İ â ! ) r 8. 199t IBAT. ea vae e R A » man Casusluğunun Esrarı/î — — 20 — | YAZAN Bernard Newman rHüse'yın Cahid YALÇIN Lehistanda Alman casusları . Varşovanın düşmesinden - bir kaç gün sonra, pek maruf bir Leh diplomatı ile konuşuyor- dum. Bu zat gençliğinde ayni suretle meşhur br askerdi. Leh ordusunun hareketi beni biraz hayal sukutuna uğratmıştı. Mü- teaddid defalar Leh ordusunun manevralarını görmüştüm. Bil- hassa insanların değeri itibarile üzerimde büyük bir tesir yap- mıştı. Leh ordusunun cesurane döğüşmüş olacağında şüphem 'yoktu. Nihayette mağlüb olma- &ı lâzım geleceğini biliyordum. Fakat Almanları birkaç ay meş gul edecek kadar kuvvetli ola- cağını tahmin etmiştim. Dos - tuma bu hiç beklenmedik çabuk hezimeti izah eden sebebler bu- lunup bulunmadığını gördüm. — Evet, diye cevap verdi. Si- ginle tamamen ayni fikirdeyim. Biz Lehliler de pek acı bir hayal sukutuna uğradık. Hiç olmazsa ordumuzu fena havalar başla - yıncaya kadar mukavemet va- Ziyetinde tutabileceğimizi ümid ediyorduk. Ondan sonra, baha- ra kadar kolaylıkla dayanabi- lirdik.G zamana kadar da kim- bilir neler olabilirdi! Fakat mü- teaddid sebebler bizim hezimeti- mize kuvvetli birer Âmil teşkil * ettiler. Evvelâ, Almanların ha- valardaki üstünlüğü. Tayyarele- rimiz aded itibariyle ona karşı bir nisbetinde kalıyorlardı. Çok | geçmeden havalarda gözükemez | olmuşlardı. Bu da bütün Lehis- tanın Alman keyfine maruz kalması mânasını ifade eder. Bütün münakale hatlarımız ke- sildi. Leh ordusu bir heyeti mecmua halinde — harbedecek yerde ayrı ayrı parçalar halinde çarpışmağa mecbur oldu. Bu parçalar arasında hiçbir irtibat yoktu. Birbirlerine yardım ede- Miyorlardı. Levazım da karma karışık bir hale girmişti. Demir yolu iltisak noktaları ve sair Münakale merkezleri muharebe hattından yüzlerce mil uzakta olsalarda bombalanıyör ve tah- rib ediliyordu. Sivil ahali üzeri- ne bomba atılıyor, kurşun atılı- yordu. O surette ki memleketin mu- tad hayatı tamamiyle durdu. Ben kat'iyen eminim ki askeri mütehassıslar vaziyeti bir kere #ütün tafsilâtiyle tetkik eder- lerse, Almanların - havalardaki kahir üstünlükleri mağlübiyet “nüzin ilk sebebini teşkil ettiğini tusdik eyleyeceklerdir. — Ya ikincisi? — İkincisi, birincisi kadar e- hemmiyetli değildi. Fakat her ha'de bu da çok mühimdir. Ca-- susluktan bahsetmek istiyorum. Vaziyeti bir düşününüz. Lehis - tanda takriben bir milyon Al- man vardı. Çoğu, bittabi garp aavalisinde yaşıyordu. Bunun mânası Lehistanda bir milyon Alman casusu var demekti. Hay- Ji bunu yarım milyona indire- fim, çocukları saymıyalm. Harb başlamadan. evvel, ay- 'arca müddet Alman hazırlıkları aaşlamıştı. Birbiri ardınca, Leh zsabıtası Lehistana kaçak sure- üyle sokulmuş silâh depoları seşfediyordu. Bunları ihtimalki aha fazla alâniyete koymaklı- Şımız icap ederdi. Fakat Avru- Zanın esasen karışık olan hava- “1nı daha ziyade bozmak istemi- sorduk. Katoviçte beş yüzden 'azla tüfek ve on iki makineli üfek bir hafta içinde meydana “karılmıştı. — Bunları Lehistana nasıl okuyorlardı? — Silezyanın sanayi mıntaka- unda bu pek kolay bir işdi. Bi- irsiniz ki orada Leh ve Alman İlezyası arasında büyük bir ti- 'ari mübadele vardır. En çok saden cevherleri teatisi vukua . Leh hudud muhafızları Zmür yüklü olarak memlekete elen demiryolu — arabalarının >psini boşaltamazlar. Halbuki a ton kömürün altında gizli 'r makineli tüfek mevcut - ola- dür. Paha gimale doğru, nüfusu iyrek mahallerde, tayyareler ihat rahat kullanılıyordu. İlk areti Danzigden aldık. Çünkü Jmanlar oraya göndüzün ta- 'amen açıktan açığa paraştitle Jâh atmağa başladılar. Bir: nra, mukabil casusluk servi - niz Lehistanın hudud hava- sinde bu işin uzun zamandan TERCEME EDi l Li ' | bulundu. Fakat gizlice tana sokulmuş silâhların anc bir kısmını elde edebildiğimiz a: şikâr idi — Bunlar nasil gizleniyordu? | 4utat sürette kullanılan | plân yeni bir şey değildi. Bod- rumun zemininde bir çukura ko-| nuyordu. Maamafih, Vilnada bir | teşkilât çak daha yeni bir Sey| yapmıştı. Bu teşkilâtın efradın- | dan biri bit mezar - bekçisi idi. Gizli silâhları aile mezarlarında biriktiriyordu. Tabutların içine bunları güzelce tirmişti. Şimdi, Almanlar Lehistanı is tilâ ettikleri zaman, askeri va ziyeti bir düşününüz. Kuvvetli rimiz bütün hududları müdafaa- ya teşebbüs ettiler. Zannederim ki bu noktada askeri şeflerimiz hata etmişlerdir. Hududlarımız gayet uzundur. Hududları 52 dece muharaza altında bulun- durmak ve asıl kuvvetlerimizi kat'i bir muharebe için dahilde daha kısa bir hat boyunca tah- aha şid etmek çok iyi olurdu, kanaatindeyim. Maamafih, bu- rası yalnız askeri meseleler Ü- zerinde tetkikler yapan kimse- ler için faydalı olabilecek müta- lealardır. Biz hudutta Leh as- kerlerinden mürekkep bir tabur | gördük ki hatlarını hücum eden düşmana karşı pek cesurane mü- dafa ettiler. Karşılarındaki me- kanik silâhların pek müdhiş ol- masına rağmen mukavemet gös terdiler. Fakat, birdenbire, arkaların- dan bir ateş başladı. Bu faaliyete girmiş makineli tüfeklerin ateşi idi. Bir asker için arkadan bir hücum kadar sinirlere dokunu- cu bir şey yoktur. Unutmamalı- sınız ki hududda hiç bir zaman mütemadi bir cebhemiz - bulun- muyordu. Daha ziyade, ayrı ay- rı müfrezelerden mürekkep bir silsile vardı. Aralarında, devri- yeler dolaşan sahalar bulunu- yordu. Bahsettiğim Leh taburu arkalarından ateş edildiğini işi- dince, yanlarının — çevrildiğine tabil olarak hükmetti. Bir Alman kuvveti seyrök su- rette devriyelerle mili bir noktadan; şimalden yahud - ce- nuptan kendisine yol açmış ola- caktı. Binaenaleyh, tabur ku- mandanı verilmesi mümkün ©- lan yegâne emri verdi: Ricat. Ancak yeni mevzilerini — tut- tukları zamandır ki buna tabur kumandanı arkadan muntazam hiç bir hücum mevzuu bahsolma- dığını anladı. Makineli tüfek ateşi yerli Al-| manlar tarafından daha evvel kaçak suretiyle Lehistana 50- kulmuş silâhlarla açılmıştı. Bunun bir kere değil yüzler- ce defa vukua geldiğini söyler - sem hiç mübalâğa etmiş olmam. İşte arkadan vukua gelen bu hucumlardır - yahut hakiki hü- cum değil de hücum gösterişle- ridir -ki Leh ricatının başlama- sını intaç etmişlerdi. Bilirsiniz ki bir kere bir ricat başlarsa onu durdurmak çok zor olur. kat yapmaktayım. Tabi bu tetkiklerim henüz tamam ol- müuş değildir. Dostumun fikir ve mütalealarının pek haklı olduğu- nu görüyorum. Muhakkaktır ki gizli ajanlar tarafından Lehista- na harp başlamadan evvel bin- lerce silâh sokulmuştu. Lehis- tandaki Alman ckalliyetinin a- ded itibariyle haiz olduğu ehem- miyetten çok daha fazla bir nis- pette iktısadi bir ehemmiyeti olduğu unutulmamalıdır. | Lehistanda büyük ticaret şir-| ketlerinden çoğu Almanların e-| linde bulunuyordu. Bunların Al- | manyada Şşubeleri yahut şe-| rikleri vardı. Bu şubeler arasın- da vukua gelen mübadelelerde silâh kaçakçılığı yapmak zör bir iş değildi. Casusluk faaliyeti | için bir perde teşkil etmek da- ha kolaydı. | — Kütle halinde teşkilât bir de- | falık harikulâde bir muvaffakı yet temin etti. Amerika sefiri Hitlerin Leh hükümeti daha bir harekette bulunmadan evvel onu bilecek derecede Almanya- nın her şeyden haberdar oldu- ğunu söylemiştir. Leh h | metinin yeni merkezi kordiplo- matiğin muvasalâtından bir sa- at sonra bombalanmıştı. z imdiki halde anlatmağa imkân yoktur. Fa- kat daha şimdiden muhakkaktır | | ki yüksek mevkilerde bir çok Alman casuslar yerleşmiş — bu- ri devam etmekte olduğunu aydana çıkardı. Araştırmalar yadeleştirildi. Gizli silâhlar lunuyordu. | (Arkası var) | harp bittikten HER SABAF Tasarrufa edelim hic Memleketimiz cok bir katlık tehlikesin ğildir. Her nevi gıda maddeler ni istihsel maruz de ve hattâ bunların mühim bir kısmını ihraç bile ediyoruz. Avrupada vesika usu- lünü tatbik etmiyen memleket kalmadı. Harbe dahil olsun, is-| tilâ edilmiş bulunsun, yahud da bitaraf kalsın her memle- kette az çok bir gida buhran! vardır. Ve görün göre bu buhran gitgide hâd bir şekil a-| lacaktır. Harb -yüzünden A veu- panın gıda maddeleri - istihsali pek azalmış ve İngiliz ablukası hariçteh deniz yolile Avrüp: gida maddeleri sevkini - imkân- sız hale sokmuştur. Buna rağmen Avrüpada harp ateşinin elân dı m etmekte ol- duğunu unutmıyalım. Ve hattâ onra bile dünya işlerinin eski düzenine girebil- mesi senelere vabestedir. Bunun için halkımızın kendiliğinden | gerek gida maddeleri - istihlâ-| kinde, gerekse giyecek eşya hu-| susunda çok sıkı bir t;ış.ırrulaı riayet etmesi icap eder. Bu yol- da sarfedilecek gayretler mem- leketin dahilt vaziyetini cok sağlamlaştırır. ve'her ihtimali| karsılıyabilecek stoklarımız mü him nisbette artar. Aile relslerimiz. dört beş çeşit yemek yenecek, kat kat elbiseler yaptırılacak, lüzumsuz Masraflara girilecek bir devir de- olmadığımızı unutmamalı ve ona göre hareket etmelidir- ler. A. C. SARAÇOĞLU MAARİFDE Maarif vekili şehri- mize gelmiyor Üniversite Rektörü Cemil Bil sel, fakülte son sınıf talebeleri- ne verdiği çay ziyafetlerinden sonuncusunda hazır bulunmak üzere Maarif Vekili Hasan Âli Yücel'i davet etmişti. Vekil dün verdiği bir cevapta, çaylarda bulunmak fırsatından, işlerinin çkluğu dolayısile isit - fade edemiyeceğini bildirmiş - tir. Ondan öğrendim ki Ünyon partisi liderleri hükümete, ta- raftarlıklarını ve beraber çalı- şacaklarını temin edecekler ve bir tahriratla bildireceklermiş. Bahriye nezaretine dönünce başkumandanlarımıza şu telg- rafları çektim: “Bugün sat ikiyi yirmi geçe Fransız ve Alman elçilerine a- şağıdaki nota tevdi olunmuş- tur. (Başlangıç: Britanya hü- kümeti Alman zırhlılarının Manş denizi ve Şimal denizin- den - Fransa sahillerine veya- hud Fransız ticaret gemilerine hücum etmek maksadiyle ge- emesine müsaade etmiyecek- tir. Nihayet) Baskın şeklinde- ki hücumlara karşı hazırlıklı bulununuz.,, Fransız ataşe navalı Kont Saint - Seine davet olundu. O- nunla aramızda şu mealde bir mükâleme geçti: 2 AĞUSTOS 1914 Birinci Lord, Bahriye birinci Lordu ve umum erkânı harbi- ye reisi müvacehesinle Fran- Sız ataşe navalı kabinenin mu- karreratından ve Fransız sefi- rine bahri mesleler hakkında verilen notadan haberdar edil- miştir. Her iki hükümet arasında bir ittifak akdi ihtimaline ha- zırlık olmak üzere aşağıdaki tedbirlerin alınması lâzım gel- mektedir: Gizli işaretleri gösteren ki- tapları havi paketlre teati cx lecek, fakt bunlar kulanılmıya- caktır. Her iki memleket li- manlarına girecek müttefik gemiler için mütekabil talimat bugünden itibaren ilân oluna- caktır.. Akdeniz ve Çin üsle- rinde kumanda eden subaylar kendi istasynlarındaki Fransız subaylarla temas müsaadeleri- ni alacaklardır. Erkânı harbı alâkadar eden bir çok meseleler de münakaşa edildi. Fakat Bahriye birinci Lordu bu münakaşeların neti- cesinde siyasi tedbirler almak icab etmiyeceğini ve siyasi me- seleler için parlâmento tara - YENİ SABARH Bingaziye dair... 'Trablus toprakları'nda yatan şehitle-î rimizin mukaddes hatıraları önünde : alırmlarımızı bir daha eğelim | Baş tarafı 1 incl sayfada) Bingazide dikili - bayrağınızı kıyıdan iki kilometre uzaklaştı- | rabilmek, —bütün ordusu ile,| bütün donaması ile ve Banko di Romanin altın stokları ile üze- rinize saldıran İtalyada ,asker - lik fenninin bir mucizesi sa - yılmıştı Fakat işte hepsi bu kadar... ti ve Vittoriyo Bmmanuele'nin Ordularına ötuz yil önce şimalt Afrikada kumanda - etmiş olai Kadornaya bundan başka — bir etin mukadder ola- Şte otoz yıldır tarih konuşuyor. Hey gaziler! Meğer siz ney- behey gaziler ki Ak- eğerek geçen asırlar- | dan, hiç bir yabancının, bu tür- be önünde kafa tutmak için ferman alamadığını isbat eden erler oldunuz. Öylesine erler ki Türk olduğunuzdan kimsenin şüphesi olamadı. Öylesine Türk ler ki bir ân yıkılmış gibi gö - rünmeleri için cihanın yıkıldığı görüldü ve yıkıldıkları yerde rildikleri gün üzerinden yirmi yıl gectiği halde cihan işte hâlâ bitmeyen, bilâkis şiddeti artan zelzelesi içinde sarsıla - sarsıla yıkılmaktadır. Kalem bu satırları yazarken radyolar dünyada şu haberi w laştırıyor. “Bingazi düştü. Yüz yirmi bin İtalyan askeri esir edildi..,, Yumruğumu çeneme dayadım ve şu Libyanın bizden İtalyaya geçişi ile İtalyanın elinden çe kışı arasındaki farkın azamet ve dehşetini düşündüm ve tüy- lerim ürperir, göğsüm kabarır- ken başımı kaldırdım, yaşaran gözlerimi odadaki arkadaşların yaşaran gözlerine daldırdım ve) Sordum: —. Bu yüz yirmi bin asker 'Türk olsaydı, bu kadar topları, cepha meleri, yiyecekleri ve gi- yecekleri bulunsaydı, Bingaziyi Verirler ve esareti kabul eder - ler miydi? Ve dostlarımdan cevap bek- demeden haykırdım: | tek kar nirali TTurgudun türbe-| toprak bırakmazlardı. | Ve ilâve ettim: — İtalyanlar, askerlik tari - hinin bir askeri hâdise olarak | kaydetmeğe dahi tenezzül ode- | miyeceği bu Ttelâketlerini deniz lerdeki İngiliz hâkimiyetine at-| fedemezler: — Zira - -911 den 1918 ekadar - bizimkiler-Trab- dusu- müdafaa ederlerken de- nizlerde evvelâ yalnız İtal - ya hâkimdi. Sonra Bu hü- kimiyeti müttefikleri olan İn- gilterenin ve Fransanın donan - maları ile de kuvvetlendirmiş- ti. Ayni toprak üstünde ve biri- birile nisbet edilemiyecek şart- larla cereyan etmiş olan iki muharebe arasındaki bu fark Türk ile İtalyan farktır. Ey gaziler, olan millet ile sizden mahrum bulunan — milletin arasındaki farktır. Ey gaziler, meğer siz neymişsiniz behey gaziler! Trablus topraklarında yatan şehitlerimizin mukaddes hatıra- ları önünde alınlarımızı - bir daha-eğelim. Onlar ye onlar gi- zi şerefle göçmüş olanlar ben- zerlerine sahip olmalarına im- kân ve ihtimal tasavvur - edile-| miyen milletlerin ortasında. bi- ze gşerefle yaşamakı»hakkını vermiş olanlardır. Türkün şe - refli alnı, tarih bilir ki y şehitleri ve kahramdiları önün de — Hayır! Afrikayı zapteder- lerdi. Afrikada — zaptedilmedik DÜNYA HAR Porsuk çayının t zararlar vücude getiriyor Eskişehirin Ağapmar — köyü çiftçilerinden Ahmed Durmuş- oğlu'nun Eskişerin Porsuk çayı taşmalarının vücude — getirdiği zararlardan bahseden yazısını alâkadar makamın nazarı dik - katine arzetmeği faydalı bulduk. Bu işin bir an evvel halledilmesi köylünün her sene tevali eden zararının önüne geçileceği bakı- mından elzemdir. Ahmed Durmuş - oğlu diyor ki: Sayın gazetenizin tavassutu- nu rica ettiğim, bu yazımla Es- kiğehir vilâyetinden geçen Por- suk çayı tuğyanından ve dolayi- siyle vadisinde iras etmiş oldu- ğu mühlik ve büyük zararlar- dan bahsedeceğim: 'Tuğyanın bilhassa 937. sene- gindenberi vukubulduğunu — ve geneden seneye daha müthiş ve tehlikeli bir hal aldığını görüyo- ruz. Sebebleri: ; 1 — Sarı su denilen ve yaz mevsiminde hemen hemen - hiç akmıyan fakat kuış ve ilkbahar aşmaları mühim rile ve lü- büyük masraflar hti zumsuz yere mec-as lerek Porsuğa - dökülmesi, garibi bu masrafın (şehirliler de dahil) bizim gibi bu yüzden te- lâfisi gayri kaLiüi zararlara dü- çar olmuş köylüden ve her sene nüfus başıra üç lira almak su- retiyle tuplanan para ile yapıl- masıdır. (Elân bu para topla - mak faslı caridir.) O zaman bu kanalın inşasına sebeb şu imiş: Merkeze sekiz kilometre me- safed Muttalip köyü çayırında su toplanıyor, binnetice batak- lık yapıp sıtma tevlid ediyor -| mMmuş!.. Peki kabul edelim orayı ku- ruttunuz ki (bu ameliye mezkür köy halkını mutazarrır etmiş- tir). Böyle olmadığını kabul et- sek bile, ufak bir sahayı kuru- tup oraya hayat vermek için tâ Eskişehirden Sazılar istasyonu- na kadar yüz küsur kilometre tutan büyük ve o nisbette mün- bit bir arazi parçasını sefa- let ve harabiye sürüklemek na- sıl kabili telif olabilir? | | | | mevsimlerinde kuduran çayın 2 — Bu derd yetişmiyormuş (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI fından karar - verilmesi lâzım geleceğini söyledi. Deniz harplerinin umumf i- daresini Britanya Amiralliği, Akdenizdeki müttefik filola - rm kumandanlığını da Britan- 'ya Amirali çok genç olduğu i- Çin, Fransızlar deruhde ede - ceklerdi. İtalya, bitaraflığı temin edil- diği takdirde Fransa Avustur- yaya hücum edecekti. İngilte- Te Akdenizde Alman gemile- rine karşı koymak için gemi- lerle yardım edecek, yahud Fransa ile mükemel bir birlik temin edecekti. İngilizlerin bahri — üsleri Fransızların emrine müheyya bulundurulacak, şayet Alman filosundan bir kısmı Cenuba ve Akdenize doğru bir yol bu- lacak olursa Britanyanın bu filoya faik bir kuvveti tara - fından takib olunacaktır.,, Bununla beraber hâdiseler fi kirler ve tasavvurlar üzerinde her gün başka bir tesir husule getirmekte idi. Sabahleyin foplandığımız zaman Lüksem- burg'un Almanlar - tarafından tecavüze uğradığını haber al - mıştık. Akşam üstü Almanya Belçikaya bir ültimatom gön- dermişti. Ertesi gün Belçika Kralının müracatı geldi. Bu müracaatta Belçikanın bita - raflığına aid muahedeye imza- gını koyan devletlerden Belçi- kanın mülkt tamamlığının kur- tarılması isteniyordu. Bu kat'i bir teşebbüs mahiyetinde idi Almanlara ültimatom Pazartesi günü — Başvekil mösyö Asguith'in mesai arka- £ rüyorlardı ve o sabah muhte- lif cereyanlar arasında bir çok cereyanlar beklerken münaka- şalar başladı. Pazartesi sabahı Hariciye Nazırı Sir Edvard Grey, O gün öğleden sonra parlâmeto- da yapacağı beyanatın esaslı noktaları ve heyeti umumiye- si üzerinde kabine âzasından çoğunun mutabık olduğundan emin idi. Seferberliği bitmiş o- lan filonun resmi seferberliği i le ordunun derhal seferber e- dilmesini parlâmentoya tasdik ettirmişti. Fakat Fransaya ordu gön - dermek değil, hattâ Alman- yaya ültimatom göndermek ve Yya harb ilân etmek bile ka - rarlaştırılmış - değildi ve bu yüksek kararlar hiç bir kabine toplantısında verilmemiş, hâ - disatın zoriyle vücud bulmu tu. Avam Kamarasında Harici- ye Nazırının beyanatını dinle- dik. M aşlarımdan ha gisinin istifa ettiğini ve bir harb hükümetinin hangi un surlarden terekküb edeceğini bilmiyordum. Meclisin man - zarası iç sıkıcı, fakat âzimkâr idi. Hiç kimse gaye ve hede- finde tereddüd etmiyordu. Sir Edvard Grey büyük bir itidal ile beyanatta bulundu. İleride daslarından çoğu artık harbi kendisini muahaze etmemele- üne geçilemez bir halde gö- Ti için —Avam Kamarasını LA RRPRPAEEIBRA şundan haberdar etti: Britanya Manş denizine Al- man zırhlılarının gönderilme- mesini istemiş, Almanya da bu talebe muvafakat etmiştir. Yerine oturduğu zaman ek- seriyet kendisine müzahir bu- lunuyordu. Ne o, ne de ben u- zun müddet kalamadık, mec - listen çıktıktan sonra kendisi- ne sordum: — Şimdi ne olur? Hariciye Nazırı şu cevabı verdi: — Ne olacak? Yirmi dört saat zarfında Belçika istilâsını durdurmaları için Almanlara bir ültimatom göndereci Nazırlardan - bazıları bir ültimatom göni Almanyanın - “Belçikaya gönderdiği orduları”durdura - cağını ümid ediyorlardı, halbu- ki böyle bir ültimatom, dağdan yuvarlana yuvarlana düşen bir çığı ve yahud kızaktan deni- ze doğru kayan bir gemiyi ye- rinde mıhlıyabilir mi idi? Almanya daha şimdiden Rus ya ve F ile harb ha- Tinde idi. t sonra Büyük Britanya ile de harb halinde c phe yoktu. et-ve dol yonlar Kabinede bu meslelerin mü- zakeresi uzayıp giderken zi- hinler bu münakaşaların nunda onun kadar büyük baş: ka bir meseleye takılmıya bi adı. Bütün bu müzakereler neticesinde bir taraftan narlâ- mentoyu, diğer taraftan mille- ti ve dominyonları ikna etmek lâzımdır. Onlar da takib etti- ğimiz yolun doğru olduğuna ka naat getirmeli idiler. Dava - m yi mız haklı, delillerimiz kat'i i- di. siyasi bir vazife vardı. Avam kamarasını değil, büyük halk kütlelerini düşünüyor - dum. miz şiddetli hareket için - yâni harb için - kendi namlarıma gi- 4 Tiştiğimiz bizden dolgunluk ve sür'at is- tiyeceklerdi. kapıları açılıp ta Nazırlar mil- letin karşısına çıkınca Britan- terdi ve silâh başına koştu. Akdeniz ve Göben Almân harp gemisi sayfa : 3 eRrLam a nn Ç ae d nn bu ka(iar mdili Bingazi Bi inin İngilizler tarafın dan zaptedildiği havadisi, hes 'Türkün kalbinde bin bür heye , can, bin bir hatıra uyandiraı bir hâdizedir. Biz, bundan otua ene evvel onun İtalyanlar tara-, fından işgal edildiğini öğren- diğimiz zaman içimizde - derin; bir elem düy-; bir sızı, sonsuz muştuk. Bu otuz senenin on iki senesiş bizim için mütemadi bir karp içinde geçti. Güzel memleketimi zin bir çok kısımları elimizden gitti. Her şehrin, her Glkenin; kaybı vatanın bağrında yeni bir yara açtı. Memleket çocukları- nın temiz kanlarile beyamdık-, fan sonra düşman çizmelerile; çiğnenen her karış toprak - ici- mizde kaybedilmiş yeni bir ev- lât acısı yarattı. Fakat Trablusun ve Bingazi- nin kaybı bizi her şeyden fazla) yaralamış, bu acı bize ker acı- dan fazla işlemişti. Çünkü onun kaybı, vatanın, bağrına saplanan ilk hançer- di. Onun için bundan - otur sene evvel bizi uykuda bastaran düş- ymanın bugün o mukaddes top- raklarda makhur ve perişar 0- larak ricati içimizde büyük ho« yecanlar yaratıyor. Babaları- 'nın işledikleri tüyler ürpertici cinayetlerin kefaretini ödiyen | münhezim ordular, içimizdeki o dinmez acıyı hafifletiyar, teda- vi ediyor. MURAD SERTOĞLU —— gibi yine Pol birine pek yakın mesaferlerde ve gayri fenni bir surette inşa edilmiş olan bendlerin meveudi- yeti bu havalideki köylerin sefa- letine tuz biber ekmeltedir. Ar- tık tahammül edemiyeceğiz, tarlalarımızı işliyemiyor, topra- ğa tohum atamıyoruz ve her geçen gün biraz daha bitab düş mekteyiz. Misal olark kendi wemiyetimi arzedeyim: Tuğyanlar başla « mazdan evvel her sene için va- sati 7 - 8 bin kile hububat 800 - 1000 ton pancar istihsal eder- ken son senlerde bu müktar 800 kile hububat ve 65 tom pancara | kadar düşmüştür. Bununla he taber tuğyandan yüzde yüz za- rar gören köylüler çoktur. Bu vaziyetin önüne geçmek i- çin akla pek çok şeyler gelebi- lir, zaten hükümetimizin su i$- (Sonu sayfa 5 sü 6 da); 'Önümüzde yapılacak koca Yalnız Bunlar teşebbüs ettiği- icraat hususunda Fakat endişelerimiz az za- nan içinde zail oldu. Meclisin 'a mületi ki kuvvetini gös- imparatortuk nasıl Yavuz ismini aldı ? Bu esnada Akdenizde umu- mi alâkayı şiddetle çekem bir dram cereyan ediyordu, hâdi- selerin gösterdiği veçhile bu dram sonraları çok meş'um neticeler verdi: Harbin başlangıcında ilk ak- lımıza gelen; zihinlerimizi ilk işgal eden şey Alman ve Fran- sız orduları arasında geçecek çarpışma idi. Fransızların Afrikadaki kuv vetlerinden bir orduyu Avru- paya getirmek niyetinde ol- duklarını ve bu orduya şid - detle ihtiyaçları olduğunu bil- yorduk. Bu kuvvetleri gemile- re yükletecekler. Bu nakliye gemileri Fransa donanmasının umumi himayesinde olacak, fa- kat yanlarına hiç bir muhafız zırhli. terfik edilmiyecekti. Yâni kafile halinde olmaksı - zın bu nakliyatı yapmak iste- diklerinden haberimiz vardı. Fransız erkânı harbiyesi bu kuvvetlerin Akdenizi kolaylık- la geçeceğini hesaplamıştı. (Arkası var)