dem külâh V v erda Yadekci, bu. baş. Hk altında yazdığı fıkra- 'da 1948 yılının tarihe karışma- sile bıras daha ihtiyarladığımı bış çılgınca eğlencelerimizin ü bir teselli hududunu aşamıya- ğını, belirterek diyor ki: Edebiyat malüm! Bir yıl da- ha ihtiyarladık.. — Saçlarımıza bir tel ak daha düştü.. Başı mızda konfetiler, omuzlarımız- ıla':rrıı:unîşm, ağzımızda — dü- dükler, kollarımızda kotyonlar, kafamızda kâğıd külâhlar, hep kep bunun tesellisi Fakat bırakınız edebiyatı bir tarafa! Yılbaşı göyle dursun hele! Memur ay başını, — işci hafta başını, köylü soğan başı-| nı, şoför Tarlabaşını, büdce AŞ- cı başımı düşünmektedir... Evet, dün gece tam saat 12 de elektrikler söndüğü zaman karanlıkta 1949 yılına girdik. Seneler ne de çabuk geçiyor! 1946, 47, 48 ve 49. Şunun şurasında dı? İktidar, gelecek — yılbaşının külâhlarını, düdüklerini, şimdi den hazırlamağa başladı mı der; giniz?. seçime ne: k * Sokaksız şehir !, H irryette Bikmet - Feri, dun Es, İstanbulda sokak denilen şeyin tabkı sinema Li Teti ve kok kömürü gibi orta- dan silinip masallaştığını alay- cı bir dille anlatarak şöyle ya- Biyor: İstanbul, sokaksız şehir!.. Acaba hiç kimse görmüyor mu? Bu şehirden sorumlu olanlar Bidip gelmek için kendileri: başka, hususi, gizli yollar m buldular? Çünkü İstanbulda <«sokak» denilen şey gün geçtikce tari- hc karışmakta, masal olmakta- dır. Daha gimdiden şehirde so- ksk kalmamıştır. Allahın ins- 'yetile yol yapamadık amma so- kakları bitirdik. — Sokaklar nereye - gitti?. Onlar da sinema biletinden, kok kömüre kadar herşey gibi ka”: korsaya mı düştü? diye sorabi lirsiniz. Belki de.. Fakat bugün mumla arasanız koca şehirde bir bel kemikli yot bir anacadde bulamazsınız, * Sandalyasız Bakanlar S *1 Saatte, bu başlığı ta- gıyan bir fıkrada şu sa- fara okuyoruz: Bir arkadaş, Amerikan yar- dimile ilgili meselelerle meşgul olacak yeni bir Bakanlığın ku rulacağını bildirirken, haberin bir yerinde: «Esasen kabinede bir Sandalyasız Bakan, eksik- tir, diyor. Acaba, kabinede ek- sik olan yalnız bir «Sandalys sız Bakan> mı? Ya Bakansız tandalyalar?, * Hangileri mi?., Çalışma Ba- karlığı sandalyası, Ticaret, E- konomi, Tarım Bakanlıkları san dalyaları. Daha sayalım mı, Mali karlığı sandalyası, Hattı tâ.. Amma hayır; galiba yanılı- yorum, Hiç boş sandalyanın yardım- cısı olur mu?., 'e Ba- Hat- <Eski köye yeni sene> adlı fık- rasında, politikada — devrir tamamlamış kimselerin, bu gi- den yıldan olsun ders almaları gerektiği temennisinde buluna- rak şöyle yazıyor. 1948 artık tarihin malıdır. Devrini tamamladı. Yapacağını yaptı ve çekilip git Kimseden bir tazyik görm den ve asla ayak diremeden. Ah Yarabbi! Ne olur, gu po- litıkadaki devrini tamamlamış- A TAKVİiMDEN ığe,; iN YAPRAK Müfrit ne kelime? — Baştarafı 1 incide — Halbuki müfrit kelimesinin kısa- Ca tefsiri üstünde duranlar, bunu şununla İzah ediyorlar: «Her ne bahasına — olursa olsur idarı vermemek.» Sayın Muhiddin Baha Pars, ratı ifade eden cümlede bazı isti: nalar göstermekle bu kelimenin de yavaş yavaş mönâsını değiştirmek- |te olduğunu efkârı umumiyeye an- datmış oldu. Bu mektub, demokrasi gelişme- sinde memnuniyetle kaydedilecek evdiğim her eyler bana bir hâdisedir. r, giden senenin vakarından n ibret alabilseler * Ne sulh we refah ! NY ire Bürriyette 1ğne ile Kuyu kazan yazarı, 1949 yt münasebetile şöyle yazıyor Ne sulh, ne refah hiç biri ol- dıktan sonra yıl ister 1949 | olsun, ister 1959, yaşlarımızıa ilerlemesinden başka bir mâna ifade etmez.. 'Temenni edelim Ki 1949 da değişen Şey, yalnız rakomdan ibaret kalmasın (Ka bine de bu temenniye dahildir) N.K. | îI_KİS A HABERLEIK—İI Yılbaşı hesaplarının tanzimi münüsebetil. Ocak tarihine kadar para glinıp Veriliriyecektir *& Hırsızlık suçundan sanık o- larak tevkif edilen Hasan adında bir sabıkalı sorgusu için adliyeye, getirildiği sırada — kaçmıştır. Ya- pılan sıkı bir takip neticesinde ya- kalanmıştır. tekmil icra dairele- rinde 4 Bir kaç gün evvel Karagtim Tükte tramvaya atlamak isterken düşüp iki hacağıda kesilen 8 ya- şındaki Harun Güreba hastahane- sinde ölmüştür. w Bebekte otobüs kazası kur - banlarından Bayan Safiyenin Kum kapıda İbrahim Paşa yokuşunda 13 No: da oturan mütehaddit Muhlis Erdarerin akrabası olduğu anlaşılmaktadır. Sabıkalılardan Osman, Nri, Beşiktaşta İnlamer caddesinde 2 No. lu evde hırsızlık yaparken suç üstü yakalanmıştır. w Kasımpaşacı oturan Hasan ile Yusuf, Serhoş iken kavga et mişler birbirlerini döğerek yarala mışlardır. Galatada Mimar Hanında oturan Ali Erkılıç İle Kemal Afet münükaşa ederken kav; Ali Kemali b.çakla yaralamı & Yilbaşı tatilinden istifade - Gerek şehrimize gelmiş bulunan Emniyet Genel Müdürü Gafur Soy lu bu akşamki ekspresle Ankara- ya dönecek'ir. Müli Türk Talebe Birliği Tıo Derneği, Üniversite Talebe Birli- #in Tıb Derneği'ile birleşmek üze redir. İki derneğin yönetim kurul ldarı bu mescle hakkında birbirle rile müzakere etmektedirler. & Yesilay Okumayı Teşvik Pi yangosu 201248 perşembe günü İstanbul 6 Noteri ve vilâyet me- murları ile diğer yetkililer huzu- runda çekiliniştir. Kazanan numa raların listesini istiyenler Cağal- oğlundaki cemiyet merkezinden te min edebilirler. ga etmişler Markopaşa dergisinin son yısı toplattırılmış, mesülleri hi kında takibata geçilmiştir. Eminönü Halkevi müzik Bir liği yılbaşı gecesi Cerrahpaşa hax tahanesinde” bir konser vermiştir. 4 Milli Savınma Bakanı Hüs Hü Çakır şehrimize gelmiştir. & Sehrimiz Birinci Ağır Ceza, mahkemesi paşkam M. Nef'i Dem roğlunun Balıkesirde bulunan an nesi vefat etmiştir. Demiroğlu ve nilesi efradına baş sağlığı dileriz. Operatör Dr. Belkis Ali Rıza nfesçi, gehrimizde yeni kuru- lan sihhi imdat inerkezi operatör lüğüne tayin edilmiştir. # Eski Afyon milletvekili Berç Türker Ziraat Bankası idare mec lisi âzalığına tayin edilmiştir. 4 İller Rankası Umum Müdüz muavinliğine — Yüksek Mühendis Muhiddin kulvi tayin edilmiştir. yanından geçtiğimiz için gözle- Tini bize doğru kaldırdı ve bizi Lezaketle selâmladı Klara ona İngilizce söyledi. Bu candan adam: — Bir saat evvel gelmeme«- liğinize hakikaten yazık oldu dedi; pek güzel birşey görece' triz.. hem de her zaman gö- rülmiyen birşey.. Mayledi! ha- r'kulâde bir iş... bütün derisini çıkarttıktan sonra — bir adamı yeniden yaptım-.. O kadar çir- n bir vücudu vardı ki.. kah', Kkuhi.. kah-., Kahkahalarla sarsılan karrı beğuk gurultularla doluyor, bo- tahyordu. Sinirli bir yüz hare- ağzın yırığını şakağına ka- çıkarıyor, -ayni zamanda yine o hareketle göz kapakları inerek, cildin yağlı kıvrımları arasında dudağın yanma kadar geliyordu. Ve bütün bu istihzalar çehre- sine komik ve ayni zamanda mevtâl 'bir zulüm ifadesi veri- yordu. Klara — Mutlaka, dedi biraz evvel sediyede tesadüf eylediğimiz 0- lacak. Saf adam methedilmiş - gibi baykırdı: — Hah... Tesadüf ettiniz mi?... Eh?... Nasıl buldunuz? Hindli kadın Milletyekili YENİ SABAP 2 OCAK 1919 Et tanzim satışları Artık kabak tadı veren bir hikâye oldu 949 yılı başında lâğvı lâzım ge lirken sırf, büyük gehirlerde et sı Kıntısını önlemek ve fiatların yük seldiği sıralarda tanzim satışları yapmak içii ölden Ticaret Ofisi fanliyeti temdid e- hazırlıklarını bitiremediği için henüz et tanzim aatışlarına başlıyamamaktadır. , Öğrendiğim Bölgelerinden şehre Böre Ofis, halâ hayvan dahi iyeden kiraladı ağılları bog tutmaktadır. kol getirememiş, bele itesi toplantıları sonun- lar flatlerde — yük lig olmadığı için tanzim satı 'na lüzum görülmediği fikri ileri sü rülmekte ise de - ofisçe bu yolda garfedilen gayretlerin tatmin edici ve tam olmadığı anlaşılmaktadır. da her nel Sinema vitrinle kırdılar Dün öğleden sonra Çedberlita; sineması antresinde Hasan, Nus- Tet ve Hüsnü adlarındaki üç genç arasında yumrukl üve tokatli bir kavga olmuş; © kavga esnasında sinemanın vitrin camları kırılm:ş muhtelif kavgacılardan bir - kaçı yerlerinden yaralanmışlardır. Bir yaralama Dün akşam üzeri Çedberlitaşta bir taksi ile tramvay çarpışmış, ber İikiside ehemmiyetli derecede hasara uğramıştır,bu esnada yol culardan Hilmi başından yaralan maştır. , Bir. Şo surette öldü e isi Evvelki gün geci ru Sirkecide bir otobüs muş bir şoför başı € şekilde ölmüştür. Saraçhanebaşında Hasanbey so- kağında oturan şoför Mehmed Na rkecide gar önün- de kapalı tramvay durağının a: ka kısauna rastlayan asfaltı geç mek isterken şoför Memiş Pala" nin İdaresindeki 8021 No: lu Whait otobüsüne çarparak açılan kapı- dan yuvarlanmış ve - tekerlek “al Unda kalarak başı ezilmek sure- tile derhal ölmüştür. sına doğ- kazası ol- lerek feci bir zif geç vakit S Belediyenin evleri beğenilmiyor Belediyenin, mesken buranına çare bulmak gayesile imar limit>d Şizketile — müştereken — Hasekide Halk tipi evler yaptırdığı malüm dur. Tövleri satın Alan' vatandaşlar, inşaatın gelişi güzel yapıldığın. Gan, yağışlı havalarda damların aktiğını söylemekte, odun ve kö. mürlükleri bulunmadığından şik et etmekdölirler, rüsk İzmir seferine çıklı Bir müddet evvel Galata rıht minda - baği: ike Mısir bandralı Muhammed Ali Elkebir vapuru - nun çarpması neticesinde ağır ha sara uğrıyan Etrüsk vapurunun te miri dün bitmiş ve revizyonunun yapılmasını müteakib İzmir sefe- rine çıkmıştır. Bir kaç gündenberi şehrimizde bulunan Hindistanın Madras mil- letvekili Bn. Kafnladeyi Çatabata yaha dün şehrimizde bir gezinti yapmıştır. Hindli milletvekili bu akgşamki ekspresle Ankaraya gi Gecek ve bir müddet kalacaktır. x >*0000000000000000 z : ı,ı,».ı,ı,ı.ıv,.,.,,.,,,,,.,ı,.,,,..4.,,,_.,,,.,.,,,,_ etük .,',_: o ble ğî T | Felsefe-i tarih bahisleri | Korkak bir vezir nümunes EÇEN Pazartesi günü intişar etmiş olan ma- kalemde cesur ve hay- siyyetli bir vezirin —kendi ha- yatı pahasına mal olan— ha- yırlı icraatından bahsetmiştim. Bu adam hakkında söylenebil. cek sözler, maatteessüf, bir ma- sığıştırılamıyacağı için mülâhazalarımı bir çok arzet mekten v muştum. Osmantlı devle buhranı zamanında, Sultan Murad tarafından iş ba- şına getirilen Kara Mustafa Pa- şa ümmi teçmiye mecbur pl- tinin belki en Dördüncü (yâni anasından &: muş olduğu gibi cahil kalmış) bir Arnavud idi, Dördüncü Mu- radın vefatından sonra onun cn küçük kardeşi Genç Sultan İb- rahimi tahta çıkarmış ve ret d bu divane sada- akamında kalmıştı. Fakat ve talihsiz padişahm tehlikeli densizliklerine her da- kika, her an adımını, çalımına uydurmıya çalışmak... Ayni za: manda da bir (bozuk düzen i- le aksayarak giden) devlet id: resini yoluna koymakla uğra mak, öyle bir değil, bir düzine sadrâzamı yıldıracak ve yıpra- tacak bir belâlı meşgaleydi. İn- sanın ömrünü mütemadiyen tör- püleyen uygunsuz idare işleri yetmiyormuş gibi, şehvetperest ve sefih bir padişahın bitip tü- kenn a —bi- yen para ihtiyacı tip —tükenmiyecek— — varidat membaları bulmalıydı. Fakat bunlardan daha büyük bir mu- sibet vardı: İdare mesleğinde ön sıraya kadar ilerlemiş olan üç beş kişi arasında daima bir te- ferrüd daiyesi, yâni iş başında tek kalmak ve idare dizgin ni tamamiyle ele almak hırsı şid detle hüküm sürüyor ve herkesi birbirine karşı güler yüzlü bir can düşmanı vaziyetine sokup bırakıyordu. Tabildir ki bu setil vaziyete düşenler —alçak ve (mürai — hypocrite) adamlar- dı. İdare adamlarının ahlâkıni Bu derekelere düşüren başlıca sebeblerden en mühimmi padi şahların divane, densiz, müst bid ve sefih olmasıydı, denili- yor, Fakat padişah bu yaradı- lışta, bu mizacda, yahud bu ter- biyede bir adam olunca, onun damarına girip, habis emellerini okşıyarak — ve hayvani zevkine hizmet ederek sakalmı ele alıp kukla gibi oynatanlar da gayet kallaş, (enai—ögoiste) münafık, müzevvir, müfteri —yâni tek bir kelime ile söyliyeyim— (en- trikacı) herifler olmak gerekti. Elbette melek haslet adamlar değillerdi. Öyle olmadıklarına tarih şahadet ediyor. Padişahların istibdadı, zulmü, divaneliği yahud (vesveseliz: pocondriague) veya (sevdaviz melancoligue) hastalıklara müp telâ olması mı devlet ricalirin ahlâksızlığına sebeb oluyor?.. Yoksa padişahın etrafını saran adamların zaten alçak ve her veçhile ahlâksız olmaları mı pa- dişahı zivanasından çıkarıp hal- kın başına belâ ediyor?.. Bu mü- him sual felsefei tarih ile meş- gul olanların gözleri önünde —hattı celi ile yazılmış bir lev- ha gibi— durmalıdır. Adım ba- şında bir, bu sual benim teteb- buâtım esnasında karşıma diki- lir, beni düşündürürdü. Ben ken dimce o meseleyi halledip o sua- 1€ kat'i bir cevab verdim. Süp- hesizdir ki - padişahın etrafını saran bir takım alçak tabiatlı adamlar onun büsbütün ahlâkını bozuyorlar. Padişahlar mutlaka melek haslet < doğarlar demiyorum! Bilâkis ekseriya dö- göner& ve cinayete meyyal bir typo olarak doğarlar. Bazıları da abdallık nümunesidir. Fakat hi olanları bizim tarihimizdi y | bile vardı n doğarsa doğ . Pek muzir bir adam oldu- anlaşılınca koskoca bir n E let bir tek adamı yola getiremez Tarih gahiddir ki haksız haklı olarak bu millet Bu millet değil, ricali Onların bir. kısmını hal'etmiş ve boğmuştur. Ken dileri de evlâdlarını ve kardeş- lerini boğmuşlardır Bütün bu cinayetlerin, feca- atlerin sebebi hep birdir. Hattâ devrinde Badaret mevküne erişebilmek ve memle- kete hükmedip çinde yaşamak için birbirlerin karşı entrikalar tertib edip r kiblerini boğdurmak. bizde öte veya —hayır! gevlet!— ayni padişah denberi en büyük marifet ve en yüksek Biyasetti. Bu siyaset erbabının başlıca felsefesi, ipti- daj ve hayvani bir (enaiyet — &- goisme) in —zevki şehvet ve sefahat içinde uzun ömür sür- mek emeliyle— insana ilham ettiği bir opportunisme'dir ki mahiyetini - biraz eşeleyecek o- lursanız, imansızlığa varan ba- sit ve sathi bir mat&rialisme a- kidesine çıkar ki hülâsai meali şu üç cümle ile ifade edilebilir: (Bu dünyaya - geliş bir tes: düf eseridir. Bir müddet sonra ister istemez gitmek muhakkak tır. (Bu bir gidiş ki, onun ih- timali avdeti yok!.) O hialde hayat bir anı fırsattır. Öyle o- lunca kendine bahtiyar bir ha- yat temin etmeğe çalış. Bu mak Sad için ne yaparsan haktır. Ah- ret yoktur. Ceza ve mükâfat yarsa hep bu dünyadadır. Bu hâkikatı iyi bil de, yarınki (ru: zi ceza) gamından bizar olma; | serâzâd olarak yaşa!..) Bu itikad, —birbirine zâhiren hiç benzemiyen— bir çok insan- ları hâfızamda hembezm olarak birdenbire canlandırdı: Evvelâ Hemocrite, Aristinbos, Epicurç, Ömer Hayyâm, ve daha yüzler- ce çehreler hatırladım. Fakat, bunlar içinde benim bahsime cl- verişli en iyi misallerden mey- hur Şeyhülislâm İbn-i Kemal, Fransızların en sefih ve çapkin kralı On beşinci Lwi ve, Sultaa Azizi büsbütün baştan çıkarıp hal'ine ve —vaktinden evvel— ölümüne sebeb olan uğursuz sadrâzam Mahmud Nedim Pa Şeyhülislâm Tbni Kemelin bize nasihatı pek açık bir ifar ile materyalizm ahlâkının dü: turudur. Tarihimiz dikkatle ra talâa edilirse şüphe kalmaz ki bizde vezirlerin, hattâ şeyhülis- lâmların pek çoğu onun nasih: tını tutmuş ve düsturu âmel larak hayatlarının gidişine ta bik etmişlerdir: Bakınız ne ka- dar açık ve selis bir ifade ile fikrini beyan etmiş İşü nüş eyle bugün, anma gamı fefdaş Sana ısmarladılar mt bu yalan dünyay Birçok Bektaşi ve'gayri Bel taşi şeyhler, herkesin bildi ahreti inkâr ederek, bu nasihatı aynen telkin etmişlerdir. Hat tarihimizde mühim bir adam 0- larak nam ve vicdanlarda te- — Yazan: - ; » Di Filozof RIZA TEVFİK l sir bırakan —( Varidat) ün' l risalenin mücllifi— Şeyh Bed- reddini Simavi de ahrete inan- mıyanlardandır. Pek tafsilâta girişmeden bu —birbirine ben miyen— adamları burada zikre- dişime sebeb var. Son zamanlarda, (1278 — 1872) de meşhur sadrâzam Meh. med Emin Âli Paşa vefat edin. ce, vüzeradan Mahmud Nedim Paşa, sadaret makamına tayin olunmuştu. Mehmed Emin Âli Paşa cismen küçücük bir adam olmakla beraber, fevkalâde ira- deti, dirayeti ve nezaketi saye- sinde Sultan Aziz gibi kuvvetli ve iradetli bir padişahı pek iyi idare edebilmişti. Bu zatın vafa- tuüzerine Sultan Aziz, büsbütün serâzade olduğunu hi: her hususda tmiş v müstebid bir şark padişahı gibi tavırlar takınma- Ba başlamıştı. O esnada da gün- lerden bir gün Beylerbeyi sara- yına Valide Sultanı ziyarete git- miş ve bahçeden geçerken bir kameriye altında cariyelerden bir genç kızın şarkı söylemekte olduğunu işitmiş ve se-'ni pek beğenmiş. Valdesini — görünc kızım sesini pek takdir ettiğin anlatmış. Valdesi o kı N Azize kahve getirmesini emret- miş. Kız kahveyi getirip zatı şâ- hâneye takdim ederken valde sultan: (Aslamım!.. Sesini be- ğendiğiniz (Mihri) bu kızdır. Ferman buyurursanız hizmeti seniy zle şerefyab olsun!.) di- yerek padişaha tdkdim tık Mihri, tan Aziz Bi desi olmuş. Dolmabahçe sarayı hümayunundan sıkılmağa başla- mış. Ve memleketi etmiş. *olan Kaf- kasya.dağlarındaki köyünü öz-| lediği için Yıldız köşkünü Sul- tan Aziz onun keyfi için yaptır- mış ve kardeşi yahud amcaza- desi olan (Çerkes Hasan) Beyi de yaveri has olarak hizmetine almış. Âli Paşa zamanında ge yet sevimli çehreli ve güler yüz- lü, genç, gürbüz bir tosun gibi küvvetli ve yakışıklı olan bu haşmetli sultan, Mahmud Nedim Paşa zamanında ziyadeşiyle ga- zablı ve çatık kaşlı, korkunç bir (Hakan) tavrını takınmış idi. O zamanki fotoğrafileri, daha evvelkilerle mukayese edilince bu fark âdeta göze çarpar. Fuz- la olarak hesabsız israfata yol vermiş, delicesine hoppalıklarla vükelâsının ve vüzerasının ha siyyetlerini - kıracak bir takım zevzekliklere heves edip eğle- nirmiş. Meselâ koç ve horoz dö- ğüştürür, galib gelen Koçların ve horozların boyunlarına birin- ci rütbeden elmaslı nişanl-r tak- tırırmış. Etrafında bulunan bir sürü mabeyinciler ve devlet ricali mutlaka bu divanelikleri alkış- larlar ve türlü türlü dalkavuk- luklarla nükteperdazlık hünerin. de birbirleriyle yarışırlar ve ih- sanlar alırlarmış. Bunların ara: sında büyük şairlerimizden, Av- rupaya kaçan ilk jön Türkteri- 'n Ziya Paşa da vardı; ha tâ padişah bir boş testiye nişa: alıp da kurşun atınca vurama- mış ve bu muvaffakıyyetsizli- ğinden mahcub olduğundan do- layı fevkalâde — gazebe gelmiş; hemen Ziya Paşa, kurşun kuale- miyle gu kıtayı —İrticalena— nazmedip padişaha okumuş, Çok Yazan : Octave Mirbeai Klara, sözünü tekzib eden bir sükünetle, — Feci!... Dedi. Cellâd, izah etu: — Bu, limanda çalışan seri bir amele idi... Mayledi!... Şüb- hesiz bu kadar güzel bir işe lü- yık değildi... İngilizlerden bir çuval pirinç çalmış... Yalnız o- muzlarında iki düğme gibi nok- ta ile tutan bütün derisini yüz- Gükten sonra onu yürümeğe ic- bar ettim... Mayledi!... Kah!... Kah!... Kah!... Güzel fikir de- ğil mi? Ha!... İnsanın gülmeden katılacağı geliyordu... Üzerinde sanki... Bu pelerinli paltolara nasıl diyorsunuz?... Ha vet... Bir (Makferlan) vardı..; Köpek, bütün hayatında ne bu kadar güzel giyinmiş ne de bu kadar mahir bir terzinin Jütfu- u na uğramıştı... Fakat kemikle- ri o kadar sertti ki desteremin dişleri bozuldu... O güzel desto remin... Bakın! Desterenin dişleri arasında yağlı ve beyazımsı bir şey kal- mıştı... Neş'eli adam bunu bir fiske ile çimenliğe, mini mini içeklerin arasına doğru gönde- rerek Bir ilik parçası!... Mayle- ledi... Burada arar mısın? Ve başını sallıyarak ilâve et tir di Böyle geyler her vakit olu- v Çünkü biz, hemen da'ma avam tabakası ile çalışıyoruz. Sonra sâkin bir memnuni, le; — Vallahi h bir gey oldu... Bir erkeği kı dın yaptım... Hah!... Hah! Hah!.., Aldanmamak kabil de- yor t Dün pek merak- çeviren Bildi... Ben bile aldandım... Ya rın eğer cinler bu darağacında bir kadın ihsan ederlerse... Onu erkek yapacağım... Bu öteki ka dar kolay değil!... Hah!.. Hah!.. Yeni bir kahkaha gayreti ile üç gabgablı gerdanı, boynunun kıvrımları, gişman karnı hep birden pelte gibi titredile O zaman kahkaha göz yaşları le rı akan lerin, yarıkların arasında kızıl 've kavisli bir tek çizgi, ağzının sol köşesini, sağ göz kapakları- nan iltihak noktasına bağlıy du, ince ter damla! Temizlenmiş parlıyan destere yi kutuya koydu, kapadı. Kutu fevkalâde güzel ve san'atli idi. Üzerinde (Lak) mehtabin (Lotus) ları (Susam) ları gü müşlendirdiği bir gülün üzerin- : Refi” Cevad Uluna; de uçuşan bir kaz sürüsü res- medilmişti. Bu esnada, darağacının gölge işkencecinin üstüne âmüdi mor renkte bir çizgi koydu. Geveze adamcağı — Mayledi! dedi... Görüyor musunuz? Bizim bu san'atimiz- izel potişlerimiz, güzel i- pek işlemelerimiz, güzel (lak) resimlerimiz gibi— günden gü- ne mahvoluyor... Bugün artık hakikaten işkence nedir? Bilmi- 'oruz... Hakiki an'anelerini mu hafaza etmek için her türlü gay retime rağmen... İş başımdan aşıyor... Ben, yalnız başıma 0- nu inhitattan nasıl kurtarabili Ne yapayım?... Cellüd- ları, gimdi bilmem nereden top layıp getiriyorlar!... Artık ne imtihan, ne de müsabaka var!.. iltifat ve ihsanına nail olmu; Padişahım!. Sanma kâm vurmaz şunun, Mahı çâk eyler ğin girse Mihrin koynuna, Satveti şâhâneden biçare testi havfedüb Belki kurşun işlemez bir nüsha takmış boynu: Padişah böyle dalkavuklarla sadrâzam Xfh- mud Nedim Paşa onun her e eğlenedursun, £ | matlarından biri olan Genzral Ignatiev vasıtasıyla tedarik e- dermiş, Mahmud Nedim Pa: siyasetini — lervik olduğu kendi zamanında o kadar dile Güşmüş bir hakikat idi ki, rakib- anın Ru: leri kendisini (Mahmud Ne mof) diye teşhir etmişlerdi Kendisi hayli mühim hizmsetler de bulunmuş ve çabuk terâkki etmiş zeki adamlardandı.. Dek- taşiydi, keyif ehli bir matery list idi. Hayat hakkındaki iti- Yadımı —bir beyit İle nazmen- © kadar İyi ifade etmişti ki o pek meşhur olup kalmıştır: Tefekkür etmeli de bu cihana bir gelişi Gidermeli kederi, bakmalı safa- ya kişi İyi, fakat bu adamın padişaha karşı aşırı derecede - zilleti, ve divanece ef'alins karşı her hare- ketini beğenmesi ve alkışlaması, hususiyle israfatına mani olmı- ya çalışacağına onun keyfine hizmetle teveccühünü kazan- mrak için Rusya politikasım ter- vice âlet olması, Sultan Azizin bal'ini icabettiren siyasi entri- kalara ve gizli tertibata meydan açmış ve hal'inden sonra da ha- yatının heder olmasiyle netice- lenmiştir. Fakat o kadarla felâ ket silsilesi hitmemiş, bütün bu feci vukuata ve onu hazırlıyan cenebi entrikalarına şahid olan Sultan Hamidin döhire de per- söcusalon yâni vesvese hastalı ğina uğramasına, Sultan Mut. dın deli olmasına ve daha yarım asır devam eden dahili, harici uygunsuzluklara — sebeb olmuş- tur. Şimdi, can korkusu yüzün- den deli Sultan İbrahime son de recelerde müdahene eden Su tanzade Mehmed Paşanın padi- şahına ve devletine yapmış ol- Cuğu fenalığın tamamiyle Mah- mud Nedim Paşanın fenalığı ne- vinden olduğunu ve ayni netice- yi verdiğini göreceğiz. Sultanzade Serdar Mehmcd Paşa, Sadrâzam Kara Mustafa Paşanın Sultan İbrahim emi:yle feci bir surette sokak ortasında boğdurulması üzerine Şanıdan İstanbula davet olunup sudrâ- zam nasbolunmuştu. Kara Mu: tafa Paşa Cinci Hocanın entri kası ve Hanya fâtihi Yusuf ?a- şanın ve Yeniçeri Ağalarının yardımıyla başı belâya uğramış ve itlâf edilmişti. Yeni sudrâ- zam Mehmed Paşa, Naimanın dediği gibi nazik tabiatlı, çelebi meşrebli, rahata alışmış rind ve kallaş ve ayyar ve ayyaş bir şe- hir oğlanı idi. Çok korkak v canını sever bir adamdı. Selefi- nin ne kadar feci ve rezil bir. surette boğdurulduğunu öğren- miş ve Cinci Hocaya pek hür- metkâr davranmak — ve padişu- ha aşırı derecede müdahene e- p her dediğini alkışlamak po- litikasını meslek ittihaz etiniye (Devamı 8. 5, Sü. 6 da) İntihabı terviç ettiren yalnız hatır ve himaye... Hem de ne, intihab! Bilseniz!... Adeta reza- let!... Evvelden bu mühim va- zifeler anatomi ilmini iyi bile adamlara, yahut fıtri dehâsı o-) lan, yahud da tecrübesi, hattâ diplomasi olanlara — vereliyor- du!... Bugün... Nerede? En ufak kunduracı bu şerefli ve güç mevkil işgal edebilir. Artık mertebe mertebe ileci lemek yahud an'ane diye bir gey kalmadı! Hepsi bitti.. Bir teşkilâtsızlık devri yaşıyoruz. Mayledi, Çinde tefessüh eden bir şey var.. Derin derin içini çekti ve bi- z» kıpkırmızı ellerini, yanında otların üstünde parlıyan âletle. ri göstererek: — Böyle olmakla beraber paymâl edilen haysiyet ve Be- refimizi kaldırmak için, siz de görüyorsunuz, elimden geldiği kadar uğraşıyorum.. Zira ben eskı bir muhafazakârım.. uz laşmaz bir nasyonlistim.. Me deniyet bahanesile Avrupalıla- rın bilhassa İngilizlerin bize ge- tirdikleri bu yeni moda şeyler- den nefret ederim... Mayledi (Devamı var) afatıa ve o asrın en zeki diplo-| “Kanun-u Esasi,, nasıl | İ | ayaklandırmışlar, 'a para, cebhane, silâh ve ge- veral Çernayel — kumandasında gönüllü asker — göndermişlerdi fakat muharebe Türklerin lehi- ne neticelenince doğrudan doğ- | raya karb ilânına hazırlanıyor- lardı. Hakikatte Ruslar Slavları silâhlandırıp — ayaklandırıyor; | Türk hükümeti asayişi | mak için harekete geçli mi mazlam gibi göstererek ve hâmi rolü takmarak - bücama geçiyordu. Bu usulü Rasya 1700 senesindenberi Türkiye aleyh yapıldı 16 da Ruslar Sirbas tan'ı Türkler aley'tine Tini iera edermiş, ve isı ne kullanıyordu ve bugün de | üzım olan parayı da —istikraz| komünist olmyan bütün mem- suretiyle— o zamanın Rus se-| Jeketler al mür racaat ediyor. | — Batı devletleri Türkiye ile Rusya arasında bir harb ne geçmek için o zamanki pa: sah Sultan — Hamid'e tab'ası mun mal ve can emniyetini koru- yacak slahatı yapmasını ihtar ediyorlardı. Midhad pasa daha ileri gidiyor, padişahın mut!ak otoritesine son vererek milletin etini kurmak istiyordu. den Meşrus tiyet idaresini kuracağına söz almıştı. Rusya ile Türkiye arasındakt ihtilâfı halletmek üzere İst bulda Rusya, Almanya, İta Avusturya, İngiltere, Fransa, 'Türkiye murahhaslarından mü- rekkeb bir konferans toplandı. şer taraftan sadrüzam Rüş- dü paşa, evvelce Midhat paşa- nın hazırlamış olduğu kamın-u in- Esasi — Anayasa» projes celiyerek son şeklini vermek ü- zere bir. komisyon kurmuştu. Bu komisyonda yüksek mülki memurlarından on altı lüşi, ho- calardan on kişi, ordudan lerik rütbesinde iki kişi vardı. Müle« tin mukadderatını ve Millet Mec lisinin salâhiyet ve vazifelerini tayin edecek olan Anayasanın kükümet tarafından teşlül ci len bir komisyonda hazırlanma 51 ilk sakatlıktı; hakikatte Ana yasanın sadece bunu - hazırla- kamak maksadile millet tarafın- dan seçilen murahhaslardan mü rekkeb bir müessisan meelisi ta rafından tesbiti gerekirdi. Komisyon — Midhat projesi üzerinde uzun uzadıya münakaşalar yaptı; bazı kesım- larını genişletti, bazı kasunları- mt daralttı. Ekim © kadar ilerlemişti ki Hariciye Nanırı Safvet paşa büyük dev- letlerin elçilerine, Âyan ve Me- busan — Meclislerinin - yakındu toplanacaklarını bildirdi. Komisyon «Kanun-u Esasi yi 140 madde üzerine tamamlı- dı. Bir akşam kabine Miğhat pa #anın konağında toplanarak son dela tetkikten geçirdi. Sadrâ- zam Rüştü paşa ihtiyar ve h miyetli bir adamdı, fakat <Mül letin hâkimiyeti» fikrini, padi- şahın salâhiyetlerinin gayet da- raltılmasını kabul edemiyordu; zamana uygun bir siyasi görüş ve anlayış sahibi değildi; bunun için bir çok maddelere itiraz et- di; neticede maddelerin saşısı 119 oldu. Proje saraya gönde- rildi, bir defa Saltan Hamid göz den geçirdi;. tashihler yaptı, hükümdarlık haklarını tehdit e- den bazı maddeleri değiştirdi, dilediği zaman meclisi dağıtmak ve istibdadını kurabilmek içim de meşhur 118 üncü maddeyi i- lâve etti; bu maddeye göre pa- dişalı fevkalâde zamanlarda Meb'usan Meclisini müddetsi olarak tatil edebilecekti. Rüşdü paşa İstifa etti, Mid- hat paşa sadrâzam oldu; büyük devletlerin murahhasları 23 A- ralıkta Tersanede toplandılar. Birdenbire toplar atıldı ve Meş- ratiyet ilân olundu. Böylece hü-, kümet, yalnız Slavlara ve Haris-, tiyanlara değil bütün Osmanlı | pacanıa teb'asına hürriyet - verildiğini bildiriyordu. Abdülhamid batı - devletleri- nin teveccühünü kazanmak ve Rusya aleyhino yardımlarım sağlamak için Meşratiyeti ilân etmişti. 1839 senesindenberi bu hep böyle olmuştur. Nitekim son Demokrasi hareketlerimiz de Rus baskısı karşısında batı Demokrasilerinin güvenini ka - zanmak maksadile yapılıyor? yoksa eski hal devam ederdi. Kadircan KAFLI P UN OCAK 1919 Kumi Kevvel 1354 Kasım: 56 Güneş Öğle 12 *İkindi M Akşam — 16 00 Yatsı 18 3 İmsük 5 49 eee —— — aai