“18" malümat. - Şefik Ankaraya verilen mufassal rapor. e ÖÜi Ve biliniz ki mutasarrıf bu akşam gemiye gelmiyecektir. Onun icin talebnameyi yazmak- ta bu kadar aceleye lüzum gm—-W Mmüyorum. Kumandan çok kat'i ve inanlı göylemekte idi. Bunlar da gös- teriyordu ki: Bir kaç saattenberi Antalva - | da işgal kumandanlığına başla- | mış olan Cano Aleksandro; Türk leri ve Türklüğü çok iyi tanımış ve takdir etmiş bir asker bulunu- yordu. Nitekim onun dediği çık- | mış ve gemilerdeki gece şenlik- | lerine Türk olarak hiç bir kim- se iştirak etmemişti. Hattâ iş- gal ettiği mevki icabı bu resmi | davete icabetle nezaket ve mi-| safirperverlik göstermek gibi resmi bir mecburiyeti bulunan mutasarrıf vekili Talât bile özür | beyan ederek gitmemişti. Milli Mücadeleciler Antalyada bütün bu harekât cerehan etmekte iken alay ku- mandanı Vehbi bey de boş dur- mayor; bilhasa Ppostahane ve telgrafhanenin işgael kuvevtleri | tarafından nezaret altına alın- ması üzerine mafevk makam-| larile muhaberatı temin etmek | için ara postaları hazırlamış | bulunuyordu. | Bunlar her günün her saa- tindeki vukuatı olduğu gibi ve| birer şifre halinde muntaza-| man götürerek askeri küman-| danlıklar derece sırasile her| şeyden tam vaktinde haberdar edilmiş bulunuyorlardı. Alay kumandanlığının daha evvel göndermiş olduğu şifre| telgraf fırka kumandanı Şefik | bey tarafından kolorduya ve si- | rasile ordu kumandanlığına ka-| dar bildirilerek Gazi Mustafa Ke | mal pasa da vaziyeten haber-| dar edilmişlerdi. Bunun üzerine mafevk makamın verdiği emir yine sira ve derece takip ede- Tek fakat çok büyük bir sür- atle işgalin ertesi sabahı Şefik | beye tebliğ edilmişti. Bu emirde “Her ne bahasına olursa olsun; yerli ve mahali| idare mekanizmasına - fazla iti-| mad gösterilememesi; alınan ve | gelen haberlerin düşman kont- | rol ve sansöründen geçeceği | şüphesiz olduğundan ancak bu| kanaklan sızması muvafık rülebilen kısımlarının gelmesi | muhtemel bulunduğu; bunun -i | çin de Antalyada çok itimada | değer bir zabitin bizzat gcww rek ve görerek tctkik ve müşa-| hedelerini bildirmesi” emrolunu- | yordu. ' Gelen emirnamede kolordu bir | ek yapmış fırkaya öyle gönder- | mişti. Bu ekte de: “En itimada | şayan bir subayın tavzifi; hat- | ta bizzat fırka kumandanının | böyle bir kıyafet tebdili ile An- talyaya girerek resmi ve husu-| si makamlarla temasa geçip ne- ticei mütalâat ve müşahedatını bildirmesi” emrediliyordu. | Miralay Şefik bey bu emri| aldığı zaman vakit sabaha yak-| laşıyordu. Bunun için sür'atle| hareket etmek iktiza ediyordu. | Antalyaya kadar gelişi ve şehre girişinden sarfınazarla eŞfik beyin yaptığı tetkik ve tahkikatı neticesile bildirmeye gayret edeleim. | umandan; ertesi sabah; - fır- kaya gönderdiği raporunda mü-| gahadelerinin neticesini şu su- retle bildiriyordu “Kıyafet tebdili suretile ve bir civar köylüsü gibi şehre gir- dim. Ortalıkta hiçbir fevkalâde- lik yoktu. Herkes işi ile gücü ile meşgul, Vakit akşama yakla yor; bütün şehir günlük faa-| eliyetinden hiçbir şey kaybet-| memiş. Süküt ve sükünet için- | deki memlekette her hal ve ha- | reket hali tabiisinde devam &-| diyor. Halktan hiçbir âdet hi-| Vâfı ve göze çarpar derecede bir | âsab bozukluğu, hidedt ve isyan köpürmeleri yok. Fakat hepsi- nin yüzünde derin bir müâtem ve kederin izleri, nişaneleri var. Belli ki bütün geceyi uykusuz- | lukla geçirmişler. Ağlamalı gi- bi duran gözler kızıl kızıl ve | uykusuz. Şurada, burada tesadüf etti- Yim devriyeler çok kalabalık Heraen hemen 25 er kişilik bi Müfrezeden aşağı mevcutlu d. a işgali altında Antalya ve havalisinden notlar %'—1 Yazan: Dâniş Remzi Korok — (Gemilerde şenlik.- Türkler gitmediler. Milli mücadeleciler. - | perver ve istikl. | siyetlerini tesellü metmek üzere İtalyan İçgal hakkında Bey Antalyada. - ğile, aşağı yukarı tam bir takım teşkil ediyorlar. Nazarı dikatimi celbeden bir nokta şudur: Türk alayına ait bulunan nö- bet yerlerinde de türk efradının yanında birer italyan nöbetçisi İkame edilmiş. İsgal kuvvetleri- nin de hallerinde bir süküt ve hürmet var gibi. Daha ziyade bu; bir ihtiraza ve korkuya benziyor. İşgal hadisesinin nasıl - oldu- ğunu öğrenmek için yanımdaki yaveri alelâcele alay kumanda- nile mutasarıf konağına gön- derdim. Benim geldiğimi ve kendile- rile görüşmek - istediğimi bi dirdim. Bu işler oluncaya ka- dar fırsattan ve zamandan istifade ederek Ben de sokak- larda, pazarda ve çarşıda - do- laştım. Halkı yakından tetkik ettim. Bu husustaki mülâhazat ve mütalâalarım bundan iba- rettir. Bilâhare mutasarrıflığa — git- tim. Burada Talât isminde bir genç mutasarrıflık vezaifine ve- kâlete bulunuyordu. Bundan ev- vel liva muhasebecisi imiş. Ta- bil pek tecrübesiz ve ayni za- manda pek nazik bir sırada va- zife almış bulunan bu genç ile | görüştüm. Yaptığımız konuş- mada yaverimle alay kuman- danı da hazır bulundular. İşgal sebep olarak gösteri- len sebepleri öğrendim. Bunlar vaktile bildirmiş olduğum, ha- pislerin kaçması, — Akpınarda postanın soyulması, kiliseler a- rasında bir bomba patlaması hâdiseleri gibi italyan konsolos- luğu tarafından tertip ve ihzar edilerek vukua getirilen hâdi- selerdir. Hapisaneden — mahktimların kaçması keyfiyetinde hapisane- W Her Sabah Bekârlık kanunu hakkında bir kaç söz Gelecek seneden itibaren tat- bik edileceği takarrür eden be- kârlık vergisi kanununun €sas- ları hazırlanmaktadır. Türk ır- kını türetmek yolunda mühim faideleri dokunacak olan bu ka- nunun meriyete geçmesile evlen- me hâdiseleri çoğalacak. Türk nüfusu da hızlı bir ilerleyişle kabaracaktır. Kanunun mahi - yeti bizce belli olmakla beraber esasları hakkında bugün için hiç bir malümatımız yoktur. Fakat bu hususta her şeyden ev- vel bazı noktaların nazarı itiba- ra alınmasını faideli buluruz. Vatandaşın evlenmenin maddi ve manevi bütün yüklerini omuz larında taşıyabilecek vaziyette olması şarttır. Kazancı muayyen ve ancak kendisini geçindirebi- lecek kadar olanları evlendir - meğe sevketmenin faideden zi- yade zarar tevlid edeceği bakım sızlık ve maişet derdi içinde kıv- ranacak olan bir aileden türeye- cek neslin her bakımdan vatana istenildiği şekilde yetiştirilemi- yeceği tabildir. Şu halde bekârhk ver - gisile mükellef tutulacaklar ka- zançlacı bir ailenin bütün ihti- yaçlarını önliyecek vaziyette o- lup ta evlenmiyenler olmalıdır - lar. Memleketimizde maattees- süf bu şekilde olanlar fazladır. A. C. SARAÇOĞLU İKTİSAD Mıntaka ticaret müdürü Ankara- dan döndü Geçen hafta içinde Ankaraya giden İstanbul mıntakası Tica - ret Müdürü Sait Rauf Sarper, dün, şehrimize dönmüştür. Tica- ret müdürü, Ankarada, vekâlete deki jardarma yüzbaşısının suç- lu olduğu ve bilerek mahküm- ların firarını hazırlattığı tebey- yün etmektedir. Fakat kendisi | ortada yoktur. bir daha bulu- namamıştır. Posta soyulması hâdisesi de hapishaneden kaçan mahküm- lar tarafından değil; bilhassa konsolos Margi Faranti tara- fından para ve bir çok vaitlerle satın alınan bir takım kimse- ler tarafından tertib edildiği anlaşılıyor. Bu hususun tahki- kine ayrıca devam edecek ve neticeyi arzedeceğim Bomba hadisesine gelince: Bunu bütün vüzuhile meydana çıkaran memleket eşrafından; gazeteci Emin mutasarıfa da işin iç yüzünü anlatmış. Ben de dinledim. Bu da tamamile Margi Karatinin eseri - tertibi- dir. Bütün bunlar; mutasarrıf ve- kili Talâttan evvel Antalyalı mutasarrıfı bulunan — Firuzan zamanında yapılmış ve - işgale takaddüm eden günlerin arife- sinde bir italyan torpitosile Ro- dosa firar etmiştir. iŞmdiki halde vekil Talât bütün bu keş- mekeş arasında vaziyeti kur- tarmaya; veya sadece idare et- meye çalışıyor. İtalyanların işgaline nasıl o- | lup da müsaade ettiğini sordu- ğum zaman; İstanbuldan buna dair müteaddit talimat aldığı ve mümkün mertebe hiçbir ih- tilâfa yol açan en ucuza mal olacak şekilde yapılacak teklif- lerin kabul edilmesine dair emir gekdiği cevabında bulundu. Bundan sonra işgal maka- Mmatının memleketin en vatan - âşıkı olan şah- mutasarrıf vekiline bir emir ver diklerini öğrendim. Bu lardan biri; bomba hâdi. ahis - nde ismi geçen; Antalya gazetesi sa- hibi Emin; diğer de şehrin ma- ruf tüccar ve müteh d ki beylerdir Eskidenberi Antalyada konso- losluk eden Marki Faranti bu iki zatın ne kadar önayak olu- cu ve her vesile ile halka mües- sir olabilecek kudrette oldukla- rinı pek iyi bilmektedir. Bunun için önce onları susturmak İsti- yorlar zannederim. (Arkan cari muhtelif işler üzerinde iza- hat vermiştir. ami- (Le- İşte Bu — sebeple ral (Gradock) önüne düşının gemisi olmadığına ina- narak şimale doğru hareket et- tiği esnada bütüm Alman filo- su (Arauko) körfezinin 60 mil şimalinde bulunuyordu. Diğer çihetlen Almüülar dan LA arasında yalnız (Glascow) dan ibaret tek İngiliz kruvazörü bulunduğu zannında idiler ve Almanların tertibatına nazaran (Koronel) e yaklaşınca yalnız (Nürenberg) hafif kruvazörü (Koronel) önünden veçip (Glas cow) nun orada olup olmadığı- nı tahkik edecekti. Alman filo- sunun diğer gemileri ise bu es- nada limandan 20 mil uzakta bir kavsi daire şeklinde bek - liyeceklerdi. Teşrinisaninin birinci günü saat 2.30 (öğleden sonra) da vaziyet işte böyle garip bir gekil arzediyordu. Ve o es- nada (Glascow) İngiliz filosu- na iltihak etmişti. Her iki mu- hasım amiral de yekdiğerinin huzurundan haberdar değildi- ler ve her ikisi de önlerinde sa- dece münferit bir düşman kru- vazör ihatadan başka mü- him bir iş olmadığı itikadında bulunuyorlardı. İngiliz amiral sefinesi saatle süratle zaviyei mıkn: te yıldıza seyrederken filo se- faininin de poyraz kerte gün doğuşu istikametinde amiral sefinesinden itibaren ile (Good Hope)), (Monmouth), (Otranto) ve (Glaskow) olmak üzere mevki almaları emrolun- muştu. Bir müddettenberi ke- şişlemeden kuvvetli bir hava esmekte idi: binaenaleyh filo, emrolunan teşkilâta girerken oldukça büyük denizler vardı. İki saat sonra, yani saat 4.20 (öğleden sonra) da taharri hat tı elân itmam edilmemiş idi ki (Glascow) kruvazörü sancak baş omuzluğunda duman gör- dü ve bir kaç dakika sonra bu D Ih“"l Er ğâ—âwm GRUPUNUN rfwüsmsNA zıYAFâETçıLER: Öğleye doğru adedi onu aşan kelli felli bir heyetle karşılaş - mıştı. Suriyeliler heyeti namını taşı- yan bu zevatın başında Es'adı Şukayır Efendi Hazretleri bulu- nuyordu. Belki de dördüncü ordu ku- mandanı Bahriye Nazırı mer-| huza Cemal Paşanın teşvik eseri | olan-bu heyet; Suriye erlerinden mürekkep ve Gümbürdek bayırı- nin içtima hatları içinde çadırlı ordugühta Anafartalar grupu umumi ihtiyatı olarak bulundu- rulan yirmi yedinci fırkayı, ve| dokuzuncu fırka cephesinde tec- | rübeli Türk bölüklerinin nezareti altında muharebeye alıştırılmak | ta olan bu fırkanın bir kaç bölü- | ğünü ziyarete gelmişlerdi. Hü- lâsa Suriyeliler Suriyelileri gö- | receklerdi. Misafirlerine kendi salonunda iyi bir seferi öğle yemeği ikram eden. büyük kumandanım; yüz- başılığından beri — Suriyelilerin | imparatorluk Türkiyesinden ay- rılmak ideallerini yakından bil- | diği için; uzun ve ağdalı ve çok tanturaklı ve sonu güç gelen dualı cevaplarla karşılanan bir nutkiyle; başlı başına sarsıl- | maz ve yıkılmaz bir kuvvet olan birlik ve beraberliğin lüzumun- | dan bahis buyurmuş ve Suriye- li erlerin Türk kardeşleri yanın- | da harp ettiklerini takdirlerle yadederek sözünü bitirmişti. Derin muhabbetler ve bağlı- hklar tezahürüne vesile olan bu harp sofrasını çevreliyen misa -| firler; iç yüzlerini okuyamıya <| cak kadar ciddi samimiyetler gösterdiler. Sofra nihayete erdikten sörra kumandanım Suriye heyetini postalara ayırarak kurmay he - yetinden birer subay refakatin- | de cepheyi, ve cephedeki yirmi el ker yedinci fırka bölüklerini görebi- | lecekleri noktalara ve mevzilere gönderdi. Es'adi Şukayırle bir kaç arkadaşı benim hisseme düs- | müştll. Kumandanımdan ayrılır- ken vazifemin emrini tebelluğ etmizş; ve o ebedi bugünün Meş- hur göz kırpmasile de muhare- be cephemizin tehlikelice — bir mıntakasına heyetin götürül- mesini benden istediğini anla- miştim. Dokuzuncu fırkanın Mestan- tepe mevzilerinde bulunan yir - mi yedinci fırka bölükleri; artık cephemizin diğer mevzilerindeki görmek için Suriyeden kalkatak erlerimiz kadar muharebenin â- ğır vazifelerini görüyorlardı. Heyet Suriyenin çocuklarını görmek için Suriyeden kalkarak uzun bir yolculuğu ihtiyar ettik ten sonra cephemize gelmişler- di. Bu zevata behemehal çocuk- larını göstermek azim ve kara- Tile karargâhtan ayrıldım. Fakat evvelâ muharebe hatla- rımızın umumi vaziyeti hakkın- da bir fikir vermek için Göreyi (manzarası) geniş, ve tehlikesi nisbeten az olan küçük Anafar- taların sarkında Kavaktepe isti- kametinde bir sırta heyeti çı- karmağı muvafık buldum. Mevcudumuz emirberlerimizle onu aşıyordu. Dere içlerinden ge | çen yol bizi düşman gözünden saklamıştı. Tasavvur ettiğim hâ- kim noktayi bulmuş ve durmuş- tuk.-Kireçtene mıntakası hariç; geriye kalan Anafartalar cephe- sini tamamen görüyorduk. Cephe izahatına başlamıştım. Saçlı, sakallı, beyaz sarıklı, ren- gârenk cübbeli kafilemiz düşma nın dikkat nazarını celbetmiş o- lacak ki gözüktüğümüzden bir | kaç dakika sonra tam başlarımız üstünde bir tayyare peydalandı. | Tayyareden bomba bekliyor-| dum. Halbuki tayyare üstümüz-. de sekize benzer manevrasını | ile gemi topçu ateşinin tanzimi- ne memur olduğunu anlamış| isem de bir paniğe meydan ver- memek için sükünetimi muhafa- za ile izahatıma devam ettim. Fakat sekiz on dakika sonra sükünetli geçen vaziyetimizi bü- yük çaplı, uzun Menzilli gemi topçusunun grup ateşi alt üst Yalnız tayyarenin resmettiği havadaki helezonun yerdeki mür tesemini kestiremiyen düşman nişancıları mesafeyi iyi ölçeme- mişlerdi. Bize tevcih edilen mer- miler iki yüz metre kadar önü - müze düşmüşlerdi. Ömürlerinde görmedikleri ve, muhayyilelerinde bile tasavvur edemedikleri şiddetli infilâklar, ve onu müteakıp dağılan çelik parçalarınm havalardaki acı 1s- Tiklı sesleri; muhterem heyeti te- lâşlandırdı, heyecanlandırdı, bet ve benizlerini sarartt. Gay- ri ihtiyarf hepsinin yüz - leri ve cepheleri emirberleri- Mizin ellerindeki atlara döndü. Toplanan cübbe etekleri geriye gidileceğini gösterdi. Yallah kelimesi — ağızlar - dan — dökülürken — düşmanın ikinci grup ateşi bulunduğumuz yere daha yakınlaşmıştı. Patlı- yyan danelerin parçaları yakın - larımızdan geçiyor ve yaşama adeleri dolmuş adam arıyorlar- Ex'ad Şukayır; — Beyim çok teşekkür ederiz biz işi ehline barakalım, bu kader kâfi. Dedi ve süvarilerimize doğru yol almağa başladı. Ben arka- sından vazifemi yapamadığım-! dan kumandanım tarafından tahtie edileceğimi şu kısa cüm- le ile ifade ettim: — Efendi hazretleri çocukla- rınızı görmiyecek misiniz?.. Va- zifem hey termektir. Dedim. Es'ad Şukayır gülüm- | giyerek; — Kâfi derccede gördük. Te- nevvür ettik. Üst tarafını ehline | bırakalım beyim. Cümlesini ta- mamlarken atına binmiş ve grup karargâhma doğrulmuştu. - Di- ğerleri-zaten atlarına daha ev - velce binmişler ve bizden epeyce Ben de kafileyi takibe koyuldum. Üç beş daki- ka yürüdükten sonra düşman ayrılmışlardı. etti. Heyetin bir cepheye gitmek azim ve kararını kırdı. gemilerinin ateşlerinin zulmün- den kürtülmuştuk. Toplar da şi- ASEFLARERSI WWW F DÜNYA HARB [ (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİ&*a Atlântik Meydan Muharebesı cow) kruvazörüne dumanı ken- disinin de görmüş olduğunu işa- retle bildirdi. Bir çeyrek saat sonra (Glascow) kruvazörü çoktan beri beklenilen buhran Anının hulül etmiş olduğuna vâ- kıf olmuştu. (Glascow) uzakta ki dumanın hangi gemilerden yükseldiğini şüphesiz surette anlamış bulunuyordu ve saat 4-40 (öğleden sonra) da bun- ların — (Şarnhorst), Gneyze- nav) ve bir Alman hafif kruva- zörü olduğunu işaretle bikdirdi. Müteakıp beş dakika zarfında da düşmanın takip ettiği rota- yı tayine muvaffak olmuştu. Düşman sefaini (Glascow) Ü- zerine dönmüşlerdi. (Glas- cow) kumandan sefinesine “düşmanın muhafazalı kruva - zörleri göründü. Keşişleme ile kıble arasına seyrediyorlar..., işaretini verdikten sonra şimdi bilâ izaaji vakit düşman üzerine »yol vermiş olan (Good Hope) sefinesine yaklaşmak üzere bir- denbire ve tam süratle (öğle- den sonra) ya döndü. ((Mon - mouth) ile Otranto onu takip ettiler. Geçen sabah saat 9 da (Vallenar Roks) dan hareket etmiş olan (Canopus) zırhlısı daha 300 mil kadar cenup cihe- tinde bulunuyordu. Binaenaleyh İngiliz filosuna muavenete bi bir veçhile muktedir değildi Amiral (Cradock) gibi mü - kemmel bir bahriye zabitini bütün protestolarına ve müta- leatı saibesine rağmen birden bire düşmüş olduğu böyle mü dumana müteveccih: 84 kül, hattâ ümitsiz bir v K) ya rota değiştirdi da- neler düşündüğünü anlam kika sonra, o caenada (Glaskow) çalışmak cidden mucibi heye - nun takriben iki mil batı kara- candır. Amiral (Cradock) bu yel cihetinde olan Otranto Glas- vaziyete dtşmeğe kendisinin var) W RPARERL PPPT U < POR VI T CA NS —— Yazan: V. Çorç icbar olunduğu mütaleasında bulunabilmekte dahi haklı idi. İngilterenin bahriye tarihinde en feci ânlardan biri üzerine aslâ kaldırılamıyan bir bulut inmişti. Bu hâdisede bizim ha- riçten görebildiğimiz bir şey varsa o da bulutun kenarında simin parlaklıktan ibarettir. Maamafih, amiral (Gradock) vaziyeti ve bunun esbabı hak - kında ne düşünmüş olursa ol - sun önündeki vazifeden gözünü kırpmadı. Saat 4.30 da (Glascow) kru- yvazörü düşmanın mevkiini ta- nada düş- 'onel) Man gemileri, (K açığın- da mürettep ihata kavsini teş- üzere sahil boyunca çenuba seyretmekte idiler. Ku- mandan (Şarnhorst) en açıkta (Nürenberg) kruvazörü de en sahil tar (içeride) bulu- nuyordu. Fakat biraz evvel bir gemiyi takip etmiş olduğundan © esnada (Nürenberg) simal ta rafında nazara meşhud bulunduğu gibi (Dresden) in de arada temas idame etmesi em- redilmiş bulunmakla bu gemi de yirmi mil geride idi. Binaen- aleyh, düşmana T olundu- u gu esnada amiral Fon (Spee) epeyce dağınık bir vazi- bulunmakta idi. Gemiler- ak 14 mil sürate göre is- tim tutmuşlardı; fakat amiral yett Ldos (cenubu garbi) tarafın- da düşman filosundan iki sefi- neyi görür görmez bütün ka- zanların fayrap edilmesi emrini verdi; ve geride kalmış iki kru- vazörüne kendisine yetişmeleri emrini verdikten sonra prova hattı nizamında olan üç sefine- sile -kruvazörlerinin muvasalâ- kibe başladı; Luman gemileri bu esnada düşmanını sancak baş omuzluğundan dört kerte- de bulundurmağa itina etmekte idi. Amiral bu hâdise hakkında diyor ki: “Rüzgâr kıbleden esi- yordu; kuvveti 6 idi; bu kuv- vetle mütenasip yüksek deniz- ler hasıl ediyordu; binaenaleyh rüzgâr altına düşürülmemek için dikkatle manevra yapmak mecburiyetinde idim. Bundan bi seyrettiğim istikamet düşmanı bitaraf sahil sularına ilticadan menedecek surette in- tihap olunmuştu.,, Amiral Fon (Spee) nin Tet raporile (Glascow) kruvazörü raporu yaslıca mehazlar olup her ikisi de yekdiğerine muvafık zuhur etmektedir| Amiral Fon (Spee) düşman tarafından böyle bir manevra- ya tevessül edilebileceğini dü - şünmekle pek te hata etmemiş- ti. Amiral (Cradock), Bahriye Nezaretinin böyle bir mücadele ihtimaline karşı ni tak - miş ol- çok etmesine tal inei ayrı düşmüş bulunmakla bera- ber muharebeden kaçınmak için bir teşebbüsü ihtirazide bulun- r.;l (Cradock) iki filonun nisbi eti aliyenize onları gös Şekerciler , Cemiyetten fiyat artımı istediler Hükümet tarafından — şekere yapılan yüzde on zam Hüzerine şehrimizdeki şekerciler, geker « ciler cemiyetne müracaat ederek' geker fiyatlarına zam yapılması-' m istemişlerdir. Şekercilerin bu. dilekleri cemiyet tarafından tet kik edildikten sonra Mmtakg' ; çe gnT lecektir. MEKTEP müdürlerinin toplantısı Dün İstanbul Maarif Müdür lüğünde saat 11 de ekalliyet ve ecnebi mektepleri müdürleri top lanmışlar ve imtihan zamanları- nan ileri almması ile hasıl olan vaziyet hakkında görüşmüşler dir. kârlarını kaybettiklerinden sus- muşlardı. Cepheye giderken bir saatte katettiğimiz bozuk yolu yarım î. sığdırarak karargâha var- Aziz kımandanımm buzaru - na çıktığım zaman vazifemi ifa edemediğimden af talep etmiş isem de Es'ad Şukayırın karşı- sında suçtan kurtulamadım. Fa- kat Es'ad Şukayır kabahati üze- rine derhal aldı ve Atatürke hi- taben manalı bir eda ile; — Beyoğlumuza teşekkür e- deriz. Kâfi derecede bizi tenvir etti. Fakat biz işi ehline birak- tak efendimiz. Diyerek beni himaye etti. Di- ğer cephelere gidenler de dön- müşlerdi. Akşam - kızıllıklarının akisleri karargâhımızın şarkın- daki tepelere veda ederken Suri- yeliler heyetini uğurlamıştık. Suriyeli misafirlerin avdetle - rinden sonra perola gibi yallah kelimesinin onlara verdiği hıza anlattığım zaman aziz kum danım çok gülmüştü. gürat ve vaziyetlerini nazarı mütalcaya alarak evvelâ bir müsademe vaki olmadıkça tak- viye kuvveti olan (Canopus) üzerine çekilmek imktânı olma- diğını anlamış ve şimdi güneş kendi filosu arkasından gruba yaklaşmış olduğundan ziyanın Vaziyeti kendisine müsait iken muharebeye girişmeği en mü- nasip fırsat addetmişti. hil inini tanıyınca ve kendi üzerine gelmekte olduklarını — görünce kendisini, takip etmekte oldu - ğu halde Fol Spid kumandan se finesine doğru seyre başlamış- tı. Bu esnada saat 4.47 idi. Saat beşte amiral Fon (Spee) bun - ların garbe doğru çekildikleri- tını beklemeksizin- düşmanı ta-hi ve (Glascow) un rotasının tü. (Glascow) kruv: man telsiz cihazının muhabera- 'tı işkâle çalışması arasında &- linden geldiği mertebe onların 4 harekâtı ve kuvvetin hakkında $ amiral (Cradock) a malümat Ç veriyordu. Saat beşte cow) kruvazörü (Good Hope) sefinesini gördü sonra amiral (Cradock) bütün gemilerine sürati gaye için is- tim tutmalarını ve (Gloscow) nâzım sefine olmak üzere top- lanmalarını emretti. Demek İn- giliz fil, olan sefine yapacaklardı. Amiral (Gradock) gfi in sefinesine yaklaşmakta olan üç İngiliz kruvazörünün rotası takriben batı kerte Saat 510 kadar — smiral Fon yı takip edip on dakika son- ra tekrar lodosa döndü; amiral, (Good Hope) i amiral Cradockun sefinesini) saat altıya doğru müsahede e- debilmişti. Bu esnada amiral Ğ (Cradoek), sıra ile (Good Ho- pe), (Monmouth), ve (Otranto) olmak üzere filo- sunu prova hattı almış idi. Cevad Abbas GÜRER Yukarıda gördüğümüz veç- (Glascow) düşman sefa- (Monmouth) ile (Otranto) da (K. 65 D.) olduğunu görmüş - , düş g (Glas- j u düşmana en yakın üzerine tahaşşüt lodos - idi. (Spee) de bu rota- $ fakat (yani (Glascow) teşkilâtına (Arkası var)