20 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

20 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

GECEYE AÇILAN YOL Fransanın son günlerde par- Jayan sinema yıldızlarından Nat palie Nattier <İptal, «Garip talih> gibi güzel fimler çevir- dikten sonra şimdi de Geceye acılan yol adk bir film çevire mektedir. Kendisiyle görüşen Cinömode dergisinin muharriri Faul Didier bize şunları — nak- Tetmektedir: Sevimli yıldız. Nathalie Na- tüler'yi geniş bir caddeye bakan büsusi apartmanında ziyaret € Halinden memnun gö. Yünüyordu. «Barton esrarı» fil- mini bitirmiş, Geceye açılan yol adh film için hazırlanıyordu. Bu vesile ile bana yakında gi- yeceği kostümleri — gösterdi? Müslinden yapılmış bir akşam robu ve çayda giyilecek bir rob. Bütün bu roplar Fransanın en meşhur terzileri olan Lavin ve Hernösin makaslarından çık- yaştı. Fakat Nathalie'nin güzelliği ve zerafeti kadar, zengin bir fikir hayatı da var, Hattâ o- Dun bir roman hazırlamakta olduğunu bile bir dostumdan :- #itmiştim. Bir kere de bunu sevimli yıldızdan dinlemek is- tiyordum. Ona sordum: — Bir roman yazmakta guğunuzu — söylüyorlar, mu? — Evet doğru, fakat bu, to- mandan ziyade bir biographie- dir. — Bu genç yaşta ba! — Beni yanlış anlamayın! yazdığım biographie bana a't ol. d yeti dolaşmağa başlamışlır. termektedir. Sabahaddin Ali'nin Emekli - Subaylar kemikleri Cemiyeti Ali Ertekin adında bir kaçak- çı tarafından Bulgaristana ka- çırılırken öldürüldüğü iddia- 0- iuran Sabahattin Aliye ait ol- duğu sanılan ceset - bügünlerde Tıbbı Adliye getirilecektir. Diğer taraftan —söylendiğine göre eski İçişleri Bakanı Münir Hüsrev Göle zamanında Saba- hattin Aliye Fransaya gitmek Üzere bir pasaport verilmiş ol Guğu, fakat askerlik durumu dolayısiyle Milli Savunma Ba- karlığınca milli hudutlar dışına çıkmasına müsaade edilmediği en'aşılmıştır. Sazanfer Bilgenin sıhhati üreş gampiyonu — Gazenfer Bi'ge'nin sıhhatinde dün de bir feykalâdelik kaydedilmemiş ve , dünden itibaren Bilge'ye Strep- tomisin tedavisine başlanmıştır. iyarete gelenler, Gazen- rüştürülmemişlerdir. Emniyet Müdürlüğünün dıkkat nazarına Üsküdarda Ayazma karakolu Ko. 13 de oturan Ömer Bora, matbaamıza gelerek şunları söy- Temiştir: Halk otobüslerinde emni- yet memurları bilet ücretine tâ- Vi tutulmadan seyahat etmek- tedirler. — Süphesiz ki bu, gü zel ve yerinde bir muameledir. Ancak, otobüsler dolu olduğu vakit meccanen seyahat - imkâ- mına sahip bütün — vatandaşla- Ttu, bilet parası veren yolcuları ayakta bırakmamaları icap el- mez ya- sak koyma veya emir vermeye de ihtiyaç yoktur. Bu insanım içinden gelmeli, Mütaleamı, Em niyet Müdürlüğünün nazarı dik- mi? Bunu temin için Kütine koymunuzu rica ederim.» Amerikanın tki meşhur artösti olan Tyrone-Power Phwistin son günlerde müuhtelif verlerde hep birlikte güründük- Yeri için, sinema muhipleri arasında yakında evlenecekleri riva- Bu rekim, İtalyan Başbakanı de Gasperi ve Birleşik Amerikan Büyük EL gisinin huzurunda verilen bir müsümerede hacır bulunurken gös- —m e h' gadrine uğradığı için, tesa- düfen cinayet işlemiş genç bir kızın hayatıdır. | — Bu kitap hakkında da fazla malümat yeremez — misi- Diz? Nathalie bir müddet susta, Sonra' anlatmağa başlağı: Bu kötabı yazmak icin bazı geceler, ve Linda bu iki sevimli artisti, İzmirde kurulmuş-olan Emex li Sübaylar Yardım Cemiyeti Başkanı Tuğbay Lâtif Ulutaş, gönderdiği bir mektupta, İstan- bulda on binlerce emekli subay Bulünduğu halde 350 âzası bu- lanan kurumun, adiran” bağına bir «Genel» kelimesini koyara! bütün yürdu inhisar altına ala- Miyacağını, İzmirde kurulmuş olan cemiyetin de bu vatana hiz —et etmiş emekli subaylardan teşekkül ettiğini bildirmektedir. — El ense de, tırpan da ala; turka güreşte vardır. Eğer d yanamıyorsa pes etsin! Fakat cazgır ve hakem heye; ti ısrar edince bu sefer Küçük Yusuf karıştı: — Ne var, ne istiyorsunuz? — Balk Kızılcıklı Mahmudun güreş tarzını beğenmiyor. Biz de ayni kanaatteyiz. Ya doğru güreşsin, yahud da güreşi — Di- raksın diyoruz. Kabul etmiyor. — Kızılcıklı basbayağı güre- #iyor işte... Bunun nesine itiraz ediyorsunuz? — Durmadan el ense ve tır- pan vuruyor. — Elinden başka şey gelmi- yorsa ne yapabilir? Kızılcıklının pehlivanlığı bu kadardır - işte, Bırakın istediği gibi güreşsin Bu sözleri yüksek sesle, ade- fta bağırarak söylediği için Kı- zılcıklı da duymuş ve bembeyaz kesilmişti. Hayatında böyle bir hakarete uğramamıştı. - Fakat ses çıkaramadı. Küçük Yusuf hiddetle bağırı- hakem heyeti ile er mey- nı dolduran diğer seyircile- dağıtmağa çalışıyordu - Haydi be, herkes yerine gekilsin! Bırakın da rahat ra- hat güreşelim. Ne karışıyorsu- nuz? Güreşen ben miyim, ? Mahmud pehliv siz misiniz eli diği gi athalte Nattier Geceve açılan yol filminde, aylüsuz bile kalıyormuş. yalinde yaşattığı genç k tirap ve elemler laşıyormuş.. Sevimli yıldızm yazmakta ol- duğu kitap onu ©o kadar mey gul ediyordu ki, «Geceye açılan yol> adlı film hakkındaki fik- vermedi. şunu anladım bir yıldız fikir i, âdetâ pay- mi rini sormama imkân p: konuşmadan Nathalie olduğu kadar dünyasının çocuğudur. özlü bir SİNEMA — HABERLERi Üç erkek, bir kız Mauridö * Labro — tarafından sahneye — vazedilen — bu filmde Gaby Mörley, 4 gocuğunun sa- vdetini bozmam için kocası- olan geçimsizliğini saklama- a çalışan şefkatli bir anne ro- lünü muvaffakiyetle başarmış- tır. | Bu filmi! seyreden — Prancis de Croisset, Morley'in bu anne rolünde şimdiye kadar hiç bir yıldıza nasip olmıyan. bir san- at hüneri gösterdiğini söylem!