Anayasa bir kahve falı değildir. umhuriyet'te Nâdir Nâ- di <Dikkat» serlâvhası allında kaleme aldığı makaled?, #on günlerde anayasanın değiş- tirilmesi bahsinde akademik mü taldalar — serdetmekle — meşgul bukunan Cihad Baban'ın muha- lefetine akıl erdiremciliğini kay- dettikten sonra — yazısına şöyle #00 veriyor: Anayasa çocuk oyuncağı de- Bildir, kahve falı'hiç değildir. — Bir defa yapalım da belki iyi #lur. Beğenmezsek yine de- diyemeyi bir yapının temeline benzer. Bir defa kuruldu mu nesiller bo 'une nu benimseyen millet rahat ve bir hayata kavuşabil- sin. Bu itibarla yürürlükteki a- nayasaya dokunmak, ona aykı- rı kanunlar çıkarmak da bir ya- pinin temeline kazma sallamak- tan farksızdır. Harfi harfine ri- ayet edilmiyecek olduktan son- ra kâğıd üzerinde dilediğiniz ka- dar muhteşem anayasa projele- ri hazırlayınız, bunları oybirli- iiyle yürürlüğe koyunuz; hürri- yetleri teminat altına almak ba- kımından bir adım bile atmış o- Temazsınız. Evet, anayasada şübhesiz değisikliklere lüzum vardır. Fa- kat bunun icin ilkönce kafalar- da bir zihniyet değişikliğine muktacız. t seçimler yapa- cağız; mill irade katıksız tece!- Hi edecek. Bütün antidemokra. tik kanunlar kaldırılacak. Kurul duğunu gördüğümüz hürriyet nizamına devamlı bir şekil ver- mek bahsine ancak ondan son- T9 #ıra gelecekti. Bu şimdiki gayretler daha zi- yade üç yıllık vakit geçirme po- İitkasının oyunlarına benziyoz. Hcr ne kadar önlenemiyorsa da bic değilse ona âlet olmamalı. * Inşallah 1950 de. H irriyet'te Hikmet Peri: dun Es, «Dağın arkası» i- #imli fıkrasında daha henüz tak vim yaprağına —inmemiş olan 1950 yılşum, şimdiden, bir ümid ve mucize yılı şeklinde belirdi- te işaretle diyor ki: — Bugün kendisinden en çok bahsedilen sene <1950 yılı» dır. ©O kadar çok konuşuldu ki, da- ha gelmesine hakikaten yıl var- ken takvimlerin en emöşhur se- ns> gi haline geldi. Hangi devlet adamına hangi işi sorsanız cevab hazırdır: — Tnşallah 1950 de!.. — Kömür işi mi?.. dediniz?. 1950 de istihkak bir buçuk tona çıkarılacaktır. Nadenlerimiz?.. 1950 de istihsal iki misli o- luyor!. Ziraat?.. L ütfen 1950 de göyle bir tar- lalarımıza uğrayınız. Ziraatimi- zi: yapacağı büyük hamle k: şısırda şaşıp kalacaksınız. Ev buhranı?. 1950!, Mekteo- sizlik?. 1950!. Hayat pahalılığı? 19501 akale güçlüğü? Met- hemi 1950 de!.. Soyadlı ve tas- nif telefon kitabına kadar her şey. bütün işimiz 1950 yılını beklemekte. Hükümetin ağzında daha yakın bir, tarih bulamazsı- nız.. Söze başlı: den dem vuruyor. Kimsenin şu zavallı seneden Saracoğlu Mahaillesi — Baş taralı 1 incide — bari bu teşebbüsten bir kâr bekle” sek yine ne İse... O da yok. Bu fantâziye ayrıca devlete her sene bir milyon liraya mal oluyor. Mahallede ancak 437 ahle oturü- yormuş. Halbuki buraya sarfediten 'on beş milyon lira ile beheri on bil Alra ile (432) aite değil (1500) aile- yi iskân eylemek mümkündü. Fakat ne hikmettir! bilmiyoruz. Bozuk idarelerde daima böyle he- 'sız hovardalıklar oluyor. Önümüzde bize imtisal nümune- SI olabilecek devletler var. Meselâ harbin çok ağır sapartasını yemiş İngiltere bilhassa mesken mes'ele- sinde ne yapmış? Nasıl harekot et- Mmiş? Bunları araştırarak onlar na- Bıl bir tarz ihtiyar — eylemişlerse aynen onü tatbik ederek bu derde pare bulmak mümkün ihen tutuyo- | ruz bir «Mümtaz mahaller kur yoruz. Buraya c halk İdaresinin halk hükümetinin daima demokrat ruhlü olduğunu ieri süren bir şah- siyotin ismini veriyoruz. Gönül isterdi Ki gayet — olraflı düşünülmüş bir «İskân politikası> tesis