13 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

13 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYFA: 4 1948 OSCAR MÜKA FATI A En kuvvetli namzedler Ingrid Bergman ve Lavrence Olivier'dir Önümüzdeki Mart ayının 24 Yucü günü 1948 yılı (Akadeni Oscar) mükâfatını kazanan er- kek ve kadın yıldızlar ilân edi- lecektir. Sinema meraklıları ta- yafından her sene — merakla, bizzat yıldızlar - tarafından isx heyecanla beklenen 24 Martın yi seneki kahramanları - için bir çok isimler üzerinde durul- müuktadır Bilindiği gibi 947 nin cn muvaffak aktörleri olarak Leretta Young ve Ronald Co'- mar Oscar mükâfatını kazan- mışlardı. Bu sene Oscar mükâfatını ka- zarması kuvvetle muhtemel en muvaffak erkek - yıldızlar av- sında Laurence Olivier başta ge'mektedir. Büyük dram mu- arriri William Shakespeare'in lâyemut eseri (Hamlet)te prens yolünü deruhte eden Olivier, senes hak'katen mükâfata lâyık bir küdret — göstermiştir. - Esasen kül halipde bir harika olan bu tagiliz filmi Amerikada da tak dirle karşılanmış — ve Boston- Gaki Astor sinemasında,. her gesnsi hıncahınç dolu olmak ü- zere, aylarca gösterilmişti Kadın yıldızlar arasında ise (Are of Triumph: Zafer âbide- ti) ve (Jeanne d'Arc) filmleri- nin harika aktrisi İngrid Berg- mar: başta gelmektedir. (Holly- wnod'un hanımefendisi) namiy- e maruf Bergman, bilhassa son tilmi olan Jeanne d'Arc'da Ba- zatının zirvesine erişmiştir. İngrid Bergman rolüne hak- Kiyle vâkif olabilmek için, Fran sızca öğrenmek suretile Jeanne d'Arc hakkında yazılmış eserle- ri aslından okumuş ve Jeanne re'ın memleketi Fransava giderek onun yakıldığı mahsi- li ve efsânevi macerasının ce- 'an ettiği yerleri bizzat gö müştür. Bütün bunlar İngrid'e meşhur rolünde birer rehber ol- muştur. Fransada iken saf bir Paris- Hinir. İngrid Bergman'a sordu- ğu garib bir sual ve onun ver- miş olduğu cevab İngrid'in Jeanne d'arc rolündeki muvaf- fakiyetinin sebebini izah eden tipik bir misaldir. Parislinin, #canne d'Arc'ı, Fransa turnc- sine çıkmadan evvel bilip bil- meğiği hakkındaki sualine Berz map şu cevabı veriyor: — Onu henüz 12 yaşımda :- ken tahayyül etmeğe başlamış- tam. Ve kendi kendime derdim: (Ben bir gün Jeanne d'Arc o- lacağım.) İşte sahne hayatına KUYUCU, Uçak yolcularına bilet verme usulü değiştirilmeli Hüviyeti bizde mahfuz bir o- kuyucumuz diyor ki — Refikam, çocuğum ve ken- dim için İzmire gitmek üzere tayyare bileti almak istedim ve Dilet numaralarının — yan yana olmasını rica ettim. Bu husus- ta Bakanlık emri bulunduğu i- çin isteğimi yerine getiremiye- ceklerini —söylediler. Halbuki tavyare o sefer için âdeta boştu ve bize yanyana bilet verilehi- lirdi. Bu husustaki Bakanlık emrinin nasıl — olduğunu bilm yorum, fakat şayed emir ka''i isc ihtiyaçlara göre değiştiri!. mesi mümkün değil midir? Ulaştırma Bakanlığının dik- Kat nazarlarını çekmenizi rica ederim.» x Cankurtaran otomobil- Terine dair bir şikâyet Böyiktaş'iz Dikilitaş halkından Reşad Nargül imzasile aldığımız Lir mektubda şöyle deniliyor. «Dikilitaş, — İstanbul belediy Hududları dahilinde C-T bin nüfus du bdir mahalledir. Acil vakalarda ran otomobili İhlamur köşküne yâni yolun