ş tir. Filhakika bu sevimli yıldız, yaşının bir hayli ilerlemiş olma sına rağmen, hâlâ san'at hey canını kaybetmemiştir. * Sanık Sanık> filmi, tanınmış sah- ne vazır Blosetti nin talebesi o- lan Pietro Greme tarafından cevrilmiştir. Bu filmde realist bir endişe, komik ve trajik ta- rafile bütün bir hayat manza- rasımı önümüzde serilmiş bulu- yoruz. Vak'a İtalyı Kız öğrencilere sar- kıntılık mahkü Arkadaşla. Bahnettin ve Nu - ri ile beraber Çapa Kız orta okü- hu öğrencilerinden Erçin ile — Yıl- dız adlarındaki ik! kıza sarkıntı Hik etmekten ve mektep kapıcısı- ra bıiçak çelim #uç Üstü karunuma göre yargıla- narak 12 gün hâpis, 380 lira para cezasına müdküm olmuştur, da geçmektedi! eden genç oldu kten sanık Orhan, YENİ “SABAH Ticaret Ofisi Perakende t Satışları an et karaman koyunu etidir. Bayiliğimizi kabul eden dükkânlarda bayi hesabına yapılacak serbest sığır ve kuzu et Satışlarından baş- ka et satılamaz. 25.1.049 Salı günü akşamına kadar muteber satış fiatı 230 kuruştur. Haftada bir flatlar gözden geçirilerek piyasa gere lerine ve maliyet unsurları değişikliklerine göve ayarlanacaktır 230 kuruştan fazla isteyen veya zorluk çıkaran bayilerin — İlgül makamlarla birlikte, akld taraf olmak itibarlle Ollslmize de — haber verilmesini (Telefon No, 24236) ve bu arada bayilerimizin dükkân « fiat levhalarında rica ederiz, Jarında asılı bulunacak ola Ki bayinin numarası « nin not edilmesini Bayilerimizin ad ve adreslerini aşağıda veriyoruz. Bu dükkân » ldardan bir kasmının hazırlıklarını bitirerek işe başlarcaları bir kaç gün gecikebilir Telefon No, Telgraf Adr FATİH İLÇESİ Bayiin No. 24256 : TARFO TİCARET OFİSİ Istanbul, Valde han, kat, & Baylin adı ve aüresi 55/494 Yeşil Tulumba No. 9 — HAKKI ÖZEN 56/405 Karagümrük, Dokumacılar - sokak 41 — AHMET ÖZER 57/1287 Samatya cad, 54, Davutpaşa — HASAN TİNLİ 58/306 Yedikule, Hacı Piri mahallesi, 2 — MUSTAFA BİÇER 59/296 Kumkapı, Karabıçak cad, 26 -- ŞAKİR ÖZTAN 60, dikpaka Cad, 44 — SABRİ ERTÜMER &1 Çarşıkapı 3/6 — ITALİT KORÇAN 62/1357 Aksaray, Valde camil 17 — ÖMER ERTEN 63/300 - Kumkapı, İstasyon Cad, 10 — ALİ LEVENT 64/1420 Şehzadebaşı cad. T77 — CEMAL DURUKAN 65/1404 Karagümrük, Dokumacılar 32 — ABDÜLHAMİT KENT - MEN 66/409 Patih Çarşamba — Cad. 69 — SABRİ ÜLKEN 67/1412 Fatih, Kirmaslı 41 — NURETTİN ACARHAN 68/412 Fatih, Hamit Paşa Cad. 27 — HALİL ve HÜSEYİN PEK 69/523 Küçük Mustafa Paşa 2/4 — SELİM KÜLÇE 1413 22 Saraçhanebaşı 277 — EMİN OKAL Şehzadebaşı, Direkler Aramı 48 — GALİP ZEKİ ELMAS TAŞ Şehremini, Saray Meydanı 92/1 — KADRİ MORAL Yedikule, Demirhane — Cad. 112 — MUSTAFA DİNÇ Beyazıt, Ordu Cad. 45 — AHMET TOTER Samatya, Tramvay Cad. 32/4 — YUSUF RENLİ Fatih cadâ 36 — HEMDİ TOKATOĞLU Şehremini, Saray Meydanı, 42 — VELİ TANRISEVER Fatih, Arslanhan 2/1 — NAZMİ KIRKES Fatih, Macar Cad. 59 — DERVİŞ AKSOY 1839 80/287 Samatya, Gümüş Yüzük 6 — İSMAİL CAYMAZ 81/404 Karagümrük, Dökümcüler 21 — OSMAN ERSAN 82/1349 Cerrahpaşa Cad. 21 — İBRAHİM KESKİ . 83/364 Lâleli, Ordu Cad, 187 — SÜLEYMAN RECE N ot: Diğer ilçeler çevitsindeki bayiler için bugünkü gaze - telerden şunlara — başvurulması; Fatih: — Cumhuriyet ve Yenisabeh, | Beyoğlu: Hürriyet ve Yeni Gazete, Beşiktaş: Tan ve Son Dakika, Usküdar: Tasvir ve Hergün, Kadıköy: Son Posta, Fyüp: Tel - graf, Eminönü: Vatan, Ak n Saat, Bakırköy; İstiklâi, Sa - ryer: Gece Postası gazete (761) Kilo İlk Şartnamesi muhammen — Tutarı teminatı — bedeli Miktarı — fiatı Lira K. — Lira K, Lira K. Cinsi Kilo Lira K. | Un 138592 — 62 — 65927 04 ) | Maharna 28220 — 66 38625 20 ) 3005 — 66 — 1938 30 ) 1510 30 1963 00 ) — 7300 21 3 V3 695 81 781 65 ) Kuskus 2200 — 60 2452 00 ) Pirinç Unu — 8560 20 00 221004 19 — Yekün zi lem kışlık sebze 7OTTİ 30 4788 5T 17i İstanbul belediyesi müesseselerire 19 49 yılı zarfında lüzumla olan yukarıda cins; miktarı kilo muhemmen fiatı yazılı 71 kalem ua ve unlu madde ile kışlık 21 kalem sebze satın elinmak üzere | ayrı ayrı kapalı zarf usulile eksiltmeye konulmuştur. | Şartnameleri hizalarında yazılı bedeller mukabilinde İstat- | bul Belediyesi Levazım Müdürlüğünden satın alınacaktır; İhale 31 Ocak 949 Pazartesi günü saat 15 de İstanbul Di- vonyolunda Belediye merkez binasındaki Daimi Komisyonda yarı lacaktır. | İsteklilerin ilk teminat masbuz veya banka mektubu, 945 | yılı Ticaret veya esnaf odası vesikası ve imzalı şartnameyi havi olarak hazırlıyacakları kapalı zazflarımı ihale günü saat 14 de| ki (20202) r Daimi Komisyona vermeleri lâzımdır. Belediye Sular İdaresinden Nişantaşından itibaren, Maçka, Beşikt den itibaren Taksim, Ayaspaşa, Kabataş, — Fındıklı, Beyoğlu, Galata ve Kasımpaşa mıntakalarını besleyen — Taksira tuya ana galerisinde ani olarak meydana gelen bir çöküntün tamiri dolayısiyle yukarıda zixzecilen yerlere 20/1/949 günün- den başlamak üzere 15 gün ka dar Taksim verilemiyeceği kismen Harbiy Tophane, ilân olunur. (739) Yazan t Öyle bağırıyordu ki hiç iktim- se kendisine lâf anlatamıyaca- ğını anlamıştı. Çaresiz meydan- dan çekildiler ve bu suretle Kı- zılcıkli ile Küçük Yusuf yeni- den tutuğtular. Tabit Kızılcıklı Mahmud peh- livan yeniden insafsız el ense- lere ve tırpanlara — başlamıştı. Fakat dakikalar geçtiği haldo Küçük Yusufta en ufak bir sen deleme ve gerileme — görülmü- yordu. Ayni zamanda bir nokta da- ha seyircilerin gözüne çarpmak ta gecikmemişti. Güreş devam ettikçe Küçük Yusuf pehlivanın hafif ve ihtiyar vücudü yavaş yavaş şişmeğe, irileşmeğe ve gençleşmeğe başlamıştı. Kabur- ga kemikleri çoktan kaybolmuş, sırtındaki kanburluk da kaybol muştu, Küçük Yusufun vücudü irileşmiş, büyümüştü, Güreşe zaman iki pehliya- nin vücutları arasında he hemen iki misli bir. fark mev- cudken şimdi bu fark adeta yok nen * e - di örema de e olmuştu. Küçük .Yusuf da Kızıl cıklı Mahmud kadar bir gey ol- kendisine bu sözleri söyliyen ba bası yaşında bir ihtiyardı. Dön- muştu. Herkes bu mücizeye hay —dü ve yeniden güreşe girdi. retle bakıyor ve