edilsin, memleketten (buhra- ni ibâte) kaldırılsın ve yurdun her arafında da muvaffakiyetle tatbik edilecek bu plâna meşhur bir ada- mun İami âlem olsun. Yoksa 400 ai- leye mümtaz bir mahallede mümtaz bir hayat sürdürmekten ne çıkar? Meskene muhtaç olanın adedi hangi 4000? Mangi kırk bin? Hangi dört Yüz bint- sa, | içinde bülunduğumuz 1949 dan bahsettiği, Iütfen ve tenezzillen onu ağzına dahi aldığı yok.. — | Evet, 1950 yi anladık, ama ya 1949? Ya daha henüz topu topu on, on iki gününü harca- dığımız koskoca sene? Hayatımızın bu yılını gözden Gıkarıyor, defterden siliyor mu- yuz? Bugünkü Meksika Cumhur Reisi Alemân'ın bir sözü vaz-| dır: İstikbalden bahsetmek ko- laydır. Cesaretiniz - varsa hal- den bahsedini: * O mahiler ki AN'da Bedii Faik'in bu başlık altında yazdığı bır Tikrasında şu - satırları okü- yoruz: Maliyemiz büdce açığından şikâyetçidir. Ve bunu kapatma- aa telâşı içinde kıvranıp du- rur, Ama, gelgelelim beri yan- da, yüz-bin liralık dolma ka- lem mübayaa eden, milyonluk sube binaları yaptıran da genc Kendisidir. Hikâye zannederim gün: Ormandaki ağaçlar, baltadan sikâyet ediyorlarmış... Her biri baltanın fenalıklarını saymakta iken, münakaşayı sakin sakin dinliyen ihtiyar meşe lâfa ka- rışmış: — Haklısınız çocuklarım, de- miş, haklısınız amma, unutma- yın ki, sapı bizdendir. * Özendirme mükâfatı V ada - Yedekçi, Mmönü armağanının — müsabaka üstü edebi bir hüviyet taşıyan | Yahya Kemali de mükâfatlan: dırmayı unutmadığımı belirterek göyle yazıyor pek üy- İnönü mükâfatı, bir nevi hirlerarası mükâfat oldu. Şi- irde üstad Yahya Kemalin H“ı yalşehir) i, piyeste meslekdaşı. mız Cevad Fehmi Başkutun (Kü çük şehir) i birinci geldiler! Be er bin liraları kutlu olsun! Da rısı Yenişehrin - Eskişehrin ve Viran şehrin başına! Ancak benim anlamadığızı nokta şu: Bu mükâfatın bir is mi de özendirmedir! 'Yahya Kemat gibi (Hors Con| * coura) yani müsabakaüstü koca bir üstad bu mükâfatla bundan tonra şiir yazmağa mı özenc- cek dersiniz. N. K. Esnaf Odası Hey'eti Ankaraya gi Şehrimiz Esnaf Odası İkinci Başkanı Fuağ Tezer'in başkanlı - #inda idare kurulundan - Hüdat Bukağılı ve Rıza Aygurdan ibazet Üç kişilik bir heyet, Esnaf Der- rekleri ve Birlikleri kanınu hak- kında — Büyük Millet Meclisi Tica ret komisyonunda bulunmak — ve izahat vermek için Ankaraya git-i miştir. Bir hey” Milletiçrarası İmar ve Kalkın- ma Banttası Idare heyetinden z Fişilik bir heyet ayın 22 sinde memleketimize gelccektir. Heyet 'Türk hükümeti tarafın - Gan Ulaştırma, kömür ve diğer B Yonomik — imevzularla “Bayındırlık işleri için bankaya tevdi edilen pro Jelerle alâkalı kredi talebini mem leketimizde tetkik ve temaslarda bulunacaktır . et geliyor — Onları tanımıyanlar tara- fından hakir görülen Çinlilerin hakikaten hayret edilecek adam lar olduklarını takdir et; sevgi- lim... Tabiati bu derece emrine râm etmeği, onu bu kadar yu- muşatmağı hiç bir millet bece- rememiştir!... Ne eşi olmıyan artistler!... Ne değerli ü kırmızı kumun üze rindeki ölüye bak!... Eski mü- budların - rengini almış... İyi bak! Zira bu harikulâde - bir Sanki var kuvvetle çalı- nan çanın ihtizazları bu. vücu- da itilen, sert bir madde gibi girmiş; adaleleri kaldırmış; da- marları koparmış; kemikleri eğmiz bükmüş... Ruha heyecan veren, o kadar leziz bir musiki sadası olan, - kulağa bu kadar tatlı gelen basit bir sesin ihti- yar Patapufun o karışık âletle- rinden bin defa daha 1 gey.. b ve- rici ve müdhiş olmasına ne der- sin?... Bu, insanı deli edecek kadar garib