$ 1 İkincikânım” 1911 j — — YÖi N 1 Alman Casusluğunun EsrarıJ — 12— YAZAN : Bernard Newman Stwvart en iyi neticeleri yalnız başına çalışarak elde etmiş ol- duğunu temin ederek yeni vazi- feyi güzelce ifaya kendi kabili- yetinin kâfi geleceğini bildir- Fdi. Maamafih, harbiye nezareti muktedir ve itimada şayan bir asistan verilmiş okluğunu ona bildirdi. Bir kaç sene” evvel, - meşhur bir viski fabrikası sahibi- harbi- ye nezaretinde bir dostuna Al- Manyada ticari bir seyyah is- tihdam ettiğini söylemişti. Bu, casusluğa büyük istidadı olan bir Almandı. Fabrikacı bu ada- min celb ve ikna edilebileceği kanaatinde bulunuyordu. —Al- man genci ihtiyatlı bir surette | iskandil edildi. O da memleketi- ne hiyanet etmeye razi oldu. İyi hizmetler ifa etti. Getirdiği ma- lümat pek parlak -olmamakla beraber daima doğru idi. Aldığı mutedil ücreti tamamıyle hak ediyordu. Stewart bu adamın yaptığı isleri tedkik ettiği zaman, muk-| tedir bir asistasa sahip olmak | ihtimali mevcud — bulunduğunu | tasdik etti. Maatteessüf, Alman ticar? se- yahın hayatında bir dönüm nok- tası tahaddüs etmişti. Bunu ge- rek yüzbaşı Stewart, gerek İn- giliz Harbiye Nezareti bilmiyor- dardı. Alman-genci evlenmişt Hem de, bir Alman bahriye za- sitinin kızını almış bulunuyor- 3u! Yeni aile bağları onun için- deki uyuşuk vatanperverlik hi: lerini uyandırmış olacak her hal- de, Stewart'ı Alman makamla- rına ihbar etmekte bir mahzur görmedi. İngiliz zabiti mahkümiyeti it- mam etmeden Kayser tarafın TERCEME EDEN: Hüseyin Cahid YALÇIN muhakkaktır. | zayıflıyor. leri mektebde terleri kavi ve zayıf Jundurulur. Bu sistemin h: bertaraf olunur ve VI kuvvetlerine ve hava dair esaslı bir teknik dan affolundu. — Maatteessüf, | 1914 harbinin ilk haftalarında | naktul düştü. İngiliz Entellijansı acı bir ders almış oldu. Stewart- ın vak'ası o zamandanberi ca-| susluk mahfellerinde uzun uzun münakaşa edilmişti. Alman ca-| susluk muallimleri çok kere derslerini onun muvaffakayetleri üzerine bina ederler. Maamafih içlerinden çoğu Stewart'ın mu- vaffakiyetlerinin asıl temeli yal | nız başına çalışmış - olmasından | ibaret bulunduğunu takdir - et- memiş gibi görünüyor. v Talebelerin birbirlerinden ay- vı tutuldukları, hattâ sınıfa gir- dikleri zaman maske taktıkları meraklı casus mektepleri bulun- duğundan evvelce bahsetmiştim. Bu tarz mektepler elân mevcud- dur. Cihân harbinin son iki se- nesi zarfında Enversde Pöpi-| niâre sokağında faaliyette bu- lunan meşhur bir müessese var- dı. Buradaki tertibat gayet he-| yecan verici bir tarzda idi. Evin | bir çok kapısı vardı. Talebeler arka kapıdan girerlerdi. İstas - yonda casusluk ajanları onları | karşılarlar, kapalı bir arabaya | bindirirler ve gidecekleri yere | varmadan evvel arabadan dışarı çıkarırlardı. | Eski binanın koridorlarından | dolaştırılan talebeler kendilerini rahat bir yatak odasında bulur- lardı. Orada kapı üzerlerine ki- Hdlenirdi. Sokak tarafına açılan pençere kapaklı ve parmaklıklı idi. Talebe odasını ancak mek-| tep beyetinden birinin nezareti altında terkedebilirdi. Daha ilk dakikadan itibaren, yatak oda- sından çıkarken siyah bir mas- ke takmağa mecburdu. Mektep- te yetişen Alman casusları ecne- | bi bir casusun içeriye