10 Ocak 1949 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 5

10 Ocak 1949 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

YAZAN: Eski bir politikacı: No: 18 Ali Kemal, zaf erden sonra bile, Ankar anın stanbulda yaşıyan bir “Osmanlı,yı muhakeme etmesini salâhiyeli har icinde addetmekte idi Lâkin böyle oheakla — bu dev. dedimiz, 6 makalömde — de tedbit| ettiğimiz gibi, kurtuldu mu? Sulh gartlarılı — düvelf azzamaya dilediğimiz gibi kabul ettirdik mi? İtikadımca bu harb ve darb ictihadı, bizi öyle bir gayeden bilâkis uzaklaştırır. İs 'tikbalin iki kere iki dört eder| gibi meydana koyacağı bu haki katleri böyle bir zamanda açık- mu-| , dolu ifadeyi Gdeğiştirmeğe bir türlü razı olmamıştı. İstanbul, zafer haberi üzerine böyle elektrikli bir hava içinde, coşkun ve çılgın tezahürata ve- sile olan günler yaşıyordu. Her keste bir merak — uyanmıştı: «Peyami Sabah ne yapacak? A- li Kemal neşriyatına devam ede cek mi?». 10 Eylül tarihli <Peyami Sa- tan açığa söylemek bir nevi pa-J bah> beş sütun Üzerine İzmirin tavatsızlıktır amma: kurtuluşu haberini verirken, Dentimde mi ihtiyâr? Heyhat!» | yanıbaşındaki başmakale sütu- Makalenin aşağıdaki satırları| nunda Ali Kemal bey de bilhassa dikkate şayandır; «Hakları, salâhiyetleri yok - ken bu adamlar bizi bu derece ağır cezalara mahküm ediyor lar. Ya üzerimizde diledikleri Bibi fermanferma olurlarsa ne- ler yapmazlar?.». Yukarıdaki cümleler de gös- teriyor ki, Ali Kemal, zaferden sonra bile, Ankara hükümetinin İstanbulda yaşıyan bir «Osman h» yı muhakeme etmesini hak ve salâhiyeti haricinde addet - mektedir. Ali Kemal beyin bu yazısı intişar ettikten bir gün sonra ordularımız İzmire girdi. Bu ha ber İstanbulda misli görülme- miş tezahürata sebeb oldu. Da- rülfünun ve yüksek mektebler talebesi, Fatihte başlıyan, gece yarısından çok sonra Beyoğlun- da nihayet bulan muazzam bir nümayiş tertib ettiler. Müzeden alınan Yeniçeri elbiselerini giy- miş gençler ve tarihi Mehterha- 'ne müzikası alayın önünde gidi yor ve kadın erkek yüz bin ki- ye yakın bir kafile bu heybet li alayı takib ediyordu. Peyamı Sabah matbaasının kapıları ka- panmış, pencereleri inikti. Genç lerin bir tecavüzünden korkulu- yordu. Fakat alay, her ihtimali düşünerek o yola sapmamıştı. Esasen bir tabura yakın mütte- fik kuvvetleri matbaa önünde vaziyet almış ” bulunuyordu. Gençlerin gayesi Beyoğlu tara- fına geçmekti. İngiliz polisi bit maksadı sezdiği için köprüyü açmış Galata ile münakalâtı durdurmuştu. Sandalcılar karşı tarafa parasız insan taşımağa başladılar. Motörler, mavuna- lar durmadan işliyordu. Fakat bu muazzam halk kitlesi motör le, sandalla karşıya geçebilir mi? Alay, akşama doğru, Ye- miş iskelesi yolile Cibali üzerin- den Eyübe, oradan da Kâğıdha neye geçerek gece yarısına doğ- Tu, on binlerce kişilik kafile ha- linde Şişliye vardı. Oradan Tak sime geldiler. Gece Bönra, İstiklâl caddesindeki Yu man konsolosluğu binası tahrib edildi. Bundan sonra bir Yunan l1 doktorun muayenehasine hü- cum edildi. Bu doktor, seneler- denberi, Peyami Sabahda şöyle bir ilân neşrediyordu: t «Türk gençliği! Ötedenberi