—— Usta, unyı-aboıuıu Künte- & Kümll, Çatalcalı Osman peb- Ryanlar geldi mi? İhtiyar güldü ve: — Xe o, bunlarla kozunu u. pay etmek istiyorsun? — Eh, hakkın... Künteci ile, Hayrabolulu geldi... Daha Kâ- Bafi gelmedi.. Belki gelir.. — İstersen Sen de başa gık!. — Yok usta.. — Neden?, — Ben baş altina güreşirim. — İyi amma, baş altına hep! penin yendiğin pehlivanlar gü- geşecekler.. — Olsun.. — İyi amma, bakalım onlar genin baş altına güreşmeni le- ferler mi?. — Neden?.. — Eh... Sen baş altına güre- girsen zaten bu adamları yen- Göğin için ödül kolaylıkla sana Kkalır.. Bu pehlivanlar istemez- İer senin baş altma güreştiğini. — Doğrusu,budur.. Sen Çin- geneyi, Kanbur Halidi, Helva- &yı, Lângazalıyı lâh.. mağ- Hb ettin. Bunlar da ya, büyük ortaya ve, ya bag altına dağı- Aacak ve güreğ tutacaklar. Bu guretle ödülü Kürtarmağa çal- gacaklar.. Sen, güreşirsen hu a- tamlara bir şey kalmaz.. Deyince. Molla: Ortaya güreşirse İdülü ahrdı. Pehlivanlar boşuna güreşmiş - facaklardı. ' Cazgır, son söz olarak Mob taya: — Dur bakalım.. Daha yarı- na kadar belki de başa gelecek- ler olur.. Ona göre düşünürüz.. Dedi. Çakır Osman, Hayrabolulu Mehracde o güne kadar Mollayı görmemişlerdi. Mollanm Hel- yacıları, Lüngazaliyı, Çingeneyi bir çırpıda çıkardığını işitmiş - lerdi. Merak ediyorlardı. Çalarla, Hayrabolulu nihayet pehlivan kahvesinde Mollayı gör müşlerdi. Sari cübbenin içinde Molla küçücük bir şeydi. Çakırla, Hayrabolulu Mollaya hüç te kıymet vermemişlerdi. Bü- Çakır Hayraboluluya — Çolak Mollayı iyice gör - dün mü?. — Gördüm... — Bu, Molla nasıl yenmiş bunları bi — Bir avuç adam.. — Şaş Bey.. — Eh... Molla başa m güre- gecek yarın — Öyle olacak.. — Hiç gözüm tutmadı Mollayı benim.. — Benim de.. Bu, bize güreş uyduramaz | be!.. | — Bilmem — Ceazgır İsmail ağa ve, gü- reğini görenler cok medhediyor.. — Öyle. — Amma, var, ne kol! I TİYATROLAR L Şehir tiyatrosu bu, Mollada ne ense — Şaşılacak şey dedim ya... MoDla, sessizdi. Klmze ile ko- nuşmuyordu. —Ban kahvesinin bir kügesine büzülmüş, beya sarığı başında.. Cübbesi sırtın- da tarekkil ile oturuyordu. O, herkest dinliyordu. Bir şey sö) lemiyorda. Yalmıa, cam gibi parlak, gözleriyle etrafı süzü- yor ve tetkik ediyordu. Müderris efendi de Cazgırla konuşmuştu. İzmal) ağa birer, birer Müderris efendiye inesleyi anlatmıştı. Mollanın başa gü- reşmeni icab eitiğini söylemiş- t. Müderia efendi ve, diğer Mol- | lalar heyecan içtnde Idiler. Lâf deği, Çolak Molla, başa güre- gecekti. Nibayet, sabah oldu.. Güreş- ler kuruldu. Başa, büyük pehli- vanlardan kimsecürler gelmemiş ti. Elnteci Kâmi peo gelmişti. Büyük güreşlerin göyle olaca- Bi salaşılıyordu: Beza: Künteci Kâmil, Hayrabolulu Mehmed, Çıdır Osman, Çolak Molla, Bağ altına: Çöinçene Ahmed, Peli Alrmed. Büyük ortaya da-buna mü- masfl pehlivanlar.. Daha ziyade Küçük ortanın İleri gelen seçil- miş pelilivanları. — Başa, yirmi beg Era altın var- ©. Küçük güreşler bitti. Cugu,; »üyük orta pehlvanlarını: mey- | dana çağırdı. Maydana, ne Halvacı, ne Lân- gazah vene de Çingene filân çıktılar. Anlaşıklı ki, bu, peh- Bvazlar bağ altına güreşecek --| lerdi. Bnş altına yirmi altın lira vardı. Büyük ortaya on altın lira var . Pehlivanlar ödüle göre güreş tutuyorlardı. Baş altı güreşi başladı. Lân- gi Helvacılar filân me, dana çıktılar.. Molla yoktu. He: kes kararını vermişti. Molla, ba- şa güreşecekti. Her halde baş| si gok çetin olacaktı. Büyük orta güreşleri bitti. Helvacı ile, Lüngazalı finale kal | dılar.. Cazgır, gağırıyordu — Baş pehlivanlar er meyda- nına!.. En önce kazan dibine Çolak| Molla geldi. Gömleği arkasında idi. Sinirli olduğu görülüyordu. Rengi sararmıştı. İhtiyar Cazgır yanına sokula- rak: — Molla, sin? Diye sordu Molla, cevab verdi: ! — Bilmem usta. Bugün çok sinirliyim... Hemen meydana çı- kıb kapışmak istiyorum.. — Ha, hırlısın da ondan?. — Bilmem,. Hiç böyle olma- mıştim.. — Tam, idmanmda ve hızın- dasşın oğlum.. Allah kolaylık | versin.. Dedi. eT Künteci, Hayrabolulu, Çatal- calı da kazan dihine - geldiler. Yan, yan Mollaya bakıyorlardı. Molla, yağlanıyorda. Her tara- fi bir çelik yay gibi idi. Diğer pehlivanlar da yağlan- dılar.. Şimdi iş eş tutmağa gel- di. Bu, çok mühim bir işti. Caz- gır, kimi kiminle tutuşturacağı- n biliyordu. Fakat, bir kere de pehlivanlara sordu: — Kâmil, sen kiminle tutuş- mak istersin? — ÇArkası var) baş pehlivanları | ne o, neden sinirli- ” SsSPoRrR LİK e MAÇLARI Bugünkü fudbol maçlarına her iki stadda da devam edilecek | Zaa) Bugünkü müsabakalar puvan | cedveli üzerinde bakiki bir de- Zişiklik yapmıyacağına göre lik maçları heyecan bankımmdan zevksiz bir çekilde devam ede- cek demektir. Yalmz İstanbul dördüncilü- | ğünü kazanmak süretiyle m.uJ kümaye girmeyi temin edecek 0- | lan İstanbulspor - Vefa maçı haftamın en önemli müsabakası- dir. - | Vefahlar bu maçı galib veyı berabere bitirseler bile İstanbul- | sporu puvantajda geçmi: caklardır. Her iki klüp te takımlarında esazlı bir tadilât yapmazlar geçen hafta Galatasaraya kar ı çok güzel bir oyun çıkaran | yeşil beyazlıların bu macta ka zanmaları beklenir. Diğer müsabakalara gelince Kadiköyünde yapılacak olan Beykoz - Süley e karşılaş- ması da az enleresan d 'abere kal ikinci Mübhim bir: karar Askerier sivil kulüblerde spor yapamıyacaklar Genel kurmaydan bütün böl gönderilen bir er kerlerin sivil 1 :ı.ysı Süleymaniye ber; mak imkânına kavuşur gelere yapmaları men temsilleri | Tepebaşında Dram kısmında - | BUGÜN GÜNDÜZ sant 1580 ad | ÇOCUK OYU | BU AKAŞAM taat 2030 da — | EMİLİA GALOTTİ Tstiklül c sinde komedi kasmında BUGĞON GÜNDÜZ 30 24 | ÇOCUK OY1 BU AK. 9 da | KIRALI LAR mir muvazzaf d lara da şâmildir 1 Şubat Mi tarihinden itib ren bu emrir Biyle kulüplerimiz * m lem 1 SS T RYE sarmddi | göndermiş olacaktır. Bu garantiyi elde etmek için göre Beykozla| aları muhtemel - | berabere dir denebilir İkinci oyun; Fenerbahçe - 'Topkapı dadır. — Fenerin | W hakkak nazariyle bakılabilir. 'ef stadımda: İstanbuls dan sonra, Galatasaray - Vef T müsabakası vardır. Galatas: n da F gibi bu müsabakayı bariz bir hâkimiyet- ten Si zanacağı göze gö- rünür y şekildir. Ayni tadda y k olan Be: | - Beyoğluspor maçı çok mühim olmamakla beraber her iki a fın anlarını alâkadar eden bir beyazlıların hasımlarma yenil melerine hâlen bir sebeb olma - sabakayı galib maldir göstermektedir dığına g mü: Oğuz Gi ey sındaki | ları ktebler ibol ar: maç | Arabistan, Hicaz, L din oğlu Hasan dün Sultanah Siyah Apabadan bir SABF HTAN SABAHA Hey gidi günler! (Baş tarafı 1 inci sayfada) evvel bunların hepsi Türk ida- resinde idi. Hepsinin tarihi hatı- ralarını — muhafaza — ediyoruz. Derne, bugün on bin İtalyanla bir iki gün bile müdafaa edile- memiş iken otuz sene evvel bir avuç Türk burasını o İtalyanla- ra karğı çok daha uzun müd- det muhafaza etmişti. Bosnadan Fizana kadar bu milyonlarca kilometrelik arazi, Rumelisi, Arn donyası, Surıy& Yemen ve Garb Trablusu ile bizim idare- mizde idi. 1911 de, şimdi bu toprakları birer birer bırakıp ka ze ansızın bir bahane serdine bi- le lüzum görmeksizin hücum et- mişler, donanmalarının topları himayesinde yüz binlerce asker lerini Trablusa çıkarmışlrdı. Şi di top sesini işitince kaçanların karşısında © zaman üç beş yüz 'Türk-askeri vardı ve onlar kat- mamıştı. Hattâ, eger gene o ay- larda başımıza Balkan Harbini çıkarmasalardı, Trablus harbi çok uzun sürecek ve kimbilir, belki büsbütün başka türlü bite- cekti. Bosna Hersek'in — Avusturya tarafında ilhakı, Trablusgarb, Balkan harbleri, anun arkasın- dan Cihan Harbi- elimizden bu koca ülkeleri aldı. Bunları kaybedişimizde bizim fena talilmiz kadar fena idare - miz de âmil olmuştur. Evvelki gün Dabiliye Vekilimiz jandar- manım halka karşı muamelesine ne kadar ehemmiyet verildiğini söylerken bundan otuz sene ev- velki jandarma aklımıza gelmiş- 'ti. Abdülhamidin jandarması, A- nadolunun zavallı köylüsü için olduğu gibi idaremizdeki bütün unsurlar-için de korkunç ve zor ba mir mahlüktu ve bu Türk ida Tresinden o unsurlart Soğutmıya seheb olmuştu. Bu yüzden elimiz den çıkan yerlerin halkı otuz se- ne evvel ve daha sonra toprak- larına giren yabancıları hirer münci gibi karşıladılar. Otuz senelik, yirmi beş sene- ınlar, bi- | lik tecrübeler bizim o kötü ida- relerimize-rağmen bizi bütün bu toprakdarın — yerlilerine — arattı. Şimdi hepsi Türk idavesini cana minnet, biliyor. Bu-da bizim için bir tesellidir.. Behçet SAFA POLİSDE — H Bir hırsız tevkif edildi Fatihte iki evden maşır galmakla suçlu a ve çi emsed med birinci sullh ceza mahkeme- sine verilmiş ve tutulan zabıt - larla; dinlenilen şahidlerin ifade- leri, ayni zamanda suçlunun ka- çamaklı bir şekildeki itirafi ü- ine tevkiline |) an dün ak Tilmiştir ar 'dan bir | tüne daha ı nde Küurbağalıdere- alaycı Ahmedin ka- vetin evde bıraktığı buçuk yaşındaki kızları E-| ala düşmüş ve-muh- telif yerlerinden yanmıştır. Kü- çük Bmine Nümune hastaha kaldırılmı: amı tev- kifhaneye gön: Dikkatli tap kumaş çalarken yakalandı — | Dün Mahmudpaşada Çorapçı | hamı önünde bir toptancı mı zaya manifatura levazımı getir | miş olan arabadan bir top pi amalık kumaş çalmakta iken aklanan sabıkalılardan Di mandi cürmümeşhud kanunt tevfikan müddelumumiliğe tes lim edilmistir. Yapılan muh: kemesinde noksan bazı evrak elmiyen gahidler bulunduğu muhakemesinin ahkâmı v numiyeye göre mevkufen gö ' ine ka erilmiş ve I li tovk Mangala düş PFT erg Saaane aai bir roporta ğ 2 SUBAT 1941 aa İ HALK HAMAMLARI Eski hamam eski tas mı, yeni hamam yeni tas mı?. Naki hamam, tas,, diye türkçe veciz bir Söz vardır ya, bir türlü yenileşemiyen, eski şek Hinden, maddi manevi eski ha: Tade Birtalayen) d, hep o halde, biçimde kalan her şey hakkında dilimizin ucuna geliveren bu söz, bana, İstan- bulun çu eski; mahud hamam- lariyle belediyenin “Halk ha- mamları,, nı hatırlattı. Ve.. zih- nimde göyle bir sual canlandı: Eski hamam mı? Yeni ha- mam mı?.. İşte, bir müddet evvel, gaze- teler, belediyenin modern tarz- da yapılmış yeni “Halk hamam ları,, açtığını bildirirken, kafam- da çengellenen bu iki sorguya le kestirme bir cevab verdim Elbette yeni hamam! Çünkü yeni olması, ihtiyacı karsılıya- cak bir çök yenilikleri cami ol- masından ileri gelmez mi?.. Bt yeni hamamlar, eskilerden daha temiz, daha elverişli, daha pra- | tik ve daha rahat olunca, bit- tabi, “estti hamamların,, - tübir caizse - pabucu dama atılıp gi- der.. Yiçmare * ğ Bir gün yolum düşüp Balata gitmiştim. Bir “semt kahvesi” nde oturdum; bir yorgunluk ça- yı içiyordum. Kahve oldukça kalabalık. Nasılsa, oyun oynu- yanlar az, konuşanlar, çene ça- lanlar daha çok. “Masa maçı kahraranları,, arasında mütareke akdedilmiş gibi. Beşer, onar kişilik sında konuşuluyor, gül I&f lâfı açıyor, Tâf lâfı söküyor.. Bir aralık, yakınında oturdu- | ğum gruptan birine, yanımda o- turan kara yağız, kaytan bıyık- l1 bir delikanlıya sordum: Delikanlım, burada bir| “Halk hamam,, mış.. Nerede olduğunu biliyor musun? Delikanlı, birdenbire dığı bu yabancı sesin ge rafa, yâni bana doğru başını çe- ı virdi. O grupa dahil diğer baş-| lar da mihaniki bir h ketle | bana döndü. elikanlı sualime bir sualle| karşılık verdi: — ö helidiğedü ectkt ba -| mi? | 'et, evet.... | — Hiç gittiğim yok amma, Si-| nerede olduğunu biliyorum.. ze tarif edeyim. Hazır, ken, bel: rı halkı bir göreyim buraya kadar g; diyenin Balat için açtığı han diye düşünmüştüm. Delikanlı hamamın yolunu ba: tarif etti. Balatın Ayvansar cihetine doğru biraz yürümek kâfi Kara yağız delikanlı tam zünü bitirirken, bizim diğer biri, orta boylu, tıkı ablak kırmızı yüzlü, kelle iHulak yerinde, gözleri velfecri okuyan bir bıçkın söze karıştı - Aman kardeşim,-boş ver bu halk hamamına... Eğer bura- yi ağa gidiyorsan vaz- gee defa gitmiştim.. Bu kadar aynaşız hamam görme dim be... Hamamımn öyle bir su: yu var ki, insanı bazı imiriti g bi titretiyor, bazı da ıstakoz ibi haşlıyor! 'Tepeden bir süz. eç SU k, soğuk boyuna akı yr.. Biraz sucak yapayım desen pamazsın.. Bi utayım di olmaz. Tepeden ne akarsa yna razı ksın! Oda bi kavar bari! Ne r... Dedin » v fokür & ) | bun M YAZAN: H Recai Sanay olur! O da doğrü ge kondu mu, eni pek aramaz.. Daha genç, kafa traşlı, yüzün- de ne sakal ne bıyık, kara, ku- ru, elleri önden cebli pantalomu- nun ceblerinde, ayaklarını ma- sanın altından bir sandalyenin kenarına yerleştirmiş, dizlerini yukarıya doğru kaldırarak otur- duğu sandalye ile geriye sark - mış, afili bir delikanlı daha di- ğerinden sözü aldı: — Canım, insan şöyle yan ge- lip adam akıllı yıkanamadıkttan sonra, haybedenmis, boş ver... Bi kere de ben gitmiştim... İçeri girdim, doğru dürüst soyunup giyinecek yeri bile yok be... Or- da taşların üstünde soyunduk fi- Tün .. bir yer var oraya elbises leri zula ettik.. Yallah daldık - çeriye.. Bir de baktım, bizim bildiğimiz hamamlar gibi de; Ne göbek taşı ne kurnası var.. Upuzun bir yer. Bölük bölük yer ler var..Hani bazı asri helâlar da var ya.. İki yanı kapah su dökme yerleri... İşte ona ben- zer bir şey... Onlardan birine “gir,, dediler 'girdim. Ön tarafı açık... Kargıda yıkananlar dikiz ediyorlar. Belimdeki peştemalı fora' ettim, şuraya takayım da bari kapansın dedim, amma, ne gezer., Peştemal, peştemal değil, benim evdeki yüz havlusu kadar | İnsan bele- i konusunu bir şeyi.. Hem de benim evdeki yüz havlusu hiç olmazsa bir şe- | ye benzeri.. Bu hamamın peşte- | malt ne havlüya benziyor, ne de| Ne ise iyi kötü i-| irdik. lyı amma elim imdi de nasıl vıkzn.ıcaumıı düşünmeğe başladım. Ayaklarım cumbul cumbul çirkef suyu içil de, kimse yok mu be.. su-doldu rası:. Delik tikanmış... açın!,, moruk elinde Açtı deliği lar dan bir de muslu virdi. Te-| pemdeki su akmağa 'başladı. A-| men abicim bir su ki, titre tit-| abunu vücudü- sürüyorum kö- | Böyle durmadan a-| köpürür buz gi Gölin şu-| Ben de bağırdım.. Bi ldi nu bir şeyle..| ktı. Kenar- ç misin... ürüyorum, pürmü 'or u altında sabun Hera de üstelil kan mü be, Yurdda <. yr Kültür kamağa çalışırken su yavaş ya vaş ısınmağa başladı. Isındı imme dı, gitgide öyle ısındı ki, ben, bt aralık kerldimi dışarı dar attımı Aman kardeşim, biraz daha dar saymışım haşlanmış — yumurt gibi kaskatı kesiliverecekmişim. Suyun altından kaçtım, bir ke nara çekildim amma, bi kem aşladım, yıkanmadan dişarı gı kamazdım ya, Neyse, kenardan menardan yıkanmıya çalışıyar dum. Kese yok, lif yok, sakım tası, kurna yok.. Akar suyun altında sabunu gövdeya. Derken bir de baktım, ayaklamın yine cumbul cumbul suyun işle de... Delik yine tıkannış!.. Te Tar moruğu çağırsam uzüm iş Haşlana maşlana verdim kendi Ti suyun altına.. Sanra çekildüm kenara, ayaklarımı da uzatlm süzgeçten akan suya... Vazgap tim ben bu temizliğin daha fur lasından, deyip-çıktım dışarı © peştemala benzer bir seyle kasa landık, giyindik abim, cızlâm e& tim ordan... Bir-daha mı büyük sözüme tövbe... Köşede nargilesini tokurdalan kırk beşlik bir Rumelili vatam daş ta: — Haçan ben de bir gün.. Diye halk hamamında başa- dan gecen bir sergüzeşti anlat mağa hazırlanıyordu. Artık “ye- ni hamam,, hikâyesini kâfi dem cede dinlemiştim. Hemen yerim- | den kalkarak kahveden çıktar. Bir de gözümle görmek isteğiş- le “halk hamamı,, nn — yoluu tuttum. * Gittim. Gördüm, Dişi mükemmel yapılmış, ye- hud, tamir edilmiş güzel, şirin | bir bina... Bizim eskti hamamlar gibi kubbesi ve kubbesinde w aya açılmış bir çok patlak pet- i Modern kılıktı Üst tar z bizim biçl ıuların anla Ban, ölker semtlerdeldliri gir medim, bilmem onlar da bör- lemi?, Bu hama; mdi, su teri batımın ve diğer noksanlarımı ikmali için tamir edilmekte w henüz Halka yeniden açılmazı olduğunu işidiyorum. — Açıldığı zaman bari yine “eski hamatı olmasa!.. Ve “yeni ht- 'eski hamamlara,, rali- eski tas, mamlar,, met okut! Recai SANAY Sabah siyasetimizde büyük hizmetleri görülen Türk Ankaradan Ebedi Şefimi ulan çalışmalarına Şşa k Maarif Cemiyeti 13 basmıştır. Bugüne bildiriliyor Atatü: verimli id olduğumuz leriyle kuru çdk ncü | dar | övündü - cemiyet mensublarını k eserleriyle büyük muvaf- | kıyetler - başardı. Cemiyete | rellerinden gelen yardımları | esirgemiyen müşfik duygulu ha yarsever vatan yardımla- | rmın boşa gitmediğini görerek duy l duyuyorla iyetin Maarif Cemiyeti 13 yaşında Cemiyet bugüne kadar on ab t bin Türk uğunun okumz imkânlarımı temin eti ir, Bugün cemiyetin Ankarada i k koleji mevcuddur. Ley eselci 'anın mühim bir ihtiyaet c0 n bu kölej müe Türk Mharif Cemiyetinin z yucusu Milli Şefi yüksek miz İsmet İnönü'nün nayesi ve yüksek ya hiç esirgeme niz doktor Refik Saydı mumi - başkonlığı ile kültür ba atımıza daha verimli ola- bayramı bildiriliyor: —— Yüksek at enstitüsü h ne m 1 por tezah pi l ir