değil mi?... Akşam ları kırlarda, âşık bükireleri i- lâhi bir melankoli ve vecd-ü tiğrak ile ağlatan bu fevkalâde geyin sefil bir beşer ankazını, tarif edilemez bir ıztırab ile öl- düreceği, acıdan feryad ettire- ceği kimin hatırına gelir? Bunu buluş bir dehâdır... Ah! bu fevkalâde işkence!... Zulmet Hindistan Büyük El, Yahudi nakleltti Analarını döğen genç kızlar Sonra, hâkimin karşısında anne ve bir kız bayıldı Dün #sat 10 gulzrinda Kargıdınd. Sülh Hüktük mah ivrnin bulundüğü binanın * hat ;e sinde'tiç yonç Ki yaşlıcar bis na dağını döğmiyo çalıştıkları görül- Müştür. Birbirlerine Ççak benziyen Vç genç kız Samatyada oturmak ta olan Pakize, Zekiye, Gülüzar adlarında Üç kardeş döğdükleri ka dinda — halen babalarından ayrıl Tüş olup Halıcıoğ'unda oturmak- 'ta olan öz anneleri Vahide Berkö: olduğu anlaşılmış mütecavizler ya Kalanarak 3. Ünc') sulh ceza mah kemesine verilmiçler ve duruşma ları yapılmıştır Öz kızlarından yediği dayaktan sonra göz yaşları arasında mah - kemiye çıkan — Vahide, duruşma başladığı zaman Fazete fotoğlar- çılarının fotoğraf aldıklarını gö - rünce de hıçkırarak: — Hâkim bey ben kızlarımdan Güvacı değilim, onları af ettim niz de bağışlayın, demiz ve bayılmıştır Döğdükleri annelerinin gösterti Ai bu gefkât,, Katı yürekli '€n Müteesir etmiş bunlardan Pa: kize de teeasürlnden bayılmış, di gerleri hıçkıra hiçkira ağlamışlar dir. Düva bu süretle sükut etmiş- ür. geliyor Hündistan Diyan Şaman Lali yarın sabah şeh Timize gelecek ve tir kaç cektir ük elçisi ekselâns rada istirahat c Londra Büyük Elçimiz geliyor elçimiz Cevad A n bu sabah uçakla Yeşilkö- ektir. Mezunen —memleke cek olan Londra büyük Londra büy timize gel " açisi bu akşam Ankaraya gidecek Ür. Ulaştırma mütehassı Amerikadan geldi T enizyolları tdaresinin Islâhi ve ras yönel bir şekilde çalışmasını temin için tetkiklerde bulunmak üzere U laştırma Bakanlığı tarafından dü- yet edilen Ulaştırma mütehassısı iyron Black, üç ay kadar evvel tketkterinim T Kiğliar DİÜrerek Amerikaya dönmüştü. Mr. Biack incelemelerine devam etmek Üze- re dün tekrar şehrimize gelmiştir. Imam Hatip kursu Cumartesi günü başlıyor İmamşve Halip —kurslarındaki Gerslere cumartesi günü başlanılı caktır. Dersler günde dört saat ve ilecek, ve her ders 50 dakika de vam edecektir. Milli Eğitim Ba - kanlığk kürs — öğretmenliklerine Kilisli Rifat ile Celâleddin Öktemi töyin etmiştir. Kurslara şimdiye :adar 15 talebe müracaat etmiş- tir. Türk vapurlarının i yalan Denizyollarına ait bazı gel ile- rin Filistine Yahudi nakli için tah sis edildiğine dair yabancı kay - naklardan verilen buberler resmen yalanlanmıştır. Yahudi muhacirle- Tini taşımak Üzere Eti vapuru sa hibi tarafından yapılan müracaat da Bakanlıkça reddolunmuştur. Bundan böyle hiç bir Türk gemi #inin bu nakliyatta kullanılmama- S1 kararşlaştırılmış ve alâkalılara| tebliğ edilmiştir. Yazan : Octave Mirbeau Pariste yapı- Üniversite lisân muaf iyet E SABAH % “E Psikotog Gözile :5- UNESCO ııı.ık Ajans haberleri ımımılu adının geçti ğini duyarız. Memleke- timize uğrıyan mensublarile yap tığımız mülâkatlarda şehrimizin Abideleri, iklimi ve ehalisi hak- kındaki suallerimize verilen ce- yablar dolayısile, bu zatların a- çık görüşlü ve doğru sözlü kim- Seler olduğunu — öğrenmişizdir Nihayet Beyrutta toplandıkları ni ve bu içtimaa bizim de işt rük ettiğimizi yine gazetelerde okumuşuzdur. Fakat bu malü- mat hariç, yurdumuzda, hattâ Mmilnevverler arasında, Unesco adını taşıyan milletlerarası te- şekkülün hakikt mahiyetini, ne maksadla kurulup ne tarzda ça- lıştığını bilenler, parmakla say lacak kadar azdır. Üç yıldanbe ri dünya ölçüsünde geniş ve hummalı bir faaliyete girişen bu hayırlı teşekktilün memleke- timizde bu kadar sönük bir alâ ka uyandırmasının - sebeblerini ve bizi böyle bir gaflete sürük- liyen Hal ve şartları burada tah lil edecek değilim. Maksadım, Birleşmiş Milletler idealine i- nanmış bir insan ve beşeriyetin ancak ilim, terbiye ve kültürde iş birliği yolile sulhe ve refaha kavuşacağına iman etmiş bir hoca sıfatile, yurddaşlarıma' U- nesconun mahiyetini ve güttü- ğü gayeyi anlatmaktan ibaret- tir. Ünesco, Birleşmiş Milletlere lacak müzik müsameresi Önlümüzdeki haziran ayı içinde Fariste Marguerite Long— gü- €& Thibaud adlı milletlerarası bir müzik müsabakası tertip olun - muştur. Fransa Dişişleri Bakanı Millet Meclisi Reisi Herriot ve Mill E- destekle nen bu müsabâkaya dünyanin her tarafından İsteyenler girebilecek - Büyük Frarsız san'atkârı Thibaud memleketimizde Bulundu Fu sırada müsabake tertip heye- tine Fransız Büyük Elçisinin işti rakini temin etmiştir. #itim Bakanı tarafından lerdir. Müsabğka piyang ve keman - zerlnle yApılacak Vi iştirak eden- ler üç eleme geçireceklerdir. Mü- sabakayı kazananlara —para oli rek mükâfat verileceği gibi dün yanın tanınmış orkestralarına hil olmaları da temin edilecektir. e Talebeleri tedkik gezilerine Üniversi çıkamıyor Üniversite Talebeleri, Talebe Bit ilğine müracnat ederek Anadolu - a tetkik gezisi yapmak istedikleri ni bildirmişlerdir. Birlik bu müracaatları karşıla yacak durumda olmadığı için alâ kalı Bakanlıklardan müzaharet Is| temiştir. imtihanları Üniversitede Şubat devresi ll #an muafiyet imtihanları yakında Başlıyacaktır. Senn içinde kurlara mecbürl olarak devam eden tale- beler ancak Rektörün müsaadesi He imtihana girebileceklerdir. İh tiyart talebeler ise hiç bir kayda tabi olmadan imtihana kabul edi- leceklerdir. lerde yapıldığı için, biraz düşü- nülürse dehşeti hiç başka bir iş kence ile mukayese edilemez... Zaten «Okşanma işkencesi: bi şimdi pek nadiren yapılıyoı Talihin varmış ki ziyaretinde onu. — görebildik Bana temin ettiklerine göre Çin (Kora) dan . Orada hem pek es liler bu işkenceyi getirmişler. ki, hem de çok sık yapılırmış. İstersen, (Kora) ya gidelim Koralılar, taklid edilmez vah- şette işkencecidirler... Dünya- nn en güzel vazolarını yapar- lar, kesif bir beyazlıkta olan bu v olarım bir eşi yoktur ah! bilsen- ne batırılmış gibidirler! Sonra tekrar ölüye avdet e- derek: — Bu adamın kim olduğunu Bi- bahçeyi ilk Sanki bir nutfa likörü öğrenmek isterdim:! dedi... Zira burada (Çan işkencesi), hükü- met aleyhinde çalışan prensler, artık imparatorun hoşuna git- miyen yüksek memurlar gibi e- hemmiyetli caniler hakkında tat bik edilir. Bu, aristokratlara has, hattâ şeref teşkil edecek bir işkencedir Kolumu sarstı: — Halinden görüyorum ki bu söylediklerim Seni coşturmu- yor... Beni dinlemiyorsun bile !, Fakat düşün bir kere... Bu çan çalıyor... çalıyor... Ses o ka tatlı geliyor ki..c Uzaktan işi- tildiği zaman size mistik yortu- ları, neşeli Ayinleri.. vaftizleri, izdivaçları hatırlatıyor... Halbu- ki bu ses ölümlerin en korkun- cudur!., Ben bunu işitilmemiş bir hâdise olarak görüyorum.. FKISA ->O05- bağlı bir terbiye, ilim ve kültür Mmüeasesesidir. San - Frencisko toplantasını müteakib, İngiliz ve Fransız hükümetlerinin dâveti tizerine 1945 de Londrada yapı- lan içtimar kırk üç millet katıl harb de insanın haysiyet ve refi, müsavat hakkı ve say- gi değerli gibi demokratik İ- deallerin inkâr edilmesinin ve bunların yerine, cehaletle hura- feyi istismar yolile, ırklar ve <— YAZAN: —— Sabri Esat SİYAVUŞGİL mış ve 16 Kasımda kabul edil bir kararla Unesco'nun gaye teşkilâtı ve çalışma programı a- na hatlarile tesbit edilmiştir. Ünesco'nun esi, Birleşmiş Milletler idealine, terbiye, ilim ve kültür bakımından destek ol maktır. Bunu, müesseseyi ku- ran Birleşmiş Milletlerin müşte- rek — beyannamesinden anlamaktayız. Bu aynen göyledir: «Bu anlaşmanın akid tarafla rı olan devletlerin hükümetleri, kendi milletleri namına beyan ederler ki, «Harbler evvelâ insanların kafasında doğduğu için, sulhün istihkâmları da yine insanlarn kafasında kurulmalıdı: <Milletlerin birbirlerini tamı- maması ve anlamaması tarih bo yunca, aralarında şüphe ve iti- madeızlığa yol açmış ve bu yüz den zuhur eden ihtilâflar, eks: riya harbe müncer olmuştur. «Şu son büyük ve müdhiş aT S HABERLER | beyanmame * Çocuk Esirgemo Kurumu İs- tanbul merkezi 1948 aralık —ayına kadar 7690 çocuğa 390 kilo para: #ız 235 çocuk için de 190 kilo para- h süt vermişti 4 Altıncı Türk müsikisi konse ri -08 ocak sahı günü saat 18 d Şebir Komedi Tiyatrosunda. verile cektir. Konşerde Acem kürdi fa: h icra edilecektir. * Yüksek Ticaret. okulumun 6ö ancı — yıldönümü — münasebetile 16 ocak pağâr Belediye gazinosunda bir çay verilecektir. 4 İstanbul Üniversitesi Tib Fa kültesi Cerraht — Profesörlerinden Gperatöz”Küzi.n İs:xall Gürkan A, B. D. Vaşington «tlmi İlerletme Cemiyetir dalmi tavtğına seçil - miştir. Je Bür Pikirleri Şaymı-Ciamı yeti, dil meselesini f celemek fze| Te cumartesi günü ssat 15 de fev İalâde bir,loplanlı yapacaktır. 4 Belediye dalmmt Enmüm Atlas sinearasında * inayısa kadar üks tarifen'a tatlirini uygun gör Mmüştür, a Eceseı okulunun çayı 22 0- Cat cumar'esi gürü Parkotel 7a lonlarında verilecekti. k Heybeliada da Türik Dünya Manastırı civarında 30 yaşların - da bir erkek cesedi - bulunmuştur. Hüviyet! tesbit edilememiştir. y “üyük Çekmecede oturan Jsa Kara isminde bir çiftlik sahibi t“r tezla meselesinden komşularından Kâüi ile kavga etmiş ve sopa Uc döğülerek öldürülmüştür. Bu gada İsanın oğlu 20 yaşlarında Hü seyin de yaralanmıştır. & Bebekte Dereboyu sokağın- Ca 4 sayılı evde - oturan Pandeli, #arhoş bir halde bindiği GA No: Boğaz vapurunun makine dairesi 'ne düşerek yaralanmıştır. * Markopaşa gazetesinde çı - kan yazılardan ötürü bu gazetenin sahibi ile neşriyat müdürü aley - hindekt dâvaya dün 7. inci asliye cezada —devam - edilmiş, tanıkla- rın ifâdelerin? almak için talik & dilmiştir. Ya sen? den daha iyi biliyor Ben cevab Vermeyince ısrar — Bir şeyler kekelemek istedin etti —Hayır... Hayır... dedi. Bı- — Evet... Evet... Sen de bu- . Bitti!.. Artık seninle ko- nun işitilmemiş bir şey olduğu- nuşmıyacağım... «Şeftali çi nu söyle... Böyle istiyorum... ği> ni beraber getirmedi İstiyorum... Haydi!.. Ne olur? teessüf ettim... Çekilir şey de- Hatırım için!, ğilsin... Beni mahzın — ediy Musırrâne sükütumun önünde ufak bir hiddet hareketi yaptı: adamsın! — No kadar aksi dedi... Benim hatırım için hi bir gey yapmıyorsun!.. — Söyl: yüzünün asıklığı ne ile düzele bilir?.. Ah! istemiyorum... Sana bir arzu duymuyorum ce yapayalnız köşkte yatacak sın ...Ben, tali çiçeği> mi gider bulurum O, senden karşı açıkca | insanlar arasında müsavatsızlık nassını ikame etmek arzu ve i- radesinin bir neticesidir. İnsanlığın haysiyet ve şere- fi; adalet, hürriyet ve sulhüa teeaslisü maksadile, kültürün yayılmasını ve herkesin terbiye den faydalanmasını âmir olduğu için, bütün milletlere, yardım- laşma zihniyetile görecekleri ba zı mukaddea vazifeler düşmek- tedir. «Sadece hükümetlerin iktisa- di ve siyasi anlaşmalarına da- yanan bir sulh, milletlerde top- yekün, devamlı ve samimi *ir TIza ve muvafakat temin ede- mez. Dolayısile sulh, ancak be- geriyetin fikri ve manevi tesa- nüdü temelleri üzerine kurulma hdır. «Bu mucib gsebeblerle, işbu anlaşmayı imza eden devletler, herkese terbiyeden isteği kadar ve müsavi haklarla faydalan- mayı, objektif hakikati serbest- ce araştırmayı ve fikirlerle bil- gileri serbestce mübadele etme- ği sağlamak azmile, birbirlerini daha iyi anlamaları ve örf ve âdet leri hakkında daha kat'i ve da- ha doğru bilgi edinmeleri için, kendi milletleri arasındaki mü- nasebetleri geliştirmeğe ve ço- ğaltmağa karar vermişlerdir. «Binnetice, işbu anlaşma ile, Birleşmiş Milletler - teşekkülü- nün sebebi hikmeti olan ve yasa sında ilân edilen milletlerarası sulh ve beşeriyetin müşterek re fahı gayesine, tedricen ve dün- ya milletlerinin terbiye, ilim ve kültür sahalarında iş birliği yo- lu ile varmak maksadile, Birleş miş Milletler terbiye, ilim ve kültür teşekkülünü kurmuşlar- dir. Bu beyanname, Unesco'nua güttüğü gayeyi, bütün vuzuh ve sarahatile açığa vurmakta- dır. Beşeriyet, son kanlı tecrü- belerile artık iyice anlamıştır det ratmetter ATSNmmüm deyamrlr bir gulh, sadece siyasi ve iktisa di anlaşmalara dayanmaz. Böy- le bir sulhün, her şeyden evvel, beşeriyetin fikri ve manevi te- sanüdüne istinad etmesi lâzım dır. Harb, ilk önce kafalardan doğar, Tarih boyunca milletleri birbirine düşüren ve birbirin boğazlatan sebebhlerin başın: insanların birbirlerini tanıma; le dursun, kapandıkları pe hükümler kalesinden dışarı- k iti- yadları gelir. Beşeriyetin bugün adlarmı saygi ile andığı mütefekkirler, milletlerin ancak birbirlerine anlayış ve sevgi ile bağlanmaları netice: lığın sulhe ğını ileri sürmüşlerse de, dealin geniş ölçüde tahakkuku için esaslı teşehbüslere girişil- memişti. Bu güzel arzu, sadece Bir temenni mahiyetinde k Mış ve vakit vakit patlak v kanlı — boğuşmaları toplanan — sulh münhasıran kısa vâdeli tedbir- ler almakla iktifa etmişlerdi. Bu tedbirlerin yalnız siyasi ve iktisadi anlaşmalardan ibarı olduğunu söylemek zaittir. kat ilk bakışta gayet sağlam ya bir adım bile atmama nice ren müteakib konferansları, Seni artık sevmek hiç Bu ge- benim küçük «şef- daha sevimli, aşkın ne demek olduğunu da erkekler görünen bu barış payandaları, Çeviren : Refi? Cevad Ulunay sun... Beni abdallaştırıyorsun. Ne fena gey!.. günüm zehir oldu... Gevezeliği, sesi fenama gi yordu. Demindenberi artık gü- zelliğini de farketmiyordum. Şimdi gözleri, dudakları, gerda- mı, ağır altın saçları, arzusunun ateşlerine kadar, günahının şeh vetlerine kadar, ondaki her şey bana çirkin görünüyordu. Ara- reler mestedici rayihal T Seninle heyecan- h geçireceğimi vaadettiğim bir hk duran korsajından, kaç ke- rını kok zamanla ya içinden çürüyerek kırılmış, yahut sağa sola kaya rak Sulh binasını ayakta tuta- maz olmuştur. Son bir. buçuk asır içinde, sık sık ayni verim- Siz tecrübeleri tekrarlıyan in- Banlığın, bu son badireden son- ra, daha uzun vâdeli, Devamlı bir sulhün kurulabil mesi için, her şeyden önce fikri ve manevi iş birliğine ihtiyaç hissedilmesi, Birleşmiş Milletler camiasına dahil insanlığın mü- nevverlerine nasib olmuş şeref- li bir muvaffakiyettir. Hakika- ten bugün halk tabakalarının içine kadar bu fikri yayıp yaşa tanlar, siyasi organlara tesir e- dip onları bu görüşe ikna' eden ler, insanlığın kanlı boğuşmala- rı kargısında en fazla azab du- yan ve bu müthiş belâların ilk safhasında milletlerin birbirleri hakkındaki batıl itikadlarını, se bebsiz antipatilerini, müşterek bir refah ve saadet yolunda-el ele verip yürümek, birbirine des tek olmak, birbirinin yardımına koşmak imkânlarından mahetin bulunmalarını — isabetle görüp marazı teşhis eden münevverler olmuştur. idealini — benimsiyen milletler, bu muazzam ve hayır- h teşebbüse kendi - rızalarile, hür ve serbest olarak atılmış bulunuyorlar. Ortada, bazı kü tü niyetli kimselerin yaymak is tediği gibi, bazı milletlerin üs- tünlüğünü kabul ederek, bir ne- vi çıraklık ve yanaşmalık zihni yetile, muayyen bir. düzen ve gidişe katılmak —meselesi yok- tur. Bugün terbiye, ilim ve kül Unesco tür, şu veya bu milletin inhisa- rında bulunan bir meta' değil- dir. Bunlar, bütün insanlığın ortak malıdır. Her milletin di- ğerlerine öğreteceği bir tecrübe si, bir bilgisi, bir hususiyeti var dır ve bütün kötülük, anlaşıl - Mmaz bir aşağılık “duygusu kendi yükünü sırtından atıp me deniyet kervanına baldırı çıplak katılmak düşüncesinden doğar. Geçenlerde, dünya tarihinde parlak sentezlerile tanınmış bir limin Topkapı müzesini gezer- ken ağzından kaçırdığı bir cüm leyi asla unutmıyacağım. Garb dünyasının asırlar boyunca isti imalestni easrinde hütün brrtia- rile yaşatmış olan bu namlı mü verrib, müzenin bir salonunda kendi kendine mırıldanır gibi: — Bü ne müazzamı bir âlem! demişti. Hayır, Unesco - zihniyetinde, önderlik ve yanaşmalık yoktur. Bu teşekkülün bütün değeri, an cak şerefli, hür ve müsavi in- sanların birbirlerine düşman ke si'miyeceklerini bilen münevver lerin, insanlığı sulh, refah ve sa adet gayesine götürecek yol! herkesin terbiye, ilim ve kültür de tam bir haysiyet, hürriyet ve müsavatla iş birliği etmesinde ba'muş olmalarıuda'ır, Unes>0' da baltalayıcılara svihün ve bin- netice insanlığın düşmanı naza- rile bakmak icabeder. Unesco, hür iradelerin kurduğu müşte- k bir müessesedi:. Bu teşek- külden vesvese ile uzaklaşmak ne büyük bir hatâ ise, ona bir sağmal inek gözile bakmak da © kadar ayıptır. Unesco, içine her milletin azığı katılmış öyle bir kudret helvasıdır ki, lezzeti, payımıza düşeni eksiksiz koydu ğumuz nisbette mükemmel ola- caktır. Bir başka yazımızda Unesco- nun teşkilât ve programından bahsedeceğiz. ile, ladığım, içtiğim, ısırdığım göğ- sünün pembe çıplaklığından o- nün ruhu mesabesinde olan mü- tefessih şehvet tebehhüratı yük seliyordu... Çok defa sözlerini ağır bir hakaretle kesmek, yum- ruklarımla ağzını kapamak, bo- ğazını sıkmak istedim... Bu ka- dina karşı bende öyle vahşi bir kin uyandı ki, kolunu yakalı- k perişan bir sesle bağır- . A! Sus!.. Artık ba- na hiç, hiç söz söyleme!.. Zira içimden seni öldürmek geliyor.. İblis! Seni öldürmeli... Sonra et çukuruna atmalı... Leş ka- r Taşkınlığıma — rağmen söyle- diğim sözlerden kendim de kork tum... Fakat onları artık hafif- letilmez bir şekle sokmak için kolunu delirmiş ellerimle inci- terek tekrar ediyordum: — Leş!.. Leş!.. Leş!.. Klara, çekilmek için hiç bir hareket yapmadı; hattâ gözleri ni bile kırpmadı... Boynunu u- zattı... Göğsünü ilerletti... Yü- zü mechul ve parlak bir sevinç- le aydınlandı... Sadece, yavaş yavaş nihayetsiz bir tatlılıkla Öyleyse... dedi. Öldür. be- ni, sevgilim... Senin elinle öl- mek isterim... Ruhum! (Devamı var) fakat da- | ha ümid verici bir teşebbüse gi- | rişmesi kadar makul ne olabi- | 13 OCAK 19489 I A DÜN;B'!GÜHİ Yandıktan ve öldükten sonra n dokuz yüz kırk sekla elimpiyadları — Türkle- Tin milli sporu olan «güreş> — bakımından — zaferler zinciri olmuştu. Bizi hâlâ « meşhur, kavuklu, şalvarlı, kaf- tanlı, koca göbekli, tenbel ve keyif sahibi Şark milletleri ara. sında sayan; hattâ zenciler gibi siyah derili yarı medeni insan- lar zanneden yüz binlerle Av- rupalı ve Amerikalı, pehlivan- larımızı heyecanla alkışlamıştı İstiklâl marşımızı ayakta dinle- mişlerdi;. yükseklerde dalgala- hay- Mil« man ganlı al bayrağımızı ranlıkla — selâmlamışlardı pında bir propaganda seferber- liği yapsaydık kendimizi tanıt. ma bahsinde bu kadar verimil bir iş başaramazdık. Bütün bir medeniyet dünyası «Türk gibi kuvvetli» sözünü ye- niden tekrarladı; yalnız kuvvet- te değil, teknik İtibarile de yük- sek kalitede sporcular yetiştir diğimizi gördü ve öğrendi. Spor sahalardaki bu zaferler zincirl tarihimizi süsleyen kahramanlık İlim ve sanat zaferlerimiz kadar mühimdi. Bu mühim neticeleri başta antrenör Nuri Hoca oldu- Zu halde on beş kadar güreş. çimiz elde etmişlerdi. Bu milli kahramanlar daha anavatana dönmeden, kendileri- ne olan şükranımızı nasıl ödiye- ceğimize dair uzun yazılar yaze dık, demeçler yayınladık, resint ve hususi ” görüşmeler yaptık. Çok geçmeden döndüler ve ger« çekten onlara lâyık karşılama törenlerini de Ihmal etmedik; başlıca şehirlerimizi - gezdirdik; Bu arada Ziraat Bankası, otuz bin lira vermek suretile, yardır man nasıl bir hızla yapılması goe rektiğine örnek oldu. —Hepimi: zannediyorduk ki beden eğitimli genel müdürlüğü, bu işle ilgili diğer resmi teşekküller, kurule dan dernek her şeyi yapımıştır ve kahraman güreşçilerimiz hi olmazsa yarı aç ve yarı çıp!al değillerdir. Fakat dünya şampiyonu Ga- zanfer Bilge'nin ansızın verem hastalığına tutulması üzerina öğrendik ki henüz hiç bir şey, yapılmamıştır; — zaferlerin ne- gesi ve heyecamı gevşeyince xa- fer kahramanları da unutulmuş: tur. Nihayet bir spor klübü üf hamlayi yaplı, İsveç Spor Fede- Tasyonu bile Türk hastahanele- rinde kendisine bir yatak hul. mak için kapı kapı dolaşan spor cumuzun tedavi masrafını üze- rine alacağını telgrafla bildirdi. Ancak bundan sonra yardım mes'elesi yeniden alevlendi, spor cuları koruma derneği fevkal de bir toplantı yaptı; yardımın ne şekilde yapılacağını görüştü. Yanan Güzel San'atlar Aka- demisinin ahşap — kısımlarının kârgire çevrilmesi İşi de sene- lerce masadan masaya — dolaş- mış, nihayet neticelenmişti am- ma, yandıktan sonra... e hastaların İlâçlarının ve yataklarının ancak öldükten son Ta temin olduğunu öğreniyoruz. Zelzele, sel, dolu, kıtlık gibi fetlere uğrayan yurddaşlarımıza yardımlar hep geç kalıyor... Kader âdeta Gazanfer Bilge- yi hasta etmekle bize bir ihtar- da daha bulunuyor. Belki artık hızlanırız. - «Bazan felüketin de olurmuş hayırlısı!» diyen — şala Mehmed Akif, bakalım haklı çıkacak mı? KADİRCAN KAFLL Sanayi Birliğinin hazırladığı rapor Amerikan yardım heyeti Türkü ye Başkam Mac Bride tarafın « dan İstanbul Sanayi — Birliğindeni €Türkiyenin bugünkü sanayi due rumu ve sanayi ibtiyaçları> hake, kanda İstenilen rapor tamamları « maştır. Rapor cumartesi günü Biz lik Başkanı Dr. Cudt Birtek tata fından Ankaraya Mac Bride'e gö türülecektir. Raporda — bilhassa,| harb dolayısile terdid edilemiyeni zmakine sahaları Üzerinde durul « makta ve sanaylimizeuzun vaadel? kredinin temin edeceği faydalara içaret edilmektedir. Kumf Hicci Revsel R.evye 1364 1868 Kasım 1.7 - İmsak