ŞUBAT 1911 13 Alman Casusluğunun Esrarı | —25 YAZAN : Bernard Newmatı | Fakat cellât tereddüt etti. 1935 senesinin soğuk bir şubat sabahında yüzünü bir ateş kap- ladı. Zabit rovelverini yakala- dı. Bunun üzerine cellât otoma- tik bir hareketle baltasını kal- dırdı. Kötük üzerindeki — güzel enseyi görmemeğe çalışıyordu . Balta indi ve baronesin güzel başı sevgilisinin resminden öte- ye, yere yuvarlandı. Bu gibi manzaralara kanıksâamış hapis- hane memurları bu sahneyi e- lim bir süküt içinde terkettiler . Üzerlerinde orta çağların bir âyininde hazır bulunmuş olmak gibi bir tesir vardı. Ve cellât bu müthiş vazifesin- den istifasını verdi. Dostları onu en çok müteessir eden şeyin hangisi olduğunu kestiremiyor- lar: Ölmekten korkan — genç kızın feryatları ve çırpınmaları mı, yoksa ebediyete 0 kadar memnun bir halde intikal eden kadının sakin vakarı mı? İdama son sahne dedim. Fa- kat yanlıştır. Üç sene sonra, Varşovada — yüzbaşı Sosnowski ile görüştüm. Ondaki değişiklik beni hayret içinde bıraktı. On- da Alman gizli servisine yalnız başına bir aslan cesaretiyle mey- dan okumuş olan zarif Leh za- bitinden pek az eser kalmıştı. O şimdi uykudan mahrum, sinirleri berbat, bazı hatıralarla muazzep, hayalinde — dehşetli manzarâlar görmeğe mahküm bir adamdı. Daima sevgilisini tahayyül e- diyordu. Fakat, bunlar ölüm hülyaları idi. Doktorlar hasta- lığını teşhisten âciz kalıyorlar- dı. Halbuki hastalık pek basit- ti. Şaşılacak şey yaşayabilme- sidir. Bir adam hasta bir kalb ile yaşayabilmişse o da yüzbaşı Sosnowskidir. O neslimizin en cesur, en parlak casıslarından biri idi. Benim hissiz olduğumu söylerler. Fakat kendisinden ay- rıldığım zaman pek heyecan duymuş olduğumu itiraftan sı- kılmam. Harp başladıktan sonra ondan hiç bir haber almadım . Almanlar onu ele geçirmişlerse akıbeti tahakkuk etmiş demek - tir. İhtimalki şu dakikada — öl- müş bulunuyor. Böyle ise bah- tiyardır. Bu vak'ayı zamanımızın en harikulâde bir casusluk vak'ası diye telâkki etmekte haklı m- yım? VO Gene Lehistandan başka bir dram hikâyesi daha geliyor. Bu- na açık bir komedya da merbut- tur. Fakat bu vak'ada son sah- ge henüz oynanmamıştır. 1915 senesine, Alman ordu- larının Varşova üzerine sür'atle ilerledikleri zamana rücu etmek lâzım, Pragda Varşova bankası- na ait paralar arasında altı mil- yon lira mıktarında altın rub- leler vardı. Altın külçelerini tahliye için alelâcele tertibat yapılıyordu. Rus entellijans ser- visine mensu bir zabit bu Tavamelenin İcrasına memur &- dilmiştir. Yanında bir mukabil casusluk ajanı ile bir banka memuru ve askeri müfrezeye kumanda eden bir mülâzim de vardı. Kafile, kıymetli hamulesi ile birlikte şarka doğru hareket et- ti Gory Swieto Krzskie yahut Mukaddes Haç dağları etekle- zinde Jedrzejow'a — (Andrew şehrine) vasıl oldu. Bu dağlar- dan biri Lysa Gora yahut Kel dağ diye maruftur. Çünkü mai- leleri ormanlarla örtülü olmak- la beraber zirvesi çıplaktır. Kafile Jedrzejow'da tevak- kuf etti. Çünkü Almanların Rus ordularının cenup cephesini yar- dıklarına ve ricat hattını kestik- lerine dair bir şayia dolaşıyor- du. Zabitler bir meşveret mecli- si aktettiler. Daha ziyade ile mek tehlikeli idi. Altın Kelda: ğan yakın mailclerine gömmeğe karar verdiler. Askerlerin cereyan eden vak'a- dan hemen hiç haberleri olma- ması için gö: bağlandı. Za- bitler de kamyonları, ayrı ayrı ttiler. Biribirini müteakıp sevk muhtelif dolambaçlı yollardan eçtiler. Orman kenarında * ka- $ bir noktaya vardılar. rler derin bir Ki altını gömdüler. ler kamyo harekete getir- meden evvel askerlerin gö: tekrar bağlandı. Altının yerini bilen kimseler entellijans zabiti, mukabil casusluk ajanı, banka memuru ve mülâzimden ibaret- tiler. Mülâzim biraz sonra maktul oldu. Banka memuru bolşevik - ler tarafından öldürüldü.Entelli ians zabiti Wrangel kuvvetleriy- TERCEME EDEN : Hüseyin Cahid YALÇIN le birlikte harp ettikten sonra, esir düştü ve idam edildi. Ayni karışık muharebelerde mukabil casusluk ajanı yaralandı, fakat kaçmağa muvaffak oldu; İtal- yaya kapağı attı. Orada geçirdiği ilk seneler meçhuldür. Fakat uzun müd- det hapishanede kalmış olduğu biliniyor. İhtimalki menşei iti- bariyle bir hırsızdı. Çünkü Ça- rın gizli zabıtasına cani sınıf- larından adam âlınırdı. Bu Rus mühim beynelmilel casus çe - telerinden birine girdi. -Polisin dikkatini celbetiniş olan bir çok vak'alara iştirak etti. İtalyada artık daha fazla kalmanın teh- likeli olduğu görülüyordu. Bir suç ortağı Alman ile viçreye kaçtı. O Jedrzejow da altınları hiç bir zaman unutma- mıştır. Bu sırrı gayet gizli tu- tuyordu. Fakat artık arkadaşına ifşa etmek zamanı geldiğine hükmet- ti. Beraber, Jedrzejowa gittiler. Vardıkları zaman, Rusun sura- tıni görmek pek eğlenceli ola - caktı. Çünkü şehir Leh idaresi altın- da fevkalâde terakki etmişti. Sanayi iki misline çıkmış, va- roşları o kadar genişlemişti ki ormanın bir kısmı yer açılmak için kesilmişti! -Altınların gizli gizli yattığı derin çukur şimdi varoşlardaki villâların sokakla- riyle örtülmüş bulunuyordu! Adamların hissettikleri keder kolayca tahmin edilebilir. Ru- sun maruz kaldığı zorluklar pek büyüktü. Arazide hudut işaret- leri kaldırılmış olduğu için, çu- kuru ancak yüz yardalık takribt bir mesafe dahilinde tesbit ede- biliyordu. İki arkadaş İsviçreye dön - düler. Orada mühim bir sendika, teşkil edildi. Azalarından çoğu çalınmış emlâkten müstefit o- lanlardan terekküp ediyordu. İki arkadaş tekrar Jedrejow'a döndüler. Ve bir takım evleri sa- tın aldılar. Maamafih, sistema- tik surette yapılan hafriyatta bir şey meydana çıkmadı. Şüp- hesiz ki Rus, yanlış bir yer tespit etmişti. Daha fazla para bulmak için İsviçreye döndüler. Fakat eli boş kalan sendika kendisine bir oyun oynandığını zannetti. Rus ile Alman hiç bir tafsilât Vvermiyorlardı. Fakat şimdi fena halde kızan ortak- iarı'her şeyi bilmek istiyorlârdı” Aralarmda kavga çıktı. Alman kaçtı, fakat Rus fena halde 18-| / latıldı. Onun akrabalarından — bir kız, bir Rus yahudisiyle evlen - i. Bu adam İsviçrede ki çük bir diplomasi memuriyetin- de bulunuyordu. Rus bunların nezdine iltica etti ve yediği da- Â yağın tesirinden öldü. Ölüm ya- tağında iken akrabası kadına ve kocasına Jedrzejow altınları- nın hikâyesini anlattı. Aradan bir hayli sene geçti. 1939 da, Rus yahudisi memle- ketinde epeyce mühim bir adam olmustu. Alman gangsteri Nazi partisinde terakki etmiş idi. Şimdi Gastepoda mühim mevki işgal ediyordu. O da gö-| mülmüş altınları unutmuyordu. | Hele Rus - Alman misakı Le- histanın istilâsını ve parçala masını muhakkak hale soktuk- tan sonra, bunu n- bir € bütün bütün | &ğ SABAH HER SABAH Gençlere içki yasağı Şehir Meclisinin evvelki gün- (a |Askerlik bahisleri(T- | kü toplantısında yeni zabıtal belediye talimatnamesinin bar- lar, sinemalar, tiyatrolar ve a- çık dans yerlerile çalgılı kah- veler hakkındaki hükümleri gö- rüşüldü. Bu talimatnameye göre 12 yaşından aşağı çocukların dans salonlarına, içki içilen yerlere barlara getirilmesi ve kabul edilmesi, 18 yaşından aşağı gençlere de her nevi ispirtolu içki verilmesi ve satılması ya- saktır. 18 yaşına gelmiş ve eski ta- birile bıyıklarını eline almış bir gönce içkinin yasak edilme- sini belki fert hürriyetine bir te- cavüz sayacak kısa gi ve dar beyinlilerle karşılaş lirsiniz. Bunlar — yaşını almış koca delikanlı hiç ferman dinler mi? yolunda bir mugalâ- taya da baş vuracaklardır. — Bu yaşa geldim ağzıma damlasını almadım; Yahut: — Alimallah tadını bile bil- mem; Teranesini her önüne gelene tekrar ettikleri halde içtikleri zaman ya körkütük bir hale ge- len yahut ta fevkalâde cıvıyan riyakârları bir tarafa bırakır- sak hakikat halde içkiden hoş- lanmayan, akgamcılığa — yanaş- mamış kuvvetli, gürbüz ve yaş- larının ilerilemiş olmasına rağ- men hâlâ turp gibi zinde imsak erbabını göz önüne getirirsek| 18 yaşından aşağı Türk gencini ispirtolu içkiden tahzirin ne kadar- yerinde bir tedbir oldu- ğu kendiliğinden tezahür eder. A. C. SARACOĞLU Yakalanan ihtikâr suçluları Fiyat mürakabe teşkilâtı şe- hirde yeniden bazı ihtikâr hâ- diselerini tesbit etmiş ve suçlu- ları adliyeye teslim etmiştir. Bunlardın Üsküdar, Hâkimi- yeti Milliye caddesinde 188 nu- marada Nureddin oğlu Hüseyın İbriş 47.20 kuruşa satılması icap eden sabımları 50 kuruştan sa- tarak ilitikâr yapmaktan, Pan- galtı Halâskâr Gazi caddesinde 161 sayıda Savm Vasil yanlış fa- tura tanzim etmekten — suğlu - durlar. Bunlar milli korunma kanunu hükümlerine göre teczi- Baskın hasmı gafil avlamak, demektir. — Eskiden — baskın, düşmanı ansızın basarak, tedbir almasına vakit ve imkân bırak- mamaktı. Büyük harptenberi baskının şümul dairesi, icra sa- hası değişmiştir. Tabiye sahasında baskın, mahdut hedefli bir taaruza, en büyük süratle ve hasma sezdir- meksizin girişmektir. Bunun için, her tâbiye teşebbüsünde baskın rolü aramak kaidesi ca- atta baskın, hasma te- kaddüm ve tefevvuku temin & den silfihın,, bir muharebede kullanılmasmdan ibarettir. Bü- yük harpte, bunun bir.çok mi- Sallerini gördük: Alman ağır topları, daha Li- yejde, cihana bir baskın yap- Mış, kale Mmürettebatının — ru- hunda elemli tesirler bırakmaış- « İngiliz tankları, siperden kuv- vet alan hasma karşı hücumda, muharibi zırhlamaya, tel örgü- lerinden gedik aşmaya, birçok tahkimat manzumelerini yarıp geçmeye, hususi silâhla dövül- mediği müddetçe, canlı hedefle- ri sarsmaya yaramakta idi, Alman gazı da, öldürücü bir silâhtı, baskın mahiyetini, dafi tedbirler alıncaya kadar, muha faza etti. Alev makineleri, bomba top- Jarı, mükabil tedbir alamıyatı- lar için, her yerde baskın tesiri yapmışlardı. Siper muharebeleri, düz m: mi yollu ağır silâhları ehemmi- yetten düşürmüştü. Fransız hu- dutlarında tesis edilen kalelere karşı yapılacak muharebeler, Alman ordusunu ağır çaplı. ve dik mermi yollu silâhlar kabu- lüne mecbur etmişti. Bu silâh- ların sistemi ve miktarı gizli tulmuştu. 1911 de Hanover stajda bulunan bir Japon yüz- başısının top hangarıma girme- si, ağır takibata maruz kalma- sını iesitlzam etmişti. Almanla- rın, silâhın çapmı büyütmüş, hareket kabiliyetini arttırmış oldukları malümdu. Bu yıl için- de, Hanover - Braunsvicg ara - zisinde yapılan Mmanevraların son safhalarında bu ağır toplar- dan 28 nin, ricat eden kolordu- ya iltihak ederek, vaziyeti de- iştindiği “de tenkit - sırasında söylemişti. Fakat bü topları görmek, yabancılar - için müm- kün olamamıştı. BASKIN Harpte muhtelif şekilde baskınlar. Baskından kurtul- manın çaresi YAZAN: Emekli General ' NA. yanın, delinmesi veya yarılma- SI istenen bir yere — tevcih edilen, en büyük sürat ve şöh- reti haiz, bir kütle ateşidir. Bir batariyede, ateş baskını (über- fall) üsulünü tatbik edebilirdi. Bir cepheden, hasmı aldata- rak çekilme de bir baskındır. Mühlmann, Çanakkaleden müt- tefikler çekilirken — bize iyi bir baskın yaptıklarına kanidir. Hindenburgun, eski mevzile- rinde barınma imkânları bırak- miyarak, adını taşıyan mevzi - lere geçmesi, bir baskındır. Fransızların, saflarına geçen iki casusdan aldıkları malümata da yanarak, cephelerini tahliye et- Meleri sayesinde, Alman imha ateşlerinden kulrtulmaları da mükemmel bir baskındır. Nihayet, cephe gerilerinde ruhlara nüfuz ederek maneviya- tı sarsan propagandalarla yıkıl- maz cepheleri devirmek te bir baskındır ki kat'i neticeye ulaş- tıran en büyük bir darbedir. Baskından kurtulmanın ça- resi, baskın yapmaktır. Baskın, baskın yapmasını bilenin işidir ve muvaffakiyetin en n suru, baskındır. İtalya, büyük harbe ters cephe ile ve otuz yıllık mütte- fiklerinin aleyhinde iştirak et- mekle, siyasi bir baskın yapmış- tı. Geçen yıl, Moskovadaki siyasi ve askeri müzakereler, Sovyet- bitarafisi yerine büyük kom - şu lehine iktısadi yardım te- min etmişti. Bu da siyasi bir baskındı, harbin cihanşümul bir vüsat kesbetmesine yol actı. Alman san'at cihazı, 1933 den beri durmadan istikbal harbini yeni icatlara ve asri ihtiyaçlara göre işliyordu. Büyük müesse- seler “araştırma,, işine milyon- lar thsis ediyorlardı. Piyasaya sürülen silâh ve vasıta, kıt'a| elindekiler gibi, âlemin meçhulü. olmayan şeylerdi. Alman tek- niğinin ve alın terinin, büyük sürprizler yapacağı meydanda| idi. Orada noksan olan, para idi. Halbuki, Alman prensibi için sây, en mühim sermaye idi. “Parasız harp, ta bir baskındı. büyük harp, motör kuvvetine mühim yer ayırmıştı. Motör, muharibi uçuruyor, ona yıldı- rım hızı veriyordu. Ancak, zırh- h ve motörlü vasıtanın istihda- mında fikirler değişti. Fransız kanaatine göre, tank, muhare- beyi destekler ve hedefe götüre- bilirdi. Fakat, bir muharebe va- ziyetini kat'i neticeye ögtüre- mezdi. Oysa ki, piyade, yabancı silâhın tesirini kendi silâhlarile karsılayamazdı. Tank kütleleri, sevk ve idarenin dilediği yerde, oynali Bir ateş siklet merkezi yaratabilirlerdi. Eğer tahkimat tank savletlerine karşı ateşin bir sed çekecekse bu manzume- nin deliksiz aşılmaz bir siste- minde olması ve bütün sınırı da, kapaması icap ederdi. Alman Fuvarları, otomobil sanayiindeki inkişafları her na- zarda canlandırıyorlardı. Dosel- dorfdaki “Schaffendes Volk,, erişilen terakki merhalesini gös terebiliyordu. Fakat bütün bu mesai içinde “harp vasıtası,, giz lenmişti. Sedan cephesini yaran koloslar, Varşova önlerinde de icra sahası bulamamışlardı. Hava kuvvetlerile zırhlı bir- likler, daha Polonya harekâ - tında, tabiye ve sevkulceyş alan- larında dikkate şayan bir iş or- taklığı yapmışlardı. Bu, bir, baskındır, esasları alt üst et- mek istidadındadır. Baskın, mukabil tedbir alın- madığı halde, tesiri haizdir. Fransız defi ve tard silâhının çapı, Alman ağır tankının zir- hını delmeye kâfi gelememişti. Fransız san'at ve Ssermayesi ise, her şeyi yapmaya kadirdi! Tank dafii silâh, görerek ateşi açmalı idi. Mestur topçuya ge- lince, son devrelerde, tanka karşı açıkta tâbiye edilmişti. Fakat, bu defa da, topçunun ateş rolü zâfa uğramıştı. Büyük kuvvetlere karşı yapılan varma, tesebbüsleri, “yalınız tank ve Sayfa :3 Şimdilik z — Bukadar! Bu atalstlfan ne vakit kurtulacağız? Fırsat düştükçe gikâyet etti< ğim bir mevzu da, mektepleri « mizdeki izci teşkilâtlarının canx sızlığı ve sönüklüğüdür. Öyle ki, sanki izci teşkilâtının yegâna gayesi 29 teşrinievvelde yapım lan geçit resmine iştirakten ibam retmiş gibi bundan sonra hiş bir mektepte hiç bir izcilik ha- reketine tesadüf edilmez. Boru: lar, tvampetler tozlanmak üzera raflara dizilir. Elbiseler, nafta- linlenip sandıklara yerleştirilir. Halbuki - izciliğin, kendisina mahsus nice faaliyetleri vardır, Bu malüm şeyleri burada tek« rarlamağa lüzüm hissetmiyo < rum. Herkesçe malüm olan bu şeyler en fazla mekteplerdeki beden terbiyesi muallimlerinin alâkasızlığı yü- zünden tatbik mevküne cıkam mamaktadır. İzcilik faaliyetiyle ancak ders saatleri dışında meşk gül olunulabileceğinden, bedem terbiyesi muallimleri ise mecbtm ri ders saatleri haricinde mek- tepte bulunmadıklarından — bit« tabi bu iş atıl kalmaktadır. — | Bundan bir müddet evvel A« tinadan gelen bir telgraf, şe< hirlerdeki bütün geri hizmetleri« nin hususi bir üniforma giymiş mektep talebeleri tarfındanı ifa edildiğini bildiriyordu. - İzciden başka bir şey olmıyan bu genç ler, bu faaliyetleriyle yurtlarına çok büyük hizmetler ifa etmek« te, memleket müdafaasına filem yardım etmiş olmaktadırlar. Bugünkü karışık dünya vazi« yeti karşısında memleketimizim günün birinde müstevli bir düşe manın taarruzuna uğramıyaca « ğını hiç kimse temin edemez. Böyle bir vaziyette evvelden talim görmüş, pasif müdafaa, asayişi muhafaza, umüumi hiz « metleri tedvir gibi işleri iyi öğe renmiş enerji dolu bu gençler. den edilebilecek istifade hudut. suzdur. Ve bütün bunlar ders harici saatlerde, yahut cumar« tesi günü öğleden sonra ve yahut ta pazar günleri muayyen (Sonu sayfa 5 sü 7 de) tayyare tiplerinin üstünlnde MURAD SERTOĞLU ye edileceklerdir. Ateş baskını, yüzlerce batar-| hazırlıyordu. Her darüssınaa, Sayfa 5 sütun 7 de) # OŞ Göben Çanakkale yolunda Bunun tüzerine Göben in yo- lunu kesmek kararından vaz geçildi ve filomuz, sabah saat onda hazırlanmak ve Adriya- tikte tarassıt vazifesine de- vam etmek üzere Zanta lima- nına girdi. Dublin ile iki destroyerimiz şafak atarken düşman gemi- lerine hücum etmek istemiş- lerdi. Bu istekleri başkuman- danlık tarafından reddedildi. Düşmanın şafaktan evvel yo- lunu kesmek niyetinde idiler. stosun yedinci günü saat sekizde Akdenizin en süratli gemisi olan Göben Çanakkaleye — doğru yoluna devam ediyordu. Bu gemi şark ve yakın şark milletlerinin aslâ şahidi — ola madıkları büyük rolleri de be- yor; ölüm, sefalet ve h leve götürüyordu. (1) Bu suretle muharebe mey- düşünüyordu. En iptida Alman, altının bu- lunduğu gehre koşu. Gestapo a- janına müstevli ordu nezdinde bir entellijans vazifesi verilmiş- tir. Elde ettiği “malümat,, saye sinde, bir Alman kumandamı Jedrzejow'un bombardıman dilmesi için emir verdirme; muvaffak Varoş tamar hâk ile edildi. Şimdi £ bir engele tesadüf etmede tarafı kazmak kabildi Bu sırada, Rus kendi kuvvet nin arkası sır: yordu. Fakat Almanların daha evvel işgal etmiş oldu rını görmekten pek ked Sonra, Alman gangsterinin ç kilmek ve şehri Ruslara teslim etmek emrini alınca ne B miş olacağını bir düşi Bir hafta sonra da Almanlar şehri tek gal alktıkları Zi n ayni helecan ve teessür | Rusun başına geldi! Bu henüz nihayet bulmamış| bir hikâyedir. Fakat okuyucula rın muhayyilesi son sahneyi ke dilerinden icat edebilir. Bir Rus ile bir Alman var ki entrikalara ve politika manevralarına mü- racaat ederek etrafa ölüm ve tahribat saçıyorlar. | danında bulunan veyahut bu meydana sevkedilmesi kabil olan bütün İngiliz zırhlı ve gemilerinden hiç biri faydalı bir is göremedi. Bunlarda yalnız iki hafif kruvazör işe ramıştı ki garip bir tesadüf i olarak her ikisine iki birader kumanda ediyordu. Bunlardan biri Dublindir. Ku- andanı Kelly idi; diğeri Glu- # çesterdir. Dublin kruvazörü Ü ile iki destroyer düşmanın yolu üzerine- dikiler ynu - geçit # muharebesine icbar için eli a len ber şeyi yaptı. H. Kell nin kumandası altında bulu - er ise Göbenin F kitlere üzerine atla | ık Glüçe gi sıra akşam g dar koşmuş, - ti nan Göben, somraki ismile Yavuzun Türkiyeyi geçen harbe sokmaktaki roli- nü vce o harbin doğurduğu fe- lüketleri telmih ediyor. Mütercim (1) Çörçil. (Arkan var) mmwww DÜNYA HARBİ (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI mandanın emri üzerine geri çekilmiştir. Telgrafların yanlış tefsir! Harbin ilânından sonra Göben ile harp etmekteki mu- vaffakiyetsizliğimiz hakkında muhtelif izahat verilmiştir. Bu hususta, geçen hâdiselerde mazeretimizi ortaya çıkarmak, hakikati aydınlatmak üzere amiralliğin bütün telgrafları Bu telgraflardan biri zlarla birlikte ve u- Trinden dolayı mücrim olmaları, pozsa Göbeni harbe icbar et Ni her türlü muahazeden kur - mumi bir harbe iştirak ediniz. ceza görmeleri icap eder. (Çün y ek suretile Fransızlar Afri- tardı. Fakat bahriye efkârı Bundan başka kendinize faik kü bu iki gemi Göbenle harp kadan asker naklederken on. dört zırhlı kruvazörün nasıl kgnvıotıı-ıc kargsı harp etmeyi- etmek üz! î'.ldğ'îı“ın <;ı man Jara yardım etmektir.,, olup la_(î;şbeğjel__ lıcıutnı'luledgıw niZ.,, Bi g Bundan maada ağustosun ni bir türlü kabul etme- Mğ' ıbu t Tafın —mı;ıı ııyf.“dk;“:dı'ıı f'î '“IÇ_'I' ikinci günü de şu telgraf çekil- diğ ıdc,in amiral de bahriyeden Troubrid öbene karşı dötr azla vvette olan mişti çekildi. Ş zırhli kruvazörümüzle - hücu- düsman gemisine alnız başı- yen iki saffı harp kru - — Bu amiral, sonradan Sırbis - ma geçmekten alıkoyduğu söy- AT h tarafından takip edil- tana gönderilen deniz /| topları lendi. Halbuki o telgraf Avus- antıki düşünenler amiral- , ioiğir.,, için teşekkül eden komisyonun turya filosuna karşı yapılacak n w*l tai'n n hıılwv - — Sonra üç ağustosta da şünu Teisliğine tayin olundu. Bu va- bir hareketi kası vîdıvord' A- a ,:'_*l'"";ı'm Viç bildirmiştik ğıf;s îğ” tâ:uı;uzqeuıı. müvaf- vusturyanın saffı harp gemile- a “Göben sizin için en mühtm Tak oldu. Gerei - Sırpların.— ve öti le brln "Ti f bar grafi Göbeni icba D e B S ü inin iti rine karşı bizim üç saffı harp u(l:;ı:ı nwî..yğ Garbo iebar a Onu her yerde takiğ ger;g Sırp hu;nmeî;nm itimat kruvazörümüzün diğerlerinin etmenin mühim olda gada 1 a L aa gaa ci Ve hürmetini kazandı. Göbene himayesi olmadan harp ettiği- Taf Çülyordu eee L harbi açmak üzere bazır Olur ““ğ;“'ı' ŞAĞ DSE DAĞT ni görmek istenecek “bir şey- Cut bülln dü Te BNT vüeE Ö pler'ne olursa olain, me » değildi. R i L Göben ile teması muhafaza ŞiYetleri Sü ç Ze muhtelif Diğer taraftan telgraftaki Yelhasıl iki kruva ediniz. Harp yakındır,, diye firsatlarla isbat etmiştir. cümle, Akd SA filosu — başku: :_'l”" a TRSYASLİ tebligat yapmıştık. Baş kumandanın ha- mandanına Akdeniz etratejisi T1 ters anlamamışlar ö Te İ hakkında kendisine direktif - da başkumandan da Hata eden amira reketinde isabet vardı ler veren diğer bir telgrafta takibinden vaz geçilmesini ka- ç TT YT G —— izah edilmişti. bul etmekten şiddetle çekin - Sırbistanda Amiral Milnenin ve diğer a- Şüphe yok ki bu kelimeler Mişti muvaffakiyetleri lâkadarların raporlarını tetkik kin Oaakimandan —ai dar En — ettikten sonra bahriye birinci majyetine, yani amiral Troub- Eğer Akdeniz filosu başku- Lordu Amiralin şu noktadan #ürö öebüğ-edlürker” hu Bi ta- mandanı bu kat'i ve tekit edil- çok iyi tedbirler ittihaz ettiği yiagrana alıyor. Fakat buna rafından çekilen bir telgrafta- miş talimata dayanarak üç neticesine vardı: an EUtARYar. ; Kat ki cümlede ısrar edildi ve bun- kruvazörünü birden ayni nok- — Almanların başlıca istedikle- bir karsısında da şöyle bir hatada bulundu- tada bulunduracak yerde Me- ri şey, Fransızların Afrikadan ca İngiliz gemi ğumuz ileri dü sina boğazının etrafına y Fransaya asker nakliyatına ilerine falk — kuyvetlere İlk vazifeniz, Fransızlar Af tirmiş olsaydı bunun neticesi zarar vermekti. mutlak surette harp et- rikadan asker — naklederken olarak Göbeni önüne geçilemi: (Arkası var) LT LARE OD T OEARRAEREROCA RETDPE IRE LAOLAO /—Yazan ü ğ re hareket etmiş, üç harp kru- vazörünü de Sicilyanın garbın- da bulundurmuştur. Fakat bu memelerini tavsiye etmiyor du. Amiralliğin talimatını böy- le tefsir etmek doğru değildir. Böyle bir tefsir yapılınca © zaman Dublin ile Gluçester kruvazörlerinin itaatsizlikle - t H ci onlara yardım etmektir.,, iş tamamını okumak lâzımdır. O telgrafta şöyle deniyordu: İşte başkumandan Göbeni akip ederken bu noktaya gö- ümlesidir. Tepsi okunmazsa ve yalnız bu ümleye dikkat edilirse eksik görülmüş olur. Telgrafın elgrafın yalnız bi “Sizin ilk vazifeniz kabilse ri Alman zırhlılarını ve bil- yecek bir harbe Bu suretle Göbene karşı hare- ket etmekle Fransız nakliya - tına daha müessir bir surette yardım etmiş olur ve bundan dolayı hiç kimse kendisini sa- lâhiyetini tecavüz etmekle it- ham edemezdi. ta, cereyan eden hâdiseler hak- kında bir fikir edi Amiralliğin aldandığı noktayı sadece bildirmiştim. Bizim bu hatamız şudur: Göbenin Mesi- nada olduğunu haber aldığımız zaman İtalyan sularındaki ya- sağı kaldırmamaktır. Amiral Troubridge'in bu meseledeki hareketi baş amirallerden mü- rekkep bir tahkik heyeti tara- fından tetkik edildi. Bundan sonra Portlanddaki divanıharp tahkik heyetinin vermiş oldu- ğu raporlara istinaden kendisi- icbar ederdi. Okuyucular şimdi bu husus- işlerdir.