yarı- sına-kadar belediyenin cankur: geliyer, ileriye gitmi- yor. Mahallemizd> 10 şoför vardır Ver gece 8-6 otomobil, şoförünün evi önünded'r. € mkurtaran şoför lerinin gicilmez dedikleri yerlerde icl hasta'arı diğer soförler alarak Kükümet daktorlarına ulaştırmı: Tardır. Cankurtaran otomobilinin Dikili taşa çıkmamasındaki mahzuru bil Acil vak'alardaki mahzuru dzaha Tüzum yoktı hassa Bunun sebebi ucaba nedir7. Belediyenin ve Bağlık Müdürlü. Günün dikkat nazorlarını Mükâfatı kazanması kuvv Tagrid mamın sebebi budur. Jeanne d'Arc'ın Fransa tı- inde kazandığı zaferi İngr' Bergman Jeanne d'Are rolüy- le sinema tarihinde kazanmış kutunuyor. ril —- Rita Hayworth WINDMIİLL TIYATROSU Sevimli sinema yıldızı R a nmelli; Bayworth, senenin. en güzl filmi olan «Ebedi gece> yi İn- Bilterenin bu geniş tiyatrosun- da çevirmişti. Windmill tiyaz-| osu; bu harbin en karanlık gü'ı lerinde bile kapılarını kapama- mış, İngiliz halkının mânevi- yatını yükseltmek uğrunda her türlü fedakârlığı göze almıştı. Windmill tiyatrosunun egirls> leri; 15 yaşlarında güzel ve a- teşli kızlardır. Buraya hemen her hafta bir çok namzedlerin müracaat ettiği görülür. Tiyat- zonun Winar van Dall ve Ana Mitelle gibi tanınmış artistlerin den mürekkeb bir jüri, namzed- leri sıkı bir kontrol ve muay>- neden geçirdikten sonra, bun- lardan istidadlı olanlarını anga- je eder. Tiyatroya girmiye muvaffak olon artistler, artık yıldız meak, büyük bir şöhrete kavuy- inak yoluna girmiş - sayılırl: Sinema yıldızları yetiştirmeyi egâne gaye bilen Windmill ti- yatrosu, namzedlerin kabiliyct- lerine en elverişli olan bir ter- biye sistemine bağlanmakla, genç artistleri, danstan del masiyon'a kadar, çeşidli derslere tâbi tutmaktadır. Bu tiyatro, ay rıca, artistleri giydirip yedir- mekte, hattâ onların estetik mü- Herkes büyük bir hayret ve şaşkınlığa düşmüştü. Aliçoya ne olmuştu böyle? Altmış senclik ihtiyar, pörsümüş olmuştu? Ne kadar şaşsalar yeriydi... Çünkü ihtiyar Aliço âdeta sihir li bir kuvvetle gençleşmiş bu- lunuyordu. Cazgır neşeyle: — A be hoş geldin pehlivan! diye onu selâmladı. Aliço: Hoş bulduk! vücudu ne verdi. Sonra etrafına bakındı. Ona dikilen gözlerdeki hayreti pek Alâ farketmişti - A be bizim vaktimiz gel- medi mi? diye sordu. — Tam vaktinde geldin peh- livan, Baş altı güreşleri bitmek Üzere, soyununca tamamdır. — İyi öyl Adalı başka bir tar nuyordu. Ve Kel Aliçonun gel- diğinin farkında değildi. Bu sırada başaltı gür sona ermiş bulunuyordu. — İhti- yar cezgir ortaya - çıkınca her- kes ne diyeceğini iyi duymak i- diye cevab Cazgır şöyle konuştu: imdi sıra baş güreşlere gelmiştir. Bugün burada baş gil- reşi meşhur Kel Aliço ile Adalı çekme Hizi rica ederim.> Halil paylaşacaklar. '*Aliço gim- “Gryer'dir. Halen 20 y etli olan namzedlerden Bergman 948 Oscar mükâfatı için zit- redilen diğer isimler ise Olivia de Havilland, Barbara Stan- Wwyek, Irenne Dunne ve Rosa- lind Russel'dir. Turhan TÜRKER — "un, geniş salo- nunda “Ebedi Gece, yi çevirdiği da ni sağlamak hususuz zami itina göste: mektedir. Windmill tiyatrosunün ballot hecası, dokuz yaşından beri bu İişle meşgul — bulunan — Maiste ında olun isie, bundan yedi yıl önce henüz bir çocukken Folies Ber- gers'd2 kendisine büyük bir şöh- ret temin etmişti. Prof. fahri âza seçildi Istanbul Üniversilesi Göz Klini profesörü —Nac 'aci Bengisu Bi <Yüksek miyopla Hyatı> mevzulu eti.dü Paris Oftal Bengisunun Ca fukala amc moloji Cemiyetinin 18 Aralık ta tihli toplantısında tetkik edilmiş| ve profesörümüz iltifakla (Mem- tre 'donneur) seçi'miştir. * Pa: nde Faruşa adında bir ka r günü Gelatada Rıhtırı Gını bıçaklıyarak öldürmek ve Ko cası Hüseyin Başoğluyu da ağır su| rette yaralamaktar sanık Hüse - yin Döner tevkif edilmişitr. * Kadıköy Mekteb sokağında cturan İhsanı bıçakla tehdit ede- Yek para Koparmak istiyen İdris ve İsmail ad'arında iki kişi yaka- lanmışlardır. LN MED PEHLİVANIN Ali Ahmed Y azamn : diye kadar mağlüb edilmemiş olduğu için Türkiye baş pehli- vanı sayılmaktadır. Eğer Ada- h onu yenecek olursa bu bas- pehlivanlığı onun elinden al caktır. Haydi bakalım baş peh- livanlar meydana! Adalı çoktan soyunmuştu. A- liçoyu o zamana kadar görmedi- ğinden gelmesinden ümidini kca mişti. Zaten nasıl olup da gele- ceğine inanmıştı? — Hiç altınış yaşında bir pehlivan kendisiyle güreş tutmak cesaretini göstere bilir miydi? Buna inanmak ha- kikaten saflıktı. Bununla beraber mademki cazgır baş pehlivanları meydana ağırmıştı; çıkıp boy gösterme- si lâzımdı. Böylece iri vücudu- nu ve göbeğini sallaya sallaya meydana yürüdü. Onu gören halk kendisini çıl- gınca alkı ve bağırmıy başla, — Haydi Adalı! — Maşallah be Halil Peh van! Nİ YE SABAH ÇOMURAD REİS Uzun kebab şişlerini andıran Fransız kılıçları karşı ağızlı ağır korsan kılıçlar nda ge- hakikaten pek korkunçtu —ü — 'ellahdin adamları da kılıçla- da uğradığı yenilmenin ve ge rını sıyırmakta — gecikmediler k dük Monpansiye'nin kona- Bu sefer salondaki kadınlar a- rasından bir değil bir kaç çığ lık yükseldi, çünkü orası kücük ölçüde bir savaş alanı olmak is- tidadını gösteriyordu; — bazılırı erkeklere sokuluyorlar, bazıla- rı da odalara kaçığıyorlardı. Murad Reisin adamları da ya lınkılıç olmuşlardı; uzun kebib gişlerini andıran F kilic ları karşısında, korsanların g ağızlı, parlak ve ağır kili ları korkünç bir şekilde parlı- yordu. Rişliyö zor durumda kalmış ti dö Bernay, efendisi Gaston Dorlean'ın - himayesine kont güvenerek büsbütün küstah bir tavır takınmıştı. Birdenbire k: yerinden kalktığı, iki adım ilerlediği gö rüldü; herkes o tarafa baktı. Kral emretti Efendiler, silâhlarınızı kın larına koyunuz. Mademki sayın misafirimiz Murad Reis düeilo- yu kabul ediyor, onun arzusu.lu asla kırmak istemem. Sonra davetlilere - Hanımlar, efendili kenara çekiliniz İki taraf da larına koydular, yalnız Türkler aldırmamış| Salonu döldu ran kadınlar ve erkekler duvar diblerine, kapıların içlerin kiliyorlardı. krala yaklaştı Fakat, haşmetlü! Dücile asağı hakkındaki yüksek emri- nize aykırı olan bu müsaadeni- zin ağır neticeler doğurabilece- ğini söylemekliğime müsaadeni- ırdı lütfen kılıçlarını kin- Kardinal Rişliyö zi rica ederim. Kral sâkin bir tavırla: Bir Türkün nasıl döğüştü- ğünü görmek fırsatından mah- rum olmak istemem. Dedi; çekilip yerine oturdu. Uzun Ahmed Murad Reise dö nerek dedi ki; < Reis, ben bu işte bir kul- leşlik seziyorum; gel gidelim Murad Reis tinı ok- Kalleşliğe — kaçmakla cevab vereceğiz? Kara Salih söze karıştı r zararı dö- len hergeleyi temizlerim, sonra kralı Gâvur Ali ilâve etti — Ben de Kardinal dedil madrabaz herifi cehenneme yoi- larim. Murad Reis hepsine birden: — Kılıçlarınızı kınlarına ko- yunuz ve kenara çekiliniz! Emrini verdi. 32 — DÖĞÜŞ Dört Türk korsanı nin emrine uydular, kılıçlarını kınlarına koydular ve — Murad Reisin sağ tarafında dört beş adım uzakta durdular. imdi salonun ortası bombos- tu; kont dö Bernay sekiz on a- dım geriledi, düello vaziyeti al- di Kont dö Bernay memnundu; alaylı alaylı gülümsüyordu; ge- rek Manş denizindeki çarpışma TÜRK NASIL reisleri- * * — Anâlar ne doğuruyor be! — Hepten pehlivan vallahi! Nazar değmesin Asl Adalı sağa sola eliyle terbi yeli terbiyeli selâmlar veriyor ve memnun bir halde ortaya doğru yürüyordu. Ayni zamanda ne o- lacak diye de düşünüyordu. Çün kü Aliço gelmemişti. - Bununla beraber ihtiyar bir cazgır hiç oralı görünmüyordu. Cazgırın yanına varınca — Yağlanmıyacağız değil mi? diye sordu. na Cazgır Adalının yüzüne tuhaf tuhaf baktı Ne demek istiyorsun? Hani zahmet olmasın di- yordum. Şimdi yağlanırsam vü cudüm kirlenecek, Yeniden bo- una bir hamam parası vermi- yelim. — Abe ya Büreşeceksin ? Adalı gaşmıştı: — Güreşecek miyim? — Elbette! Buraya hokkabaz lığa çıkmadın ya! lanmadan — nasıl ğında gördüğü hakaretin kamını mutlaka alacağına cn di. Son bir teklifte bulundu Murad düelloda iki tarafın silâhlarının — ayni cins- Reis, ayni vasıflarda oln İsterseniz size de beni ki gibi bir meç versinler, Ben buna lüzüm görmü: yorum; isterseniz size benimki takdim edebilirir. s bu cevabi verdik Uzun Ahmede dön. gibi bir kılıç Murad Re ten sonra dü: Kılıcını şu herife ver! Uzun Ahmed itiraz etti Reis, emir — buyurursanız canımı veririm, — fakat kılıcımı muhafaza etmek isterim. Musa versin! Kont dö Bernay söze karıştı Haydudlara mahsus olan © kılıçlar elimi kirletir Murad Reis güldü — Gidilere lâyık o çomak da bana yakış — O halde - başlayınız. İik hücumu yapmak - fırsatını size aşlıyorum. Hayır, düelloyu istiyen ve intikam peşinde koşan sizsiniz! — O halde kendinizi sakını- Kılıcını kaldırdı. Sağ bacağı- nı dizden bükerek, sol bacağını biraz geriye attı ve yaylandı. O anda kalabalık arasından genç bir asilzade ortaya fırladı; bu, Hanri Monpansiye idi: — Durunuz! Haşmetli kralı- mızdan bu işe dair bir ricam Kont doğruldu ve kılıcını in- dirdi; Murad Reis de cesur ve yüksek kalbli delikanlıya bakı- yordu. Delikanlı sola döndü, kralın önüne doğru ilerledi, ona iki üç adım yaklaşınca durdu; sağ dizini yere koyarak kralı selâmladı: — Haşmetli Fransa kralı e fendimiz, bu konu üzerinde bir ricada bulunmaklığıma müsaade buyurur musunuz? On Üçüncü Lwi bu yakışıklı ve merd delikanlıyı gülümsiy rek süzdü: Söyle bakalım, neymiş? — Haşmetli efendimiz, huzu- runuzda aziz ve kahraman mi- safirimize tekrar tekrar haka- ret eden Kont dö Bernay son derece küstah bir adamdır. Ta: mamile haksızdır. Cezasını gö receğine eminim, fakat bu ara- da dostumuz Murad Reise bir zarar gelirse kendisini düelloya davet etmekliğime müsaade bu- yurunuz! Rişliyö bir düelloya mâni ola- madığı için hiddetliydi; - şimdi de bir ikinci düello ihtimali or- taya çıkmıştı. Fakat buna âde- ta sevinmişti, zira Kont dö Ber- nay'ın öldürülmesini arzu edi- yordu ve bu işi Murad Reis ya- pamazsa bu delikanlı mutlaka yapardı; genç Monpansiye belki bütün Fransada en mükemmel kılıç kullananların başında ge- liyordu. Kral, delika Bu fedakârlığın sebebi ne- dir acaba? ——— ——— (Devamı var) * * * Kiminle tutacağım? Kiminle olacak? Ali — Aliço geldi mi? Geldi ya! — Ben gelmedi. biliyordum Nerede ihtiyar? Soyunuyor. Şimdi ortaya o ile! d çıkar, — Bir de soyunuyor demek? Elbette soyunacak. Sanki sahiden güreş tuta- cağa benziyor da diyordum. Ne diyorsun sen? Elbette sahiden güreş tutacak. Sen çok gençsin oğul! Kel Aliçoyu tanı- miyorsun. Onun bir defa Kel kafası kızdı mı, dünya bir ara ya gelse bildiğinden az. Pek âlâ öyle ise... Günah benden gitti. Onunla tutmanın ayıp olduğunu biliyorum amma yapalım? Kendi istiyor, Neden ayıp olsun? — Eh altmış yaşında bir a- dam... Biz de hani pehlivan di- ye geziniyoruz da Adalı, Adalı! Hele dereyi görmeden paçaları boş yere vama! Önce Aliçoyu yen de son Benja mın H enry Latrube 18 OCAK 19ta Amerika Mimarisini Yaratan Adam rleşik Amerikada ler Meclisi hinasın plâ 'e Ay Cap kaş yanan kısımların yenidön inşa vn gerek 1812 harbi re kadar, gerekse harbden sonza €a pek çok emeği geçmiş olan Ben Latrobe muhakkak ütünde bir gahsiyet 1L 1764 yılında İngillerede doğm Ki normalin Gının Pansilvanya eyaletinden gel miş olması dolay'sile damarların a Amerikalı kanı vardır. Aslen Fransız ve İrlandal allelerden &; €n Latrobe allesi de Amerika x0 dönileri İle daimi surette bünase bette bulunmuşlardır. — Binacna ieyh, 6 yılında Amer'kaya gitmesine sebeb olan belki de ailesinden, bu Benjamin Henry Latrobe'n nizaşırı y mleket hakkında işittiği hikâyelerdir Latrobe imiyeti balz ilk eseri mühendislikle bu iki meslek a 'un eserleri içinde ehem- mimartden Akahı ziyade 1 rasında. büyük bi asen o devirde teftik yapılma makla- beraber arf. ufak stefek yrılıklar göze çarpmıya bağlan - maştır. Amerikada ilk sun'i kanal olan Dismal Swamç: kanalı plânı- ni da yine batrobo yaptı. Fakat bu arada mimariyi de ihmal etme l. Yüksek zekâsı, geniş bilgisi ve şahsiyat sahibi olması dolayısile € diği bir çok Amerikalı arkadaş ları da ev plânlarını Latrobe'a yaptırıyorlardı. Plânı Latrcbe tarafından yapı- FilAdelfia'daki kası lan ba çığır açmıştı Amerikada ilk defa olarak Pansil müraride Zira, bu binanın in gası ile Yunan tarzı mimarisi teferruatı- na ve bütün — inceliklerine riayet fatbik olundı. Yine Amerika mimarisinde, bu vesile ile monüman- sında kubbeli du: 1801 yılında hi rağ tal bir bina in; yarlar esas. tutuldu. tamamlanan bu benka binası, Jâhare bet gören Yunan tarzı mimarisi Kin tipik vasıfların ortaya attığı için büyüle bir ehemmiyeti haiz o! Amerikada fevkalâde Latrobe, meslek hayatı esnasın €n daha ziyade resmi binaların in şaatı ile ilgilenmişlir. Esasen ken disini meşhür yapan Birleşik A- merikanın Capitol binasıdır. Bida yette başka Amerikalı mimarla- ru başlatılarak nalamam ve kar- ma karışık bir Palde birakılmış olan Capitol'e hetkes tarafından Fek çok beğenilen Temsilciler Mec lisini ve yine Amerikada ilk defa görülen seri halinde bir çok kub- beleri havi Ayan Meclisi binasını Üâve ederek Latrube. Capitol'u tu &ünkü vaziyetine şetirdi. Latrobe bütün bu işleri arasın- da, Birleşik Ametrika mimarisinin gelişmesi ile ilgili çok önemli bir dâva ile de meşgul olmakta Jdi. Bu da, eski bir usul ve âdet ola- rak Amerikada yerleşip kalmış o lan kalfa inşaatı yerine profesyo- Del mimarinin ikamesi için giriş- miş olduğu esaslı mücadele — idi. Latrobe, bu mücadeleden de ken- disi ile iş birliği yapan talebeleri ile muzaffer çıktı. Bu mücadele- Ce İki önemli netice elde edilmiş- “. yönel mimarlara karşı itimat art maştı, çünkü artık her hangi bir binanın plânını çizen desinatör, bt nanın masraf ve mes'uliyeti ile a- lâkadar değildi; bıy da desinatörü sanatinde bağımsız bıraktı ve onu Birincisi, memlekette profes- Colombia Ünü fesörlerinden ye Kavuşturdu. İkinci etice, de #inatörlük zahasında — yeniliklerin 19 ikada mi- değişe- ait karakteriştik bir inkişafına yol açı'mış oldu. 19 un cu asırda Birleşik Am mari zevkinin birdenbire etmeni muhakkak ki değil, fakat 'Tudan doğruya mimarların git kalfaların gayreti il Ükçe artan (aydalı gayretlerinin Amerikada Y çığırı açan şahis Latrobe ol - muştur. Meslekt idealle Leğli olması, onun bu yoldaki mü bir nişanesi idi. İşte e candan hiş bir hamle ile a| Olmasına seheb olmuştur Benjamin Hanry Tatrobe'un va kitsiz ölümünün kir sebebi de mu hakkak ki mühendirliğe karşı zös terdiği sonsuz alâka ve bu yolda yenilikler yaratmak arzu ve iste Kt olmuştur. 1799 yılında Filâde a'nın su tesisalı plânını — çizdi. 801 de bu tesisa!'n açılış töreni yapıldı. Bu itibarla Central Sgua Te'de inşa edilen su haznesi bin: atrobe'un vâzib ve zarif uslü buna güzel bir nlsal teşkil et - ktedir. Daha sorraları, günden güne büyümekte olan ve o zamana basit bir şekilde husust kuyular ve çamuırlu Missl- #ippl nehri kıyılarından tedarik e Cen bu şehir halkını yeni ve sıhht Vir su tesisatının elzem olduğuna hanaat getirerek 1817 yılında yer N müfettişlerin kabiliyetsizliği yü nden bir türlü inşa olunamıyan kadar suyunu u tesisatı plânını tatbik sahasina koymak tçin New Orleans'a geldi. Fakat 1820 yılı sonbaharında sarı hummaya yakalararak öldü. — Baş tarafı 1 incide — olan yazıları ve bunlardaki suç vn surlarını tafsil eden Jâdlaname ka avcı duruşmanın kaşlaması sıra, sında cereyan eden hâdiseleri tah lll etmekte ve Reşad Aydınlının (Hihmet Bayur nasıl mahkemeye sevkedilir) — şeklirdeki sözlerine mas ederek bu sözlerle müdafan vekillerinin mahkemenin yargıla- ma cihazını yaraladığım tebarüz ettirmektedir. Bundan sonra metbuat vasıta- Sile işlenen suçlar gazete kâğıdı- na intikâl edince hakaretin daimi- Jiği temin edilmiş olur. Bu yüz - den böyle suçlara ceza kanunu le değil basın kanuru ile mukabele edilir. Ve —mahkeme kanunların tenkidi ile değil tatbikile meşgul o dur) diyen savcı bir çok milletle- rin kanunlarından bir çok müellifle rin eserlerinden şöyle devam etti: (Biz bu dâvayı faraziyeler için 'de kalarak açmadık. Müsbet vakı Aların teşkil ettiği müsbet - delil lere istinaden açlık ) (Bir başka kısımda müdafaa Faklarına temas eden İddlaname (bir dâvanın hâki mi, müdafaanın da hâkimidir) de Gikten sonra isbat taleplerini in- celemekte ve hangi hususların 1d dlâyı isbat hakkıns mazhar oldu- Bunu izah etmektedir. Basın kanununun 30/2 madde - sindeki suç unsurlarını da esaslı save Bu kısımların İlkin- de misaller vererek şekilde inceledikten sonra mesleğinde hudutsuz bir serbesti- BAŞ GÜREŞLERİ! Tefrika No:103 ra konuş. Bir pehlivana güreş- meden evvel böyle konuşmak yaraşmaz. Elli nesedir er m Mmanlarını gezip durdum. Neler görmüşüm neler? Tam bu sırada bir alkış daha koptu. Halk şimdi de m yürüyen Kel Aliçoyu alkışlıyor- du: Yaşa Aliço! — Maşaallah be pehlivan! — Ne olmuş be! N — Mübarek Abıhayat mı iç- miş? Evet herkes şaşmıştı. Çünkü Aliço adeta yirmi yaş birden gençleşmişti. O zayıflamış vücu dü toplamış, pörsümüş adaleleri yeniden şişmişti. İki pehlivan kazan — dibinde buluştukları zaman Adalı da buna çok şaştı. ünkü bir evvel gördüğü ihtiyarla şimdiki adam arasında dağ kadar fark vardı. Bu nasıl olmuştu? Bir türlü akıl erdiremiyordu. Aliço karşısındakinin şaşkın- hığını farketmekte gecikmemiş- ti makaleleri ele almış ve onları tah — Abe öyle Hüsmen ağanın öküzü gibi ne bakarsın? Adam mı görmedin? Adalı Aliçonun ne kadar sö- zünü sakınmaz bir insan olduğu nu biliyordu. Onun için muka- bele edecek yerde ses çıkarma- dı. Yağlanmağa başladılar. İki- si de dikkatle ve itina ile yağla- nıyordu. Bu iş sona erdikten sonra caz gır ikisini de ortaya getirdi. Bir birlerile tutuşturdu. Sonra du- asını yaptı. Menkıbelerini oku- du — İki pehlivan çıkmış mey- dana! İkisinin de tavrı birbirin den merdane! dedikten sonra Kel Aliçoyu anlatmıya başladı: — Buna derler Aliço! Yiğit lâkabı ile anılır. Lâkabı keldir. Kel Aliço güreş meydanlarının eşsiz kahramanıdır. Bu meydan lar böyle eroğlu er görmemiş- tir. Tam yirmi altı yıl baş peh- livanlık yapmış sırtı yere gelme miştir. Adalı, Adalı! Karşımda- ki ihtiyardır, dedem yerindedir deme! Kolla kendini - Aliçonun el ensesinden, tırpanından! Sen de Aliço! Kendine fazla güven- me! Karşında kuvvetli bir baş pehlivan var. Kolla kendini çap razından, kündesinden! Adalı hakkında da şunları söyledi: (Devamı va versitesi Mühendis Okulü Pro- izine of Art> dergisinden Latrobe'un mimaride yaptığı bü vük hizmetlerin ifâde ettiği kıy - met, onun yalnız bu meslekle ilgi V eserleri ile ölçülseydi eserlerinin bugün kendisine temin etmiş ole duğu göhret tahtı emaniyete alın Tış olacaktı. Maarnafih, Baltime re katedrali için hazırladığı (fa- kat reddolunan) getik tarzındaki fevkalgde plân, yne biraz tâdil e âilerek yapılmış olan heybetli, Yu nan ve Roma mimarisini birleşti- ren diğer bir eseri, büyük bir <a pati ifâde eden Capitol, bir çok v rijinal ve güzel ev'er, Beyaz Sara yın bazı kısımları, New Orlcans” Geki Loulslana Bankası, o müteaddit eserler Latrobe'un n yatında mütemadiyen çalışmış 9) guğunu (İspata kâfidir. Latrobe'in bütün eserlerinde kendisine hâs o lan otorite, lilzumat2 teferruatfan kaçınma itiyadı ta ve teferrnattak! taran art kabili orijinalite, caas K görüşi «a belirlümiştir. Eserle rinin bazılarında zarif bir hey « bet, biçim ve ren': zenginliği var ör ki, bu tarz da Anverikada ilk da 18 Latrobe tarafından ihdas >dil roliştir. Latrobe'un ölümü ile, onun Ame rika mimarisinde işgal ettiği mü- him mevkil sarslmamış ve de - vam etmiştir. Çünkü,o, hayatı * nasında yeniliklec keşfetmek biliyeti, çalışma tarzını, ve mesle W ideallerini etraf.na toplamış ol duğu talebelerine de aşılamış; Bundan dolayı, Latrobe'un mesle« Ki ideal ve müsbet tesirleri, datmt yeniliğe ve bütünlüğe doğmm E-dEm vâzıh uslübu, Birleşik Amerinas Adeta bir itiyad şeklinde ker seferinde daha genişliyerek 'n tkal edip gitmektedir. nesile Hikmet Bayur ve arkadaşları dâvasıi lil ederek suç unsurlarını, kasıtla rı, iddiaların vicdanlarda ya: cağı şüphe ve Itimatsızlığı ve tidar partisi sözlerinden anlaşıları Mânaları tebarüz ettirdi. Bu arada İsbat taleplerine tek« rar dönen savcı sanıkların ve ava katlarının - Bakan!ar — kurulünün vurgunculuk ve soygunculuk hal - lerinin isbatına karar verilmesi faleb etmelerini sacun bir itirafı o larak vasıflandırdı. Nureddin. Ardıçoğlunun — makı lesindeki <İdare Faşındaki — Polle tikacılar> kısmında savcı şirket- lerden, vapur idarelerinden misal- ler getirdi. ve bu erada bir soruya töyle cevaplandırdı: Bize tenkidin hududunu sordular. Tenkit — tabit baklarla başlar, ahlâk kaidelerine bürünür ve kanunun. hudutların - da biter. Devletin siyasi bir sanayit de - mek olan basını da tanzim edebi- leceğini izah eden savcı bu yazıla 'yın neşredildiği Kudret gazetesi sa0l bi Ali Rıza Başkan ve yazı işlerini fiilen İdare eden Nihad Kür; hareklerine de temas etti ve onla- rın her birinin yazılarda bir suç unsuru bulmadıklarını, bunun için onları evvelden — okuyup bilerek neşrettiklerini kaydetti. Ve onla rın de suça İştirak'eri Icap ettiğini belirtti. Neticede savcılığın esas nak- kındaki iddianamesi şöyle bir taleple nihayete erdi. «Bu yazılarile Bakanlar 'nun ve hükümetin haysiyet ve şerefini ihlâl ettikleri ve bilerek Kurulu yayınladıkları sabit olmuştur. Bu itibarla hakkın, adaletin 1ca- bi olarak Nüreddin - Ardıcoğlu müstesna olarak sanık Hikmet Bayur, Ali Riza Baskan ve Ni- had Kurşat haklarında T.C. Ka nununun 64 ve 69 maddeleri na- zarı itibara alınarak ve her dört sanık hakkında Basın kanunu- 'nun 30. maddesinin 2. fıkrasırın tatbikini ve 49. maddesinin de göz önünde bulunmasını ta! derim. ladianame okunup — biltikten sonra yargıç Talât Karay sanık lara ve avukatlarına bir diyecek leri olup olmadığını sordu. Prof. Avukat Vasfi Raşit, derhal ce- vap vermek istediğini, Nihat Ak pinar — iddiasının uzun ve bazı müdafilerin İzmir ve İstanbulda olmalarını dikkate alarak meh- lin uzunca verilmesini Yargıç Vasfi Raşit faa sırasında bildirdi, fakat meye geçtiğini bildirerek si tiyen Reşat Aydınlıya söz vere Aydınlı iddianameyi gayretk likle vasıflandırdı. Tahrik edil- diklerinden, mahkemeleri yara- lamak değil onlara saygılarının İstedi. vige müda ni isminin iddiana- söyliyebilece — tam olduğundan bahsett Başka söz istiyen b : ği için yargıç müh ların ha- zırlanması için mehil verdi ve duruşmayı 21/1/949 cuma © nü saat 14.30 a bıraktı. Ka

Bu sayıdan diğer sayfalar: