Bayfa : 4 'Deyince; Müderis — Hakkin ea Kanbur Halid, öyle söylemiş- | & de onun için ben, sana bu tek- Üfte bülündüm.. — Aferin sana, doğru va, ma- Kkül düşünüyorsun?.. — Evvel Allah, hazırsın de-| Kü mit — Evet hocam.. — Çiftlik yaramış sana... Dedi. Üsküb güreşine kimlerin ge- leceği belli değ Fakat, bir| gok güreşçilerin gelmesi muhte- meldi. Bu gibi küçük sayılan güreşlerde başa ve, başaltına az ödül koyduklarından büyük peh- fivanlar gelmiyordu. Maamafih; büyük orta pehlivanları hemen, hemen iştirak ediyorlardı. Adalı Halil gibi, Koca Yusuf ve Rüstem'ler gibi pehlivanlar Döyle küçük güreşlere iştirak et- mezdi. Nihayet, alacakları beş €en lira için Üskübe, Manastıra kadar gitmezlerdi. İşte bu sebebledir ki, Üskitb güreşine belki de, Hayrabolulu Mehmedin, Künteci Kâmilin, Ça- talcalı Çakır Osmanın gelecekle- Fi güpbeli idi. | Maamafih, eğer bu saydığımız pehlivanlar gelirse, baş altıma değil başa güreşirlerdi. Çünkü #ayıh baş pehlivanlar, gelmeyin- €e bunlar başa güreş tutmazlar &. Bu suretle büyük ortann i- leri gelen pehlivanları da baş a- (tam tutardı. | Nibayet, Üsküb güreşi geldi |dayandı. Üskübde on — binlerce —— G u Eğer, babası onu evlâtlıktan reddederte bu ağır muame de katlanacaktı. — Ağabeyisi dünyanın kaç bucak oldu gösterecirti. Bu sebeble Molla, ihtiyar Caz- girn yanma sokularak k: gunları fısıldadı: — Usta, ağabayim geldi mi?. — Yona. — İyi — Nasal bilmem?.. Sizin Gü- mülcineden kimse yak... Yalmız nahiyelerinden ve, köylerinden gelenler var... — Acahı gelir mü dersin? — Buban büyük güreşlere gi- der... Büyük pelilivanlar olma - diği için buraya gelmez.. — Gelirse bana haber ver ol- maz m? — Pekâlâ... Pakat,neden böy- le konuşuyorsun? — Hiçi. — Yoksa, ağabeyini mi tuta- caksın ?. — Evet.. y — Ammât, sen onu bir elde yenersin?,. — Hiç çifflikte 7 denemedin mi? — Nesöylüyormun usta?.. On- lar benim güreştiğimi bilmiyor- lar?.. Ö!.â%_ İa*îy,,;;ı YAZAN:M.SAMİ KA&A*" İ aa DU ĞAST EDEĞ LAĞAÜ ÜE G RÜRANATİ AA ü — Amma, yaptın Molla... Ba-| | ban ninle iftihar etn - yinden peltliyan ol-| Maz... O, yalnız manda gibi yi | yor v&, besleniyor.... Güreş onda. — Dedim ya?.. Sen onu bir el- | de yenersin?.. — Allah bilir... | — Öyle çocuğum... Fakat, ba- | | ba abdallık ediyor, onu d seni yanında taşımalı... | — Benim pehlivan olduğuzm | istemiyorlar.. — Niçin?. — Ben, çolak imişim, okkasız | imiğim... Benden pehlvan ol -| mazmış!.. | — Kim söylüyor benları!.. —| abeyim. — Gülerim onlara.i. Ağabeyin | bir sırik hammalıdır.. Asıl peh-| livan sensin?. 1 — oK | — Ben, babanı görsem söyle- rim ona!.. — Buraya gelmezler, iyi bili-| rim... Onlar büyük gürese gi- derler... Eğer gelmiş olsalar, geni sahverirdim meydana... ' — Fakat, sabret, Kavala gü-| reşine muhakkak gelirler onlar.. | © vakit hallederiz işi... Çolak Molla, çunları sordu: (Arkası var) balk toplanmıştı. — Fak'r halk hem panayır için toplanıyordu, hem de güreş seyretmek için... k Mollalar, Müderrislerinin et rafına toplanarak Üskübe öküz gelmişlerdi. Kanbur — | Mollalar, Üzskübe, güreşten ibir gün evvel gelmişlerdi. Kan- 'bersiz düğün olmazdı. İhtiyar Cazgır İsmail ağa da orada idi. Güreşleri yıne o idare edecek- tü Cazgır İsmail ağa, Çolak Mol- laya vurulmuştu. Dört gözle Mol layı bekliyordu. Nihayet Molla- =' çıka gelince, doğru yanlarına | Çolak Molla, ihtiyar Cazgırı 'görünce elini öpmüştü. Hayır duasını almıştı. İsmail ağa, Ço- lak Mollayı bu sefer, her sefer- ikinden daha iyi görmüştü. İ Çolak Molla, bu sefer bir kaç Okka daha üste koymuş ve, ge- Hişmişti. Mollanın tavırları da de Yişmişti. Artık, bir bas pehlivan 'gibi konuşuyor ve, ordu. | Çolak Mollayı görmeyip te göhretini işiden Üsküblüler, kü- Çük Mollayı görmek için pehli- 'van kahvesini doldurup boşaltı- yorlardı. İhtiyar Cazgır, Mollanın ar- kasını sıvayarak: — Aferin sana: Molla!. Ma- gallah! Nazar değmesin.. Bu se- fer seni daha iyi buldum. | Dedi. Çolak Molla, düşünceli idi, Üs- diğini merak ediyordu. Hoş, e- ğer ağabeyisi Üsküb güreşle- Tine gelmiş olursa muhakkak o- munla karşılaşmağa karar ver mişti, ne olursa olsun her şeyi meydana vuracaktı. Şehir tiyatrosu temsilleri Tepebaşımdâ Dram kısmında BUÜGÜN GÜNDÜZ saat 15.30 ad ÇOCUK OYUNU BU AKAŞAM saat 20.30 da EMİLİA GALOTTİ İstildâl caddesinde komedi kısmında BU AKAŞAM saat 20.30 da KIRALIK ODALAR LİGMAÇLARI Lik lideri Beşiktaş sonuncusu da Topkapı dördüncü kim olacak ? son haftala- belli oldu. Bu yıl müsabakalara genç ve enerjik bir takımla işti- rak eden Beşiktaşlıların üç se- nedenberi muhafaza ettikleri lig şampiyonluğunu bu sene de kazanacakları muhakkak.. | Geçen haftalarda birkaç nam zedi olan liğ dördüncülüğünün de İstanbul sparla - Vefa ara- sanda paylaşağı takarrür etmiş- tir. Bu hafta Beşiktaş stadın- da yapılacak olan bu maçın ne- ticesi de fazla ihtimalle lig dör düncüsü olacak ekibi bize gös- terecektir. Günden güne artan futbolcü ahm satımının bu mühim kar- şılaşma dolayısile fazlalaşacağı ber iki takım idarecilerinin de mukadderatlarını tayin edecek bü maç neticesini lehlerine çe- Yeni muvakkat sicil talimat- namesinden istifade ile kulüb- lerin futbolcü alımma hep bir- den bir hamle yapmaları piya- sada futbolcü kıtlığını doğur- du. Bu talimatname ile vaziye- 'tin ciddiyetini kavrıyan kulüb- ler oyuncularını elerinden ka- çırmamak için azami gayretle- rini sarfediyorlar. Bu iti - barla — kulüpler — takımlarını ancak biribirlerile — anlaşa - rak ber iki tarafın menfaatle - rini icab ettirecek vaziyelerde takviye edebilirler. Bu hafta- ki İstanbulspor Vefa maçı ne- ticesinin bu iki takımdan başka ganı alükadar etmiyeceğine gö- re diğer kulüblerin her iki tara- fa da oyuncu yardımı mevzuu bahsolamaz. Yalnız kulağımıza çalındığına göre İstanbulspor Galatasaraydan yardım iste- miş.. Vefa da Süleymaniyeden Şükrü ile takımını takviye ede- cekmiş.. Bunun ne dereceye ka- dar doğru olduğunu bilmiyoruz. Fakat elimizdeki talimatname- ye göre istendikten sonra her şe 'yin yapılması mümkündür. Her iki takımın da bu hafta gahaya takviyesiz, geçen hafta ki kadrolarile çıkacaklarını na- zarı itibara alırsak son zaman- larda oyuncu alış verişinde re- kor kıran Vefanın ağır basaca- ğana kanaat getiririz. Bilhassa en hafta Galata- dıkları oyunun tem bu hafta İstanbulspro saraya ç Mrurlarsa neticeyi leh- lerine-çevirecekleri muhakkak- tar. ağmlankei taşıdığı sonuncu- luğu nihayet Topkapının - sırtı- na yükledi. Hem öyle yükledi ligin en kuvvetli takımlarile ya | pacak olan Topkapının sonun- cüluktan kurtulması bir mucize olacaktır. Haber aldığımıza göre yarıda kalan Altıntuğ Topkapı majı- nın tekrarlanması mevzuu ba- histir. Futbolü futbolden çıkarıp harbe çeviren ve bu yüzden ha- kem tarafından dört oyuncu çıkarılarak devamının bir tehli-| ke doğuracağı ihtimalile bitme- sine sekiz dakika kala tatil e- dilen bir maçın tekrarlanması- na hiç bir nizami sebeb yoktur. Bu itibarla bugünkü vaziyet- te sonuncu bulunan Topkapı- nin bu maçın tekrarlanmasile bir avantaj kazanması da düşü- nülemez.. Bu hafta Beşiktaş stadında yapılacak - İstanbulspor - Vefa Maçile de milli kümeye dördün- cü olarak girecek takım tesbit edildikten sonra lig maçları hızını kaybedecek ve yalnız par tizanlarını alâkadar edecek ma- hiyet alacaktır. Oğuz Güney Bu haftaki maçlar. Fenerbahçe stadı: Saat 12 Fenerbahçe - Galata- saray (B), saat 14 de Beykoz - Süleymaniye, saat 16 da Fener- bahçe - Topkapı, Şeref Stadı: Saat 10 da Beşiktaş - Beyoğlu spor (B). Saat 12 de İst. Spor - Vefa, saat 14 de Galatasaray - Altıntuğ, saat 16 da Beşiktaş Beyoğluspor. Anadoluhisar sahası: Saat 10.30 da Anadolu - Ru- lihisar, Saat 12.30 Beylerbeyi Alemdar, saat 14,30 da Hilâl - Anadoluhisar. Kır Koşusu Üsküdar halkevinden: 2/Şubat/1941 pazar günü 2 kilametrelik kır koşusu yapıla- caktır. Bu koşuya iştirak etmek isteyenlerin vaktından evvl ev- imiz salonunda hazır bulunma- Pu | rih yüz | modadan düşm ları rica olunur (Baş tarafı 1 Incida) bi hareket ede- kar t ktar. E memle lâkayd kalac lâ biliyoruz ki rca kişi yalnız düşünürken hâlâ lük para veren binlerce v tan- ır. mek kadar bir ta- fırsat düşkünlerinin de havadan para kazanmasına mü- ni olmak Vâzım, yat mür, ğgulmasını ön kım 'onu İstanbulda lük, ih ma- gazaları da müra etmek tiyor. Fakat bir tereddüt içinde- dir. Bazı mağazaların lüks eşya sattıkları kabül cö ; bunla- e elli, hattâ yüzde yüz kâr istekleri nazarı itibara alın- ür. — Lül rınm bu nı ellerindek malin sık sık siyle izah edi - yorlar. Bu ne dereceye kadar doğrudur ? Doğru oldu tak- dirde bunların ne kadar kâr almalırı makuldur Diğer taraftan hangi mağaza ları ve hangi eşyayı T | mek lâzımdır? Anlaşılıyor ki bü- yük kâr kokusunu ala: larden bir çoğu kendisini lüks addettirmek için komisyona mü- | racat etmektedir. İşte mürakate kom tereddütler içinde bir remiyerek Ankaraya müracaat etmiş. Bu tereddüdün bir sebe- bi de mürakabe heyeti içindeki- lerin piyasadan anlamaması, ti- caret hayatına âşina bulunma- ması olduğunu dün bir gazetere ; okuduk. Böylece tereddütler, komis - yonlar, sualler ve cevablarla çen günler içinde atı alan Üs- küdarı geçiyor ve binlerce lira- miz bizden olmıyan beş on ba- zirgânın cebinde toplanıyor. Son derece buhranlı bir de- virde, bazı memleketler karar- larında, ihtikâra