birbirlerili Halk bu hareketinden dolayı — Abe Küçük Yusufu gör Küçük Yusufu candan alkışla- müyor müsun? mağa başladı: — Pek irileşti maşaallah! — Aferin Yusuf pehlivan! — Hepten Kızılcıkh - kadar — — Büyük Yusufun ruhunu bir şey oldu. şad ettin! — Boyu da büyüdü... — Yaşa arz'an oğlu arslan! Diye konuşuyorlardı. — Kaçma K sılcıklı! Kızılcıklı Mahmudun insafsız hücumları da hiç bir netice ver meden yarım saat kadar sür- dükten sonra Kızılcıklı güreşi bırakarak yağını tazelemek ve göğsüne su vurmak İstedi. Fakat Küçük Yusuf onun bu hareketini görür görmez hemen kısbetine yapıştı: — Nereye? ağımı tazeliyeceğim, Öyle gey olmaz, Güreşi « miz Pomak güreşidir. Kıran kı- ranadır. - Yağ tazelemek, suya — Tül gitmek yoktur, Mahmud bü hareketinden do- layı utânarak döndü. Güreş başlıyalı bir saati geç- mişti, Yarım saat durmadan hü cum etmesi, el ense ve tırpanla Küçük Yusufu ezmeğe çalışma sı Kızılcıklıyı adam akıllı yör- muştu. Yağını tazelemek iste- mesi de bundan ileri gelmi: Biraz nefeslenebilmek imkâı bu suretle bulabileceğini ümid etmişti. Fakat Küçük Yusuf ona bu fırsatı vermeyince çaresiz güre- Ş6 yeniden başlamak lâzım gel- İ Âncak eski güreş usulünü de bıraktığı görüldü. Eskisi gibi el enseler ve tırpanlara girişi Çünkü 0 Oc AK 19 Kafaların içi... Hepsinin yüzü kederli bir ifa- de almıştı. Bu mesele bir aileyi temelinden sarsacak mahiyette idi ve sile efradının her biri, di gerine benzemiyen fikirlere sap lanmışlardı, Salon sıcaktı. Bgül kurusu renkli geniş koltu- Bunda — oturuyordu. — Etrafını, kızları, oğulları, gelinleri, da- madları ve torunları ıştı. en küçük kızı Selmanın üç gındaki kızı Nazlı, ismine hiç uymıyan bir afacanlıkla, kana- pelerin önünde, ardında koşu - büyüklerin dü- Büyük anne, ya- yor, zıpliyordu, güncelerinden habersiz, oynuyor du. Ailenin en büyük çocuğu, el li yaşlarında görünen, ciddi ta- vırlı, keskin bakışlı, atmaca bu- runlu Nermin hanım, — sükütu bozdu — Anne!... İyi düşününüz! ntanızı nerede — birakmanız ihtimali olduğunu hatırlamağa lışınız Annesi, nafiz bakışlı gözleri- ni, ilk önce büyük kızına, sonra odayı dolduran diğer çocukları- na çevirdi — Bana, bunamış bir insan muamelesi yapmanıza asla ta- hammül edemem!, si, tavırları kadar kendine hâkim karakterinin ifadesini ta şıyordu. Ellerini, kollarını sal- lamadan, ciddi, vakur bir konuş ma tarzı vardı. Zaten ona aile hududlarını aşan sevgi, ve y gi dolu alâkayı veren hususiyet lerinden biri de bu idi. Yetmiş illik ömrünün — hiç bir saatini | boş yere geçirmemişti. Geniş öl çüdeki bilgisini, eşine az rastla nır kütübhanesine borçlu idi. Babası uyanık bir adamdı. K Anne! dedi. söz söyleyiniz... Sizi kargımı: da susar görmek, bizi çıldırtabi- lir.., Bilirsiniz ki size son dere- ce hayranlık beslerim. Kadın, genç bir hareketle 0- na döndü YAZA Cahil Uçuk Hayranlık değil biraz sev- tarafınızdan