girip te bütün talebeleri ele verebilece- ği korkusiyle ne yapacaklarını bilemiyorlardı. lan gizli muharebede kullana caklardır. İlk devrede kurslar alelâde bir casus mektebinin kurslarını ta- kib eder; ecnebi silâhlardan bilhassa bahsolunur. Bir Alman zabiti muktedir bir topçudur diye Fransız ve İngiliz toplarına dair bilinmesi lâzım gelen şeyle- rin hepsine vakıf olmak lâzım gelmez. Elde mevcud. örnekler tetkik ve muayene işi için kul- lanılır. Bir çok büyük devletle- rin her rastgelene cephane sat- mak âdetleri Almanya için kü- çük devletler vasıtasiyle nümu- neler elde etmeyi kolay hale so- kar (bunun gibi, diğer memle- ketler için de Alman örneklerini elde etmek bittabi mümkün ol- maktadır. Bu cihetten casusluk ko: laylaşıyor). Bu mektebe giren Alman topçu zabiti Fransızla- rın yetmiş beşlik toplarına da kendilerinin yetmiş yedilik top-| ları kadar alışkın bulunmalıdır. Bu fransız toplarının bütün te- ferruatını bilmeleri lâzımdır. O surette ki bir göz gezdirince, bunlara ilâve edilebilecek yeni şeyleri, yahud bahsi tasavvur | edilen her hangi tadilâtı derhal| anlıyabilirler. Bu zabitlerin tek- nik bilgileri alelâde zabitlerin- | Bu zabitlerin lisan tahsillerine hususi bir itina gösterilir; kod kulanmak öğretilir. Sonra, hu- suai derslerin en mühim kısım- larından biri başlar ki bu da casusluğun - teşkilâtıdır. Bura- dan çıkacak olanların şahsi bir casuslukta yalnız başına istih - dam edilmeleri de vaki olabilir. Fakat onlar faal ajanlardan mürekkeb bir grupu idare et- mek için yetiştirilmektedir. Ec- nebi bir memlekete oradaki A man entellijans teşkilâtını idare için de gönderilirler. Bunlar ne türlü malümata ihtiyaç oldu di Talel kadan itiba i. Bunun yerine areti alırdı: Me; ve bir de numara hep odasında yerdi, £ lerinden başka talebele si dereler de verilirdi. 1918 de tekrar zaptından biraz sonra bu dikkate şayan mektebi etkik etmiş olan bir dostum techizatının hakikaten mükem- mel olduğunu, - bilha gemi modelleri hususunda pek zengin Yemeklerini bulunduğunu - bana temin etti. Kütüphanesi pek zengindi. Bü- tün ecnebi orduların üniforma- larını, rütbelerini ve nişanlarını zösteren resimli kitapları muh- evi idi. Lâboratuvar da gayet yi techizatlı idi. Kimyevi mü- ekkebler hakkındaki tetkik tın pek ileri ılmış olduğu âşikâr idi. Hakikatte, görülen programa göre bir hüküm verilirse, En vers mektebi gayet verimli idi Maamafih, bir mektep hakkı da verilecek nihai hüküm a elâ bir harf | nu - bilirler. Ajanlar mal Almanların mutahassısları da Fransız metodunun daha -iyi olması pek muhtemel-| dir. Fransada casusluk namzed- mukabil casus- lar tarafından sıkı bir. nezaret altında tutulur. Âdetleri, karak- tarafları tetkik ve müşahedeye tâbi bu- ten bir faydası vardır. Ehliyet- siz talebeler daha ilk safhalarda kalanların hususi istidad ve kabiliyetlerin- den de tamamen istifade edilir. Hususi ehliyet ve kabiliyetle- rini vatanlarının hizmetine ar- zeden deniz, kara ve hava kuv- vetlerine -mensub zabitlerin bu- Junduğu mektepler bittabi ayrı bir tiptedir. Bunlara muhakkak | ki casusluğun üniversitesi adı verilir. Fakat hiç bir kollej bun- lar kadar kapalı ve sıkı değil- dir. Burada üstad casuslar ta- lim ve terbiye görürler. Kendi- lerinde esasen bahriyeye, kara işlerine vukuf | mevcuddur. Onlar bu bilgilerini muharebe meydanında degil, da- imi surette cereyan etmekte 0- HER SABAH Avrupada nazırlık mesleği güçleşiyor İtalyada dört nazır cepheye yani düşman süngüsü karşısına gönderildi. Dün bu sütunlarda “cepheye nazır sevki,, mesele- sinin iç yüzünü tetkik ve tahlil cak neticelerine göre — olabilir.| ederken: Bu bakımdan bu garib mektebin| — — İtalyada nazırlık müşkül tam bir fiyasko teşkil ettiği| hattâ tehlikeli bir meslek oldu! hükmünü vermiştik. dahil olmak üzere, casusluk| — Meğer Fransada da son za- Mmutahassısları bir manastır hö-| Manlarda nazırlık müşkülleş- çeresi metodunun — casusları| Miş, bu meslek orada da tehli ftalim ve terbiyeye hiç uygun ol-| Keli bir hüviyete bürünmüs. Bu madığını söylemekte müttefik -| Hu Vişi hükümetinin - ahiren tirler. Bu usul talebenin ahi ısdar etmiş olduğu T n l kını alçaltıyor, onları şahsi dü-| “Mmeşruti kararname,, den anlı- Şüncelere sevkediyor, ve harici| Yoruz. K dünya- ile bir istirakin mevcud| — Bu kararname bir “millt olmaması yüzünden itimadları| meclis, teşkilini derpiş etmekte olan tebliğe bir zeyil teşkil et- mektedir. Asıl mühim ve alâka- yı çekici tarafı büyük memurlar ve nazırlar hakkında yej müeyyideleri ihtiva etmekte bulunmasıdır. Filvaki yeni ka- rarname tatbik mevkiine konul duktan sonra vazifesinde hata- sı görülecek bir nazır, eskiden olduğu gibi nezaret koltuğun- dan düşmekle kalm san ve malen hatasından mesul tutulacaktır. Yani filân nazır bir kabahat ehemmiyetine göre harekâtının hesabını görecek, hattâ icab e- derse hapis cezasile de dezalan- gırılacaktır. Bunu: “Badema vazifesinde hata irtikâb ede- cek nazır voya büyük memür, eskisi gibi sadece memuriyetini veya sandalyesini tehlikesine maruz kalacağı yer de, hatasından hürriyeti bakımı lacaktır.,, ruz. Malüm olduğu Fransız rejiminde kusuru görülen memur ya me- busan ve âyan meclisleri tara- fından devrilir, yahud da yük- sek adalet divanı halinde top- ndan İbaresinden mesu anlıyo- üzere eski mı işledi, kabahatinin şümul ve| kaybetmek| büyük — bir| CEV | | | | SATVAK ABA CEVAP Yeni kahve id- hal edilecek kinden çok ileri götürülür. | | | lanan âyan meclisi azaları hu- zurile muhakeme edilirlerdi. tün bu uzun formaliteleri tarafa atarak suçu sabit nazırı ve büyük memuru doğruya tevkifhaneye — gönder- mekte, suçlunun hazineye tığı zararı telâfi için eml haciz konulabilmesini meselesi haline getirmektedir. değil Fransada da nazırlık çok tehlikeli bir meslek ve bundan sonra bu iki memle- | bilmeden karanlıkta çalışabilir, | fakat üstad casuslar için iş böy- le değildir Bu üstad casuslar muhtemel her hangi bir düşmanın se berlik plânlarını ne pahasına o- lursa olsun haber almakla mü- | kelleftirler. Mevcud plânlara i- âve edilebilecek her hangi tedi lâtı da öğrenmelidir. Bu, haya'i bir noktadır. Seferberlikte yir mi dört saatlik bir kazanc ilk seferin kazanılması yahud kay- bedilmesi mânasını ifade edel lir. Üstad ca eferberlik plâ- | nini, kullanıla demiryolları üslerini bilmek zaruretindedir. 'Tesadüfi surette de bir çok ma- lümat toplayabilir. Bunlar her- kesin elâ debileceği malümat ise de lerini yalnız bir mütehassıs takdir eder. 1914 ta- rihinden evvel bir İngiliz gene- | rali bütün izinli zamanlarını bi- sikletle Meuse vadisinde gezrac- hasretmişti Harb çıkarsa | Almanların — kullanacaklarına | hükmettiği yol: Anlaşılan son kararname bü| bir doğrudan yap- kine bir saat Gi iyor ki yalnız İtalyada olmuştur Nihayet — deniz — münakalü- tımız, — ordularımızın — ha - reketi tehlikeye düşmeden de- nizlerdeki hâkimiyetimizden is- tifade edeceğimizi ve İngiltere adalarını istilâdan kurtaraca - ğımızı derpiş ediyorduk. Maar mafih bütün bu şartlar bizim lehimize, düşmanımızın aleyhi- ne olduğu halde uzun müddet devam edemiyeceği hakkında da bir sebeb göremiyorduk. Bu plân mucibince filomuzun vaziyeti şöyle idi: Şimal de- nizinin mahreçlerini, açık de- nize çıkan yolları tıkamak, ab- loka etmek için büyük filo Scapa Flov limanında bulun- duruluyordu. Destroyerlerden mürekkeb bir kordon Mar nizi ağzında, Padökale boy ca uzatılmıştı. Burası çok eski harb gemileriyle — mayin — tarla - laları — tarafından olunuyordu — v de bu usul tatbik edildi. İşte bu politika, bu plân sayesinde Britanya bahriyesi bütün dün- ya Okyanuslarını fiilen kont- - ol etti. Fakat f(Şimal denizini mut- lak, kat'i bir surette kont- rol edemiyorduk. Düşmanın llayarak münasib Z: limanlarındı € mâni olamıyord pdacak y hücum ahud onun hayat yeti haiz cüzleri birc btr hücuma n kalır da bahri faikiyetimiz ortadan kal- karsa muhare kaybederiz. O zaman maruz kalacağımız darbelerin hududu ye Bir muharebede tamami uzaf- fer olan milletlerin mağlüp milletlere karşı besledikleri ki. ne, ihtırasa karşı beyhude iti- dal beklememek lâzımgeldiği ni biliriz. Deniz kuvvetlerinden mahrum İngiltere çabucak aç liblerin emri altına gi- Muhiddin Birgen'in dil hakkındaki itiraz ve iddialarına nihai cevap Aziz dostum bay Muhiddin Bir gen, cevaba cevab verirken “Türk dilinin tekâmülünü an- lama bakımından,, aramızda “dağlar farklar,, olduğu- nu söylüyor. Doğrudur, dostum- la aramızda anlayış ve duyuş farkı var. O, İstanbulda doğdu, orada büyüdü, bir kaç yıl taş- rada siyasi ve iktisadi buyuıJ işlerin — başında - bulunduktan sonra, yine İstanbula döndü ve orada kaldı. Ben de İstanbulda doğdum; Üç yaşımdanberi alt- | mış bir senenin belki on dört on | beşini, orada geçirdim. Demek ki kayatımın kırk yıldan f lası Rümeli ile Abvadoluyu ka-| suba kasaba, köy köy gezmek- | le gecti. Halk içinde, halk ile be- | raber y ikte yüz- başılıktan yukarıya çıkmadığım | gibi, maarifte de bir kaç & orta öğretim rcüdürlüğünde bu- lundum. Dairnaa mütevazi, daima naciz kaldım. Bugün de hiç bir | iddiam yoktur, alelâde bir yazı- | cıyım, işte o kadar. Bu iki ya- gayış ve oluş tarzı, Sanırım, a- | ramızda büyük farklar doğu-| rur. Bay Muhiddin Birgen: — “K zım demek istiyor ki: “Türk di-| linin kelimesini de, kanununu da | Dil Kurumu tesbit etmiştir. Ar-| tık imlâsızlıktan, kelımesizlik -| ten, kanunsuzluktan bahsetme- | ğe mahal yoktur. Onun tesbit | şeyleri kabül et ve oradan | yürü, mesle kalmaz,, diyor. Be- nim böyle demek istediğimi, ce-| vabrmın hangi satırlardan çı- kardığını lütfen — işaret buyur-| saydı, sözleri bir isnad mahiye-| tinde kalmazdı. Dil Kurumu bir | fonetik imlâ esası kurdu ve bu- nu imlâ lügatiyle — tesbit etti. Bundan sonra bir çok yabancı a- kette nezaret meraklısı uvxtmw parmakla sayılabilecek derece- | de azalacaklarısa hiç de saşma-. malıdır. | A. C. SARAÇOĞLU | DÜNYA HARBİ | türkceyi halk yapar, | | yar. Dile halkın şuuru hâkim | değildir. Şu halde benim bu zan- —— Yazan: ——— Kâzım Nami DURU kelimelerin türkçe karşılıkların- ni bulmağa çalıştı ve buldukla- rını yazanlara teklif etti. Ziya Gökalp, katoliklerin - L'homtne propose Dieu dispose sözünü Thomme propose, lâ - soci&te impose şekline sokarak, dil- de yeni kelimeler icad — ve| teklifini muvafık görür ve bu kelimelerin hayat — hak- ları varsa cemiyetçe kabul edi- leceklerini söylerdi. Demek — ke- lime teklif ve tervici her yazı yazanm hakkıdır; fakat onu ka bul etmek içtmaf vicdana kalır. Türk Dil Kurumu da bunu yap- mıştır. Bir takım ıstılahların 0- kul kitablarına girmiş olmasını vaktinde, süküt ile karşılayıp ta - bugün ona dil uzatmağa, kalkmak işte benim yapacağım bir iş değildir. Dil Kurumunu müdafaa etme- ğe kalkışmak ta benden uzaktır. Yalnız, Kurumun imlâ lügati, devlet kurullarınca zımni bir müeyyide almış — olduğundan, onun hiç olmazsa halk önüne sürülen yazılarda muta olması- ni isteyişim, imlânın keyfe göre herkesin elinde değişe değişe bir anarşiye varmamasını — mu- vafık bulduğumdandır. Yine dostum diyor ki: “Asıl kaidesini halk koyar.,, Dili halkın nasıl yaptığnı, kaidelerini nasıl koy- duğunu bilmek isterdim. Ben sanıyordum ki dil canlı bir var- lıktır; kendi kendine yaşar ve kanunları kendi içindedir. Halk, ne dil yapar, ne de kaide ko- nim yanlışmış! Bana bunu ö; rettiğinden dolayı aziz arkada- ederim. şım: şılığı Birgen — arkada- Duru,, (Yeni lisan) a bü ürm mahi miş bir kelime değile bir zat kullanmış, yazı yazan- lJarla halk ta kullanma mıştır. Bu kelime (nezaket) gi: bi uydurma olabilir; ne çıkar? Halkın böyle bir kelimeyi terviç etmiş olmamasından mes'ul tutamayız. Ziya Gökalp (ideal) yerine (mefküre) keli- mesini teklif etmişti; zamanının yazıcıları bunu terviç ettiler. Ce- nab Şahabettin Gmulation kar- olarak (Sonu sayfa 5 sü 6 da) (münafese) (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI Osmanlıcanın dil anlayı- gı ile Kâzımın - ve onunla ve- raber olanların - dil anlayışları arasında hiç bir fark yoktur: Her iki taraf ta halkın münev- vere uymasını ister,, diyor. Ken- disi de pek iyi bilir ki Selânik- te başlıyan (Yeni lisan) akın- tısına kapılanlardan ve o, yolda yürüyenlerden birisi de benim. cılarla (Osmanlı- ce) cılar nasıl birbirlerine ben- ayrılmak için “perşembenin ge- lişimi çarşambanın gidişimin - den bellidir,, diye bir garibe çı- kardı,, sözü, her ne bahasına 0- lursa olsun, bir kalom münaka- şasında galebey sında buluna kendimi tahzir ve te dan sonraki ç de baş için onları cı Yalnız “bay biraz Muhiddin Bi eldeetmek hır- lara yakışır. Ben hareketlerden ederim. Bun- sıma aid sözler- tte olmadığı absız bırakıyorum. kelimesi üzerinde k istiyorum. Bay : “Nitekim, bu- gün de “Dürü Bey,, deyib “Bay yazıyoruz. Halbuki, bu iş, | Dil Kurumunun değil, de kanununa bağlanmıştır,, di- yor. Türkiye Büyük Millet Mec- lisi bir kanunla ağa, efendi, bey, paşa gibi bütün unvanları kal- dırdı. (Bay) kanunla teessüs et- bunu, devletin kimseyi rer, İmparatorluk parçalanır, dominyonlar, Hindistan ve va- si müstemlekeler kendisinden ayrılır. yahud galibin eline ge- ger.. Almanlar acaba İngiliz fi suna nasıl bir sürpriz yapabi- lirler; onu nasıl tahrib edebi- lirler? Eğer onların şeytani fitret ve zekâları düşünülürs - ki muharebe sırasında böyle zekâ oyunlarından istifadeye cevaz da vardır - onlar tarafın- dan ne suretle hücumlara ma ruz kalacağımız - kestirilemez- di. Eğer Almanlar bizimle h etmek isteme bütün düşünceler fe ret kalırdı. Fa bir harbi göze alıyorlarsa Fran- saya çatarak harbi önüne ge- çilemiyecek bir hale getirirler ve bunu kendilerince en müna. sib zamanda y bu bBöyle ti Vre > Bismark'ın yaptığı barbler, Alman milleti nin ne kadar âni ve ne bü yük bir sür'atle düşra; Zerine çultandığını ti. Avrupa kıt'ası bir başından öteki ucuna kadar bir barut di pesuna benziyordu. Bir kıv cım onu ateşlemeğe - kâfi idi 1870 de Fransada neler oldu ğunu gördük, 1904 de Rus fi losunun Port - Artur'da n lübiyeti de ihmalin, tedbirsi liğin eseri idi. 1914 de Almanlar Belç birdenbire hücum etmişle Bunu biliyoruz. O sene ağı unun birinci günü Almany Fransadan — şınları iste Şayed Fransa bitaraf kalacal olursa, Almanya Rusyaya h cum ederk dun ve Tul istihkâmları temi- nat makamında Alman asker- lerine teslim edilmelidir bir semada gö- bir. şimşek hiç bir zaman hayali, olmıyacak şey değildir. Bununla beraber bu husu: 1 deliller, alâmetler beklem: hakkımız yok mu i- di? Büyük devletler arasında vukt bulacak bir harb ihtimali amirallik için büyük bir dik. kat ve tay ile takib olu- nuyordu. Dünya mali borsala- rında görülecek karışıklıklar- dan ahval hakkında istidlâl lerde bulunmak kabil bulunu: yordu. Amma bir hafta evvel veya büyük darbeden yirmi lört s: bere at evvel gelen bir ha sıl itimad olunabilirdi. Ayrupanın büyük devletleri birbirlerinin karşısında müsel lâh bir halde idiler. Bunun mânası birdenbii çıkacak rarbe karşı müteyakkız bulun- maktır. Vakıâ kat'i çarpışma lar orduların seferber edilme inden evvel olamazdı, Sefer berlik ise en gün tiyordu. İşte n müdafaası nasıl kırılabilir Ancak Fransız milletinin li kuvvetinin kırıldığı —bir büyük muharebeden sonra Seferberlik £ minat 1 mekti. Amma İnglliz filosu i çin böyle bir teminat yoktu Her iki taraf birbirinin en ye ni gemilerine karşılıklı hücuma geçebilmek için seferberli lüzum kalmıyordu. çin ocaklarını ateşlemeleri toplarını doldurmaları kâfi. F yüyordu. de bir kısmının ayni n linde düşm ğ meden hayati, mü rının tahrib edilmi ra bu tahribi görünc rimizin biribirinden kat bu korkunç karşısında bir de torpil tehdi- di vardı ki bu da gittikçe bü- a aid işler- filomuzdan bet dahi- t verdire im kısımla- korkusu vardı. sürp ke idi. Sa n ve kuvvetle- ayrılması Bereket versin elsiz telgraf bu tehlikeyi çok altıyordu. Muharebe başlarsa ne Telsiz, şuraya buraya dağı - lan gemileri bir araya topluyor, kuvvetler tamamiyle tahaşşüd etmeden harb mekten çeki- nilmesini bildiriyordu. Bundan başka topçu düellosu her iki ta raf arasında bir < bi idi Filoların esaslı kısımları lâzım len tedbirleri lmadan manın ateş menziline girmiyor- ardı. Halbuki torpil bir sürp riz, hattâ hain bir silâh idi Kraliyet müdafaa meclisinde li bir münakaşa cereyan manyanın — muzatfer aruri gördüğü tal z filosuna sulh bi tmiye ım K AR g ver bil bundan em karar verdi ndimizi bun itib Brita Yyı, | Bunun i- Ankara, (Hususi) — 'Tica- vet Vekâleti yurdumumdaki her' hangi bir kahve buhramsa ni- hayet vermek makşadiyle fiyat bakımından bir hal sureti bula- rak bin ton kahve idlaline ka- Tar vermiştir. İdhal edilecek kauçuklar Ankara, (Hususi) — Haber aldığımıza göre Ticaret Vekâle- ti tarafından getirtilmiş — ve halen gümrükleriminde bulu - nan kauçuklardan 80 tonunun yurdumuza sokulmasına karar zetilir, anlamıyorum. — Hele| YÜTCUMUZ “Halk,” perşenbenin gelişi çar-| Yerimiştir. şambanın — gidişinden - bellidir,, Vi dediği zaman, Kâzım, halktan| Mürakabe komisyonu peynir işini tedkik etti Fiyat mürakabe komisyonu dün Mıntaka Ticaret Müdürlü- ğünde toplanarak baza ihtikâr vak'alariyle peynir fiyatlarını tedkik etmiştir. Manifatura ve ayakkabı ihti- kârından suçlu olan ikâ büyük müessese hakkında tahkikat ta- mamiyle ikmal edilmemiş oldu- ğundan bunlar hakkında verile- cek karar gelecek toplantıya te- hir edilmiştir. Diğer taraftan peymir istihsal m:atakalarında yapılmakta — o lan tedkikat henüz ikmal cdil- memiş olduğundan kamisyon buzhanelerde bulunan peynir- ler hakkında da gelecek toplan: tıda bir karar verecektir. İngiltereden yünlü ve pamuklu mensuca! geldi İngiltereden gelen idhalöt eş — yası meyanında mühim muktar- da yünlü, pamuklu, mensucat bulunduğu öğrenilmiştir. Bu mensucatın bir kısmı piyasala- rımızda nevileri tükenmiş mal- lara aid olduğundan kısa — bir müddet içinde gümzüklerden çı- karılarak piyasaya dökülecek - tir. Bu mensucat evvelce fiyat mürakabe bürosu — tarafından tayin edilmiş olan kâr hadlerine göre satılaraktır. ma malüm ve muayyen âdi. Er- kânı harbiyemizi ara sıra ve birdenbire kontrol etmeği âdet edindim ve onlara 'şu suali s0- ruyordum: — Şayed Almanya ile begün bir muharebe başlıyacak alur- sa ne olur? Aldığım cevablar, daima, düşmanın harbe başlar başla - maz, esaslı bir filosu harekete gelmeden evvel başlıca tahşida- tımızın tamamlanabileceğini gösteriyordu. Alman açıkdeniz - filosunun kış hazırlıklarına başlayıp bas- lamadığını - öğrenmeden evvel filomuz İspanya sularımdaki manevralarına gitmiyordu. Henüz harb ilân edilmeden ve tam bir sulh içinde yaşarken limanda, yahud manevrada bu- lunan filomuza bir tahtelbahir 8 apılabilirdi, bundan akınmak kabil de- t böyle bir teşebbüs ka ben böyle hainane bir hare- tin Almanya bahriyesi, hü- kümeti, İmparatoru tarafından yapılmasına da ihtimal veremi- yordum. Bununla beraber, çok fena ihtimallere karşı da hazırtıklı bulunmayı göze almıştım. nim kanaatimce harb, meli pi- yasada çıkacak bir buhrandan ıkuttan sonra çıkacak; © s- rada çabucak harb ilân edile- cek, harbin ilânı ile birlikte harb hareketleri yapılacak, hud bu hareketler harbin # nından pek az zaman evvel de başlıyabilecekti. Almanya tarafından is tilâ Önümüzdeki meselelerin en mühimmi Almanya tarafından bir istilâya maruz olup olamı- yacağımı etidir. Fakat ayrıca Almanyaya karşı yapı- lacak harbin binlerce kemali-dikkatle, sükün ile tet- kik edilmiştir. Benim bu mürallik nâmana koyduğum fikir kasaca şudur (Arkam var) RERRITRRERRALIKRDIA