T ; ç j E E sakladılar. 9 ŞUBAT 19 ÜÜ DND AAAT CDT — 21 — YAZAN : Bernard Newman Hüseyin Ca ——— Böyle olmakla beraber, en bü yük tehlike dağınık Alman ekal- Tüyetlerinden gelmiştir. Bunlar bilâ tefrik casus sıfatiyle hare- ket ettiler. İçlerinden bazıları ya harp başlamadan evvel, ya hemen harbi müteakip parasüt- lerle atlamış Alman zabitlerini Bu zabitlerin yanında kısa dalgalı verici telsiz. makineleri- nin esaslı parçaları vardır. Ma- halli casuslar şebekesinden ma- lümat toplayarak ilerlemekte 0- lan Alman kumandanlarına ha- berler veriyorlardı. Alman kuv- vetleri arkadan aldıkları emirle- re göre ilerlemiyorlar, Leh hat- ları gerilerinden verilen emirlere göre yürüyorlardu. Askerlik et- Miş herhangi bir insan bunun ne 'dernek olacağını güzelce takdir eder. Arkadan vukua gelen hü- cumlarla birlikte Leh ordusu- nun ricatının hikmeti derhal gö- ze çarpıyor. n hava kuvveti pek mü- * olduğu sabit olan casusluk sisteminde yere zabitler, telsiz âletleri, silâh ve cephane, ünifor. ma indirmek suretiyle büyük bir rol oynamıştır. Lehistanda- ki Almanlar bu sayede asker| kıy-ictine girerek, yakalanır- larez, casusluk ithamından kur- tuletiliyorlardı. Bazı ahvalde, üniformalar çok geç yetişti. Ba- —Z ahvalde, paraşilt vasıtasiyle yere inen adam sivil kıyafette ise de her ihtimale karşı yanın- da askeri üniforma bulundı ruyordu. Harp kanunlarına gi re, > bir sivil idi ve bir casustu. Onya için — böyleleri derhal “ , idam edildiler. Harbin ilk günlerinde, Leh- liler Alman bombardıman tay- yarelerinin gayet isabetli su- rette endaht — yapmalarından hayret içinde kalmışlardı. Tay- yareler hedeflerini mühlik su- rette seçiyorlardı. Yarım lar Alman tayyaresi dü- türülünce, işin sırrı meydana fktı. Alman pilotunun yanında bir de casus bulunuyordu. Bu Leh tebaasından idi. Fakat Al- man ekalliyetine mensuptu. O havaliyi gayet iyi tanıyordu.Va- zifesi hücum edilmiye en lâyık noktaları pilota — göstermekti. Yalnız münakale yollarına ve köprülere bomba atılmakla ikti- fa edilmiyordu. Bir köyün han- gi tarafının tahrip edilhiesi, hangi tarafına dokunulmaması lâzım geldiğini de bu casuslar gösteriyorlardı. İslitrat kabilinden - söyliye- lim ki, Lehistanda bir ay zarfın- daki bombardımanlar Alman hava kuvveti için büyük bir muhassenat teşkil etmemekte- dir. Bu kuvvet Garp cihetine naklolununca, artık kendisin- den çok aşağı, ve yer müdafaa- sı itibariyle tamamen gayrikâ- fi bir kuvvet karşısında bulun- madı. Fransız ve İngiliz kuvvet- lerinden müteşekkil bir düşman buldu ki hiç değilse kendisine müsavi idi. Çok geçmeden bu kuvvet ona faik bir seviyeye gelecektir. Lehistanın fethinde- ki kolaylık mühlik bir ümit ve- zebilir. Teniste pek mahir oyun- cularla karşılaşacağınız zaman zayıf oyuncularla talim yapmak çok fena bir usuldür. T Alman ajanları Leh vatan- daşlığını haiz oldukları ve bu sayede memleket içinde rahatça her tarafı dolaşabildikleri için Lehistanın tahribini tam bir surette hazırlıyabiliyorlardı. 1866 da Prusya ordularının Avusturyayı istilâlarından haf- talarca evvel casusları Avus- turyayı doldurdukları -zaman Stieber de böyle yapmıştı. Le- histanın bir parçasının Leh mu- kabil casusluk zabitleri tarafın- dan ele geçirilmiş bir haritasını gördüm. Matbu haritaya hir çok izahat ve tafsilât ilâve edilmiş- ti. Her şimendifer deposu, fab- rika yahut sabotaj yapılabile- cek veya havadan bombardı- man edilecek her hangi bir merkez bu haritaya işaret olun- muştu. Hiç bir kumandanda bu kadar doğru malümat yoktur. Lehlilerin Alman hücumların- daki isabetten hayretler içinde kalmaları şaşılacak bir şey de- ğildir. Tafsilât ve teferruata vukuf hususunda Alman casus- luğu o kadar ileri gitmişti ki insana âdeta dehşet veriyordu. Vargovanın Garbında küçük bir kasaba olan Louvicz sekenesi işin içinde âdeta tabiat fevkin- Alman Casusluğunun Esrarı de bir kuvvet — bulunduğuna! ——— TERCEME EDEN : YALÇIN | inanmıya meylediyorlardı. Al-| man kuüvvetleri Louvicz'i işgal| ettikleri zaman, muhtaç olduk-| ları bazı şeyler kalmamıştı. Bir Alman askeri bir ahşap kuskılııı kapısını çaldı. — Alman askerlerinin havlu- ya ihtiyaçları var. Sizdeki fazla havluları alacağım, dedi ; Lehli kadın itiraz etti: | — Fazla havlu yok, dedi. — | Alman cevap verdi: — Pek âlâ var! Bir ay evvel| Bize bir düzüne satmışlam. — | Bir defasında, bir Alman tay- yaresi Leh topraklarına inmek lâzım geliyordu. Pilot telsiz tel- graf âletleri götürüyordu. Bi lar o kadar nazik âletlerdi ki paraşüt ile atılamazdı. Tatbik edilen usul pek sade oldu. Fakat maksadı temin ediyordu. Tes- chen'in yeni işgal edilen fakat henüz karışık bulunan havali- sinde uygun bir nokta tayini için yerli Almanlarla mutabıl| kalındı. Alman tayvaresi gece- leyin buraya yaklaştı. Muayyen bir satte mahalli ajanlar çalı- lıkları tutuşturdular. Pek tabil olarak, köyün bütün halkı bu. eski düşmanı yani ateşi söndür- miye koştu. Mahalli zabıta me- murları yangını söndürme işini idare ediyorlardı. Havada bir tayyare gürültüsü işitenler ol- duysa da buna hiç ehemmiyet vermediler, yangın çok daha e- hemmiyetli idi. Yangın iki şeye yarıyordu. Bir taraftan dikkatl kendi üzerine celbettikten baş- ka aydınlığı da tayyarenin ci- vardaki sahaya inmesine yar- dım ediyordu. Almanlar ajanlarını yalnız Lehistandaki Alman ekalliyeti arasından tedarik etmediler. Harbin cereyanı kâfi derecede ispat etti ki Lehistanin hiç Al- man ekalliyeti — bulunmıyan noktalarında da casusluk faali- yeti mevcut idi. Buralarda Leh tebaasından Alman ekalliyeti yoksa da muvakkat surette ika- met eden Almanca hocaları ve| Alman tacirleri bulunuyordu. Bunlara Lehistanda ne vazife göreceklerini Almanyada iken talim etmişlerdi. Lehistanın iz- tilâsından senelerce evvel, bun- lar sistematik surette casusluk yapıyorlardı.- Cenubt Lehis ftanda bir şehirde mahalli bir Alman mektep hocası kendisi- nin en sevdiği meşguliyet kılise kulesinin tepesine oradan etrafındaki manzarayı | seyretmek olduğunu itiraf et-| miştir. Hiç kimse ona kuleye| çıkmak zahmetini neden dola- yı ihtiyar ettiğini sormamıştır. Daha faal bir mukabil casusluk teşkilâtı Lehistanın sair bir çok şehirlerinde Almanların kilise kulelerine ve yüksek moktaları- çıkmıya pek meraklı oldukları- nı meydana çıkarabilirdi. Bun-| lar o çıktıkları yerlerden etrafı kuşbakışı seyrediyorlar ve bu| Bay Rooseveltin en Belediye talimatına mu- tırmanarak gp, manzarayı - bellemiye çalışıyor- lardı. İleride vakti gelince mem- leketi istilâ edecek tayyarelere hangi noktalara hücum edilece-| ğini gösterebileceklerdi. | Alman pilotlarının, kılavuzla- rınin hepsi erkek değildiler. Bir çok ahvalde kadınlar askeri -- hemmiyeti haiz mahalli mücs- seseleri biliyorlardı. Alman tay- yareleriyle uçarak tahrip edile- cek noktaları gösteriyorlardı. Bu tahribat o kadar sistematik surette yapıldı ki Leh general-| lerinin yahut mühim fabrika mühendislerinin evleri üzerine | bile bomba atıldı. | Tatbik edilen diğer bir kaide eskidenberi malüm bi tin modern şekli elce kasabasının ahalisi sokak- lara fırlıyarak Leh işaretlerii taşıyan bir tayyare müfrezesini alkışladılar. Bu tayyareler ev- lerin tâ damına sürünecek ka-| dar aşağı inmişlerdi. Tayyareler bir devir yaptılar, geri döndü-! ler, tekrar kasabanın üzerine geldiler. Fakat bu defa sokak-| ları dolduran kalabalığın üzeri- | ne öldürücü bir makineli tüfek ateşi açtılar. T Sabotaj yapan cası daşlariyle sıkı bir işbirli linde çalışarak Alman istilâsı müddetince ayni surette faali- yet gösterdiler. Bunların oyna- dıkları rol de pek verimli ol- du. Muharebelere iştirak etmiş olan Leh zabitleriyle yapılan mülâkatlardan anlaşıldığına gö-| re, Lehistanın mukavemeti - sa- botaj yüzünden pek zaafa uğra- mıştı. Sabotaj yalnız muharebe sahasında yapılmıyordu, geri- lerde de tatbik ediliyordu. (Arkası var) HER SABAH | büyük yardımcısı kim imiş ? e |Askerlik bah isleri ’ Birleşik Amerika büküme-| — Dokuz ay önce, şöyle düşünü- tinin, Cümhurreisi Bay Roote-| lüyordu veltin sevk ve idar Manş ve Şimal denizleri kıyı- Avrupa ihtilâfile larında yerleşen Almanlar, ge- dan alâkadar olm: çen asrın namdar fatihinin de malümdur. Yine hepimiz Boulogne tepelerinden hasretle yoruz ki bu alâka gün nazar attığı adaya atlamak için, çe ziyadeleşmekte, Amerik hazırlıklar omakla — meşgul- Büyük Britanyaya yardım sure- dürler: 15 Eylül “S,, saati, hü- tile harbin seyri üzerinde tığı tesir alaşmaktadır. Amerika efkârı umumiyı demokras yardıma imale için sarfettiği gayre himmette reis Roosevelt en zi yade kimin yardımından istifa- de etmiştir? Bu suale vermek biraz mi akla gelecek şahsiyetler 5 li bir politikacı, kudretli 'te baş muharriri, yahut da zü nafiz âyan azasından biri ol-. ması lâziım gelir değil mi? Ha-| yır. Reis Roosevelti efkârı umu | Mmiyeyi Avrupa hâdiselerile ya- kından alâkadar etmeğe mu- vaffak kılan geceli, gündüzlü di-| dinmede en büyük yardımcı, en faal muavin R.Gram Swing adı-| nı taşıyan sabık bir gazete muh | biridir. R. Gram Swing (2000) keli- melik müsahabesini tamam (91) Amerikan radyo merkezi- nin neşrettiği adamdır. Sabık| muhbir bu itibarla mikrofonun | önünde söze başlar baslamaz (9.000.000) Amerikan ailesi bu sözleri can kulağile dinlemekte dirler. Bu hâdise, son dünya harbin- de radyo ve propagandanın ne büyük ehemmiyet kesbetmiş ol- duğunu gösteren en büyük de- lildir. A. C. SARAÇOĞLU cephesine ve halefet edenler Belediye talimatına —muhalif hareketlerinden dolayı evvelki gün 29 şoför, 5 oto sahibine ceza zabıtları kesilmiş ve tram- vaylardan atladıkları görülen 17 kişiden peşin birer lira para cezası alınmıştır. Ayrıca iki ara bacı da cezaya mahküm edilmiş, tir. Otomobil çarpmış Tahtakalede oturan Sabatay, Levi Beyoğlunda Okçu Musa caddesinden geçerken 2062 sayı- li otomobil çarparak hafifçe ba şından yaralnmış ve suçlu ya - kalanmıştır. Orduyu taşıyacak nakliye ge- milerile Avusturya — donanması arasında Fransız filosu tek muhafız ve külle halinde bir teminat addediliyordu. Fakat — Akdenizde bir harp gemisi vardı ki sür'ati bütün Fransız filosundaki zırhlıların sür'atini geçiyordu. Bu Göben idi. Akdenizde sür'at hususun- da bu zırhlı ile boy ölçüşebile- İngilizlerin üç harp kruvazörü vardı. Göben üç veya dört yüz mib lik bir sahada Fransız zırhlıla rından kaçabilecek, Fransızla- rın kruvazörlerini - batıracak, yahud önleyecek, askerle dolu gemiler — üzerine — altılarak onları biribiri arkasından ko- laylıkla batıracaktı. Öyle gö- rünüyordu. O zaman Göben'in evvelce Akdenize gönderilme- sinde zaten bu düşündüğümüz vazifelerin verilmesi dü müş olduğu aklıma geldi. Ma- amafih ben bu mülâhaza ile 28 Temmuzda Bahriye birinci Lorduna - vazifem — olmadığı halde - başka bir saffı harb kruvazörümüzü, yâni — Nev Zeland'ı Akdenizdeki filomu - zun takviyesine göndermesli tavsiye etmiştim. Bir kaç gün sonra vaziyet tehlikeli bir şekil alınca Akde- niz filosu başkumandanı Ami- ral Lapeyrer kafile sistemi tat- bikıne başladı. Fakat 4 Ağus- tosta kâfi mikdarda muhafiz zırhlı refakatini temin edecek teşkilât vücude getirinceye ka- dar asker naklini ustalıkla te- hir etti. Yalnız İngiliz Bah- riye Nezareti böyle bir plân değişikliğinden haberdar edil- memişti. 30 Temmuzda Akdeniz ku - mandanlığının harb emirlerini istedim. — Fransız kumandanı- nın bu emirlerini ancak o za- man Bahriye birinci Lordu ile uzun uzadıya görüşebilmiştim. 1913 Ağustosunda çıkan e - mirler her türlü politika icap- larına, tesirlerine dayanıyor - du. Bu emirllerden bazılarında İngilterenin yalnız Almanya ve Avusturya ile, yahud Alman - | gartile, kıyıların muhtelif nok- cum çıkış zamanı! Britanyanın jeopolitik vaziye- tindeki hususiyet, Avrupa kara- larından denizlerle ayrılmış ol- masındadır. Ada, İngiliz İmpa- ratorluğunun kalbi, ğ nat ve servet kay beple de, her İngiliz, da mal ve canını fedaya âma- dedir. Fakat, muharebe, yetiş- kin bir ordunun işidir. Donanmanın mutlak bir hâki- miyeti sayesinde, ada her taar- ruzdan masundu. - Kuvvetli bir ordu da, muharip memleket kı- yılarını hâkim donanmalara kar- Şi koruyabilir. Ancak, Flander çekilişi sırasındaki Vaziyeti, e- hemmiyetine göre mütalâa et- mek lâzım gelir: a) Düşman adadan top men- zili uzaklığındadır; b) Hava kuvvetleri deniz ha- rekâtını taciz edebilir; donanma da Manşta tam seyrüsefer ser- bestisini haiz değildir; €) Hava yollarile adanın en değerli müesseselerini, tarihi â- bidelerini, sanat ve servet mem- balarını tahrip etmek mümkün- dür; d) Bi zayiatı göze almak talarına çıkarmalar kabil - dir. Hattâ, hava mevkipleri, yer yer indirmeler de yapabilirler; e) Mükellefiyet kabul etme- yen ordu, zayıftır. Güzide kuv- vet, silâhsız ve zayiatla dönmüş- tür ve iş başaramıyacak bir haldedir. Binaenaleyh, vaziyet, tehlike- lidir! Tehlike, İngiliz efkârı umu- miyesinden gizlenmedi. İngiliz seciyesi, hele yurt işlerinde, va- ziyeti bütün dehşetile bağırıyor- du: Anayurt tehlikede! Vatan mü- dafaasında gösterilen ihmalin mesuliyetini aramak zamanı de- Zildi, felâketin giderilmesi mu- kaddes bir ödevdi. © gün, korunma tedbirleri lâ- “zam gelmişti: Her ferdin mal ve canı vatan uğruna konulmuştu. Bu, bir başlangıçtır, mesai, ga- yenin elde edilmesine kadar bü- tün hızile devam etmelidir. Şi: di, İngilizler, yine, en kötü ihti- DÜNYA HARBİ Cehennem köşesi Müstah kem Britanya —.— Adaya taarruz, mu- vaffakıyetsizliğe gö- “türür ve bu teşebbüs mutlak bir dönüm noktasi teşkil eder ARARARARAAAAAAARADARANAA Yazan: K. M. ilân ediliyordu. Kuvvet önünde zebun olmıyan kim vardı! | Britanyaya götüren yollar, denizlerden ve havalardan ge- çerler. | Yakın deniz yolu, Cehennem e ulaştırıyor mu, diyor- sasen, Norveç harekâtı. ir donanmanın gözü nünde, hattâ gündüzün de cere- yan etmiş değil mi idi? Ne me- Bafe ölçüsü mefhumu, ne de fiyorlarının yenilmez güçlükleri istilâ teşebbüsüne engel teşkil edememişlerdi. Ve bir kuvvet, bir kere köprü ba- gında tabiattan ve azim ve ira- desinden kuvvet alınca, hangi müdafi tutunabilirdi! Britanya, bu vaziyette, hangi taraftan ge leceği bilinmiyen taarruzlara hedeftir: Çıkış ve iniş yerleri seçimi, mütearrızın insiyatifine ve arzusuna bağlıdır. Havadan | ve denizden kuvvet yağacak ve | uçsuz bucaksız cephelerde açı- malleri gözde bulundurmakla| İacak muharebeler, baskıncıyı | beraber, kanaatler değişmiştir. | amaca Artık, Büyük Britanya adası, müstahkem bir mevki vaziyeti- ne sokulmuştur: a) Müstahkem mıntaka, Al- man işgali altındaki Calais'den 31 kilometre kadar bir mesafe- dedir. Bu müstahkem Douvres bölgesine “Cehennem Köşesi,, adı verilmiştir. İki kıyı, vakit vakit, ateşler de teati etmekte- dirler. Calais - Douvres köprüsü tehlikeler arzediyor, Almanla- rın hedefe.çabuk ulaştıracak bu | istikameti seçmeleri beklenebi- lirdi. O sebeple, Douvres'un çıp- lak ve sarp kıyıları metin bir kale durumuna - getirilmiştir. Ancak, çıkarma indirme yeri yalnız burası da değildir. Almanlar, Narvikten Pirene hizalarına kadar bütün sahillere hâkimdirler, bu ana kadar deniz ve hava üslerinde bütün baskın hazırlıklarını da tamamlamış ol- maları icap eder. Raederde, Kei- tel de, liderlerinin emir ve işa- retine münkat, yarınki cihan- şümul hâdiseyi şimdiden haber vermişlerdir. Hem, bu baskının muvaffakıyetinden o kadar e- mindirler ki, yakın olduğunu bimehaba ihtardan da çekinme- mişlerdir. Bu icadı askeri tarih, herhalde, Mussolini'nin “Kitabı Hayat,, ından - alarak, yarınki nesle ithaf edecektir: 1935 Ha- beşistan seferinde, cenuba'tevec- cüh eden taarruzların “kuvvei umumiye,, leri, bir gün önce, ajanslarla mütehayyir cihana RERİLARITURİ yetiştirecek! hücumbottu, — sualtı | lâyterler, sallar, gemiler | yet binlerce tayyareler, hava na- | kil vasıtaları, birçok -taarruzla- | | rı bir anda ve birbiri ardınca da taşıyacak, Britanyanın karaları- na, kara bahtlı topraklarına çı- karacak ve indirecekler... | Binlerce | ıtaları, | niha- | Harp sanatı da yirminci asrın terakkiyatı sayesinde dev adım- ları atmış olabilir. Fakat, bir ta-| raflı düşünceler, hatalara sürük- lerler. Çünkü, Britanya sakinleri de, teknik sahada, mu: “atbaşı beraber!,, yü dirler. Calais'den adaya açılan ateşler mislile mukabele görme- | di mi? Miknatıslı mayinlerin | ömrü bir iki haftayı geçmedi.' Amerika sanat ve medeniyeti, Anglo Saksonlar hesabına çalı- şıyor. Diretnotl. Manşın ma- nevraya imkân vermiyen sula-| rında, havalardan yağdırılan a- V| teşler altında, iş göremiyecek | bir vaziyete düşebilsinler, fakat, | hâlâ dev cüsseli zırhlılar yapan | memleketler, yeni vaziyetleri| karşılamak için, sanat cihazla-| rına yeni istikametler veremez-| ler miydi? İngiliz armadalarile, | İmparatorluğun yarını için, kıs-| kanıldığı günler olmuştur. Celi- ko, fırsatlar kaçırırken, bu dü- şüncenin esiri idi. Buna rağmen, adaya tevcecüh eden | kafilelerin, hattâ muazzam ko-| losların da ateşlerine maruz kal-| mıyacağına inanılabilir mi? (Sonu sayfa 5 sü 6 da) | Çocuk Esirge- H I*me kurumu 940 Sayrı a a yardımları Çocuk Esirgeme Kurumu Genel merkezinden bize verilen malümata nazaran Ayden Çocuk Esirgeme Kurumu merkezi 942 kollarından Karacasa Mi, Ko çarlı 148, Nazilli 766, Söke 258 diğer kollarının da yar - dımlarile Aydın vilâyeti dahi- linde 2.587 çocuk. Bolu merkezi L133, Düzct 162 diğer kollarının yardımla, rile Bolu vilâyeti —Gahilinde 1.325 çocuk. Burdur merkezi 8.260 diğer kollarının yardımlarile Burdur vilâyeti dahilinde 9.638 çocuk. Bursa Çocuk Esirgeme mern kezi 31.147 kollarından Gem « lik 101, İznik 608, Karacabey 11.292, Orhangazi B38, Yenişo, hir 1.149, Umurbey 125, Gürsu 416 diğer kollarının yardımlar rile Bursa vilâyeti dahilinde 45.447 çocuk. Edirne merkezi 199 kolların. dan Keşan 190, Uzunköprü 646 diğer kollarının da yardımile F4 dirne vilâyeti dahilinde 1144 çocuk, Kastamonu merkezi 129 kok larından Küre 1.380, Tosya 405 diğer kollarının yardımla, rile Kastamonu vilâyeti dahi linde 1.937 çocuk. Muğla merkezi 1834 kollarız dan Ahiköy 108 diğer kolları: nın yardımlarile Muğla vilâyeti dahilinde 2.035 ve Muş mer kezinde 1.956 çocuk. Tekirdağ Çocuk Esirgemı merkezi 6.359 kollarından Mal kara 168, Şarköy 1.855 Tekir dağ vilâyeti dahilinde 8.380 co cuk. Çocuk — Esirgeme Kurumu merkez ve kollarından sütü ol mayan Aannelerin çocuklarına çocuk sütü, kundak takımı, za- yıf çocuklara sıcak yemek, hasta çocukların mumyene — ve tedavileri, kitap almayan ço cuklara kitap Ve mektep levazı mı, elbise, ayakkabı, çamaşır ve pâra yardımı yapılmak suretile yardım görmüşlerdir. Halkımızın kuruma karşı va: ki ilgi ve mubabbetinden kuv: vet alan Çocuk Esirgeme Kuru- mu merkez ve kolları 941 çalış malarını bir programla tesbil ederek yardıma muhtaç doğan çocukları yaşatma ve sürekli korumalarla yurtta sağlam bir nesil meydana getirmeğc bu suretle nüfusumuzun artımı ga yesine doğru yardımlarına do vam edecekleri memmuniyetla öğrenilmiştir. riyle mukayese ettiktea sonra şuna karar verdim: Göben'i yakalamak bütün bu meslelerin ve gayelerin en Mühimidir. Bizzat şu telgrafı yazarak Akdeniz İngiliz başkumandanı (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI Sir Milne gönderdim: “Adriyatik denizi boğazmı ya, Avusturya ve İtalya ile harb halinde olduğu farzedil - mişti. Nihayet İngiltere ile Fransa- nın bunların üçüne birden, ya- hud bunlardan birine karşı çı- kacakları ihtimalleri hesaba katılmıştı. Bu ihtimallerin her birinde takib olunacak hareket değişiyordu. Hülâsa şayet giltere üçlü ittifaka karşı m cadelede tek başına kalacak 0- lursa filosu yavaş yavaş Ak- denizi bırakıp Cebelüttarıkta tahaşşüt edecekti. Diğer bü- tün ihtimallere göre filo Mal- tada kalacaktı. Şayet Fransızlar bizimle müttefik bulunurlarsa filomuz, onların filosu ile umumi bir muharebe için birleşecekti. Çok tehlikeli bir durum Bu vaziyet karşısında Ak- denizdeki kumandana bazı di- rektifler vermek zarureti hâ- sıl oldu ve baş kumandana şun- ları yazdım: “30 Temmuz 1514 - — Şayet bir harp çıkıp ta İngiltere ile Fransa bu harbe iştirak ede - cek olurlarsa İtalyanın bitaraf kalması ve Yunanistanın bi - zimle müttefik bulunması ihti- mal dahilinde görünmektedir. Maamafih İtalyanın vaziyeti pek belli değildir. Sizin filonu- zun, İtalyanın ne yapacağı bel- li olmadan Avusturya filosiyle ciddi bir muharebeye tutuşma- ması bilhassa çok ehemmiyet- le nazarı itibara alınacak bir meseledir. Sizin birinci vazife- niz şudur: “Fransızlar Afrikadaki or - dularını Fransaya nakledecek- ler. Bu ordunun naklini koru- maya çalışınız. Kabilse seri Al- man zırhlılarına ve - bilhassa —— Yazan: — 1 V. Çörçil Göbene karşı doğrudan doğru- yya müsademeye girişerek Fran sızlara yardım ediniz. Bundan sonrakı vaziyetler hakkında telgrafla malümat alacaksınız. Fransız Amiraliği ile anlaşa - rak hareket etmenize müsaa- de olunacaktır. Fransızlarla birlikte hareket edeceğiniz harblerden başka, kendinizin- kine faik kuvvetlerle harp etme- yiniz. Filonuzun sür'ati seçece- ğiniz zamanı tayin için size müsaittir. Bununla beraber kuvvetlerinizi mümkün olduğu kadar idareli kullanınız. İle- ride Akdeniz filomuzu takviye edeceğimizi umuyoruz.,, Verdiğim bu direktifler hu- susunda Bahriye birinci Lordu ile mutabık idik ve bu direktif- ler Akdeniz başkumandanın tutacağı yolu umumi bir rette tayin ediyordu. Avustur- ya filosuna bizim taaratımız - dan vakitsiz bir hücum yapıl- mamasını ve Avusturya dirit- navtları ına saffı harp nakledecek olan ra yardım edilmesini ediyor ve bunun şöyle icra edilmesini anlatıyordu! ki ordularını Gizlenerek ve kabil olursa Fakat buna mutlak surette i- e n Alman zırhlılarını, bilhassa nanmayınız.,, mnr gönderilmişti: “Mükem - Göbeni tek: haşına harbe sü - öban mel, teması muhafaza ediniz. Tükliyekak, Göben bulundu — Müharebe yakındır., Fekat Akdeniz İngiliz başkuman- buna şu emri de ilâve etmek danı Milne 31 Temmuzda bu tebligata cevap verdi: Kuvvet- WAPRPRPRIFPRIFRGPPSN L LSREVA. SO PPT AERIAIRİ ŞEREREIRBRIPRGROEREPDELET İ lerini tahaşşüt etmiş bir halde mul himaye için Fransız filosunun ğ e a birakmayınız. — Vukuu yakın imdadına gitmeğe hazır bulunu- — Dirat K Ç yordu. Bu suretle mecburen ıg“"“e" harbe girmeğe hazır 0- kendisine teslim Be TT” Akdeniz şarkındaki ticaret yo- lumuzu terketmiş olduğunu da ilâve ediyordu. Sir Milne Fransız Amirali ile müzakere etmek müsaadesini bekliyordu. Ağustosun 2 inci günü saat ye- dide verildi ve ayni saatte bü- tün dünyadaki filo kumandan- larımıza aşağıdaki telgrafı çek- tim denbire cumlara karşı nunuz. yük Britanya Fransa ile itti - f takdirde i: nan en büyük Fra mandanı Amira ye birinci Lordu ile tarafım - dan imzalanmış olan şu telg- raf gönderilmi vazörü tarafınd kip yakınları kruvazörler v. royerler tarafını dilecektir. larında kalı bitaraf kalaca 4 tarassutta devam etmeniz lâ- zımdır. Fakat Göben sizin ilk hedefinizdir. Onu takip ediniz ve nereye giderse siz de peşini afaza ediyor. Nakliyatı Gdi Olan — A A y L L kmman danından 4 Ağustos sabahı a- sağıdaki haberleri büyük - bir sevinçle aldık: İndomicable ve İndefatigable zırhlılarımız Göben — (Yavuz) ile Breslâv (Midilli) yi 37 dere- ce 44 saniye Şimal ve 7 derece 56 dakika Şarkta takip edi - yorlardı.,, Buna cevap verdik: — Mükemmel, teması muha- faza ediniz. Muharebe yakın- AİR Fransız nakliyatına Bu vaziyette Bu müsaade kendisine ancak 'aziyet çok tehlikelidir. Bir vukuu muhtemel hü- hazırlıklı bulu- Almanyaya karşı bü- Göben yardım kuvveti tarafından tev kif edilmelidir. O zaman gerek Başvekile, gerek Hairciye Nazırı Sir Ed- vard Greye aşağıdaki motu Ğ gönderdim: Muhtra (gayet aceledir) & Bu Alman harp krwevazörü Göben ve küçük seri kruvazi Breslâv Sicilya adasınım gar- ( bında keşfolunmuşlardır. di İndomicable ve İndefati; zırhlılarımız tarafından - takib olunmaktadırlar. Bu gemilerle teması kaybetmek - bizim çok fena olacaktır. Gece sa: lerinde, karanlıkta bu pek akdetmeğe karar verdiği- asyonunuzda bulu- subayı ile temasa geçebilii Göbenin ta Ayni gün, İngiliz filosu ku- Milne Bahri- tir: affı harp kru- lan gizlice ta - öben iki edilecekt te mümkündür. Tabil bugün onla- ) rın gayesi Afrikanın Fransaya Ö vaki olan nakliyatını sekteye uğ n tarassud e- Siz bizzat Malta su- iyanın 1 zannediliyor. ratmaktır. Aşağıdaki telgraf * biraz evvel Akdeniz kumanda- istiyoruz: yet Göben Fran- (Arkası var) k bütün hedefle