karşı derhal idamla mukabele edecek kadar cezri hareket ederken — bizim tereddütlerimiz onlarla acı bir tezad teşkil ediyor. Belçet SAFA Kongreye davet İstanbul Eskrim ve Jiranastik 'Yurdunun teşekkülü için lâzım gelen müsaade ahnmış olduğun- dan; 2 şubat 1941, pazar günü sabahı saat 10 da, Taksim, Sıra- selvide, Beden Terbiyesi İstan- bul bölgesi salonlarında kongre- sisi akedileceğinden, alâkadarla- rın teşrifi Tica olunur. M Müessir âzalar Voleybol — futbol maçları İstanbul Mektepleri Futbol ve Voleybol Lik Heyeti Başkanlı- ğindan: 1/11/1941 Cumartesi günü Şeref Stadında yapılacak maç- | lar: Saha komiseri: H. Seser. Haş aşa L. - İst. Erkek L. saat 13,30 da. Hakem Şazi Tezcan, Boğaziçi L. 14,45 te. Hakem Şazi Tezcan. 3/11/1941 Pazartesi günü E- minönü Halkevi salonunda ya- pıilacak maçl: Saha Komiseri: M. Saver. Boğaziçi L. - Şişli Terakki L. saat 14 te. Hakem S. Açıköney. Cumhuriyet L. - Kandilli L. sa- at 14,30 da. Hakem S. Açıköney. * İstanbul Bölgesi Voleybol A- janlığından: 1 — İstanbul Voleybol birin- ciliğine 1.2.1941 cumartesi günü Galatasaray spor klübü salonun- da devam olunacaktır. 2 — Maçlar: TI inci kategori; 14.30T. Y. Y. — Fenerbahçe. 15,15 de Vefa — F. Yılmaz. < inci kategori; 16 Beşiktaş - T. Y. Y. 16,45 de G. S. — Fener A. 17,380 da F.B. B.G.S. (B), 3 — Maçların yukarıda gös- terilen saatlardan 15 dakika geç gelen takım hükmen mağlüb addedilecektir. 4 — Saha kamiseri, bütün maçlar için bay Turguttur. MEVLÜD Antalya mebusu iken vefat eden eski Ticaret Vekili Cezmi Erçin'in ruhuna ithaf edilmek saat 14 de Beşiktaş yerindeki Sinanpaşa,camii mevlidi nebev? — okutturul. kendisini sevenlerin tramvay d erifir ağınd 'e eder rib teşrifleri rica olunur. - Vefa L. Saat| üzere 2/11/941 (Ş pazar günü öğle namazını müteakıb || miz ve miskler gib koridorları | paviyonları ve daireleri « Eski, harab Darülücez, rlı modern bir halde. Gözlerim: maz gibi çıkma ğumuz mermer merd limle de dokunuyorum dan geçerek bi oldu - | r tarihe karışmış artık. tle: Doktor bey diyorum.. “Bu| merdivenler geçen sene tahta idi dı mi? Darülüâceze müdürü doktor Bekir Zafir mütevazi bir hal ve | geniş bir haz ile cevab verdi: — Evet.. Yalnız bu değil. î'u— tün merdivenlerimiz ah: sene zarfında cümlesir | gokabildik işt — Bunun gibi yeni yeni tami- Tat var mi başka... — Var efendim.. Hem de en Tatihim bir cihet. .Gelin de- gös- tereyim.. Merdivenden geriye döndük. Gene alt kata indik. Hemen sağ- daki kapıyı açtı: İşte! dedi, bununla tam sekizincisi oluyor. Kala kala iki dairemiz kaldı. Onları da inşa-| allah bahara kadar ikmal ede- Kapının açılmasiyle, önümde bemboyaz, tertemiz taşları, güzel emaye musluk ter- | tibatı ve ayakyolları, ördekler, gifon tertibatı ve çanaklıklarile | bol bir ışık içinde gözlerime gü- ler gibi oldu. İhtiyarsız olarak — Bravo.. Çok güzel üoğru- Bu!.. ü Demekten * kendimi alama- dım. Doktor gülümsiyerek: — Bilmem ki bunların eski| halinihatırlıyor musunuz? — de- di. Tamamiyle eski, Yenicami helâlarına benziyor ve temiz dur maları, temiz — tutulmaları bir türlü kabil olmıyorda. Konuşa konuşa, gene o genis, temiz merdivenlerden çıkarak, çocuk bakım evine doğru yürü- dük. Üçe Taksim edilen ve bu üç sınıfı ayrı ayrı yetiştirip bü- yüten müessese müdürü yeni bir. izahat vermeğe başladı: — Çocuklarımız bir —aralık 180 1 bulmuştu. Hattâ geçti bi- le... Pakat bu arada çıkanları da oldu. Gene mevcud 164 adedine kadar indi. Temiz ve yüksek gö- nüllü ailelere evlâdlıklar verdik- te. İlk daireye giriyorduk şimdi. Ve burası süt çocuklarının dai resi idi. Dışarıdaki kara, fırtına- 'ya rağmen burada hararet dere- cesi 1lık bir bahar günü gibi tat- h bir sıcaklık gösteriyor. Mini- mini yavrular. Küçümen karyo- laları içinde kumrular gibi öi şüyorlar. Kimi de melekler gibi mişil mişil uyuyor. Genç has- tabakıcılar ve bir - başhemşire pervane gibi dönüyorlar baş uç- larında.. Doktor Bekir Zafir bakım hu susunda izahat veriyor gene: Bunların içinde henüz üç günlük olanları bile var. Bakın şu yavruyu daha geçen gün ka- pımizin önünde bulduk. Fecir yakit bırakmışlardı. Görünüşe göre henüz yedi günlük bile de- ğil ber halde.. — Peki bunlara meme lâzım MELEK inemasında Halkımızdan gördüğü Daha bi DİKKAT: Ayni filmin | P E K ÇE SÖZLÜ nü: hası da dal en İmaskesi yüzünde olan çocuk bakı Muhteşem bir film Hünd Ruyası ÜyEK ORMTAMERI YAT A DA tlül Go l üeüi bulunur ?. D nasıl aye k ve he h siğdi | gübhesiz.. Bu gibi| le hayvan sü > vermekle | Burada husu: Timiz vardır. Her gi hariçten bir çok müracaatlar lur, Bunları hep dikk: muayene ve kantrol altında bi lundururuz. Bizim şartlarımıza| 4 olanlarını " bakımevimize| maaşlı olarak sütnine alırız. Eır* kısmını da isteyen evler olursa, oralara tavsiye eder, göndeririz. | Tam bu sırada yüreğe bir 'y'xdhr lm'ıhl Bu bir yavru. eyen aç bir kuzucuktu. emgire derhal fırladı ve| fısıldı gibi geslendi, genç ım! kadıma... eKBAL — Çabuk, karm açtır. Çocuk bakıcısı ve sütninesi koşuştular. Sütnine ağzımı ve burnunu — gazlarla örten bir maskeyi yüzüne — büyük — bir| sür'atle geçirdi. Ve bu aralık| cırın karyolasından — kaldırdığı yavruyu kucağına aldı. — Gene| sür'atle göğsünü açarak — ve| arkasını bize dönerek oturdu .| Biraz evvel feryad feryad üstü- ne atan bacaksızm şimdi sesi, | sadası kesilmiz; n le çık- mayor gibi bir çıt olmyan Ro- ğuşta omun büyük bir oburluk | ve sevimli bir aç gözlülükle şa- pur şupür meme emmesinin sı- cak, ilik nağmeleri dolaşmağa başlamıştı. Arada, sırada - her halde fazla süt gelişinden ola-| Si cak - kazıp söylendiği ve kor-| kup bağırdığı da işidiliyordu. Koğuştan çıkarken düktor Bekir Zafir bu ciheti şöyle izah ediyordu bana: yasıf, memeleriniz büyü az orta çapta olması mazsa günde bir kilo lmda: Nc'[ verebilmesidir. Bundan aşağı olursa bizim yurdumuzu idare e- demez. Çocuklarımız aç kalır. Bunun için daha aşağı mıktar- âa süt verenleri biz kabul etme- | yiz. Böyle olanların bizce her| bakımdan muayenesi yapılıp da | sütler miktar ve mahiyet | bakımından kontrol edildikten | sonra adresleri alınır ve yerleri- | ne gönderilirler. Yahud — kendi | hüsnürizalariyle ihtiyat ve f:ıh—, ri süt nine olarak müessesemiz- | de kalırlar. Biz bunları; aileler arağında sütnineye ihtiyaçları olup da bizten sütnine istiyer- lTere tavsiye &deriz. Bu suretle de genç, taze sütnineler temin et- miş oluruz. — Sütni nelere tâbi tutayorsumuz, tor bey?. — En çok aradığımız. cihet; bestahk... Ve buniardan verem, frengi, delilik gibi illetlerdir . Verem ve sinir.. Hemen ilk| muayenemizde —— tezahürlerini | leri ne gibi muaye dok- gösterir ve tam bir teşhis imkâ M bulunur. Fakat frengi değildir. böyle Bunu tahkik ve teşhis | akkak vasserman — ya- Haiulâde büyük rağbet üzerine terilmekte — olan P| h uzatılmıştır. L TP DERMUKELNDĞ/ | ya vasserman tear şan kazma — lüzum olduğundum ve her zamanda tavşan kesizi- kanı tedarikine im- tğından bu iş haftar iki muayyen gö Bunun - içi Bu iş yapıldıktan nineler iradığe Hninelerimiz ancak bür çocuğu emzirmek üzere ee lere gönderiliyorlar ki onlar içis de bir çocuğu kolayca doyur - mak her zaman mümkün oluyan. Zira en az süt vereni gene güm de 750 ile beş altı yüz gram & rasında bulunuyor. Bu da ölr meme çocuğuna kâfi gelir. — Doktor bey! Bir şey socu cağım.. Bu kadar ince ve dikkat- li muayenelerinize rağmen harik ce sütnine veriminiz az oluyer galiba değil mi? Doktor başını büyük bir tesm süfle salladı: — Evet.. Maatteessüf ki p ledir, dedi. Zira halkımızın - yük bir kısmı Darülâcezede lür sütnineler alayı bulunduğumu ve evlere — verildiğini bilmez ti le.. Bilenlerin bir kısmı da me dense buradan sütnine almaşı bir zül sayarlar, belki pis olacı ğına kani bulunurlar ve gidiş guradan buradan, hattâ iş idir rehanelerinden — hiç müayeme görmemis, “Şecereleri tahkik & dilmemiş olan ne oldukları belir siz bir takım kadınları sütnine diyerek evlerine alırlar. Sosa bunların bir kısmı irzsiz çıkar, bir kısmı da hırsız olur. Hattâ bazan siltnine yüzünden csin temeli-çöker, ocağı söner.. Hi lâsa bir ayrı içtimai derdimizdir ki en ziyade yeni yetişen yavru- larımızm bünye ve silihatlerine muzır neticeler verir. — Meselli ana ve babası sapasağlam - olar bir çocukta bir de bakarsınız Bi ya verem, yahud bir sinir hasta- lığı; ve yahud da bir frengi baş- lar. Bu nedendir? Hep süt ninenin iyi bir yerden alınmış — olmamasında tabü!. Halbuki —Darülücezemizde ter- temiz ve bol sütlü, wzl hâyah, ne sütninelerimiz var. Ve bmr- ların hepsi de iyi, temiz aileler arasında. - bağırlarına basacak süt yavruları bekleşiyorlar. Va- tana, millete sütlerini verenek, evlâd yetiştirmek için yürekleri titriyor. Doktor Bekir Zafir cormuşta. Anlata anlata müdüriyet odası- na kadar geldik gene.. İçeri girerken bir kâtib karşı- ladı: İçeride — Müdür 'bey, dedi.. misafirler var. Bir sütnine at- yorlar. Bu haber beni; böyle bir tesa- düf dolayısiyle hağrete düşürür â çok iyi ben mahcup oldum da, gazeteci- ye fena bir mevzu çıkmamış ol dü, diyerek içeriye koşar — gib bi girdi. Zayıf, esmer bir yaşlı bayar ve genç, temiz bir delikanlı aya- ğa kalktılar: — Rahatsız olmaymız. eten dim buyurumuz.. Sütnine miisti yorsunuz? — Bvet efendim.. — Hemen mi? — Evet efendim.. alıp götürelim berabı Mümküse (Sonu