7 Temmuz 1941 Tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4

7 Temmuz 1941 tarihli Yeni Sabah Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

; | ı' | Yazan: Sami Karayel * — Helo hele. yoksa Aydoslu| dan mı koku aldın? Dedi. Deli Hafızın gözünden bir şey | kaçar mıydı?.. Usta olan Deli Hafız, ayni zavanda zeki bir adamdı da.. O da Aydosluyu be dâlı görmüştü. Bu sebeple Her- geleciyi deşmek istiyordu. Fakat Hergeleci cevap verdi: — Usta, bırak beni sen nasıl sördün Aydosluyu ?. B Fona pehlivan değil.. bak, Tosüna neler yapıyor?. — Görüyorum, — ters -geldi Tosuna.. — Öyle.. — Tosun güreş uyduramıya- cak ona usta!. — Ben de öyle görüyorum.. Kuvvetile güreşiyor. Aldanacak Tosun. — Üsta, ben onu daha kazan | dibinde sezdim.. — Aferin sana, pehilivan de- hasmını meydan yerinde kazan dibinde seçer — ve — Çok güzel güreşiyor... — EBe! İstanbullu bunlar.. — Aydos İstanbul demek mi: usta?. — Evet, Kartala yakın.. Ben, Kartala güreşe gitmiştim. Bili- rim orayı — İstanbul pehlivanları böyle usta mı olurlar?. — Evet, İstanbul pebilivan - ları ekseriyetle ustadır.. Mahir- dir.. Onlara güreş uydurmak güctür. Bak Tosunun girişleri- mi nasıl karşılıyor.. — Tosun, çıkaramıyacak bu- ae ortadan. — Sana kalacağa benziyor.. Dikkat et herifin güreşine bak nasıl giriyor?. — Üsta, her taraftan güreşe | giriyor.. — — Aferin, iyi dikkat ediyor - sun?. Sağdan, soldan, —göbek- ten güreşi değiştirivor. - Bizim| 'Tosun da deli dolu hareketlerile. hepi Hakikaten, Tosun, Aydostu- ya güreş uyduramamıştı. Güreş. başııyalı on beş dakika olmuş - tu. Bu esnada Aydoslu, Tasuna. bir şey yapamamış — idi amma, “güreşm seyri - gösteriyordu ki Aydostu, Tosundan çok - fazla pehlivandı. Tosun, kuvvet ve irilik zori- de hasmını — defedebiliyordu. Sonra, Hergeleciden öğrendi bir takım oyunlarla hasmını bu- dayabilip kendisini koruyabili - yordu. Hattâ, bir aralık Aydoslu, Te suna bir tek paça dalmıştı. To- sun, seri bir dönüşle paçasımı Tosun, hasmını kurt kapanı: na sokmuştu. Kurt kapanı ezici bir oyundu. Tosun hasmını ka- gırtlaklıyarak ezmeğe ve ndan da çevirmeğe çalı 'du. icadele müth.ştı. kadar kuvvet sar elinden gelse kıracaktı. Deli Hafız kıs kıs gülüyordu. Bir yandan da — İbrahimı, öldürecek herifi bel, — Öyle usta!.. Vallah Aydos Tunun kemikleri biribirine geç- miştir. — Zorla yemmek istiyor. — Usta, korkuyorum.. Herif bir taraftan kılçıklıyacak.. İki dirhemlik yerini bulup yenecek Tosumu.... — Öyle de gösteriyor.. Gör- müyor musun odun yarar gibi duruyor.. — Usta, şu Tosunun kuvve ti bende olsa ah!.. — Baka, somağa! O kuvvet. senin olsa bugünkü güreşimi ya Pabilir misin? — Neden yapamıyayım usta? — Oğlum. Ahlah her kulu ta- mam yaratmıyor.. Bir tarafını noksan yaratıryor.. — Usta! Hiç de böyle değil.. Aliçoya ne diyeceksir?. Kavas oğlu koca İbrahime ne mylıym— ceksin . — Oğlum, Allah bunları müs- tesna olurak yaratmış. — İyi ya usta!.. — Bu, Allah vergisi oğlum! — Usta! Ben kaç okkalık bir pehlivan olacağım dersin ”. — Şimdiden bilinmez.. — Şöyle, aşağı yukarı.. Tosun, liy — Sen, böyle yorulmadan gi-| dersen yetmiş beş seksen okka- lık bir pehlivan olursun?. — Çok az.. — Senin için az değil oğlum! — Hiç olmazsa, yüz okka ol- mak istiyorum.. — Olamaasın?. Bu kadar ça- buk ve cant tez adam yüz ok- ka olamaz.. — Yetmiş beş, seksen olrka ile ne yapılabilir?. — Çok şeyler.. Sen, peliliva- min okkasına değil, 2evherine bak.. İşte Tosun, bak Aydoslu- ya birşey yapabilyior mu? Dedi. Aydaslu, küvvetli -hasmmın elinden nihayet bir biçimine ge- tirerek kurt kapanını söküp kurtuldu ve İki dirhemlik yeri- ni de bulmuştu. Tıpkı biraz evvel Hergeleci - nin ustasına Böylediği gibi bir kılçıkla sırtı da yere vuruyor- Aydosluyu ezip | | | | | Hergeleci lbrahım | ati 3Ö * du. Bereket versin Tosun, ken- disini toparlayıp dört elli düs- tü ve süratle fırlıyarak ayağa kalktı ve ka öresi bür itişme sma T tatsız — olarak de ı ec yrdu. Aydı hasmını oyuna ge- tirmefe Çahsıyor, hasmı ise kuvvet zar yunları bozuyor ve güreş böyle bir boğuşma tarzmda devam edip duruyor V du Güreş bu suretle bir buçuk ti bulmuştu. Fakat meydan- da diğer güresler oluyordu. Bu sırada bir pehlivan pes etti. Bir pehilvan da mağlüp < Yava: yavaş hiüyük orta pehkivanları ayrılıyordu. Orta da fFosundan ve — Aydosludan başka daha üç çift pehilvan vardı. Bu üc çift pehlivanın güret - leni de üç saat zarfında ayrıl-| dr. Galipler, Tosunla Aydeslu -| nun güreşini bekliyordı. Bun -| dan sonra bibirilerile tutuça - caklardı. Tosunla — Aydoslunun güreşi dördüncü saati buldu. Bircok kereler Tosun, Aydosluyu altı- na almıştı. Fakat, yenememiş: ti. Birçek — kereler de Aydoslu Tosumu altına düşürmüştü. Lâ- | kin bürşey yapamamıştı. 'Tosun çak kuvvetli veağır basıyordu. | Pakat güreş dört samti bul- duğu halde ne Aydoslu ve ne de 'Tosun kesilmiş değillerdi. Her ikisi de demir gibi idi. Deli Hafızın camı sıkılmıştı.| Hergeleciye gunları söylemişti: | — Bu güreş, berabere kala - cak galiba!. — Ben de öyle zammediyorum | usta!.. — Çok tatsız bir güreş.. — Hep Tosunun güreş uy - duramamasmdan ileri geliyor. — Bari, Cazgır bunları be- rebere ayırsa.. (Arkası var) Vefat Mısır Çarşısı yorgancıların - | dan Selânikli merhum — Hasan | oğlu Mahmut Yazanın biraderi Armutlulu Hüsnü Yazan müp- telâ olduğu hastahıktan kurtu-; lamıyarak vefat etmiştir. Merhumun cenazesi - 7,71941 pazartesi günü Yeşilköy camiin- den öğle namazını müteakip kal- | dırılarak defnedilecektir. Ölüye rahmetler, kederli aile- sine sıbrrlzr dileriz. budayarak kurtarmıştı. 'Tosunun bu bareketi Herge- | lecinin ona müteaddit kereler gösterdiği bir oyundu. Tosun 'bunu çok güzel tatbik etmişti. Deli Hafız gülerek: — İbram, Tosunun tek paça- sını kurtarmasına ne dersin?. | — Çok güzel değil mi usta?. — Bunu sen göstermişsin ona?. — Evet usta!. — Tosun bir şeyi iyi öğrenir- se pek mükemmel yapıyor. — | — Öyle amma usta!. Çok güç eniyor.. Fakat bir kere de öğrendi mi tam yapıyor.. — Tek paça kurtarışından belli.. Güreşe girmesini de bir öğrense.. — Usta. o vakit beni de ye- ner bu herif! — Yalnız seni değil, bana da karşı koyar.. —- Usta, Tosun çok kuvvet- li.. Sonra, inatcı ve cesur.. Hergeleci, elinden gelse mey- dana uğrıyacak ve Tosuna göy- le bağıracaktı; | hasmını da- larken boyunduruğa taktı. Çok kuvvetli olduğundan boyundu - rukla çekerek zorla önüne al- dı ve kemaneye geçti. Tosun böyle şeyleri mükem- nel yapabilirdi. Hasmını zorlu oyunlarda bozabilirdi. Nitekim, eline boyunduruğu geçirir ge - girmez fırsat kaçırmadı. Zor <| hyarak önüne ve altına ınıverrW di. | Zatsn, Hergeleci bu gibi zor. lu oyunları manevraları ona göstermişti. O da İ gi-| bi fırsattan — istif: rok M %ılxm altta ne olacaktı?. ydoslu, usta, bir de oynak belki Tosunu oyu- p bir taraftan yenebi - d nll, Hrdi, Tosun, hasmını altına alınca mımın öğrettiği oyunları a başladı. Zor Ve tehli - kesiz oyunlar yıpıyord!ı Gecaae30s0E ssLErAR! y Bahçe- İ miz İçkisizdir. Yedi genç kız o gün Leylânın evinde toplanmışlardı. Oyunlar | tertip ediyorlar, neş'eli mevzu - lar etrafında münakaşalar ç rıyorlar, gülüyor, konuşuyor e; leniyorlardı. Mevzu nasılsa ailelerin taas- sup veya serbestisine intikâl et- ti. İnci kalın ve kızıl dudakları- nı bükerek ortaya şöyle bir fi - kir attı: — Aile taassubu içinde büyü- göl yen bir genç kız kızgın bir Ortasında dikilen-fidandan £: sızdır. Ondan ne beklenebilir. Evvelâ korkaktır, çekingendir. CAĞALOĞLU Çifte Saraylar Bahçesinde 10 Temmuz Perşembe günü ahşamı KIYMETLİ ÜSTAD Münir Nurettin ve arkadaşlarının Klâsik halk türküleri ve yeni eserlerini büyük bir zevkle dinle- mek fırsatını kaçırmayınız, Müşterilerimizin istirahat- leri utangaç ve yabancıdır. Saniyen bilgisizdir de. Nazan hemen sordu. — Senin fiktrine göre her genç kız bütün hareketlerinde ser - Kalay değildi. Belki de korkulu b est, hürriyeti tamamen kendi e linde olmadıdır öyle mi? — Evet tamamen. — Yanılıyorsun İnci. ler ve habalara ye çekilir vaziyeti Eğer öne sürdüğün gu fikir hakikato uyğun olsa idi bugün muaşeret adabında baş yeri alırdı. Annne- elince bir köşe- kritik etmek- Grr e. el temin edilecektir g—— HİKÂYE | NASILBÜYÜDÜM ten başka bir şey yapamazlar - dı. Bu günkü ahlâkiyet ise bo: lukta kalmış bir lastik topa ben- zerdi. İnci Nazanın bu sözlerine kız- di — Müsaade eder—mı ben senin yanıldığını söyliyece aküıu linde iyü ben o şartlar — Bilgisiz, çekingen, utangaç düm, ve korkak olmamak için değil ı'ı'll7 mç kaz guım»ge baş - indilar: Sa beotii ada yi dinleyen &v sahibi söze karış- tı. »e Bakm çoğuklar, dedi, ben nası| hüyüdüm ? Büyük annemin taassubu bü- yük babamın makyi düşüncelöri frasında bu yaşa kadat geldim. tekrar ayakta Başladı | | İserin savuşmasına mâni olamı- XENİ SABAR Fütbol maçları |Millk Küme dünkü temaslarla sona erdi ü Gatatasaray - Maske- sporu Fenerbahçe de Harbiyeyi mağlüp etti | Milli küme maçlarının son karşılaşmaları dün Fenerbah çe stadında Ankara ile İstan -| bul takımları arasında — ypıldı Melar az bir rei kütlesi ta- vafından takip edildi. Neticede Galatasaray Maskesporu 0 - 1, Fenerbahçe d> Hasbiyeyi 1-4 mağlüp etti. Dün çok güzel bir oyun çıkaran Maskeliler sarı karmızı takımı zaman — zaman tehdit etmekte gecikmediler. alatasaray forveti ikmei dev- çıkardığı yegime sayı ile miyetimi kurtarabildi. M Galatasaray 1, Günün — ilk Galatasaray ile kımları yaptılar. rın tafsilütı: | Maskespor 0 karsılaşmasını askespor ta- Takımlar Galatasaray: Osman; Faruk | Salim; Musa, Enver, Halil; Bar baras, Mnstafa, Bülend, Eşfak, Mehmet Ali. Maskespor: Refet; Necdet, Melih; İbrahim, Osman, Reşat, Ömer, Celâl, Mehmet, Ahmet, Kenan. W Hakem; Adnan Akın. Oyuna Galatasaray başladı. 'Top bir anda kendini Maske spor kalesi yakınlarında buldu. Mehmet Alinin savurduğu şüt| Refetin elinde kaldı. Maskesporun kısa — paslarla | ortadan inkişaf eden — hücumu | da Gelatasaray müdafaasında kolaylıkla kesildi. | Zamanla her iki takımın da hızlandıkları görülüyordu. Top kaleler arasında — durmadan mekik dokuyor, Ankaraklar fü-, zuli paslaşmalarından — etlerine düşen fırsatlardan bir türlü is- tifade edemiyortar. Galatasaray forvetlerinin savurdukları şütler de havadan yerden avudu boy - layor.. Eşfakın bir ileri pasını Ççok müsait bir vaziyette yaka- lıyan Bülend topu kaleciye tes- lim ediverdi. Hemen biraz son- rada Mehmedin şütünü Osman güzel bir plonjomla aldı. Birinci devre forvetlerin gayretli oyun- larma rağmen her iki —takım lehine de sayı kaydedilemeden ©-0 beraberlikle bitti. İkinci devrede hızlanan sarı| kırmızı takım oyunda esaslı bir | üstünlük temine muvaffak ol- du. Fakat zaman zamazı sıkı bir çeniber içine giren Maskespor kalesinde bir türlü netice ahna mayordu. Ankaralılar Galatasa- ray akmlarını semeresiz bırak- mak için bütün gayretlerini sar | fediyorlar. İçler geri oynıyarak | müdafaaya yardım ediyor, fa - kat topa bir türlü hızlı vurarm- yan Maskeliler beliren tehlike-| yarlar. Ortalardan Enverin ile- Ti doğru savurduğu top Anka- ya kalesini karıştırdı Ve Bü - lendin şütün Galatasarayı 0-1 ga lip vaziyete getiriyordu. Bu sa- yı Maskelilerin hızlanmalarma vesile olduysa da yaptıkları a- kınlar sarı kırmıziı müdafaada kolaylıkla kırılıyordu. Galata - saraylılar da devre sonlarında elde ettikeri gol fırsatlarından bir türlü istifade edemediler ve İncinin dediği gibi ne cahilim ne korkağım ne de çekingen Zamanın iyi terbiye görmüş, bir genç kızı gibiyim. Yalnız fazla içliyim. Bunu da sırası ge- lince izah edeceğim. Büyük babam Akdeniz kıyı - larımda bir vilayete memur tayin edilince oradaki akrabalrında kalmak mecburiyetinde olduğu- nu görüyor. Ve büyük annemle orada evleniyor. Uzun müddet a- nadoluda dolaşıyorlar. Bir tane kızlarını yani annemi, ihtimamla büyütüyor, tahsiline azami dik- kat sarf ediyorlar. Fakat annem zayıftır, hastadır. Babamla ev - İendikten ve ben doğduktan kısa bir zaman sonra ölüyor. İşte fazla. hassas oluşum anng şef - katinden mahrumiyetteâdir. Büyük; annem ve büyük ba: - | akşam da müthiş bir deniz har| | bine bazırtanacaktım. Bir tek Yazan: Süheylâ Uytun (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFR Rp, 1Çanakkale önünde çellğ karşı imanın zaferi “Yarınm büyük bir gün olma- sı muhtemeldir. Talihiniz yaver olsun.,, Elde mevcut kuvvetleri ve va- ziyetleri gözden geçirilince va- ziyetin bize pek ziyade müsait olduğu görülüyoardu. İhtiyatla - rımız her tarafta azami derece- de idi. Erkânıharp reisinden ve ikin- ci bahhriye lordundan o gmeyı* benimle amirallıkta geçirmeleri- | ni rica ettim. Şafakla beraber başlıyacak mühtemet hâdiselere 1 koymak üzere orada ya - tacaklardı. Acam kamarasına | dönmedim ve amirallığı terket- | medim. O akşam başvekilden | gönderilen bir mektup aldım. Bu bir muhtıra idi ve başvekil bir birlik kabines teşkiline karar verdiğini bildiriyor ve bütün na- zırların o gece istifanamelerini kendisine vermelerini istiyordu. Aşağıdaki mektupla kendisine istifanamemi gönderdim : M. Çörçilden M. Asguith'e 17 Mayıs 1915 ... Bana gelince, eğer bu mevkide bir değişikliğe lüzum görüyorsamız bana yeni hükü - mette — bir — vazife — verildiği takdirde pek bahtiyar olaca - ğım. Ancak bu vazife askeri bir hizmet olmalıdır. Eğer bu müm kün olmazsa bana orduda bir hizmet bulunabileceğini ümit e- derim. “Ben milli bir hükümet teşki- | hine taraftarım ve bugünkü buh randa hiçbir şahsi endişe, hiç bir taviz mevzuubahis olamaz. | Mücadeleye girişildiği şu sırada amirallığı terketmekten müte - essirim. Fakat başladığım ese- rin müdafaa olunacağı hususun- da size itimadım vardır.. Bu — mektubu — gönderdikten | sonra yattım. Ertesi günü ağır bir parlâmento ıı-mıııkunıın öğleden sonra benim için acıklı olacak bir siyasi buhrana ve Bgün için bu kadarı kâfi. Alman donanmasına tuzak Hazırlanıyor Sabah olurken Var Room'a indim. (Burası büyük deniz harekâtına mahsus odadır). Sabaha doğru saat üçtenbe- ri bizim (radyogoni ometrik) istasyonlarımıa düşman filosu- nu işaret etmeye başlamıştı. Alman filosumun Amiral gemisi saat ikiyi dokuz geçe 58 derece 58 şital 4 derece 20' şarkta i- di. Demek ki, Almanların He- Yigoland üslerinden 126 mil garbinde butunuyordu. Bütün filomuz denize açılmı! maç Bu şekilde (F1 sarı kırmızı takımın üstünküğü ile bitti. Fenerbahçe 4, Harbiye 1 Milli kömenin son ve günün en mühim karşılaşmasını Fener bahçe ile Harbiye takımı yaptı- lar. Dün Galatasaray karşısın- da çok enerjik ve düzgün bir o$un oymyarak sahadai berabe- re ayrılan Harbiyenin Fenerbah çeye alacağı netice merak edi Hiyordu. Takımlar" Fenerbahçe: Cihat; —Murad, Muammer Ömer, Ali Rıza, (Sonu: Sahife 6 Sütun 1 de) :L= o bam bir tane evlâtlarının sevgi- sini benim üzerimde birleştiri yorlar. Baham evleniyor. Bana Mürebbiye tutuluyor. Yedi yaşı- ma kadar türkçe ve fransızcayı tamamen ögreniyorum. Mektebe mürebbiyem yanımda olmak ü zere otomobille gidip geliyorum. Orta tahsili bitirene ka ro sinema gibi yerlere miyorum. Bundan sonra büyük annem okumayı evde devam ettirmemi istiyor. Büyük babam muvafa kat etmiyor. Liseye gitmeğe baş hyorum. Aym muayyen günle- rinde mürebbiyemle gezme ve sinemaya izin veriliyor. yet tahsilimi misafir kabul ediyor ve ete gidiyorum. Mektepte başladı - fım, spora evde devam ediyo bitiriyor, Yazan: — V.Çörçil 163 tı. Büyük filo muavin gemileri- le cenuba gidiyordu. Düşman yalnız cenupta, me- gelk Kale veya Bolonyi'yi abhı- ka etmek gibi şiddetli bir ha - rekette bulunabilirdi. Eğer mak | sadı bu ise Harvik filomuz is- ter gece hücumile ister gündüz onu kaçırarak ve cenwuba sürük Hyerek denizaltı hattına düşü- rebilirdi. Her ne süretle olursa olsun, Alman filosu o sularda bir müddet ahıkonulacak olursa büyük filo yetişecek ve Alman donanmasının rücat hatını ke- serek onları Heligoland ve di- ğer üsleri önünde yakalıyacak- tı. Şafakta vaziyet son derece nazikti. Sabahın saat yedisinden ev- vel düşman filosuna dair başka hiçbir haber gelmedi. O zaman düşnanın yolunu değistirdiği- ni ve garbe gidecek yerde ce - nubuşarkiye doğru yol aldığı- ni anladık. Kendi sularına doğ- ru gidiyorlar demekti. Onlar tekrar bize doğru dönmedikçe bizim için Alman filosuna karşı hareket imkânsızdı. Almanlar geri döndüler Bütün o sabah biribirini nak zeden haberler aldık. Saat do- kuzda hafif Alman kruvazörü Danzig'in bir kazaya uğradığı- haberi geldi. Bu bir mayn hâdisesi olacaktı. Var Roan'da (deniz harekâ- tının takip edildiği oda) hepi- mizi yeis kapladı. Bu kaza Al- 1aan sahillerine yakın bir yerde olmuştu. Nihayet saat 10.30 da Alman filosunun — Almanyaya dönmekte, olduğuna zünhe kal- madı. Bu filonun Dogger Bank da mayn” dökmek işin: setir i- çin denize açıldığımı anladık. Bu Farekâttan sonra Alman filosu, bizim — denizaltlarımız yolunu kesmeden evv Heliz - landa avdet etmiş, bu bikâye de bitmişti. Bütün “lolarımır, meyus ve nevmit - tekrar son- suz tarassut vazifelerine bak- mak üzere - geri döndüler. Bana gelince ben de siyasi buhrana dönüyordum. Fakat arişk banim zamanım geçmişti. Öğleden sanra ve bil- hassa ertesi gün emin bir mea- badan öğrendim ki şimdi ikti- dar mevkiine geçmiş olanlar git tikçe artan bir şiddetle benim aleyhimde hulunuyorlarmış. Ta- bif onların toplantılarına işti - rak edemiyordum. İttihat par- tisinin şefleri siyasette deği - şiklik olmasını istemiyorlar, | Fakat hükümetteki mevkilerin yarısını istiyorlardı. Bu suret- le Başvekil M. Asguith eski mesai arkadaşlarından yarısını kaybetmiş olacaktı. Kişneri millet istiyor Diğer taraftan Pazartesi ak- şamına kadar Lord Kiçnerin harbiye nezaretinden çekilerek başkumandanlık gibi mühim bir mevkie getirilmesi mevzuu rum, /Denize ancak ;yalımızın ö- nünde girebiliyorum. Uzun se - yahatlere çikıyorum. Fakat mü- rebbiyem veya büyük annemle beraber. Leyla sustu. Başı İnciye döndü. Görüyorsun ki İnci hare - ketlerim ve hürriyetim büyük - lerin elinde idi. Onların çizdiği plân üzerinden yürüdüm. Onlar dan izinsiz ve habersiz bir şey yapmadım. Çünkü böyle istiyor lardı. Büyüklerin her hangi ar - zusunu yerine getirmek bir ev ladın, bir gencin mukaddes va- zifesidir. Riayetsizlik ise karak- terdeki za'af mahsulüdür İnci gülerek — Her şeye itaat, boyun iğ - mek karekterin kuvvetini mi gösterir? Evet Evlendiğin zaman da büyük lerini dinleyecek misin? Bu sual Leyla yı biraz düşün dürdü sonra ağır ağır şu ceva - bi verdi Büyüklerim benim saadeti mi jsterler! | bilirdim. bahis olurken Salr günü hüküe metin millet tarafından o dere« ce büyük bir itimada mazhat olan adamı yerinden ayırmadı-' B görüldü. Çarşamba günü M/ Asguith efkârı umumiyeyi geW rek Lord Kiçnerin ve gerek Sim Edvard Grey'in — mevkilerini muhafaza edecekleri hususunda teskin etti. 21 Mayıs Cuma günü Lord Northceliffe (meşhur gazeteci), harbiye nezaretine — karşı sid- detli hücumlarla dolu neşriyata başladı. Bunun üzerine memle-| ketin muhtelif noktalarında h: kım tehevvürü Aani ve şiddetli oldu. Bu yazıyı neşveden gaze- te borsada yakıldı. Bu umumit tezahürat sonunda Lord Kiçne- rin dizbağı nişanmı alması pek tabiidir. Otamamen temin edil- mişti. Yalnız ben tel'in ediliyor, ber makhür oluyordum. Cerihaların bedende tevlit et- tiği tahripler evvelâ vek hisse- dilmez. Bunları duymak için bir müddet geçmesi lâzımgelir. Darbe sizi şaşırtır, fakat felce uğratmaz. Yara kanar, amma acı yapabilir. Hayatta da bir- çok cerihalara, ağır zayiata maruz. kalınabilir. Bana karşı siyasi, bir heş < nutsuzluğa maruz kalmadan ev- vel Amirallıktan (bahriye ma- anlığından) çekilmek niyetinile idim, Bir taraftarı gizli bi dost Fakat Çarşamba günü beni hayrete düşüren bir hâdise ol- du. Fischer bahriye birinci lord luğundan çekildikten sonra 0- mun yerine vekâleten gelen Sir Vilson başvekile bir. mektup yazmış ve bu mevkiü başka bir balriye nazırımın emri altında deruhde edemiyeceğini bildir - miş. Bu mektup şudur: Azizim Asguitbh, “Gazetelerde kabine değişik- liğini gördükten sonra size şu mektubu yamak mezburiyetin - de kadlım. Ben bahriye birinci lordlağu mevküni M. Chur - ehil'in bahriye nazırlığı ile ka- bul etmiştim. Çünkü onun na - zırlığı, bugünkü —gimün bazı fena hâdiselerine rağmen siya- setin devamı için bana en iyi şekil olarak görünüyordu. Pa - kat artık bu mevli, kim olur- sa olsun başka birinin bahriye nazırı olduktan sonra kabul e- demem. Bu mevlsiin istilzam e- deceği gayret ve yorgunluklar benim kuvvetimin gok fevkin - dedir. Bana itimat ediniz. A. K. Vilson,, Bu hiç beklenmiyen itimat beni şaşırttı. O ihtiyar amiral bana nüfuz edilemez bir ihtiyat halinde görünüyordu. Beni na- sıl telâkki ettiği hakkında hiç bir fikrim yoktu. Onun tarafın- dan bir müzaheret ve taraftarlı- ği asla beklemiyordum. Yeni bir azim ve irade Çok şaşkındım ve amiralık- tan ayrılışım bana pek acı gel- mişti. Bütün bu gazete tenkit - leri, parlâmento hücumları, me- sai arkadaşlarımın - tahtıaları karşısında nihayet salühiyettar münevver, bitaraf bir hakem bulmuştum. Onun sözden çok manidar olan hareketi beni yal nız tebrie etmiyor, haklı da çı- kartıyordu. 'ğer bu mektup ortaya çıkar sa onun bahriye üzerinde nasıl bir tesir husule getireceğini bi- liyordum. Bu mektup, benim cevap vermeme imkân olmıyan matbuat hücumlerile yakılan iti. madı tekrar tesis edecekti. Yak nız bu mektup, kat'i bir suratte gösterecekti ki, sivil bahriyo nazırı ne cahildir, ne de deniz muharebelerinin sevk ve idare- sinde inatçıdır. Şimdi kendimi kuvvetli his- sediyordum. Bize havale edile- cek büyük harekâtı muvaffaki- yete isal edecek azim ve iradeyi yeniden duymaya başladım, Ben, Vilson ve Oliver ile, yani erkânıharbiye reisi ve bahriye birinci lordu ile işbirliği yapa- Biz üçümüz, amirâ) - lığın yüksek havasında Dbirlik, arkadaşlığı ve zaferi temin et- mek için icap eden gayreti ta- mamlamak, tehlikeleri atlat - mak üzere lâzımgelen nüfuz ve salâhiyeti tesis edebilirdik. (Arkam var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: