SAYX EGĞAZETELER ŞAF ASTZBABIŞ A Asıl düşman içimiz vwrm'ıLı Ahmet Emin Yal- man <Önümüzdeki wçu- çumlar» adlı başmakalesinde, içimizde doludizgin boşalan bu sandalye ve mevki ihtirası de- vum ettiği taktirde, memleketin hazin bir akıbetle karşılaşma- sının ihtimalden uzak ahıı—cıdvı- ha işaretle diyor Ti Evet, önümüzde uçurumlar yar, Bu gidiş devam ederse 1s- tikbalimiz feci ihtimallere ge- bedir, “Yarım #hlyar masrafla ve nice, fedakârlıkla yaşattığı- mız bir askerf kuvvet, hudutla- dan gelebilecek düşmanı bek- lerken asıl düşman içimizden kemiriyor, emniyetimizi, arlığımızı müthiş tehlikelere maruz bırakıyor. Milletin, bü- hn yarının sahibi olan genç- liğin, iş işten geçmeden, hüki- kati olduğu gibi bilmesi, felâket ihtimallerine —karşı milletçe “derhal tedbir alınması mutlaka Tâzımdır. Yüzündeki türlü türlü mas- Kkelerin koparılması lâzımgelen, mel'un düşmanın adı ihtirastı: Necip Türk milletinin içinde Tmebzul olarak yetişen fazilet ve feragat adamlarını birer ba- hane ile ezerek, k ederek, hi Teketoiz bıraki yfT erni: lere körü körüne uyabi Yi satha fırlatarak şeytani kuv- vet budur, İktidara bir defa ko- van kimseler: «Millt hâkimi- yet falan tanımam, ben bir gün fazla bu mevkide kalayım da isterse Türk milletinin yüzler- o yıllak varlığı tehlikeye düş- tün, ben yamalı papaçla gezmi Ze mecbur olmuyayım da ister- Be diğer vatandaşların hepsi sürünsün!> dedirten âmil yine © meş'um İhtirastır. * Barışa hasret! ürriyet'te İğne ile Kuyu kazan muharriri, millet- lerin harb hazırlıkları devam iği Du sıralarda, artık — ba- Bahsetmenin- bir haya! ydederek şöy- rıştan eseri olacağını kı Te yazaıyor Bir insan yol çantasını ha- zırlarsa seyahate karar vermiş sayılır; bir aile evin eşyasını denk ederse bugün, yarın baj ka tarafa taşınacak demektir; ocağını yakmış, istimini almış, yükünü, kumanyasını İstif et.. miş bir vapur, elbet, limanı da lengerleyip yan gelmiye yetli değildir... — Misalleri, bu, minvâl üzere, sıralayabiliriz! Soruyorlar: Harp olacak mi, olmuyacak mı? " Meydanda halledilmemiş - bir hayli meseleler ve onun arka- sında bitip tükenmek bilmiyen hazırlıklar var: Lâboratuvar- iar, fabrikalar, tersaneler — ve sivil muharip demek olan dip- Yomatlar durup dinlenmeden ça- hşıyorlar.. Cihanda, hiç bir zaman, ba gibi meselelerin ve böyle hazır- barışın lıkların kurulmasına DR'Bik YAPRAK Selamdan sonra — Baş tarafı 1 incide — erkânını vitâyette toplıyarak onlar- la karşi karşıya Saatlerce Çmüdü- vele-befkâr) da — bulunmak — oldu. Zaten kendisi tatlı dilli, güler yüz- dü, sevimli ve babacan bir adamdı; mühim meselelere tomas ediyordu. Herkesin yüzünde —bu güç'üklerin haltolunacağına dair ümidler beliri- yordu, fakat ne oldu? bilmiyoruz. Xine gazeleler, sapır sapır. Gökül- miye başladılar. Hasan Saka hükümetinde — mat- buat nisbeten rahat etmiştir. Ha- san Saka, gazete enkidlerini hiç bir zaman hüsümetle — karşılamar mıştır. İşin / doğrusunu söyliyelim. Hasan Saka, kaleme hürmetkâr bir Başvekil idi... İcraatı şöyle idi, böy- do İdi... Orasını — bilmem. — Fakat kendisinin — demokrasinin matbuat hürriyeti demek olduğunu pek gü- N bildiğine ve buna İman eyledi- Bine kanaatim var. —Hasan Saka siyasi hayatında — bütün şahsiyeti bu imanın etrafında toplanır. Yeni Başbakan — Şemseddin Gü- naltay da bize müteveccih bulunu- 'yor. Sözlerini (Ser sütün) etmekle «İktidar makamına — gelenler baş- fangıçta matbuata iltifat ederler; fakat sonra bizleri yakadan atar- dar> demek