SrR ŞD YAZAN « Bernard Newman ae Öyle görünüyor ki bir casu- sun hikâyesi behemehal çok merak ve heyecan uyandırmalı- dır. Maamafih, mahir casuslar- dan bazıları mesleklerini icra ettikleri sırada nadir olarak bü- 'yük bir heyecan duymuşlardır. Harb esnasında İngilizlerin is- tihdüm ettikleri çok kaymetli “casuslardan ; biri Belgikalı , Bir, şimendilerci idi mâakascılık edi- yördü. Harikulâde hafızaya ma- Üik, tetkik ve müşahede kabili- yeti mükemmel -bir adamdı. O- nun bütün yapacağı iş bulundu- u müstesna mevkiden, muhtelif istikametlerde hangi trenlerin ne dikkat etmekten iba- geç Tetti. Ayni zamanda, içlerinde ne türlü hamule olduğunu da gözden kaçırmıyacaktı. Keskin gözleri ve gidip gelmelerindeki serbesti sayesinde gelip geçen- trenlerin mahiyetini la bilyordu. Arabaların l saymak suretile, hatlar üzerin- den ne miktar asker ve top sev- kendiliğini yaralı geldi öğrenmişti dan ibaretti. Son derı li olan bu ajan. için heyecan vesilesi yoktu. Her ak- gam müşahedelerini bulunduğu şehirde bir ma söylerdi. Ka- din ve yardımcıları heyocan du- yarlardı. Çünkü nralümat- top- İamak kolaysa da bunları İngil- tereye nakletmek zordu. Belci- kadan geçerek Felsmenge gir- mek lâzımdı ki bu da- tehlikeli bir seyahat teşkil ediyordu. Casus hikâyeleri çok kere kıyafet tebdili meselesi üzerin- de dönüp dolaşır. Umumiyetle, ajan tehdili kıyafet hususunda bir üstad telâkki olunur. Bir podaya kendisini atar. Polis o- fun peşindedir. O bir Çinli kı- yafetindedir. Fakat bir ayna - fin önünde durur. Çarçabuk bir iki hareketle odadan çıktığı va- kit o bir Rustur ki Volga Şar- kısını mırıldanır ve çizmelerinin karlarmı silker. Bu, bir roman gibi heyecan verici yahud eğlendirici olabilir, Fakat hakiki hayatta bir hül: yadan ibarettir, bir staj tecrü- besi geçirmiş olanların hej ze boyanın ve makiyajın mali mahdud olduğunu temin edebilir. Eğer Bunda şübheniz varsa, bizzat tecrübe ediniz. Yü- zünüzü, gözünüzü boyamak su- retiyle kıyafet tebdil ettikten sonra sokağa çıkınız. Köşenin başını bulmadan nasıl tevkif e- dildiğinizi görürsünüz. Casusun kara bıyıklı, esmer ve zarif bir adam olduğu, ya- nında göz kamaştıran bir kum- ral kadın bulunduğu — günler - eğer bugünler olmuşsa - çoktan geçmiştir. Bugünün muvaffakı- yetli casusu çok daha alelâde bir adamdır ve muvaffak oluşu da bundandır. Eğer polis tarafından yaka- lanacak olursa evrakı munta- zamdır: O nerede bulunuyorsa orada bulunmak hususunda ta- mamen meşru bir sebeb göste- rebilir. Eh iyi neticeleri en az göze çarpar bir tarzda elde &- der. Hatırlıyorum, bir kere, bisik- letle bir Balkan memleketini ge- ziyordum. Köy otelinde, rastge- le söylenen bazı sözlerden bu memleketin hududları etrafın - da tam bir blokhavzler serisi inşa etmekte olduğunu anladım. Bu blokhavzler demiryolların- dan yahud esaslı şoselerden u- zak bulunduruluyordu. — Fakat köydeki Şayialara göre, bütün hududları kaplayacak - surette gimdiden inşaatları bitmiş bu- lunuyordu. Blokhavz kelimesi alâkaya lâyık göründü. Bun- lara bir göz gezdirmeyi istedim. Ben masallardaki casuslardan biri olsaydım, yapacağım iş mu- ayyen bulunacaktı. İlk nöbet- çiye ihtiyatlı bir surette yakla- şacak, onu ellerimle boğacaktım. Casus hikâyelerinde adam boğ- manın neden bu kadar esaslı bir yer işgal ettiğine ben hiç bir za- Man akıl erdirememişimdir. Son- ra, bir hendeğe girecek, bir iki mil dolaşacaktım. Hendeğe gir- mekten maksad kendimi - gös - termemek arzusu olacaktı. Hal- buki hakikatte ben biraz şiş- man olduğum için büyücek bir hendeğe ihtiyaç görülecekti. Blokhavze yaklaşınca ikinci bir nöbetçinin yolu kestiğini an- layacaktım. Onun da sade elle- rimle icabına baktıktan sonra çok karışık bir şifre ile küçük kalelerin cesametini ve mevki- emımea I Esrarı | Gi? VERCEME EDEN : Hüseyin Cahid YALÇIN lerini not etmeğe bi tım, Fakat yalnız bu di gelmiyecekti. Bir fotoğraf her| hangi bir resim ve taslaktan daha iyidir. Bumun için zaten hazırlıklı bulunmam icab eder di. Sefere çıkmazdan evvel ca- ki dostum Thorudyke ile istişa-| re edeceklim. Onun çok k li yardımı bana bir karpuz lişaltında gizlenmiş bir fol Makinesi temin edecekti. Ben bu karpuzu hende; harınâ- yerleştirecektim | me on İKi inç kalınlığında bir duvarın arkasından resim ala-| bilecek mükemmel bir âlet ola-| caktı | Bu türlü vasıtalarla bir ta- kam malümat elde edilebilmesi | kabil olduğunu — inkâr etmiyo-| rum. Böyle hareket etmiş bir casusa gimdi, adar tesadüf n ke- Maki: etmedim bunun imkânını kabul — edebilirim. Maamafih| böyle heyecan için garib ted-| birler tamamen lüzumsuzdu. —| Ben sadece bisikletimle hu- duda doğru havelide bir gezin- | ti yaptım. — Yoldan yüz yarda ötede, bermutad hudud muhâ-| fızlarına mesken hizmetini gö-| ven ahşap kulübe yerine haki-| ki bir minyatör kale vardı. Va- zife başındaki adamlar beni gör- | Mmekten -pek- memnün - olmuşa benziyorlardı. Çünkü bu yoldan hiç kihise geçmemişti. Pek can sıkıntısı içinde idiler. Hava sı- çaktı. Bunu söylediğim zaman, biraz serinlemek için beni blok- | havzin içine davet ettiler. Kapı- dan girdiğim sırada, bittabi, iki tarafa birgöz gezdirdim. Du-| varların kalınlığı hakkında bir fikir edinebildim. Buna bakarak | kaleyi yıkmak için elzem olan | topun çapını tayin etmek pek | basit bir hesab meselesi idi Masaya oturup ev sahibleriy-| le konüşürken pencerelerin da ha ziyade küçük addedilebile -| ceklerine dikkat ettim. Pencere- | nin içine, Yukarısına, altına bi-| rer madeni kapak yerleştiril- | miş olduğunu gördüm. Rastge-| le bakınca, anlaşılıyordu ki ön- | deki kapak indirilecek nıumw ve dipteki kapük da kaldırı - hırsa ortada bir aralık kalacak- t Bu uC oralıl ili, üc inç ka-, dardı. Bundan kalenin silâhla- rı tahmin edilebilirdi. yere bir| göz gezdirince, tahminimin doğ-| ru olduğunu anladım. Yerde ü delik vardı ve bunlar güzelce tesbit olunmuştu. Üç ayaklı bir makineli tüfeğin madeni ayağı için hazıranmış olduğu aşikârdı. Kalenin teslihatı kolayca tah-| min edilmişti. Binaenaleyh ar- tak yapılacak şey pencerelerin adedini saymaktan ibaret kalı-| yordu. Bahsettiğim hayali ca- Bus hikâyesi bir noktada doğru | olabilir. Bir fotoğraf çok işe ya- | rar. Bir saat kadar oturduktan | sonra, hudud — muhafızlarından ikisi bana “Noman'sland,, ın or- tasına kadar refakat ettiler. | Birisi tüfeğini omuzuna daya-| mıştı, diğeri bisikletimi itiyor- du. Yola çıklığım dakikada -| Şu tatlı saatin bir hatırası ola-| rak kendilerinin resitalerini çek | mek istediğimi söylemiştim. -— | Derhal razı oldular. Makine-| nin karşısında hareketsiz dur- dular. İçlerinden birisi hâlâ bi- gikletimi tutuyordu. İcab eden n kademi itina ile. ölçtüm, ma-| kineyi tanzim etlim, A düğme- sine bastım. Maamafih, İngiltereye avdet ettiğim zaman, çıkardığım — fo-| toğraf büyük bir hayal suktu. teşkil ediyordu. Mesafeyi iyi tesbite Tmuvaffak olamadığım anlaşılıyordu. Bunu on kadem olarak tayin edecek yerde nâ- mütenahiye koymusştum. Bina- en aleyh iki askerin Tesmi ıslah kabul etmez surette bozuk çık- maşt. Fakat gavib bir tesadüf | neticesinde, onların yanında kü- | gük beyaz bir gey görülüyordu. | Büyüllücü âlet altında buna ba- | kıldığı vakit yüz yarda kadar uzakta — blokhavz Mesafe tayini husus bu aksi hata neticesinde blok- havz tam icab eden Mmesafeye isabet etmişti. Resim i, O- tuz nisbetinde büyütüldüğü za- man bu Balkan hududundaki minyatör kalenin tam resmi el- deedilmiş oldu. XN Casusluk paradokslarla — do-| ludur. Muvaffakıyetli - casusun alelâde bir adam olduğu nokta- sında israr etmiştim. Birinci de- recede Entellijens ajanları ta- nırım ki hayaflarında büyük bir | heyesana nadiren düşmüşler - dir (CArkası var) | Dü bir - şahsiyetin. temiz siyaseti karşısında | Müuhterem — Büşvekil Dokto: Refik Saydamın Cümhuriyet hü Hava | Yezaamanan aa A idare ımr:'uıı elinil , Akdenizde Sicilya adazı deruhde ettği günün üzerinden Ş Ki | larında Alman tayyareleriyle İn- kâmil iki sene geçmiş bulunu-| R | giliz deniz Kuvvetleri - arasında şadlarından mülhem dürüst, te-| miz ve berrak bir siyasete yani Doktor Refik Saydam hüküme- tinin takib ettiği siyasete borçlu blunuyoruz. Muhterem Başvekil zimamı idareyi elinde — bulundurduğu | 730 gün içinde binnefs vüzuh diyebileceğimiz bir açıklık ve doğrulukla memleket siyasetini| idare etti. Hiç bir zaman hiçbir| noktayı hiçbir kimseden gizle- meye lüzum görmedi. Bu yüs- dendir ki doktor Refik Saydam dahilde olduğu kadar hariçte de| Zamanının en açık sözlü, en gıllığışsız hükümet adamı ola- rak tanınmıştır. O en müski ve buhranlı ânlarda bile sükü- netini, itidalini aslâ kaybetme- di. Doktor Refk Saydam hükü- metinin bu iki sene içinde zerre kadar inhirafa ve inhinaya te- nezzül etmeden takib ettiği si- yaset — Verilen sözlere sadakat; en temiz, en pürüzsüz bir bita- rılan bombalar evvelâ ileri ve ref'i takibi, fakat milli emniyet| tedricen yere doğru ayrılarak ve haysiyet mevzuu bahsolunca| ve dikleeşrek düşerler. | da çelik bir azim ve imanla va- | — şehirler limanlar ve smat nefese pekâlâ tan müdafaasında son kadar ısrar cümlelerile hülâsa edilebilir. Onun siyaseti ne lüzumsuz bir telâş ve asabiyet, ne de yet siz bir teenni ve tahammül kay- detmemiştir. Ayni temkinli ve vakarlı yürüyüş doktor Refik Saydam hükümetinin politika- sına daima şiar olmuştur. Maahaza yorulmak bilmiyen, muttarıd, muntazam ve Avru- paf bir mesai tarzına dayanan bu yıpratıcı ve ağır çalışma bel- ki daha senelerce devam edecek- tir. Zira insalığa kan ağlatan zalim ve öldürücü bir harb de resinin hentiz sonu gelmiş değil- ir. | neticeler alınamamaktadır. Çün- —e sayın| fasılalı muha r vukua gel- in, bü-| diği ve neticede on iki kadar Din ve yüce / tayyarenin düştüğü, bazılarının 'ı'“*';'“ Ve| hasara uğradı. bir. kruvazi ei l*"* rün battığı ve tayyare gemi Dale Gelvie at tükib etliği| Sinin hasara uğradığı hakkında- kiyesetli ve basiretli politikanın | Ki haberler, resmi tebliğlerle te- isabetini gösüemniştir. |. yid olunmaktadır üumumi bir hercü| — Pike, dikine dalış bombardı- "-bugüne kadar dün-| manlariyle yapılân bu hava hüs nin en sakin, en mesud ve en Ş İ dğle vi İt KDi | cümünün Cesurane ve mahira - zi liyi Milt Sefin| e idare edildiğini İngilizler de ve Mitlet Meclisinin yüksek ir-|- takdir ediyorlar Havadan deniz kuvvetlerine taarruz için kullamlan bu usulü izah ve diğer usullerle ve her iki kuvvetin durumunu birlikte mu- kayese ve münakaşa — edersek faydalı olur. Bundan yedi sekiz sene evveline kadar tayy: bombalarım düz uçarken atar- lardı Bu şekilde de hesaplara dayanan aletler kullanılmasına rağmen atışlar isabetli olma dı. Bugün bile daha mükem - mel nişan aletleri mevcud oldu- ğu halde istenildiği kadar — iyi an | kü; bombalar düşerken tayya - reden aldığı hız, arzın çekişi ve hava mukavemeti gibi- üç muh- | telif kuvvet tesiri altında - bir mahrek takib ederler. Bunun için bombalar; hedefin ürerine gelmeden atılır tayyareden ay- mamtakalar gibi kesif bir muhi- te böyle ve tarama suretiyle ya- Memleket her şeyden evvel sulhü korumaya matuf sulh sever bir siyasetin nimetlerin - den bol, bol istifade ederek sü- künetini, rahatını ve saadetini bu dürüst ve vazıh siyasete borç lu olduğunu pekâlâ takdir edi- yor. Mulrterem Başvekilimze önü- müzdeki çetin ve karanlık harb yalı “İçinde de ayni — vatanı, ve wıîı(x bazarılâra kavusta - sını içden gelen bir hürmetle temenni ederim. A. C. SARAÇOĞLU SiCiLYA harbinin tahlili HAVA kuvvetleri karşısında donanmanın vaziyeti -— AAZAMİ Emekli hava binbaşısı Bedri Celâsin pılan bombardımanlarla iyi ne- ticeler alındığı vakidir. Bunda tek isabetten ziyade dağılmadan ve kesafetten istifade edilir. Fa- kat denizde küçük bir saha kap- lıyan ve harekette bulunan mah- duâ parçadan ibaret hedeflere kargı isabetli bir usul değildir. Pike, dalış ile bombardıman iki türlüdür. Bualardan biri muayyen bir derece ile dalarak yapılan bombardımanlardır ki bunda da isabet ihtimali yük - sek değildir. Ve düz usuldeki â- millerin tesirinden kurtulamaz, yalnız zayiatı göze alarak çok alçaktan bomba ve torpil kul- lanmak süretiyle veya müdafa- asız hedeflere veya gece hücum- larında müsaid bulutlu havalar- da iyi neticeler verebilir. Tam dikine dalış ise asıl pi- ke bombardımanı diye tarif edi- len usuldür. Bunda tayyare gür'ati ile arzın çekdişi hedef is- tikametinde olup inhirafa sebeb olmazlar. Pilotların hedefi şakullerine almaları dalışı iyi yapmaları ve | bu suretle, iyi nişan almaları şarttır. Kaçınma manevrasiyle defi silâhlardan korunarak yak- laşan ve dalmağa başlıyan tay- yarenin artık defi silâhları ta- rafından vurulması müşküldür. | Bambatar atıldıktan - Bsonra da aldığı yüksek hızla müdafaa si- lâhları tesir sahası dışına — çı- karlar. Ve her tayyare başka is- tikametlere ayrılarak müdafile- ri şaşırtır ve ateşlerini- dağıtır- bir şekilde izah öttiği - miz bü usul basit ve kolay bir iş değildir. Hedefin üstüne gel- mek, dikine dalmak gibi talim ve terbiye ve üzim ve irade is- tiyen işlerden başka dalıştan ay- rılırken (akselarasiyan) pilotları çok hırpalar. Bayılma ve ölü- mü intaç edebilir. Çok milessir ve isabetli olan bu usul küçük tayyarelerle ve mahdud sahalarda ve küçük bombalarla yapılıyordu. — İnga- attaki yüksek terakkiler bu mahzurları bertaraf — etmeğe başlamıştır. Zamanımızda deniz — kuvveti denilince tayyare gemisi de bu- lunan donanma hatıra gelir. Tay yaresi olmıyan donanma artık kalmamıştır. Nitekim hiç ol- mazsa keşif unsuru olarak mü- him gernilere tayyare konuldu- ğu gibi tayyare taşıyan deniz altıları bile vardır. Açık deniz- lerde olmiyan donanmanın — bu ihtiyacı limanlar ve karadan u- çan tayyarelerle karşılanabili İngilizler şimdiye kadar Ak- denizde böyle bir hava taarru- zuna uğramadıkları halde Sicil- ya adası açiklarından geçirdik- leri deniz kafilesine tayyare ge- misi de katmak suretiyle bunu göstermişlerdir. Deniz tayarele- evsaf itibariyle kara tayyarele- rinin dununda kalıyorlar, gemi- den uçurulan av tayyareleri de mahdut bir saha olan güverte- ye inmek mecbüriyeti karşısın» ri inşa tarzları dolayisiyle ve| da bazı kayıd ve tahdidlere tâ- 5 Bayfa : 3 vesmere n — Şimdilik bu kadar Asım baba Sr Asım baba, temaga hayatırm- zan Stleyman Tevfik babasadır. Süleyman Tevfik öleli bür gene- yi geçiyor. O zavallı da haya- tanın son senelerinde çok wtırab çekti. Babıâli yokuşuma elinde baston iki büklüm çıkar, for < masından 25 kuruş aldığı roman tashihi bulmak için dükkân- dan dükkâna uğrardı. Asım baba henüz ölmedi; He nüz yaşıyor. Hayatımın 50 se « nesini sahneye veren, halkı eğ- lendirmek, ona san'at zevkini duyurmak için hayatım harı yan bu san'at âşıkı şimdi gürü- nüyor. Geçen sene karamelâ sa- tıcılığı ile hayatını kazanmağa çalışan emektar sahne adamn- mız bu sene sermayesini (') u- runlarına yedirmiş olduğnadan büsbütün işsizdir. Ve amcak bir kaç tanıdığının sadaka kahilin- den kendisine vermekte — oldu- ğu para ile geçinmektedir. Zaman zaman sahne adam < larımız muhtaç arkadaşları için jübileler tertip ederler Zanne- dersem Asım baba için de mü- tevazi bir sahnede birkaç sene evvel bir jübile yapılmıştı. Pa - kat bu jübileler iyi organize &- dilmediği için umulan maddi faideyi temin edemiyarlar. Nite- kim geçenlerde operetçi Cemal Sahir için tertip edilen Jübilenin de ancak yüz lira gibi pek az biz menfaat temin etmiş olduğu yazıldı. Bütün bir ömre bedel alınan bu para güphe yok ki çok az ve gülünç bir miktardır. Bilmem Asım baba içim yapılan jlibile bu kadar bile faide te- min etmiş midir? Asım babayı himaye etmek zamanı hakikaten — gelmiştir. Bugün yetmiş yaşına basan e- mektar halk san'atkârı, hattâ belediyenin açmayı kararlaş - tırdığı düşkün münevver ve san'atkârlara — mahsus aceze pavyonunun açılmasını bile bek- liyemiyecek bir vaziyettedir. Hem Asım baba, ilerlemiş ya - Şına rağmen kendisinden hiç is- tifade edilemez 'bir çahsiyet de değildir. Belediye pekâli kendi- Bini Şehir tiyatrosunda da is- tihdam edebilir. Burada gerek sahneye çıkmak hususunda, ge rekse başka hizmetlerde yardı- dımı dokunabilir. Bua emektar halk san'atkârının himayesi İs- tanbulluları her- halde—maaen- pek memnun edecektir. MURAD SERTOĞLU H Sür'at ve zırh Şimdi sürati tetkik edelim: O zaman saatte 21 mil mükem- mel bir süratti. Fakat daha fazla bir sürat temin ettiğimizi farzedelim. Diyelim ki en ağır bir zırhlıdan *daha ağır olan bu müthiş zırhlının teknesini daha hızla harekete getirebile- cek beygir kuvvetini temin ettik. Öyle bir sürat ki bu sü- rate ancak 305 milimetrelik toplarla mücehhez hafif zırhlı kruvazörler maliktirler. Bu takdirde deniz harbine yeni bir unsur ilâve etmiş olmıya- cak mıyız? Burada malzeme bahsini ter- kediyoruz. Elde edilen terak- kilerin muhtelif safhalarını, ta dil edilen, ıslah olunan şekil- lerile gösterdim. Tecrübeleri piyorduk ve aldığı- r, çok mühim im- kânlar mevcud olduğuna şüp- he bırakmıyordu. Bütün bu tecrübelerden, ve neticelerinden anladık ki yu- karıdg yazdığım gibi hem sü- ratli, hem ağır topları olan gemiler yapmak mümkündür. Fakat bizim bunlara ihtiyacı- mız var mı? Bize lâzım olan ge miler bunlar mıdır? Plânlarda yapılan değişiklikler bunların tâbiye kaymetlerini yükseltmiş midir? Tabiye kıymeti Bir silâh, bir hava kuvveti, saffı harb gemisi icad et- â bunların tâbiye kıymetinin yüksek ol- masını di nüz. —Yani kat'i muharebedeki yerlerinin kıymetini tayh etmek lâzım, Binaenaleylb her şeyden & vel müstakbel muharebeyi gi zümüzün önüne getirelim. Bun da ne gibi Şartların mevcud olacağını, aşmamız - icab eden mâniaları, bize yardım edecek fmilleri düşünelim Bu muharebede bazı gemiler bir yere gitmek istiyecek, kar- şı tarafdan bazıları da onu 0- raya gitmekten menedecektir, Filolardan biri bir istikamete | (Sodu sayfa 5 sü. 6 da) i DÜNYA HAR! l (YENİ SABAH)IN BÜYÜK SİYASİ TEFRİKASI doğru ilerliyecek, öteki filo da gelip onun ilerlemesine mâni olacaktır. Bunların biribirleri- na yaklaşma tarzı ne olursa olsun, her iki zırhlı hattının biribirlerine karşı buhar kuv- veti ve bütün toplarile ateş açmasile cereyan edecektir. Hiç şüphesiz düşmanından da- ha kuvvetli olan bir “filenun hem iyi topları bulunacak, hem bünları idare eden efrad iyi nişancı olacak, mukabil taraf bu hususda geri kalacaktır. İş- te bu vaziyette zırhlılar yan- mağa, uçmaya, geri kalanları harb sahasını terke başlıya- cak. Bu suretle geride kalan zırhlıların tahammülüne mec- bur oldukları ateş yükü ağırla- şacaktır. Daha çok harb gemisine ma- lik bulunan bir filonun arkasın- da düşmanı uzaklaştıran ihti- yat bir filosu vardır. İhtiyat filoda bulunan çok miktarda- ki gemiler ateşlerini düşmanın arkasındaki gemilere teksif e- debilirler. Bu suretle bu talih- siz gemiler yalnız karşıların- daki gemilerin ateşine değil arkadan mail bir surette ateş açan öteki gemilerin de ateşine maruz kalacaklardır. 'akat muharebede bir filo- yesine varmasına, yani istediği yere gitmesine mâni ol- mak için o filonum arkasında bulundurduğu ihtiyat filoyu tahrib etmek usulü fena bir u- suldür. Bu onun ileri hatlarında karışıklığı mucib olur. Hal- buki öndekileri bırakıp arka - daki gemilerde yapılacak tah- ribat yalnız bu gemileri durdu- aşka hiç bir karışıklığa sebeb olamaz. İşte bunun icindir ki amiral daima ilerlemeği ve muktedir — Yazan: V. Çörçil 8 —— olduğu kadar kendsini ileride tutmağı ve kabilse düşmanı ya rım devir yapmağa icbar için o nun ilk hattına kadar sokulma- 'yı tecrübe etmeldir. Bu suretle düşmanı çevirebilir. Çok meş- hur olan ve (T barajı) ismi ve rilen bu manevrayı amiral To- go Rus - Japon muharebesin - de tatbik etmişti. Sırası gelmişken 1912 yılın- da yapılan büyük bahri ma - nevralardan da bahsetmem lâ- zım geliyor Bir manevra, bir ders Portland'da büyük bir bah- ri taplantı tertip ettik (1912 Orada elli harb gemisi vardı. Bu gemilerde bir düzine ami- ral bayrağı ile bir o kadar ko- modor bayrağı - dalgalanıyoı du. Kral da yatına binerek o- raya geldi ve bahriyelileri a- rasında dört gün kaldı. gün kesif, şaşırtıcı bir sis içi de büyük bir manevra yapıl - dı. Filo hep birden hareket et- ti. Gemiler biribirlerini göre- medikleri için canhıraş bir rette mütemadiyen düdüklerini çalıyorlardı. Mutlaka bir kaza olacak, zannolunuyordu. Birdenbire sis ortadan kalk- tı; dağıldı. Hedefler dan fark edilmeye ve harb gemileri biribirini kıb alev saçan toplarını ve o- büslerini bu hedeflere atmağa başladılar. Büyük su sütunla- rı havaya yükseliyordu. Bundan sonra saatte 20 mil giden ve ön tarafından beyaz köpükler fışkıran filo geri döndü. Bu heybetli armada, körfez açıklarını dolduruyor - du. Gemiler körfezi kaplayıver diler. Amirallik yatı olan En- chantressde benimle beraber bulunan ecnebi subaylar etra - fa telâşla, endişe ile bakınma- ya başladılar. Körfezin içinde hızla, son derece hızla akıyor- duk. Beş dakika sonra birinci saffı harb gemileri suyun di - binde idiler. Dört dakika kal- dı, üç dakika kaldı ve nihayet.. bir işaret: Neptune zırhlısının direklerinde işaret bayrakları dalgalandı. Bütün demirler ay- ni zamanda denize atıldı. Zin- cirler takırdıyordu. Gemilerin pervaneleri tersine di du. Görünüşe göre bütü miler biribirinden hemen he- men ellişer metre açıklıkta durmuşlardı. Millerce uzak me- safeler içinde n gemiler ilmiş bir cedvel üzerin e sıralanmışlardı. Fenebi seyrciler bu hale hay ran kaldılar geçirdim Bu toplantının d: rüddetçe fikirler kadar hep ül oluyordu me: Herkes yeni bir iş görmek, bir şey icad et- mek veya yeni bir sey teşkil etmekle var stermek sasen bahriyenin en en çalışkan ve dü- bu toplantıda gösteri- AŞ iyeti subayları Deliller rüst hazır idiler. yor, nasihatler ları haberleri, intıba lardı. Hepsi büyük bir Üzerinde sekiz ay tehlikenin çok yakmımızdan geçtiğini ve bu tehlikenin bir- denbire karşımıza çıkması içi bir hareketin kâfi geleceğini, binaenaleyh gelecek manevra- ya daha iyi hazırlanmamız lâ- zım geleceğini hissetmişti. Cumartesi, pazar tatillerin - de, yahud diğer müsaid gün - lerde bu subayları filolarımız- la, Portsmut, Partland, Devon- port lmanlarına, yahut filotil lâlarla Harvike götürdüm. Her rütbeden subaylar sabah veya akşam yemeklerinde geliyor - lar, muharebenin her türlü ih- timalleri ve denizcilik fzerine mübahaseler cereyan ediyordu. Amiral gemisi Enchantress benim geniş bir bürom olmuş- tu. Çalışmak benim için yegâ- ne meşgale ve eğlence idi. Büyük muharebeden üç sene evvel, hepsi sekiz aya varan bir müddeti deniz üzerinde ge- çirdm. Bütün tersaneleri, tez- gâhları, bahri tesisatı ve mü- him binaları ziyaret ettim. 'Ta biye noktasından mühim olan noktaları, bahriye nezaretirin emrinde olan her yeri tetkik ettim. Vaziyetlerini, birihirine nasıl intibak ettiklerini tanı- dım, öğrendim. Nihayet karışa- cağım işleri ve bahriye muame lâtını esaslı olarak biliyordum. Bütün dünyanın şeklini değiştirecek bir batış Portsmutdan Portlanda ilk seyahatimde bende pek can bir intiba bırakan bir hâdise oldu: Filo Portland limanında de- mirlemişti. Bir ikindi vakti sisler dağılırken ilk defa ola - rak bir filonun sislerden kur- tulup ortaya çıkışını seyreden dostlarımdan biri bana şunları hatırlattı: Uzakta fırtınadan kurtulan şu gemiler (bir zamanlar, Na- polyonun İngiltereyi istilâ için topladığı) büyük ordunun gö- $ züne hiç görünmemişler, fakat Napolyonla dünya imparator- mişlerdi. RARTOR L EAR KOT I TDURURERERERIYİ TT EERIRYREŞIİSBRIRPRIPRRES