sevilmek fakat ne yapayım ki hepi- nizin kafalarınızın içini, kalble- rinizin en gizli köşelerini görü- gi, dim, ister- yorum... Şimdi hepiniz ayrı ay- rı feveran — halindesiniz... Bu- nak anneniz, sarsak büyük an- neniz kaynananız, bü- tün aileyi yaşatacak olan ser- veti, içinde sakladığı çanta ile beraber kaybetti. Bazılarınız bunun böyle olmadığını düşün- mekte. Yâni ben, bankaya git- tim, Ragibenin düğününde taka cağınız elmasları aldım ve çan- tayı bir başka banka kasasına, yahud her hangi bir yere sak- ladım. — Anne! yiniz! riz? Bu en küçük kızının feryada benziyen gesi idi. — Sonra bu hepsi size İstediğiniz sersem Böyle Bunu na; söyleme- ! düşünebili- mücevherlerin babanızdan kalma. gibi -kullanmakta serbest değil misiniz ona baktı. ana- lığı onunla tatmış, kadınlığının en olgun çağında bir kere daha coşkun gençi Annesi Sa ği onun sayesinde yaşamıştı. Birbirlerini severler- di ve b zını, kendi devrinin zihniyetin- sevgi, öbür çocukları den cok uzak bir özenişle yetiş- | İcin bir ıztırab mevzuu old tirmişti. Türkce, Arabca ve A-| Nu bilirdi. cemceden başka garb dünyası-| — — Ben yalnız asırlar boyun- nn üç büyük lisanile, beslenen | Ca, ailemizin kadınlarını süsli- bu taze zekâ, genç Nuranı üs- 'm, bu nâdide güzelliklerin, on- tün bir insan yüksekliğine ulaş | İarın kıymetini bilmez ellere geç tırmıştı. Fakat o, hayatı boyun| tiğine yanıyorum... Bozacaklar, ca muhitinin seviyesinden sin rilmenin ıztırabını çekmişti. Ko cası bütün hüsnüniyetine, aşkı- Na rağmen, ona ulaşamamış ve onu içten içe kıskanarak ömrü- rünü karartmıştı. Sonra kendi varlığından kopan hayat parça- larının, kendi çevresinden ayrıl madan, tam bir bütünlük kı caklarını sanmıştı. Halbul ınin — her biri bir ba ka âleme mensub seyyareler gibi, dağılıp, yabancı birer unsur ol- muşlardı. Onları toplamak, bir- leştirmek bunu tek bütün hali- ne sokmak için koca bir ömrü harcamıştı. İşte şimdi karşısıı da en küçük kızı hariç, kederli yüzleri, perişan hallerile, ondan hesab soruyorlardı. - Emekleri, didinmeleri, —ıztırabları — hepsi boştu. Boştu çünkü o bilmez yorgunluklar şu bir sürü müna SIz insanın yaşaması için sarfe- dilmişti. Büyük kızı, hırçın bir sösle: - Anne!... dedi, Bakışlarınız insanı ta'zib ediyor. Hakaret, istihfaf ve keder dolu Büyük oğlu, kumral sakalını çekiştirerek, kendinden iki sı daha yaşlı olan kardeşine bak- tı. Sonra a yumuşak, y di. Annesine belki çok muhab- betli değildi. Fakat onu takdir ne parçalıyacaklar, dağıtacaklar... Gözlerinde yaşlar parlıyordu. Annesi, ona uzun uzun baktı, — Teessürünün samifni oldu- ğuna — inanıyorum — evlâdım... Kardeşlerin, yengelerin ve eniş- telerin de üzülüyorlar. Fakat hepsinin cinsleri ayrı ayrı... Bir an bulunduğu âlemde u- zaklara gitmiş gibi daldı. Son- ra yumuşak, kederli bir sesle: — Ben en çok nineciğimin zümrüd yüzüğüne yamyorum, dedi. O başlı başına bir tarihti. Onu taktığım gençlik senelerim de kendimi, derebeği kalesinde yaşıyan büyük ceddimin yerin- de hisseder, gül şelâleleri gibi, kat kat aşağılara uzanan bah- çeyi, fıskiyeleri göğe yükselten mermer havuzları, demir kapıla rile kuleyi ve mazgallı pencere lerinden, coşkun sularile ük lü Tunayı görür gibi odurdum. Sustu. Sonra aile efradını bir bir gözden geçirerek: vetimiz, yalnız mücev- herlerim - değildir... Rahatca geçinebilecek kadar — malımız, mülkümüz var... Üzülmeyiniz... dedi. Ortanca kız kocasına: Polise müracaat etmeli - yiz! Dedi. baktı Kocası, kainvalidesine ederdi, (ALI AHMED PEKLİVANIN BAŞ GÜREŞLERİ Ali Ahmed Tefrika No:110 yordu. Daha ziyade müdafaaya gekilmiş bir hali vardı. Bunu gören Küçük Yusuf da hücuma geçti. Sıkı bir z topladı ve koca Kızılcık- sürmeğe başladı. Kızılcıklı Mahmud pehlivan bundan kurtulabilmek için canı nı dişine takmişti. Bütün gayre tine rağmen Küçük Yusufun hızını kesemiyor ve arka ark. ya gidiyordu. Halk heyecandan ayağa fırla- mış Küçük Yusufu teşci' ediyor di Yusuf pehlivan! — Yetiştir çengeli! — Sür arslan! — Analar neler doğuruyor be Küçük Yusuf da habire Kı- zılcıklıyı sürüyordu. Nerede ise çengeli yetiştirecekti. Bu suret le bütün meydanı bir bir yana harmanlıyarak geçti- ler. Tam halkın ortasına gire- cekleri sırada Küçük Yusufun ayağı şiddetle bir taşa yandan T müsaade buyurursa Ve bunun neticesinde can acısi- le Kızılcıklı Mahmud pehlivanı bırakarak diz üstü yere kapak- landı. Kızılcıklı da kürtülür kürtül- maz hemen geri dönerek hâlâ yerde duran Küçük Yusuf peh livanın Üzerine atıldı ve onu tuttu. Kalbuki Küçük Yusuf kaçıp kurtulmak için en ufak bir ha- rekette bile bulunmuş değildi. Çünkü ayağı pek fena acımış- tı. Taşa giddetle çarpmış olduğu için parmakları kan içinde kal- mıştı. Çektiği ıztırab yüzünden açıkca belli oluyordu. Belki ba z kemikleri de incinmişti. Alaturka güreşler çayır üze- inde geniş meydanlarda yapıl- dığından daha evvel buralarda çıplak ayak ve çıplak vücudla yapılacak güreşlerde pehlivan- lar güreşirken veya düşerken incinmemesi için yerler dikkat- le taranır, taş, ağaç gibi şeyler söktürülür, tümsekler — düzelti- lir, çukurlar doldurulurdu. Fa- kat buna rağmen bazen geniş çayırlar içinde en dikkatli göz- lerden bile gizlenen taş, ağaç, yahud çukur gibi şeyler kalır- dı. Bunlar yüzünden ufak tefek kazalar bile her zaman olurdu. Böyle bir mania yüzünden kay bedilmiş güreşler de çoktur. /Devamı ——_;——_——.—_.—_————————___——_—._———————ı Lütfen bir | nız... Hususl bir detektifle bu gizliden gizliye takib ettire- lim... Ortalığı velveleye verir- sek, hırsızı tedbirli davranma: ğa sevketmiş oluruz... Yalnız, lütfen esaslı bir şekilde anlatsa Diz... O, süküt içinde anlattı nerek bankaya gitmişti. Orada kasasını açmış, mücevhe bulunduğu — kutuyu yerleştirerek bankadan çıkmış, otomobiline binerek eve dön - müştü. Çantanın elinde olduğu na, hattâ odasına - getirdi emindi. — Bunu anlatmakla beraber, hâdisenin polise, matbuata ak- setmesine tarafdar olduğum ze- habına kapılmayınız... Hiç bir sebeb ve hiç bir vesile ile huzü- Tumun kaçırılmasına — müssade edemem Salonun içini derin bir seasiz lik kapladı. Aradan böylece bir an geçti. Sonra tatlı, berrak bir çocuk kahkahası, ışıklı bir sevinçle sükütu bozdu. Bütün başlar sesin — geldi yana çevrildi. Nazlıyı göremedi | ler. Çocuk, salon nihayetindeki büyük ve muhteşem kanapenin arkasına gizlenmişti ve müte - madiyen kahkahalarla gülüyor- du. Oradakilerin çoğu kısa bir a- Tâkadan sonra, tekrar düşünce» lerinin karanlığına gömüldü!er. Büyük anne, gümüş bir çı rak âhengile salonun havasını neşelendiren inin çağırışile yerinden kai Ağır ağır kanapeye doğru rüdü. Orada durarak uzun v baktı. Sonra yüzünde esr bir tebessümle, yerine dön koltuğuna kuruldu. Giyi- çanta kâbuslu — Artık üzülmenize mahal kalmamıştır... Siz de Nazlı gibi gülebilirsiniz. Hepsi hayret ve endişe — ile baktılar. O, seyişle: — Gidip » . Oynadığı oyuncakları reden bulmuş? Dedi, İçlerinden çoğu bu söz- lerden bir şey anlamadılar. Selmanın yüzü aydınlandı. Hoplıyarak büyük kanapenin arkasındaki kızının yanına k tu. Kanapenin ardından anne kızın sevgi hırıltıları, sevinçli gülüşmeleri duyuldu. Sonra Sel ma, kucağında kızile, oturanla- rın yanıma döndü. Kızı yere b- raktı. Kizin siki &ıkı tuttuğu önlüğünü açtı. İçinden renk renk parıltılarla tutuşan mü- cevherler yere döküldü. Nazlı, büyük bir çığlıkla mü- cevherlere üşüşenlere, yarım ko nuşmasile bağırdı: — Onlar benim!... Oyuncak- larım benim... Sonra annesine atıldı: — Kanapenin üstünde zıpla- dım zıpladım, topum arasına gir di. Kolumu soktum. Bir çanta buldum... İçinden bunlar çık * İ Büyük annenin sesi işitildi: — Hepiniz bir türlü düşüne- bilirsiniz... Fakat şimdi, sokak- tan gelince, kendimi o kanape- ye attığımı hatırladım... De - mek ki çantam kanapenin ara- sına kaydı. Sonra Nazlıyı kucağına çek- ti. Kız sıkı sıkı avucunu kapa- mıştı. Onu bağrına bastı: — Bu uğurunda kahrolduğ nuz parıltılı oyuncakları şimdi hepinize taksim — edeceğim.. Bence hiç birinin kıymeti yok..; Yerdeki mücevherlere göz a- tarak — Şimdiye kadar her birinize takmak üÜzere verdiklerim sizin dir... Nazlının yumulmuş avucunu dudaklarına götürerek öptü: — Büyük ninemin zümrüt yü züğü Nazlının! dedi. ayni esrarlı gülüm- zlıya sorun baka- Muammer Karaca Operi MAKSİMDE Sadık Zevceler “Yeni telif ope perde 10 tablo Cumartesi, Paza: ve Çarşamba Matine 15 de, Çarşamba giündüz ve gece tenzilâtlıdır. Gişe her gün 11 de AYİ — Ulaştırma Bakanlı- ğı, Marmara bölgesi Liman baş- aından aldığım 87 si zabitliği Yenisini eskis'nin hükmü yakın yol makine ehliyetimi kaybettim. alacağımdan yoktur. Dursun Ali Namoğla

Bu sayıdan diğer sayfalar: