Lisan İlim ve düşünceler bahsi Türkçede kelime cevherlerinin | değişmezliği esasında göze çarpan istisnalar Türkçenin hususiyetlerilden biri de tasrif ve iştikak yolu ile kelimelerin -muhtelif- terkiplere dahil olması sırasında tabanın, umumiyet- itibriyle, değişmeme- Bsidir. Dilimizin arap harfleri ile ya- zıldığı tarihlerde oldukça kat'i gibi görünen ve bu yüzden Tür cenin “agglutinative — ilhaki,, dillere en mükemmel bir örnek gibi telâkki edilmesine sebep o- Tan bu esas, hakikatte ancak bir kaç istisna ile doğrudur. Aarap yazısınm — kullanıldığı sıralarda, yalnız, kelime sonların Gaki - sakin - “kaf,, ve “kef,, harflerinin harekelenince “ga - yın,, ve “gef,, haline inkilâp ede- ceği bir kaide olarak kabul edi- lir; fakat tabanların değişmez- liği esasına bir istisna teşkil e- den bu kaide, yeni harflerin ka- bulünü müteakip yapılmış oldu- ğu gibi, p, ç ve t barflerine teş - mil edilmezdi. Bu gün bu son üç harfin de, bu harflerle nihayetlenen bir ke- limenin sesli bir harfle başlayan her hangi bir ek alması halinde, b, c ve d ye değişmesi kaide ha- line gelmiş bulunuyor. Kelime sonundaki sert harfle- rin yumüşiyabilmesi kaidesi na- mını vereceğimiz böyle bir kai- denin tesisine eski harfler zama- nında Kizum görülmemiş olma- sı aynı harflerin hem sert ve hem yumuşak okunabilmesinden ileri gelmiştir. Meselâ, “söğüt,, kelimesi, ev- velce, gerek yalnız başına oldu- ğu zaman gerek denli meful al- dığı zaman, gerekse ili meful al- . dığı zaman hep d ile yazılırdı, Halbuki bu kelime bugün ilk iki halde t ile ve ancak üçüncü halde d ile yazılmaktadır. Fone- tik bakımından doğrusu da bu-| duür. Demek ki tabanların değiş - -mezliği esasında filen mevcut olan bu istisna gşimdiye kadar nazarı dikkati celbetmemisse bu | nun sebebi arap harflerinin bu | noktayı gizlemiş olmasıdır. kçede tabanların değişmez liği esasını ihlâl eden diğer bir hadise daha vardır ki hemen he- | men bütün gramercilerin gözün den kaçmışa benzemektedir. Bu hadiseyi izah etmek için Türkçede iki sakin harfin içtima ettiği heceleri ele alacağız: Öz Türkçe kelimelerde nisbe- ten nadir görülen bu hecelerin normal - sayılamıyacağını üstat Velet Çelebi Türk Dili lügati- nin “medhal,, kısmında bundan bircok seneler evvel ileri sür - müştü (1) (1) Buna nazaran “ser i * olmalıdır. Yırtmak., masdarı ise “yir- mak,, masdarının müteaddi şek- li olmak üzere belki “yırıtmak,, tan bozulı lır. Ayni sey “sürtmek,, için de söylenebilir. n r CT CDT TUT | —Z — Aranızda ancak izdivaçla tamir edilecek bir vaziyet yok- Ba.. — Oh! Samiye.... Bunu nasıl düşünüyorsun? Ben Münireye hürmet ederim, — O halde bunu bir flört çer- çevesinden dışarı çıkarma Bunu ona nasıl anlatmalı? — Ağabeyciğim açıkça söy- lemeli. Zavallı kızı nafile yere avutmak doğru değildir. Yek! bunu yapmak istemiyor ve fa - kirlik denilen © ateşten gömleği sırtına geçirmeği gözüne alıyor- san buna kimse bir gey diyemez. Mesele bir cesaretten ibarettir. Karı koca başbağa verirsiniz.. Hayata atılırsınız. Bende o me- tanet yok.. Zira, Ahmet, serve- tini kaybettikten sonra sırtıma geçen o ateşten gömleğin yakı- gılığından neler çektiğimi bilirim!. Dışarıdan — Nadire hanımın gesi iki kardeşin muhaveresine nihayet verdi: — Samiye! Fazıl. Hadi - ço- cuklarım! Yemek... v Bir Günün Tarihi Vazıl, tam dokuza beş kala, | Üstelik, Türk Dil kurumunun “yeni imlâ kılavuzu üzerine,, bu kere neşrettiği Ön Tasar'da böyle hecelerin sonundaki ikişer sessiz harften birincilerinin (), r, n, s) ve (ş) harflerinden biri olmak gerektiği yazılmıştır Hiç değilse (v, f) ve( y) hat lerinin ilâvesiyle beşten en aşağı sekize çıkarılması lâzım geldiği- ne kani bulunduğumuz bu ses - sizler gelişi güzel her sessizle birleşemez. Her ikisi de sakin olmak üze- re yan yana gelen böyle iki sessizin hasıl ettiği harf gurup- larından öz dilimizde tesadüf e- dilmesi mümkün olan şekilleri araştıracak olursak bu şekillerin şunlardan ibaret olduğunu görü- HP: alp, kulp sözlerinde ol - duğu gibi. 14 t: alt, salt Sözlerinde oldu- ğu gibi, Ş k: kalk, silk sözlerinde ol- duğu gibi. T- p: serp, sarp sözlerinde ol- duğu gibi. r-bs: pars; arslan sözlerinde okduğu gibi. T- ç: burç, girç sözlerinde ol- duğu gibi. r-t: art, sert sözlerinde oldu- | ğ gil rebk: kırk, kork sözlerinde ol- duğu gibi. n-kç: dinç, sançmak sözlerin- de olduğu gibi. n-t: ant, yunt sözlerinde ol- duğu gibi. n k: künk, denk sözlerinde olduğu gibi. s-4t: üst, ast sözlerinde oldu- Ku gibi. şitk: köşk sözünde olduğu Bibi, viY P: *YP sözünde'olduğu gi- . YAt: eytmek, aytmak sözle'- | rinde olduğu gibi. | f*t: çift, ceft sözlerinde ol - duğu gibi. | yAk: şavk, cevk - sözlerinde olduğu gibi. | Bunlar 18 tanedir. Haibuki al- fabemizde mevcut bulunan cem'- | an yekün 21 gessiz herfin, muh- | telif veya mükerrer olmak üze - re, ikişer ikişer terkibinden hu- sule gelen muhtelif harf grup - | larmın sayısı 231 olduğundan dilimizde örneği bulunmıyan i - kizli sakin harf gruplarının, bu hesapça, 213 tane olacağı anla- şilir. Bu 213 şekil meyanında: 14 n, rtn,Hn ptl, yin, ğtr ğka, ğötn, g*s, giİ, m-z terkiple ri vardır. Türkçenin fonetiği bu | ikizli sakin harf grupları — ile | kelime teşkil edilmesine müsait ' değildir. ! Şu kelimelere bir göz gezdire- lim: Alın Böyün Eğin Ağız Beyin Omuz Bağır Karın Çiğin Beniz Koyun Göğüs Böğür Geniz Yarın (yağrnı) (Devamı yarın) Kadıköy iskelesine geldiği za- man Münire gaatin altında bek- liyordu. — Bonjur hanım kız! — Bonjur Fazıl, — Çok oldu mu geleli?. — Âncak beş dakika, — Bu hafta içi tatili ieap etti? Münire: — Bizim patron Yalovaya gitti. Bugün yazıhane kapalı.. Belki yarın da gelmiyecek, — Kâtipler? v — OTlara da iki gün izin ver- — Demek bu lütuf, efendi hazretlerinin karihalarından doğdu, Evet. .Öyle oldu. « neden . Fena mı? — Mükemmel, lim? — Nereye istersen.. İç Eren - köyüne gidelim mi? — İç Erenköyünde ne yapa- cağız? — Köyün kendisine değil .. Kozyatağına gideriz. Bir arka- daşım gitmiş anlata anlata biti- remiyor. Asırlık kocaman çı: narlarla bir de havuz varmış., Nereye gide- | kir | hardaki talebelerin tahsil vesi- Her —— Sabah Kaybeden yok mu? on zamanlarda s harp tebliğlerine cayiplik arız oldu. Hele — Sovyvetler - Almanya boğuşması başladıktan sonra işin içinden çıkmak , vaziyet | hakkında sarih ve vazıh bir f edinmek gerçekten müş- | külleşti. İki taraf ta düşmana | verdirdiği zayiatın azametin- | den, tahrip ettiği tayyare — ve tank sayısının binlere vardığın- dan bahis hususunda sanki ya- rışa - çıkmıştır. Okuduğunuz — satırlar — sizi, karşı tarafın daha şimdiden ha- pi yuttuğuna — inandıracak — ra- kamlarla, istatistiklerle doludur. Lâkin bir sütun ötede beri ta- rafın tebliğine göz atınca ayni resmi bir a- iddiaları, ayni rakamları ve vüsuk tevlidine çalışan ayni kat'iyeti bulursunuz. * Vâkıa tarihte her iki muharij tarafa da kazanç temin etmeyen harpler — görülmüştür. Meselâ Epir krahı “Pirus,, ü, kuman- danlarının tebrikâtına | — Böyle bir zafer daha kaza- | nacak olursam Epire yalnız ba şıma dönmek mecburiyetinde kalacağım, — cümlesi ile muka -| beleye sevkeden meşhur — “As- kulum,, harbi iki taraf için de perişanlıktan başka bir netice vermeyen çekişmelerden biridir. Lâkin her iki tarafın da galibi- yetiyle neticelenen bir harp ta- Savvur edilemez. | İşin tuhafı resmi harp - teb- liğlerinin bu karşılıklı atıp - tut- malar neticesinde birer tekzip- name mahiyetini almış olmala- yıdır. Bir tarafın söylediğini, iddia- larını ve rakamlarını karşı taraf behemehal tekzipte geçikmi -| yor. Bütün bunlara Macar, Ru- men; ve Fin tebliğlerini de ilâve | edecek olursanız. harp vaziyeti hakkında bir fikir peyda etme- | nin ne derece müşkülleştiği | kendiliğinden tezahlir eder. Telâffuzu güç, çapraşık bir | takım şehir ve kasaba isimleriy- | le büsbütün muğlaklaşan harp tebliğlerini okuduktan — sonra; insanın ihtiyarsız: | — Maşallah, her “iki taraf ta| kazançta; lâkin acaba bu bâdi-! rede kaybeden yok mu diyeceği | geliyor. A. C. SARAÇOĞLU — aa 337 doğumlu talebenin vaziyeti | Maarif Vekâleti - tarafından mekteplere gönderiten bir — ta- mimde 337 doğumlularla daha yaşlı müeccel talebenin son yok- | İamaları yapılacağı için bu yaş- | | kalariyle o hafta içinde bizzat mensup oldukları askerlik şube- lerine. müracaatları lâzım geldi- | ği bildirilmektedir. Başka yer- | de bulunanlar - bu düddet zar-| fında vesikalarını şubelerine gön | derecekler veya okullarınca lis- telerinin verilmesini temin ede- ceklerdir. Lise olgunluk imtihanını ve- rip yüksek - okullardan birine henüz kaydolunmamış - bulunan talebe için kayd müddetinin hi- tamına kadar beklenmesi — ve- kâlet tarafından temin olun - muüuştur. | | ÖLE Yazan: Ulunay Elbette civarda bir bakkal dük- kânı da bulunur. Güzel bir sar- dalye salatası yaptırırız, hazır- op yumurta alırız, Bilmezsin, kafamın ne kadar dinlenmeğe ih tiyacı var. Yazımmakinesinin ta- kardısı beynimden çıkmıyor. — ©O halde Haydarpaşaya çıkıp trenle gideceğiz. Hayır, bir arkadaşım da- ha kısa bir yol söyledi. Kadıkö- yüne çıkıp otobüsle gidelim. Vapurun kalkmasına yarım saat vardı. Fazılın, Münirede en fazla hoşuna giden bu mektepli ruhu idi, Daima gidecekleri yeri buluş- tuktan sonra tayin ederlerdi Ve böyle karar verilmeden yo- la çıkış onları çok eğlendirirdi. iskele, yaklaştığı Vapur zaman Münire Arkadaşımın anlattığına bakılırsa etobüste yer kapmak Askerlik Bahisleri | Bu da mükerrer K AIman-Rus harbi Sovyet Rusyaya Amerikan ve İngı'liz yardımı hangi yol vasıtasile gelebilir ? Rusyanın coğrafi vaziyetini tahlil SYA KA Zamanımızdaki harpler, lâde (kütle) çarpışmaları değil- dir. Plânlı ve yüksek hesaplı komutan ve kurmay — muhare- beleridir. Zafer, sevkulceyşi kudretle - rin, üstün silâhların ve faik ta-) arruz yapan tümenlerin bir ga- lebe hakıdır. (Kütle) den bahsederken mi- | sal getirmeyi de unutmiyalım. | ale- Çin - Japon | harpleridir. | Tahminen 400 milyon Çinli- | lerle 75 milyon halis Japonlar, | senelerce boğuştukları halde Japonların askeri kudretlerinin üstünlüğü muvazeneyi temin | ettikten başka hayli zaferler de kaydetmektedirler. Bugün karsı karşıya cephe almış Rus - Alman firkaları a- det ve teslihat itibarile belki müsavi addolunabilir. Lâkin or- tada bir plân ve erkânıharbiye tefevvuku vardır. Ayni zamanda Rusyanın coğ- rafi durumu ve bilhassa deniz- lerinin vaziyeti Sovyetlerin bi- raz aleyhinedir. Bunu da tahlil edelim: Evvelâ Rusyanın can dama- rı ve başlıca ihraç iskelelerini, mühim limanları, filoyu, tersa- neleri, müstehkam — mevkileri, üsleri ve (Bakü) kaynakalrın - dan (Batum) sahiline akar pet- rol borularını ihtiva eden “Ka- radenis,, bu saatte harp mınta- kasıdır. Bu sebeple bütün mü- nakalât durmuştur. (Mayn)lar konulmuştur. Seyrti sefer — teh- likelidir. Binaenaleyh koca ve zengin (Karadeniz) — Sovyetler için kapalı bir göl halindedir. (Sovyet donanması) — harbin devamınca bu denizde kalmağa ve sonuna hadar döğüşmeğe| mahkümdur. - Zira her dakika bir hava tarruzuna uğramağa namzettir. Hariçle deniz yolla- ri kesilmiştir. Bir kere (Boğaz- lar) kapalıdır. (Çanakkale) ha- ricinde sağ ve soldaki (Midilli) ve (Limni) adaları Alman iş- gali altındadır. Bugün tahkim edilmiş bu kayalıklar şikâr bek- liyen kartal yuvalafı halindedir. Ve (Ege denizi de mihver kuv- vetlerinin Kısmi hâkimiyeti al- tındadır. Ve bu devletlerce meş gul diğer adalarla muhattır. Rusya için buradan bahse ve bir geçit ümidine değer bir şey yoktur. Almanların tatbik etmek iste- dikleri plâna göre (Baltık) de- nizinin halini tasvir edelim: Sovyet Rusya, geçen sene kendi noktai nazarına göre mü- dafaa kaygusile ve vasi ülke- sinin emniyet ve selâmeti namı- na durendişâne veya Almanla - min ithamlarına nazaran diğer gizli bir makgatla küçük kom - şularile bazı hudut tashihatına girişmişti. Bunun için ufak, sakin lâkin asil ve temiz bir ırk olan Finle- re harp açmıştı. | İ İ için yarış etmek lâzımmış., Ko- şalım!. Elele — tutuşarak iki mektep çocuğu neş'esiyle köhne araba- nn durduğu yere doğru koştu- lar. Otobüs Göztepenin, Eren- köyünün asfalt yollarını bulun- cıyâ kadar sarsıla sarsıla ilerle- di. Bazan yolun kenarında eski bir devrin zevksizliğine nümu- ne gibi bırakılmış damı Çin Pagodları, cihannümaları, Rus saraylarının sonradan oturtul - muş kubbelerini hatırlatan ha- rap köşkler vardı. Fazıl, bu süslü baraka enkazı- nin nasıl olup da hâlâ yanma - dıklarına, yıkılmadıklarına — şa- gıyordu. Boş arazi haline gelen etrafı gevrili sahalarda bazan bir iki kütük oranın bir zamanlar bağ olduğuna şahadet ediyordu. U- zaktan — rüzgârla M sü dolapları kopuk ile işleyen kanatları ieelede e a li eeei Yazan : Bahri ÖZDENİZ Gayri müsait kış mevsiminde| altı ay çok çetin ve hunriz mu-| harebelerden ve (Fin) lerin ci-| hana göstermeğe firsat bul- | | dukları kahramanlıklardan 'son ra koca Rugya, (Fin)lerin “La-| doga,, gölü tamamını, — Viborg| mevkiini ve (Salma) gölü ya-, rısını ve Baltıktaki bazı deniz üslerini alarak hududunu tevsi | ettirmiş ve 13.3.640 - tarihinde| ateş kesilerek muhasamata ni-| hayet verilmişti. Ruslar (Fin) | lerle hesaplaştıktan sonra Bal-| tık denizindeki mevkilerini tar-| sin etmek ve belki istikbaldeki | emellerini daha kolaylıkla tat-! bik mevkiine getirmek için sa-| hillerde üsler yapmak bahane | sile (Estonya), Letonya), (Lit-| yanya) Baltık - memleketlerini| baştanbaşa ele geçirmişlerdi. | Bu —muvaffakiyetli - işgaller| hakikaten Rusyayı denizden vu-| kubulacak herhangi bir teca -| vüze karşı daha iyi müdafaaya | hâdim bulunacak kiymet ve &| hemmiyette idi. Bu muvakkat işgaller ve za-| ferler, bidayette Alman askeri| ittifakı şerefine kurulan ziyafet | sofralarında sunulan kedehler- | le tatlı taflı içilmişti. Bu mah-; murluk ise 22 Haziran ©d1 gü-| nü kendilerine doğru patlıyan , Alman toplarile ve hava tor -| pillerile birdenbire zail olmuş-| tu. | Cihanın sempatisini kazanan | cengâver — (Finler) Alman zi- mamdarlarmın gözlecinden kat- | iyyen kaçamazdı. Ve Almanla-| rın askeri kudretine - (Finler) | in de hayranlığı eksik - değildi.| (Fin) ler ise düştükleri mağ - dur mevkiden birgün kurtula- caklarına emin idiler.” Zaman hulül etti. Almanlarla anlaşma | da o derece seri oldu. Bugün (Fin)ler Alman safla-| rında vetanlarının — intikamını almakla meşguldürler. | Şimalde harekete geçen (Al- man - Fin) koluna iltihak için | (Norveç) deki Alman işgal kuv | vetlerinden ifnaz edilip Kral| Gustave'in — milsadesile İsveç topraklarından geçerek ve de | miryollarından İstifade ederek | gelen takviye kat'alarınınm inzi- | mamile ve Baltık memleketle - rinde kopan silâhlh isyanların daha şimdiden büyük gaile teş- kil etmeleri ve bu yerlerin yak- laşan (Alman - Fin) kuvvetle- rile birer bicer işgallerine de- vam edilmesi Rusyayı Baltık Sahillerinden — uzaklaşmağa ve tehlike ânında kaplumbağa gibi | kendi kabuğuna (öz toprakla-| rına) çekilmeğe mecbur kıla -| caktır. | (Ladoga) gölile bir cenahını emniyete alarak (Viborg) de- & E Tefrika No. 15 ] mezarından kalkmış demir iske- letlere benziyorlardı. Otobüs önünde mânia olma- dığı için sür'atle gidiyor, köşe- leri dönerken hasta bir göğsün hıçkırıklı feryadı gibi kornesin- den uzun bir nefes salıveriyordu. Biletçi Fazılla Münireye ses- lendi — Geldik efendim.. İndiler.. Kısa duvarlı kapı - dan girdiler. Burası köy kah- vesi şekline konmuş bir. #ubaşı idi, Dalları bütün küçük mey- danı kaplayan iki kocaman çı- narın arasından akan su, hen- desesiz yamrı yumru, fakat te- miz bir havuza dökülüyordu . Ağaçlardan birtnin gövdesine: (Bu havuzda &l yıkamak - ya- saktır) levhası asılmıştı. Boyalı demir masaların ancak bir ikisi işgal edilmişti Kahveci olduğu anlaşılan pos bıyıklı * bir adam kantere bat - mir yoluyla (Leningrad) üze- rine kayacak (Fin) ve Alman-| yanın Norveç kat'alarile (Es-| tonya) nin (Tallin) hattından ayni hedefe ilerliyecek Alman ve Baltık memleketleri halk! kuvvetlerile bu baş şehri işgal edebilmeleri halinde - (Sovyet) lerin Baltık denizine veda etme- lerine muhakkak nazarile bakı- labilir. Rusların Baltık denizinde ha- tarı sayılır bir filoya malik ol- dukları da maltimdur. Bu işgal tamamlanıp Batık donanması da üslerinden mah - Tum olunca denizden çıkmış ba- hklardan ne farkı kalacaktır? Bugün kahir bir kuvvete malik İmgiliz donanmasının cebren giremediği Baltık denizinden Sovyet donanması, Norveç ve Danimarka kıyıları Alman işga- H altında bulundukça hiçbir va- | kit ellerini ve kollarını sahıya- rak (Skajarak) boğazından şi-| mal denizine çıkamaz. Ve halâs çaresini bulamaz. | (Şimal buz denizi) ise iki ay | sonra incimad edeceğinden bu | tarikle (beyaz deniz) de kâin| ve (Moskova) ya demiryoluyla | bağlı Arkhanjel Jimanına A-| merikan yardımının gelmesi ge- ciktiği takdirde bir kıymeti ol- mıiyacaktır. Bu yardımı bekle- mek aylara mütevakkıftır. Hali | hazır vaziyette Rusyaya gele-| cek #eri Amerikan yardımı an-| cak arzettiğimiz — (Arkanjel) Hmanile mümkün olsa bile ev- | velâ İngilizlere mev'ut Ameri- | kan yardımı meyanında ayrıl; cak bu irsalât Rusya gibi bü- Yük bir devlet için pek zayıf olacaktır. | Rusya - Sibiryasının Aksayı | =mn kara suları da japon| âzile birleşik olmalarından japonların mihver ittifakına sa- dik kaldıkça hiç de emniyetli değildir. Ve bu yol gayet uzun- dur. Hem japon siyasetinin şek-| Hi kat'isi taayyün etmedikçe bu kabil istifadeler beklemek bey-| hudedir. Farzi muhal olarak bütün de-| nizlerden mahrum - kalacak ve hariçle münakale ve muvasala yolları en can noktalarından ke Silecek olursa, koca Rusya nasıl teneffüis eder ve yaşıyabilir? Bir denize balkonları olan kü çük devletler bile ikinci bir de- nizde ikinci bir pencereye malik | olmak için senelerce ne harisa- ne emeller ve gayretler sarfet- mişler; ittifaklar ve hâmiler a- ramışlar ve harpleri göze al - mışlardır. Halbuki Avrupada ve Asya- da en çok araziye malik Rusya- ya deniz kapıları — ve sahilleri kapalı bulundukça — inkıtsı te-| neffüise uğrıyacağına hükmedi- | lir. Bu vaziyette kalacak Ruaya ya hücum eden Alman, Rumet İtalya, Macar, Slovak, Fin ve muhtemel — japon — ordularının darbeleri de Sovyetler için çok mış olduğu halde bir lüsk lâm- basını tamire çalışıyordu. O derece meşguldü ki gelen- lere dikkat bile etmedi. Müni- re: Güzel değil mi Famıl? çınarın azametine bak.. Oturdukları yerden önlerin- de bitmez, tükenmez- bir geniş lik görüyorlardı. Fazıl tâ u- zaklarde”yeşil sırtlara kadar ya- yalan bu sahayı o kadar vâsi bu- İuyordu ki etrafını saran ufak mMmanzaralarla artık hiç meşgul olmuyordu. Kahveci bir türlü tâmir ede- mediği lâmbayı olduğu yere bı- rakarak onlara doğru geldi. Ma- sayı silerek sordu: — Ne emredersiniz? Fazıl — Evvelâ iki çay içeriz. Son- ra karnımızı doyurmak - için ö- teberi alacak bir yer yok mu? — Yanımızda bakkal var ... İstediğinizi alinız. Ben size ha- Şu zırlatırım. Kahveci hemen iki m birleştirdi. Hafif bir rüzgâr narın yapraklarını hışıldatıyor. du. Münire; Şimdilik Z— —— Bukadar! Kahve tevxti işi ok sevdiğtm İlür arlöziin- şımdan aşağıdaki T- tubu aldım; * “Ben de “kahva,, işinden Şi kâyetçiyim, ama, kahve alı madığım için değli.. bakın an latayım: Ben Küçükyalıda — oturuye Tum. Muhtar ev sahibime habe yollıyarak çağırttı ve bir pakx kahve verdi. Bize bir haber ge mMeyince sordum, dediler ki: — Kartal kaymakamlığı b zim köye yirmi paket verd Biz de onu dağıtıyoruz. Siz hisse düşmedi. Düşündüm:Bu işteki prensij ölçü nedir? Bay kaymakam meselâ ye Miş evli bir köye yirmi pake verirken hangi ölgüyü kullan- mıştir? Bay muhtar, Mehmede veri Ahmedi iskartaya cikarirke hangi prensipe uymuştur? Memlekette vatandaslar arı sında istisnai muameleye lâyı ayrı bir sınıf, bir zümre yol diyebiliyoruz. O halde bu, » demektir? Vatandaşın “hak,,kı herhar gi bir bay kaymakamla bir ba Muhtarın şahsi arzusu ve ke yiflerine kalmıştır? İşte, aziz dostum, benim $- kâyetim bundandır. Ben kır yıl kahve içmesem aklıma ge mez, amma, neden hakkım hürmet edilmesin? İste bun tahammül edemiyorum ve bu gün buna akıl erdiremiyorum Hiç olmazsa bu tevzi isini kur' ile yapsalar da, kazanamıyanla kara bahtlârının icabına razı o mak tesellisini bulsunlar d şahsi ve milli izzeti nefisler nin incinmesinden kurtulsur lar.,, Arkadaşım haklıdır i angi cihetten işe bakar hak sak bakalım arkadaşım- yiz. Kulağımıza başka semtler- de yapılan kalive tevzilerinde d. buna mümasil şikâyetler geli - yor. Numara alan her eve kahv" dağılmamış, bir kısım vatand: bu yüzden mağdur olmuş . Eğer İstanbul halkına tev: edilmek üzere tefrik edilen kal venin mıktarı kâfi değilse v her eve kahve vermeğ madde - 'ten imkân yoksa kura usulü pe âlâ tatbik olunabilirdi. Bu retle hem âdilâne bir iş gö lür, hem de kimsenin şikâyetin meydan verilmezdi. JRAD SE TOĞLU ağır ve tehlikeli olacaktır. Yegâne kalacak necat ve mr vasala ümitlerinden — (Süveyr ve (Basra) yollarıdır ki bu € (İran) devletinden müsade a mak şartiledir. Bakalım koca Rüusyanın b muhacimler karşısında alaca? pek dikkatli şekil müdafaa v şedit mukabelesi ne olacaktır. Tarih 1941 “Alman - Rus büyük harbi için en büyük sx hifelerini açmış bekliyor... Bahri ÖZDENİZ GAT DA DA TDARR S —S — Rüzgâr çıkacak galiba - dedi.. İyi ki sveterimi alm şım.. Çaylarını içtiler. Fazıl: — Birden bire fena halde &: cıktım.. Haydi şu bakkalı bi: ziyaret edelim.. Dükkâna yaklaştıkları zama” sıcak bir ekmek kokusu büsbü tün iştihalarını uyandırdı. Dü! kânın önünde poturlu bir adar yorgun merkebinin sırtındak iki taraflı küfeden bakkala ek mek birakıyordü. Dükkânın yüksek eşiğinder atladılar. Yeni kazıttığı çıpla! kafası, siyah çenber sakalı, ka lin kaşlariyle canlı bir deve de risi Karagözü andıran bakka bariz bir Rumeli şivesiyle sor- du: — Bir şey mi lâzım? Fazıl dükkânın muhteviyatı na bakıyor, tütün - paketleriyie süpürgelerden başka bir şey göremiyordu: — Peynir var mı? — Alâsı var efendim. Haliş Kızanlık.. Bir kutu da gardalye isti- yoruz. (Arkası var) vermek — mecburiyetinde-