müptelâ olduğunuz frengi ve Belsoğukluğunu bir kaç gün i- çinde tedavi ederim!'». — Bütün Ahtarlara, ricalara Tağmen ya- bancı doktor, bu galiz ve telmih Karaman'da okulla tatil edildi Karaman, 9 (a.a.) — Soğuk- lar senelerdenberi görülmemiş bir şekilde devam etmektedir. Soğuk yüzünden bilhassa hay- vanlar arasında bazı zayiat ol- muştur, Okullar 10 gün müd- detle tatil edilmiştir. Yurdda hava vaziye Ankara, 9 (a.a.) — Meteoro- loji işleri genel müdürlüğünden aldığımız malümata göre, son 2A saat içinde yurdumuzda ha- va, Karadeniz - kıyılarının do- Bu taraflarile Ege bölgesinin gü —makalesini neşretmekte idi, Bu makalenin edası, iladesi, hattâ kelimeleri bile değişmiş, yumu- gamıştı. İptida edebiyat tarihi- mizdeki mücadelelerile, 1908 in kılâbından #onra da muhalefet himiz 10 Eylül 1922 tarihli «Peyami Sabah> da bulacaktır. Bu makale: <Gayeler bir idi ve birdir!» başlığını taşımaktadır. lunduğunu anlamak için bu ta- Tihi makalenin bazı noktalarını okumak zaruridir: «Muvafık, muhalif — bütün 'Türklerin gayeleri bir idi; yâni bu devletin kurtuluşunu temin etmek, Harbı Umumiden sonra tehlikeye düşen hakkı hayatını istihsal eylemek idi. Ancak gim diye kadar bizi türlü türlü felâ ketlere uğratanların zıddına 0- larak, muhaliflerin ictihadları bu gayeyi sulh ile, siyasetle el- de etmekti. Bu memleketi harb ve darb ile yeniden maceralara sürüklememekti. Çünkü bu ma ceraların âkibetini defalarla tecrübe etmedik mi? Zarar, yi- 'ne zarar, daima zarar idi... «İtiraf etmeliyiz ki Anadolu- nun son zaferleri kuvvetimize kılıcımıza dayanarak dâvayı mil limizin, hakkı hayat ve istik- lâlimizi kazanmak ictihadının, velev pek büyük fedakârlıklar- la da olsa, ilk bakışta, tahakkuk ettiğini gösterir gibidir. Böyle olunca muhaliflerin ictihadların da fena yanıldıklarını, Avrupa ile ihtilâfımızı halletmek - için gilâha sarılanların ise haklı ol- duklarını, sulh şartlarını kılıcı- mızla, kanımızla yazdırmak is- temekte isabet eylediklerini tes- lim etmek lâzım gelir. Bu âki- betin tahakkuk ettiğine vicda- 'nen, irfanen kani ise muhalefet de sevinmelidir. Çünkü arzetti- Bimiz gibi gaye bir olduğu için ona bu kestirme yoldan vasıl olmak ne mutludur!>. Ali Kemal beyin bu son yazı- sı, “Anadoludaki milli - hareket karşısında üç senedenberi takib ettiği hareket tarzında ve yaz- dığı yazılarda açıktan açığa ya- nıldığını kabul ve tasdik eden bir itirafname sayılabilir. Bu- nunla beraber kat'i neticenin yalnız kuvvete dayanarak elde edilemiyeceğini de aşağıdaki sa- tırlarda belirtmektedir: (Devamı var) Hüseyin Cahid cuma günü Cenevreye gidecek | Ankara, 9 (a.a.) — Türkiye, ve Birleşik Amerika delegelerin- den müteşekkil Filistin uzlaştır- ma komisyonu ilk ihzari toplan- tısını bu ayın 15 inde Cenevre- de yapacaktır. Bu komisyona Türk delegesi olarak ge İstanbul millet- vekili Hüseyin Cahid Yalcın, ö- nümüzdeki cuma günü İstanbul- dan uçakla Cenevreye bareket | edecektir. Delegemize “uzman olarak neyinde yağışlı, diğer bölgeler-| Disişleri Bakanlığından Tarık de bulutlu ve yer yer sisli geç | Yeniçay ve kâtib olarak yine miştir. Dışişleri Bakanlığından Orhan En düşük sıcaklıklar sıfırın | Eralp refakat etmektedir | ında Gaziantepte 7; Bilecik-| »a , a. te Got bekar ve Mabissd | Dörtyol'na Kurtuluş 9; Ispartada 10; Elâzığda 12, ki b lllükara, Çankırı ve Kastamonu, Yıldönüm | da 13, Erzincan, Çorum ve Kü-| — Dörtyol, , e örtyol, 9 (a.a.) — Ş hyada 14; Eskişehirde 14; | m ç| Ki *| Jun kurtuluşunun 27 nci yıl- Kırşehirde 16; — Kastamonuda | öönümü bugün £ ; 17; Erzurum ve Afyondk 18) | Ve yava gdün köylerden ati D ve A ve Yaya olarak gelen büyük bir DY YFA z alabalığın iştirâkile heyecanla yada 22, Kayseride 23; Karâa- kutlanmıştır. Merasime kurtu- | YÜG00 28; Üerecedir. Tuşu temsilen — milis ve askeri YÜONt kuvvetlerin kasabaya — girişile urdumuza düşen yağış mik-| başlanılmış ve kurtuluş saatine| darları metre akarade Karade- | V n 1 niz kıyılarının doğu tarafları ile | 1” DYAR “"L“dJİ Türk. bayra F nin güneyinde bir | Eihin çekilişini müteakip askeri ilâ yedi kilogram arasındadır. | birliklerin ” okultarım"Ve muh Bugün Ankarada saat 14 lif teşekküllerin i—tirâk ettiği ki sıcaklık sıfırın altında 3 büyük çİd resmi Yapılmış- rece idi. tir, ğ p Cevab ve Tenkidlerimiz Ömer Farük Beneklitaş: (Es- Kişehir) <Düğün> hoşumuza git medi. Kafiyeleriniz çok sert ve kulağa hog gelmiyor. Bunu ser- best vezihle yazsaydınız, daha gok muvaffak olurdunuz. Mis- Tülarda falli fiil ve mef'ulden evvel de kullanmağa gayret e- diniz. Kafiye için manâyı ve a- hengi bozmayınız. «Sürecek ke- dersiz hayat> yerine «kedersiz #ürecek hayat” da diyebilirdi- niz. | «Yamaklar» hamasi duygula- rınızı ifade etmiyor. Daha yade tehzil makamında yazdı- ğınız bu şiiri düşük manâlı ke- Timelerden tasfiye ediniz. (Gö- bek ve it) kelimeleri gitrinize hiç de yakışmıyor. «Yıldızlardan sonra» ve <«ge mici» şiirlerinizi tashih ederek neğrediyoruz. Müstafa Kaleli: (Eskişehir) «Hürriyet duygusu> ve «Ilgaza hasret> i üzerlerine çalışılmağa muhtaç bulduk. Bilhassa kafi- ye yapmakta acemisiniz. Münası — müstehcen ve ağni zamanda müphem kelimelerle bir panaroma çizmek istemişsi- niz. Fakat Tlgaza hasretinizi i- fade etmek istediğinize göre içi- nizden gelen duyguları hayalle- rinizle örmeniz icabederdi. Ma- mafih çalışırsanız bize iyi ya- zılar verebileceksiniz. * Mustafa Demirkaya: (Anka- ra) — «Zindan ve mahküm> «On yıl sonra> başlıklı şüirleri- nizi okuduk, Tahassüslerinizi be ğendik. Okumağa ve nazım tek- niğine ihtiyacınız var. Hayalle- rinizi mısralaştırırken acele et- meyiniz. Sizde müşahede ettiği- miz bedbinlikten sıyrılmanız lâ- zım. «Zindan ve mahküm» un iki kıt'asını dercediyoruz. «Af- fi beklerken> de işlenmeğe muh taçtır. * Namık Kemal Şenay: «Kim Mes'ül» başlıklı hiciv tarzında yazılmış manzumenizi beğendil Fakat teknik hatalarınız var. Mısralar hece itibarile noksan veya fazla, Tashih ederek gii- rinizi bize tekrar gönderi; * Cumhur Sayar: (Adana) — «Fırtına» taavirinizi, kuvvetsiz bulduk, Tabiat tesvirleri yap- mak kolay bir iş değildir. Esa- sen bu konular çok işlenmiş, binlerce nümuneler verilmiştir. Siz daha orijinalini yapabil- seydiniz, yazınızı memnuniyet- le sütunlarımıza alataktık. Bu- nunla beraber — yazınızda bize ümid veren hayal ve teşbihleri- niz var.. Yeni eserlerinizi bekli- yoruz. Şükrü Çevik: (Haydarpaşa) «Gönlüme» gürinizden biz bir manâ çıkaramadık ve bunu çok Mmüphem bulduk. Sizin bu işe yeni başladığınız anlaşılıyor. Bi Zzim amatör yazıcılara tavsiye- miz şudur: — Yazmadan önce; yazanları okumak ve bayağılaş- mış, eakimiş mevzulardan uz. laşmak! Siz de diğer arkadaşlarınıza verdiğimiz öğütleri takip ediniz. * M. Tekin Alabay: (Ankara) «Şair Kalmışım» gürinizi da- ha güzel yazabilirsiniz. Hasreti- nizi daha orijinal teşbihlerle ifa deye gayret ediniz. Sonra si- zin teknik bilgiye de ihtiyacınız var. <Nerede söyler ile çnamıl- dır söyle> kelimeleri kafiye ol- maz. <«Kumrular» bizi - tatmin etmemekle beraber, bunu hayal bakımından kuvvetli - bulduğu- muz için neşrediyor ve başka yazılarınızı bekliyoruz. Naci Terzi: «Gurub> başlıklı manzumenizde birçok teknik ha talara tesadüf ettik, bunları tas hih etmenize - fırsat v. çin neşretmiyoruz. mek i- Hece veznini ve nazım şekille rini kullanmıyorsunuz. Bu gür- de kuvetli hayâlleriniz y fakat bunlara çocı değil, 1 | a taha; lerinizi karıştırmışsınız. Teknik bilgi bakımından ken dinizi takviye ettiğiniz takdirde bize iyi ve hatasız giirler gönde rebileceğinizi Ümid ediyoruz. Mehmed Orhan Akalın: martinin'«La Solitude> adlı şil- rini «Yalnızlık> başlığı ile di- limize çevirmişsiniz, Ancak eli- mizde saslı olmadığı için tercü- meniz hakkında bir sey söyle- emiyeceğiz. Bize aslını gönde- Firseniz, tercümenizi tetkik edı ArARnAnAAAAAAAAAAMARARARARAMADDN AARDARA| ea | Hikâye “İİ“ACI YILLAR, EMİNEM |Görüp te aldanma, gözlerimde nem İçim alev dolu yandım Eminem... Benim konca gülüm, çiğdemim, minem Hayatım, gerefim, andım Eminem. * * . Hırsız bakışların aklımı çaldı, Ruhumu gamzeler içine aldı, Gönlüm saçlarına takılı kaldı Çevrene pul oldu sandım Eminem, AW . - Rüzgâta karışıp doldum yenine, Bir tüy de ben oldum siyah benine, Taptaze sızılmış o bal tenine Katıksız ömrümü bandım Eminem, Ahmed SEMİZ * * Yıldızlardan Sonra... Gece, sarktı karanlıklar, Korkunç uçurumlar gibi.., Ve bir bir yandı yıldızlar, Kör kör yanan mumlar gibi..a, * * Çekilir mi bu işkence! 'Tuttu meleklerin ahı... Korkulu hülyalı gece Bekliyorum bir sabahı... Ömer Faruk Reneklitag * * “Gemici, Ey gemici yollar açık Kendi elinde dümenin! Ne ülkeye çıkarsan çık, Yorulman lâzımdır senin! K Belki yıllarca sürecek Tatlı rüzgâr uğultusu Seni alıp götürecek Dalgalar ve masmavi su Ömer Faruk Beneklitaş * * * DÜĞÜN Güneş alaca dağdan yükselirken ovaya Sarı evden yükseldi bir albayrak havaya Davul zurnanın sesi uzaktan geliyordu Bu ses ki Türk ruhundan ve haktan geliyordu. * * Bir teviye dan... dan... dan... İşte yaklaştı alay Mendil elde kuruldu dadaşlardan bir halay Ne güzel bir manzara bu ne güzel bir gündil Emineyle Ahmedin birleştiği düğündü deai Ahmet aşağı köyden yosma Akköyün kızı Yosma Akköyün değil o köylerin yıldızı “Ahmet bir anda görmüş onu pınar başında Böyle güzel görmemiş bunca ömrü yaşınde * * Yosma Emine ona at üstünde vürulmuş Bütün güzelliğiyle ona doğru kurulmuş, Bugün sevgililerin kutlanıyor düğünü Kim söylemiş bu anda efenin öldüğünü, * * Lâcivert cepkeniyle ortaya çıktı efe Dönüp gür nağrasıyla dağları yıktı efe. Toplanmış nazlı kızlar süslüyorlar gelini (Alnına altin takıp boyuyordu elini Selvi boylu Emine kır ata birdirildi 'Yüzüne allı pullu tül yazma indirildğ Geline veda etti yaşlı gözlerle ana. Köyde veda ediyor ufuktan yana yana, *W Düğüne son veriyordu kızanlardan bir halay Hemen yola dizildi çifte bayrakla alay Yosma Emine artık Akköyden gidiyordu 'Nice âşığı garip perişan ediyordu. Ali Riza Özer * * B7R AKŞAM Sessizce okşarken dalgalar sahilleri; Kalbim kıvranır, sızlar, Her akşam: Batınca güneş, çıkınca yıldımlar; Kalbim kıvranır, sızlar, Hatırlarım gözlerini'!z * * Her akşam: Koyu karanlıklara gömülünce yeryüzüc Kalbim havranır, sızlar... Düşündükçe: Neden terkettiğin', * * Her akşam Andıkça, düşündükçe ağlarım; Sonra da Allahıma, haykırıp yalvarırım Ya beni al, yahutta onu gönder. Rauf Yılmas * * Günler Dolu Hasret Gün oldu kadir bilmez babana vardım, Belki sevdiğimi alırım dıye Gün oldu ömrümü toprağa sardım, Belki yollarında ölürüm dıye, * * Gürbet kuşu bağımda bahçemde öter Aşkın harabıyım dumanım tüter Nazjanma sevdiğim bu niyaz yeter. Elbet gün olur da gelirim diye, & * Eletme uzaktan uzaktan bana Tel oldum nağmeden saz verdim sana Kul oldum kapında naz verdim sana Bir gün başucunda kalırım diye, öi d Der Mehmet bahçenden aşk güllerini O vefasız yârin son hallerini Bir gün olur bu aşk bitirir senl Kapında kul olur ölürüm diye, Aşık Kul Melimet Hüdiseleri oluruna bırakmak, mukadder âkibeti beklemek ar- tik ona saadet vermiyordu. E- sasen beklemekten sabrı tüken- mişti. Bilhassa son günler, ha- Jeti ruhiyesinde büyük tahav- vüller yaratmıştı. Reşad, şimdi| bambaşka bir insan olmuştu. O| eski durgunluğu yerine bir a- taklık seziliyordu onda... Onun bu durgunluğuna belki 'de memuriyet hayatı: sebebiyet | vermişti. Bir evrakın, seyir tar- zanı ilk günler hiç beğenmezdi. Müdür bey, imzalıyacak diye bir evrakın günlerce boş yere beklediğini görmüştü. O zaman lar sabırsızdı, bu hâdiselere ca- ni çok sıkılırdı; fakat zamanla o da bu hayata uydu vo bu gibi hâdiseleri tabt görmeğe başla- di. Yıllarca memuriyet hayatının icablarına uyarak yaşadı. Ve bir gün bu hayata nefret duya- cak bir hâdise ile karşılaştı. Evrakını takib eden — hasta bit kadın, on beş gün evrakının imzalanmamasından doğan bir usançla müdüre bağırdı, çağır dı. Reşad, bu esnada müdürün. . Hasta kadın o ka- iylüyordu ve kızmış- tı ki, nerede ise, müdürün üze- rine çullanıp, saçlarını yolacak- tı. Fakat buna fırsat bulamıya- rak bayıldı ve yere yıkıldı. Reşad bu hâdise üzerine me- muriyet hayatından nefretle ay rıldı. Artık Reşad, serbest bir iş yapıyordu. Bir zaman tüccar yanında çalıştı, sonra komisyon culuğa başladı. * Arkadaşlarından — birinin ni- şan merasiminde genç bir kızla tanışmıştı. Nesrinle arkadaşlık ları kısa bir zamanda ilerledi. Sanki onlar, yıllarca evvelden yekdiğerlerini tanımışlar ve sonra kaybetmişlerdi. Her ikisi de birbirlerini gördüğü anda böyle bir hasretle bakıştılar. Bir nişan merasiminde başlı- n dostlukları, onların kalble- rine aşk şeklinde nüfuz etmiş- ti. Sık sık buluşuyorlar, hattâ, istikbale ait plânlar dahi hazır- hyorlardı. * Bir Haziran akşamıydı. Bah- çeli bir gazinoda buluşmuşlardı. Reşad, dakikalardan beri süküt eden genç kıza: — Nesrin, dedi; biliyor mu- sun sevgilim, bu sükütunu ben hiç de iyiye yoramıyorum! Sen de bugün tuhaf bir hal var! Nesrin, siyah; akşam güneşi- nin son ışıkları altında tel tel parlıyan saçlarını ellerile topla- dı, sonra Reşadın gözlerine de- rin bir iç çekişile baktı: ana öyle gelmiş olacak, dedi. Böyle güzel bir akşam in- hatırlatmaz, neler sana neler duyurmaz! Reşad, bir kahkaha attı: — Ben senin bu kadar roman tik olduğunu bilmezdim! Sonra ciddileşti — Doğru töyle Nesrin, dedi; sen bir sşeye karar — vermişsin veya aleyhimize olan bir iş için karar vermeğe mecbur edilmiş- sin! Nesrin, hayret ifade eden ba- kışlarla bir müddet gözlerini Reşadın yüzünden ayıramadı. — Evet, dedi; fakat sen bu- nü nereden öğrendin? Genç kızın gözleri yaşarmış- tiz — Bunu dedi; fakat aileme itaat etme- ğe metburum. — Akrabamızdan biri ile nişanlanmağa göz ver- dim. Bence bu sözün, hattâ iz- divacın dahi hiç bir kiymeti yok tur. Ben yalnız ve daima seni sevdikten, aşkını kalbimden sö- küp atamadıktan sonra... Çocukluğumdan beri babam, beni ona - vereceğini — söylerdi. Nihayet mukadder âkibet gel- di, çattı. Emin ol, çok itiraz et- tim, günlerdir bu teklifin geri alınması, bu karardan vazgeçil- mesi için çırpındım. Kanadı kı- rık bir kuşün çırpınması ne fay da verir?., yapmak istemezdim, Reşad, buz kesilmişti sanki... Fezla dinlemiyerek, Nesrini yal- niz biraktı ve oradan uzaklaş- tı. Nesrin Reşad, Reşad!.. Diye bağırıyordu. Aradan her günü yepyeni bir istiraba gebe kalan yıllar geçti. Reşad, onu çok beklemişti. Bel- ki döner diye amma o, dönme- mişti. Geçen gün, ondan bir mektub almıştı. Nesrin mektubunda hiç de mes'ud olmadığını, bu izdi- vacın kendisi için bir günahtan başka birşey ifade etmediğini, ayrılmağa karar verdiğini ya- zıyordu. Reşad, mektubu, alelâde bir Verem haftası münasehetile Tevfik Sağlam'ın beyanatı Ord. Prof., Verem savaşına ciddiyetle girişilme- diğini, yatak adedinin çok az olduğunu söylüyor 3 Ocakta Sağlık Bakanını zadyoda yaptığı bir konuşmasi le başlayan verem haftası -dün sona ermiştir. * Haftanın sona ermesi müna- *tile veremle mücadele Der - neği başkanı Ord. Prof. — Tevfik Bağlam, kendisile — konuşan — bir Tuharririmize aşağıdaki beya - patta bülunmuştur: «— Bugün memleketimiz ve - rem' yüzünden orta bir. durumda dır. Ve bizden daba kötü durum ğa olan mmemleketler vardır. F t senelerdenberi verem savaşı- na muntazam ve ciddi bir süret| te atılmış olan — memleketlerde dürüm çok düzelmiştir. Amerika İskadinav memleketleri gibi bazı yerlerde vereme yenilmiş naza - Tile bakılabilir... Bu memleketler 50 - 60 sene önce bügünldü bizim durümümüz. Can daha Cena bir durumda bur| Yanuyorlardı. Fakat vaktinde cidi Öt ve sistemli bir savaş kurma - ga giriştiler bu yolda durmadan Çalıştılar ve bugünkü mesut neti) çeyi elde ettiler. Biz bu devreyi tirçok hüdiseler içinde ve — ölüm Kalım savaşı — orlasında geçirdik| esaslı bir verem savaşı kurmağa vakit ve fırsat bulamadık, — bu -| zün için geri kaldık. Derneğin faaliyeti 25 sene önce İstanbul verem Sır ve küçük ölçüde bir savaşa pirişti. Aynl işi İzmirde yaptı. Hü Kümet, kudreti ve elindeki vası- faları nisbetinde verem için mah| dut Glçüde çalıştı. Ancak ikl se- nedenberidir ki — verem — savaşı, Billi bir mesele olarak masa Üs- tüne Kondu. Verem hemen tedavi edilemez Yeremi kısa bir zamanda — ve birden ortadan kaldıracak bir va sta yoktur. Sistemli ve ciddi bir savaşın bile verimli tesirleri an- cek zamanla elde edilir. Bizim de Kiriştiğimiz işin Ledricen — mesud Çayeye erişeceğine hiç şüphe yol: kur. Verem savay millidir. Önce şunu söylüyorum ki — vei rem savaşı milli bir iştir; hükü-| metin, husust teşekküllerin, hayır| cemiyetlerisin ve istisnasız bütün| milleti — işlirâkile — başarılabilir.| Ber işi hükümettin ve dernekle-| rinden beklemek hatadır. Ve mill Tet bu işe kayılsız kalırsa muvaf-) takiyet imkânsızdır. Tedavi çareleri Sptreptomisin gihi bazı — ilâç - dar veremin bazı şekillerine kâarşi| büyük tesir gösteriyorlar. Fakat) Lenüz ideal bir üsç — bulunma - maştır. Buna göre eskidinberi elimizde| o'an istirahat, iklim tedavisi — ve| ve besleme, pnömotorası - tedavi-| >1 ve diğer cerrahi tedaviler kul-) lznmakta olduğunuz küvvetli va #talardır. Bu usulicı veremli has taya ne kadar erken tatbik edilir e elde edilen netice o kadar bü- yüktür. Bunun için vereme kar - Ş yapılacak — tedbirler - arasında, erken tanımak ve verem- veren Kyi erken tedavi a'lına almak Ö- bir yer tutar Verem savaşında en Önemli iş| soğlamları vereme - tutulmaktan! korumaktır. Bu ehemmiyetli va -| zife veremliye düşer. O etrafıne| daki Insanlara hastalığını bulaş - tırmamak için her şeyi- yapmıy mecburdur. Bn mühim nokta İkincl nokta, veremin bir hası tahık haline geçmemesi Için vücüe| CU küvvetli bulundurmak İüzu »| mudür, İçki, — sefahet, yıkıcı — vel yıpratıcı bir hayat, veremin — eni şadık müttefikidir. İnsanlar ken -| Eilerini bundan korumakla kendi Hâhıslarına, vatanlarına ve bütün Ansanlığa karşı ödemiş olurlar. Görülüyor ki bu işler mik letin, fertlerin kendiliklerinden va pacakları işlerdir bir. borç B.C.G. aşın için te - Veremden korunmak #İrli bir de B.C.G. aşısı vardır. Bu aşı istisnasız herkese tatbik olu - idir! ve — vereme 'az çok istidadı olanlara tatbik e- İmür, Bu aşının da sistemli — bir surette tatbiki için hazırlıklar ya; pılmaktadır. Ve bir yanından da tatbike başlanmıştır Verem savaşı, muntazam — blr teşkilâtla idare edilir. Bu şehirler de Köylerde ayrı ayrıdır. En başta gelen müesseseler verem di serleridir. İstanbulda verei | gı dernöği tarafından İdare edilen| vuslat gününü sabırsızlıkla bek liyordu. Hâdiseleri oluruna b rakmanın saadet vermiyeceğin inandığı için Nesrine bir telgraf | çekti. Acı yıllar bitti, seni bekliyo | rum.a hâdise telâkki edivordu. Amma 12 dispanser vardır. İki dispan - ser de inşa olunmaktadır. Geri kalan 6 dispansı'n 4 sene içinde biteceğine böylece İstan - Hbul dispanser teşkilâtının tamam Janacağını Ümld ediyorüz. Diğer vilâyeğlerde de — gimdiye Kadar 43 verem sevaşı — derneği teşkil olunmuş burların Lir kıs - mıa dispanserlerini kurmaya ve ta- mamlamaya çalışmaktadır. Di - panpanserlerden sonra verem sa- vaşında prevantoryumlar ve has- tahaneler önemli bir yer tutar. Yatak adedı azdır. İhtiyaca nisbeten verem — yata- gimiz çok azdır Şü sön Iki sene içinde bu sayının — artırılmasına büyük bir gayretle çalışılıyor, hü- kümetin, belediyelerin ve hususl teşebbüslerin yapacakları yar - dımlarla yakın zamanda — yatak adedinde büyük bir artma olaca- ni ümld ediyoruz> Meclisin bugünkü toplantısı Ankara: 9 (Hususi) — Mecli - sin yarınki / toplantısında — Ada- 'na barajı ve hayvanata yemlik vl Taak Üzere hükümetin elindeki ar Fanın hayvan sahiplerine satılma- s1 hakkındaki soruların müza! sine başlanacaktır. savaşı derneği İstanbula münha-| Atina ve Madrid Elçile rimiz tekaüde sevkedilmiyor Ankara: 9 (Hususi) — Atina, Madrid elçilerimizin tekaüde sevke dilmeleri hakkındaki haberlere da ir yetkili bir zat, (verilmiş böyle bir karar yoktur) dedi. İngiliz Çocuk Mahke- meleri Başkanmın konferansı Memleketimizde etüdler yap « yaak üzere şehrimize gelen İngie liz çocuk mahkemeleri başkanı, Hamilton Baynes bugün saat 11 de Hukuk Fakültesinde bir kon - ferans - verecektir. Kaptanın yaraladığı kadni Kadıköyde Talicrhane “cadde « tinde oturan Makbule adında bir kadın, — köprü altından geçerken ötedenberi —araları açık bulunan kaptan Hayrullahla karşılaşmış - lar. Ve sebebi henliz anlaşılamı - 'yan bir münâkaşa sonunda işi kav gaya dökmüşlerdir. Hayrullah bu #ra bıçağını çeketck kadını koluf Gan vuzmuştur. İrticali münazara Hukuk Fakültesi Talebe Derne gince tertiblenen irticali münaza Ta bugün saat 14 de Marmara to kelinde yapıfacaktı. Ekiplere mevzu, münazara baş lamazdan 15 dakika önce bildirile cek ve jliri heyeti teşkil olunmıya caktır. Hazır bulümanlar rey sahihi o- Iabilecektir. Demokrasi medeniye- tinin ilerisi (Baş terafı 2 incide) değerler yâni kazanç, kanun ve devlet karşısında eşit sayıldık- Jarı için -hakikatta- müsavldir. der, Meratib cemiyeti tarihin t rübelerinden örnek alabilir, Fa- kat tam geklini ancak muasır millet içinde bulur. — Vasıta ve gaye değerleri ayırma bakımın- dar hayal görünebilir. Fakat devletçilik, inhisarcılık, himayo- cillk, müdahalecilik, devlet sos yalizmi, milli sosyalizm şekille« Tande bü sistemin yalnız bir k:s imca aid bazırlıkları, tecrübe- leri yapılmiştır ve yapılmakta« der. Burada mevzuumuz insaaı ciktisadi insan>, —emânevi in- Ban>, esiyasi insan> gibi parça- h şekillerde değil de «bütün insan> halinde almak olduğu i- çin; bu yarım tecrübeler zamı- nn iki zıd ideolojisinden ayni derecede kurtulmayı temin ede- bilir gibi görünüyor. Hilmi Ziya ÜLKEN Yeni neşriyat ADALET DERGİSİ Adalet — dergisinin 5, 10 ve 11 inci sayıları çıkmıştır. Ta- mnmiş hukukçüların çok kiy- metli etüdleri ve adalet me mamızı ilgilendiren türlü ko mu'ardaki haber ve kanunların tefsir ve izahlarile mühim mem leket — dâvalarına — hasredilmiş makaleleri ihtiva eden bu di ileri bütün hukukçulara tave Reşad Akalın siye ederiz,

Bu sayıdan diğer sayfalar: