sunmuş bulunan Dr. A- Jantar, bir arkadaşımızın - muhte- lif suallerine aşağıdaki cevabları vermiştir: — Bilindiği gibi Birleşmiş Mi letler teşkilâtına bağlı olarak bir Dünya Sağlık organizasyonu ku- rulmuşdu. 1948 temmuzunda Cenevrede top lanan teşkilât, sini teşkil etti. Bu komiteye Dünya — çocuk mü> tehassıslarından 10 doktor. ikişer sene müddetle delege olarak işti- rük edeceklerdi. -Komiteye seçil- diğime Dış işleri kanalıyla gi davetiye dolayısı ile muttali Komite Dünya çapında problemle- T! ele almış. Bu arada bilhassa 3- ya sağlığı, Dünyaya sağlam çocuk getirmek, millete ve aileye fayda- h unsurlar verebilmek meselelerini gaye ittihaz etmiştir, Ayrıca çocuğun ruhi ve çocuk sağlığı şübe durumu da komitenin başlıca davâ darı — arasındadır. İkinci - Dünya Harbinin Dünya çocukları Üzerir Geki meş'üm tesiri bütün şamulü ile gözlerimiz önündedir. falet ve iktisadi buhranlar Dünya- mızı sarsmıştır. Halbuki çocuk re fah ve emniyeti ister K titü, dispanser, kreş gibi zikre de- niteye memleketimizdeki vus- ğer çocük tesisleri - hakkımda bir tebliğ vereceğim. Cumhuriyet yıllarında çocuk mü essese ve mütehassıslarının artışın 'et verici bir yüksel- uğunu bilhassa kaydetmek me oli | isterim,