22 TEMMEZ 1941 F — Hergeleci de yenerse Kan Guralıyı ortada üç galip kalır 0- yakit... MK op — Bu olur O va- bir güreş n: — O vakit kuraya dökülür — Tosunu güreşten çekmek; Kizılcalı ile Hergeleciyi başba- ga bırakmak ta olur. — O da olur.. — Tosun, yoruldum diye gü- reşi bırakıp çekilebilir.. — Ne olursa Hergeleciye 0- lur o vakit.. — E başka çare yok:— Büyük ortayı- Hergelecinin- kurtarması daha muvafıktır. K Dodi. Ezerçeli ve Torlaklı ağalar da bu sözlere kulak misafiri ol- muşlardı' Onlar da Hergelecinin: büyük orta finalına kalması ta raftarı idiler. Ağalardan biri: — Usta, Tosun Kizılcalı ile güreşi çıkaramaz.. Deyince, Hafız: — Yahu, daha ortada fol yok yumurta- yok.. Kendi kendimi-| ze gelin güvey oluyoruz. Ağa, mukabele etti: ' — Farzediniz ki, üç ki: mşı lediğiniz gibi ortada- galip kal sın ve bunlar-da İbram ile To - — gün ve Kızlcalı olsun. Kura ı,ı tılır-da - Kızılcalı Hergeteciye: — düşerse, Ve Hergeleci ikinci Hasmr olan Kizılcalıyrda ye -| merse sonva bir kere 96 son o- larak Tosunla mı güreşecek? — Eh! Böyle-olması - lâzıma- dir. ! fi H'eı—gdncıye günak - değil| ni misin Tosun da! Hergeleciyi yorgunıuguaum istifade mağlüp etsin7. ; — — Olur ya?. Pehlivanlık İ ba ) — Doğrusu usta biz buna:ra- b | T olamayız.. — Neyapalim?..? — Eğer, böyle dediğiniz-gibi! olursa.. O vakit Tosun meşdan: dân çekilsin.. — Bakalım çekilir mi?” — | — Siz ustasmız, emredersi- niz çekilir:. — Ben, ıı-ı'âı!ımııyeımfi Colürum.. yapamam. Siz söylemezseniz. biz söy- leriz.. Cazgır da ayni- fikirde - idi: Hergelecinin bu kadar güreşi ta | 5 biliyordu. Eğer| kurada Tosm teke-kalıp” galibi. beklerse kazançla olması y—J de doksan idi. — — — < Hafiza Bitahen : — Usta, ağaların söyledik- leri doğrudur. — Hiç de-doğru değil.. — İs- — terçırağımolsan, ister olmasın.| O Hak mi bu?. ; — İyi amma' İBram ezilecek. w — Ezilebilir.. Pehlivanliktir- — bur. Onu da meydandan çıkar - — mağa uğraşsın. H — Ben de ağalar tarafında. | — yam. Eğer dediğimiz gibi olurs. -— —a ben de Tosuna güreşi- bırak- < masımi - söyliyeceğim. —— Dedi. Bu lâflar olurken.. "Tosunun hasmı pes etmişti. 'Tosum has-, minı küntelemişti. — Aşırırken — pes etmişti. | Tosun, güreşi kazanıp yerine| — geldi. Ustasının elini öptü. Fa-| Sat ortada bir durgunluk oldu-. — ğumu sezdi. Ağaların köylülerim Yazan: M. Sami Karayel | geleci hasmını kucakladı ve-ga- Hergeleci İbrahim nun olmuştu. Er meydanı baş-| ka yerdi. Orada, ustalık çırak- lhk düşünülemezdi. Cazgır Tosunun bu sözlerine | fena halde içerledi. Lâfa karı- şarak: | — Tosun, demek sen kurada tek kalmış-olsan meydamı Her- geleciye hirakıp çekilmezsin. Yör le mi?! | — Usta, neden çekileyim?. | Ben pehlivan değil miyim? —| — Pehliyansın amma; mey -. | | ? danı İbrama bırakman lüzrm- dar?. — Neden?: — O, ne de olsa “ustan demektir. — Olsun.. — Hakkı var, sende.. ayıp - tır: Meydanı ona birake çekil!. — Bön bırakmam!. Meyda- n bırakıp çekilmek karılıktır. Dedi. Cazgir da- susmuştu; şaşır” - mıştı, ne diyeceğini bilmemişti. Deli Hafız hiç ses çıkarmıyor - dü. Tosun ustasının: huyunu bili- yardu. | O da böyle şey istemezdi: ve böyle: bir teklifte bulunmaz- dı. Hattâ, çok izzeti nefis: sahi> bi olan Hergeleci de böyle tek- lifte bulunmazdı. Ortalıkta bir: sükünet - hâsıl olmuştu. Herkes. Tösuna: hain hain bakıyordu: ve onu nankör lükle itham ediyordu. Nihayet; Tösun dayanama - du Ustasma dönerek: ı — Usta; bak bunlar'ne söylü: yozlar?! senin yarı vet! — Sen; ne dersin usta?: — Oğlum- burası: er- meyda- nı.. Buradaz ustahık çıraklık yol tur.. meydam bırakılmaz.; — Usta işte ben de öyle söy- lüyordum.. — Doğru: söylüyorsun?. — Karr gibi meydâm bırakıp nasıl: çekileyim ?. — Olmaz.. Arkadaşlık. başka. meydan Başka : — Ben'de öyle söylüyorum. | Dedi. Bü.sırada ahali yerinden fir> lamıştı. Hergeleci; hasmını al- mış, çaprazdam götürüyordu. Hergeleci: öyle- sürüyordu- ki, dişlerini- sıkmış; takallüs etmiş, bir anda hasmım eengpel- leyip sırtı üstü yene vurmak is-| tiyordu. Hergelecinin tutuşu” tehlikeli olduğu görülüyordu. Çaprazı sürdü, ve kazan dibine beş adım- kala ve ustasımn önünde bir , çengel yetiştirip hasmımı- sırtı üstü yere vurdu. Kandiralı yenilmişti. Hem de gok fena mağlüp olrmuştu. Her- Tip: temennası çakarak meydan- dan uzaklaştı. Hergeleci, ustasının — yanına, —’eldi ini öptü, oturdu. Orta-| en lâflardan haberdar degıldı | Fakat köylüler arasında bir: durgunluk olduğunu sezmişti: | | | TEKAREN TATELEDK T RERER S SAA BETENERD LT LAT DA S g—— HİKÂYE Hi gp — — Babamın bu kadar cesare- ti vardı. Bir: kaç senedir, senede O Saratı asıktı. Ağalardan biri çok geçmeden © Tosuna sordu: | — — Tosun. Kızılcali ve Her- — geleci de galip gelirse üçünüz | neydanda kalacaksınız değil ni? .. | | — —O vakit ne olacak?. | — Kura atacaklar.. Kim tek salırsa bekliyecek galibi.. — Ya, sen tek kalırsan?. — İyi"ya, ben de galibi bek- liyeceğim -ve. güreşeceğim.. — Ya, Hergeleci-galip gelir- se?.. | | | | | — İyi ya, onunla kozumuzu | oay edeceğiz.. | Deyince, ağa, fena halde si- | airlendi v — Hiç iki arkadaş. biribiri- ne döşer mi?.. — Bu er meydanıdır.. tir.. arkadaşlık.. babalık yok bur. —- Öyle amma, İbram ayni birrayını Londro civarındaki dolttor Jenkinsin kiliniğinde ve- çiriyordu. — Biliyorsunuz ki bu küçük hastahanede bu kabil has talar tedavi olunur. Babam bu fena zehri canı istediği ve daya- namıyacağını — anladığı zaman doktor Jenkinsin hastahanesine gider, ve morfini unutarak ira- desi tamam olarak dönerdi. İş- te bir kaç hafta evvel de, — bir senedir gitmediği hastahaneye gitmek ihtiyacını hissetti. Has. tahaneye kadar beraber gittik . Gittiği gündem itibaren babam - dan muntazaman mektup alı - W yordum, mektuplarında her gün | güreş î zamanda senin ustan da demek| ür. — Ne olursa olsun, ben gü: ceş tutarım.. Deli Hafız, hiç ses çıkarmı- yordu. Yalnız dinliyordu. O, Tosunun böyle cevap vermesi- ne kızacağı yerde bilâkis mem- | dirdiler. Şu halde | biraz daha iyil yakında | çıkacağını yazı Son mek- tubu geçen yımar gelmişti. Pazartesi sabahı eve dön yazıyordu. Ve trenle gel için otomobilimizi göndermemi derilâve ediyordu. Pazartesi günü saat ikiye kadar gelmedi. Doktor Jenkin- sin hastahanesine telefon et- tim. Babamın sabah saat 11 de Londraya hareket ettiğini bil- öğle yeme- ğinde evde bulunması lâzımdı. Akşama kadar bekledim... Hiç bir haber çıkmadı. O vakit has- tahaneye kendim gitmeğe karar verdim. Otomobile atlıyarak kli niz yok mu idi? | birakıp çıkamazdı. Arr e-ika Avrupaya 5i mn! Tosun haklı idi. Güreşti bu... Evet, görünüşte ve vaziyete n zaran Tosun haksız gibi görül bilirdi. dı. Ne olursa olsun — meyi Hergeleci de pehlivan oğlu pehlivan oldu- ğundan kat'iyen Tosuna hak verebilirdi. Nitekim de veri Ve, güreşicabı da bu idi. ve alı Zaten Hasmını bi- İnatçı hasmı - bittiği pesetmiyordu. Lâkin, çok sürmedi. Kızılcalı, altına aldı ve bir paça kla astı. Artık gidiyor -| K hayet pes etmeğe mec-| r oldür. Ortada» galipler; mağlüplar muştu. Hergeleci, Tosun; a büyük ortayı ayırd etmek içinm meydanda. kalmış - lardı. Gükreşı karan ltırana — olduğu- mdı. Ki- | ice yerine ioin o gün bitmesi zileser. güreşi bit geldi. © da yorulmuştu. Tosun, ve Hergeleci epeyce | dinlemniş- bulünuyorlardı. Kı- zılcalmın dâ yarım saate kadar enmesi- lâzımdı. ger, meydana çıktı. Davul ve zurnaları işaret edip sustur- duktan sonra: — Basaltına güreşecekler ka- zan dibine! DNiyı Şırdı. Ve, sözlerine şun- Laı da ilâve etti: ?—ZER SABAR ÇArisası var) | ünrencdi mi dersiniz! (Baş. tarafı- 3- ümcü cayfada) | miyoruz: Hayır; — başta devlet. reisi Bay Roosevelt. bulunduğu halda salükiyetli. ve-mesltliyetli Amerikan hükümet adamları - | mınateş püskürmelerine çoktan alıştık. Ancak Birleşik Ameri- kanın harbe bilfil - müdahalesi bizce bir zaman işidir. Ve o za- man gelince, tıpkı bir numaralı Cihan Harbinde olduğu gibi, A-' merika cidale atilacaktır. | Bize yeni dünyanın, ateşler" içinde yanmakta olan eski dün - yaya imrendii İâmetler minimini Amerika hü-! l | süzmelleri aküamük sön zemetş| larda baş gösteren — Harbeuluk | temayülleridir. Bir müddet' evvel Peru ile Ekvatör — arasında — bilfiil| harp braşlamıştı. — Bu. cahil| henüz tamaamiyle bertaraf edil. Mmemiş ve ihtilâf bir pamuk ipli- ğine bağlanmak — suretiyle güç belâ hallolünabilmişken Bolivya da bir isyan çıktığını ve bu mem | | lekette örfi idarenin ilân edilmiş bulunduğumu kaber- aliyoruz. —| Merkezi ve cenubi Amerika - nin minimini Hükümetlerinde için icin Kaynayam bir mücadele hevesini işrap eden- Bu tezahüre | ler muhakkak ki dedelerimizin: KORKU EVİ niğe gittim, doktor Jenkins altı ay evvel öldü,, dedikleri zaman hayretten bir feryad koparmı- şım Dik sordu — Öldüğünden sizin haberi- — Hayır.. İlk defa duyuyor- dum, — Babanız Mister Fergüson da o hastahanede idi. Mektup- larında size doktoru öldüğünü yazmadı mı? — Hayır söylemedi, zaten işin garibi il mi? Ba- bam hastahan tmeden ev- vel bir oda bazırlanması için telefon etmişti, o vakit kendisi- ne doktorun ölümünden bahset- memişlerdi. Bahsetmediklerine eminim, r bahsetmiş olsalar- dı, muhakkak o da bana söyler- di Dik küçük defterine bazı şey ler yazıyordu. Biroz düşünmek için durdu. — Hayret, diye mırıldandı, Lütfen devam ediniz madmazel Diyana — Nerede kalmıştım.. Evet, doktor Jenkinsin ölümünü duy- duktan sonra, yerine geçen Goktorla. konuşmak - istediğimi göyledim, Beni doktor Hendri- kat, nihayet o da pehlivan- | | Tarık, | | | | | | 2— Yusuf! W | | | | SPOR Sarıyer halkevi- nin yüzme yarışları Montreux zaferi ıh!:wıxnlc dün Beyazpark yüzme havu- vuzunda 'er Halkevi tara- muvafi hareketleri ından tertip edilen kıyetli su sporları yapılmıştır. Kalabalık bir seyirci kütlesi ta rafından- takip edilen yarıslar rılmıştır 50 metre kurbağlama: 1 —| Cevdet, 2 — Ferruh: 100 'bayrak: 1 — Seyhan, İsmet, İbrahim, Demir. Atlamalar: Çelik, 2 — Seyhan. W Büyükler: 100 mette serbest: 1 — Noe- den, 2 — Yusuf. 100 metre srrtüstü: 1 — Bur- han; 2 — Tarık. 200 metre serbest: 1 — Nec- det, 2 — Yusuf, 200 metre kurbağlaama: 1— 2 — Burhan, 400 serbest: 1 — Needet , 4>ç100' bayrak: 1 — Necdet, Yüsuf, Tarık, Seyhan. Atlamalar: Kule: han, 2:— Ziya: Tramplen: 1 — Mahir, 2 — Necdi 1 — Bur- |Lkerlik işteri | Üsküdar askerl'k şubesinden Üsküdar Askerilk şubesinde kayıtlı ve derece üzerinden harp majülü subay: ve erat ile şelrit yetimlerine 941 mali yılr bey'i- ye ikramiyesinin tevziatına 22 temmuz 91 Salı- günündem iti- baren aşağıda yazılı tarili ve| günlerde: askerlik şubesinde-baş!| lanacaktır. İzdiham ve karışık - lığı mucip-olmamak üzere ıuu!ıî kak sabiplerinin gününde mü -| racant. etmeleri; ve- iyice- kâğit üzerine çıkarılmış: dört adet ve-| ika, fotoğrafı ilhramiye tevzi| cüzdant resmü! senet ve raporla-| rmı ve nüfüs:küviyet cüzdanlar | rım- da: birlikte getirmeleri: ilâm olunur; Şehit. yetimlerine: 22 Tem - mmız 91 Sali ve 24 Temmuz| 941 Perşembe günleri. | Subaylara: 29 Temmuz 941 Prata: 31 Temmuz 941 Per sembe, — Akacak Kan damarda dur: | maz! diye tavsif ettikleri bir ruhi hâletin mahsulüdür. Zaten bir iddiaya göre Harp- ler de, büyük: hastalatıldar gi- bi, sari imişler: Bu iddiada bu- | lunanlar delil olarak da mukad- | des ittifakı: Nâpolyonum harp -| lerini ve- bir- mumarali * Cihan: Harbini ileriye sürüyorlar: — | Amerika kıtasının geçirmekte olduğu-ispazmozlara bakılacak olursa- harbin sazi bir hastalık | olduğuna; hak: vermek lâzım ge| liyor: Tasrt enctmint hayzeylesin A. €. SARAÇOĞLU! | kin yanına çıkardilâr — Bü doktor Hendtik nasıl bir adam b latayım Bil- me mki. Garip, he uyandı- ran bir insan.. Hâlâ Koyu renk li gözlerile bana derin derin baktığını hatirliyorum. — Beni gayet nazigâne bir surette kar- şıladığı halde; âdeta korktum — Peki.. ba size neler söyledi? — Telefonda söylenenleri ay- nen tekrar etti. Babam öğleden evvel saat Tİ de - reket etmişti. Odasma ç: bakıcılar da ayni şeyi s 'a döktor Hendrik ı Hastahaneden - çı- ladığı defteri gös- bamın kendi tündeki rdüm. hakkında z (Pazartesi) kelir — Buna emin misir — Hem de fazlasile mın yazısını tanırım. — O hastahanede iken de len mektuplar kendi yazısile mi yazılmıştı? — Evet, buna da eminim. — Peki, doktor Hendrik daha neler dedi? — Kendi kanaatince babamın Baba- DÜNYA HARBİ [(VENI SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI | Çanakkale önünde çeliğe sından evrel yitk İngili k lerinin Ar dan sa ip ederek. şimale doğru ini haber aldı. Biraz da ouca b rcok kuvvetlerin de 'a körfezine çıkarıldığı bil - dirildi. Maydostaki iki ihtiyat | Türk firk: fiasımı takviye emrini aldılar. Bu kuvvetler muhakkak ertesi gün harekete geçmiş bulunmalı idiler. Sovla koyu harekâtı br baskın backını göstermekle be- raber buna karşı evvelden pek fi hazırlıklı bulunmak da makul değildi. Taarruzun ge nişliğini kim takdir edebilirdi? Kimse bir şey bilmiyordu. Fa kal mühacimim kuvveti ne o- lursa olsun, orada Kireçtepe rıs tı, Anafartalar ve İsmailoğlu tepe arasında bir Gelibolu jan- darma taburu, bir tabur Bursa jandarması, 31 inci alay ve 20 top vardı. Cenuptan hiçbir yar- dımcı kuvvet gelemezdi; çünk hepsi harp hattına sürül lerdi. Liman Fon Sanders yine 26 Nisandaki gibi hareket etti: Bo' layırdaki 7 inci ve 12 inci fırka- ları Sovla koyuna — yolladı ve Asya sahilindeki bütün kuvvet- leri Geliboluda topladı. Böş kaları hatlar Bir kere dâha hem Asya sahili, hem hayati Bölayır battı bom- boş kalmıştı. Her türlü yeni ihraç hareketlerine hazırdı. Al- man kumandanı hatıratında: “İkinci defa olarak Sarosi körfezi şimalinde ve Asya kı- yılarında kıtaattan eser kalma- mıştı. Bütün bu sahilleri üç ta- burla birkaç batarya müdafaa ediyordu.., Demektedir. 7 inci ve 12 inci fırkalâra hareket emri T Ağus- tos sabahı saat. 340 ve 8.30da vwerilmiştir. Her ikisi de Bola- yır civarında cenuba doğru, ya| Tımada: uzunluğunda giden iki yolu takip etmişlerdir. Oradan! Sovla koyuna kadar 48 kilomet relik bir mesale vardı. Bu hesapla Leyman Fön San: ders, ihraç edilen kıt'alara kar- şı 8 Ağustos gecesinden evvel, ciddi bir kuvvet çıkaramıyaca- Zinı ve 9 Ağustos sabahından' evvel mukabil taarruz yapamı-' yacağını tahmin ediyordu. T A- ğustos sabahı. Britanya ihraç| kuvvetlerinin ehemmiyeti anla- şılmıştı. İngiliz filosu koyu i: gal ediyor, topları tepeleri ğüyor, karınca gibi İngiliz kıt- aları sahile çıkarılarak biribiri ni müteakıp dalgalar halinde toplanıyordu. Şiraalde 7 inci ve 12 inci Türk. fırkaları 16 1ncı kolorduyu teşkil ederek yü meye başlamışlardı. Bu 16 ıncı kolordu Fevzi Be- yin kumandâsr altında idi. (Mâ- reşal Fevzi Çakmak) O gün öğleden sonra Fevzi' Böy Leyman Fon Sandersin tan - ast ane! terkedi tama- men iyi olmadiğinı söyledi. Ba- bam esabiy rip imiş. Dokti in çok 18 rar € akat Dabam mutla ka I a gitmeği istemiş, Hastal kendi — arzusile 'eldiğ nesinı meâni olamamışlar... Doktor ar ba al vaziy gitme - ir bulira- bir hareket dersiniz mat- m. Bâbam has n di ankinden olür da em de te- tüyorum yorum. ümkün olduğu & dim. Pol di kendimn rlac meseleyi Bün - babamın herkesten sakladığı bir işi ben aktı bu yacaklardı. Sarıbayırın müda- | , dafan eden kuvvetler akşarmüs- nüracaat et- — Yazanı — V.Çörçil 178 Haydetini uyandıran bir haber| verdi: ümri altındaki iki fırka, o gün iki misli yol yürüyerek va| racağı yere, Anafartanın şarkı- na varacaktı. Anafartada Mustafa Kemalbey Fakat İsmail oğlu tepede| Bursa jandarmasile 2 ve 31 in-| ci taburlardan 400 kişi, Kirec-| tepe sırtında Gelibolu. jandar- ma taburundan 300 kişi kalmış tı. Bu iki nokta arasında başka asker yoktu. Kavak ve Teke te- pelerinde Aasker kalmamıştı. Bu mıntakalardaki bütün Türk topları, yalnız birisi müstesna geriye çekilmişti. 16 mer kolor- dü bitkin bir halde sahte hare- Kâta gelmişti ve 9 Ağustos sa- bahından evvel her bangi - bir faarruza geçmesi mümkün ol- madığı anlaşılmıştı. O ateşle bütün Türk impara-| torluğunun — taihi, ismini © za- mana kadar işitmiş olduğumuz| ve o zamandan bugüne kadar| işitmekte bulunduğumuz bir za- | bite havale olundu. Leyman Fon Sanders Hatıratının bu nokta- sında diyor ki: “O akşam, Anafarta ve hava»| kisi bütün kuvvetlerinin kuman danlığını 19 uncu fırka kuman- danı Mustafa Kemal Beye tevdi | ettim.,, Şimdi tekrar İngilizler tara- fina, Anzak ve Sarıbayır Hava- | disine gelelim: General Birdvord Kataları 7 Ağustos gününü, te- cemmü, istirahat ve ertesi gün şafakla beraber başlıyacak- ta- arruza hazırlıkla geçirdiler. Te- pelere varmak — için geçilmesi icap'eden yolun üçte ikisi kaza- mılmışti. Fakat bü tepeleri mü- tü üç bisli artmış bulunuyordu: Çetin muharebeler Anzakların — ilerleyişi: fakla — beraber — bvaşladı. Sağ ve merkez kolları Haşladı. Sağ ve merkez- kolları | Cönk bayıra doğru hücum etti-, Ter, sol cenahta- hareket edem kol, daha şimaldeki- hendeğe, Koca Çimen tepeden ayrılan bir sırta saldırdı. Mücadele pek çetin oldu ve üç güm durmadan ayni” şiddetle devam etti. Sağ- daki kol -ki Yeni Zelandalılar- dan mürekkepti. Conk bayırın garbi cenubisindeki esaslı mev- zü-ele geçirerek tepeye yerleşti. Fakat merkez ve sol cenah Sov- şa- nasıl her duyuzabilirdim . Şunu da yim, bu. işin du- yulavağından o kadar korkuyor dum- ki, size gelirken bile şofö- rüm görmesin diye, otobüsle geldim. nliyorum... Fakat baba- ter Fergüşonun işine gı hastahaneye kendisinden niz. lelim. gitt hi up almadınız mm? iç).. Hastahaneden dö- nüşümden sonra, bana iki asır kadar uzun ve & n iki gün bekledim. Nihayet dün akşam fazla b . Kendisine bamın sev k her şeyi b Dik dedi. İy ünden - tezi um. Ba bir şeyi de haber veri- güşon, Bugi ya Jeleye başit izi veriniz öğrenirsem size a kalkmıştı. Göz- rliyordu. rim mis- olacaksı- Jeğilim!. ba- isiniz? | kası var | karşı imanın zZaferi la koyundan takviye kıtaati gelmediğinden mühim terakkiler kaydediliyordu. Geçen bu kan - h boğuşmayı biraz süküna kalb ediyordu. Bu sırada taze Türk müdafaa kuvvetleri geldiği hal- de taarruz vaziyetinde olan ta- raf, bilâkis toprağın gösterd-i ği müşkülâttan ve susuzluktan dolayı takviye alamıyordu. 9 Ağustosda taarruz bir gün evvelki şiddetle tekerrür - etti. Anzaklar sağ cenahta Conk ba- yırında tutundular. Solda © tepesine —hücum — ettiler.Mer- kezde bu iki cenah arasında Muvasalayı temine çalışarak bunları birbirinden' ayıran Mer- kep sırtını. işgal ettiler. Bu harekâta ordunun ve donanma- nın- bütün toplarının - ateşi te- kaddüm etmişti. Bir Mirala: ın yerinde yazdığı hâtıra Söl'! taraftaki: hücum — ka- ranlıktan ve arazinin ârızasın- dan dolayı geç kalarak © te- pesine karşı akâm kaldı. Bunun la beraber merkezde merkep sırtı ile Conk bayırı ve © tepe- | siarıasındaki mevziler işgal e- dildi. Ba hücumu yapan ve 89 ağustos gecesini harp hattında: geçiren” miralay Allanson, taar- ruzdan/8 saat sonra yazdiğı'ha tıratta diyor ki: itler-bizden yüz metre ileride idiler... Gece - esnasında kumandanlık- vazifesini gören erkâm harp zaBitindön bir me- saj aldım. Saat 445 den 515 geceye kadar filonun 791 râkım l1 tepeyi döğeceği bildiriliyordu. Sâat 515 de etrafımdaki kıta- larla bu tepeyi işgale menmr ediliyordum. 15 dakika — geçti. 'Topçunun homurtularla hazırlı- ği müthişti. Bize omud olan te- pe üzerimize yıkılır gibi ol- du. Bombardıman biter bitmez Hücuma kalkacak olursak tâbu tepeye- kadâr tırmanmamız icap: edeceğini anladım. Hemen et- rafımdaki” askerlerden bazıları- na çağırdüm ve onlara, beni elim de kırmızı bir bayrakla ileri'a- tılmış görünce bütün askerle- rin harekete geçmesi lâzım ge- leceğini söyledim. Saatim beşi yeyerek geciyordu. Ben ömrüm: de böyle-bir topçu hazırlığı gör- memiştim. Düşman siperleri tam isabetlerle alt üst edilmiş- ti. Saat beşi on sekiz geçtiği halde henüz top ateşi kesilme- mişti. Acaba saatim mi yanlışk tı? Samt beşi yirmi geçiyor. Sü- küt. Daha ziyade emin olmak için üç dâkika daha bekledim. Çünkü hareket edersem tehilke pek büyüktü. Sonra el ele vere- rek yürümeye başladık. Mükem mel manzara. “Tepede Türkler-bizi bekliyor larmış. Marşan kalbine bir sün- zü yiyerek düştü; öldü. fuharebe bana on: dakika bi geldi. Baş ba- e dişdişe, yum , tüfekleri, taban- urarak harb ediyorduk. Pürkleri çıkal ndi — kendime Juydum. Büt n anali bir netil ürdü myonlar 'tma bir göz-attım iğımı- görü- Yapılacak en iyi şey icatlerinde - takip et- 'nun üzerine Müydosa atıldık. daha ti nüz otuz metre aşağıs ya tiştik ki İngiliz filosu mo: i bize 12 pusluk altı € lar ve aramızda — müt- r-oldu. (Bu mermi- i ve kimin tarafm. anlaşılamamıştır. | ddak Hi. Oüsleri yüzünü