İstemiyorum. — Bitâkis demokrasi yolunda düşe kalka yü- Tümiye çabalıyan — memlekat böyle vekarlı hitabları dalma İyi karşıla- mıştir. Fıkrayı bitirmeden — bir. noktayı daha aydınlatmak isterim. Muhte- rem Başbakan, — genç yaşlarında Bazelecilik yapmış - olmalarını bize hatırlatmakla kendilerini bir. mes- Tektaş olarak kabul eylemeklikimizi İeri sürüyorlar, Mükaddes mesleğimize ancak kı- sa bir müddet intisab etmekte da- ha © zamandan göstermiş oldukları kiyaseti takdirle karşılarız ve bun- n dolayı kendisinden — hayırlı lc- Fant beklemekte haklıyız, sanırım, dedir ne görmüş, hizmet ettiğini ne işitmişizdir. * sadi siyasetimiz ne olacak ? Kkşamd'da Dikkatler sütu- munda son samanlarda A- merikada tütün yetiştirilmeğe vaşlandığına dokunularak göyle deniliyor. Bir ahbap kazığı: Amerikada Türk tütünü yetiştirmişler. Şim di bunun ancak ticari olup ol- maması çekişme mevzuwr İmiş. Onda da muvaffakiyet elde edi- lirse tamam... Kendileri de itiraf ediyorlar <Türkiye ile Yunanistanın Ü- tisadiyatına ağır darbe — teşkil edecektir.> Tütün girketleri şimdilik Türk tipi Amerikan tütünlerinin kilo- suna ancak 1,5 dolar veriyor- larmış: 3 dolar — verebilirleres mesele kalmıyacakmış. Herhal- de, maliyet ve talep fiatları a- rasındaki bu fiat farkı bir gün makas gibi kapanınca - bizimle ahç veriş kesilecektir. * Sevindirme S v oe Sacit Yunar bu başlık altında yazdığı hıkrada şöyle diyor: İktidar artık kendisini şirin göstermenin kıymetini anladı: Dayadılar Meclise lüks, yol, kazanç, vergileri tasarılarını.. Sonra efendim Hasan Saka A- yaspaşadaki apartıman dairesi- ni kiraladı, dayatıp döşeltti.. Hazırlıklar tamam mı, tamam... Gelsin istifa. Ve yeni hükümet lüks, yol, kazanç vergileri zam tasarıları- nı geri alacak! havadisleri. Yanl eskisi yenisine - «icraat yapma> imkânını hazırlıyor.. . «Allah fakir kulunu se- vindireceği zaman önce eşeğini kaybettirir, sonra buldurur> hi- bikâyesini bilirsiniz değil mi? aN ü İ ğ_KISA HABERLER | Dün sabah hareket eden marşandiz troni Geb- me ilo Dil iskelesi arasında yoldan çıkmıştır. Bu yüzden Ankara Eks- presi 4 aaat teehürle gelebilmiştir. 4 Beykosda Yalı küyde oturan Arifin 8 yaşlarındaki kın Bi odadaki mangalla kaynayan su: üzerine dökülmesile haşlanınış kal dirildiği. Nürmane — hastahanesinde ölmüştür. & 181949 tarihli Maçkada Meşrutiyet mahallesinde Berkisin kahvesinde — vukuunu bil- dirdiğimiz kavga, bu kahvede olma çaret Haydarpaşadan izlhamızda miştir. Koca Mustafapaşada tanlı çıkmazında Sıdıka adında bir kadına ait iki katlı ahşap ev ta- mamen yanmıştır. Yangının bara- daki kurumdan çıktığı anlaşılarış- tır. 4 Muhididn adında 11 yaşında bir çocuk Kapalı çarşıda hırsızlık yaparken suç üstü yakalanmıştır. * Sırrı Güleröz adında bir şabıs Boğaz vapuranda birdenbire fena- laşmış ve biraz sonra da ölmüştür. * Fen Fakültesi Talebe Ce 'yeti 22 ocakta Marmara Takalinde bir fenliler çayı tertip etmiştir. * İktisad Fakültesi Talebe C- miyeti tarafından 23 ocak — pazar günü saat 15 den 19 a kadar 'Tak- sim Belediye gazinosu pavyon kıs- minda bir çay verilecektir. & İstanbul Avukatlar Klübünün yılık umümi beyet toplantısı cu- Dağis- SEHİR AAA LULU Bir genç otomobil altında öldü yi yapan şoför, kendisi gelip teslim oldu Şoför Kemalin Idaresindeki 2431 plâka No, dü taksi Ramide Top - çular caddesinden g AlI adında bir gence çarpmıştır. Şid- ti sadmeden bayılan AlI — ayı otomobil ile dethal Güreba has - tahanesine kaldırılmışsa — da öl - müştür. ofür Kemal karakola kendisi Bitmiş, ağlayarak kazayı anlat - mş ve teslim olmuştur. Haseki Doğum Payyonu Haseki hastahanesi Doğum pav yonlarından ahşap yapılı olan bi- Tinin duvarı çatlamış ve mühte- Yüt bir tehlikeyi Ünlerek için has talar diğer payvonlara nalkdledil - miştir. Sağlık mildürü Dr, - Falk Yargıcı, dün Haseki hastanesine giderek pavyonun vaziyetile meş- gül olmuğtur. Dr. Faik — Yargıcı, pavyonun tamir eğildiği takdirde kullanılacağım, âkst halde yıktı - ril ğinı söylemiştir. ilekleri Berberlerin (& yerine getirilemiyor Berberler Cemiyeti evvelki ak- gam fevkalâde bir toplantı yapa- rak, dilek ve şikâyetlerini bele - diyeye — bildirmişlerdir. - Belediyo, berberlerin dilek ve şikâyetleriri incelemiş, bunları yerine getirme yi salâhiyet dıgı görmüş ve ne Hceyi Berberler Cemiyetine - bil - dirmiştir. Hâl talimatnamesi Dün Belediye rels — muavinliği, geçici komisvony, hal talimatna - mesinin biran evvel hazırlanma - sını bildirmistir. Et fiatlerinde rekabet başlıyor Ticaret Ofisi tatafından bu su- bahtan itibaren şehrin — mühtelif #emtlerinde 50-60 dükkânda pera- kende olarak 230 kuruştan et sat- maya başlayacaktır. Diğer taraf- tan kasapların Ofisle rekabete gi- rişecekleri ve et fiatlarını düşü - recekleri anlaşılmaktadır. Kullanılmış eşya satanlarla mücadele Sağlık — Müdürlüğü — kullanıl miş eşya abp satanlarla — yaptığı mücadeleye hız vermiştir. Yapı- lan kontroller net!cesinde evvelki gün 350, dün 450 parça tathir e- âllmemiş eşya yakalanmış ve bun lar tebhirhaneye gönderilmiktir. Verem aşısı hakkında menfi propaganda Dün bir gazetede Şişli " Çocuk hastahanesinde BC.G. verem aşı- Si tatbik edilen bir çocuğun vere- me tutulduğu yazılmakta 10l. Bu hususta malümatına müra- caat ettiğimiz Şişi! Çocuk hasta- hanesi doktorlarından B. Celâl, gunları söylemiştir — Bu idâla yerinde - değildir Esasen B. C, G aşısı diğer aşılar| Can farksızdır. Nasıl ki diğer a - gilar, İnsanda hastalık yapmıyor- sa, B.C.G aşısı da aynı hüsüsiye- ti taşımaktadır. Dünyada veremle mücadele ko- nusunda en önemli bir yeri tutan B. C. G, aşısı aleyhinde yapılan bu propagaadayı ben memleket aei uuocğ >ese ; Psikolog özile 00cece *e0c0 nesco'nun Teşkilât -ve Faaliyeti” nesco'nun umümi he yetini, teşkilâta dahil milletlerin gönderdik- leri delegeler teşkil eder; Bun- lar, senede bir defa toplanarak, ertesi yılın faaliyet programını ana hatlarile tensib ederler İlk toplantı 1946 Kasımında Pa riste, ikincisi 1947 Kasımında Mexico'da, son içtima da 1948 Kasımında Beyrutta — yapılmış- tır. Bu umumi toplantılarda se çilen 18 âzadan mürekkeb icrai kömite, her üç ayda bir içtima ederek, o sene karara bağlanıp icra sahasına intikal etmesi lâ- zım gelen meseleleri tetkik e- der. Paristo Unesco Evinde ça- lışan milletlerarası blr sekreter lik, programı tatbik — sahasma koymakla mükelleftir. Bundan başka, teşkilâtta âza — bulunan memleketlerde milli komite ve iş birliği heyetleri de vardır, Bunların vazifesl de, Unesco İ- le mahalli terbiye, ilim ve kül- tür müesseseleri arasında İrti- bat temin etmektir. Unesco, dünya çapındaki pro gramını tatbik edebilmek İçin, ayrıca Birleşmiş Milletler ve bu teşekkülün mütehassıs mücsse- selerile, milli, hususi heyetlerle, milletlerarası kurullarla işbirli- ği eder; muhtelif ilim, teri ve sanat sahalarında haberleş- meyi ve teknik teatisini temin maksadile, mütehassılardan mü rekkeb komlayonlar kurar ve kendi faaliyetine giren mevzu- lar etrafında yapılan — milli ve milletlerarası konferanslara ka- dilir. Ünesco'nün çalışma progra- kuruluşundaki gayeyo u gundur.Bu gaye de ırk, cinsiyet, dil veya din farkı gözetmeksi- zin, adalet, kanun, insan hakla- rı ve ana hürriyetlere saygı te- Garsonlar yüzde on dâvasını kazandılar Garsonların yüzde ga hakları me- sölesi üzerinde belediyece yapılan: totkikler sona ermiştir. Belediyo müşteriden garaon hak- kı olarak alınan yüzde onların gar sonlara bırakılmaşını — uygun gör- müş ve vaziyeti bölge çalışma mü- dürlüğüne bildirmiştir. Beyoğlunda seyrüsefer mes'elesi Dün toplanan Belediye — Dalmt Encümeni — İstiklâ! — caddesindeki #eyrüseferin tanzim! meselesini in. celemiştir. Vali vekili 6 ncı Şube Müdürü- nün de hazır bulunduğu bu top - daritıda Dalm? Encümen 'Taksimden Galatasaraya gelirken azaları, tekmil durakların kaldırılmasını, tramvayların eski Taksim dura -| ğından sonra Tepebaşında dür - masını ileri sürmüşlerdir. — Oto - mobillerin — İstiklâl — caddesinden Bitmeleri Tarlabaşı yolu ile geri dönmeleri Üzerinde de durülmüş- tur. 3 bin Yahudi transit geçti Bulgaristandan gelmekte — olan) Bulgar bandralı " «Bulgarlar — ve İsrail bandıralı diğer bir vapur - la 3 bin yahudi Hayfaya gitmek min etmek gayesile terbiye, - lim ve kültür yolundan millet ler arasındaki işbirliğini takvi kındırmak, erginler için açılan kurları, milletlerarası — tetkik merkezlerini ve muhtelif mem- ye etmek ve böylece sulhün ve| leketlerde yaşıyan kimseler ara karşılıklı emniyetin devam ve | sında mübadeleleri teşvik et bel una hizme lJemektir. Ga- mek ve bu faaliyetleri kolayla, | ye bu olduğuna göre, Uneseb-İ tırmak. | Yazan: —— Prof. Sabri Esat nun programı, gu üÜç esagı ihti- va edecektir: 3 — Milletlerin - birbirlerini tanımalarını ve anlamalarını te min etmek, 2 — Halk terbiyesine ve kül türün yayılmasına geniş ölçüde hız vermek, 3 — Bilginin muhafazasına, ilerlemesine ve yayılmağına yar dim etmek. İlk faaliyet yılı olan 19 nesinde Unesco, gu mes'elelerin halline çalışmıştır: 1 — Harbden zarar görmüş Aza memleketlerin terbiye, ilim ve kültür kalkınmalarına yar- dım etmek 2 — Temel terbiye projesi. Bu dâvanın gayesi, dünya yü- zünde ümmiliği ortadan kaldır- mak ve sonra da Babık Ümmi- lere, kendi yurdlarında sıhhat ve zıraat şartlarını ıslah etmek ve onlara daha geniş bir insan- lhık ve medeniyet bilgisi vermek maksadile, daha mükemmel ter biye vasıtaları temin etmek. 33 — Milletlerin birbirlerini yakından tanımaları — gayesile, hocalar için pratik tetkik etaj- ları tertib etmek, mekteb kitab larının ve tedris âletlerinin ısla- hına çalışmak, milletlerarası mü nasebetlere dayanan teşekkül- ler kurmak ve mevcudlarını kal Istanbul - İzmit vapur seferleri Denizyolları 1daresi İstanbul - İzmit arasında vapur — seferleri yapmayı düşünmektedir. Haliha - Zırda Yalovaya kadar vapur işle- tilmektedir. İzmit — Karamür - tel 'arasında işliyen vapurlar da| seferlerini Yalovava kadar uzat - tığı takdirde İstanbul — İzmit a - rasında, Yalovada aktarma ya - Pılmak süretiyle, hergün munta -| zam seferler yapmak mümkün olabilecektir. Ipek gecesi Bursa Lisesinden Yetişenler Ce - Tiyeti tarafından her sene tertip €dilen «Bursa İpek Gecesi> bu gene 29 Ocak günü asat 21 de) Taksim Belediye Gazinosunda ya) pilacaktır. - Program - tamamiyle orjinal olarak hazırlanmış — olup bu arada «Kına Gecesi> seansı ilk defa olarak o gece yapılacaktır. Otobüs taksiye bindirdi Devlet Hava Yollarına ait 860 'No. Ju otobüs dün saat 11 de Ba- biâli caddesinden geçerken Önün- dekl 1292 Nolu taksiyo bindirmiş hasara uğramasına sebep olmuş-. tur. Çifte ile öldürdü Silivriden — bildirildiğine — göre Kurtuluş köyünden 70 yaşlarında Mehmet isminde bir ihtiyar, kızı, Zeynebe sarkıntılık etti diye Yu- ' iyav uşgil_ 4 — Cenubi Amerikada An zon bölgesinin ilmi - tetki uğraşacak — milletlerarası — blir enstitl kurmak., UÜnesco, bundan” başka, daha müteferrik mahiyette — kırktan fazla problemi ele almıştır. Bun lar arasında, sosyoloğ ve psiko- loğların iştirâkile, şahsiyetin unsurlarına ve milletler arasın- da gerginlik yaratabilecek içti: at hallere dair açılan anket, bilhassa zikre değer. Bütün dün yada hocalık mesleğinin şartla- Tını tesbit ve ıslah gayesini gü- den bir nizamnamenin hazırlan masına ön ayak olmak istiyen Unesco'nun, maarife ait muhte- lif istatistikler çıkarmak ve ma arif mensublarını ihtiva eden muazzam bir rehber neşretmek lizere ulunduğunu - biliyoruz. Bu teşekkül, ayni zamanda, ta- rih boyunca, zamanımızda veya ileride muhtelif medeniyetler arasındaki vüki ve muhtemel mübadeleler hakkında geniş bir anket hazırlamaktadır. Bu an- ketin gayesi de, milletlere hem kendilerini, hem de - seleflerini ve komşularını tanıtıp sevdir - mektir. Unesco, yine bu maksad la her milletin klâsik şaheserle rini diğer dillere çevirtmek im- kânlarını da aramaktadır. Yine bu gaye için milletlerarası bir tiyatro enstitüsü ve her çe; edebi mahsullerin mübadelesile meşgul olacak bir merkez kur- mak tasavvurundadır. Sadece temas etmekle iktifa etmediği- miz bu mes'eleler ve buna ben- zer diğer dâvaların büyük bir kısmı, bugün halledilmiş ve tat- bik sahasına geçmiştir. Ünesco'nun ana programında ki esaslı gayelerin tahakkuku için, ilk nazarda teferrüat gibi görünen bütün bu mes'elelerin ele alınıp makul bir surette hal ledilmesine ve en verimli usul- lerle tatbik sahasına konulma- sına ihtiyaç vardır. Mes'elelerin Badece geniş ve umumi direktif lerle halledilemiyeceğini pek 1- yi bilen Unesco, yapıcı bir kafa İle harekete geçerek, çalışmala- rını hayırlı birer eser haline ge tirmek arzusundadır. Bunun i- çin de en ufak bir noktayı bile tesadüfe bırakmaktan çekinir. Bu zihniyete bir misal olmak üzere, dünya klâsiklerinin muh telif dillere çevrilip neşredilme- sl dâvasının nasıl ele alınıp hal line çalışıldığını yakından göre lim, Unesco «Size göre, dünya klâsiklerinin tercemesi mevzu- unda teşekkülümüz neler yapa- bilir?> sualini muhtelif memle- ketlerden dâvet ettiği 11 müte- hassısa tevcih etmiştir. Bunlar dan aldığı cevablarla iktifa et- miyerek, tâbiler, mecmua mü- dürleri, kütübhaneciler ve ter- biyecilerden mürekkeb bir he- yet toplıyarak, dört gün devam listelerin tanzimi, terteme me- todları ve ferceme edilecek eser lerin neşri ve tamimi gibl me- seleleri enine boyuna tetkik et tirmiştir. Komisyon, neticede, her memleketin bu sahadaki me düzenliyecek bir — milli merkez kurmasını ve her millt merkezin de, hem kendi di- linden geniş ölçüde terceme- ye lâyık eserleri, hem de ken- di diline terceme edilmesini İs- tediği yabancı eserleri ihtiv edecek birer liste hazırlama- Bını / kararlaştırmıştır. —Müt hassısların kanaatine göre nesco, en moödern terceme usulle ri hakkında istenilen malümatı neşretmek, tâbilerle milli mer- kezler arasında münasebet kür mak ve böylece bir nizamlayıcı merkez rolü oynamakla bu sa- hada mühim hizmetler başara- bilir. Mütehassıslar, ayni zaman da bu muazzam işe hükümetle- rin de maddeten ve manen alâ- kadar olmalarının lüzumuna 1- garet etmişlerdir. Gerek alınan kararlar, gerek izhâr edilen te- menniler, tabiatile milli merkez lere gönderilecek ve onlardan Belecek listelere ve teahhütlere göre dünya klâsiklerinin terce- Mesi ve dünya ölçüsünde intişa rı mes'elesi kat'i bir hal sureti- ne kavuşacaktır. Her milletin kendi klâsikleri arasından tercemeye lâyık olan ları seçerek, Unesco'nun vasıta ve yardımile cihan fikir piyasa- Bına sürmesini mümkün kılacak olan bu proje üzerinde bilhassa ısrarla durmanın - sebebi, Türk kültürü hakkında yabancı mem leketlerde sürüp giden yanlı; kanaatleri düzeltmek ümidini doğmuş olmasıdır. Hakikaten garb dünyası, bir kaç allâmesi istisna edilecek olursa, bizim edebiyatımız ve fikir hayatımız hakkında ya her hangi bir bil- giye sahib değildir, yahud biz- leri hayretten donduracak ka- dar hatâlı ve garib fikirlere sap lanıp kalmıştır. Buna bir misal olmak üzere Paris üniversitesi- ne bağlı yüksek tetkikler mek- tebinde lisaniyat profesörü Al- bert Dauzat'nın 1940 da neşret tiği L'Europe linguistigue (Dil bakımından Avrupa) adlı eseri ni gösterebilirim. Eserin 104 tncü sayfasında Türk edebiya- tına tahsis edilen üç cümleyi aynen naklediyorum: «Türk e- debiyatı XIX asırda başlar; ilk mahsulleri gürlerle vekayiname ler ve talimi mahiyette eserler- dir. Türk edebiyatı bu tarihten sonra hayli zenginleşmiştir.» Şu 20 OCAK Büdce açığım- dan daha tehlikeli. 1919 imdi Türkiye yeti hükümetinin başın bir din, iman, wim ve tatih adamının geçtiğini görü- yyoruz) onu eserleriyle, dürüst faaliyetleriyle, cemiyetimiz hak- kındaki müsbet görüşleriyle ta- nıyoruz. . <Atafürk İnkilâbir nn bize çok geyler kazandırdığına güp- hemiz yok? bu inkılâbın siyasi, içtümai, iktisadi bünyemizde yap tığı yenilikler ve gelişmeler öl- çüye varulursa arkamızda bi- raktığımız yılları boş geçirme- miş olduğumuza inanırız ve se- viniriz. Fakat itiraf etmelidir ki mad- di dünyamızı imara - çalışırken mânevi bünyemizi ihmal etmiş bulunuyoruz; belki eskiden de bazı ahlâki kusurlarımız vardı; eskiden de rüşvet alanlara, irti- kâb edenlere, şahsi menfaatten başka bir şey düşünmiyenlere, millet ve memleket işlerine ken- di işlerimiz kadar ehemmiyet vermiyenlere tesadüf ediyorduk, fakat bugün bize bu kusurları- mız çoğalmış görünüyor. Aile ef- radı arasındaki bağlar gevsşemiş tir; karı kocanın sizlikle- ri ve her birinin birbirine karşı olan vazifeleri hakkındaki ihmal ler artmıştır; rüşvet hâdiseleri eksik değildir; nüfuzlarını let uğruna değil, kendi menfa- atleri için kullananlara rasi mak güç olmuyor; parlak fazi Tet nutukları söyliyenlerin bazanı bizzat kendilerinin bu fikre ina- mıp inanmadıkları bir mesele teşkil ediyor. Müneviyatı kuvvetli olan ine sanlar ne büyük İşler başarırlar? Barbaros Hayreddin Paşa 28 Eylül 1588 de altı yüz gemiden mürekkeb müttefik hıristiyan donanmasına karşı yüz yirmi l« ki kadırga ile harbe başlıyacı Bi sırada kısa bir uykuya dal- dı, uyandığı zaman etrafında« kilere: aBir rüya gördüm. De« nizde ve kayık içinde bulunu. yormuşum. Çok balık avlad Bu bize zafer müjdesidir.» de« di; bu haber donanmaya yayıle dı ve askerlerin mâneviyatı son derece kuvvetlendi. Barbaros'un muvaffak olmasında usta bir a- miral oluşunun tesiri elbet bü- yüktür, fakat askerlerin ve rels. lerin imanlarının kuvveti de ay« ni derecede tesir - etmiş, Türk donanmasının düşmana göre o lan sayı farkını bu lman kapat- mıştir. Yeni Başbakanın, büdee açı. ği kadar iman açığımın da kas patmasını o kadar istiyoruz ki... Hattâ'bu ikinel açık birincisin« den daha tehlikelidir. Kadircan KAFLI Otomobilin benzini cümlelerin fecaati karşısında hiddete kapılıp da muhterem profesöre çatmağa hiç hakkı- Tutuştü mız yoktur. Yalnız hakkımızda- ki bu bilgisizliğin umumi oldu- Bunu bilerek, telâfisi çarelerini düşünmek ve sadece tefekkür- kendimizi tanıt en girişmek, yegü ne çıkar yoldur. Bunun için de, Unesco'nun bize açmakta oldu- ğu imkânlardan hakkile fayda- lanmağı asla ihmal edemeyiz, Unesco'nun faaliyet sahasın- da Türkiyenin oynıyabileceği rolü bir başka yazımızda izah etmeğe çalışacağız. 1) Profesör Esat Siyavuşgilin U- nesco hakkındaki ilk yazısı 13 O- martesi günü Liman Lokantasında | hesabına hiç de doğru bulma -| Üzere transit olarak dün aat 10| auf isminde bir genel çifte ile| eden içtimalarda, tercemeye cak tarihli Yeni Sabah'da çıkmış- yapılacaktır dim.> da limanımzdan geçmiştir. Yurarak öldürmüktür. yık milli eserlerden müteşekkil | tır. — Çinli kadın, palamarı b boyalı acayip çehreler, şehvâni| raktı; sağlam — bir hareketle danslar, haykırtan levsler, af- tek küreği yakaladı ve gayet yatkın bir meharetle kullanma- Za başladı... Suyun Üzerinde ka yıyorduk... Gece pek sâkindi. Tlık fakat sön derece hafif bir hava tenef füs ediyorduk... Su, (Sampang) ı bağş tarafında terennüm edi- yor gibi idi... Nehirin manzara Sı bir büyük şenliği andırıyor- dü. Karşı sahilde, sağımızda 80- dumuzda çeşit renkli fenerler gergilerin direklerini, yelkenle- Tini, sıkışık güvertelerini aydın latıyordu. Oradan, sanki bay- ram yapan bir kalabalıktan —cığlıklar, şarkılar, sazlar— karışık garib bir gürültü geli - yordu... Su, bu saatte her tara fında seyir eden kayıklardaki fenerlerin kırmızı yeşil akisleri nin şurada buradaki donuk lema ları ile mat ve yağlı bir kadife siyahlığı arzediyordu. Karanlık bir sahanın ötesin- de, muzlim Semada - ağaçların siyah oymaları arasından şehir gözüküyordu; - uzakta — şehirin kat kat taraçaları kocaman kır mızi bir mangai, bir ateş dağı gibi yanıyordu. Uzaklaştıkca hayal meyal zin danın yüksek duvarlarını görü- Octave Mirbeau yorduk. Nöbetçi kulelerindeki müteharrik fenerler nehirin Ü- zerine ve kırlara göz kamaştırı cı bir ziyanın huzmelerini uz: tıyordu. Klara, aşk kokan ve İpek dö- gemesi ile bir nevi yumuşak bir (Buduvar) geklini alan kayığın sayvanına girdi, İşlenmiş, çok eski bir demir vazoda keskin kokular yakılıyordu. Bu vazo, birbirine girift olmuş güllerden müteşekkil bir kabartma levha- ya hantal ve barbar ayaklarını basan bir fili tanzir ediyordu, Duvarları kaplıyan kumaşlar da şehevi istampalar, muhte « gem ve bilgili bir san'at garibe- Bi olarak cüretkâr sahnelerin resimleri görülüyordu. — Renkli ağaçtan gayet kıymetli bir İş olan Sayvanın kornişi (Elefan- ) yeraltı mâbedinin tezyina- tından bir parçanın aynen kop- yası idi. Arkeoloğlar Brehmenlerin an' anlerino göre bu tezyinata afi- fâne (Korney, birleşmesi) adını koymuşlardı..< Geniş ve kalın bir ipek gilte kayığın ortasını işgal ediyor, tavandan Üzerl şef faf ibâhi gekilleri ile süslü, kıs- men Çorkideler) 1o peçeleriz miş bir fener sarkıyor ve (Sant pang) m İçine esrarengla bir mâbed, bir kuytu yer ziyası da- ğitıyordu. Klara, yastıkların Üstüne y tıldı, Rengi fevkalâde uçuk vö bütün vücudü ainir ispazmozla. n ile sarsılarak titriyordu, Ele lerini almak istedim... — Elleri buz gibi 1di..ç Yalvardım: v Klara!..» Neyi- Neden muztaribal« niz?..« Bana söyleyiniz!... —-T7— Takallüs etmiş hançeresinin derinliğinden güçlükle çeken bir sesle cevab verdir — Beni rahat bırak..< Bi dokunma..; Bana bir şey söyle- me,.< Hastayım, Benzinin uçukluğu, kanı çe- kilmiş dudakları, bir ölüm har- haresine benziyen seaf beni kor- kuttu.. Ölüyor sandım... Kor- kudan perişan bir halde Çirli kadını imdadıma çağırdım: — Çabuk!... Çabuk! Klara ölüyor! Klara ölüyor! Ki-Pal perdeyi aralıyarak mevhum bir hayvan yüzüne ben ziyen suratını gösterdi ve omuz İarını silkerek gert bir ses'e ba- Bir — Bir şey değil!... Ne zaman oradan gelse daima böyle olur. Homurdanarak küreğine dön viren : Refi' Cevad Uluna; y dü. i-Pai'nin sinirli kürek dar« belerile kayık kalktı nehirin Ü- zerinde daha sür'atle kaydı. Bizimkine benziyen diğer (Sam pang)larla karşılaşıyorduk. Per deleri inik cibinliklerin içinden gelen şarkılar, buse sesleri, kah kahalar, aşk hırıltıları, suyun şıpırtılarına, tamtamların - ve gongların boğulmuş gibi olan uzak akislerine karışıyordu. Bir kaç dakikada karşı gabili tuttuk ve bir zaman siyah ve boş yahud ziyalar içinde, halk ile dolu dubaların yanından geç tük. Bunlar — batakhaneler, ha- mallar için çayhaneler, gemici- ler ve 'liman hazelesinin devam ettiği eğlence yerleri haline nulmuştu. Su hizasındaki lom- bar deliklerinden ve ziyadar pencerelerden —bir lahzada> yonla harab simalar görebil - dim... Klara nehirin üzerinde, ipek- li kayıkta ve etrafında cereyan eden her şeye tamamile lâkayd kalıyordu. Yüzü, ısırdığı bir yas tığa gömülmüştü... Biraz ruh koklatmak istedim. Üç sefer de bezgin ve ağır bir tavırla şişe- yi uzaklaştırdı. Gerdanı açık, göğüsleri korsajın yırtılmış ku- maşını patlatmış, bir kemanın telleri gibi ihtizaz içinde bulu- nan bacakları uzanmış, güçlük- le teneffüs ediyordu... Ne yapa cağımı, ne söyliyeceğimi bilmi- yordum... Feci şübheler ve müt hiş hislerle 'dolu, ruhum hele- canlar içinde üzerine eğilmiz- tim... Onda hayat yaylarının hiç birinin kırılmadığına ve bu- nun geçici bir kriz olduğuna yakin hasıl etmek için bilekle- rini tuttum... Nabızları sür'at- li, hafif, küçük bir kuş yahud çocuk kalbi gibi muntazam atı- yordu... Vakit vakit ağzından bir iç çekmesi sinesini penbe bir dalga ile şişiren kaldıran u- zun ve elemli bir iç çekmesi ç- kıyordu... Ve yavaş yavaş tit- rek ve gayet tatlı bir sesle mı rıldanıyordum: (Devamı var) Şark Çikolata fabrikası hisse » darlarından Şefik Yaşar'ın idare« Bindeki 6569 plâka No, lu husu - S1 otomobil Haydarpaşa köprüsün den geçerken elektrik - direğine garpmıştır. Sadme şiddetli oldu » ğundan benzin tutuşmuş, — Şefik hafif bir yara ile kurtulmuştur. Bursada çifte ile ölen avcı Bursa, 19 (Telefonla) — İx negölün Şule köyünde oturan Bayram adında bir vatandaş, altı arkadaşile ava çıkarak bir müddet avlandıktan sonra isti- rahat için bir ağacın altında 0. turdukları sırada ağaca asmak üzere olduğu çiftesinin tetiği nasılsa küçük bir dala takı'a rak birdenbire ateş almış, nam« ludan çıkan kurşun ve saçma. lar Bayramın göğsüne isabetle ölümüne sebebiyet vermiştir. 8. A. Türki aN Bursadaki konferans Bursa, 19 (Hususi) — Sağlık Bakanlığı Müfettişlerinden Dr Ethem Vassaf, bugün Dağcılık klübünde bir konferans vermiş. tir. Mühim kalabalık ve seçkin bir dinleyici kitlesi tarafından takip edilen konferansın zuu (Alkolizmin tedavisi) idi, KFT OCAK 1949 20 1368 7T P 20 'erşembe Kasım: 74 - Ay: 1 - Gün: 20 meve Hlcet R.evvel Rumt K.sâni 1364 Ezani Güneş n 3 10 T 15 D 12 ı 36 12 28